bildirgec.org

lisans sız adobe kullanıcısı kalmasın!

mastersound | 06 August 2005 09:49

“internet ortamı varken , crack varken kim ne yapsın lisansı” demeyin adobe bir kampanya başlatarak lisanssız kullanıcı kalmasın demiş ve %50 ye varan indirimler yapmış. haydi grafikerler , haydi tasarımcılar… haberi okuyalım , gidelim lisans alalım

veri tabanı oluşturma?

onerty | 06 August 2005 05:44

arkadaşlar elimde ki kaynaklar delicesine birikti, en son azmettim bu bilim teknik dergisinin 493 sayısını da download a basladım, ve bunları verimli bi sekilde kullanma hırsı gittikçe büyüyor içimde. soruya gelince, ben bu elimdeki basılı dökümanı tarayıp, dijital yayınlarıda konu baslıklarına göre kesip bicip (cok cok vaktimi alacak olmasına ragmen) kendi çapımda bi havuz yaratmayı düşünüyorum. herşeyi kelime kelime saklayabilmek, sonradan sorguladığımda arattığım kelimeleri içeren her konuyu sıralayabilmek istiyorum.

“soba üzeri ekmekleri(m)”

şans | 06 August 2005 00:16

-hadi kahvaltıyaaa!

kafama çektiğim yorganın annemin sesine hiç bir etkisi yok. ben, o sesle ve aynı zamanda yorganın içinde nefes almak için cebelleşen küçük miniminnacık bi kızken -ki ozamanlar yorganın altında uzun süre nefes alabilme konusunda tam bir ustaydım ,kampta bi çadırdayım hayalleriyle- beni yatağımdan çıkaran o güsel yanık kokusu olurdu…ekmekler tam ayarlanmış bir kıtırlıkta üzerine süreceğim tereyağıyla birlikte beni bekliyor olurdu.

sonra kalorifer geldi evimize.sevindim, artık kışın her odada evcilik oynayabilecektim:) özellikle de annemin büyük bir itinayla koruduğu misafir odası denilen ama aslında hiç bi işe yaramayan aptal isimli odada:)üzüldüm, artık yorganın altında daha çok nefessiz kalabilmeyi öğrenmeliydim… ordan çıkmamı sağlayacak koku kaybolmuştu artık ama kaybolmayan bi şey vardı hala:

imdat boğuluyorum

normandy | 05 August 2005 16:36

“ofis” korkunç bi yermiş gerçekten.. “staj” kisvesi altında hiç bi işime yaramayan ve “quite literally” hiç bişi yapmadıım bu yer de tipik bi ofis işte bi kere her yerinde o klişe ofis sözcüklerini duyabiliosunuz; misyon,dinamik,motivasyon vb.. minik bi mutfak var tabi ki her katta.. gidip kahve çay falan alabiliosunuz.. ofis insanlarının yakıtı kahve.. ilk gün alışmamış bünyeye ve aç karna o kadar kahve içmişim ki elim ayağım titriodu kafeinden.. buradakiler beni ne yapacaklarını bilmediklerinden önüme şirketin emeklilik planları mevzuatını koydular.. al bu dosyayı oku.. burada bulunmamın abukluğunun boyutunu elektronik öğrencisi olduğumu açıklayarak büyütebilirim sanırım.. ne tür bi okuyucu olduğumu da dragonlance sagasındaki bütün weis&hickman kitaplarını okuduğumu söyleyerek belirtiim.. bu bilgiler ışığında, sizce, ben önüme konulan bu dosyadan ne anladım? temettü diye bi kelime var.. onu telaffuz edebiliorm artıkın.. dosyayı yazanların da kafa karışmış zaten.. bi yerde 1000 YTL derken başka bi yerde 1.000.000.000 TL dio.. para birimine de dikkat etmediğim için arada dumur oluorm.. burdaki kimse niye burda olduğumu ne yaptığımı anlayamadı.. takım elbiseli ofis insanlarının arasından kot ve t-shirt ile her sabah geçip beni kapattıkları odaya girip 9 saat çıkmadııma göre önemli bişi yapıorm heralde.. diemiosun ki kimseye de “bişi yapmıorm” die.. admin privilege’ım olmayan bir bilgisayarda bişiler yapıomuş gibi görünüorm.. bu yazıyı da o bilgisayardan yazıorm ztn.. filter servisi bildirgeçin açılmasına da izin vermeseydi kayışı koparırdım heralde..

uzay tırları

azurenus | 05 August 2005 15:35


[geleceğe dönüş] filminde gördüğümüz araçlara bir adım daha yaklaştık. bir alman firması olan colani, 18 tekeli tırlar konusunda yeni ve iddialı bir tasarım denemiş. cesaretlerinden ötürü kutlamak gerek. sokakta dikkat çekmeyi seven tır şöförleri birer tane edinir artık.

[uzay tırları]

robot el

azurenus | 05 August 2005 14:40

tokyo üniversitesi saatte 300 km hızla giden bir topu yakalayan robot* el [üretmişler]. 3 parmaktan ve topun hareketini tespit eden foto-dedektör içeren el, topun hareketini ve gideceği yolu aldığı görüntülerden [çıkarıyor]. artık Hiroshima üniversitesinin ürettiği hızlı giden toplara vurabilen [robot] ile karşılıklı beyzbol maçı yaptırabilirler.

onlar halka diil fil..

x.y | 05 August 2005 14:37

Nerede kapanır gözlerin bu gece, nerede üşürsün kim bilir. Ben “keşke özlemesem” lerde oturuyorum. Kapattığım gözlerimin çoktan unuttuğu uykuyu anımsayacak bir şeyler arıyorum. Yazdıklarımı siliyorum, sildiklerimi yazıyorum en baştan. Aynı şarkıları dinliyorum, aynı sokağa bakıyorum, gece boyunca uyuyanları izliyorum. Evlerde kalan son ışıklara bakıyorum, benim gibi bir tane daha arıyorum. Bunca yıl aradım bir tane benimle beraber geceyi bekleyecek, şimdi buldum, ellerimden kayıp gidiyor, tutamıyorum.. Varken yok oluyor, yoktu da ben mi var ettim diye sorduruyor şimdi. Onun ışığı yanıyor en son, benimkiyle beraber sönüyor. Gün doğduktan sonra, güneş geldikten, ışığa gerek kalmadıktan sonra sönüyor. Biz geceyi değil sabahı bekliyoruz. Gözlerimizi kapatmak ve uykuyu hatırlamaya çalışmak için. Hayaller ve gerçekler arasında dolaşıyoruz ayırt edebilir miyiz aradaki farkı acaba diye. Rüyaları unuttuğumuz için kendimize rüyalar yazıyoruz yattığımız yerde. Bize rüya gördürmeyen bir tanrıya inat hayal gücümüzden tanrılar yapıp onların sunduğu rüyalarla oyalanıyoruz. Kumdan kalelerimize bakıyoruz biz. Dalgaların yıkamayacağı yere yapmayı hiç akıl edemediğimiz, yapıp “dalgalar yıkacak nasıl olsa” diye üzerinde tepindiğimiz kumdan kalelerimiz var bizim. Bana yardım ediyorsun sen, çamurlanmış dizlerimi yalıyorsun, çizilmiş parmaklarıma iğne yapıyorsun. Ağrıyan sırtıma oturuyorsun bazen. Ağrıyan kalbime oturan file benziyorsun.
Bir tek senin ışığın yanıyor yine, bu gece de. Sen hiçbir dört duvarın arasında durmuyorsun, sokakta ışığını görüyorum senin. Kapatamadığın göz kapaklarından öpüyorum seni. Durduramadığın kalbini öpüyorum. Seni bekliyorum ben bilmeden, başka şeyler yaparken, gündelik hayatın sıradanlığında kaybolamayacağın bir yere koyuyorum seni, bir tek ben biliyorum senin var olduğunu, kimseye anlatmıyorum. Hiçbir şey yapmıyorum ama yapmadığım şeyler bile yoruyor beni. Elinden utup sendeki yorgunluğu da almak istiyorum. Gülümsediğin bir an için neler yapabileceğimi düşünüyorum. Ne kadar da yorgunuz… Ne kadar uzaksın benden, ne kadar yakın..
x.

şifreyi nasıl değiştiriyoruz?

karmasık | 05 August 2005 14:09

yahu bu bildirgecin verdiği şifreyi değiştirme olanağımız yok mu?yani sağolsunlar şifreyi kendileri belirleyip yollamışlar ama ben o kadar zeki değilim bir kısmı küçük,bir kısmı büyük harflerden oluşan bu şifreyi ezberlemem mümkün değil.eminim bunun bir yolu vardır.1 saattir bakıyorum ama sanırım gözümden kaçıyor.eğer bunun yolu varsa yani:)biri bana yardım edebilir miiiii:)))