bildirgec.org

x.y

11 yıl önce üye olmuş, 10 yazı yazmış. 18 yorum yazmış.

onlar halka diil fil..

x.y | 05 August 2005 14:37

Nerede kapanır gözlerin bu gece, nerede üşürsün kim bilir. Ben “keşke özlemesem” lerde oturuyorum. Kapattığım gözlerimin çoktan unuttuğu uykuyu anımsayacak bir şeyler arıyorum. Yazdıklarımı siliyorum, sildiklerimi yazıyorum en baştan. Aynı şarkıları dinliyorum, aynı sokağa bakıyorum, gece boyunca uyuyanları izliyorum. Evlerde kalan son ışıklara bakıyorum, benim gibi bir tane daha arıyorum. Bunca yıl aradım bir tane benimle beraber geceyi bekleyecek, şimdi buldum, ellerimden kayıp gidiyor, tutamıyorum.. Varken yok oluyor, yoktu da ben mi var ettim diye sorduruyor şimdi. Onun ışığı yanıyor en son, benimkiyle beraber sönüyor. Gün doğduktan sonra, güneş geldikten, ışığa gerek kalmadıktan sonra sönüyor. Biz geceyi değil sabahı bekliyoruz. Gözlerimizi kapatmak ve uykuyu hatırlamaya çalışmak için. Hayaller ve gerçekler arasında dolaşıyoruz ayırt edebilir miyiz aradaki farkı acaba diye. Rüyaları unuttuğumuz için kendimize rüyalar yazıyoruz yattığımız yerde. Bize rüya gördürmeyen bir tanrıya inat hayal gücümüzden tanrılar yapıp onların sunduğu rüyalarla oyalanıyoruz. Kumdan kalelerimize bakıyoruz biz. Dalgaların yıkamayacağı yere yapmayı hiç akıl edemediğimiz, yapıp “dalgalar yıkacak nasıl olsa” diye üzerinde tepindiğimiz kumdan kalelerimiz var bizim. Bana yardım ediyorsun sen, çamurlanmış dizlerimi yalıyorsun, çizilmiş parmaklarıma iğne yapıyorsun. Ağrıyan sırtıma oturuyorsun bazen. Ağrıyan kalbime oturan file benziyorsun.
Bir tek senin ışığın yanıyor yine, bu gece de. Sen hiçbir dört duvarın arasında durmuyorsun, sokakta ışığını görüyorum senin. Kapatamadığın göz kapaklarından öpüyorum seni. Durduramadığın kalbini öpüyorum. Seni bekliyorum ben bilmeden, başka şeyler yaparken, gündelik hayatın sıradanlığında kaybolamayacağın bir yere koyuyorum seni, bir tek ben biliyorum senin var olduğunu, kimseye anlatmıyorum. Hiçbir şey yapmıyorum ama yapmadığım şeyler bile yoruyor beni. Elinden utup sendeki yorgunluğu da almak istiyorum. Gülümsediğin bir an için neler yapabileceğimi düşünüyorum. Ne kadar da yorgunuz… Ne kadar uzaksın benden, ne kadar yakın..
x.

x.y | 04 August 2005 17:43

you call this love, i call it room service: ben az soora DERS ÇALIŞMA TÜRÜnde bişeyler yapmalıyım

you call this love, i call it room service: yerken yazamıyorum

you call this love, i call it room service: neyse ki en azından konuşurken düşünebliyorum

you call this love, i call it room service: yb gibi deilim

x: hahahahahah

(you call this love, i call it room service AKA y.)

cohen mi..

x.y | 04 August 2005 17:04

Cohen mi dinliyorum? Durmaksızın.. Yeteri kadar yaralandım mı? Eski şarkılar kurtaramıyor artık beni.Bekleyebilecek miyim bilmiyorum..Kıyısında yürüyeceğim ırmağı- sanki her yazı tura oyununda kaybediyormuşum gibi geliyor.

adam diyo ki ölümün de ağlamaya geldiği bi omuz var ve ben onu taşımaya çalışmaktan bıktım. “i sit here feeling my pulse wondering what would feel like if it stopped i write a list of stuff i’l need ice cubes toothpaste” neil young.

bu kadar.

y.

yes.it’s come to this..

x.y | 04 August 2005 11:53

ders notlarım beni aldattı! kırmızı odam beni baştançıkardı! bir iş yaptığımı sanmıştım..küçük çözümler ustalığa doğru yanılttı beni.x yanılmama hiç kızmadı.sarhoş olduğumda üstüne kusmama kızmadı.çok abartıp da x den yediğim tokada da ben kızmadım.mezuniyet sınıfındaymış gibi planlar yapmaya başladım.kim olduğumu unuttum.akşam yemeği saatinde asla evde olmayı başaramadığımı unuttum. porselen fanusun içinde tek başına oturan kadın.tüm sistemleri terketmeye hazırlanıyorum.evleneceğim adama vibrator göndermeye kalkıyorum. bülentin nasıl öldüğünü unuttum.hastane günlerimi unuttum.hayatta son bir şansım kalmış olduğunu unuttum.x her zaman burda olup bana bütün bu saçmalıkları hatırlattı.hayata bağlı canlı bi organım olsun diye. bana perdeleri açmamı söyledi, çişimi yapmamı, yemeğimi bitirmemi, okula gitmemi.. teşekkürler x.

patlak

x.y | 04 August 2005 11:34

discovery channel seyrediyoruz, ikinci dünya savaşının patlak vermesinden bahsediyorlar ve ben bu patlağında çok sevgili dostum y. olmasından korkuyorum. berlin wall is falling down falling down falling down.. o zamanın şarkısı bu olmalıymış. peki benim körpecik beynime ingilizce şarkıları sokan zihniyete ne demeli? zamanında söylenmemiş sözler aynı bok gibi içeride zehirlenmelere sebep oluyor. zamanında söyleyemedim.. neyse..

murat yılmazyıldırım hakkında kısacık bir konuşma geçti aramızda. kısacık çünkü ben “yılmazyıldırım” der demez o gülmeye başladı. yılmazyıldırır olsa daha güzel olurdu dedim ben de ona. sonra da hala sap olmak için aramakta olduğum baltayı buldum sandım. elbette bir his yanılması. bir misyon sahibi olmanın önemli bir şey olduğunu anlatan tüm self-esteem yazarlarının annelerine buradan selamlarımı yollamak istiyorum. koduklarım, neden leo buscoglia intihar etti o zaman biri bana bunu açıklasın! hayır ben bundan bahsetmiyordum. edinilmiş bilgilerimin ışığında bir misyonum olması gerektiğinin bana verdiği kuvvetle dedim ki “o zaman ben soyadı yıldırır olan bir adam bulayım ve çocuğumun adını yılmaz koyayım”. bu çok anlamlı amacım oylandı ve [x+Y]=0. yine aynı yerdeyiz. bu sözleri söylerken dikkatli olmam gerektiğinin farkındayım çünkü adı soyadı yılmaz yıldırır olanlar sıhhiye köprüsünün altında beni kınayan bir yürüyüş düzenleyebilirler ve ben bunun olmasını istemem. rencide ederim onları. beter ederim. adı ve soyadı böyle olanlar (yani bir çeşit kafiye delisi anne baba gazabına uğramış olanlar) hayatlarını nasıl olup da komplekssiz ve normal insanlar olarak tamamlayabilirler ki? olasılıkları hesapla.

kedisi

x.y | 04 August 2005 11:33

y.’ye bu akşam dedim ki “sizin kediniz tabağa mı sıçıyo?” o buna çok güldü. şunu göz ardı etmemek lazım. ben normal koşullar altında ve mümkünse oda sıcaklığında aptal değilim. ama yere serili bir gazete, bir kap kuru mama, bir takım limon dilimleri bir kap su ve bir de tabak vardı yerde. Kedinin sıçabilmesine uygun gibi duran bu tabağın içindeyse sıvı sıçılmış ama koyu renk boka çok benzeyen bir cisim. unidentified not flying object. ben de bu durum sonucunda işerken bi çözüm bulamadığım sorumu tuvaletten çıkıp mantık abidesi dostuma sordum. ve aldığım yanıt bu oldu. Oysa kendisi çok kısa bir zaman önce, “abi beni kedi tepti” gibi çok mantıklı bir cümle kurmuştu. (Bkz:kedi tepmesi) yahut (bkz:tepmeli kedi). bir de kurmalı kediler var. bunların kedisi intihar eğilimli bir kaltak zaten. o evin kadınlarında bir tuhaflık var. desperate house wifes bok yemiş.bir de dizi diye koyuyorlar..

gelişim

x.y | 04 August 2005 11:31

koşarak eve geldim. aslında koşarak denemez buna çünkü arabadan indikten sonra katettiğim mesafe kısa metrajlı bir koşu yarışı için bile yeterli değil ve ben bunun bilincindeyim. en azından bilincinde olduğum bir şeyler var, bu bir gelişme, y. bunu bir yerlere not et ve aradan yeterince zaman geçtikten sonra bana bir kere de olsa gelişme kaydetmiş olduğumu hatırlat. bu durumda bunu hafızana not etmen bizim için en hayırlısı olurdu ama sen nemo’nun babasına “sen neden beni takip ediyorsun?” diyen o salak ve mavi balığa çok benziyorsun tatlım. ona da haydar diyelim mi? böylece tüm balıkların ve saksıya ekilmiş tohumların adı haydar olur. ama bu durumda onları ayırt etmek mümkün olmaz değil mi? ah çok üzgünüm.. bi şeyler yap.

bu fırtına durulur mu, benden adam olur mu?

x.y | 04 August 2005 11:02

x benden adam olacağına karar vermiş herhalde.bugün de masalara tırmanıp kendimi rezil ettim.insanın kendini 300 kişiye güldürmesi ayrı bi ferahlık veriyo .x’in ferahlıkla ilgili bi yazısı var mıdır acaba? Xle daha ne kadar şarap içip bunalabiliriz acaba.

şu dizi aslında sinirlerimi bozuyor.çünkü işler ne kadar kötü olursa olsun burda olabileceği kadar kötü olmuyor ve onların kötülerine bile hasıl olamamak da bende bi miktar hazımsızlık yaratıyo, ne yalan söyliyim. X diyor ki yalan benim gotume yuva yapmış..yapsin…

X’in kuş yuvası gibi bi tokası vardı lisedeyken..bi de peter pan botları..komik kızdı vesselam..en azından kel kafalı,koca götlü ve riyakar değildi.

bu su hiç durmaz

x.y | 04 August 2005 10:48

biz bu şarkıyı çok seviyoruz*. şarap içiyoruz ve bu şarkıyı dinliyoruz. sonra sen yerde yatıp uyuyakalıyorsun ağlayarak. ben şarkıdan mı şaraptan mı kaçıyorum bilmiyorum ama zaten fark etmez.

gitmek fiiline karşı hislerimiz “en değişmeyen hislerimiz” olarak tarihin bir sayfasına kaydedilsin. her şey değişiyor ama dün y. bana bakıp güldü ve “ne biçim lise arkadaşısın ulan sen” dedi.

evet sanırım lise arkadaşı böyle olmamalıydı, en azından on sene sonra geldiği hal bu olmamalıydı. seyrettiğimiz dizideki** kadına*** bakıp gülüyoruz çünkü durmadan dizi seyrediyor, saplantı halinde o dizi onun için. kimsenin dönüp ötekine “ne gülüyosun lan salak, biz farklı bişe mi yapıyoruz” dememesi çok iyi, çok olumlu, çok pozitif, cok hümanist, çok mantıklı ve iç açıcı..

selobant

x.y | 04 August 2005 10:31

her şey şu masa üzerinde durmakta olan selobant yüzünden oldu ve y. diyor ki bu çok güzel bir karizma çiziğiymiş.

ayrıca bildiğimiz ama unutmamamız gereken bir denklem ile başlamak uygun; [x+y]=0

bunu çözmek hiç de zor değil yine de ömrümüzü verdik bu işe..belki yeni bir şeyler çıkartabiliriz diye..

x.