. İstanbul, sancağı’nın bir gün bir şekilde düşeceği belliydi.. Netekim, Allahın afatıyla düştü. 59 milyar doları güpleten güruhun, sosyal ve ekonomik ilişkilerle götgöte geçinip giden saltanatları muhasara altında.. ormanları yakıp yıkıp yağmalayan, kıyıları parselleyen, sit alanlarını talan eden, doğayı betonlaştıran çekirge-toplumu..İstanbul’u kolpa cenneti yapanlar, sonunda felaket kapıyı çaldı arkadaş..”Bize de bir götlük yer var mı abi” devri bitti;Mülkiyet, insanların kendi aralarındaki paylaşım kavgalarında kendilerine yonttukları bir kavramdır. (Proudhon, kibarlığı da bir yana bırakarak, “mülkiyet hırsızlıktır” demiş..Ekoloji nazariyecileri; fiziksel çevreye derhal uyum sağlıycan, varolan kaynakları heba etmiycen sel, yangın, deprem; Bunlar, sana doğal olarak birşeyler sunuyorsa, bundan kaçınmıycan.. Meselenin sosyal boyutu böyle bir de dini ciheti var tabi;İslam dini, zorunlu ihtiyaçları karşılandıktan sonra, yılda 96 gram altın alabilecek kadar geliri olmayanı yoksul sayar.. Bugün, 96 gram altın kaç paraya tekabül eder? 5 milyar civarında bir para ediyor.. Bu kadar arttırabileceğin paran yoksa, biçare, muhtaç ve yoksulsun demektir.. işte fincana, tabaa, tencereye, üçbeş parça, çula çaputa meyledişin bundandır. Bu senin çileni tekmiller mi?Biçare’nin, idrak yeteneği proteinsiz kalmasından dolayıdır , yağmaya-çapula elverişli koşullardan yararlanma yeteneği yüksektir.. sağılabilme yeteneği iyidir.. sevk ve idare kolaylığı çok iyidir, yönetimi kolaydır. ırka özgü ayırıcı özellikler ırkın özel yetenekleri (hastalıklara direnç, çevre şartlarına dayanıklılık) kötü çevre şartlarına ve hastalıklara dayanıklıdır.. Bilhassa uzun mesafeleri yürüyebilme, aç kalarak ayakta kalabilme yeteneğine sahiptir, sağlam yapılı, kanaatkardır. yetersiz bakım, beslenme, farklı ve değişken iklim koşullarında yaşayabilir. İşte, bu sebepten sel mel dinlemez; Cenab-ı Hakkın, önüne yığdığı envai çeşit çula çaputa kendi malıymış gibi meyleder.. Buna düpedüz kent ekolojisinin bir tezahürü de diyebiliriz..Kent ekolojisi nedir? yaz sıcaandan nevrin döndü ise ve bu meyanda doğal bir afet mevzu ise derhal doğaya uyum sağlıycan.. Zerzan efendi de, ilkelliğin yalınlığına dönmemizi teklif eder, sikeyim uygarlığı, teknolojiyi der; İstanbul’u muhasara edenler böyle bir yalınlığın tezahürüdür.