“Beni hiç sevmiyorsun ,beni hiç sevmedin” derken aslında muayyen bir şekilde sevildiğini biliyordu.Kendi inandığı gerçeği bu sefer karşısından duymak için yalan söylüyordu,bir gerçek ,hem de zaten bildiği bir gerçek uğruna yalan söylüyordu.“Beni sevmiyorsun sen”Dedi,kollarını bağlayıp arkasını döndü, kulaklarını da ardına dek açıp “hayır,hayır,nasıl böyle düşünebiliyorsun,ben seni seviyorum” savunmasını bekliyordu.Bir süre kolları bağlı,arkası dönük kaldı, hala bekliyordu,etraftan çıt çıkmıyordu.Acaba,kendisini sevdiğinden emin olduğu sevdiceği, ona sarılmak için usulca yaklaşıyor muydu da o yüzden mi gecikmişti?Zaman geçti, hala bir ses yoktu, beki de fazla ileri gitmişti,kendi şımarıklığı yüzünden,kendisini sevdiğinden emin olan sevdiceğini fazlasıyla kırmış,onu yaralamıştı,belki de kendisini sevdiğinden emin olduğu sevdiceği,hiç beklemediği bu iddia karşısında öylece donakalmış,gözyaşlarını akıtıyordu arkasında.Evet,sanırsa fazla ileri gitmişti,hemen bu aptal oyuna son vermeliydi,hem sevgi kadar kutsal bir duyguyu böylesi şımarıklıklara alet etmek de neyin nesiydi;hemen arkasını dönmeli ve kollarını, kendisini sevdiğinden emin olduğu sevdiceğinin beline sarmalıydı, şaka yaptım ben, yalan attım,kendi şımarıklığıma alet ettim ben seni ama yanlış yaptım,doğru değildi diye haykırmalıydı yüzüne ve sonra da seni seviyorum diye…Gözlerine,onun yanındayken sıkça kullandığı pırıltısını giydirip, aşk dolu bir acelelikle arkasını döndü…Kimse yoktu.Demek ,iyi ki de yoktu.
yorumlar
anlamadım,nasıl yani?
pardon muayyen şekilde sevilmek ne demek oluyor?
muayyen ”ayn” kökünden gelir,ayn göz demektir ve muayyen:”Görülmüş olan, kat’i olarak belli olan, belli, ölçülü, tayin ve tesbit olunmuş, karalaştırılmış”demektir. muayene de aynı kökten gelir,aa bak ”aynı” dedim,aynı kelimesi de aynı kökten gelir ve ”Tıpkısı, tâ kendisi” anlamına gelir…
ilmare sen harika bir yazarsın.çok beğendim çok:)
Kahramanımızın arkasını dönüp de sevdiği insanın orada olmadığını fark ettiğindeki tepkisini o kadar takdir ettim ki! Ne güzel bir tavır bu, dedim. O kadar sevdiği ve kendisine sevgisinden o kadar emin olduğu o insanın aslında hiç de sandığı gibi kendisini sevmediğini fark ettiğinde hiç yıkılmıyor. Zorlamıyor hiçbirşeyi, “Madem öyle, O’nsuz devam ederim ben de.” diyor. Bravo doğrusu!Yazı çok güzel. Ellerine sağlık!
gözlere prılıtı giydirmek ancak sana yakışırdı ilmare.güzel cümleler kuruyorsun
anladım şimdi,vay be demek ki öyle düşünmezmişim ben:) ondan anlamadım hele ilkin…iyi ki de yoktu:)
Teşekkür ederim herkese,sana da sinjob:)
kendi kendinle dertleşir gibi, ne güzel anlatmışsın.
Teşekkr edrm…
BAZEN İSTEKSİZ…Ritmi dinlemeli;Sert esen bir rüzgârın sesinde öfkesi…Hırçın bir dalganın köpüğünde saklı sevdası…Masum bir kuşun kanat çırpışında umutları…Her ses ve nefeste…Huzurun kucağına serilmiş bir hazzın nefesine üflemeli, Ney’i anmalı bir söyleşide…Dudaklarına tutuşturulmuş bir ateşlik sigara dumanında, acının lezzeti…Kül tablasına bırakılmış cansız yatan düşlerin, kül renginde savruluşu, ateşi andıran kavruluşu gerçeklerin yüze çarpan alevi…Susmalı, bir arpa boyu yol gidecek kadar…Durmalı nefes aralarında, saklanmalı satır başlarında, hüzne boğmalı bakışları, tutmalı nefesi yaşamın anlamsızlığında, en can alıcı noktada ölmeli…Akılsızlığına yanmalı…Çekip gittiği kapıyı arşınlayacağı adımların, ardına düşecek gölgesiyle yaşamalıydı geleceği oysa…Kalmalıydı yurt edindiği yürekte geçmişi hiçe saymaktı gitmek…Gözlerini kapadığı andaki düşe yormalı aptallığını, hayrı ummalı aciz bir dilenci olurken kendi sevdasında… Acı hazla bilendiğinde, kesmeli kangren Aşk’ı ucu bucağından huzura biçmeli payı…Titreyen dudaklar üşüyen bedenlerini anlatmalı sözlerinde…Yağmura karışmalı sesleri, aldıkları hazzı çekmeli içine çığlık çığlığa susmalı… Susamalı toprağın yağmura sunuşu gibi sunmalı tenini, güneşe değdirmeli gözlerini sözde ateşini ölçmeli nabzın… Şerbet doldurmalı kadehe, sunmalı ateşli bir gecede tokuşturmalı kadehleri geçmişi yâd etmeli…Tende birleşmeli ter…Alnından öpmeli sevdasını, benim oluşunun anlamını taçlandırmalı…Tutuşmak, tutunmak adına aleve… Süzülmek dudak çizgilerine ateşini yoklamak bir bahane asıl istek iz bırakmak dudakta…Gitmek kalmak arası sıratta durmak, köprü ucundan atlamak yeni bir güne…Cennet bahçesinde doğmak, cehennem ateşinde ölmek misali…Bazen isteksiz malı-meli yaşamlarda…Maltoferfol……………..Her zaman ki gibi güzeldi IL MARE…
Bu yukardakine ne demeli,muhteşem!!!
Senin mısraların gibi IL MARE…
Bence alakası yok:D
Nasıl yani:PBu durumda;ya senin mısraların mükemmel benim mısralarım değil…Ya da benim mısralarım mükemmel senin mısraların değil…Seçim yapmak zor…Seçimede gerek yok aslında her ikisi de hissettirdiği ölçüde mükemmel…
tamam tartışmayalım. ben ikinizinkini de çok beğendim:))
Ben şimdi seninkini okudum da..O da feci imiş
Son cümlene katılıyorum Moltoferfol,okuyunca birşeyler bulmak ve his!
Tşk ederim LAVINYA76 beğenmene sevindim…Ne yani daha önce okumamışmydın…Kesinlikle hissetmek hissetirmek büyülü sözcük…
Hayır,sana demedim Moltoferfol,Lavinya’nınkini okudum demek istedim..Yan sayfada..
Anlaşılmıştır…
🙂