Ustalar kendilerini nasıl belli eder? Bunun alameti çoktur. Ama bir tanesi de az sözle çok şeyi anlatabilmeleridir. Bizim sayfalar dökerek anlatacağımızı onlar kimi zaman birkaç satırla, kimi zaman birkaç kelimelik bir tanımlamayla söyleyiverirler. Benim usta dediklerimden bir de Ece Temelkuran’dır. Bir yazısından dolayı antipati duymaya başlasam da, genelde kendine özgü üslubundan dolayı sevdiğim bir yazardır.***Bu ilk iki paragrafımızın amacı, Ece Temelkuran’dan duyduğum “toz ülkeleri” kavramıydı. Bu kavram bu kadar önemli benim için. “Toz ülkeleri” Muassır Batı’nın üçüncü dünya ülkelerine, gelişmemiş, gelişmekte olan ülkelere bakış açısını en iyi şekilde ifade eden kavram.***Toz ülkeleri! Biz, yüzümüzü Batı’da döndüğümüz aynı anda, başka bir tarafımızı da Doğu’ya, Mısır’a, Irak’a, İran’a… döndük. Öyle ki, onların adeta mağara devrini yaşayan ilkel insanlar gibi olduklarını düşünüyoruz. Onlar hakkında bilgimiz oldukça kısıtlıdır. Tuhaftır, avrupalılar da biz türkleri, kara çarşaflı ve fesli zannediyorlar… Hala! :))***Biz sırtımızı dönmüş olsak da, dost ve müttefikimiz ABD elleri, ayakları ve başka organlarıyla topyekün Doğu’ya yönelmiş durumda. Dünyanın değişimiyle birlikte ister istemez Doğu’dan aldığımız haberler daha da fazlalaşmaya başladı. Özellikle de son bir iki yılda İran ve Cumhurbaşkanı Ahmedinejad iyice gündemimize girmeye başladı. Biz başörtüsüdür, laikliktir deyip dururken, “toz ülkesi” İran nükleer teknolojiye ağırlık vermeye başladı. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın antiamerikan tavırları ve sözleri oldukça sık ekrana gelmeye başladı.***Sizler farkettiniz mi bilmiyorum, halkımız Ahmedinejad’a oldukça fazla sempati duymaya başladı. Halkımız, Barış Manço’nun ölümünden sonra, bir de “kitapatışyarışı-merdivendibidemeci” krizinden sonra siyasilere ciddi bir şekilde antipati duymaya başladı. Öyle ki, akepe’yi iktidara getiren seçimde, halkın önemli bir kesimi oy kullanmamıştı. Oy kullananlar ise çaresizlik yüzünden retee-akepe oluşumuna sarılmıştı.***İşte, halkımızın siyasetçiye ve siyasete küskünlüğü bu durumdayken Ahmedinejad’ın kendine güvenen, kararlı ve güçlü tavırları gözlerden kaçmadı. Bizimkiler kendi aralarında kör didişmelerle vakit kaybederken, Ahmedinejad ülkesi ve dünya gündemine damga vuran eylemlere imza atıyordu.***Bu yazıyı neden yazdık! Yıllardır sıkıntılardan dertlerden bir türlü kurtulamadık. Siyasetçilerimiz her defasında bizleri hayal kırıklığına uğrattı. Çözümsüzüz, çaresiziz! Bugünlerde gündem cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlendi. Tek soru: “Kim olacak!”. Sanki iki taraf kapışıyormuş gibi bir izlenim var. Ama maalesef her ikisi de birbirinden kötü. Cumhurbaşkanının kim olacağından çok nasıl biri olacağı daha önemli aslında. Birileri de bunu tanımını yapmaya çalışıyor ama, hiçkimse olduğu gibi görünmüyor, hiçkimse göründüğü gibi olmuyor. Her iki takımın çokça taraftarı olsa da, hiçbirine Ahmedinejad’a duyulan kadar sempati duyulnuyor ve güvenilmiyor! Ne yazık ki durum böyle! Ciddi ve sağlam bir anket yapıldığında bu gerçek tokat gibi yüzümüze vuracak! Çözümsüzüz, çaresiziz!…
yorumlar
Valla ne yalan söyleyeyim , benim de içten beslediğim bir sempati var , boyuna posuna bakmadan kime kafa tutuyor bu adam diye düşünmüştüm ilk gördüğümde. Sonra anladım ki fazlaca amerikan filmi izliyorum.Evet sömürüye karşı antiemperyalist duruşa sahip bir cumhurbaşkanı adayı göremiyorum, göreniniz var mı?Ha bu arada kurtuluş savaşını emperyalizmi kapı dışarı etmek için yapmıştık değil mi? unutturuyorlar ya herşeyi, anımsamak için soruyorum 🙂
Başlığa ve yazım tarzına rağmen, Ahmedinejad’a pek desempati duymadığımı söylemeliyim.Üzerinde durmak istediğim, toplum olarak gerçekten güvendiğimiz bir siyasetçi yok.Çoğu zaman menfaat için bir siyasi partiyi-lideri destekliyoruz.Bize iş sağlayan, bize yarar sağlayan siyasileri destekliyoruz.Bir de futbol takımı tutar gibi parti tutuyoruz.Kimi zaman, kriz gibi büyük olaylardan sonra siyasete vesiyasetçiye küsebiliyoruz. Ama popülizmin peşine takılıpgeçmişi çabucak unutabiliyoruz.Partilerin hemen hiçbirinde parti içi demokrasi yok!Hemen hepsi, parti başkanının oyuncağı.Bu demokrasi içermeyen partiler, ülkemizi dedemokrasi fakiri bir hale getiriyor.
evet dikkat edin kimse ben iyi olana oy veriyorum demiyor, neden bu partiye oy verdin diye sorduğun insanda kötünün iyisi bu şeklinde bir açıklama yapıyor, hani benim oy verdiklerimde yavşak ama en azından diğer yavşakların önünü kesmesini istiyorum diyor, birçok kişi oy verdiği partiyi daha iyi daha demokratik olarak değilde yavşaklık derecesine göre değerlendiriyor, eskiler çok söylerdi “Atatürk 10 sene daha yaşasaydı”,”bu ülkeye Atatürk gibi bir adam daha lazım” diye artık bunlarıda pek duymuyorum insanlar umutlarını tamamen yitirmiş olsa gerek.
Ahmedinejad ABD’ye kafa tutabilir, cunku Iran, Turkiye gibi petrole ihtiyac duymayan bir ulke degil. Petrol’u ABD’den almiyoruz elbette ancak petrol dolar ile aliyoruz. Turkiye enerjisi kendine yeter konuma gelmedigi muddetce kimseye kafa tutmasini beklemek manasizlik olur, iki adim yola, ya da 5 dakikada bir otobus calisan bir yere kisisel arabalarla gitmenin bedeli budur.Halkin Ahmedinejad’a olan sempatisinin nedeni tutumdan daha ziyade ABD dusmanligi. Halbuki Turkiye’nin kurulus doneminde Amerika’nin (Truman Doktrini) hatri sayilir bir sekilde katki sagladigi yonunde teoriler var, Sivas kongresi sonrasi ingilizce olarak “Cok yasa truman doktrini” mealinde afis tutan askerlerin resimleri mevcut.