Yargıtay baskınıyla ilgili son olayları izlerken, bu tür olayların, yakın tarihimizde bir çok benzerini hatırlamaktan dolayı çok da kaygılanmadım. Aynı haberde, yargıtayın son aldığı kararı da veriyordu. Kadın öğretmen okulda değil sokakta da türban takamayacaktı. Gelenek olarak, bu tür bir eğilimle gönül bağım olmamasına rağmen “insanların üzerine bu kadar giderseniz olacak olan buydu” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Ancak, bir kaç saniye sonra yakalanan kişinin özelliklerini açıklamaya başladıklarında, “bu, tamamıyla gizli servis ya da ulusötesi lobilerin tezgahı” diye teşhisimi de koymuştum. Son zamanlarda ülkemizde estirilen provakatif olaylarla bir bağı vardı ya da yoktu. Ama nedense, benim aklıma, borsadan beş milyar dolarını çekenler geldi. Şunlar, bir araştırılsa, belki de altından, hem ekonomik hem politik ve hemde sosyal provakasyonlar yapan bir ulusötesi teşkilat çıkacaktır. Türkiye de böyle komplo teorileri ile düşünmek, hala modası geçmiş hale gelmedi. Ancak ben umutluyum. Ülkemizde de bir gün gelecek ve spekülasyonların, provakasyonların, komplocu zihniyetlerimizin ötesine geçilecek. Felaket tellallarına kulak asmamakta ve güzel işler yapmaya devam etmekte fayda var. Ve illah ki, umud etmekten vazgeçmemek.