söylediklerinde haklısın da; bunun sorumlusu akıllı tasarım mı?sonuçta akıllı tasarımda bilimsel bir tez değil mi?bunu ülke eğitim politikalarının içinde düşünmek,bilimsel hırsızlıklara atıf yapmak gibi kavramlarla ulaşılmak istenen sonuç ne?allah’a inanma bilime inan mı?peki dünyanın en meşhur bilim adamları da böyle mi dedi.aynştayn falan: dinsiz bilim kör, bilimsiz din topaldır derken.diğer mucit ve sonradan müslüman olmuş veya müslümanken aydın olmuşlar hepsi “gerici yobaz”mıydı?peki bunda acaba, eğitimden çok siyasete karışmakla uğraşan, “ordu göreve” pankartlarıyla anıtkabire yürüyen, sınavları dahi iptal ederek meydanlara öğrenci getiren, insanları fişleyen, yok mensuplarının hiç mi parmağı yok…
“Yaratiliscilik her bicimiyle, mesela “Akilli Tasarim”, gercekler uzerine kurulmamis, bilimsel muhakame kullanmayan ve bilim siniflarinda kesinlikle ogretilmesi uygun olmayan bir olgudur.Ancak Avrupa okullarinda Yaratilisci Teorilerin Evrim Teorisi’yle beraber, hatta Evrim Teorisi’nin yerine ogretilmesini isteyenler var.Bilimsel bir gorus acisindan, Evrim Teorisi dunya uzerinde hayati anlamamazi acisindan merkez bir konum tasiyan bir teori oldugu suphe goturmez.Topluluk uye ulkelerin egitim otoritelerine bilimsel yontemleri ve Evrim Teorisi’ni ogretmeleri ve Yaratiliscigin bir bilimsel dali olarak ogretilmesine sert bir sekilde karsi koymalari icin cagrida bulunmaktadir.”Avrupa Konseyi, 17 Eylul 2007 belgesi.
Ve hey, bilin bakalim, bizi neyle sucluyorlar:”In Turkey:53. Turkey, which has been one of the few officially secular Muslim countries since the republic was established by Mustafa Kemal Atatürk in 1923, seems to be one of the main cradles of Islamic scientific creationism. As Jacques Arnoult5 has emphasised, “Turkey appears to be one of the most active and most highly structured centres of this fundamentalist school of thought”.54. The Turkish Islamist preacher Harun Yahya, whose real name is Adnan Oktar, is one of the most symbolic figures of this movement. He is around fifty years old and has been publishing works on creation or religion for about twenty years. He also has his own publishing house, Global, the head office of which is in Istanbul. In 1991, Oktar set up the science and research foundation Bilim Arastirma Vakfi (BAV). Since its establishment, BAV has been very active in trying to have any reference to evolution removed from Turkish education. It also organises many conferences on creationism in the principal Turkish towns and cities. It would seem that BAV has close links to the American Institute for Creation Research (ICR).55. The latest work by Harun Yahya appeared in December 2006 and is entitled “The Atlas of Creation”. It is a large book and is the first volume of a series of seven. It attempts to refute Darwin and the theory of evolution in 772 richly illustrated pages. Its conclusion is clear: “creation is a fact” and “evolution is a deception”. Moreover, the author sharply condemns “the secret links between Darwinism and the ideologies with blood on their hands, such as fascism and communism”. At the beginning of 2007 Yahya launched an offensive aimed at the mass distribution of his work in Europe and throughout the world.56. It should also be noted that the creationist ideas are already to be found in some Turkish school textbooks, and 75% of Turkish secondary school students do not believe the theory of evolution. However, protest movements have been set up in Turkey. A commission was created in 1998 to respond to the criticism and the creationist attacks on evolutionist ideas and to try to warn the public. TÜBA, the Turkish Academy of Sciences, and TÜBITAK, the Turkish Scientific and Technological Research Council, have also taken up a stance in favour of evolution.”
TC ‘ni “Yaratiliscilarin yuvalandigi anti-bilimsel bir ulke” olarak gosteriyorlar.Olay sanildigindan cok daha gargantuansal bir boyutta ilerliyor. Amac Turkiye’yi anti-bilim, anti-akil embesiller ordusu olarak gostermek. Ve bu imaji bize cuval gibi giydirenin kim oldugunu hepimiz biliyoruz.
Bu sayfa Harun Yahya.org’tan alinmistir, özellikle link vermiyor bu yaziyi buraya kopyaliyorum…DARWINİZM NASIL BİR TEHLİKE?üm evrenin ve canlılığın kör tesadüflerin eseri olduğunu iddia eden Darwinizm, günümüzün en tehlikeli ideolojisidir. Materyalizm, komünizm ve faşizm başta olmak üzere, insanlığa felaket getiren tüm zararlı ideolojik akımların sözde bilimsel dayanağı olan Darwinizm, yaklaşık 150 yıldır ideolojik kaygılarla ayakta tutulmaya çalışılmaktadır.Ancak Darwinizm hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan ya da bu materyalist ideoloji hakkında derinlemesine düşünmemiş olan kimseler, Darwinizm’in nasıl bir tehlike olduğunun farkına varamayabilirler. Evrim teorisinin ortaya atıldığından bu yana sosyal ve ahlaki olarak ne büyük felaketlere yol açtığını bilmedikleri için de, Darwinizm’le yapılan fikri mücadelenin ne kadar hayati olduğunu anlayamıyor olabilirler. Oysa Allah’ın varlığını ve birliğini, insanların Rabbimiz’e karşı sorumlu olduğu gerçeğini reddeden Darwinist ideoloji, insanlara kör tesadüflerin eseri ve sözde bir tür hayvan oldukları telkinlerini yaparak büyük yıkımlara zemin hazırlar. Hayatı bir mücadele alanı olarak kabul eder, zayıfları ezilmeye ve yenilmeye mahkum bireyler olarak gösterirken, sadece güçlülerin ayakta kalacağı iddiasında bulunur. İşte bu nedenle Darwinizm’le ilmi mücadele çok önemli ve çok aciliyetlidir. Bu mücadeleyi “gereksiz” ya da “önemsiz” göstermeye çalışmak ise çok büyük hatalar içeren bir girişimdir.Darwinizm’le yapılan ilmi mücadelenin önemini kavramak isteyen bir kişi, bu teorinin hangi iddiayla ortaya çıktığını, kökenlerini ve 150 yıldır insanlık üzerinde yaptığı büyük yıkımı incelemelidir. Bu araştırma, söz konusu kişiye evrim teorisinin asla Allah inancıyla bağdaşamayacağını, Allah inancı ile evrim teorisi arasında bir orta yol bulmanın kesinlikle mümkün olmadığını gösterecektir. Bunun nedeni Darwinizm’in, materyalist ve ateist kökenleridir.Din ahlakı insanlara sevgi, şefkat, merhamet, anlayış gibi güzel özellikler kazandırır. Darwinizm ise insanlara sorumsuzluk ve amaçsızlık telkini verir. Darwinist telkinler insan sevgisinden uzak, acımasız, bencil, çıkarcı bireylerin yetişmesine neden olur.Darwinizm’in ortaya çıkışının toplumsal hayat üzerindeki olumsuz etkileri dikkatle incelendiğinde, Darwinizm öncesi ve Darwinizm sonrası olarak iki farklı dönemin varlığı hemen fark edilir. Darwinizm öncesinde materyalist ideoloji zayıftır, toplumun geneli tarafından destek görmemekte, etki alanı sadece küçük azınlık gruplarıyla sınırlı kalmaktadır. İnsanların çoğunluğu Allah korkusu ve Allah sevgisinden temel bulan ahlaki değerlere önem vermektedir. İnsanlığın ve evrenin nasıl oluştuğu sorusunu büyük çoğunluk, “Allah yarattı” şeklinde cevaplamaktadır. Materyalist-ateist görüşler toplumun çoğunluğu tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Çünkü bu çevrelerin inkarlarını destekleyebilecekleri bir teorileri yoktur. Ancak evrim teorisinin ortaya atılmasıyla birlikte çok şey değişmiştir. Evrim teorisi, materyalizme sözde bilimsel bir dayanak olarak insanlara sunulmuş, hiçbir doğruluk payı olmamasına rağmen canlılığın ortaya çıkışını açıklayan bir teori gibi tanıtılmıştır. Sahte deliller, hileler, sahtekarlıklar, çarpıtmalar, aldatmacalar, göz boyamalar ve demagoji gibi çok yönlü propaganda yöntemleriyle insanlara telkin edilmiş, bunun neticesinde de geniş kabul görmüştür.Darwinizm’in önce İngiltere’de daha sonra da tüm Avrupa ve Amerika’da ateizme sağladığı destek, Oxford Üniversitesi’nden Prof. Alister McGrath tarafından şöyle ifade edilir:Charles Darwin’in evrim teorisinin, Viktorya İngilteresi’nde için için hareketlenmeye başlayan inanç krizini alevlendirdiği tartışılmaz bir gerçektir. Batı dünyasını ateizme yönelttiği iddia edilecek bir teori varsa, o da hiç kuşkusuz Charles Darwin’in Türlerin Kökeni kitabında ortaya koyduğu teoridir…16İlerleyen bölümlerde daha detaylı olarak göreceğimiz gibi, günümüzde de Rusya, Çin ve bazı Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, dünyanın büyük bölümünde bilimin geçersiz kıldığı evrim teorisi halen etkinliğini sürdürmekte, insanların din ahlakından uzaklaşmasına sebep olmaktadır.Darwinizm’in akıl ve bilim dışı telkinleriyle insanlar, çocuk yaştan itibaren acı ve zulümle sonuçlanacak bir yola yöneltilmektedir. Tüm dünya okullarında, lise ve üniversite yıllarında, insanın sözde gelişmiş bir hayvan cinsi olduğu, toplumlar arasında orman kanunlarının geçerli olduğu, güçlü olanların her zaman haklı da olsa zayıf olanları ezeceği, hayatın adeta bir “yaşam mücadelesi” olduğu yalanlarıyla aldatılan gençler, yaşadıkları toplumda büyük sorunlara neden olmaktadırlar. İnsan sevgisinden uzak, zalim, saldırgan, bencil, ahlaki değerlere önem vermeyen nesiller yetiştiren Darwinist sistemde, çoğu ülke kendi vatandaşlarıyla büyük sorunlar yaşamaktadır. Holiganlar, neo-naziler, faşistler, komünistler, anarşistler, teröristler bu ülkeleri yaşanmaz hale getirmekte, yöneticiler de, sorunun neden kaynaklandığını çok iyi bildikleri halde, bu durumu düzeltmeye güç yetirememektedirler.12 Şubat 2001 tarihli Newsweek dergisi, bağımlılıkla mücadele konusuna kapağında yer vermiş ve pek çok ülkede uyuşturucu kullanımının çok önemli bir sorun haline geldiğine dikkat çekmiştir.Time dergisinin “Kayıp Gençlik” başlıklı haberinde, gençler arasında dejenerasyonun yayılması üzerinde durulmuştur.Başta gençler arasında olmak üzere ahlaki dejenerasyonun ve suç oranlarının artmasının ardında yatan gerçek, Darwinizm’in telkinleridir. Gençlere sürekli, sözde bir hayvan türü oldukları, değersiz ve amaçsız oldukları, çatışmanın hayatın adeta bir kanunu olduğu telkin edilip, daha sonra da neden dejenere olduklarını sorgulamak samimi bir tutum değildir. Ahlaki dejenerasyonun önüne geçmek, Darwinist telkinlere son verilmesi ve din ahlakının anlatılmasıyla mümkündür.Darwinizm’in, ‘doğanın bir mücadele ve çatışma yeri olduğu’ yalanı toplumlara uygulandığında, sonuç acı, kan ve gözyaşı olmuştur.Oysa yapılması gereken, sorunun temel kaynağının ortadan kaldırılması, yani Darwinizm’in fikren etkisiz hale getirilmesidir. Zira, yaşanan pek çok örnek adli ve askeri tedbirlerin tek başına yeterli olmadığını göstermiştir. Unutulmamalıdır ki, ısırgan otlarını biçmekle ısırganlar tükenmez. Biçilen yerlerden daha gür ve çok dallı olarak gelişir. Çözüm, ısırgan otunu kökünden çıkarıp atmaktır. Günümüzde pek çok toplumun yaşadığı ahlaki ve toplumsal sorunların temelinde de, Darwinist telkinler yer almaktadır. Ve bu Darwinist telkinlerin yanlışlığı ortaya konulmadıkça, sorunlar kalıcı çözüme kavuşmayacaktır.Vahşet İdeolojilerinin Temelinde Darwinizm VardırDarwinizm’le İslam dini arasında sözde bir orta yol bulmaya çalışan, kendilerince bu sapkın teoriyi Müslümanlaştırabileceklerini sananlar, teorinin insanlık üzerindeki tahribatını görmezden gelirler. Faşizm, komünizm gibi vahşet ideolojilerinin Darwinizm’le hayat bulduğunu göz ardı ederler. Oysa, 20. yüzyılda yaşanan savaşları, çatışmaları, anarşi ve kargaşa olaylarını incelediğimizde, karşımıza hep Darwinizm çıkar.Evrim teorisi, ortaya atıldıktan kısa bir süre sonra biyoloji ve paleontoloji gibi bilim dallarının dışına çıkarak, insan ilişkilerinden tarihin yorumlanmasına, politikadan toplum hayatına kadar birçok alanda etkili olmaya başlamıştır. Özellikle de Darwinizm’in “doğanın bir mücadele ve çatışma yeri olduğu” yalanı toplumlara uygulandığında, Hitler’in üstün ırkı oluşturma saplantısı, Marx’ın “İnsanlık tarihi sınıf çatışmalarının tarihidir” yanılgısı, kapitalizmin “güçlülerin zayıfların üzerine basarak daha da güçlenmelerini” öngörmesi, üçüncü dünya ülkelerinin emperyalist ülkeler tarafından acımasızca sömürülmeleri, insanlık dışı muamelelere maruz kalmaları, zencilerin hala ırkçı saldırılar ve ayrımcılıkla yüz yüze olması, sözde bilimsel bir kılıf kazanmıştır. İnsanları kendilerince gelişmiş bir hayvan gibi görenler, zayıf olanların üzerine basarak yükselmekten, hasta ve zayıf olanları bir şekilde yok etmekten, farklı ve aşağı gördükleri ırkları ortadan kaldırmak için katliamlar yapmaktan çekinmemişlerdir. Çünkü bilim maskesi takmış teorileri, onlara bunun sözde “doğanın bir kanunu” olduğunu söylemektedir.Faşizmin Darwinist TemelleriFaşizmin temel dayanak noktası Darwinizm’dir. Çünkü:1) Darwinizm, ırkçılığa sözde meşruiyet kazandırmıştır: Avrupalı beyaz ırkın, Asyalılar, zenciler, Türkler gibi bazı ırklara göre daha üstün olduğu yalanını öne sürmüş, bu nedenle üstün ırkın aşağı ırka her yolla hakim olabileceğini iddia etmiştir.2) Darwinizm, kan dökücülüğe sözde meşruiyet kazandırmıştır: Doğada ölesiye bir “yaşam mücadelesi” olduğunu ve bu mücadelenin hem ırklar hem de bireyler arasında yaşandığını, her ırkın veya bireyin kendi çıkarları için diğerlerini “saf dışı etmesi”nin sözde doğal olduğunu iddia etmiştir.Nazizm ise, Darwinizm’in en karanlık yüzlerinden biridir.Hitler, Alman milletinin asli unsurunu oluşturan ari ırkın, diğer tüm ırklardan üstün olduğuna ve onları yönetmesi gerektiğine inanmıştı. Ari ırkın yakında bin yıllık bir dünya imparatorluğu kuracağını hayal ediyordu. Hitler’in, bu ırkçı teorilerine bulduğu sözde bilimsel dayanak ise, Darwin’in evrim teorisiydi. Ünlü kitabı Kavgam’ın adını, Darwin’in doğada bulunduğunu iddia ettiği “yaşam mücadelesi” yanılgısından esinlenerek belirlemişti. Hitler de, aynı Darwin gibi, kendince Avrupalı olmayan ırkları maymunlarla aynı statüye koyuyor ve şöyle diyordu: “Kuzey Avrupa Almanlarını insanlık tarihinden çıkarın, geriye maymun dansından başka bir şey kalmaz”.17Hitler’in Kavgam kitabında Darwinizm’in Hitler üzerindeki etkisi açıkça görülür.Hitler, 1933 yılında, Nürnberg toplantısında “Yüksek ırkın aşağı ırkları idare ettiğini, bunun tabiatta görülen bir hak olduğunu ve tek mantıklı gerçek olduğunu” ileri sürdü.18 Kendince Ari ırkın üstünlüğüne inanan Hitler, bu ırkın sözde üstünlüğünün doğa tarafından verildiğini iddia ediyordu. Nazi hareketinin nihai hedefi de buydu. Bu hedefe ulaşmak için ilk adım, aşağı ırkları, üstün ırk olduğuna inandıkları Aryan ırkından ayırmak, izole etmekti. İşte Naziler bu noktada, Darwinizm’i uygulamaya geçirdiler ve yine Darwinizm’den kaynaklanan “öjeni teorisi”ni yürürlüğe koydular.Darwinizm, Öjeni Katliamını Teşvik ve Tasdik Eder20. yüzyılın ilk yarısında çok sayıda taraftar toplayan öjeni teorisi, sakat ve hasta insanların ayıklanması ve sağlıklı bireylerin çoğaltılması yoluyla bir insan ırkının “ıslah edilmesi” anlamına geliyordu. Öjeni teorisinin sapkın öğretilerine göre, nasıl sağlıklı hayvanlar birbirleriyle çiftleştirilerek iyi hayvan cinsleri oluşturuluyorsa, bir insan ırkı da ıslah edilebilirdi. Öjeni kuramını ortaya atan kişiler, tahmin edilebileceği gibi Darwinistlerdi. İngiltere’deki öjeni akımının başını, Charles Darwin’in kuzeni Francis Galton ve oğlu Leonard Darwin çekiyordu. Öjeni fikrinin, Darwinizm’in doğal bir sonucu olduğu çok açıktı. Nitekim öjeni kavramını savunan yayınlarda bu gerçek özellikle vurgulanıyor, “Öjeni, insanın kendi evrimini kendisinin yönlendirmesidir” deniyordu.Darwinist telkinlerle hareket eden bilim adamları, insanların kafataslarını ölçerek hayali kriterler belirlemişlerdir. Daha sonra da bunlara göre kimi insanları sözde az gelişmiş olarak nitelendirmiş ve bu insanlara akıl almaz zulümler uygulamışlardır.Öjeniyi Almanya’da ilk benimseyen ve yayan kişi ise, evrimci biyolog Earnst Haeckel oldu. Haeckel, Darwin’in yakın bir dostu ve destekçisiydi. Yeni doğan sakat bebeklerin zaman geçirilmeden öldürülmesini, böylece toplumun evriminin hızlandırılmasını önermişti. Zalimlikte daha da ileri gitmiş ve cüzzamlıların, kanserlilerin ve akıl hastalarının da öldürülmeleri gerektiğini, yoksa bu kişilerin topluma yük olacaklarını ve evrimi yavaşlatacaklarını savunmuştu. Haeckel 1919 yılında öldü. Ama fikirleri Naziler’e miras kaldı. Hitler iktidara geldikten kısa bir süre sonra, resmi bir öjeni politikası başlattı. Hitler’in bu yeni politikasını şu cümleleri özetliyordu:Devlet için, zihin ve beden eğitiminin önemli bir yeri vardır, ancak insan seçimi de en az bunun kadar önemlidir. Devletin, genetik olarak hastalıklı veya alenen hasta olan bireylerin üreme için uygun olmadıklarını deklare etme sorumluluğu vardır… Ve bu sorumluluğu hiçbir anlayış göstermeden ve başkalarının da anlamalarını beklemeden acımasızca uygulamalıdır… 600 yıllık bir zaman dilimi boyunca vücudu sakat olan veya fiziksel olarak hasta olan kimselerin üremesini durdurmak… insan sağlığında bugün elde edilemeyen bir gelişim sağlayacaktır. Eğer ırkın en sağlıklı olan üyeleri planlı bir şekilde ürerlerse sonuçta bugün hala taşıdığımız hem ruhsal hem de bedensel açıdan bozuk tohumların olmadığı…. bir ırk oluşacaktır.19Hitler’in bu acımasız politikasının gereği olarak, Alman toplumu içindeki akıl hastaları, sakatlar, doğuştan körler ve kalıtsal hastalıklara sahip olanlar, özel “sterilizasyon merkezleri”nde toplandılar. Bu kişilere, Alman ırkının saflığını ve evrimsel ilerleyişini bozan parazitler olarak bakılıyordu. Nitekim bir süre sonra toplumdan soyutlanan bu insanlar, Hitler’den gelen gizli bir talimata dayanılarak öldürülmeye başlandı.Aslında 20. yüzyıla sayısız bela getiren asıl neden, Hitler ve Naziler gibi dinsizlerin acımasız karakterleriydi. Allah’ın varlığını inkar eden ve insanların evrimleşerek gelişmiş hayvanlar oldukları yalanına inanan bu insanlar, kendilerini başıboş, kimseye hesap verme sorumluluğu olmayan varlıklar olarak görüyorlardı. Allah’tan ve ahiretten korkmadıkları için ahlaksızlıkta ve zalimlikte sınır tanımamış, milyonlarca insanın canına bu nedenle acımasızca kıymışlardı.Faşist Mussolini’den Darwinist KatliamlarEvrim teorisinin faşizme verdiği destek Almanya ve Hitler’le sınırlı kalmadı. Nasıl Hitler, Darwinizm’i kullanarak politikasını belirlediyse, çağdaşı ve müttefiki Benito Mussolini de İtalya’yı emperyalist ve faşist temeller üzerine oturtmak için aynı Darwinist kavramlardan ve iddialardan faydalandı. Şiddetin tarihte itici güç olduğuna ve savaşın devrim getireceğine inanan Mussolini tam bir Darwinistti. İmparatorluğunun zayıflamasını, sözde “Evrimin en önemli itici gücü olan savaştan kaçmaya çalışmasına” bağlıyordu.20Diğer Darwinist-Faşistler gibi Mussolini’nin de savaşçı, saldırgan, baskıcı politikaları birçok insanın katledilmesine, evsiz, ailesiz kalmasına ve ülkenin harap olmasına neden oldu. “Kara Gömlekliler” adını verdiği her türlü şiddet ve zorbalık eylemini gerçekleştiren yarı askeri birlikler oluşturdu. Kara gömlekliler vasıtasıyla sadece kendi ülkesinde değil, diğer ülkelerde de şiddet ve baskı uyguladı. 1935 yılında Etiyopya’yı işgal ederek 1941 yılına kadar 15 bin insanı katlettirdi. Etiyopya işgalini, Darwinizm’in ırkçı görüşleriyle destekleyerek kendince makul göstermekten de geri kalmadı. Mussolini’nin sapkın bakış açısına göre Etiyopyalılar siyah ırktan oldukları için aşağıydılar ve İtalyanlar gibi üstün bir ırk tarafından yönetilmek onlar için bir şeref olmalıydı. Diğer yandan 3 Ekim 1911 yılında, İtalya’nın Libya’yı işgal etmesiyle başlayan ve Müslümanlara karşı yapılan zulmü devam ettirdi, hatta Müslümanlara yönelik saldırıları daha da artırdı. İşgal ancak Mussolini’nin ölümü ile 10 Şubat 1947 yılında yapılan bir anlaşma ile sona erdi. Bu süre içinde 1,5 milyon Müslüman acımasızca katledildi, yüz binlercesi de yaralandı.Hitler ve Mussolini örneklerinde görüldüğü gibi, güçlülerin ve zalimlerin haklı ve üstün olduğu, kaba kuvvetin, şiddetin, saldırının ve savaşın gelişmenin ve başarının tek yolu olarak görüldüğü faşizm, Darwin’in “Güçlü olan yaşar, zayıflar ölür, yaşamak için kıyasıya mücadele gerekir” yalanlarının bir uygulamasıydı ve milyonlarca insana eziyet edilmesine neden oldu.Darwinizm’in, ‘doğanın bir mücadele ve çatışma yeri olduğu’ yalanı toplumlara uygulandığında, sonuç acı, kan ve gözyaşı olmuştur.Milyonların Hayatını Kaybettiği II. Dünya Savaşı, Darwinizm’in EseridirFaşist ideologlar, Darwinizm’den aldıkları ilhamla savaşı da kendilerince bir gereklilik olarak görmüşlerdi. Ve bu iddiayla II. Dünya Savaşı’nı başlatmış, gerek kendi halklarına, gerekse diğer dünya halklarına çok çeşitli acılar yaşatmışlardı. Bu açıdan II. Dünya Savaşı’nda yaşanan acıların başlıca sorumluları arasında Charles Darwin’in de bulunduğunu söylemek son derece doğru bir tespit olacaktır. Prof. Dr. Jerry Bergman, Darwinizm’in II. Dünya Savaşı’nın üzerindeki etkisi hakkında şöyle bir tespitte bulunmaktadır:Darwinist fikirlerin Alman düşünce sistemi ve uygulaması üzerinde çok büyük bir etkiye sahip olduğuna dair deliller çok açıktır… Aslında Darwinist fikirlerin II. Dünya Savaşı’nın çıkması, 40 milyon insanın ölümü ve yaklaşık olarak 6 trilyon doların kaybedilmesinde çok büyük bir etkisi vardı. Evrimin gerçek olduğuna kesin olarak inanan Hitler kendisini insanoğlunun modern kurtarıcısı olarak görmüştü… Daha üstün bir ırk üretmek suretiyle, dünya Hitler’e, insanlığı evrimin daha üst bir seviyesine çıkarmış olan adam olarak bakacaktı.21Elbette Darwin teorisini ortaya atmadan önce de dünyada sayısız savaş yaşanmıştır. Ancak, evrim teorisinin etkisiyle savaş ilk kez, bilim tarafından sahte bir onay görmüş ve desteklenmişti. Max Nordau, Amerika’da geniş bir yankı uyandıran “The Philosophy and Morals of War” (Savaşın Felsefesi ve Ahlakı) isimli makalesinde Darwin’in savaşlar konusunda oynadığı kötü role şöyle dikkat çekiyordu:Tüm savaş taraftarlarının en büyük otoritesi Darwin’dir. Evrim teorisi ilan edildiğinden beri doğal barbarlıklarını Darwin ismiyle kapatarak, sahip oldukları zalim içgüdülerinin bilimin son sözü olduğunu iddia etmektedirler.22Darwinizm, savaşla sonuçlanacak her türlü fikri ve sözde bilimsel zemini hazırlamış ve savaşı insanlığın yücelmesinin vazgeçilmez bir şartı olarak gören despotlar, milyonlarca insanın katledilmesine sebep olmuşlardır. Darwinizm’in zemin hazırladığı vahşetler gerek tarihçiler, gerek sosyologlar, gerekse bizzat evrimciler tarafından açık bir şekilde dile getirilirken, barış, sevgi ve hoşgörü dini olan İslam ile Darwinizm’i uzlaştırmaya çalışmanın çok büyük bir yanılgı olduğu açıktır. Müslümanlar böyle bir yanılgıya düşmekten şiddetle kaçınmalı, masum insanların acımasızca katledilmesini kendince meşrulaştıran bir ideolojiye karşı, açık ve net olarak fikren mücadele etmekten çekinmemelidir.19. yüzyılda Darwin canlılığın yaratılmadığı, tesadüfen oluştuğu ve insanın hayvanlarla ortak bir atadan tesadüfler sonucunda meydana gelmiş olan en gelişmiş organizma olduğu yalanını ortaya attığında, belki çoğu kimse bu iddianın sonuçlarını tahmin edememişti. Ancak 20. yüzyılda bu iddianın sonucu çok acı tecrübelerle yaşandı. İnsanları kendilerince gelişmiş bir hayvan gibi görenler, zayıf olanların üzerine basarak yükselmekten, hasta ve zayıf olanları bir şekilde yok etmekten, farklı ve aşağı gördükleri ırkları ortadan kaldırmak için katliamlar yapmaktan hiç çekinmediler.Günümüzün Darwinizm Uygulayıcıları: Neo-NazilerHitler, Mussolini gibi faşist liderler ve onlara bağlı olan Nazi örgütlenmeleri (SA, SS, Gestapo vs.) veya Mussolini’nin “Kara Gömleklileri” bugün tarihe karışmış gibi görünseler de, onların fikirlerini izleyen neo-faşist örgütler hala faaliyet halindeler. Özellikle son yıllarda, Avrupa’nın birçok ülkesinde ırkçı ve faşist hareketler yeni bir uyanış içindeler. Bu hareketlerin en başında ise Almanya’daki Neo-Naziler geliyor. Neo-Naziler, işsiz-güçsüz sokak serserilerinden, uyuşturucu müptelalarından, cani ruhlu insanlardan oluşmaktadır ve faşist karakterin tüm özelliklerini üzerlerinde taşımaktadır.Neo-Naziler de aynı Hitler ve diğer Naziler gibi Darwinist anlayışı benimsemişlerdir. Nazi ve ırkçılık propagandası amacıyla hazırladıkları internet sayfalarında, Darwin’in sözleri ve Darwin’e yönelttikleri methiyeler yer almaktadır. Sayfalarında, Darwinizm’in kabul edilmesi gereken bir teori olduğunu öne sürmektedirler.Darwin’in ve Hitler gibi faşistlerin mirasçıları olan bu gruplar saldırılarına ve katliamlarına hala devam etmektedirler. Bu insanlıktan çıkmış güruhların eylemlerinin önüne geçmekte ise adli tedbirler yeterli olmamaktadır. Bu zulme kesin olarak dur demenin yolu, adli tedbirlerin yanı sıra ciddi anlamda bir fikri mücadele yürütmektir. Irkçılığı bir doğa kanunu olarak gören bu insanların, Darwinizm, ilmi olarak çürütülmediği sürece, yaptıkları zulümler de son bulmayacaktır.Komünist Liderler İçin Darwinizm Bir Devlet Politikasıdır20. yüzyılda insanlığa en çok zarar getiren ideoloji kuşkusuz komünizmdi. Karl Marx ve Friedrich Engels adlı iki Alman filozof tarafından 19. yüzyılda tarihi zirvesine ulaşan komünizm, tüm dünyada Nazilerin ve emperyalist devletlerin soykırımlarını dahi geride bıracak kadar çok kan döktü. Masum insanların canına kıydı, insanlar arasında dehşet, korku ve ümitsizlik yaydı. Her ne kadar 1991 yılında komünizmin yıkıldığı kabul edilse de, arkasında bıraktığı enkaz hala durmaktadır. Bugün hala, komünizmin ve Marksizmin karanlık yüzü ve insanları din ahlakından uzaklaştıran materyalist felsefesi, bir zamanlar komünizmin hakim olduğu toplumlar üzerindeki etkisini devam ettirmektedir.Türlerin Kökeni20. yüzyılda dünyanın dört bir köşesinde terör estiren bu ideoloji, aslında antik çağdan beri var olan bir düşünceyi temsil ediyordu. Bu düşünce, materyalist yani maddeyi tek değer olarak gören felsefe idi. Komünizm, bu felsefe üzerine bina edilerek, 19. yüzyılda dünya gündemine getirildi. Komünizmin fikir babaları Marx ve Engels, materyalist felsefeyi “diyalektik” adı verilen yeni bir yöntemle açıklamaya çalıştılar. Diyalektik, evrendeki tüm gelişmenin, çatışma sayesinde elde edildiği varsayımıydı. Marx ve Engels, bu varsayıma dayanarak tüm dünya tarihini yorumlamaya giriştiler. Marx, insanlık tarihinin bir çatışmadan ibaret olduğunu, mevcut çatışmanın işçiler ve kapitalistler arasında geçtiğini ve yakında işçilerin ayaklanıp komünist bir devrim yapacaklarını iddia ediyordu.Komünizmin iki kurucusunun en belirgin özellikleri ise, her materyalist gibi Allah inancına büyük bir düşmanlık beslemeleriydi. Her ikisi de koyu birer ateist olan Marx ve Engels, dini inançların yok edilmesini komünizm açısından zorunlu görüyorlardı. Ancak Marx’ın ve Engels’in önemli bir eksikleri vardı; daha geniş bir kitleyi etkileri altına alabilmek için ideolojilerine bilimsel bir görünüm vermeleri gerekiyordu. İşte 20. yüzyılda yaşanan acılara, kaosa, toplu kıyımlara, kardeşi kardeşe kırdıran eylemlere ve bölücülüğe imza atan tehlikeli ittifak, bu noktada ortaya çıktı. Darwin’in, Türlerin Kökeni adlı kitabında öne sürdüğü temel iddialar, Marx ve Engels’in aradıkları açıklamalardı. Darwin, canlıların “yaşam mücadelesi” sonucunda, yani “diyalektik bir çatışma”yla ortaya çıktıklarını iddia ediyordu. Dahası, yaratılışı inkar ederek dini inançları reddediyordu. Bu, Marx ve Engels için bulunmaz bir fırsattı.Darwinizm, komünizm için o kadar büyük bir önem taşıyordu ki, Engels, Darwin’in kitabı yayınlanır yayınlanmaz Marx’a şöyle yazdı: “Şu anda kitabını okumakta olduğum Darwin, tek kelimeyle muhteşem”.23 Marx ise 19 Aralık 1860 tarihinde Engels’e yazdığı cevabında şöyle diyordu: “Bizim görüşlerimizin doğal tarih temelini içeren kitap, işte budur.”24 Marx, bir başka sosyalist dostu Lasalle’a 16 Ocak 1861’de yazdığı mektupta ise, “Darwin’in yapıtı büyük bir yapıttır. Tarihteki sınıf mücadelesinin doğa bilimleri açısından temelini oluşturuyor.”25 diyerek, evrim teorisinin komünizm için önemini açıklıyordu.Yaklaşık 100 yıldır dünyayı kana bulayan komünist ideoloji, her zaman Darwinizm’le içiçe oldu. Bugün de hala komünistler, Darwinizm’in en önde gelen savunucuları konumundadır. Hemen her ülkede, evrim teorisini ısrarla savunan çevrelere bakıldığında, Marksistlerin hep en ön safta oldukları görülür. Çünkü evrim teorisi, Karl Marx’ın söylediği gibi, doğa bilimleri açısından komünist ideolojinin temelini oluşturmaktadır ve komünizmin dinsizliğine en önemli sahte bilimsel desteği vermektedir.Marx, Darwin’e olan sempatisini ise en önemli eseri olan Das Kapital’i Darwin’e ithaf ederek göstermişti. Kitabın Almanca baskısına el yazısıyla şöyle yazmıştı: “Charles Darwin’e, gerçek bir hayranı olan Karl Marx’tan”.26Engels de, Darwin’e olan hayranlığını farklı bir yerde şöyle ifade ediyordu:Tabiat metafizik olarak değil, diyalektik olarak işlemektedir. Bununla ilgili olarak herkesten önce Charles Darwin’in adı anılmalıdır.27Engels, Darwin’i, Marx ile eş tutacak şekilde kendince övüyor ve “Darwin nasıl organik doğadaki evrim yasasını keşfettiyse, Marx da insanoğlunun tarihindeki evrim yasasını keşfetti” diyordu.28 Marksizm-Darwinizm bağlantısı bugün herkesçe kabul edilen çok açık bir gerçektir. Karl Marx’ın hayatını anlatan kitaplarda dahi bu bağlantı mutlaka belirtilmektedir. Örneğin, Karl Marx biyografisinde bu bağlantı şöyle tarif edilir:Darwinizm, Marksist felsefeyi destekleyen, gerçekliğini kanıtlayan ve geliştiren bir dizi gerçeği takdim etti. Darwinist evrimci fikirlerin yayılması, toplumda bir bütün olarak Marksist düşüncelerin emekçi halk tarafından kavranılması için elverişli zemin yarattı� Marx, Engels ve Lenin, Darwin’in düşüncelerine büyük değer verdiler ve bunların taşıdığı büyük bilimsel öneme işaret ettiler, böylelikle bu düşüncelerin yaygınlaşmasına hız kazandırdılar.29Tarihin en azılı katillerinden biri olan Mao da, koyu bir Darwinistti. Mao’nun emirleri doğrultusunda 10 milyona yakın insan doğrudan öldürüldü, ona itaat etmeyen 20 milyona yakın insan ise cezaevlerinde yaşamlarını kaybetti. Mao, kurduğu bu düzenin felsefi dayanağını ise, “Çin sosyalizminin temeli, Darwin’e ve Evrim Teorisi’ne dayanmaktadır” diyerek açıkça belirtmişti.30 Bir Marksist, ateist ve evrimci olan Mao, “ileriye doğru büyük sıçrama” olarak isimlendirdiği hareketin okuma materyallerinin Charles Darwin’in eserleri ve ayrıca evrim teorisini destekleyen diğer materyaller olacağı emrini vermiştir.31 Çin komünistleri 1950’lerde iktidara geldiklerinde evrim teorisini ideolojilerinin temeli olarak aldılar. Hatta Çinli entelektüeller evrim teorisini çok önceden kabul etmişlerdi bile:19. yüzyılda Batı, Çin’i, izole olan ve eski gelenekleri sürdüren bir uyuyan dev olarak görüyordu. Çok az Avrupalı, Çinli entelektüellerin Darwin’in evrim teorisini hevesle benimsediklerini ve değişim için ümid vaat ettiğini kavradıklarını anladı. Çinli yazar Hu Shih’e göre 1898’de Thomas Huxley’in Evrim ve Etik kitabı yayımlandığında Çinli entellektüeller tarafından hızla onaylandı. Zengin kişiler ucuz Çin yayımlarına sponsorluk ettiler, böylece kitlelere geniş bir şekilde yayılabildi.32Tüm bu bilgiler, Darwinizm karşısında pasif ve aciz bir yaklaşım sergileyen, bu sapkın teoriyle yapılan fikri mücadeleyi gereksiz gören ya da görmezden gelenlerin ne kadar büyük bir yanılgı içinde olduklarını bir kez daha göstermektedir. Darwinizm’i kendilerince zararsız bilimsel bir teori olarak görenler, komünist ideolojinin temel dayanak noktası olan, tüm Marksist ideologların cansiperane destekledikleri bir teoriyle karşı karşıya olduklarını unutmamalıdırlar. Marksist, Leninist ve Maocu yayınların ve liderlerin dillerinden düşürmedikleri, hayatın her alanına uygulamaya çalıştıkları evrim teorisini İslam’la bağdaştırmaya çalışanların, ne kadar büyük bir aldanış içinde olduklarını fark etmelerinin en kolay yolu ise, bu teorinin gerçek yüzüne gözlerini kapamamaları olacaktır.Darwinist Komünizmin Acı BilançosuDarwinist-materyalist görüşü benimseyen teröristler, sözde ilkel ataları olduğunu iddia ettikleri hayvanlar gibi dağlara çıktılar, mağaralarda çok kötü koşullarda yaşadılar. Hiç düşünmeden adam öldürebildiler, bebeklerin, yaşlıların, masumların canlarına kıyabildiler. Kendilerini ve diğer insanları, Allah’ın yarattığı, ruha, akla, vicdana ve anlayışa sahip varlıklar olarak görmedikleri için, hayvanın hayvana yaptığını, birbirlerine yaptılar. Komünizmin kanlı bilançosu, Komünizmin Kara Kitabı adlı eserde şöyle özetlenmektedir:SSCB, 20 milyon ölüÇin, 65 milyon ölüVietnam, 1 milyon ölüKuzey Kore, 2 milyon ölüKamboçya, 2 milyon ölüDoğu Avrupa, 1 milyon ölüLatin Amerika,150 bin ölüAfrika,1,7 milyon ölüAfganistan, 1,5 milyon ölüUluslararası komünist hareket ve iktidarda olmayan komünist partiler,10.000 civarında ölüToplam ölü sayısı 100 milyona yaklaşmaktadır.”33Komünizmin ve materyalizmin din düşmanlığı ise, Bolşevik ihtilali ve sonrasında tüm şiddetiyle kendini gösterdi. Stalin’in yıktırdığı onlarca kilise ve cami, komünizmin din düşmanlığının göstergelerinden sadece bir tanesiydi. Toplumun büyük çoğunluğu dindar olmasına rağmen, insanların ibadetlerini yerine getirmeleri engelleniyordu. Hıristiyanların kiliseye gittikleri pazar gününü devreden çıkarmak için ortak tatil günü kavramı kaldırıldı. Herkes beş gün çalışacak, herhangi bir gün tatil yapacaktı. 1936 yılına gelindiğinde camilerin % 65’i, kiliselerin % 70’i yakılıp yıkılmıştı. Arnavutluk’un komünist lideri ve dinsizliği ile tanınan Enver Hoca 1967’de Arnavutluk’u dünyanın ilk dinsiz ülkesi ilan etti. Din adamları sebepsiz yere gözaltına alındılar, bir kısmı gözaltındayken öldürüldü. 1948 yılında iki piskopos 5000 din adamı ile birlikte kurşuna dizildi. Aynı şekilde Müslümanlar da öldürülüyorlardı. Ülkenin Nendori gazetesi de, 327’si Katolik mabet olmak üzere, toplam 2 bin 169 cami ve kilisenin kapatıldığını duyurdu.Bugün diyalektik materyalizm ve komünizm görünürde çökmüş gibidir. Ancak bu bir aldatmacadır. Çünkü bu düşünce farklı isimler altında dünyanın birçok ülkesinde sinsice faaliyetlerini sürdürmekte, hatta ülkemizde bölücü terörü bizzat organize etmektedir. Dolayısıyla, materyalizmin gizlice faaliyet gösteriyor olması vicdan ve akıl sahibi insanları gevşekliğe sürüklememelidir. Bu tehlikeli ideolojilerle ve bu ideolojilerin destekçisi olan Darwinizm’le ilmi mücadele şarttır.Darwinizm, Vahşeti Kendince Meşru Gören Bireyler YetiştirirKomünizm de faşizm de insanlık düşmanıdır. Yakıp yıkmayı, insanlara korku, endişe, elem, dehşet yaşatmayı, kendi ülkesinin askerine, polisine saldırmayı, masumları göz kırpmadan öldürmeyi emreder. Hem faşist hem de komünist rejim ve örgütlere ortak bir psikoloji hakimdir: Bu sistemde, insani duygular, acıma, insaf etme, vicdan gibi hisler tamamen yok edilir. İnsan toplumları, vahşi hayvanların yaşamak ve beslenmek savaştıkları katliam arenalarına dönüştürülür. Nasıl vahşi bir hayvan besin ve yerleşim yeri elde etmek için kendi türüyle kıyasıya bir çatışmaya girerse, insanların da aynı şekilde “hayvanlar” gibi davranmaları öngörülür. Çünkü Darwin’in dogması, onlara aslında bir hayvan olduklarını ve hayvanlar nasıl yaşam için mücadele ediyorlarsa kendilerinin de öyle davranması gerektiğini öğretmektedir.P.J. Darlington, bir evrimci olarak, Evolution For Naturalists (Natüralistler İçin Evrim) isimli kitabında vahşetin, evrim teorisinin doğal bir sonucu olduğuna ve hatta bunun meşru görülmesi gerektiğine dair batıl inancını şöyle itiraf eder:Birinci nokta bencillik ve vahşet içimizdeki doğal bir şeydir, en uzak atamızdan bize miras kalmıştır� O zaman vahşilik insanlar için normaldir; evrimin bir ürünüdür.34Bir evrimcinin bu itirafından da anlaşıldığı üzere, Darwin’in evrim teorisini yol gösterici olarak kabul eden ideolojilerin, diğer insanları hayvan olarak algılaması, onlara hayvanlara uygun gördüğü muameleler göstermesi, onlara zulmetmesi kendilerince son derece doğaldır. Çünkü bu kişi, Darwinist ideolojiyi benimseyerek, bir Yaratıcımız olduğunu, kendisinin yeryüzünde bulunuş amacını ve ahirette dünyada yaptıklarından dolayı Allah’ın huzurunda hesap vereceğini unutur. Bunun sonucu olarak da Allah korkusu ortadan kalkan her insan gibi, yalnızca kendi çıkarlarını düşünen bir bencil, acımasız bir zalim, hatta gözü dönmüş bir katil haline gelir.Gençlerini Darwinist ve materyalist ideolojiyle yetiştiren bazı Batılı milletler, 150 yıldır “komünist”, “faşist” veya “neo-nazi” diye bilinen saldırgan ve acımasız insanlar üretmektedirler. Sonra da kendi ürettikleri bu suç makinelerinin kan dökmesini, devletine ve milletine düşman olmasını engelleyememektedirler. Bu ülkelerin en büyük hatası, önce Darwinist eğitimle bu suç makinelerini üretmek, sonra da bunları nasıl dizginleyeceklerini düşünerek çaresizce yollar aramaktır.Oysa yapılması gereken açıktır: Darwinizm ilmi mücadeleyle fikren ortadan kaldırılmalıdır. Bunun yolu ise Darwinist eğitimden vazgeçmek, insanlara sorumsuz bir hayvan olmadıklarını, Allah’ın yarattığı, ruh sahibi, ahirette yaptıklarından hesap verecek bireyler olduklarını anlatmaktır.Zararlı ideolojilerin kökeni olan Darwinizm’in fikren çökertilmesiyle, ortada sadece tek bir gerçek kalacaktır. O da, tüm insanları ve kainatı Allah’ın yarattığı gerçeğidir. Bunu anlayan insanlar, samimi olarak din ahlakına yöneleceklerdir. İnsanların din ahlakına yönelmesiyle, yeryüzündeki acılar, sıkıntılar, katliamlar, belalar, adaletsizlikler, yoksulluklar gidecek, aydınlık, ferahlık, zenginlik, bolluk, sağlık, bereket gelecektir. Bunun içinse batıl olan, insanlığa zarar getiren her fikrin, hak olan, insanlığa güzellik getirecek olan fikirle çürütülmesi ve mağlup edilmesi gerekir. Taşa karşılık taş atmak, yumruğa karşı yumrukla cevap vermek, saldırgana karşı saldırgan olmak çözüm değildir. Çözüm, bunları yapanların fikirlerini çökertmek ve yerine koymaları gereken tek doğruyu sabırla ve güzellikle onlara anlatmaktır.Çatışmaların, anarşinin, terörün, ayaklanmaların, kargaşanın, zulmün, vahşetin, acımasızlığın, mazlumları ezmenin hayatın kaçınılmaz gerçekleri olduğunu düşünenler yanılmaktadır. İnsanlar arasında doğal olan, barışın, huzurun, güvenliğin, kardeşliğin, dostluğun, samimiyetin, hoşgörünün, sevecenliğin, şefkatin, anlayışın, hürmetin hakim olduğu ortamlardır. Bu da ancak Darwinizm’in fikren ortadan kaldırılması ve din ahlakının hakim olmasıyla sağlanabilir.Ahlaki Dejenerasyon Darwinist Hayat Görüşünün Bir SonucudurDarwinizm’in dünya üzerindeki etkisini küçümseyen ya da görmezden gelenler, insanların din ahlakından uzaklaşıp, dinsizliğe yönelmelerinin gerçek nedenlerinin de farkında değildirler. Oysa Darwinizm’in insanlığa getirdiği en büyük bela hiç kuşkusuz, insanları dinsizliğe sürüklemesidir. Çünkü din ahlakından uzaklaşmış toplumlarda, kısa sürede şiddetli bir ahlaki ve manevi yıkım oluşur. Günümüz toplumlarında da bu durumun örnekleri görülmektedir.Günümüzde Darwinizm’i bilinçli olarak savunan insanların sayısı çok fazla değildir. Ancak bu kısıtlı azınlık, toplumsal hayata hemen her alanda yön veren kişilerdir ve kendi dünya görüşlerini büyük bir kitleye telkin etme imkanları vardır. Örneğin üniversitelerin öğretim görevlilerinin çoğunluğu, sinema yönetmenlerinin büyük bir bölümü, dünyaca tanınan yayınevlerinin, gazete ve dergilerin editörleri ve yazarları ağırlıklı olarak materyalist ve Darwinisttirler. Dolayısıyla bu kesimin hitap ettiği kitleler de, onların telkinlerini almakta, onların evrimci ve din ahlakına uygun olmayan düşüncelerini benimsemektedirler. Sonuç olarak da ortaya bu batıl fikirlerin yaygın olarak kabul gördüğü toplumlar çıkmaktadır.Darwinistlerin sosyal yaşamdaki bu geniş çaplı hakimiyeti, insanlar üzerinde adeta çok güçlü bir “hipnoz” etkisi oluşturmaktadır. Özellikle de gençler, Darwinist ve materyalist telkinlere kolayca kapılabilmektedir. Okudukları dergiler, kitaplar, seyrettikleri filmler, izledikleri tiyatrolar veya müzik klipleri, dinledikleri şarkıların sözleri ve en önemlisi okulda aldıkları eğitim aracılığıyla gençlerin dünyaya bakış açılarını ve düşünce yapılarını yönlendirmek son derece kolay olmaktadır. Nitekim, insanların evrim teorisini, bütün aldatmacalarına ve bilimsellikten uzak yapısına rağmen, 150 yıldır bilimsel bir gerçek zannetmelerinin nedeni de Darwinistlerin bu yoğun propagandasıdır.Vurgulanması gereken bir diğer önemli konu ise günümüzde dinsizliğin propagandasının genelde açıkça yapılmamasıdır. Söz konusu ateist, materyalist çevrelerin dini konularla veya dindarlığıyla tanınan insanlarla kendilerince alay etmeleri, şarkı sözlerinde, romanlarda, filmlerde, gazete başlıklarında, fıkralarda Allah’a, kadere ve dine yönelik saygıya uygun olmayan sözleri kullanmaları (Allah’ı tenzih ederiz), bu sinsi yöntemlerden sadece birkaçıdır.Darwinizm’in konuları ise, dinsizlik propagandasının en sık kullanılan malzemeleridir. En ilgisiz konularda dahi, atalarımızın maymunlarla ortak olduğu yalanı sık sık vurgulanır. İnsan psikolojisinin tahlilinde bile evrim teorisinin iddiaları, satır aralarında verilir. Böylece, sorulduğunda Allah’a ve dine inandığını söylese bile, aslında dini, ahireti, ahlaki sorumlulukları kendilerince hafife alan (Allah’ı tenzih ederiz), düşünmeyen, Allah’tan korkmayan ve gerçekte de O’na inanmayan insan toplulukları oluşur. Allah korkusuna ve imana sahip olmayan insanlar ise, hiçbir konuda sınır tanımaz ve ataları olduğunu zannettikleri hayvanlarla benzer bir hayat yaşamaya başlarlar. Örneğin Allah’tan korkup sakınmayan insanların iffetlerini korumaları beklenemez; çünkü bunun için riayet etmeleri gereken bir sınır olmadığını düşünürler. Diğer insanların gözünden saklandıkları sürece her türlü ahlaksızlığı yapabilirler. Nitekim günümüzde dünya çapında özellikle gençler arasında ve toplumların belirli kesimlerinde, giderek sınırı daha da aşan, ahlaki değerleri göz ardı eden bir anlayışın yaygınlaşması, insanların Darwinist telkinler sonucu din ahlakından uzaklaşmalarının bir sonucudur. Kendilerini başıboş bırakılmış gören ve kimseye hesap vermeyeceklerini zanneden insanlar, her geçen gün daha da dejenere bir yapı göstermektedirler. Zina, bazı yayın organlarının neredeyse överek ve özendirerek anlattığı, hatta herkesi davet ettiği, kimse tarafından garipsenmeyen bir fiil haline gelmiştir. Dikkatli incelenirse, cinayetin, fuhuşun, dolandırıcılığın, sahtekarlığın her türlüsü, rüşvet almak, rüşvet vermek, yalan söylemek; kısacası bilinen tüm ahlaksızca davranışların temelinde dinsizlik olduğu görülür. Bu dinsizliğin yayılma yöntemlerinin en etkilisi ise, Darwinizm’in “başıboş, tesadüfler sonucu oluşmuş insan” yalanının toplumlara ısrarla telkin edilmesidir.The Lie: Evolution (Bir Yalan: Evrim) isimli kitabın yazarı Ken Ham, Darwinizm’in sebep olduğu dinsizliğe dikkat çekerek şöyle demektedir:Eğer Allah’ı inkar eder ve dini inançların yerine şans ve rastlantılarla dolu olan başka bir inanç koyarsanız, yanlış ve doğru için bir temel kalmaz. Kurallar, siz nasıl yapmak isterseniz öyle olur. Mutlaklık yoktur, tutulması gereken prensipler yoktur. İnsanlar kendi kurallarını yazarlar.35Burada şu gerçeği hatırlatmak gerekir: Bazı kimseler, insanların kendi koydukları kurallarla da ahlaki değerlerin korunabileceğini, toplumsal düzenin sağlanabileceğini düşünebilirler. Ancak bu doğru bir tespit değildir. Elbette, toplum düzenini sağlayan kanunlar ve kurallar olması şarttır. Ve bu kurallar, ahlaki değerlerin muhafaza edilmesinde yardımcı olurlar. Ancak bu kurallara tam anlamıyla uyulması, düzenin herkesin razı ve rahat olacağı şekilde korunması ancak Allah’a ve ahiret gününe imanın getirdiği güzel ahlakla mümkündür.Theodious Dobzhansky de, Darwinizm’in ahlaki dejenerasyona zemin hazırladığını kabul eden Darwinistlerden biridir. Darwinizm’in temeli olan “doğal seleksiyon” düşüncesinin toplumların ahlaki değerlerini zayıflattığını şöyle ifade eder:Doğal Seleksiyon egoizmi, zevk düşkünlüğünü, cesaret yerine korkaklığı, sahtekarlığı ve istismarı tercih eder. Toplum etiği ise “doğal” tavırları yasaklar ve bunların aksi olan nezaket, cömertlik ve hatta diğerlerinin, toplumun, milletin ve nihayet tüm insanlığın iyiliği için kendini feda etmek gibi özellikleri yüceltir. 36Dobzhansky’nin sözleri çok önemli bir gerçeğe dikkat çekmektedir: Cömertlik, fedakarlık, vefa, sadakat, yardımseverlik gibi güzel ahlak özellikleri Darwinist zihniyetin asla kabul etmeyeceği erdemlerdir. Çünkü Darwinizm bunları sözde evrimi geriletici birer engel gibi görür. Darwinizm’e göre, hayali evrim sürecinin devam edebilmesi için insanlar acımasız, bencil, sevgisiz, vefasız olmak zorundadır. Böyle bir anlayışın yaygın kabul gördüğü bir toplumda huzurdan, güvenden ve istikrardan bahsetmenin imkansız olduğu ise açıktır.Nitekim dikkatli bir gözle incelendiğinde, Darwinist zihniyetin neden olduğu derin tahribatın izleri hemen fark edilebilir. İnsanların, yardımlaşma, fedakarlık, saygı ve sevgi bağları olmadan, birbirlerinden kopuk yaşamalarının, sözde ilerlemenin ve uygarlaşmanın bir sonucu olduğu toplumlara telkin edilmektedir. Daha fazla üretim ve gelişme için böyle bir sonuca katlanılması gerektiği yalanı sık sık tekrarlanmaktadır. Gerçekte ise bu, gelişmenin ve uygarlığın değil, insanların kendilerini “hayvan seviyesi”ne getirmelerinin bir sonucudur. Oysa insan, Allah’ın akıl, bilinç, vicdan ve ruh sahibi olarak yarattığı, tüm diğer canlılardan bu özellikleri ile tamamen ayrılan bir varlıktır. Ancak Darwinist-materyalist ahlakın büyüsü altındaki bazı insanlar bu özelliklerini unuturlar ve çoğu zaman hayvanlarda dahi görülmeyecek basitliklere, ahlaksızlıklara, vicdansızlıklara ve şuursuzluklara tenezzül ederler. Sonra da “Bizim soyumuz zaten hayvan, bunlar da onlardan kalan genetik miras” diyerek, kendi iradesizliklerine ve şuursuzluklarına sözde bilimsel bir zemin hazırlarlar.Birçok Darwinist davranış bilimci, bu çarpık mantıktan yola çıkarak, insanların suça eğilim göstermelerinin nedeninin, hayvan olan atalarından kendilerine kalan bir miras olduğunu iddia etmektedir. Evrimci Stephen Jay Gould, Ever Since Darwin (Darwin’den Bu Yana) isimli kitabında ilk olarak İtalyan fizikçi Lombroso tarafından öne sürülen bu iddiayı şöyle aktarır:Suçluluğa ilişkin biyolojik kuramlar pek yeni sayılmazdı, ama Cesare Lombroso (İtalyan bir hekim) bu tartışmaya yepyeni, evrimsel bir yön verdi. Doğuştan suçlular sadece zihinsel dengesi bozuk ya da hasta değillerdi; daha önceki bir evrimsel aşamaya geri düşmüş, sözcüğün tam anlamıyla soya çekmişlerdi. İlkel ve maymunsu atalarımızın kalıtsal özellikleri genetik repertuarımızda korunur. Bazı bireyler normalden çok fazla atasal özelliğe sahip olarak doğar. Davranışları geçmişin bazı yabanıl toplumları için uygun olsa bile, bugün bu davranışlara suç diyoruz. Doğuştan suçluya acıyabiliriz çünkü kendine hakim olamaz…37Yani Darwinistler’in iddialarına göre, bir insanın diğerini öldürmesi, ona acı çektirmesi, hırsızlık yapması, kavga çıkarması, ona, sözde maymun atalarından genetik olarak aktarılmış bir mirastır. Dolayısıyla bu asılsız iddiaya göre, işlediği suçlar o insana ait değildir ve mazur görülmelidir. Bu akıl ve mantık dışı iddialardan da anlaşıldığı gibi, Darwinist düşünce, insanın sahip olduğu vicdanı, iradeyi, karar verme, muhakeme etme yeteneklerini tamamen hiçe sayar ve insanı, aynı hayvanlar gibi içgüdüleriyle hareket eden, akılsız bir mahluk olarak kabul eder. Bu sapkın anlayış, vahşi bir aslan nasıl içindeki saldırganlığı dizginleyemez, öfkesini yenerek, affederek, sabır göstererek erdemli bir tavır gösteremezse, insanın da aynı şekilde davranacağını iddia eder. Böyle insanların barındığı bir toplumun huzursuz, güvensiz, kargaşa, kavga, çatışma içinde olacağı aşikardır.Darwinistlere ve materyalistlerin yanılgılarına göre tüm evren, insanlar da dahil olmak üzere kaosun ve rastlantıların eseridir. Bu batıl anlayışın toplumlara telkin edilmesiyle, başıboş olduğunu zanneden, sorumsuz insanlar oluşur. Amacı olmayan bir insan ise düşünmez, kendisini geliştirmeyi hedef edinmez; umursuzdur, alaycıdır, vurdumduymazdır, hiçbir şeyden etkilenmez, vicdanını kullanmaz, hiçbir sınır ve kural tanımaz. Sahip olduğu hiçbir erdem ve güzellik olmaz. O da kendi sapkın anlayışına göre, kendisi gibi gelişmiş bir hayvan olan diğer varlıkların yaptığı şekilde bu dünyada besinini bulabilmeli, çoğalabilmeli, bazı ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, mümkün olduğunca zevk ve eğlencesine bakarak, ölümü beklemelidir. Bu, hayvanlar aleminin yaşantısının insana uyarlanmış bir versiyonudur. Ve dikkat edilirse her ne kadar insanların büyük bir bölümü Darwinizm’in teknik detaylarını bilmese de, Darwinistlerin insanlar için öngördükleri bu hayatı yaşamaktadırlar.Bu insanlar bir yandan da amaçsız ve yok olup gidecek bir hayatı yaşıyor olmaktan dolayı müthiş bir karamsarlığa, kötümserliğe ve ümitsizliğe kapılırlar. Ölümle birlikte herşeyin yok olup hiçlik olacağını düşünmek bu insanların içlerine kapanmalarına, mutsuz olmalarına neden olur. İntiharların, psikolojik sorunların, depresyonların ardında yatan nedenlerden biri de Darwinist büyünün insanların psikolojileri üzerindeki bu olumsuz etkileridir.Tüm kainatı yoktan var eden, sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz’in herşeyi bir amaçla yarattığını unutan ya da göz ardı eden toplumlar, mutlaka ahlaki ve manevi çöküntüye uğramaya mahkumdurlar. Zenginlik, refah, ekonomik kalkınma tek başına bu insanlara hiçbir şekilde huzur ve güvenlik getirmez. Aklının, vicdanının emrettiklerine uymayan, kendisini başıboş ve amaçsız bir varlık olarak gören insanları dünyada mutsuzluğa, ümitsizliğe, karamsarlığa kaptıran çok şey vardır. En önemlisi ise, ölümle birlikte yok olup gideceklerini zanneden bu insanların, öldükten sonra karşılaşacakları asıl hayatı görünce duyacakları pişmanlık, mutsuzluk ve karamsarlıktır. Oysa, Allah’a ve ahiretin varlığına inanan bir insan asıl hayatın, dünyada değil ahirette olduğunun bilincindedir. Daima Allah’ın rızasını ve cennetini kazanmanın ümidini ve sevincini taşır. Her olayda Allah’a tevekkül eder; dolayısıyla hiçbir zaman ümitsizliğe ve karamsarlığa kapılmaz.Görüldüğü gibi Darwinizm’in hedeflediği dünya modelinin İslam ahlakıyla bağdaşması, uyuşması, ikisinin arasında bir orta yol bulunması hiçbir şekilde mümkün değildir. Çünkü ikisi birbirinin tam zıddıdır. İslam dininin insanlara tavsiye ettiği tüm ahlaki değerler, Darwinist ahlak tarafından reddedilmektedir. Darwinizm’de sevgi, şefkat, merhamet, paylaşma, yardımlaşma, ihtiyaç içinde olana yardım etme, fedakarlıkta bulunma sözde bir zaaf olarak kabul edilirken, bu ahlak özellikleri İslam ahlakının temelini oluşturmaktadır. Dolayısıyla kendilerince Darwinizm’i masum göstermeye çalışan, İslam diniyle uzlaşabileceği gibi bir yanılgıya kapılan kimselerin bu konuda bir kez daha derin düşünmeleri, Darwinizm karşısındaki ezik, aciz ve pasif tutumdan vazgeçmeleri gerekmektedir. Gazetelerde, dergilerde, televizyonda gördükleri evrim propagandası yapan programlar, haberler, yazılar, sözde bilim adına yapılmış birer çalışma olmanın çok daha ötesinde bir anlam taşımaktadırlar. Darwinizm lehindeki her bir çalışma, bu konu hakkında bilgisiz olan zihinlere yöneltilmiş zehirli bir ok kadar tehlikelidir. Bu zehirli propagandanın önüne geçmek, tehlikenin büyüklüğünü fark etmek ve bu tehlikeyle olan ilmi mücadeleyi geciktirmemek hayati önem taşımaktadır.Terör, Darwinizm’le Yaşam Sahası BulurSon yıllarda terör dünyanın en güçlü ülkelerini dahi tehdit eder hale gelmiştir. Hiçbir ülke terör saldırılarından yana güvende değildir. Alınan önlemler, çıkarılan yeni kanunlar, artırılan polisiye tedbirler bu tehdidin önünü almaktan çok uzaktır. Artık herkes terörün ne kadar büyük bir bela olduğunun farkındadır, ancak çoğu insan bu belanın ideolojik temelinin Darwinizm olduğunun farkında değildir. Darwinizm’in insanların bilinçaltına aşıladığı “İnsan, çatışan hayvandır” yalanının son derece etkili olduğu açıktır. Darwinizm insanlara bir “dünya görüşü” ve “yöntem” tarif etmektedir. Bu sapkın dünya görüşünün ve yöntemin temel kavramı ise, “kendinden olmayanla çatışmak”tır.Dünya üzerinde farklı inançlar, farklı dünya görüşleri, farklı felsefeler vardır. Bunlar ya kendilerinden olmayanların varlıklarına saygı gösterebilir, onlarla diyalog kurmaya çalışabilir, “insancıl” bir yöntem izleyebilirler. Ya da kendilerinden olmayanlarla çatışmak, kavga etmek, onlara zarar vererek kendi felsefelerine göre avantaj kazanmak yolunu seçebilir, yani “hayvani” davranabilirler.Dünya üzerinde terörün yayılması, bu ikinci yolun tercih edilmesinin bir sonucudur. Dolayısıyla terörle mücadele söz konusu olduğunda da asıl yapılması gereken, terörün temel dayanak noktasını ortadan kaldırmak, yani Darwinizm ile ilmi olarak mücadele etmektir. Darwinizm fikren ortadan kaldırıldığında, sözde bilimsel dayanakları kalmayacağı için terörist örgütlenmeler çöker, terörizm belası da sona erer.Ancak, Darwinizm ayakta tutulmaya devam edildiği, insanlara Darwinist yalanlar telkin edilip öğretildiği müddetçe, terörün son bulması mümkün değildir. Bir yandan okullarda Darwinizm’i öğretip diğer yandan gençlerin terörist örgütlenmelere katılmalarına şaşırmak bir çelişkidir. Zira bir insanın terörist olabilmesi için, önce karşısındakinin insan olmadığına, çatışmanın doğanın kuralı olduğuna, öldürmenin ve katletmenin sözde makul olduğuna, hiç kimseye karşı sorumlu olmadığına inanması, yani Darwinist olması gerekir. Yıllarca şuursuz atomların bir araya gelerek canlılığı meydana getirdiği, kendisinin de bir madde yığını hatta bir tür hayvan olduğu, çatışma olmadan ilerlemenin mümkün olmayacağı aldatmacalarıyla yetişen bir insana, “sevgiden, hoşgörüden, merhametten, barışsever” olmaktan bahsetmenin bir anlamı yoktur. Ya da bu insanın “nasıl olup da acımasızca masumları katledebildiğini” sorgulamak bir sonuç vermez. Bu insandan, başkalarına saygı göstermesini, kanunlara uymasını, devletine itaat etmesini beklemek anlamsızdır.Şunu tekrar etmek gerekir ki, dünyadaki katliamların, hunharca işlenen cinayetlerin, insanlara uygulanan zulmün, terörün, bölücülüğün, din ve devlet düşmanlığının arkasında Darwinizm ve materyalizm eğitimi almış kişiler bulunmaktadır. İşte bu yüzden başta Batı dünyasında olmak üzere, Darwinist eğitime son verilmesi zaruridir. Dünya devletlerinin birçoğu eğitim sistemlerinde materyalizme ve Darwinizm’e önemli bir yer ayırmakta, gençlere bunları öğretmek için milyonlarca dolar harcamaktadırlar. Daha sonra da ülkelerinde meydana gelen terör olaylarıyla mücadele etmek için yine milyonlarca dolar sarf etmektedirler. Okullarında, eğitim kurumlarında, üniversitelerinde Darwinist-materyalist eğitim verilen, televizyonlarında, gazetelerinde Darwinist zihniyet telkin edilen bir ülkede, “Anarşi ve kargaşayla neden başedemiyoruz?” sorusu samimi bir yaklaşım değildir. Önce Darwinist-materyalist eğitim verip, sonra da bu zihniyetin ürünü olan eylemlerinden dolayı insanları sorgulayan dünya devletleri büyük bir çelişki içindedir.Oysa terörü önlemek konusunda samimi iseler, öncelikle anarşizmin ve terörün temelini oluşturan, insanlığa “çatışma”yı, güçlülerin galip geldiği bir “yaşam mücadelesi”ni kendince haklı gösteren materyalist-Darwinist eğitimden vazgeçmelidirler. Milyonlarca doları, materyalizmin ve Darwinizm’in bilimsellikten uzak, hurafelerle dolu, gerçek dışı fikirler olduğunu öğretmek için kullandıkları takdirde, sorun zaten kökten hallolacaktır.Buraya kadar ele aldığımız bilgiler, Darwinizm’in ne kadar büyük bir bela olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir. Bu gerçeklere rağmen, Darwinizm’in bir tehlike oluşturmadığını ya da bittiğini düşünenler, bu yanılgılarını çevrelerinde yaygınlaştıranlar, söz konusu teorinin gelişmesine bilerek ya da bilmeyerek yardımcı olurlar. Çünkü bu şekilde bir bilgi verdiklerinde, toplumda böyle bir tehlike olmadığı kanısı oluşur. Buna bağlı olarak Darwinist propagandaya, sahtekarlık ve telkinlere karşı fikri ve bilimsel bir duyarlılık gelişmez, önlem alınmaz. Buna karşın evrim teorisini savunan insanlar ise köhneleşmiş bilgilerle de olsa kendilerince hazırlık yapmaya devam eder, her fırsatta teorilerini hararetle savunurlar. Çeşitli sahtekarlıklar ve çarpıtmalarla da olsa fikirlerini ayakta tutmaya çalışırlar.Tüm Müslümanlar için, din ahlakına karşı olan, Allah’ın varlığını inkar eden her fikri, ilmi mücadele ile çürütmek, hakkı kullanarak batılı yok etmek önemli bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu göz ardı ederek, inkar düşüncesi ile sözde ortak bir noktada “anlaşmak”, karşı tarafa taviz vermek ya da onların fikirlerine teslim olmak çok büyük hata olur. İşte bu nedenle evrim aldatmacasına kanan bazı Müslümanlar, savundukları fikri bir kez daha düşünmelidirler. Örneğin komünizmin yayıldığı bir toplumda Müslümanın görevi “komünizmi İslamlaştırmaya çalışmak” değildir. Bu, hiçbir olumlu sonuç vermeyecek, aksine komünizme fayda sağlayacak çıkmaz bir yoldur. Müslümanın görevi, komünizmi tüm bir felsefe olarak çürütmek, fikren yıkmak ve buna karşı İslam’ın hakikatini ortaya koymaktır. Aynı şekilde Darwinizm’e karşı da Müslümanın görevi “Darwinizm’i İslamlaştırmaya çalışmak” değil, bu büyük yalanı fikren çürütmek, yıkmak ve buna karşı yaratılış gerçeğini ortaya koymaktır. Bu nedenle tüm Müslümanların bu bilinçle hareket etmeleri, dünya üzerindeki ateist felsefelerin hepsine birden dayanak teşkil eden Darwinizm’e arka çıkmamaları gerekir. O halde yapılması gereken, eğitim kurumlarında, kitaplarda, basın ve yayın organlarında, toplumsal platformlarda, kısacası her yerde, evrim hurafeleri ile dünya gençliğinin beyinlerinin yıkanmasına izin vermemek ve onları Kuran’ın ve bilimin öngördüğü akılcılığa, derin düşünmeye yöneltmektir. 150 yıldır devam etmesine rağmen, hiçbir bilimsel değeri olmayan bu sahte telkini yenmek ise kolaydır.Bugüne kadar birçok samimi Müslüman evrim teorisini kabul etmiş, bu batıl teori ile İslam dini arasında uzlaşı yolları aramış, hatta farklı ortamlarda bu teoriyi savunmuş olabilir. Ancak Müslüman hatasını fark ettiği anda, hemen doğru yola yönelmelidir. Bu İslam ahlakının bir gereğidir. Darwinizm’in toplum üzerindeki yıkıcı etkisini bilmeden önce bu teoriye destek olmakla, teorinin asırlardır oluşturduğu zararlarını öğrendikten sonra bu batıl inanca destek olmak bir değildir. Güzel ve erdemli olan tavır gerçekleri öğrendikten sonra söz konusu kişinin hemen harekete geçmesi, vicdanının sesini dinleyip bu zararlı ideolojiye karşı fikri mücadeleye destek olmasıdır. Müslümanların tek bir vücut olup, Darwinizm’le yapacakları ilmi mücadele hiç şüphesiz çok kısa zamanda sonuç verecek, ve bu batıl teori tarihin karanlık sayfalarında yerini alacaktır. Temennimiz bu hatalı tavırda ısrar edilmemesi, bir hata sonucu Darwinizm yanında yer alan bazı Müslümanların gerçeklere gözlerini kapamamasıdır.Darwinizm’in Olumsuz Etkisi SürüyorKitabın önceki bölümlerinde de sık sık vurguladığımız gibi, inançlı insanların bir bölümü evrim teorisinin geçmişte kaldığını, günümüz bilim dünyasında artık kabul görmediğini, dolayısıyla Müslümanlar açısından o kadar önemsenecek bir tehlikenin söz konusu olmadığını zannederler. Bu nedenle de bu teorinin sahtekarlıklarını, bilim dışı iddialarını, dünya üzerinde meydana getirdiği büyük felaketleri ortaya koymayı kendilerince önemsiz görürler. Darwinizm’in insanları din ahlakından uzaklaştıran büyük bir bela olduğu gerçeğinin anlatılmasından rahatsız olurlar. Darwinizm’le ilmi mücadele yürüten kimseleri ve yaptıkları dünya çapındaki faaliyetleri de kendilerince gereksiz görüp, küçümserler.Okullarda şiddetin yaygınlaşması pek çok Avrupa toplumunda ve Amerika’da ciddi bir sorundur. Gençlerin şiddete yönelmesinin temelinde ise Darwinist telkinlerin büyük etkisi vardır. Okul sıralarında, insanların sözde birer hayvan olduğunu, bencil ve saldıgan olmanın insanın doğasının gereği olduğu yalanını öğrenen çocuklar, gözlerini kırpmadan okul arkadaşlarını veya öğretmenlerini katledebilmektedirler. Eğer Batılı toplumlar okullarda yaşanan şiddete samimi olarak son vermek istiyorlarsa, Darwinist eğitimden vazgeçmelidirler.1. Time dergisi, “Silahlı ve Tehlikeli” başlığıyla kapak konusunda ele aldığı haberinde, Amerika’da okullarda meydana gelen şiddet olaylarına dikkat çekmiştir.2. Newsweek dergisinin “Okul Bahçesinde Katiller” başlıklı haberinde, Arkansas’da bir lisede meydana gelen şiddet olayı haber yapılmıştır.3. Newsweek dergisinin “Canavarlar Yan Komşumuz mu? Onları Buna Ne Yöneltti?” başlıklı haberinde bir başka okul katliamı incelenmektedir. Bu katilamda, ortada resimleri görülen iki genç 13 arkadaşlarının ölümüne sebep olmuşlardır.Oysa bu kimseler çok büyük bir yanılgı içindedirler ve açık gerçeklere gözlerini kapamış durumdadırlar. Onların düşündüklerinin aksine, günümüzde evrim teorisi -bilim karşısında tüm dayanaklarını yitirdiği halde- yalnızca ideolojik yönü nedeniyle geniş bir kesim tarafından savunulmaktadır. Pek çok ülkede, üniversitelerde, medyada ve eğitim kurumlarında Darwinistler son derece etkindir. Üstelik bu etki sürekli artış göstermektedir. Bilimsel gerçekler bu teoriyi tarihin karanlık sayfalarına gömmüş olsa da, Darwinizm’e bağlılık bir zayıflama göstermemektedir. Materyalist ve ateist dünya görüşünün sözde bilimsel dayanağını oluşturan evrim teorisi, her ne pahasına olursa olsun belli çevreler tarafından kesintisiz bir şekilde desteklenmektedir. Darwinizm’in materyalist kaygılarla desteklendiğini, evrim teorisini eleştiren bilim adamlarından biri olan Amerikalı profesör Phillip Johnson, Marksist zoolog Richard Lewontin’in iddialarını değerlendirdiği bir yazısında şöyle açıklamaktadır:Darwinizm, felsefi olarak tarafsız olması gereken (bilimsel) kanıtlara değil, materyalizme olan “a priori” (önceden kabul edilmiş, doğru varsayılmış) sadakate dayalıdır. Felsefeyi bilimden ayırdığınızda, kibir kulesi yıkılıverir. Toplum bunu tam olarak anladığında, Lewontin’in Darwinizm’i, bilimsel müfredattan silinmeye başlayacak ve tarihin tozlu raflarında Lewontin’in Marksist görüşlerinin yanında yerini alacaktır.38Evrimciler bilim dünyasında adeta bir baskı sistemi kurmuşlardır. Gerek bilimsel yayınlarda, gerek medyada hep tek taraflı yorumlar yapılmakta ve evrim teorisi adeta kesin bir gerçek gibi sunulmaktadır. Özellikle de geniş bir kitle üzerinde etkili olan bir kısım medya, son derece alakasız bulgu ve konuları dahi evrimin yeni bir kanıtı gibi yansıtmaktadır. Bu haberlerle gerçekler saptırılmakta, insanlar kandırılmaktadır. Dünyanın pek çok ülkesinde okullarda ve üniversitelerde Darwinist akademisyenler desteklenmekte, Allah inancına sahip bilim adamlarının ise akademik kariyerleri engellenmeye çalışılmaktadır. Darwinizm’i reddettikleri için çoğunun kitapları, makaleleri bilimsel yayınlarda yer almamakta, bir taraftan da hiçbir doğruluk ifade etmediği halde “gericilikle” suçlanmaktadırlar. Çoğu Batı ülkelesinde eğer bir bilim adamı akademik kariyer yapmak istiyorsa, Darwinci safsatalara göz yummak, hatta bunları ister istemez savunmak zorundadır. Aksi takdirde akademik kariyerinde yükselmesi, hatta bulunduğu üniversitede kalıcı olması dahi çok zordur.Biyokimya profesörü Micheal Behe, bilim dünyasında materyalizmin hakim olduğunu ve bilimin halka nasıl yansıtıldığını şöyle ifade eder:Evrenin nasıl çalıştığıyla ilgili neredeyse tüm bilgiler, ayırt edilmeden, önce katı bir materyalist filtreden geçirilir. Daha sonra halka sunulur… Bilimsel literatür tamamen bu anlayışı yansıtır. Çalışmalar çoğunlukla, hem genelde hem de özel konularda, doğanın bilinen ve emin olunan işleyişinden bahseder. Okul kitapları bu kanaati öğrencilere ileterek görevlerini yerine getirmiş olurlar. Bu tanımlamalar, boşluklardan veya cevaplanamayan sorulardan hiç bahsetmez. Bunun yerine, herşeyin bilindiği, en azından hemen herşeyin bilindiği ve laboratuvarlarda test edildiği izlenimi verilir. Eğer teoriye uymayan bir kanıt varsa, o zaman da teoriden değil kanıttan şüphe edilir… Sorun, mantıklı iddialara dayalı olmayan, sosyal baskıyla yaygınlaştırılan materyalizmdir.39Micheal Behe’nin de dikkat çektiği Darwinistlerin bu yaklaşımı, evrimci Frank Harold’ın The Way of The Cell (Hücrenin İşleyişi) kitabında açıkça ifade edilmektedir:Bir prensip meselesi olarak, tesadüflerin ve gerekliliğin yerine akıllı bir düzenin kabul edilmesine karşı çıkmalıyız. Ancak öte yandan, Darwinist yorumların, herhangi bir biyokimyasal sistemi açıklamaktan çok uzak olduğunu, bunların sadece böyle olmasını dileyen spekülasyonlardan ibaret olduğunu kabul etmemiz gerekir.40Görüldüğü gibi Harold, evrim teorisinin canlılığın oluşumunu açıklamasının mümkün olmadığını kabul etmekte, ancak evrendeki ve
Tesekkurler ap, ne yazik ki hic zamanim yok, bunu mim olarak koymamin nedeni Astronomi ve Tip fakultelerinden birkac arastirmaci arkadasin Yaratiliscilar tarafindan gonderilen “uyari” mesajlarindan dolayi rencide olduklarini bana anlatmalarindan dolayidir.ABD’de American Institute for Creation Research (ICR) tarafindan yonetilen Yaratiliscilar Turkiye’de son derce aktif bir sekilde fen mufredatini degistirmekle mesguller.ABD ve AB universitelerine, biyoloji, palaeontoloji, tip ve astronomi fakultelerine devamli baski yapan bu grubun one surdugu sozde “teoriler” gelismis ulkelerde bilim adamlari tarafindan yerin dibinde surundurulurken (utter nonsense), dusunme-sorgulamadan aciz,bilimden bi-haber ve tarikat uyesi sozde akademisyenlerimiz sayesinde ulkemiz insani tarafindan cok cabuk sindirilmektedir.Ozellikle kendi icin karar veremeyen cocuklarin Yaratilisci safsatalariyla indoktrinize edilmesi buyuk bir insanlik sucudur.
Merak etme hepsini defalarca okudum.. sen de okursan görürsün bu kokmus, köhnelesmis, bütün dünya’nin reddettigi bu teori, insanlik üzerinde ne yaralar acmis…
/>
Iste Darwinizm, iste sahte Evrim, iste sonuclari…Yorumlari siz yapin…Semavi dinlere inanarak insan olmak mi.. Darwinizme inanarak Hayvan olmak mi…
AB 17 Eylul belgesinde Yaratiliscilari soyle tasvir etmis:54. The Turkish Islamist preacher Harun Yahya, whose real name is Adnan Oktar, is one of the most symbolic figures of this movement. He is around fifty years old and has been publishing works on creation or religion for about twenty years. He also has his own publishing house, Global, the head office of which is in Istanbul. In 1991, Oktar set up the science and research foundation Bilim Arastirma Vakfi (BAV). Since its establishment, BAV has been very active in trying to have any reference to evolution removed from Turkish education. It also organises many conferences on creationism in the principal Turkish towns and cities. It would seem that BAV has close links to the American Institute for Creation Research (ICR).55. The latest work by Harun Yahya appeared in December 2006 and is entitled “The Atlas of Creation”. It is a large book and is the first volume of a series of seven. It attempts to refute Darwin and the theory of evolution in 772 richly illustrated pages. Its conclusion is clear: “creation is a fact” and “evolution is a deception”. Moreover, the author sharply condemns “the secret links between Darwinism and the ideologies with blood on their hands, such as fascism and communism”. At the beginning of 2007 Yahya launched an offensive aimed at the mass distribution of his work in Europe and throughout the world.BAV Yaratiliscilarinin ABD’de American Institute for Creation Research (ICR) tarafindan yonetildigini ve amaclarinin “Yaratilis gercektir, Evrim Yalandir” ve “”Darwinizim fasizm ve komunizmin temelidir” doktrinlerini yaymak oldugunu acikliyor.Bu yanlis sartlandirmayi yaymak adamlarin bir numarali gorevi ve muthis $$lar yatirim yapilmis bu propaganda icin. Adamlar her AB ve ABD her universiteye safsata dolu teorilerini renkli gicir fotolu kitaplarini yolluyorlarmis . Dusunsenize, bu kitabin “sozde” Turk yazari sayesinde profesorlerin Turkiye hakkinda nasil bir izlenimi olacagini!
xNicox ben de defalarca okudum harun yahya’nın yazılarını. içeriksiz yazılar. saldırı, temeli belli olmayan bilgi, mantıkla açıklanamayan önermeler, ilgisiz olayları birbirine bağlamalar. bırak allahaşkına. ne olduğunu, ne olmadığını çok iyi bilirim yazılarında. ama anarşizm’in ne demek olduğunu bilmeyen, anarşizm’i terörizm sanan, satanizm’le özdeşleştirebilen, komünizm’i anlamayan, hitler’in faşizmiyle nasıl oluyorsa marx’ı birleştirebilen, kıt bilgili insanlara yönelik olabilir bu ancak. çünkü cahil yurdumda “gominist” bir hakarettir, “anarşizt” de bir hakarettir. bilmeyen için her türlü desteği temeli olmayan, ucu bucağı görünmeyen, komplo teorisini yazmıştır bu adam. hepsiyle ilgili bilgiliyim, merak etme. ben evrimle ilgili satır okumadan önce evrime karşı nötr yaklaşacağım süre içerisinde harun yahyayı okudum. okuduğum hiçbir satırın bilimsel yöntemde yeri yoktu. okuduğum hiçbir bağlantının temeli yoktu. (marx-darwin?? hitler-darwin??) tabi yurdumdaki sağ görüşlü çoğunluk marksizm’i öcü olarak görüyor ya. inandırmak kolay onları. onlarca site gösterebilirim evrimi anlatan. evowiki şu an için kafandaki bütün sorular için cevap olabilir. ama lütfen harun yahya’yla gelme bana. biliyorum onu. sen de benim bildiklerimi bil, sonra konuşalım. harun yahya’nın yazdığı yazabileceği bütün sözde-bilimsel sözlerin (varsa)kaynaklarının ne ilgisiz yerlerden geldiğini, mantıksal temellerinin olmayışını açık ve net göreceksin.harun yahya bilimden anlamaz, saldırıdan ve cahili cühelayı korkutmaktan anlar.
Yeni tasindigim binada bir biyolog- antroplog arkadas sempanze evrimi icin Japonya’yla ortak arastirma yapiyor. Kendisi field work icin Afrika’ya gidip fosil inceleyecek. Vaktim elverince bir mim acip evrim teorisi hakkinda sorulari olan varsa ona iletecegim. Bu cehaleti yenmek icin cok buyuk firsat olabilir.
ya çok büyük bi uzman yorumuna gerek yoktu aslında. zaten evrim konusunda ön yargılı olan insan genelde evrimin ne demek olduğu hakkında temelde yanlış bilgilere sahip. anlayacağın sen bir an önce mim’i yaz ben de yardımcı olurum bilgilenmek isteyen arkadaşlara.
Evrim Teorisi dunya uzerinde hayati anlamamazi acisindan merkez bir konum tasiyan bir teori oldugu suphe goturmez.
Evet, silsilyaiks’in maymunsu tuhaflıklarını evrim teorisi sayesinde anlayabiliriz.Tamam, AT evanjelik hıristiyanların ayağı.Tamam, Adnan Oktar da onların adamı.İyi de bunlar evrim teorisinin saçmalıklarınıgörmemize engel olabilir mi?Bunlar evrimi haklı kılar mı?Evrimin teknolojiye, bilime, insan yaşamına katkısı nedir?Atomun yapısı, yerçekimi, elektrik, petrol…Cam, yarıiletkenler, metalurji ve diğerleri…Bunlarla ilgili gelişmelerin sonuçlarını görebiliyoruz.Ama, daha lam ve lamel icat edilmeden atılmış bir teorinin bana pozitif katkısı nedir?Maymunu sıkıp AIDS ilacı yaptığın zaman gel bana.Artık bir inanç, bir alternatif dogma haline gelmesibizi sıkan.
Hayalci sen Evrim mi tartisiyorsun yoksa benim mimlerimi bulup seri halde bok mu atiyorsun?Senin tartisma anlayisin bu kadar ilkel iste. Kafan bir yere odaklanamiyor ki bir tartismayi basindan sonuna goturebilesin.Yariiletkenleri kim kullanmayi akil etti sorarim sana? Evrimlesmis bir dunya canlisi degil mi? Sen bir filin ya da kertenkelenin yari iletken devre tasarladigini gordun mu?Evrimin senin intikam alma operasyonuyla ilgisi yok, krizin gecsin, sakinles ondan sonra evrim teorisini tartismaya kalkis.
Hayalci sen Evrim mi tartisiyorsun yoksa benim mimlerimi bulup seri halde bok mu atiyorsun?
Borç ödeme diyelim.Senin sınırı aşan saçmalıklarından dolayı sana borçluyum.
Senin tartisma anlayisin bu kadar ilkel iste. Kafan bir yere odaklanamiyor ki bir tartismayi basindan sonuna goturebilesin.
Hah, işte şunu bileydin.O söylediklerin bizzat senin için geçerli.Herkese anlayacağı dilden konuşuyoruz.O kadar.Sen başka birdilden anlayamazsın.
Yariiletkenleri kim kullanmayi akil etti sorarim sana? Evrimlesmis bir dunya canlisi degil mi? Sen bir filin ya da kertenkelenin yari iletken devre tasarladigini gordun mu?
Yuh, hayvanlardan farkın olduğunu anlamışsın.Ama ne demek sitediğimi anlamamışsın.1.Evrim teorisihiçortaya atılmamış olsaydı bile,teknoloji mevcut gelişimini aynen sürdürecekti.2.Evrim teorisi var diye lam ve lamel icat edilmedi.Onlar zamanla geliştirilecekti.3.Evrim teorisinin somut bir katkısı yoktur.Evrim teorisisayesinde rezistansa, hücre çekirdeğine, organ nakline bir yenilikkolaylık getirilmişde bizmi duymadık.Ama ideolojik katkısı pek bir geniştir.
krizin gecsin, sakinles
Yuh kine yuh!Krizde olan sakinleşmeihtiyacı olan ben miyim sen mi?Ben “fulltime” relax durumundayım yavrucuum.Eskiden tıpkı sana benzeyen tavırlarıylaredogre ve siyahın matemidiye ikihırt vardı.Bu çok bilmişler ukalalık ve depsizlik sınırlarını zorlar,sonra dağdan gelip bağdakini kovma davranışınısergilemişlerdir.silisya, gıcıksın, seviyesizsin, edepsizsin,küfürbazsın, kendini bilmezsin, ukalasın.Sen de diğerleri gibi başkalarını kovup, dışlayıp,sonra kendin defolup gideceksin.Haa, bu şekilde aşırı agresif ve ukala olanlarınortak bir yönünü keşfettim.Bunların ciddibirer kusurları var ve onu baskılamak için başkalarının akına bokuna lafedip kendileriniyüceltiyorlar.Sonra da bizzat kendileri, hangi yolun boku olduklarını belli ediyorlar.Cinsel sapık olanından kendi inancındakilerinrezilliklerine kadar daha neler neler.Onun için benzer davranışları, benzer sinyalleri gördüğümüzde, benzer problemler içinde olanlarlakarşılaştığımızı görüyoruz.Sezgilerimiz de büyük oranda bizi yanıltmamıştır.Yani yavrucuğum, daha önce de bahsettiğimgibisen de bazı ayakları tekrar ediyorsun.O ayakalrıbiz yemiyoruz demek istiyorum.Bilmem anlatabildim mi.Yoksa, benim zamanım değerli.Redogre, siyahın matemi ve senin gibikarakterlere ayıracak zamanım yok.Umarım kafan basmıştır.
Allah akil versin. Ben hayvandan farkli oldugumuzu mu soyledim? Insan evrimlesmis bir hayvandir dedim! muhakeme yetenegi yok ki aradaki farki anlasin!Bilgisayarim oldu surece benden kurtulamayacaksin, bu clicia 2003den beri var hafif’te, sanki cok onemli de.
terörist? sen bu sözcüğün anlamının farkında mısın? önce bi kendi davranışlarına baksana. kiminki bir teröristinkine daha yakın? clicia’nınki mi yoksa seninki mi? bi oraya bi buraya saldıran kim?köktenateist olunca sana batıyor mu canım benim? laikliğe ne oldu o arada? düşünce özgürlüğüne ne oldu? hiç kimseyi inancına ya da inançsızlığına göre yargılayamazsın.biraz sakin ol. derin nefes al.”bi otur soluklan hele yiğenim”beynine oksijen gitsin biraz. sen kendini bitki sandığından yapraklardan gelecek zannediyorsun heralde oksijen. yok canım, sen de bütün insanlar gibi memeli bir hayvansın, sen de nefes alıp vermelisin o yüzden.
hayvan olduğunu kabul ediyosun yane, atalarının bukalemun olma ihtimali nedir acep?terörist kelimesini çok beğendiysen senin içinde üretiyim bi tane. türk sanayisine 23 yıl hizmet etmemiş olsakta kendi çapımızda şanımız vardır yane: hayvanolduğunukabuleden bukalemunsertifikalıteröristler bebeler gibi herzaman ilgi görmek isterler.
Allahin bir numarali odun kafalisi, senin genlerin bir maymuninkinden cok farkli mi ki boyle piskin piskin konusuyorsun? Sen neyden turedigini saniyorsun, yoktan mi var oldun? Dunya da zaten 4000 yasinda degil mi, orta cagda kalmis kor cehalet numunesi. Tum dunyada tip labutuarlarinda niye, maymun fare kullanilior insna ilaclarini test etmek icin, bu adamlar SALAK mi? Insan ve hayvan genlerini sequence edenler, evrimin hizlandigini gozleyenler SALAK mi? yoksa sen misin SALAK?
Evrimlesmis bir dunya canlisi degil mi? Sen bir filin ya da kertenkelenin yari iletken devre tasarladigini gordun mu?
Allah akil versin. Ben hayvandan farkli oldugumuzu mu soyledim? Insan evrimlesmis bir hayvandir dedim!
Buyur, senin dediğin gibi olsun.***Ama ben hala soruma cevap alamadım.Maddenin mutlak gerçeklik olduğu,”bilim bilim” diye sayıklayanlar tarafındanöğretildi bana.Bu evrim teorisinin bilime ve teknolojiye olansomut, duyularla algılanabilir katkısı nedir?İkna kabiliyeti yüksek olan tatlım,anlat bilelim.
Bilgisayarim oldu surece benden kurtulamayacaksin, bu clicia 2003den beri var hafif’te, sanki cok onemli de.
Bahsettiğim diğer üye kırıntıları da pek biraktif ve entellektüeldi.Ama evrim devam ediyor şekerim,güçlü görünen zayıf halkalar eleniyor,kendi üyeliklerini kendileri siliyorlar.Senden kurtulsam ne yazar, kurtulmasam ne?Senin etin ne budun ne ki?Benim beraber yaşadığım pislikler yanında senkelebek gibi kalırsın.Onların süper infoculture seviyelerinin yanındapek bir sönük kalırsın.Sana ayıracağım zaman toplamda üç saati geçmez.Dünyadan haberli ikna kabiliyeti yüksek yavrum,sana hayatta başarılar.
Dunyadan habersizsen senin sorunun.ORGANIC COMPUTING diye bir konsept duydun mu?Algoritmalari EVRIM TEORISINININ PRENSIBINI kulllanan organik enformasyon teknolojileri gelistiriliyor.Computation in Living Cell.Gene assembly in ciliatesOrganic Computing dunyanin en buyuk muhendislik kurumu IEEE tarafindan endorse edilen bir bilim dali. Sen daha ah biz maymundan gelemeyiz nayir nolamaz diye debelene dur, tum dunya tek hucreli organizmalarin evrimlesmesini baz alan, DNA sinyalleri ile calisan enformasyon sistemleri uzerinde calisiyor.Evolutionary Algorithm AI’d akullanilan en onmli algoritmalardan biri. Ayni dogada oldugu gibi DNAlarin seleksiyon, mutasyon ve rekombinasyon yoluyla evrimlesme prensibi uzerine kurulmus, kendi kendini organize sistemlere sebep veren bir algoritma.Darwin’in teorisi sadece insan ve hayvanlar arasindaki genetik devamliligi aciklamadi; bugun genetik bilimi neyi arastiriyor saniyorsun!Ac bak neler oluyor dunyada!Evolutionary ComputationIEEE Transactions on Evolutionary ComputationGenetic Programming and Evolvable MachinesEuroGP2006 & EvoCOP2006
Clicia x,Bekle yavrum,daha yeni bağlandım.Eklediğin linkleri de yeni gördüm.Herkes senin gibi bilgisayar başında sataşmaavı peşinde gezmiyor.Google’dan arayıp bulduklarını okumam biraz zaman alacak.
Yuh!clcia x, “Yerse” pazarında bir tezgah açmış.Ucuz, bozuk, çürük, hormonlu ve sahte mallarını pazarlıyor.Millet nasılsa saf, bir yiyen bulunur ümidiyle tezgah başındabağırıp çağırıyor, cazgır seni!İngilizce ve Türkçe’si biraz iyi olan, aklı başında,bilişim teknolojilerinden anlayan, algoritmanın ne olduğunu bilen,IEEE’yi duymuş birileriyle yukarıdaki bağlantılarınaçtığı sayfalar hakkında tartışabilirim.clcia x, dengesiz bir insan olduğu için,söylediğinin doğru veya yanlış olmasına bakmıyor.Ne kadar bağırabilirse, o kadar insanı etkileyebileceğini zannediyor.Bu size hangi “siyasetçimizi” hatırlattı?clcia x, hayalci’yi köyden yeni gelmiş biri zannetti ki,döktüğü külleri yutsun, üçkağıda gelsin.Ama yemezler!O bağlantıların açtığı sayfaların, benim soruma cevap vermegibi bir niteliği yok.Dediğim gibi, aklı başında evrimciler çıkarsa tartışırım.clicia x muhatabım olamaz.
Hayalci, her gun makalelerini okudugum hatta review ettigim dunyanin en buyuk muhendislik kurumunu ancak senin gibi kor cahil insanlar gormezden gelir. Ben verdigim linkleri kafadan atmadim, muhendislik doktorasi yapiyorum, sana burada gosterdik, evrim teorisinin temel prensibini (mutasyon, seleksiyon, rekombinasyon) baz alan kendi kendine yeten enformasyon teknolojileri turetiliyor diyorum, hala odunum da odunum diyorsun.Eger soracaksan ADAM GIBI TEKNIK BIR SORU SOR, yoksa ciddiye almayacagim seni.
Yavrucuğum, IEEE’nin ne olduğunu neye yaradığını biliyorum.Sorun senin bakış açınla ilgili.Linkler ve içeriği gayet dolu.Ve teknolojik açıdan bir önem arzediyor.Sen hala otum dediğin için beniş anlayamıyorsun,onun için yarıda kesiyorum şekerim.Beni ciddiye alıp almaman da umurumda değil,sen yeter ki kendini ciddiye al sevgilim.
Harun Yahya (yada Adnan Oktar) gerçekte nasıl biridir bilmem ama adam gerçekleri çok güzel ortaya koymuş. Şuanda yapılan evrim teorisini bilimsel bir tez olarak öne sürmek ve insanların inanç temellerini yıkmaktır.Ardından gelecek olan ikinci adım aslında milletlerin birbirinden farksız olduğunu öne sürerek milli duygularını yok etmektir. Hali hazırda dillere de tecavüz yapılmaktadır. Bütün bunlarda başarı sağlandıktan sonra artık ülkeleri işgal etmek oldukça kolaylaşacak çünkü onları savunan bireyler kalmayacak ortalıkta.Bulunduğumuz çağda Atatürk’ün sözlerini iyi anlamak gerekiyor. Burada yapılan ve yapılmaya çalışılan şey sömürgeci emperyalistlerin işini kolaylaştırmak, anestezi yapmaktır. Bundan sonra milletleri sömürmek çok kolaydır. Buna hukuki ve askeri zemin hazırlanmıştır (Wilson ilkeleri, NATO, BM). Evrim teorisi ise bunun bilimsel bir ayağıdır, aslında bunun bilimle bir alakası yoktur, bilimadamlarının bunu iyi anlaması ve oyuna gelmemesi gerekmektedir.
ALLAH BELANI VERSIN HARUN FUCKTARD AJANI.VIRUS GIBI SARDINIZ VATANIMI.GOREVINIZ TURK BILIMINI VE BILINCINI CAGDISI SAFSATALARA INANDIRMAK, BIZI DE DUNYAYA REZIL ETMEK.SIZIN INSTITUTE OF CREATION SCIENCE KAC YESIL DOLLAR ODUYOR BURADA YAYIN YAPMANIZ ICIN?ALLAHIN SATILMISI HARUN FUCKTARD KOPEGI ORTALIGI BOS BULMUS CIRIT ATIYORSUNUZBURADA AKLI BASINDA DUNYADAN HABERI OLAN INSANLAR VAR SIZI BARINDIRMAYACAK….SO….FUCK OFF!
Satılmış biri varsa o da sensin Yunan ajanı, bilimperest, saf, budala.Ben Harun Yahya’yı tanımam yazılarını da araştırıp okumam, sadece burada yayınlanan yazısını doğru bulduğumu söyledim.Piyon olarak kullanıldığınızın ne zaman farkına varacaksınız acaba. Atomu böldük diye sevinen budala bilim adamlarını hatırla, kendilerine verilen yeşillerle atom bombası yapıp toplu katliama sebep olmuşlardı. Yetmediyse son zamanlarda türeyen hastalıklara bak, sars, kuş gribi, ebola, aids, budala genetikçiler sağolsun. Sen hala batının bilimi sırf gerçekleri öğrenme merakıyla yaptığını düşünecek kadar saf mısın? Batı “medeniyeti” bilimi hep sömürgeci çıkarları için bir alet olarak kullandı.
Allah geri zekalisi, o zaman Batilii diye arabaya, ucaga binme, interneti kullanma. cep telefonunu,TVyi cope at, doktora gitme. Ne olur ne olmaz, ebola virusu bulasir. Dagin basina cik vemagara adami olarak kal orada.Tanrim TURKIYE’de HERKES MI aklini, sagduyusunu yitirdi? bu nasil bir kepazelik, cahillik tek basina boyle Kro Magnon insan tipi yaratmis olamaz! Ilkokul mezunlari bile guler boyle sacmaliklara!
satılmışvatanhaini darwinsertifikalıcanlıbombalar, radikalateistteröristler basmış ortamı, kuduzfaşistköpekler gibi havlayıp zırlıyolar. aklı başında dünyadan haberdar insanlar, ne burda nede başka yerde bu nefretvekaniçicivampirellaları barındırmayacaklar, aldığınız renksiz avroları alıp bi siktir olup gidin reca ediciim.
Söylediklerimi aslında sen çok iyi anladın ama itiraf edemiyorsun, çarpıtmak işine geliyor. Ben sana cep telefonu, TV, araba kullanma demedim bu saydıkların bilimin bir yan ürünüdür.Geçtiğimiz sene Amerikan hükümeti bilimsel projeler arasından en büyük bütçeyi insansız savaş araçlarına ayırdı. Bir gün uçaklar tamamen pilotsuz çalışacak, arabalar şoföre ihtiyaç duymayacak ama bütün bu gelişmelerden önce şu bulduğumuz savaş uçaklarını bir deneyelim diyecekler, belki zavallı Filistin’in üstünde belki İran’ın, belkide bizim. Güzelce bir katliam yapacaklar ondan sonra bu buluşlar gündelik yaşantımıza girecek. Hal böyle olunca çıkıpta bana kimse bilim temizdir, kirlenmemiş bir çarşaftır, günahsız doğmuş bir çoçuktur masalları atmaya kalkmasın. Kimse bilimi yüceltip, olayı tapınma boyutuna getirmesin tıpkı sizin ve diğer evrimcilerin yaptığı gibi.Ne kadar din düşmanı varsa bilim adamı olmuş, ortaçağdan kalma yobazlıklarını bilim kisvesi altında sürdürmeye devam ediyor. Günümüzün ırkçıları artık genetik bilimini kullanıyor, din düşmanları evrim hipotezini. Onları eleştirmeye kalkanı da geri kafalılıkla suçluyorlar. Uyanın artık Üsküdar da sabah oldu, bilim eski saygınlığını, samimiyetini yitirdi, bilim artık politikacıların suç aleti.
Seninle bir konuda insanca tartışabilmek mümkün değil çünkü sen bir insan değil robotsun. Eğitim sistemimizin yetiştirdiği insancık tipisin. Kafatasının içinde beyin yerine bir sünger var. Ulusalcı eğitimcilerin pompaladıkları bütün ideolojileri içine almışsın, onların ağzından konuşuyorsun, özgür düşünebilme yetin yok, kendine söylenen telkinleri ezberliyorsun, yazılımının beklemediği cevaplarla karşılaştığında ortalığa küfürler saçmaya başlıyorsun. Belkide yazının okunma sayısını arttırmak için yapıyorsun bütün bunları.Bir daha söylüyorum sünger beyin, kulaklarını aç ve beni iyi dinle;Ben bir bilim karşıtı değilim, sadece senin bilim olarak tanımladığın ve tapındığın şeylere karşıyım, bilim yapabilmek için batının kucağına oturmak gerekmiyor diyorum, bu medeniyet batı olmadan da bilim yaptı Endülüs zamanında. Şuan İran da bilim yapıyor, bilim yapabilmek için kucakçı olmak gerekmiyor sizler gibi. Bilim yapabilmek için evrime inanmak gerekmiyor, bilimi yozlaştıran sizin gibi ahmaklar oldu, siz olmadan bilim de bu dünya da çok daha güzel bir yer olacak. Bir daha cevap yazmayacağım burada çünkü bu kadarı bile çok sana.Hoşçakal sünger bob…
Sen cahil ve kaba bir adamsin. Ben sadece Turkiye’de egitim gormedim sayin kafadanbacakli, o bahsettigin ulusalcilarla falan ilgim yok. Senin gibi kendini bilmez ayak takimlari her vatanini sevene Ergenekoncu, ulusalci gibi uydurma etiketler yapistirip milleti birbirine dusurmek icin varsiniz. fitne sokuyorsunuz milletime!Senin gibi uber cahiller yuzunden guzelim vatan ne hale geldi. Bilim dusmani, gerici, son derece on yargili, dunyadan habersiz yobaz ayaktakimi zirtapozlar, Turkiye’yi batirma yolunda!
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
Yaratilisci Hareketi’ni planlayan ve kredibiliteleri supheli sahislarin listesi surada.
link açılmıyor
bende açıldı ikisi de.
ben mimdeki değil sondakini kastetmiştim, şu an açıldı ers…
Intelligent Design (Akilli Tasarim) Hareketi’nin safsatalari su sitelerde aciga cikariliyor.
Avrupa Konseyi Yaratilisci Felselerin bilim ile ilgili olmadigini aciklayan17 Eylul 2007 belgesi surada.
ateist misin? @c-x
Hem de krali…
söylediklerinde haklısın da; bunun sorumlusu akıllı tasarım mı?sonuçta akıllı tasarımda bilimsel bir tez değil mi?bunu ülke eğitim politikalarının içinde düşünmek,bilimsel hırsızlıklara atıf yapmak gibi kavramlarla ulaşılmak istenen sonuç ne?allah’a inanma bilime inan mı?peki dünyanın en meşhur bilim adamları da böyle mi dedi.aynştayn falan: dinsiz bilim kör, bilimsiz din topaldır derken.diğer mucit ve sonradan müslüman olmuş veya müslümanken aydın olmuşlar hepsi “gerici yobaz”mıydı?peki bunda acaba, eğitimden çok siyasete karışmakla uğraşan, “ordu göreve” pankartlarıyla anıtkabire yürüyen, sınavları dahi iptal ederek meydanlara öğrenci getiren, insanları fişleyen, yok mensuplarının hiç mi parmağı yok…
karikatür harika epey güldüm…
E, gülünecek seye gülünür zulcenaheyn.. uydurma seylerle kafa karistiriliyor…
“Yaratiliscilik her bicimiyle, mesela “Akilli Tasarim”, gercekler uzerine kurulmamis, bilimsel muhakame kullanmayan ve bilim siniflarinda kesinlikle ogretilmesi uygun olmayan bir olgudur.Ancak Avrupa okullarinda Yaratilisci Teorilerin Evrim Teorisi’yle beraber, hatta Evrim Teorisi’nin yerine ogretilmesini isteyenler var.Bilimsel bir gorus acisindan, Evrim Teorisi dunya uzerinde hayati anlamamazi acisindan merkez bir konum tasiyan bir teori oldugu suphe goturmez.Topluluk uye ulkelerin egitim otoritelerine bilimsel yontemleri ve Evrim Teorisi’ni ogretmeleri ve Yaratiliscigin bir bilimsel dali olarak ogretilmesine sert bir sekilde karsi koymalari icin cagrida bulunmaktadir.”Avrupa Konseyi, 17 Eylul 2007 belgesi.
Ve hey, bilin bakalim, bizi neyle sucluyorlar:”In Turkey:53. Turkey, which has been one of the few officially secular Muslim countries since the republic was established by Mustafa Kemal Atatürk in 1923, seems to be one of the main cradles of Islamic scientific creationism. As Jacques Arnoult5 has emphasised, “Turkey appears to be one of the most active and most highly structured centres of this fundamentalist school of thought”.54. The Turkish Islamist preacher Harun Yahya, whose real name is Adnan Oktar, is one of the most symbolic figures of this movement. He is around fifty years old and has been publishing works on creation or religion for about twenty years. He also has his own publishing house, Global, the head office of which is in Istanbul. In 1991, Oktar set up the science and research foundation Bilim Arastirma Vakfi (BAV). Since its establishment, BAV has been very active in trying to have any reference to evolution removed from Turkish education. It also organises many conferences on creationism in the principal Turkish towns and cities. It would seem that BAV has close links to the American Institute for Creation Research (ICR).55. The latest work by Harun Yahya appeared in December 2006 and is entitled “The Atlas of Creation”. It is a large book and is the first volume of a series of seven. It attempts to refute Darwin and the theory of evolution in 772 richly illustrated pages. Its conclusion is clear: “creation is a fact” and “evolution is a deception”. Moreover, the author sharply condemns “the secret links between Darwinism and the ideologies with blood on their hands, such as fascism and communism”. At the beginning of 2007 Yahya launched an offensive aimed at the mass distribution of his work in Europe and throughout the world.56. It should also be noted that the creationist ideas are already to be found in some Turkish school textbooks, and 75% of Turkish secondary school students do not believe the theory of evolution. However, protest movements have been set up in Turkey. A commission was created in 1998 to respond to the criticism and the creationist attacks on evolutionist ideas and to try to warn the public. TÜBA, the Turkish Academy of Sciences, and TÜBITAK, the Turkish Scientific and Technological Research Council, have also taken up a stance in favour of evolution.”
TC ‘ni “Yaratiliscilarin yuvalandigi anti-bilimsel bir ulke” olarak gosteriyorlar.Olay sanildigindan cok daha gargantuansal bir boyutta ilerliyor. Amac Turkiye’yi anti-bilim, anti-akil embesiller ordusu olarak gostermek. Ve bu imaji bize cuval gibi giydirenin kim oldugunu hepimiz biliyoruz.
Egitimde harcanan gulunc butceyle yeni neslin dusunce-engelli karacahil surulerine donusmesi, ARGE’ye ayirilan sifir butce ile termodinamigin kanunlarini cigneyen safsata buluslariyla (bkz erke donengeci), ODTU’nun bilimsel uckagitciligiyla Nature dergisinde yerin dibine batirilmasi…bunlarin hic biri bir Afrika ulkesinden cikmadi, canim yurdum insanlari.Ulusalarasi Bilimsel kurumlara rezil edilmis vaziyetteyiz. Yukaridaki dokumani okudukca uzuntuden kahrolmamak elde degil.
Keske bunu biraz daha derleyip toparlayip yazi/kesif olarak girseydin cliciax.Yine de eline saglik.
Bu sayfa Harun Yahya.org’tan alinmistir, özellikle link vermiyor bu yaziyi buraya kopyaliyorum…DARWINİZM NASIL BİR TEHLİKE?üm evrenin ve canlılığın kör tesadüflerin eseri olduğunu iddia eden Darwinizm, günümüzün en tehlikeli ideolojisidir. Materyalizm, komünizm ve faşizm başta olmak üzere, insanlığa felaket getiren tüm zararlı ideolojik akımların sözde bilimsel dayanağı olan Darwinizm, yaklaşık 150 yıldır ideolojik kaygılarla ayakta tutulmaya çalışılmaktadır.Ancak Darwinizm hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan ya da bu materyalist ideoloji hakkında derinlemesine düşünmemiş olan kimseler, Darwinizm’in nasıl bir tehlike olduğunun farkına varamayabilirler. Evrim teorisinin ortaya atıldığından bu yana sosyal ve ahlaki olarak ne büyük felaketlere yol açtığını bilmedikleri için de, Darwinizm’le yapılan fikri mücadelenin ne kadar hayati olduğunu anlayamıyor olabilirler. Oysa Allah’ın varlığını ve birliğini, insanların Rabbimiz’e karşı sorumlu olduğu gerçeğini reddeden Darwinist ideoloji, insanlara kör tesadüflerin eseri ve sözde bir tür hayvan oldukları telkinlerini yaparak büyük yıkımlara zemin hazırlar. Hayatı bir mücadele alanı olarak kabul eder, zayıfları ezilmeye ve yenilmeye mahkum bireyler olarak gösterirken, sadece güçlülerin ayakta kalacağı iddiasında bulunur. İşte bu nedenle Darwinizm’le ilmi mücadele çok önemli ve çok aciliyetlidir. Bu mücadeleyi “gereksiz” ya da “önemsiz” göstermeye çalışmak ise çok büyük hatalar içeren bir girişimdir.Darwinizm’le yapılan ilmi mücadelenin önemini kavramak isteyen bir kişi, bu teorinin hangi iddiayla ortaya çıktığını, kökenlerini ve 150 yıldır insanlık üzerinde yaptığı büyük yıkımı incelemelidir. Bu araştırma, söz konusu kişiye evrim teorisinin asla Allah inancıyla bağdaşamayacağını, Allah inancı ile evrim teorisi arasında bir orta yol bulmanın kesinlikle mümkün olmadığını gösterecektir. Bunun nedeni Darwinizm’in, materyalist ve ateist kökenleridir.Din ahlakı insanlara sevgi, şefkat, merhamet, anlayış gibi güzel özellikler kazandırır. Darwinizm ise insanlara sorumsuzluk ve amaçsızlık telkini verir. Darwinist telkinler insan sevgisinden uzak, acımasız, bencil, çıkarcı bireylerin yetişmesine neden olur.Darwinizm’in ortaya çıkışının toplumsal hayat üzerindeki olumsuz etkileri dikkatle incelendiğinde, Darwinizm öncesi ve Darwinizm sonrası olarak iki farklı dönemin varlığı hemen fark edilir. Darwinizm öncesinde materyalist ideoloji zayıftır, toplumun geneli tarafından destek görmemekte, etki alanı sadece küçük azınlık gruplarıyla sınırlı kalmaktadır. İnsanların çoğunluğu Allah korkusu ve Allah sevgisinden temel bulan ahlaki değerlere önem vermektedir. İnsanlığın ve evrenin nasıl oluştuğu sorusunu büyük çoğunluk, “Allah yarattı” şeklinde cevaplamaktadır. Materyalist-ateist görüşler toplumun çoğunluğu tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Çünkü bu çevrelerin inkarlarını destekleyebilecekleri bir teorileri yoktur. Ancak evrim teorisinin ortaya atılmasıyla birlikte çok şey değişmiştir. Evrim teorisi, materyalizme sözde bilimsel bir dayanak olarak insanlara sunulmuş, hiçbir doğruluk payı olmamasına rağmen canlılığın ortaya çıkışını açıklayan bir teori gibi tanıtılmıştır. Sahte deliller, hileler, sahtekarlıklar, çarpıtmalar, aldatmacalar, göz boyamalar ve demagoji gibi çok yönlü propaganda yöntemleriyle insanlara telkin edilmiş, bunun neticesinde de geniş kabul görmüştür.Darwinizm’in önce İngiltere’de daha sonra da tüm Avrupa ve Amerika’da ateizme sağladığı destek, Oxford Üniversitesi’nden Prof. Alister McGrath tarafından şöyle ifade edilir:Charles Darwin’in evrim teorisinin, Viktorya İngilteresi’nde için için hareketlenmeye başlayan inanç krizini alevlendirdiği tartışılmaz bir gerçektir. Batı dünyasını ateizme yönelttiği iddia edilecek bir teori varsa, o da hiç kuşkusuz Charles Darwin’in Türlerin Kökeni kitabında ortaya koyduğu teoridir…16İlerleyen bölümlerde daha detaylı olarak göreceğimiz gibi, günümüzde de Rusya, Çin ve bazı Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, dünyanın büyük bölümünde bilimin geçersiz kıldığı evrim teorisi halen etkinliğini sürdürmekte, insanların din ahlakından uzaklaşmasına sebep olmaktadır.Darwinizm’in akıl ve bilim dışı telkinleriyle insanlar, çocuk yaştan itibaren acı ve zulümle sonuçlanacak bir yola yöneltilmektedir. Tüm dünya okullarında, lise ve üniversite yıllarında, insanın sözde gelişmiş bir hayvan cinsi olduğu, toplumlar arasında orman kanunlarının geçerli olduğu, güçlü olanların her zaman haklı da olsa zayıf olanları ezeceği, hayatın adeta bir “yaşam mücadelesi” olduğu yalanlarıyla aldatılan gençler, yaşadıkları toplumda büyük sorunlara neden olmaktadırlar. İnsan sevgisinden uzak, zalim, saldırgan, bencil, ahlaki değerlere önem vermeyen nesiller yetiştiren Darwinist sistemde, çoğu ülke kendi vatandaşlarıyla büyük sorunlar yaşamaktadır. Holiganlar, neo-naziler, faşistler, komünistler, anarşistler, teröristler bu ülkeleri yaşanmaz hale getirmekte, yöneticiler de, sorunun neden kaynaklandığını çok iyi bildikleri halde, bu durumu düzeltmeye güç yetirememektedirler.12 Şubat 2001 tarihli Newsweek dergisi, bağımlılıkla mücadele konusuna kapağında yer vermiş ve pek çok ülkede uyuşturucu kullanımının çok önemli bir sorun haline geldiğine dikkat çekmiştir.Time dergisinin “Kayıp Gençlik” başlıklı haberinde, gençler arasında dejenerasyonun yayılması üzerinde durulmuştur.Başta gençler arasında olmak üzere ahlaki dejenerasyonun ve suç oranlarının artmasının ardında yatan gerçek, Darwinizm’in telkinleridir. Gençlere sürekli, sözde bir hayvan türü oldukları, değersiz ve amaçsız oldukları, çatışmanın hayatın adeta bir kanunu olduğu telkin edilip, daha sonra da neden dejenere olduklarını sorgulamak samimi bir tutum değildir. Ahlaki dejenerasyonun önüne geçmek, Darwinist telkinlere son verilmesi ve din ahlakının anlatılmasıyla mümkündür.Darwinizm’in, ‘doğanın bir mücadele ve çatışma yeri olduğu’ yalanı toplumlara uygulandığında, sonuç acı, kan ve gözyaşı olmuştur.Oysa yapılması gereken, sorunun temel kaynağının ortadan kaldırılması, yani Darwinizm’in fikren etkisiz hale getirilmesidir. Zira, yaşanan pek çok örnek adli ve askeri tedbirlerin tek başına yeterli olmadığını göstermiştir. Unutulmamalıdır ki, ısırgan otlarını biçmekle ısırganlar tükenmez. Biçilen yerlerden daha gür ve çok dallı olarak gelişir. Çözüm, ısırgan otunu kökünden çıkarıp atmaktır. Günümüzde pek çok toplumun yaşadığı ahlaki ve toplumsal sorunların temelinde de, Darwinist telkinler yer almaktadır. Ve bu Darwinist telkinlerin yanlışlığı ortaya konulmadıkça, sorunlar kalıcı çözüme kavuşmayacaktır.Vahşet İdeolojilerinin Temelinde Darwinizm VardırDarwinizm’le İslam dini arasında sözde bir orta yol bulmaya çalışan, kendilerince bu sapkın teoriyi Müslümanlaştırabileceklerini sananlar, teorinin insanlık üzerindeki tahribatını görmezden gelirler. Faşizm, komünizm gibi vahşet ideolojilerinin Darwinizm’le hayat bulduğunu göz ardı ederler. Oysa, 20. yüzyılda yaşanan savaşları, çatışmaları, anarşi ve kargaşa olaylarını incelediğimizde, karşımıza hep Darwinizm çıkar.Evrim teorisi, ortaya atıldıktan kısa bir süre sonra biyoloji ve paleontoloji gibi bilim dallarının dışına çıkarak, insan ilişkilerinden tarihin yorumlanmasına, politikadan toplum hayatına kadar birçok alanda etkili olmaya başlamıştır. Özellikle de Darwinizm’in “doğanın bir mücadele ve çatışma yeri olduğu” yalanı toplumlara uygulandığında, Hitler’in üstün ırkı oluşturma saplantısı, Marx’ın “İnsanlık tarihi sınıf çatışmalarının tarihidir” yanılgısı, kapitalizmin “güçlülerin zayıfların üzerine basarak daha da güçlenmelerini” öngörmesi, üçüncü dünya ülkelerinin emperyalist ülkeler tarafından acımasızca sömürülmeleri, insanlık dışı muamelelere maruz kalmaları, zencilerin hala ırkçı saldırılar ve ayrımcılıkla yüz yüze olması, sözde bilimsel bir kılıf kazanmıştır. İnsanları kendilerince gelişmiş bir hayvan gibi görenler, zayıf olanların üzerine basarak yükselmekten, hasta ve zayıf olanları bir şekilde yok etmekten, farklı ve aşağı gördükleri ırkları ortadan kaldırmak için katliamlar yapmaktan çekinmemişlerdir. Çünkü bilim maskesi takmış teorileri, onlara bunun sözde “doğanın bir kanunu” olduğunu söylemektedir.Faşizmin Darwinist TemelleriFaşizmin temel dayanak noktası Darwinizm’dir. Çünkü:1) Darwinizm, ırkçılığa sözde meşruiyet kazandırmıştır: Avrupalı beyaz ırkın, Asyalılar, zenciler, Türkler gibi bazı ırklara göre daha üstün olduğu yalanını öne sürmüş, bu nedenle üstün ırkın aşağı ırka her yolla hakim olabileceğini iddia etmiştir.2) Darwinizm, kan dökücülüğe sözde meşruiyet kazandırmıştır: Doğada ölesiye bir “yaşam mücadelesi” olduğunu ve bu mücadelenin hem ırklar hem de bireyler arasında yaşandığını, her ırkın veya bireyin kendi çıkarları için diğerlerini “saf dışı etmesi”nin sözde doğal olduğunu iddia etmiştir.Nazizm ise, Darwinizm’in en karanlık yüzlerinden biridir.Hitler, Alman milletinin asli unsurunu oluşturan ari ırkın, diğer tüm ırklardan üstün olduğuna ve onları yönetmesi gerektiğine inanmıştı. Ari ırkın yakında bin yıllık bir dünya imparatorluğu kuracağını hayal ediyordu. Hitler’in, bu ırkçı teorilerine bulduğu sözde bilimsel dayanak ise, Darwin’in evrim teorisiydi. Ünlü kitabı Kavgam’ın adını, Darwin’in doğada bulunduğunu iddia ettiği “yaşam mücadelesi” yanılgısından esinlenerek belirlemişti. Hitler de, aynı Darwin gibi, kendince Avrupalı olmayan ırkları maymunlarla aynı statüye koyuyor ve şöyle diyordu: “Kuzey Avrupa Almanlarını insanlık tarihinden çıkarın, geriye maymun dansından başka bir şey kalmaz”.17Hitler’in Kavgam kitabında Darwinizm’in Hitler üzerindeki etkisi açıkça görülür.Hitler, 1933 yılında, Nürnberg toplantısında “Yüksek ırkın aşağı ırkları idare ettiğini, bunun tabiatta görülen bir hak olduğunu ve tek mantıklı gerçek olduğunu” ileri sürdü.18 Kendince Ari ırkın üstünlüğüne inanan Hitler, bu ırkın sözde üstünlüğünün doğa tarafından verildiğini iddia ediyordu. Nazi hareketinin nihai hedefi de buydu. Bu hedefe ulaşmak için ilk adım, aşağı ırkları, üstün ırk olduğuna inandıkları Aryan ırkından ayırmak, izole etmekti. İşte Naziler bu noktada, Darwinizm’i uygulamaya geçirdiler ve yine Darwinizm’den kaynaklanan “öjeni teorisi”ni yürürlüğe koydular.Darwinizm, Öjeni Katliamını Teşvik ve Tasdik Eder20. yüzyılın ilk yarısında çok sayıda taraftar toplayan öjeni teorisi, sakat ve hasta insanların ayıklanması ve sağlıklı bireylerin çoğaltılması yoluyla bir insan ırkının “ıslah edilmesi” anlamına geliyordu. Öjeni teorisinin sapkın öğretilerine göre, nasıl sağlıklı hayvanlar birbirleriyle çiftleştirilerek iyi hayvan cinsleri oluşturuluyorsa, bir insan ırkı da ıslah edilebilirdi. Öjeni kuramını ortaya atan kişiler, tahmin edilebileceği gibi Darwinistlerdi. İngiltere’deki öjeni akımının başını, Charles Darwin’in kuzeni Francis Galton ve oğlu Leonard Darwin çekiyordu. Öjeni fikrinin, Darwinizm’in doğal bir sonucu olduğu çok açıktı. Nitekim öjeni kavramını savunan yayınlarda bu gerçek özellikle vurgulanıyor, “Öjeni, insanın kendi evrimini kendisinin yönlendirmesidir” deniyordu.Darwinist telkinlerle hareket eden bilim adamları, insanların kafataslarını ölçerek hayali kriterler belirlemişlerdir. Daha sonra da bunlara göre kimi insanları sözde az gelişmiş olarak nitelendirmiş ve bu insanlara akıl almaz zulümler uygulamışlardır.Öjeniyi Almanya’da ilk benimseyen ve yayan kişi ise, evrimci biyolog Earnst Haeckel oldu. Haeckel, Darwin’in yakın bir dostu ve destekçisiydi. Yeni doğan sakat bebeklerin zaman geçirilmeden öldürülmesini, böylece toplumun evriminin hızlandırılmasını önermişti. Zalimlikte daha da ileri gitmiş ve cüzzamlıların, kanserlilerin ve akıl hastalarının da öldürülmeleri gerektiğini, yoksa bu kişilerin topluma yük olacaklarını ve evrimi yavaşlatacaklarını savunmuştu. Haeckel 1919 yılında öldü. Ama fikirleri Naziler’e miras kaldı. Hitler iktidara geldikten kısa bir süre sonra, resmi bir öjeni politikası başlattı. Hitler’in bu yeni politikasını şu cümleleri özetliyordu:Devlet için, zihin ve beden eğitiminin önemli bir yeri vardır, ancak insan seçimi de en az bunun kadar önemlidir. Devletin, genetik olarak hastalıklı veya alenen hasta olan bireylerin üreme için uygun olmadıklarını deklare etme sorumluluğu vardır… Ve bu sorumluluğu hiçbir anlayış göstermeden ve başkalarının da anlamalarını beklemeden acımasızca uygulamalıdır… 600 yıllık bir zaman dilimi boyunca vücudu sakat olan veya fiziksel olarak hasta olan kimselerin üremesini durdurmak… insan sağlığında bugün elde edilemeyen bir gelişim sağlayacaktır. Eğer ırkın en sağlıklı olan üyeleri planlı bir şekilde ürerlerse sonuçta bugün hala taşıdığımız hem ruhsal hem de bedensel açıdan bozuk tohumların olmadığı…. bir ırk oluşacaktır.19Hitler’in bu acımasız politikasının gereği olarak, Alman toplumu içindeki akıl hastaları, sakatlar, doğuştan körler ve kalıtsal hastalıklara sahip olanlar, özel “sterilizasyon merkezleri”nde toplandılar. Bu kişilere, Alman ırkının saflığını ve evrimsel ilerleyişini bozan parazitler olarak bakılıyordu. Nitekim bir süre sonra toplumdan soyutlanan bu insanlar, Hitler’den gelen gizli bir talimata dayanılarak öldürülmeye başlandı.Aslında 20. yüzyıla sayısız bela getiren asıl neden, Hitler ve Naziler gibi dinsizlerin acımasız karakterleriydi. Allah’ın varlığını inkar eden ve insanların evrimleşerek gelişmiş hayvanlar oldukları yalanına inanan bu insanlar, kendilerini başıboş, kimseye hesap verme sorumluluğu olmayan varlıklar olarak görüyorlardı. Allah’tan ve ahiretten korkmadıkları için ahlaksızlıkta ve zalimlikte sınır tanımamış, milyonlarca insanın canına bu nedenle acımasızca kıymışlardı.Faşist Mussolini’den Darwinist KatliamlarEvrim teorisinin faşizme verdiği destek Almanya ve Hitler’le sınırlı kalmadı. Nasıl Hitler, Darwinizm’i kullanarak politikasını belirlediyse, çağdaşı ve müttefiki Benito Mussolini de İtalya’yı emperyalist ve faşist temeller üzerine oturtmak için aynı Darwinist kavramlardan ve iddialardan faydalandı. Şiddetin tarihte itici güç olduğuna ve savaşın devrim getireceğine inanan Mussolini tam bir Darwinistti. İmparatorluğunun zayıflamasını, sözde “Evrimin en önemli itici gücü olan savaştan kaçmaya çalışmasına” bağlıyordu.20Diğer Darwinist-Faşistler gibi Mussolini’nin de savaşçı, saldırgan, baskıcı politikaları birçok insanın katledilmesine, evsiz, ailesiz kalmasına ve ülkenin harap olmasına neden oldu. “Kara Gömlekliler” adını verdiği her türlü şiddet ve zorbalık eylemini gerçekleştiren yarı askeri birlikler oluşturdu. Kara gömlekliler vasıtasıyla sadece kendi ülkesinde değil, diğer ülkelerde de şiddet ve baskı uyguladı. 1935 yılında Etiyopya’yı işgal ederek 1941 yılına kadar 15 bin insanı katlettirdi. Etiyopya işgalini, Darwinizm’in ırkçı görüşleriyle destekleyerek kendince makul göstermekten de geri kalmadı. Mussolini’nin sapkın bakış açısına göre Etiyopyalılar siyah ırktan oldukları için aşağıydılar ve İtalyanlar gibi üstün bir ırk tarafından yönetilmek onlar için bir şeref olmalıydı. Diğer yandan 3 Ekim 1911 yılında, İtalya’nın Libya’yı işgal etmesiyle başlayan ve Müslümanlara karşı yapılan zulmü devam ettirdi, hatta Müslümanlara yönelik saldırıları daha da artırdı. İşgal ancak Mussolini’nin ölümü ile 10 Şubat 1947 yılında yapılan bir anlaşma ile sona erdi. Bu süre içinde 1,5 milyon Müslüman acımasızca katledildi, yüz binlercesi de yaralandı.Hitler ve Mussolini örneklerinde görüldüğü gibi, güçlülerin ve zalimlerin haklı ve üstün olduğu, kaba kuvvetin, şiddetin, saldırının ve savaşın gelişmenin ve başarının tek yolu olarak görüldüğü faşizm, Darwin’in “Güçlü olan yaşar, zayıflar ölür, yaşamak için kıyasıya mücadele gerekir” yalanlarının bir uygulamasıydı ve milyonlarca insana eziyet edilmesine neden oldu.Darwinizm’in, ‘doğanın bir mücadele ve çatışma yeri olduğu’ yalanı toplumlara uygulandığında, sonuç acı, kan ve gözyaşı olmuştur.Milyonların Hayatını Kaybettiği II. Dünya Savaşı, Darwinizm’in EseridirFaşist ideologlar, Darwinizm’den aldıkları ilhamla savaşı da kendilerince bir gereklilik olarak görmüşlerdi. Ve bu iddiayla II. Dünya Savaşı’nı başlatmış, gerek kendi halklarına, gerekse diğer dünya halklarına çok çeşitli acılar yaşatmışlardı. Bu açıdan II. Dünya Savaşı’nda yaşanan acıların başlıca sorumluları arasında Charles Darwin’in de bulunduğunu söylemek son derece doğru bir tespit olacaktır. Prof. Dr. Jerry Bergman, Darwinizm’in II. Dünya Savaşı’nın üzerindeki etkisi hakkında şöyle bir tespitte bulunmaktadır:Darwinist fikirlerin Alman düşünce sistemi ve uygulaması üzerinde çok büyük bir etkiye sahip olduğuna dair deliller çok açıktır… Aslında Darwinist fikirlerin II. Dünya Savaşı’nın çıkması, 40 milyon insanın ölümü ve yaklaşık olarak 6 trilyon doların kaybedilmesinde çok büyük bir etkisi vardı. Evrimin gerçek olduğuna kesin olarak inanan Hitler kendisini insanoğlunun modern kurtarıcısı olarak görmüştü… Daha üstün bir ırk üretmek suretiyle, dünya Hitler’e, insanlığı evrimin daha üst bir seviyesine çıkarmış olan adam olarak bakacaktı.21Elbette Darwin teorisini ortaya atmadan önce de dünyada sayısız savaş yaşanmıştır. Ancak, evrim teorisinin etkisiyle savaş ilk kez, bilim tarafından sahte bir onay görmüş ve desteklenmişti. Max Nordau, Amerika’da geniş bir yankı uyandıran “The Philosophy and Morals of War” (Savaşın Felsefesi ve Ahlakı) isimli makalesinde Darwin’in savaşlar konusunda oynadığı kötü role şöyle dikkat çekiyordu:Tüm savaş taraftarlarının en büyük otoritesi Darwin’dir. Evrim teorisi ilan edildiğinden beri doğal barbarlıklarını Darwin ismiyle kapatarak, sahip oldukları zalim içgüdülerinin bilimin son sözü olduğunu iddia etmektedirler.22Darwinizm, savaşla sonuçlanacak her türlü fikri ve sözde bilimsel zemini hazırlamış ve savaşı insanlığın yücelmesinin vazgeçilmez bir şartı olarak gören despotlar, milyonlarca insanın katledilmesine sebep olmuşlardır. Darwinizm’in zemin hazırladığı vahşetler gerek tarihçiler, gerek sosyologlar, gerekse bizzat evrimciler tarafından açık bir şekilde dile getirilirken, barış, sevgi ve hoşgörü dini olan İslam ile Darwinizm’i uzlaştırmaya çalışmanın çok büyük bir yanılgı olduğu açıktır. Müslümanlar böyle bir yanılgıya düşmekten şiddetle kaçınmalı, masum insanların acımasızca katledilmesini kendince meşrulaştıran bir ideolojiye karşı, açık ve net olarak fikren mücadele etmekten çekinmemelidir.19. yüzyılda Darwin canlılığın yaratılmadığı, tesadüfen oluştuğu ve insanın hayvanlarla ortak bir atadan tesadüfler sonucunda meydana gelmiş olan en gelişmiş organizma olduğu yalanını ortaya attığında, belki çoğu kimse bu iddianın sonuçlarını tahmin edememişti. Ancak 20. yüzyılda bu iddianın sonucu çok acı tecrübelerle yaşandı. İnsanları kendilerince gelişmiş bir hayvan gibi görenler, zayıf olanların üzerine basarak yükselmekten, hasta ve zayıf olanları bir şekilde yok etmekten, farklı ve aşağı gördükleri ırkları ortadan kaldırmak için katliamlar yapmaktan hiç çekinmediler.Günümüzün Darwinizm Uygulayıcıları: Neo-NazilerHitler, Mussolini gibi faşist liderler ve onlara bağlı olan Nazi örgütlenmeleri (SA, SS, Gestapo vs.) veya Mussolini’nin “Kara Gömleklileri” bugün tarihe karışmış gibi görünseler de, onların fikirlerini izleyen neo-faşist örgütler hala faaliyet halindeler. Özellikle son yıllarda, Avrupa’nın birçok ülkesinde ırkçı ve faşist hareketler yeni bir uyanış içindeler. Bu hareketlerin en başında ise Almanya’daki Neo-Naziler geliyor. Neo-Naziler, işsiz-güçsüz sokak serserilerinden, uyuşturucu müptelalarından, cani ruhlu insanlardan oluşmaktadır ve faşist karakterin tüm özelliklerini üzerlerinde taşımaktadır.Neo-Naziler de aynı Hitler ve diğer Naziler gibi Darwinist anlayışı benimsemişlerdir. Nazi ve ırkçılık propagandası amacıyla hazırladıkları internet sayfalarında, Darwin’in sözleri ve Darwin’e yönelttikleri methiyeler yer almaktadır. Sayfalarında, Darwinizm’in kabul edilmesi gereken bir teori olduğunu öne sürmektedirler.Darwin’in ve Hitler gibi faşistlerin mirasçıları olan bu gruplar saldırılarına ve katliamlarına hala devam etmektedirler. Bu insanlıktan çıkmış güruhların eylemlerinin önüne geçmekte ise adli tedbirler yeterli olmamaktadır. Bu zulme kesin olarak dur demenin yolu, adli tedbirlerin yanı sıra ciddi anlamda bir fikri mücadele yürütmektir. Irkçılığı bir doğa kanunu olarak gören bu insanların, Darwinizm, ilmi olarak çürütülmediği sürece, yaptıkları zulümler de son bulmayacaktır.Komünist Liderler İçin Darwinizm Bir Devlet Politikasıdır20. yüzyılda insanlığa en çok zarar getiren ideoloji kuşkusuz komünizmdi. Karl Marx ve Friedrich Engels adlı iki Alman filozof tarafından 19. yüzyılda tarihi zirvesine ulaşan komünizm, tüm dünyada Nazilerin ve emperyalist devletlerin soykırımlarını dahi geride bıracak kadar çok kan döktü. Masum insanların canına kıydı, insanlar arasında dehşet, korku ve ümitsizlik yaydı. Her ne kadar 1991 yılında komünizmin yıkıldığı kabul edilse de, arkasında bıraktığı enkaz hala durmaktadır. Bugün hala, komünizmin ve Marksizmin karanlık yüzü ve insanları din ahlakından uzaklaştıran materyalist felsefesi, bir zamanlar komünizmin hakim olduğu toplumlar üzerindeki etkisini devam ettirmektedir.Türlerin Kökeni20. yüzyılda dünyanın dört bir köşesinde terör estiren bu ideoloji, aslında antik çağdan beri var olan bir düşünceyi temsil ediyordu. Bu düşünce, materyalist yani maddeyi tek değer olarak gören felsefe idi. Komünizm, bu felsefe üzerine bina edilerek, 19. yüzyılda dünya gündemine getirildi. Komünizmin fikir babaları Marx ve Engels, materyalist felsefeyi “diyalektik” adı verilen yeni bir yöntemle açıklamaya çalıştılar. Diyalektik, evrendeki tüm gelişmenin, çatışma sayesinde elde edildiği varsayımıydı. Marx ve Engels, bu varsayıma dayanarak tüm dünya tarihini yorumlamaya giriştiler. Marx, insanlık tarihinin bir çatışmadan ibaret olduğunu, mevcut çatışmanın işçiler ve kapitalistler arasında geçtiğini ve yakında işçilerin ayaklanıp komünist bir devrim yapacaklarını iddia ediyordu.Komünizmin iki kurucusunun en belirgin özellikleri ise, her materyalist gibi Allah inancına büyük bir düşmanlık beslemeleriydi. Her ikisi de koyu birer ateist olan Marx ve Engels, dini inançların yok edilmesini komünizm açısından zorunlu görüyorlardı. Ancak Marx’ın ve Engels’in önemli bir eksikleri vardı; daha geniş bir kitleyi etkileri altına alabilmek için ideolojilerine bilimsel bir görünüm vermeleri gerekiyordu. İşte 20. yüzyılda yaşanan acılara, kaosa, toplu kıyımlara, kardeşi kardeşe kırdıran eylemlere ve bölücülüğe imza atan tehlikeli ittifak, bu noktada ortaya çıktı. Darwin’in, Türlerin Kökeni adlı kitabında öne sürdüğü temel iddialar, Marx ve Engels’in aradıkları açıklamalardı. Darwin, canlıların “yaşam mücadelesi” sonucunda, yani “diyalektik bir çatışma”yla ortaya çıktıklarını iddia ediyordu. Dahası, yaratılışı inkar ederek dini inançları reddediyordu. Bu, Marx ve Engels için bulunmaz bir fırsattı.Darwinizm, komünizm için o kadar büyük bir önem taşıyordu ki, Engels, Darwin’in kitabı yayınlanır yayınlanmaz Marx’a şöyle yazdı: “Şu anda kitabını okumakta olduğum Darwin, tek kelimeyle muhteşem”.23 Marx ise 19 Aralık 1860 tarihinde Engels’e yazdığı cevabında şöyle diyordu: “Bizim görüşlerimizin doğal tarih temelini içeren kitap, işte budur.”24 Marx, bir başka sosyalist dostu Lasalle’a 16 Ocak 1861’de yazdığı mektupta ise, “Darwin’in yapıtı büyük bir yapıttır. Tarihteki sınıf mücadelesinin doğa bilimleri açısından temelini oluşturuyor.”25 diyerek, evrim teorisinin komünizm için önemini açıklıyordu.Yaklaşık 100 yıldır dünyayı kana bulayan komünist ideoloji, her zaman Darwinizm’le içiçe oldu. Bugün de hala komünistler, Darwinizm’in en önde gelen savunucuları konumundadır. Hemen her ülkede, evrim teorisini ısrarla savunan çevrelere bakıldığında, Marksistlerin hep en ön safta oldukları görülür. Çünkü evrim teorisi, Karl Marx’ın söylediği gibi, doğa bilimleri açısından komünist ideolojinin temelini oluşturmaktadır ve komünizmin dinsizliğine en önemli sahte bilimsel desteği vermektedir.Marx, Darwin’e olan sempatisini ise en önemli eseri olan Das Kapital’i Darwin’e ithaf ederek göstermişti. Kitabın Almanca baskısına el yazısıyla şöyle yazmıştı: “Charles Darwin’e, gerçek bir hayranı olan Karl Marx’tan”.26Engels de, Darwin’e olan hayranlığını farklı bir yerde şöyle ifade ediyordu:Tabiat metafizik olarak değil, diyalektik olarak işlemektedir. Bununla ilgili olarak herkesten önce Charles Darwin’in adı anılmalıdır.27Engels, Darwin’i, Marx ile eş tutacak şekilde kendince övüyor ve “Darwin nasıl organik doğadaki evrim yasasını keşfettiyse, Marx da insanoğlunun tarihindeki evrim yasasını keşfetti” diyordu.28 Marksizm-Darwinizm bağlantısı bugün herkesçe kabul edilen çok açık bir gerçektir. Karl Marx’ın hayatını anlatan kitaplarda dahi bu bağlantı mutlaka belirtilmektedir. Örneğin, Karl Marx biyografisinde bu bağlantı şöyle tarif edilir:Darwinizm, Marksist felsefeyi destekleyen, gerçekliğini kanıtlayan ve geliştiren bir dizi gerçeği takdim etti. Darwinist evrimci fikirlerin yayılması, toplumda bir bütün olarak Marksist düşüncelerin emekçi halk tarafından kavranılması için elverişli zemin yarattı� Marx, Engels ve Lenin, Darwin’in düşüncelerine büyük değer verdiler ve bunların taşıdığı büyük bilimsel öneme işaret ettiler, böylelikle bu düşüncelerin yaygınlaşmasına hız kazandırdılar.29Tarihin en azılı katillerinden biri olan Mao da, koyu bir Darwinistti. Mao’nun emirleri doğrultusunda 10 milyona yakın insan doğrudan öldürüldü, ona itaat etmeyen 20 milyona yakın insan ise cezaevlerinde yaşamlarını kaybetti. Mao, kurduğu bu düzenin felsefi dayanağını ise, “Çin sosyalizminin temeli, Darwin’e ve Evrim Teorisi’ne dayanmaktadır” diyerek açıkça belirtmişti.30 Bir Marksist, ateist ve evrimci olan Mao, “ileriye doğru büyük sıçrama” olarak isimlendirdiği hareketin okuma materyallerinin Charles Darwin’in eserleri ve ayrıca evrim teorisini destekleyen diğer materyaller olacağı emrini vermiştir.31 Çin komünistleri 1950’lerde iktidara geldiklerinde evrim teorisini ideolojilerinin temeli olarak aldılar. Hatta Çinli entelektüeller evrim teorisini çok önceden kabul etmişlerdi bile:19. yüzyılda Batı, Çin’i, izole olan ve eski gelenekleri sürdüren bir uyuyan dev olarak görüyordu. Çok az Avrupalı, Çinli entelektüellerin Darwin’in evrim teorisini hevesle benimsediklerini ve değişim için ümid vaat ettiğini kavradıklarını anladı. Çinli yazar Hu Shih’e göre 1898’de Thomas Huxley’in Evrim ve Etik kitabı yayımlandığında Çinli entellektüeller tarafından hızla onaylandı. Zengin kişiler ucuz Çin yayımlarına sponsorluk ettiler, böylece kitlelere geniş bir şekilde yayılabildi.32Tüm bu bilgiler, Darwinizm karşısında pasif ve aciz bir yaklaşım sergileyen, bu sapkın teoriyle yapılan fikri mücadeleyi gereksiz gören ya da görmezden gelenlerin ne kadar büyük bir yanılgı içinde olduklarını bir kez daha göstermektedir. Darwinizm’i kendilerince zararsız bilimsel bir teori olarak görenler, komünist ideolojinin temel dayanak noktası olan, tüm Marksist ideologların cansiperane destekledikleri bir teoriyle karşı karşıya olduklarını unutmamalıdırlar. Marksist, Leninist ve Maocu yayınların ve liderlerin dillerinden düşürmedikleri, hayatın her alanına uygulamaya çalıştıkları evrim teorisini İslam’la bağdaştırmaya çalışanların, ne kadar büyük bir aldanış içinde olduklarını fark etmelerinin en kolay yolu ise, bu teorinin gerçek yüzüne gözlerini kapamamaları olacaktır.Darwinist Komünizmin Acı BilançosuDarwinist-materyalist görüşü benimseyen teröristler, sözde ilkel ataları olduğunu iddia ettikleri hayvanlar gibi dağlara çıktılar, mağaralarda çok kötü koşullarda yaşadılar. Hiç düşünmeden adam öldürebildiler, bebeklerin, yaşlıların, masumların canlarına kıyabildiler. Kendilerini ve diğer insanları, Allah’ın yarattığı, ruha, akla, vicdana ve anlayışa sahip varlıklar olarak görmedikleri için, hayvanın hayvana yaptığını, birbirlerine yaptılar. Komünizmin kanlı bilançosu, Komünizmin Kara Kitabı adlı eserde şöyle özetlenmektedir:SSCB, 20 milyon ölüÇin, 65 milyon ölüVietnam, 1 milyon ölüKuzey Kore, 2 milyon ölüKamboçya, 2 milyon ölüDoğu Avrupa, 1 milyon ölüLatin Amerika,150 bin ölüAfrika,1,7 milyon ölüAfganistan, 1,5 milyon ölüUluslararası komünist hareket ve iktidarda olmayan komünist partiler,10.000 civarında ölüToplam ölü sayısı 100 milyona yaklaşmaktadır.”33Komünizmin ve materyalizmin din düşmanlığı ise, Bolşevik ihtilali ve sonrasında tüm şiddetiyle kendini gösterdi. Stalin’in yıktırdığı onlarca kilise ve cami, komünizmin din düşmanlığının göstergelerinden sadece bir tanesiydi. Toplumun büyük çoğunluğu dindar olmasına rağmen, insanların ibadetlerini yerine getirmeleri engelleniyordu. Hıristiyanların kiliseye gittikleri pazar gününü devreden çıkarmak için ortak tatil günü kavramı kaldırıldı. Herkes beş gün çalışacak, herhangi bir gün tatil yapacaktı. 1936 yılına gelindiğinde camilerin % 65’i, kiliselerin % 70’i yakılıp yıkılmıştı. Arnavutluk’un komünist lideri ve dinsizliği ile tanınan Enver Hoca 1967’de Arnavutluk’u dünyanın ilk dinsiz ülkesi ilan etti. Din adamları sebepsiz yere gözaltına alındılar, bir kısmı gözaltındayken öldürüldü. 1948 yılında iki piskopos 5000 din adamı ile birlikte kurşuna dizildi. Aynı şekilde Müslümanlar da öldürülüyorlardı. Ülkenin Nendori gazetesi de, 327’si Katolik mabet olmak üzere, toplam 2 bin 169 cami ve kilisenin kapatıldığını duyurdu.Bugün diyalektik materyalizm ve komünizm görünürde çökmüş gibidir. Ancak bu bir aldatmacadır. Çünkü bu düşünce farklı isimler altında dünyanın birçok ülkesinde sinsice faaliyetlerini sürdürmekte, hatta ülkemizde bölücü terörü bizzat organize etmektedir. Dolayısıyla, materyalizmin gizlice faaliyet gösteriyor olması vicdan ve akıl sahibi insanları gevşekliğe sürüklememelidir. Bu tehlikeli ideolojilerle ve bu ideolojilerin destekçisi olan Darwinizm’le ilmi mücadele şarttır.Darwinizm, Vahşeti Kendince Meşru Gören Bireyler YetiştirirKomünizm de faşizm de insanlık düşmanıdır. Yakıp yıkmayı, insanlara korku, endişe, elem, dehşet yaşatmayı, kendi ülkesinin askerine, polisine saldırmayı, masumları göz kırpmadan öldürmeyi emreder. Hem faşist hem de komünist rejim ve örgütlere ortak bir psikoloji hakimdir: Bu sistemde, insani duygular, acıma, insaf etme, vicdan gibi hisler tamamen yok edilir. İnsan toplumları, vahşi hayvanların yaşamak ve beslenmek savaştıkları katliam arenalarına dönüştürülür. Nasıl vahşi bir hayvan besin ve yerleşim yeri elde etmek için kendi türüyle kıyasıya bir çatışmaya girerse, insanların da aynı şekilde “hayvanlar” gibi davranmaları öngörülür. Çünkü Darwin’in dogması, onlara aslında bir hayvan olduklarını ve hayvanlar nasıl yaşam için mücadele ediyorlarsa kendilerinin de öyle davranması gerektiğini öğretmektedir.P.J. Darlington, bir evrimci olarak, Evolution For Naturalists (Natüralistler İçin Evrim) isimli kitabında vahşetin, evrim teorisinin doğal bir sonucu olduğuna ve hatta bunun meşru görülmesi gerektiğine dair batıl inancını şöyle itiraf eder:Birinci nokta bencillik ve vahşet içimizdeki doğal bir şeydir, en uzak atamızdan bize miras kalmıştır� O zaman vahşilik insanlar için normaldir; evrimin bir ürünüdür.34Bir evrimcinin bu itirafından da anlaşıldığı üzere, Darwin’in evrim teorisini yol gösterici olarak kabul eden ideolojilerin, diğer insanları hayvan olarak algılaması, onlara hayvanlara uygun gördüğü muameleler göstermesi, onlara zulmetmesi kendilerince son derece doğaldır. Çünkü bu kişi, Darwinist ideolojiyi benimseyerek, bir Yaratıcımız olduğunu, kendisinin yeryüzünde bulunuş amacını ve ahirette dünyada yaptıklarından dolayı Allah’ın huzurunda hesap vereceğini unutur. Bunun sonucu olarak da Allah korkusu ortadan kalkan her insan gibi, yalnızca kendi çıkarlarını düşünen bir bencil, acımasız bir zalim, hatta gözü dönmüş bir katil haline gelir.Gençlerini Darwinist ve materyalist ideolojiyle yetiştiren bazı Batılı milletler, 150 yıldır “komünist”, “faşist” veya “neo-nazi” diye bilinen saldırgan ve acımasız insanlar üretmektedirler. Sonra da kendi ürettikleri bu suç makinelerinin kan dökmesini, devletine ve milletine düşman olmasını engelleyememektedirler. Bu ülkelerin en büyük hatası, önce Darwinist eğitimle bu suç makinelerini üretmek, sonra da bunları nasıl dizginleyeceklerini düşünerek çaresizce yollar aramaktır.Oysa yapılması gereken açıktır: Darwinizm ilmi mücadeleyle fikren ortadan kaldırılmalıdır. Bunun yolu ise Darwinist eğitimden vazgeçmek, insanlara sorumsuz bir hayvan olmadıklarını, Allah’ın yarattığı, ruh sahibi, ahirette yaptıklarından hesap verecek bireyler olduklarını anlatmaktır.Zararlı ideolojilerin kökeni olan Darwinizm’in fikren çökertilmesiyle, ortada sadece tek bir gerçek kalacaktır. O da, tüm insanları ve kainatı Allah’ın yarattığı gerçeğidir. Bunu anlayan insanlar, samimi olarak din ahlakına yöneleceklerdir. İnsanların din ahlakına yönelmesiyle, yeryüzündeki acılar, sıkıntılar, katliamlar, belalar, adaletsizlikler, yoksulluklar gidecek, aydınlık, ferahlık, zenginlik, bolluk, sağlık, bereket gelecektir. Bunun içinse batıl olan, insanlığa zarar getiren her fikrin, hak olan, insanlığa güzellik getirecek olan fikirle çürütülmesi ve mağlup edilmesi gerekir. Taşa karşılık taş atmak, yumruğa karşı yumrukla cevap vermek, saldırgana karşı saldırgan olmak çözüm değildir. Çözüm, bunları yapanların fikirlerini çökertmek ve yerine koymaları gereken tek doğruyu sabırla ve güzellikle onlara anlatmaktır.Çatışmaların, anarşinin, terörün, ayaklanmaların, kargaşanın, zulmün, vahşetin, acımasızlığın, mazlumları ezmenin hayatın kaçınılmaz gerçekleri olduğunu düşünenler yanılmaktadır. İnsanlar arasında doğal olan, barışın, huzurun, güvenliğin, kardeşliğin, dostluğun, samimiyetin, hoşgörünün, sevecenliğin, şefkatin, anlayışın, hürmetin hakim olduğu ortamlardır. Bu da ancak Darwinizm’in fikren ortadan kaldırılması ve din ahlakının hakim olmasıyla sağlanabilir.Ahlaki Dejenerasyon Darwinist Hayat Görüşünün Bir SonucudurDarwinizm’in dünya üzerindeki etkisini küçümseyen ya da görmezden gelenler, insanların din ahlakından uzaklaşıp, dinsizliğe yönelmelerinin gerçek nedenlerinin de farkında değildirler. Oysa Darwinizm’in insanlığa getirdiği en büyük bela hiç kuşkusuz, insanları dinsizliğe sürüklemesidir. Çünkü din ahlakından uzaklaşmış toplumlarda, kısa sürede şiddetli bir ahlaki ve manevi yıkım oluşur. Günümüz toplumlarında da bu durumun örnekleri görülmektedir.Günümüzde Darwinizm’i bilinçli olarak savunan insanların sayısı çok fazla değildir. Ancak bu kısıtlı azınlık, toplumsal hayata hemen her alanda yön veren kişilerdir ve kendi dünya görüşlerini büyük bir kitleye telkin etme imkanları vardır. Örneğin üniversitelerin öğretim görevlilerinin çoğunluğu, sinema yönetmenlerinin büyük bir bölümü, dünyaca tanınan yayınevlerinin, gazete ve dergilerin editörleri ve yazarları ağırlıklı olarak materyalist ve Darwinisttirler. Dolayısıyla bu kesimin hitap ettiği kitleler de, onların telkinlerini almakta, onların evrimci ve din ahlakına uygun olmayan düşüncelerini benimsemektedirler. Sonuç olarak da ortaya bu batıl fikirlerin yaygın olarak kabul gördüğü toplumlar çıkmaktadır.Darwinistlerin sosyal yaşamdaki bu geniş çaplı hakimiyeti, insanlar üzerinde adeta çok güçlü bir “hipnoz” etkisi oluşturmaktadır. Özellikle de gençler, Darwinist ve materyalist telkinlere kolayca kapılabilmektedir. Okudukları dergiler, kitaplar, seyrettikleri filmler, izledikleri tiyatrolar veya müzik klipleri, dinledikleri şarkıların sözleri ve en önemlisi okulda aldıkları eğitim aracılığıyla gençlerin dünyaya bakış açılarını ve düşünce yapılarını yönlendirmek son derece kolay olmaktadır. Nitekim, insanların evrim teorisini, bütün aldatmacalarına ve bilimsellikten uzak yapısına rağmen, 150 yıldır bilimsel bir gerçek zannetmelerinin nedeni de Darwinistlerin bu yoğun propagandasıdır.Vurgulanması gereken bir diğer önemli konu ise günümüzde dinsizliğin propagandasının genelde açıkça yapılmamasıdır. Söz konusu ateist, materyalist çevrelerin dini konularla veya dindarlığıyla tanınan insanlarla kendilerince alay etmeleri, şarkı sözlerinde, romanlarda, filmlerde, gazete başlıklarında, fıkralarda Allah’a, kadere ve dine yönelik saygıya uygun olmayan sözleri kullanmaları (Allah’ı tenzih ederiz), bu sinsi yöntemlerden sadece birkaçıdır.Darwinizm’in konuları ise, dinsizlik propagandasının en sık kullanılan malzemeleridir. En ilgisiz konularda dahi, atalarımızın maymunlarla ortak olduğu yalanı sık sık vurgulanır. İnsan psikolojisinin tahlilinde bile evrim teorisinin iddiaları, satır aralarında verilir. Böylece, sorulduğunda Allah’a ve dine inandığını söylese bile, aslında dini, ahireti, ahlaki sorumlulukları kendilerince hafife alan (Allah’ı tenzih ederiz), düşünmeyen, Allah’tan korkmayan ve gerçekte de O’na inanmayan insan toplulukları oluşur. Allah korkusuna ve imana sahip olmayan insanlar ise, hiçbir konuda sınır tanımaz ve ataları olduğunu zannettikleri hayvanlarla benzer bir hayat yaşamaya başlarlar. Örneğin Allah’tan korkup sakınmayan insanların iffetlerini korumaları beklenemez; çünkü bunun için riayet etmeleri gereken bir sınır olmadığını düşünürler. Diğer insanların gözünden saklandıkları sürece her türlü ahlaksızlığı yapabilirler. Nitekim günümüzde dünya çapında özellikle gençler arasında ve toplumların belirli kesimlerinde, giderek sınırı daha da aşan, ahlaki değerleri göz ardı eden bir anlayışın yaygınlaşması, insanların Darwinist telkinler sonucu din ahlakından uzaklaşmalarının bir sonucudur. Kendilerini başıboş bırakılmış gören ve kimseye hesap vermeyeceklerini zanneden insanlar, her geçen gün daha da dejenere bir yapı göstermektedirler. Zina, bazı yayın organlarının neredeyse överek ve özendirerek anlattığı, hatta herkesi davet ettiği, kimse tarafından garipsenmeyen bir fiil haline gelmiştir. Dikkatli incelenirse, cinayetin, fuhuşun, dolandırıcılığın, sahtekarlığın her türlüsü, rüşvet almak, rüşvet vermek, yalan söylemek; kısacası bilinen tüm ahlaksızca davranışların temelinde dinsizlik olduğu görülür. Bu dinsizliğin yayılma yöntemlerinin en etkilisi ise, Darwinizm’in “başıboş, tesadüfler sonucu oluşmuş insan” yalanının toplumlara ısrarla telkin edilmesidir.The Lie: Evolution (Bir Yalan: Evrim) isimli kitabın yazarı Ken Ham, Darwinizm’in sebep olduğu dinsizliğe dikkat çekerek şöyle demektedir:Eğer Allah’ı inkar eder ve dini inançların yerine şans ve rastlantılarla dolu olan başka bir inanç koyarsanız, yanlış ve doğru için bir temel kalmaz. Kurallar, siz nasıl yapmak isterseniz öyle olur. Mutlaklık yoktur, tutulması gereken prensipler yoktur. İnsanlar kendi kurallarını yazarlar.35Burada şu gerçeği hatırlatmak gerekir: Bazı kimseler, insanların kendi koydukları kurallarla da ahlaki değerlerin korunabileceğini, toplumsal düzenin sağlanabileceğini düşünebilirler. Ancak bu doğru bir tespit değildir. Elbette, toplum düzenini sağlayan kanunlar ve kurallar olması şarttır. Ve bu kurallar, ahlaki değerlerin muhafaza edilmesinde yardımcı olurlar. Ancak bu kurallara tam anlamıyla uyulması, düzenin herkesin razı ve rahat olacağı şekilde korunması ancak Allah’a ve ahiret gününe imanın getirdiği güzel ahlakla mümkündür.Theodious Dobzhansky de, Darwinizm’in ahlaki dejenerasyona zemin hazırladığını kabul eden Darwinistlerden biridir. Darwinizm’in temeli olan “doğal seleksiyon” düşüncesinin toplumların ahlaki değerlerini zayıflattığını şöyle ifade eder:Doğal Seleksiyon egoizmi, zevk düşkünlüğünü, cesaret yerine korkaklığı, sahtekarlığı ve istismarı tercih eder. Toplum etiği ise “doğal” tavırları yasaklar ve bunların aksi olan nezaket, cömertlik ve hatta diğerlerinin, toplumun, milletin ve nihayet tüm insanlığın iyiliği için kendini feda etmek gibi özellikleri yüceltir. 36Dobzhansky’nin sözleri çok önemli bir gerçeğe dikkat çekmektedir: Cömertlik, fedakarlık, vefa, sadakat, yardımseverlik gibi güzel ahlak özellikleri Darwinist zihniyetin asla kabul etmeyeceği erdemlerdir. Çünkü Darwinizm bunları sözde evrimi geriletici birer engel gibi görür. Darwinizm’e göre, hayali evrim sürecinin devam edebilmesi için insanlar acımasız, bencil, sevgisiz, vefasız olmak zorundadır. Böyle bir anlayışın yaygın kabul gördüğü bir toplumda huzurdan, güvenden ve istikrardan bahsetmenin imkansız olduğu ise açıktır.Nitekim dikkatli bir gözle incelendiğinde, Darwinist zihniyetin neden olduğu derin tahribatın izleri hemen fark edilebilir. İnsanların, yardımlaşma, fedakarlık, saygı ve sevgi bağları olmadan, birbirlerinden kopuk yaşamalarının, sözde ilerlemenin ve uygarlaşmanın bir sonucu olduğu toplumlara telkin edilmektedir. Daha fazla üretim ve gelişme için böyle bir sonuca katlanılması gerektiği yalanı sık sık tekrarlanmaktadır. Gerçekte ise bu, gelişmenin ve uygarlığın değil, insanların kendilerini “hayvan seviyesi”ne getirmelerinin bir sonucudur. Oysa insan, Allah’ın akıl, bilinç, vicdan ve ruh sahibi olarak yarattığı, tüm diğer canlılardan bu özellikleri ile tamamen ayrılan bir varlıktır. Ancak Darwinist-materyalist ahlakın büyüsü altındaki bazı insanlar bu özelliklerini unuturlar ve çoğu zaman hayvanlarda dahi görülmeyecek basitliklere, ahlaksızlıklara, vicdansızlıklara ve şuursuzluklara tenezzül ederler. Sonra da “Bizim soyumuz zaten hayvan, bunlar da onlardan kalan genetik miras” diyerek, kendi iradesizliklerine ve şuursuzluklarına sözde bilimsel bir zemin hazırlarlar.Birçok Darwinist davranış bilimci, bu çarpık mantıktan yola çıkarak, insanların suça eğilim göstermelerinin nedeninin, hayvan olan atalarından kendilerine kalan bir miras olduğunu iddia etmektedir. Evrimci Stephen Jay Gould, Ever Since Darwin (Darwin’den Bu Yana) isimli kitabında ilk olarak İtalyan fizikçi Lombroso tarafından öne sürülen bu iddiayı şöyle aktarır:Suçluluğa ilişkin biyolojik kuramlar pek yeni sayılmazdı, ama Cesare Lombroso (İtalyan bir hekim) bu tartışmaya yepyeni, evrimsel bir yön verdi. Doğuştan suçlular sadece zihinsel dengesi bozuk ya da hasta değillerdi; daha önceki bir evrimsel aşamaya geri düşmüş, sözcüğün tam anlamıyla soya çekmişlerdi. İlkel ve maymunsu atalarımızın kalıtsal özellikleri genetik repertuarımızda korunur. Bazı bireyler normalden çok fazla atasal özelliğe sahip olarak doğar. Davranışları geçmişin bazı yabanıl toplumları için uygun olsa bile, bugün bu davranışlara suç diyoruz. Doğuştan suçluya acıyabiliriz çünkü kendine hakim olamaz…37Yani Darwinistler’in iddialarına göre, bir insanın diğerini öldürmesi, ona acı çektirmesi, hırsızlık yapması, kavga çıkarması, ona, sözde maymun atalarından genetik olarak aktarılmış bir mirastır. Dolayısıyla bu asılsız iddiaya göre, işlediği suçlar o insana ait değildir ve mazur görülmelidir. Bu akıl ve mantık dışı iddialardan da anlaşıldığı gibi, Darwinist düşünce, insanın sahip olduğu vicdanı, iradeyi, karar verme, muhakeme etme yeteneklerini tamamen hiçe sayar ve insanı, aynı hayvanlar gibi içgüdüleriyle hareket eden, akılsız bir mahluk olarak kabul eder. Bu sapkın anlayış, vahşi bir aslan nasıl içindeki saldırganlığı dizginleyemez, öfkesini yenerek, affederek, sabır göstererek erdemli bir tavır gösteremezse, insanın da aynı şekilde davranacağını iddia eder. Böyle insanların barındığı bir toplumun huzursuz, güvensiz, kargaşa, kavga, çatışma içinde olacağı aşikardır.Darwinistlere ve materyalistlerin yanılgılarına göre tüm evren, insanlar da dahil olmak üzere kaosun ve rastlantıların eseridir. Bu batıl anlayışın toplumlara telkin edilmesiyle, başıboş olduğunu zanneden, sorumsuz insanlar oluşur. Amacı olmayan bir insan ise düşünmez, kendisini geliştirmeyi hedef edinmez; umursuzdur, alaycıdır, vurdumduymazdır, hiçbir şeyden etkilenmez, vicdanını kullanmaz, hiçbir sınır ve kural tanımaz. Sahip olduğu hiçbir erdem ve güzellik olmaz. O da kendi sapkın anlayışına göre, kendisi gibi gelişmiş bir hayvan olan diğer varlıkların yaptığı şekilde bu dünyada besinini bulabilmeli, çoğalabilmeli, bazı ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, mümkün olduğunca zevk ve eğlencesine bakarak, ölümü beklemelidir. Bu, hayvanlar aleminin yaşantısının insana uyarlanmış bir versiyonudur. Ve dikkat edilirse her ne kadar insanların büyük bir bölümü Darwinizm’in teknik detaylarını bilmese de, Darwinistlerin insanlar için öngördükleri bu hayatı yaşamaktadırlar.Bu insanlar bir yandan da amaçsız ve yok olup gidecek bir hayatı yaşıyor olmaktan dolayı müthiş bir karamsarlığa, kötümserliğe ve ümitsizliğe kapılırlar. Ölümle birlikte herşeyin yok olup hiçlik olacağını düşünmek bu insanların içlerine kapanmalarına, mutsuz olmalarına neden olur. İntiharların, psikolojik sorunların, depresyonların ardında yatan nedenlerden biri de Darwinist büyünün insanların psikolojileri üzerindeki bu olumsuz etkileridir.Tüm kainatı yoktan var eden, sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz’in herşeyi bir amaçla yarattığını unutan ya da göz ardı eden toplumlar, mutlaka ahlaki ve manevi çöküntüye uğramaya mahkumdurlar. Zenginlik, refah, ekonomik kalkınma tek başına bu insanlara hiçbir şekilde huzur ve güvenlik getirmez. Aklının, vicdanının emrettiklerine uymayan, kendisini başıboş ve amaçsız bir varlık olarak gören insanları dünyada mutsuzluğa, ümitsizliğe, karamsarlığa kaptıran çok şey vardır. En önemlisi ise, ölümle birlikte yok olup gideceklerini zanneden bu insanların, öldükten sonra karşılaşacakları asıl hayatı görünce duyacakları pişmanlık, mutsuzluk ve karamsarlıktır. Oysa, Allah’a ve ahiretin varlığına inanan bir insan asıl hayatın, dünyada değil ahirette olduğunun bilincindedir. Daima Allah’ın rızasını ve cennetini kazanmanın ümidini ve sevincini taşır. Her olayda Allah’a tevekkül eder; dolayısıyla hiçbir zaman ümitsizliğe ve karamsarlığa kapılmaz.Görüldüğü gibi Darwinizm’in hedeflediği dünya modelinin İslam ahlakıyla bağdaşması, uyuşması, ikisinin arasında bir orta yol bulunması hiçbir şekilde mümkün değildir. Çünkü ikisi birbirinin tam zıddıdır. İslam dininin insanlara tavsiye ettiği tüm ahlaki değerler, Darwinist ahlak tarafından reddedilmektedir. Darwinizm’de sevgi, şefkat, merhamet, paylaşma, yardımlaşma, ihtiyaç içinde olana yardım etme, fedakarlıkta bulunma sözde bir zaaf olarak kabul edilirken, bu ahlak özellikleri İslam ahlakının temelini oluşturmaktadır. Dolayısıyla kendilerince Darwinizm’i masum göstermeye çalışan, İslam diniyle uzlaşabileceği gibi bir yanılgıya kapılan kimselerin bu konuda bir kez daha derin düşünmeleri, Darwinizm karşısındaki ezik, aciz ve pasif tutumdan vazgeçmeleri gerekmektedir. Gazetelerde, dergilerde, televizyonda gördükleri evrim propagandası yapan programlar, haberler, yazılar, sözde bilim adına yapılmış birer çalışma olmanın çok daha ötesinde bir anlam taşımaktadırlar. Darwinizm lehindeki her bir çalışma, bu konu hakkında bilgisiz olan zihinlere yöneltilmiş zehirli bir ok kadar tehlikelidir. Bu zehirli propagandanın önüne geçmek, tehlikenin büyüklüğünü fark etmek ve bu tehlikeyle olan ilmi mücadeleyi geciktirmemek hayati önem taşımaktadır.Terör, Darwinizm’le Yaşam Sahası BulurSon yıllarda terör dünyanın en güçlü ülkelerini dahi tehdit eder hale gelmiştir. Hiçbir ülke terör saldırılarından yana güvende değildir. Alınan önlemler, çıkarılan yeni kanunlar, artırılan polisiye tedbirler bu tehdidin önünü almaktan çok uzaktır. Artık herkes terörün ne kadar büyük bir bela olduğunun farkındadır, ancak çoğu insan bu belanın ideolojik temelinin Darwinizm olduğunun farkında değildir. Darwinizm’in insanların bilinçaltına aşıladığı “İnsan, çatışan hayvandır” yalanının son derece etkili olduğu açıktır. Darwinizm insanlara bir “dünya görüşü” ve “yöntem” tarif etmektedir. Bu sapkın dünya görüşünün ve yöntemin temel kavramı ise, “kendinden olmayanla çatışmak”tır.Dünya üzerinde farklı inançlar, farklı dünya görüşleri, farklı felsefeler vardır. Bunlar ya kendilerinden olmayanların varlıklarına saygı gösterebilir, onlarla diyalog kurmaya çalışabilir, “insancıl” bir yöntem izleyebilirler. Ya da kendilerinden olmayanlarla çatışmak, kavga etmek, onlara zarar vererek kendi felsefelerine göre avantaj kazanmak yolunu seçebilir, yani “hayvani” davranabilirler.Dünya üzerinde terörün yayılması, bu ikinci yolun tercih edilmesinin bir sonucudur. Dolayısıyla terörle mücadele söz konusu olduğunda da asıl yapılması gereken, terörün temel dayanak noktasını ortadan kaldırmak, yani Darwinizm ile ilmi olarak mücadele etmektir. Darwinizm fikren ortadan kaldırıldığında, sözde bilimsel dayanakları kalmayacağı için terörist örgütlenmeler çöker, terörizm belası da sona erer.Ancak, Darwinizm ayakta tutulmaya devam edildiği, insanlara Darwinist yalanlar telkin edilip öğretildiği müddetçe, terörün son bulması mümkün değildir. Bir yandan okullarda Darwinizm’i öğretip diğer yandan gençlerin terörist örgütlenmelere katılmalarına şaşırmak bir çelişkidir. Zira bir insanın terörist olabilmesi için, önce karşısındakinin insan olmadığına, çatışmanın doğanın kuralı olduğuna, öldürmenin ve katletmenin sözde makul olduğuna, hiç kimseye karşı sorumlu olmadığına inanması, yani Darwinist olması gerekir. Yıllarca şuursuz atomların bir araya gelerek canlılığı meydana getirdiği, kendisinin de bir madde yığını hatta bir tür hayvan olduğu, çatışma olmadan ilerlemenin mümkün olmayacağı aldatmacalarıyla yetişen bir insana, “sevgiden, hoşgörüden, merhametten, barışsever” olmaktan bahsetmenin bir anlamı yoktur. Ya da bu insanın “nasıl olup da acımasızca masumları katledebildiğini” sorgulamak bir sonuç vermez. Bu insandan, başkalarına saygı göstermesini, kanunlara uymasını, devletine itaat etmesini beklemek anlamsızdır.Şunu tekrar etmek gerekir ki, dünyadaki katliamların, hunharca işlenen cinayetlerin, insanlara uygulanan zulmün, terörün, bölücülüğün, din ve devlet düşmanlığının arkasında Darwinizm ve materyalizm eğitimi almış kişiler bulunmaktadır. İşte bu yüzden başta Batı dünyasında olmak üzere, Darwinist eğitime son verilmesi zaruridir. Dünya devletlerinin birçoğu eğitim sistemlerinde materyalizme ve Darwinizm’e önemli bir yer ayırmakta, gençlere bunları öğretmek için milyonlarca dolar harcamaktadırlar. Daha sonra da ülkelerinde meydana gelen terör olaylarıyla mücadele etmek için yine milyonlarca dolar sarf etmektedirler. Okullarında, eğitim kurumlarında, üniversitelerinde Darwinist-materyalist eğitim verilen, televizyonlarında, gazetelerinde Darwinist zihniyet telkin edilen bir ülkede, “Anarşi ve kargaşayla neden başedemiyoruz?” sorusu samimi bir yaklaşım değildir. Önce Darwinist-materyalist eğitim verip, sonra da bu zihniyetin ürünü olan eylemlerinden dolayı insanları sorgulayan dünya devletleri büyük bir çelişki içindedir.Oysa terörü önlemek konusunda samimi iseler, öncelikle anarşizmin ve terörün temelini oluşturan, insanlığa “çatışma”yı, güçlülerin galip geldiği bir “yaşam mücadelesi”ni kendince haklı gösteren materyalist-Darwinist eğitimden vazgeçmelidirler. Milyonlarca doları, materyalizmin ve Darwinizm’in bilimsellikten uzak, hurafelerle dolu, gerçek dışı fikirler olduğunu öğretmek için kullandıkları takdirde, sorun zaten kökten hallolacaktır.Buraya kadar ele aldığımız bilgiler, Darwinizm’in ne kadar büyük bir bela olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir. Bu gerçeklere rağmen, Darwinizm’in bir tehlike oluşturmadığını ya da bittiğini düşünenler, bu yanılgılarını çevrelerinde yaygınlaştıranlar, söz konusu teorinin gelişmesine bilerek ya da bilmeyerek yardımcı olurlar. Çünkü bu şekilde bir bilgi verdiklerinde, toplumda böyle bir tehlike olmadığı kanısı oluşur. Buna bağlı olarak Darwinist propagandaya, sahtekarlık ve telkinlere karşı fikri ve bilimsel bir duyarlılık gelişmez, önlem alınmaz. Buna karşın evrim teorisini savunan insanlar ise köhneleşmiş bilgilerle de olsa kendilerince hazırlık yapmaya devam eder, her fırsatta teorilerini hararetle savunurlar. Çeşitli sahtekarlıklar ve çarpıtmalarla da olsa fikirlerini ayakta tutmaya çalışırlar.Tüm Müslümanlar için, din ahlakına karşı olan, Allah’ın varlığını inkar eden her fikri, ilmi mücadele ile çürütmek, hakkı kullanarak batılı yok etmek önemli bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu göz ardı ederek, inkar düşüncesi ile sözde ortak bir noktada “anlaşmak”, karşı tarafa taviz vermek ya da onların fikirlerine teslim olmak çok büyük hata olur. İşte bu nedenle evrim aldatmacasına kanan bazı Müslümanlar, savundukları fikri bir kez daha düşünmelidirler. Örneğin komünizmin yayıldığı bir toplumda Müslümanın görevi “komünizmi İslamlaştırmaya çalışmak” değildir. Bu, hiçbir olumlu sonuç vermeyecek, aksine komünizme fayda sağlayacak çıkmaz bir yoldur. Müslümanın görevi, komünizmi tüm bir felsefe olarak çürütmek, fikren yıkmak ve buna karşı İslam’ın hakikatini ortaya koymaktır. Aynı şekilde Darwinizm’e karşı da Müslümanın görevi “Darwinizm’i İslamlaştırmaya çalışmak” değil, bu büyük yalanı fikren çürütmek, yıkmak ve buna karşı yaratılış gerçeğini ortaya koymaktır. Bu nedenle tüm Müslümanların bu bilinçle hareket etmeleri, dünya üzerindeki ateist felsefelerin hepsine birden dayanak teşkil eden Darwinizm’e arka çıkmamaları gerekir. O halde yapılması gereken, eğitim kurumlarında, kitaplarda, basın ve yayın organlarında, toplumsal platformlarda, kısacası her yerde, evrim hurafeleri ile dünya gençliğinin beyinlerinin yıkanmasına izin vermemek ve onları Kuran’ın ve bilimin öngördüğü akılcılığa, derin düşünmeye yöneltmektir. 150 yıldır devam etmesine rağmen, hiçbir bilimsel değeri olmayan bu sahte telkini yenmek ise kolaydır.Bugüne kadar birçok samimi Müslüman evrim teorisini kabul etmiş, bu batıl teori ile İslam dini arasında uzlaşı yolları aramış, hatta farklı ortamlarda bu teoriyi savunmuş olabilir. Ancak Müslüman hatasını fark ettiği anda, hemen doğru yola yönelmelidir. Bu İslam ahlakının bir gereğidir. Darwinizm’in toplum üzerindeki yıkıcı etkisini bilmeden önce bu teoriye destek olmakla, teorinin asırlardır oluşturduğu zararlarını öğrendikten sonra bu batıl inanca destek olmak bir değildir. Güzel ve erdemli olan tavır gerçekleri öğrendikten sonra söz konusu kişinin hemen harekete geçmesi, vicdanının sesini dinleyip bu zararlı ideolojiye karşı fikri mücadeleye destek olmasıdır. Müslümanların tek bir vücut olup, Darwinizm’le yapacakları ilmi mücadele hiç şüphesiz çok kısa zamanda sonuç verecek, ve bu batıl teori tarihin karanlık sayfalarında yerini alacaktır. Temennimiz bu hatalı tavırda ısrar edilmemesi, bir hata sonucu Darwinizm yanında yer alan bazı Müslümanların gerçeklere gözlerini kapamamasıdır.Darwinizm’in Olumsuz Etkisi SürüyorKitabın önceki bölümlerinde de sık sık vurguladığımız gibi, inançlı insanların bir bölümü evrim teorisinin geçmişte kaldığını, günümüz bilim dünyasında artık kabul görmediğini, dolayısıyla Müslümanlar açısından o kadar önemsenecek bir tehlikenin söz konusu olmadığını zannederler. Bu nedenle de bu teorinin sahtekarlıklarını, bilim dışı iddialarını, dünya üzerinde meydana getirdiği büyük felaketleri ortaya koymayı kendilerince önemsiz görürler. Darwinizm’in insanları din ahlakından uzaklaştıran büyük bir bela olduğu gerçeğinin anlatılmasından rahatsız olurlar. Darwinizm’le ilmi mücadele yürüten kimseleri ve yaptıkları dünya çapındaki faaliyetleri de kendilerince gereksiz görüp, küçümserler.Okullarda şiddetin yaygınlaşması pek çok Avrupa toplumunda ve Amerika’da ciddi bir sorundur. Gençlerin şiddete yönelmesinin temelinde ise Darwinist telkinlerin büyük etkisi vardır. Okul sıralarında, insanların sözde birer hayvan olduğunu, bencil ve saldıgan olmanın insanın doğasının gereği olduğu yalanını öğrenen çocuklar, gözlerini kırpmadan okul arkadaşlarını veya öğretmenlerini katledebilmektedirler. Eğer Batılı toplumlar okullarda yaşanan şiddete samimi olarak son vermek istiyorlarsa, Darwinist eğitimden vazgeçmelidirler.1. Time dergisi, “Silahlı ve Tehlikeli” başlığıyla kapak konusunda ele aldığı haberinde, Amerika’da okullarda meydana gelen şiddet olaylarına dikkat çekmiştir.2. Newsweek dergisinin “Okul Bahçesinde Katiller” başlıklı haberinde, Arkansas’da bir lisede meydana gelen şiddet olayı haber yapılmıştır.3. Newsweek dergisinin “Canavarlar Yan Komşumuz mu? Onları Buna Ne Yöneltti?” başlıklı haberinde bir başka okul katliamı incelenmektedir. Bu katilamda, ortada resimleri görülen iki genç 13 arkadaşlarının ölümüne sebep olmuşlardır.Oysa bu kimseler çok büyük bir yanılgı içindedirler ve açık gerçeklere gözlerini kapamış durumdadırlar. Onların düşündüklerinin aksine, günümüzde evrim teorisi -bilim karşısında tüm dayanaklarını yitirdiği halde- yalnızca ideolojik yönü nedeniyle geniş bir kesim tarafından savunulmaktadır. Pek çok ülkede, üniversitelerde, medyada ve eğitim kurumlarında Darwinistler son derece etkindir. Üstelik bu etki sürekli artış göstermektedir. Bilimsel gerçekler bu teoriyi tarihin karanlık sayfalarına gömmüş olsa da, Darwinizm’e bağlılık bir zayıflama göstermemektedir. Materyalist ve ateist dünya görüşünün sözde bilimsel dayanağını oluşturan evrim teorisi, her ne pahasına olursa olsun belli çevreler tarafından kesintisiz bir şekilde desteklenmektedir. Darwinizm’in materyalist kaygılarla desteklendiğini, evrim teorisini eleştiren bilim adamlarından biri olan Amerikalı profesör Phillip Johnson, Marksist zoolog Richard Lewontin’in iddialarını değerlendirdiği bir yazısında şöyle açıklamaktadır:Darwinizm, felsefi olarak tarafsız olması gereken (bilimsel) kanıtlara değil, materyalizme olan “a priori” (önceden kabul edilmiş, doğru varsayılmış) sadakate dayalıdır. Felsefeyi bilimden ayırdığınızda, kibir kulesi yıkılıverir. Toplum bunu tam olarak anladığında, Lewontin’in Darwinizm’i, bilimsel müfredattan silinmeye başlayacak ve tarihin tozlu raflarında Lewontin’in Marksist görüşlerinin yanında yerini alacaktır.38Evrimciler bilim dünyasında adeta bir baskı sistemi kurmuşlardır. Gerek bilimsel yayınlarda, gerek medyada hep tek taraflı yorumlar yapılmakta ve evrim teorisi adeta kesin bir gerçek gibi sunulmaktadır. Özellikle de geniş bir kitle üzerinde etkili olan bir kısım medya, son derece alakasız bulgu ve konuları dahi evrimin yeni bir kanıtı gibi yansıtmaktadır. Bu haberlerle gerçekler saptırılmakta, insanlar kandırılmaktadır. Dünyanın pek çok ülkesinde okullarda ve üniversitelerde Darwinist akademisyenler desteklenmekte, Allah inancına sahip bilim adamlarının ise akademik kariyerleri engellenmeye çalışılmaktadır. Darwinizm’i reddettikleri için çoğunun kitapları, makaleleri bilimsel yayınlarda yer almamakta, bir taraftan da hiçbir doğruluk ifade etmediği halde “gericilikle” suçlanmaktadırlar. Çoğu Batı ülkelesinde eğer bir bilim adamı akademik kariyer yapmak istiyorsa, Darwinci safsatalara göz yummak, hatta bunları ister istemez savunmak zorundadır. Aksi takdirde akademik kariyerinde yükselmesi, hatta bulunduğu üniversitede kalıcı olması dahi çok zordur.Biyokimya profesörü Micheal Behe, bilim dünyasında materyalizmin hakim olduğunu ve bilimin halka nasıl yansıtıldığını şöyle ifade eder:Evrenin nasıl çalıştığıyla ilgili neredeyse tüm bilgiler, ayırt edilmeden, önce katı bir materyalist filtreden geçirilir. Daha sonra halka sunulur… Bilimsel literatür tamamen bu anlayışı yansıtır. Çalışmalar çoğunlukla, hem genelde hem de özel konularda, doğanın bilinen ve emin olunan işleyişinden bahseder. Okul kitapları bu kanaati öğrencilere ileterek görevlerini yerine getirmiş olurlar. Bu tanımlamalar, boşluklardan veya cevaplanamayan sorulardan hiç bahsetmez. Bunun yerine, herşeyin bilindiği, en azından hemen herşeyin bilindiği ve laboratuvarlarda test edildiği izlenimi verilir. Eğer teoriye uymayan bir kanıt varsa, o zaman da teoriden değil kanıttan şüphe edilir… Sorun, mantıklı iddialara dayalı olmayan, sosyal baskıyla yaygınlaştırılan materyalizmdir.39Micheal Behe’nin de dikkat çektiği Darwinistlerin bu yaklaşımı, evrimci Frank Harold’ın The Way of The Cell (Hücrenin İşleyişi) kitabında açıkça ifade edilmektedir:Bir prensip meselesi olarak, tesadüflerin ve gerekliliğin yerine akıllı bir düzenin kabul edilmesine karşı çıkmalıyız. Ancak öte yandan, Darwinist yorumların, herhangi bir biyokimyasal sistemi açıklamaktan çok uzak olduğunu, bunların sadece böyle olmasını dileyen spekülasyonlardan ibaret olduğunu kabul etmemiz gerekir.40Görüldüğü gibi Harold, evrim teorisinin canlılığın oluşumunu açıklamasının mümkün olmadığını kabul etmekte, ancak evrendeki ve
Tesekkurler ap, ne yazik ki hic zamanim yok, bunu mim olarak koymamin nedeni Astronomi ve Tip fakultelerinden birkac arastirmaci arkadasin Yaratiliscilar tarafindan gonderilen “uyari” mesajlarindan dolayi rencide olduklarini bana anlatmalarindan dolayidir.ABD’de American Institute for Creation Research (ICR) tarafindan yonetilen Yaratiliscilar Turkiye’de son derce aktif bir sekilde fen mufredatini degistirmekle mesguller.ABD ve AB universitelerine, biyoloji, palaeontoloji, tip ve astronomi fakultelerine devamli baski yapan bu grubun one surdugu sozde “teoriler” gelismis ulkelerde bilim adamlari tarafindan yerin dibinde surundurulurken (utter nonsense), dusunme-sorgulamadan aciz,bilimden bi-haber ve tarikat uyesi sozde akademisyenlerimiz sayesinde ulkemiz insani tarafindan cok cabuk sindirilmektedir.Ozellikle kendi icin karar veremeyen cocuklarin Yaratilisci safsatalariyla indoktrinize edilmesi buyuk bir insanlik sucudur.
ee..tabi copy paste in de bir limiti var..yazi yarida kesilmis..:)Iyi de olmus kesildigi.:)
aynen ap, adam ne yazdigini okumamis bile !LOL!
Merak etme hepsini defalarca okudum.. sen de okursan görürsün bu kokmus, köhnelesmis, bütün dünya’nin reddettigi bu teori, insanlik üzerinde ne yaralar acmis…
/>
Iste Darwinizm, iste sahte Evrim, iste sonuclari…Yorumlari siz yapin…Semavi dinlere inanarak insan olmak mi.. Darwinizme inanarak Hayvan olmak mi…
AB 17 Eylul belgesinde Yaratiliscilari soyle tasvir etmis:54. The Turkish Islamist preacher Harun Yahya, whose real name is Adnan Oktar, is one of the most symbolic figures of this movement. He is around fifty years old and has been publishing works on creation or religion for about twenty years. He also has his own publishing house, Global, the head office of which is in Istanbul. In 1991, Oktar set up the science and research foundation Bilim Arastirma Vakfi (BAV). Since its establishment, BAV has been very active in trying to have any reference to evolution removed from Turkish education. It also organises many conferences on creationism in the principal Turkish towns and cities. It would seem that BAV has close links to the American Institute for Creation Research (ICR).55. The latest work by Harun Yahya appeared in December 2006 and is entitled “The Atlas of Creation”. It is a large book and is the first volume of a series of seven. It attempts to refute Darwin and the theory of evolution in 772 richly illustrated pages. Its conclusion is clear: “creation is a fact” and “evolution is a deception”. Moreover, the author sharply condemns “the secret links between Darwinism and the ideologies with blood on their hands, such as fascism and communism”. At the beginning of 2007 Yahya launched an offensive aimed at the mass distribution of his work in Europe and throughout the world.BAV Yaratiliscilarinin ABD’de American Institute for Creation Research (ICR) tarafindan yonetildigini ve amaclarinin “Yaratilis gercektir, Evrim Yalandir” ve “”Darwinizim fasizm ve komunizmin temelidir” doktrinlerini yaymak oldugunu acikliyor.Bu yanlis sartlandirmayi yaymak adamlarin bir numarali gorevi ve muthis $$lar yatirim yapilmis bu propaganda icin. Adamlar her AB ve ABD her universiteye safsata dolu teorilerini renkli gicir fotolu kitaplarini yolluyorlarmis . Dusunsenize, bu kitabin “sozde” Turk yazari sayesinde profesorlerin Turkiye hakkinda nasil bir izlenimi olacagini!
darwin, mao, stalin, lenin ve hitler arasinda ortak bir payda bulabilmek icin insanin okuz olmasi lazim..
xNicox ben de defalarca okudum harun yahya’nın yazılarını. içeriksiz yazılar. saldırı, temeli belli olmayan bilgi, mantıkla açıklanamayan önermeler, ilgisiz olayları birbirine bağlamalar. bırak allahaşkına. ne olduğunu, ne olmadığını çok iyi bilirim yazılarında. ama anarşizm’in ne demek olduğunu bilmeyen, anarşizm’i terörizm sanan, satanizm’le özdeşleştirebilen, komünizm’i anlamayan, hitler’in faşizmiyle nasıl oluyorsa marx’ı birleştirebilen, kıt bilgili insanlara yönelik olabilir bu ancak. çünkü cahil yurdumda “gominist” bir hakarettir, “anarşizt” de bir hakarettir. bilmeyen için her türlü desteği temeli olmayan, ucu bucağı görünmeyen, komplo teorisini yazmıştır bu adam. hepsiyle ilgili bilgiliyim, merak etme. ben evrimle ilgili satır okumadan önce evrime karşı nötr yaklaşacağım süre içerisinde harun yahyayı okudum. okuduğum hiçbir satırın bilimsel yöntemde yeri yoktu. okuduğum hiçbir bağlantının temeli yoktu. (marx-darwin?? hitler-darwin??) tabi yurdumdaki sağ görüşlü çoğunluk marksizm’i öcü olarak görüyor ya. inandırmak kolay onları. onlarca site gösterebilirim evrimi anlatan. evowiki şu an için kafandaki bütün sorular için cevap olabilir. ama lütfen harun yahya’yla gelme bana. biliyorum onu. sen de benim bildiklerimi bil, sonra konuşalım. harun yahya’nın yazdığı yazabileceği bütün sözde-bilimsel sözlerin (varsa)kaynaklarının ne ilgisiz yerlerden geldiğini, mantıksal temellerinin olmayışını açık ve net göreceksin.harun yahya bilimden anlamaz, saldırıdan ve cahili cühelayı korkutmaktan anlar.
Yeni tasindigim binada bir biyolog- antroplog arkadas sempanze evrimi icin Japonya’yla ortak arastirma yapiyor. Kendisi field work icin Afrika’ya gidip fosil inceleyecek. Vaktim elverince bir mim acip evrim teorisi hakkinda sorulari olan varsa ona iletecegim. Bu cehaleti yenmek icin cok buyuk firsat olabilir.
ya çok büyük bi uzman yorumuna gerek yoktu aslında. zaten evrim konusunda ön yargılı olan insan genelde evrimin ne demek olduğu hakkında temelde yanlış bilgilere sahip. anlayacağın sen bir an önce mim’i yaz ben de yardımcı olurum bilgilenmek isteyen arkadaşlara.
Harun Yahya’nın hayali fosilleri (bölüm 1)Harun Yahya’nın hayali fosilleri (bölüm 2)Harun Yahya’nın hayali fosilleri (bölüm 3)
Evet, silsilyaiks’in maymunsu tuhaflıklarını evrim teorisi sayesinde anlayabiliriz.Tamam, AT evanjelik hıristiyanların ayağı.Tamam, Adnan Oktar da onların adamı.İyi de bunlar evrim teorisinin saçmalıklarınıgörmemize engel olabilir mi?Bunlar evrimi haklı kılar mı?Evrimin teknolojiye, bilime, insan yaşamına katkısı nedir?Atomun yapısı, yerçekimi, elektrik, petrol…Cam, yarıiletkenler, metalurji ve diğerleri…Bunlarla ilgili gelişmelerin sonuçlarını görebiliyoruz.Ama, daha lam ve lamel icat edilmeden atılmış bir teorinin bana pozitif katkısı nedir?Maymunu sıkıp AIDS ilacı yaptığın zaman gel bana.Artık bir inanç, bir alternatif dogma haline gelmesibizi sıkan.
‘AKILLI TASARIM’ SAPTIRMACASIİlmi Mercek s.14/Ağustos 2005
NEW AGE BİR TEORİ: AKILLI TASARIMİlmi Araştırma s.15/Eylül 2005Güzel kafalarınız biraz daha karışsın,ansiklopedi kurtları, tırtıllarım benim.
köktenateist maymunumsufanatiklerin jeolofik zaman cetveli:0 – şempanze – maymunumsuinsan – insanımsıgoril – 1
Hayalci sen Evrim mi tartisiyorsun yoksa benim mimlerimi bulup seri halde bok mu atiyorsun?Senin tartisma anlayisin bu kadar ilkel iste. Kafan bir yere odaklanamiyor ki bir tartismayi basindan sonuna goturebilesin.Yariiletkenleri kim kullanmayi akil etti sorarim sana? Evrimlesmis bir dunya canlisi degil mi? Sen bir filin ya da kertenkelenin yari iletken devre tasarladigini gordun mu?Evrimin senin intikam alma operasyonuyla ilgisi yok, krizin gecsin, sakinles ondan sonra evrim teorisini tartismaya kalkis.
Borç ödeme diyelim.Senin sınırı aşan saçmalıklarından dolayı sana borçluyum.
Hah, işte şunu bileydin.O söylediklerin bizzat senin için geçerli.Herkese anlayacağı dilden konuşuyoruz.O kadar.Sen başka birdilden anlayamazsın.
Yuh, hayvanlardan farkın olduğunu anlamışsın.Ama ne demek sitediğimi anlamamışsın.1.Evrim teorisihiçortaya atılmamış olsaydı bile,teknoloji mevcut gelişimini aynen sürdürecekti.2.Evrim teorisi var diye lam ve lamel icat edilmedi.Onlar zamanla geliştirilecekti.3.Evrim teorisinin somut bir katkısı yoktur.Evrim teorisisayesinde rezistansa, hücre çekirdeğine, organ nakline bir yenilikkolaylık getirilmişde bizmi duymadık.Ama ideolojik katkısı pek bir geniştir.
Yuh kine yuh!Krizde olan sakinleşmeihtiyacı olan ben miyim sen mi?Ben “fulltime” relax durumundayım yavrucuum.Eskiden tıpkı sana benzeyen tavırlarıylaredogre ve siyahın matemidiye ikihırt vardı.Bu çok bilmişler ukalalık ve depsizlik sınırlarını zorlar,sonra dağdan gelip bağdakini kovma davranışınısergilemişlerdir.silisya, gıcıksın, seviyesizsin, edepsizsin,küfürbazsın, kendini bilmezsin, ukalasın.Sen de diğerleri gibi başkalarını kovup, dışlayıp,sonra kendin defolup gideceksin.Haa, bu şekilde aşırı agresif ve ukala olanlarınortak bir yönünü keşfettim.Bunların ciddibirer kusurları var ve onu baskılamak için başkalarının akına bokuna lafedip kendileriniyüceltiyorlar.Sonra da bizzat kendileri, hangi yolun boku olduklarını belli ediyorlar.Cinsel sapık olanından kendi inancındakilerinrezilliklerine kadar daha neler neler.Onun için benzer davranışları, benzer sinyalleri gördüğümüzde, benzer problemler içinde olanlarlakarşılaştığımızı görüyoruz.Sezgilerimiz de büyük oranda bizi yanıltmamıştır.Yani yavrucuğum, daha önce de bahsettiğimgibisen de bazı ayakları tekrar ediyorsun.O ayakalrıbiz yemiyoruz demek istiyorum.Bilmem anlatabildim mi.Yoksa, benim zamanım değerli.Redogre, siyahın matemi ve senin gibikarakterlere ayıracak zamanım yok.Umarım kafan basmıştır.
Allah akil versin. Ben hayvandan farkli oldugumuzu mu soyledim? Insan evrimlesmis bir hayvandir dedim! muhakeme yetenegi yok ki aradaki farki anlasin!Bilgisayarim oldu surece benden kurtulamayacaksin, bu clicia 2003den beri var hafif’te, sanki cok onemli de.
köktenateist darwininsertifikalıteröristlerin hayvanımsı olduğunu zati biliyoduk, hayvan olduklarınıda öğrenmiş olduk, enteresan.
terörist? sen bu sözcüğün anlamının farkında mısın? önce bi kendi davranışlarına baksana. kiminki bir teröristinkine daha yakın? clicia’nınki mi yoksa seninki mi? bi oraya bi buraya saldıran kim?köktenateist olunca sana batıyor mu canım benim? laikliğe ne oldu o arada? düşünce özgürlüğüne ne oldu? hiç kimseyi inancına ya da inançsızlığına göre yargılayamazsın.biraz sakin ol. derin nefes al.”bi otur soluklan hele yiğenim”beynine oksijen gitsin biraz. sen kendini bitki sandığından yapraklardan gelecek zannediyorsun heralde oksijen. yok canım, sen de bütün insanlar gibi memeli bir hayvansın, sen de nefes alıp vermelisin o yüzden.
hayvan olduğunu kabul ediyosun yane, atalarının bukalemun olma ihtimali nedir acep?terörist kelimesini çok beğendiysen senin içinde üretiyim bi tane. türk sanayisine 23 yıl hizmet etmemiş olsakta kendi çapımızda şanımız vardır yane: hayvanolduğunukabuleden bukalemunsertifikalıteröristler bebeler gibi herzaman ilgi görmek isterler.
Allahin bir numarali odun kafalisi, senin genlerin bir maymuninkinden cok farkli mi ki boyle piskin piskin konusuyorsun? Sen neyden turedigini saniyorsun, yoktan mi var oldun? Dunya da zaten 4000 yasinda degil mi, orta cagda kalmis kor cehalet numunesi. Tum dunyada tip labutuarlarinda niye, maymun fare kullanilior insna ilaclarini test etmek icin, bu adamlar SALAK mi? Insan ve hayvan genlerini sequence edenler, evrimin hizlandigini gozleyenler SALAK mi? yoksa sen misin SALAK?
maymungenli köktenevrimci maymunumsunefretteröristlerinin jeolojik zaman cetveli:0 – hamsalak- çeyreksalak – yarısalak – tamsalak – 1
Buyur, senin dediğin gibi olsun.***Ama ben hala soruma cevap alamadım.Maddenin mutlak gerçeklik olduğu,”bilim bilim” diye sayıklayanlar tarafındanöğretildi bana.Bu evrim teorisinin bilime ve teknolojiye olansomut, duyularla algılanabilir katkısı nedir?İkna kabiliyeti yüksek olan tatlım,anlat bilelim.
Bahsettiğim diğer üye kırıntıları da pek biraktif ve entellektüeldi.Ama evrim devam ediyor şekerim,güçlü görünen zayıf halkalar eleniyor,kendi üyeliklerini kendileri siliyorlar.Senden kurtulsam ne yazar, kurtulmasam ne?Senin etin ne budun ne ki?Benim beraber yaşadığım pislikler yanında senkelebek gibi kalırsın.Onların süper infoculture seviyelerinin yanındapek bir sönük kalırsın.Sana ayıracağım zaman toplamda üç saati geçmez.Dünyadan haberli ikna kabiliyeti yüksek yavrum,sana hayatta başarılar.
Dunyadan habersizsen senin sorunun.ORGANIC COMPUTING diye bir konsept duydun mu?Algoritmalari EVRIM TEORISINININ PRENSIBINI kulllanan organik enformasyon teknolojileri gelistiriliyor.Computation in Living Cell.Gene assembly in ciliatesOrganic Computing dunyanin en buyuk muhendislik kurumu IEEE tarafindan endorse edilen bir bilim dali. Sen daha ah biz maymundan gelemeyiz nayir nolamaz diye debelene dur, tum dunya tek hucreli organizmalarin evrimlesmesini baz alan, DNA sinyalleri ile calisan enformasyon sistemleri uzerinde calisiyor.Evolutionary Algorithm AI’d akullanilan en onmli algoritmalardan biri. Ayni dogada oldugu gibi DNAlarin seleksiyon, mutasyon ve rekombinasyon yoluyla evrimlesme prensibi uzerine kurulmus, kendi kendini organize sistemlere sebep veren bir algoritma.Darwin’in teorisi sadece insan ve hayvanlar arasindaki genetik devamliligi aciklamadi; bugun genetik bilimi neyi arastiriyor saniyorsun!Ac bak neler oluyor dunyada!Evolutionary ComputationIEEE Transactions on Evolutionary ComputationGenetic Programming and Evolvable MachinesEuroGP2006 & EvoCOP2006
Ilginc, hic bir tepki yok, demek ki bir seyler dank etti kafasina.
Bu sayfa kayık Clicia. Bana özel mi bilmiyorum ama yazıların bir kısmı monitorün solundan dışarı doğru kayıveriyo. Gidin başka yerde cenk edin bence.
HUHU yobaz Hayalci tepkini bekliyorum hala.Galiba kafani kuma gomdun, sanirim orada kalman senin icin daha iyi olur.
Clicia x,Bekle yavrum,daha yeni bağlandım.Eklediğin linkleri de yeni gördüm.Herkes senin gibi bilgisayar başında sataşmaavı peşinde gezmiyor.Google’dan arayıp bulduklarını okumam biraz zaman alacak.
Googledan arayip bulmadim orada olduklarini biliyorum, :-DDDDD
Yuh!clcia x, “Yerse” pazarında bir tezgah açmış.Ucuz, bozuk, çürük, hormonlu ve sahte mallarını pazarlıyor.Millet nasılsa saf, bir yiyen bulunur ümidiyle tezgah başındabağırıp çağırıyor, cazgır seni!İngilizce ve Türkçe’si biraz iyi olan, aklı başında,bilişim teknolojilerinden anlayan, algoritmanın ne olduğunu bilen,IEEE’yi duymuş birileriyle yukarıdaki bağlantılarınaçtığı sayfalar hakkında tartışabilirim.clcia x, dengesiz bir insan olduğu için,söylediğinin doğru veya yanlış olmasına bakmıyor.Ne kadar bağırabilirse, o kadar insanı etkileyebileceğini zannediyor.Bu size hangi “siyasetçimizi” hatırlattı?clcia x, hayalci’yi köyden yeni gelmiş biri zannetti ki,döktüğü külleri yutsun, üçkağıda gelsin.Ama yemezler!O bağlantıların açtığı sayfaların, benim soruma cevap vermegibi bir niteliği yok.Dediğim gibi, aklı başında evrimciler çıkarsa tartışırım.clicia x muhatabım olamaz.
Hayalci, her gun makalelerini okudugum hatta review ettigim dunyanin en buyuk muhendislik kurumunu ancak senin gibi kor cahil insanlar gormezden gelir. Ben verdigim linkleri kafadan atmadim, muhendislik doktorasi yapiyorum, sana burada gosterdik, evrim teorisinin temel prensibini (mutasyon, seleksiyon, rekombinasyon) baz alan kendi kendine yeten enformasyon teknolojileri turetiliyor diyorum, hala odunum da odunum diyorsun.Eger soracaksan ADAM GIBI TEKNIK BIR SORU SOR, yoksa ciddiye almayacagim seni.
Yavrucuğum, IEEE’nin ne olduğunu neye yaradığını biliyorum.Sorun senin bakış açınla ilgili.Linkler ve içeriği gayet dolu.Ve teknolojik açıdan bir önem arzediyor.Sen hala otum dediğin için beniş anlayamıyorsun,onun için yarıda kesiyorum şekerim.Beni ciddiye alıp almaman da umurumda değil,sen yeter ki kendini ciddiye al sevgilim.
Harun Yahya (yada Adnan Oktar) gerçekte nasıl biridir bilmem ama adam gerçekleri çok güzel ortaya koymuş. Şuanda yapılan evrim teorisini bilimsel bir tez olarak öne sürmek ve insanların inanç temellerini yıkmaktır.Ardından gelecek olan ikinci adım aslında milletlerin birbirinden farksız olduğunu öne sürerek milli duygularını yok etmektir. Hali hazırda dillere de tecavüz yapılmaktadır. Bütün bunlarda başarı sağlandıktan sonra artık ülkeleri işgal etmek oldukça kolaylaşacak çünkü onları savunan bireyler kalmayacak ortalıkta.Bulunduğumuz çağda Atatürk’ün sözlerini iyi anlamak gerekiyor. Burada yapılan ve yapılmaya çalışılan şey sömürgeci emperyalistlerin işini kolaylaştırmak, anestezi yapmaktır. Bundan sonra milletleri sömürmek çok kolaydır. Buna hukuki ve askeri zemin hazırlanmıştır (Wilson ilkeleri, NATO, BM). Evrim teorisi ise bunun bilimsel bir ayağıdır, aslında bunun bilimle bir alakası yoktur, bilimadamlarının bunu iyi anlaması ve oyuna gelmemesi gerekmektedir.
ALLAH BELANI VERSIN HARUN FUCKTARD AJANI.VIRUS GIBI SARDINIZ VATANIMI.GOREVINIZ TURK BILIMINI VE BILINCINI CAGDISI SAFSATALARA INANDIRMAK, BIZI DE DUNYAYA REZIL ETMEK.SIZIN INSTITUTE OF CREATION SCIENCE KAC YESIL DOLLAR ODUYOR BURADA YAYIN YAPMANIZ ICIN?ALLAHIN SATILMISI HARUN FUCKTARD KOPEGI ORTALIGI BOS BULMUS CIRIT ATIYORSUNUZBURADA AKLI BASINDA DUNYADAN HABERI OLAN INSANLAR VAR SIZI BARINDIRMAYACAK….SO….FUCK OFF!
Satılmış biri varsa o da sensin Yunan ajanı, bilimperest, saf, budala.Ben Harun Yahya’yı tanımam yazılarını da araştırıp okumam, sadece burada yayınlanan yazısını doğru bulduğumu söyledim.Piyon olarak kullanıldığınızın ne zaman farkına varacaksınız acaba. Atomu böldük diye sevinen budala bilim adamlarını hatırla, kendilerine verilen yeşillerle atom bombası yapıp toplu katliama sebep olmuşlardı. Yetmediyse son zamanlarda türeyen hastalıklara bak, sars, kuş gribi, ebola, aids, budala genetikçiler sağolsun. Sen hala batının bilimi sırf gerçekleri öğrenme merakıyla yaptığını düşünecek kadar saf mısın? Batı “medeniyeti” bilimi hep sömürgeci çıkarları için bir alet olarak kullandı.
Allah geri zekalisi, o zaman Batilii diye arabaya, ucaga binme, interneti kullanma. cep telefonunu,TVyi cope at, doktora gitme. Ne olur ne olmaz, ebola virusu bulasir. Dagin basina cik vemagara adami olarak kal orada.Tanrim TURKIYE’de HERKES MI aklini, sagduyusunu yitirdi? bu nasil bir kepazelik, cahillik tek basina boyle Kro Magnon insan tipi yaratmis olamaz! Ilkokul mezunlari bile guler boyle sacmaliklara!
satılmışvatanhaini darwinsertifikalıcanlıbombalar, radikalateistteröristler basmış ortamı, kuduzfaşistköpekler gibi havlayıp zırlıyolar. aklı başında dünyadan haberdar insanlar, ne burda nede başka yerde bu nefretvekaniçicivampirellaları barındırmayacaklar, aldığınız renksiz avroları alıp bi siktir olup gidin reca ediciim.
Söylediklerimi aslında sen çok iyi anladın ama itiraf edemiyorsun, çarpıtmak işine geliyor. Ben sana cep telefonu, TV, araba kullanma demedim bu saydıkların bilimin bir yan ürünüdür.Geçtiğimiz sene Amerikan hükümeti bilimsel projeler arasından en büyük bütçeyi insansız savaş araçlarına ayırdı. Bir gün uçaklar tamamen pilotsuz çalışacak, arabalar şoföre ihtiyaç duymayacak ama bütün bu gelişmelerden önce şu bulduğumuz savaş uçaklarını bir deneyelim diyecekler, belki zavallı Filistin’in üstünde belki İran’ın, belkide bizim. Güzelce bir katliam yapacaklar ondan sonra bu buluşlar gündelik yaşantımıza girecek. Hal böyle olunca çıkıpta bana kimse bilim temizdir, kirlenmemiş bir çarşaftır, günahsız doğmuş bir çoçuktur masalları atmaya kalkmasın. Kimse bilimi yüceltip, olayı tapınma boyutuna getirmesin tıpkı sizin ve diğer evrimcilerin yaptığı gibi.Ne kadar din düşmanı varsa bilim adamı olmuş, ortaçağdan kalma yobazlıklarını bilim kisvesi altında sürdürmeye devam ediyor. Günümüzün ırkçıları artık genetik bilimini kullanıyor, din düşmanları evrim hipotezini. Onları eleştirmeye kalkanı da geri kafalılıkla suçluyorlar. Uyanın artık Üsküdar da sabah oldu, bilim eski saygınlığını, samimiyetini yitirdi, bilim artık politikacıların suç aleti.
Allah’in beyni Fettoscu propagandayla yikanmis Kro Magnon adamiSen bilimi git de gorunmez Allah’ina sikayet et, gozunu kulagini tum bilme kapat, elin gavuru gelsin senin ulkeni , serefini, malini mulkunu calsin kessin bicsin. Senin istedigin bu.Senin harika anti-bilim fikirlerini ancak cahil cuhelaya yutturabilirsin, gorevin de bu zaten Fettoscu Harun Fucktard ajani.
Seninle bir konuda insanca tartışabilmek mümkün değil çünkü sen bir insan değil robotsun. Eğitim sistemimizin yetiştirdiği insancık tipisin. Kafatasının içinde beyin yerine bir sünger var. Ulusalcı eğitimcilerin pompaladıkları bütün ideolojileri içine almışsın, onların ağzından konuşuyorsun, özgür düşünebilme yetin yok, kendine söylenen telkinleri ezberliyorsun, yazılımının beklemediği cevaplarla karşılaştığında ortalığa küfürler saçmaya başlıyorsun. Belkide yazının okunma sayısını arttırmak için yapıyorsun bütün bunları.Bir daha söylüyorum sünger beyin, kulaklarını aç ve beni iyi dinle;Ben bir bilim karşıtı değilim, sadece senin bilim olarak tanımladığın ve tapındığın şeylere karşıyım, bilim yapabilmek için batının kucağına oturmak gerekmiyor diyorum, bu medeniyet batı olmadan da bilim yaptı Endülüs zamanında. Şuan İran da bilim yapıyor, bilim yapabilmek için kucakçı olmak gerekmiyor sizler gibi. Bilim yapabilmek için evrime inanmak gerekmiyor, bilimi yozlaştıran sizin gibi ahmaklar oldu, siz olmadan bilim de bu dünya da çok daha güzel bir yer olacak. Bir daha cevap yazmayacağım burada çünkü bu kadarı bile çok sana.Hoşçakal sünger bob…
Sen cahil ve kaba bir adamsin. Ben sadece Turkiye’de egitim gormedim sayin kafadanbacakli, o bahsettigin ulusalcilarla falan ilgim yok. Senin gibi kendini bilmez ayak takimlari her vatanini sevene Ergenekoncu, ulusalci gibi uydurma etiketler yapistirip milleti birbirine dusurmek icin varsiniz. fitne sokuyorsunuz milletime!Senin gibi uber cahiller yuzunden guzelim vatan ne hale geldi. Bilim dusmani, gerici, son derece on yargili, dunyadan habersiz yobaz ayaktakimi zirtapozlar, Turkiye’yi batirma yolunda!