Herkesin bir yarası var. Kiminin gizli, açık kiminin çok derinlerde. Hayat yada insanlar kanırtıyor kimi vakitler o yaraları. Kanatıyorlar acımasızca. Tuz basıyorlar en yakın bildiklerin yaralarına. Bilmeden, usulca canını yakıyorlar. Yakacaklar…Zamanın kabuklarına bürünmüş yaraların var. Maziden kalan. Gizli. Acısı artık duyulmayan. Kurumuş bir yara. Kan sızmıyor artık. İzi kalmış ama bir yerlerde. Hiç silinmeyecek o. Seninle birlikte hep var olacak.Günün birinde bir olay, bir koku belki bir insan o kabuklara bürünmüş yaranı yeniden kanattığında acıyı yeniden yaşayacaksın.Tazeleyeceksin yaşanmışlıkları. Sisli bir geçmişi.Üzüleceksin. Bungun bir hava saracak her yanını. Belki de iki damla göz yaşı akıtacaksın yeniden kanayan yarana.Sonra yeni yaralar açmak için benliğinde, yaşamaya devam edeceksin.Öyledir. Bilirsin işte. Hayatı ne denli yaşarsan o denli bilirsin işte. Hayat önce tanıştırıyor, sonra öğretiyor. Zaman alıştırıyor. Ama bellek unutmuyor. Örtüyor sadece.Bütün yaralarına iyi gelecek bir bakış, bir söz vermek isterdim sana. Tüm sızılarını ansızın giderecek bir dokunuş. Yakıcı şehvetlerden uzak, arınmış, masum bir buse kondurmak isterdim dudaklarına. Bir bakış, bir söz, bir dokunuş belki bir buse…Yaralarına iyi gelecekti bunlar…Yaralarıma iyi gelecekti…