“In water you see your own face, but in wine the heart of its garden”, eski bir Mısır atasözü.Vitis vinirefa’nın şaraba dönüşü…Laleye benzer kadehleri bile farklıdır şarabın. Her biri her kadehte içilmez. Her kadehte şarap içilmez.Bir kere kadehin ağzı dışarıya doğru açılmamalı yoksa özenle oluşmuş ve damlalara hapsolmuş aşkın kokusu, buke ve aroma bir anda terk eder şarabı ve ruhsuz kalır kırmızı sıvı.Görmek, koklamak ve tatmak… Bu sırayla duyumsayabilir, keyfine varabiliriz yudumların. Şaraba bakmak için, rengine ve kadehteki yansımalarına, kadehi belinden tutup hafifçe eğmek gerek. Dıştan içe renk dağılımına, pırıltılarına, berraklığına, rengin koyuluğuna anlamlar yüklenmiş, bilmek gerek… Örneğin iyi bir şarap parlamasa da kendine has pırıltılar içermeli imiş.. Koyu renkli şaraplar yıllanmış, açık renkli şaraplar genç imiş… Şarap neredeyse en eski içkiymiş… Hem tarihi, hem mitolojik, hem de dini bir içecek olmuş şarap. Doğuşunun antik çağlara, 6000 – 8000 yıl öncesine dayandığı ve ilk olarak Mısırlılar tarafından bulunduğu söyleniyor. İranlılar, Yunanlar, Romalılar diye sürüp gidiyor şarabın hikayesi.Mısırda saygınlık ve soyluluk simgesi oluyor şarap. Cenaze törenlerinde vücudu kutsamak için sürülen şarap miktarı merhumun sosyal rütbesi ile artıyor.Yunanlılar ise her bahar mevsiminde, şarabın ikinci kaynaması bitip de içilebilir hale gelince, Dionysos adına kutlanan Antesteria bayramını yaparlarmış.tanrı sadece suyu yarattı, insan ise şarabı… Victor HugoOrtaçağda ise daha fazlaca dini anlamlar kazanmaya başlıyor. Hıristiyanlık ve Musevilik kutsallaştırırken, Müslümanlık yasaklıyor şarabı (hoş, buna rağmen, doğu İslam dünyasının en büyük şairlerinden biri olarak dünyaca tanınan bilgin, şair Ömer Hayyam ’ın şarap denilince anılmaması da büyük bir hata olur)ve böylece aslen Anadolu’da da çok köklü bir geçmişi olan şarap terk ediveriyor şöyle Avrupa’ya ve Amerika’ya doğru. Ve böylece şu anda Türkiye önemli şarap üreticisi ülkeler arasında anılmıyor. Şarabın bulunuşuyla ilgili çeşitli hikayeler var ama temel olarak, saklanıp (mağarada) unutulmuş üzümlerin, zamanla ve uygun sıcaklıkla fermente olmuş suyuyla karşılaşan kişi bu sıvıyı tadıp beğenir, içtikçe içer…Bir İran masalında ise, kralın ilgi ve sevgisini kaybettiğini gören prenses kendisini zehirlemek için bir kavanozda kalıp bozulmuş olan üzüm tanelerini yer, sarhoş olup uykuya dalar. Uyandığında hayatını çekilmez hale getiren sıkıntılarının geçtiğini fark eder, böylece davranışlarına yansıyan bu rahatlama ile kralın ilgisini tekrar kazanır. Kral da kızının bu keşfini saray halkı ile paylaşır.Bu hikayeler bir yana şarap, tanrıların armağanıdır aslında. Şarap tanrıları.İsmi tek değil tabii şarap tanrısının, Mısır’da Osiris demişler, Romalılar ise Bakhüs… Belki en çok duyulanı Yunanların Dionysos’u. Şarap ve coşku tanrısı, ‘Dionysos Dinsel Törenleri’nde amaç tanrı ile birleşerek tanrılaşmak ve doğa ile bütünleşerek onun tüm sırlarına ulaşmaktır. Coşku; bu hedefe açılan kapı, şarap da bu kapının anahtarıydı .’…Toprağın, doğanın, yeniden doğuşun, verimin, asmanın, yaprağın, asma yaprağının, üzümün, şarabın tanrısı, aşkın, coşkunun, mutluluğun tanrısı… Şarap ise tanrının hediyesi!En eski şarap kabı, Hajji Firuz Tepe’de, İran’da, milattan önce 5400-5000 yıllarında inşa edilmiş bir mutfakta bulunmuş.Şuanda dünyadaki en eski şarap ise(WORLD’S OLDEST BOTTLE of WINE),ki üretim tarihinin milattan sonra 325 civarlarında olduğu sanılıyormuş, halen Almanya’da bir müzede sergilenmekte imiş…Antik dönemlerde şarap tahta fıçılarda, keçi derisinden yapılmış tulumlarda ya da toprak amforalarda saklanır ve hava almasını önlemek için ağzı yağlı bezle kapatılırmış. Örneğin Antik Mısır’da mantar kapakların kullanımı bilinmesine rağmen yaygınlaşmamış. Daha sonraları, 1600’lerde (m.ö.) şampanyanın yaratıcısı, büyük keşiş Don Pérignon büyük bir atılım yaparak mantar kapak kullanımını geliştirmiş ve mantar kapaklar şarap kapatmada, şimdiki en yaygın kullanım halini almış. Bu arada da kutlama içkisi olarak adlandırılan köpüklü şarap şampanya’nın doğuşu kutlanmış. Böylece şarap çok özel başka bir içkinin de var olmasına neden olmuş…Wiyana, wine, win, vin, vinum ya da şarap…Derde gama yatkın yüreğime acı;Bu tutsak cana, garip gönlüme acı;Bağışla meyhaneye giden ayağımı,Kızıl kadehi tutan elime acı.Varlığın sırları saklı, benden;Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben.Bizimki perde arkasında dedi-kodu:Bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.Bir geldi mi derin ölüm uykusu,Biter bu dünyanın dedi-kodusu.Ölenden bir haber bekler insanlar:Ne söylesin? Bilmez ki ne olduğunu!Şarap sen benim günüm güneşimsin!Öyle bir dolsun ki seninle içim.Bir bildik görünce beni sokakta:Ne o şarap nereye böyle? desin.Her gece aklım dalar gider engine.Ağlarım, inciler dolar eteğime.Sevdalıyım, şarap dayanmıyor bana:Kafam baş aşağı çevrik bir tas mı ne!Ömer Hayyam’dan dizeler…
yorumlar
çok beğendim:)
eski bir mısır atasözünün ingilizce olması daha güzel.
zor bir konu, beğendim, akşam gidip şarap içmeme sebep olacak. kıldır tüydür diye anlamsız saldırılara uğramasın bence. büyülü kırmızı su ile ilgili sonsuz sayıda link var, blogda elden geldiğince geniş tutulmuş konu. tanrısı olan tek içkidir, dionysos (ya da romalıların pich ettiği haliyle baccus) sadece şarap tanrısı değil, olimpostaki tanrılara muhalif bir din, aristokrasiye karşı halkın yanında bir anarşist modelin öncüsü ve tragedya’nın, tiyatronun tanrısıdır. (zaten tragedya dediğimiz keçilerin türküsünden başka nedir ki? ) yoksa matematiğe x’i kazandırmış hayyam’ı sulandırdığımız gibi paso şarap içip nympeleri ve satirleri kovalayan bir tanrı değildi kendileri. osiris ise, bildiğim kadarıyla, mısırlıların ölüm tanrısı, ölümden sonraki hayat ile ilgili tanrısı, birayı ve şarabı öğreten ve son derece karizma bir kişiliktir, insancıl dionysos ile eşleştirilmesi feci bir yunan şarjıdır..şarap tanrısı dionysos iki kere doğmuştur. mitoloji bilenler hikayesini bilir, bilmeyenler de gidip okusunlar işleri nedir, nereye kadar. hera yüzünden çıldırmış ve kadınlardan, nymphe ve satirlerden oluşan alayı ile diyar diyar gezip şarap yapmayı öğretmiştir. karizması ve ünü çoğalınca etrafındaki kadınlar çoğalmış ve olay tam bir orghy halini almıştır. blogda antesteria bayramından söz edilmiş, çiçek bayramı, ölülerin ruhlarının sokaklarda kovalandığı bayramın bir benzeri de ocak ayındaki lenaia bayramıdır, bundan söz edilmemiş. yine dionysos ile ilgili olan bu bayramda devasa boyutlarda bir phallus sergilenir ve dionysos’un 2.doğuşu kutlanırdı. dionysos dininin takipçileri batı anadoluda yoğunlaşmış, mevsimlerin değişimini kutlamış, olimposa başkaldırmıştır. az sayıda tapınak yaptılar, biz de o tapınaklardan birini yıktık! şimdi de özellikle son onyılda verilen aragazlarla şarap devrimi yaşamaktayız. şarap ihraç edip voliyi vuracağız. sabancılar başta olmak üzere işadamları şarap üretiyor. tanrısının evini yıktınız şarabını bırakın bari ulan.kendi şarabını kendi yapan can babayı da sevgiyle analım.
Bizim ofisin alt katında da yatıyor 200 şişe kadar. (tahminen 200 daha damacanalardan çıkmadı). Bir önceki sene kaleceik karasından yaptığımız şarapları afiyetle tükettik. Bu yeni mahsul bir iki aya kadar çıkacak.
Şarap yapmak kolay fakat çok fazla hassas bir işmiş bunu öğrendim. Hele katkı maddesi falan kullanmıyorsan pek bir nazlı oluyor ama becerirsen dünyanın en güzeli kendi yaptığın şarap.
Eğer yolunuz bu taraflara düşerse, Ankara bozkırında susuzluğunuzu gidermeniz için size bir kadeh ikram edeyim sayın pagan.
hoop kime diyorum, şarapçıııı!”kıldır tüydür diye anlamsız saldırılara uğramasın bence.” cümlenizden sonra ahkam kesmeye korktum lakin münasebetsizliğime güvenerek bazı durum soruları sormak isterim:ön(önüm)) bu yazının yazılma amacı nedir? birisi sayın ipekue’ye bazlı linkler ve kelimeler verip: al bakiim şunlarla bir makale mi yaz demiştir? yoksa sayın ipekue; şarap hakkında birşey yazılmamış, dur ben arayıp tarayıp şöyle bir kompozisyon yazayım da moderasyona yollayayım mı demiştir?dö(arkam)) bu yazıyı yazanın şarapla ilgisi daha da iyisi şarap tüketimi hangi safhadadır, yani hergün düzenli olarak şarap içer mi? şimdiye kadar kaç şişe şarap içmiştir? mesela “Koyu renkli şaraplar yıllanmış, açık renkli şaraplar genç imiş…” tanımını nereden bulmuştur? deneyimle sabit midir bu bilgi?truva kanyağı(solum, sağım)) sobe. bu konuyu bir akşam yemeğinde konuşsak diyorum…
sarkaç şaraplarla ilgili faydalı ve nafari bilgiler veren yazıyı okurken gaza gelip bir kaç şişe devirmiş sonra da ahkam kesmiş anlaşılan. Bildiğim kadarıyla kelime sonu “imiş” le biterse o cümlenin bir başkasından işitildiğini anlarız bu da tecrübelerimizle sabit değil anlamına gelir. Ayrıca şarap hakkında yazmak için illa degustatör ya da iyi bir şarap içicisi olmaya da gerek yok diyorum..
şurda kilere benzese de güzel çalışma olmuş,tebrikler.en azından kopipest değil.HAYRET !! GÖZLERİM SUPHİ BEY’İ ARADI.BİR İKİ KELAM BEKLERİZ BU KONUDA ŞÖYLE KİTAB-I MUKADDES’TEN ÖRNEKLERLE.
Bardak konusuna çok eğinilmesinden hareketle kaynaklarda bahsedilmemiş bir konuya dikkat çekmek isterim.Şarap çiçek gibi koklanmaz. Şarabın havayla temasında bir mecburiyet söz konusudur. Buke denilen şey fazla alkolden kurtulma esnasında parfüm misali harekete geçen hedeleri koklamaktır. Alkolün fazlalığından kurtulmak asıl tad için mühimdir. Özellikle kırmızı şarapta yayvan bardak kullanmanın amacı olabildiğince havayla teması sağlamaktır.Kaynaklar utanmasa şişeden için diyecek ondan şeyettim. Yoksa blogger’a sözümüz yok.
Un (bir):-bu yazının yazılma amacı nedir?Yazının yazılma amacını bilmiyorum. İçimden geldi belki!-birisi sayın ipekue’ye bazlı linkler ve kelimeler verip: al bakiim şunlarla bir makale mi yaz demiştir?Tabii ki böyle birşey yok. (Ayrıca bu yazılan çok küçültücü). Diğer sorunun cevabı da yukarıda.Deux (iki): Şarapla olan ilgim ve tüketimim sanıyorum sizi ilgilendirmiyor bu sebeple cevap verme gereği duymadım.-mesela “Koyu renkli şaraplar yıllanmış, açık renkli şaraplar genç imiş…” tanımını nereden bulmuştur? deneyimle sabit midir bu bilgi?Biryerde okumuştum sanıyorum, hatırlamıyorum. Belki de linklerden birinde. Ayrıca şarapla ilgili biraz düşünürseniz renk maddelerinin zamanla şarabın renginde koyulaşma yapacağınını tahmin edebilirsiniz. (Ve ayrıca kaynağını hatırlasaydım link olarak girerdim. Niye sizden bu kaynağı gizliyeyim ki?)Trois (üç): Sorduğunuz sorular bir yemek boyu konuşulmaz. Yetersiz yani!(soruları bana mı sordunuz bilemiyorum ama içinde geçtiğim için cevaplamak istedim..)
bahsi geçen akşam yemeğinin sonu hüsranla bitti diye, yavrusunu ağzında taşıyan bir balığın gösterdiği fedakarlığınızın geridönüşümü olmadı diye, nacizane şahsımı şarapçı addederek dudak büzmeyiniz ve dahi burun kıvırmayınız, hamdi abiye şikayet ederim. kaldı ki menünüz mösyo sarkaç, benim püri pak “saf” pagan midemi bozar, cırcır böceğinin bir çiğ damlasını taşımakta zorlanan yaprağı eğdiği gibi iki büklüm yapar. bana kalsa, abdullahın hazırlayacağı (hani şu müslüman fransız) marmelatmış, rokformuş, toskana hıyarıymış, çin maruluymuş bunları bırakır, mıhlama yaparım, ne bileyim çırıhta kızartır yerim. lahmacun sipariş ederim. hem dayıyorsunuz bitter çikolatayı tatlı diye, güzelim türk kahvesi varken dark mı dark kolombiya kahvesi, ortada dolaşan sırtı, afedersiniz, popo çatalına kadar açık kadınlar falan. sıkılırım orada ben. yaşam üstüne yakışanı giymektir mösyö, kulağa güzel gelen her müziği dinleyip gezmektir belki de, hem gözümü bağlasanız da tattırsanız chateau lafité rotschild ile öküzgözünü ayırt edemem, gözüm açık da yapabileceğimi sanmıyorum.hamdi abiyle birlikte sizden habersiz demlendik diye kırgınsanız bize konuyu aktardım kendisine, verdiğim tariflerden memnun kaldığını belirttikten sonra ekledi kendisi: “biz kimileri için şarapçı kimileri için tokmakçı sayılırız.” onu bilirsin bazen cemiyet içinde pot kırar, pisleşir, yüksek sesle konuşup tükürük saçar. bu sebeple mösyö, gelecek davette üstadı çağırmasanız diyorum.
saat 12 den sonra,bütün içkiler,şaraptır.
gözlerine sağlık, teşekkürler.
iyi nokta 🙂
Biraz ekleme yapmak isterim konuya.Bu şarap kültürü, zevki o’su bu’su şarabın tadının inanılmaz değişkenlere bağlı olmasından kaynaklanır. Bir yerde yetişen üzümün şarabıyla o yerin 10 metre ilerisinde yetişen üzümün şarabı arasında büyük farklar olabilir. Bekletilirken konulduğu kaptan üzüm toplayanların elini yıkamamasına kadar irili ufaklı değişkenler tadında önemli değişiklikler yaratır.Farkı anlayabilmek, bir bardak içinde ormanlara taşlıklara gezintiye çıkmak için deneyim gerekir. Yanlışlıkla fıçının içine düşen çiviyi anlayabilecek kadar meraklısı uzmanı vardır. Ama şarap kişisel bir şeydir. “Uzatma arkadaşım ben bu şarabı seviyorum” denildimi akan sular durur. Zira damak zevki fazla ukalalık kaldırmaz.Umarım blogger benim ukalalıklarımı hoş görür eklemeden edemedim.Biri de köfteleri anlatsın neşemiz yerine gelsin be kuru kuru gitmiyor bu meret.
elbette ki içerim, neden içmeyeyim.efendim öncelikle niyetim aşağılama modunda hareket etmek değildir. alt katta sayın conta hemfikir olduğum ahkamlar girmiştir. mütevazi bir şarap içicisi olarak yazının, şaraba yabancı olan birinin elinden çıktığını düşündüğümü belirtmeliyim(lakin).bazı bazı nedendir? girişe bardak söyleviyle dalınmış lakin karaftan bahsedilmemiş. şarap bardağının farklı olduğu söylenmiş lakin şarap tadım bardağının farklı olduğu söylenmemiş. yaşamsal sıvı felan denmiş lakin sanki sadece kırmızı şaraptan bahsedilmiş, hani kardeşim bunun rose’u, beyazı, dömiseki, sekseki, monapajı, öydilpeji, meyve şarapları, bal şarapları…biliyorum yaz diyorsun bana sıkıysa, ben de diyorum ki sıkı olduğu için yazmıyorum/yazamam zaten, benimkisi pasif içicilik.nitekim hamdi abi üç kağıtçı çıkmıştır mori, satmıştır beni 70’lik şirince vincent çilek şarabına.ümit’çim bir şişe küp vişne şarabı uzatır mısın oradan, vişne likörlü çikolatalarla birlikte?
bkz. ilginç bir yan çalışma (ucuz şarap rehberi)
aynı üzüm çeşidi farklı şirketler tarafından farklı şekillerde işlenerek farklı fiyatlarla piyasa sürülen şaraplara dönüştürülmektedir(tabi ki tadının oluşmasında yetiştiği bölgenin toprak yapısı önemli rol oynamaktadır). önemli olan damak zevkinize uygun fiyat-kalite dengesini tutturan şarapları seçmektir. linki verilen ucuz şarap rehberinde, arkadaşımız genelde tekel şaraplarını döşemiş, kaldı ki eksik döşemiş; mesela gamay üzümünden üretilen hoşbağ’ı unutmuş, bir de benim severek tükettiğim sevilen markasına bok atmış. kardeşim hiç tatmadın mı diye sorarlar majestik’i.majestik ilk piyasaya çıktığında izmir dolaylarında yaşamaktaydım, favori şaraplarımız o zamanlarda her yeni yetişmekte olan şarap sever gencin tercih ettiği yakut/selection villa doluca/antik idi lakin fiyatlı olan bu şaraplara o dönemlerde yutkunarak bakmakta ve güzel marmara/efes güneşi gibi şaraplarla gönül eğlendirmekteydik.bir alış veriş gününde onu gördük raflarda şık bir şişe içinde öküzgözü-boğazkere kupajından yapılmış majestik şarabını, hem de yakut’un yarı fiyatının altında, aldık, denedik beğendik ve şarabımız ilan ettik. zaman(yıllar) geçtikçe şarabımız fiyatlandı, yakut’u yakaladı. en son aldığım şişede de (kimi söylentilere göre öküzgözü üzümü pek fazla bulunmadığından carignan üzümleriyle desteklenmiş) üç üzümlü bir şaraba dönüşmüş, hala güzeldir kendileri ve yakut şarabına yapılan zamdan sonra hesaplı olarak alınabilecek şaraplardandır. ek olarak karasalkım serisini unutmamak gerekir.en az on günlük bir kampa girmek gerekir tadım yapmak için lakin derseniz ki seç ulen şu listeden monopaj 10 tane üzüm şarabı:Beyaz:1 – 28. Muscat R. Vignes (dömisek)2 – 96. Narince (sek)3- 97. RieslingKırmızı:4- 118. Merlot5- 107. Boğazkere6- 122. Papazkarası7- 116. Karalahana8- 126. Sirah9- 123. Pinot Noir10- 109. Cabernet Sauvignonderim. yukarıda saydıklarım dışında kalecik karasını saymamış bilmiyo len bu bi bok diyenler olabilir, desinler. bence kalecik karasını abartıyorlar.dört üzüm anadolu üzümüdür. bölgeleriyle birlikte söyleyen ilk yüz kişi arasından yapacağım çekilişle bir kişiye iki şişe barba yorgo şarabı hediye edicem. kolay gelsin.
Eksik kalmayayım, bu masaya da bordalayayım. Zamanında az mı petrus muhabbeti yaptık. Ulan sarkac ilk defa yaptığın bi espriye güldüm evladım. Helal olsun, hakikaten komik olmuş pasif içici şeysi.Ne diyecektim, evet; ülkemizde hiçbir şarap sadece üzerinde yazan bölge ve üzüm cinsiyle yapılmaz (cümle biraz tuhaf oldu galiba). Herkes piyasadan kalitesiz üzüm alır ve bunu şaraba karıştırır. ‘Appellation controlee’ denilen vaziyet bizde yoktur. Peki nedir bu? Sarkac size anlatacak. Bana da bi kadeh petrus getir evladım.
sıcak yaz gecesinde farklı bir tat denemeniz için kaynak suyundan imal edilmiş iki adet 2x2x3’lük buz attım içine…(375 USD)sayın ipek’in linkleri yardimiyla: (AOC- Appellation d’Origine Controlee).bir şarap gezintisinde doluca hatununa şöyle sormuş idim: şimdi siz şu gördüğüm tanklardaki şarapların hepsinin standart olduğunu mu ileri sürüyorsunuz? gayet sakin evet demişti. inanmıştım. yine başka bir şarap üreticiside kendi üzüm bağlarını kullandığını ya da baharda giderek anlaştığı köylülere yol göstererek istediği şekilde üzüm yetiştirdiğine inandırmıştı beni. birşeyler oluyor galiba lakin fiyatların anormal gazlanması, şarapları şampanya fiyatından satışa sunmalar falan bize ters gelmektedir.Cevat’cım karadut şarabını uzatır mısın? yok mu yaban mersini de olur.
Hitit’lerin sarapciligindan bahsetmemissin.elimde “Song, Music, and Dance of HittitesGrapes and Wines in AnatoliaDuring The Hittite PeriodProf. Ord. Dr. h.c. Sedat Alp”var. Berbat bir cevirme olmus . Ama fotolar muhtesem. Boga-geyik basli kupalardan icmek lazim aziz dostlar.sayfa 36 ‘da kaval ve saz calip gobek atan tipler var.Anladigim kadariyla Hititce “huhupal” kaval demek.Hu.Hu.
ta … Bişey demiyim diyorum ama diyesim var. Sokarttı o dandik şarapları geçen yaz 15 milyondan içip içip kusuyorum öyle iğrenç şeyler. Oysa dükkanda verdiği şahaneydi.Yok böyle bişey ya sarkaçın üsteki ahkamının altına yazmıştım otomatikman bebeğin ayağının altına attı. İğrençsin ahkam şeysi. Ayrımcılığa hayır. Kahrosun erkek cinsi falan filan.
1 Ocak 1970, editor familyasından baby700,Eleştirirken bu kadar acımasız olmak zorunda mısınız? “Tabii her zamankiler gibi berbat bir şey. İlköğretim şeysi. Neyse. Bu sözde blogda,”. Okuyunca baktım da tekrar, evet, biraz ödev gibi olmuş ama yazarken keyif almıştım ben. BERBAT, ilköğretim şeysi. 🙂 karalamak ya da silmek çok kolay değil mi, daha anlamlı birşeyler olmamalı mı sizce de?
gerçekten feci sokartmış; şarapların ederi 9 milyondur daha fazla etmez, lakin tadları güzeldir, içimi rahattır; en azından benimkilerin öyleydi.bedava tavsiyeler: tepeköye vardınız, meydanına çıktınız, karşınızda barba yorgo tavernası duruyor, henüz akşam 4 suları, tavernaya gelmeden sağdaki kahveye dalıyor ve oturan bir adama “yani ya da yanni” ismini fısıldıyorsunuz. “benim” diyor beyaz saçlı tertemiz giyimli yaşlı adam ve peşinden sizi evine götürüyor. hoş beş sohbetli, sunduğu şarabı içerken komik fiyat pazarlıklı bir diyalogtan sonra bonus; gökçeada’nın en iyi şaraplarından en az iki rakı şişesi kadar alıyorsunuz, bu amcamızda fiyat politikası olarak sizlere dayıyor barba yorgo fiyatını(masum).daha misyon bitmedi. yine tavernanın karşısındasınız bu sefer sol yanınızdaki sokağa dalıp oradaki bakkaldan yine rakı şişe muhafazalı şarap alıyorsunuz, bakıyorsunuz fiyat makul. sonra kalmakta olduğunuz kale’ye geri dönüyorsunuz. bir sonraki level madamın kahvesi ve tuz gölüne bisiklet turu.lütfen ayrımcılık falan kahrolsun gerçekten.
Var ki yorgonun hayatımda bu kadar berbat bişey içmedim, at sidiği gibi. Yine vantuzlarıyla pişirilen ahtapot da rezalet. Rum mezelerine bir türlü alışamadım. Rakıyla neyse de şarapla korkunç oluyor.Ada deyince Hristonun sakızlı muhallebisi, sahlebi, Dereköy dışında bişey yok (G.ada şarabı benden uzak dursun) Sabah, öğle, akşam Dereköyü gezebilirim. Gördüğüm en güzel hayalet köy, insanın içini eritiyor
master700’e sormak isterim; bu kalecik karası da mı Appellation controlee’den nasibini almıyor?geçen sene bir restorant’ta 1999 yılının kalecik karası denk gelmişti “özel selection” falan yazıyordu üstünde. $40 bayıldık o yüzden sordum. valpolicella’ya benzer bir tadı olduğu hatırımda kalmış.
efen’im kalecik karası ermenilerin yetiştirdiği o efsane değildir belki, hastalıktan kurtarılmış, pich diye tabir edebileceğimiz sayılı fidelerden olabilir ancak. efendiniz yaşı itibarıyla ermeni mahsülünü tatmıştır büyük ihtimalle. o daha iyi anlatır herhalde.kavaklıdereyi tercih etmiş olmanızı dilerim, kutmanın pazarlama şahanelerini değil, baby700’ün bahsettiği fason durumlarına girmelerine rağmen sizin selection, iyi döneme denk gelenlerden olmalı. bu açıdan bakıldığında rumuz mevzusuna en dikkat edilen şarap olduğunu söylerler. kırımdan kurtarılmış olanlar ne kadar sağlamsa artık. tüm bu anlatılanlar, yine de, hafif kazık yediğiniz gerçeğini değiştirmeyebilir tabii.sarkaç beyin listesinde de 121’i göremedim. olmuyor. turasan kardeşim turasan…
Herkes degüstatör çıktı iyi mi(Burada hangi noktalama işareti kullanılacak?)Hafif ertuğrulözkökvari bir noktaya doğru yönelişler seziyorum. Rica edicem beyler. Türk erkeğini bozan bu tür içkilere karşı uyanık olalım. Bizim böyle şarap muhabbeti yapacak yerde, hangi haranın, hangi bölgenin, hangi safkan aygır tarafından döllenen kısrağın kımızı makbuldür diye araştırıp, yazmamız gerekir.Yani bu dejenerasyonu nasıl önleyeceğiz birader? Esas türk milleti için bir appellation d’origine controlee lazım. Ermenikarası, rumkere, kürtgözü demiyoruz, hepsini temizliyoruz; herifler yine bir yerlerden çıkıp kımızımıza buz atıyor.
Havalardan mıdır nedir pek bi sosyalleşti amcabey. Her günlüğün altına ahkam girer, her mimin altında biter oldu. Üstüne yeni tekaüt İETT şoförü havası geldi. Bir gözü yolda bir gözü orta kapıda, direksiyonu avuçlayan elleri TV kumandası parmaklamaktan sıkılmış olsa gerek ki bir ara nerdeyse kendini ibadete adıyacaktı. O da kesmez tabi bu huzursuz bünyeyi. Hiçliğe kahveci güzeli, ediye randevu evi siparişçisi muamelesi yapması hep bu ne bok yiyeceğini bilememe durumundandır. Kalan 997 atlıya ne halt ettireceği meçhuldür. Bir kısmına belini çiğnetecek bi kısmına bilgisayarda yazı yazmaktan tutulan boynunu ovdurtacak bir kısmına da kımızına buz koydurtacaktır.
Ermenikarasının kalitesiz kökünden gelen simatem hanım, üstünden defalarca geçmiş olmamıza rağmen, bitme başarısı gösteren ot olarak takdirimi kazanmıştır. Dolayısıyla kımız kadehinin kenarına iliştirilmek istemesini anlayışla karşılıyorum. Yalnız önce bizim degüstatör baytara bi sormam lazım.
Önemli devlet adamlarının yanlarında doktorlarıyla gezmesi adettendir. Hele bir ayakları çukurdaysa. Yine de danışman olarak kullanacak daha uygun kişiler olabilir. Karı temin edicinize -ne kibarım be- veya şiromantistinize danışmanız daha uygun olur.
At eti ve sütü dediğimiz kımız hakkında imam-ı Azam yemek ve içmek mekruhtur derken,İmam-ı Ebu Yusuf ile İmam-ı Mahmed mekruh değildir derler.İmam-ı Şafinin görüşü de iki imamın görüşüne uygun şekilde olmuştur.Siz kımızınızı afiyetle yudumlarken, arzu ederseniz bide tay keselim.
15 milyonluk ucuz kötü şaraplar içmeyiniz içirmeyiniz…bilakis iyi şarap dediğin 5 ytlden pahalı olmamalı ve dahi içirilen köpeği o saat öldürmelidir.iyi şarap kalecik karasından boğaz kereye, öküz gözünden chateau d’osman a kadar çeşitlilik azr eden harmandan özensiz ve düzensizce mayalanmalı bilahere mayalanışında(la férmantation) le kükürt kullanılmalı ve dahi şişeden içilmeli ama illa ki illa ki illa ki ayarı ölçülenmiş dudağa tam oturan ve akış hızını ayarlayan plastik tıkacın kesilmesinden arta kalan kısmı çıkarılmamış olmalıdır, ayrıca plastik tıpayı dişi ile çıkaran bizden(nous) değildir(il n y pas vine) hmm tabi birde uygun baharatlarla uygun ısıya kadar ısıtılıp içilirse hem kan yapar bünye dahilinde hemde müzdarip olunan girip ve bilumum benzeri hastalığa derman olur(özellikle şato d’osman)
bodrum’da çalışan sualtı arkeologları 2000 yıllık bir batıktan çıkardıkları sağlam amforadaki şarabı oracıkta tüketmişler.şimdi bu ne? yani ipeque’in yazdığı doğruysa bu bizim elemanlar dünyanın en eski şarabı diye sergilenen “şey”den daha eskisini bulup yuvarlamışlar, bi de bunu national geoghraphic türkiye’de “şöyle kafa yaptı, böyle güzel olduk babacan” diye anlatmışlar mı?
Bence Şarap en güzel karla gider.Bir avuç kar ve üzerine biraz kırmızı şarap denediniz mi?Eğer denemediyseniz kesinlikle tavsiye ederim. Aslında sıcak şarap sevenlerde var ama denemeden bişey demeyin bence. Bunu bana eski bir göçmen tanıdığımız öğretmişti. Bir gün evlerine gittiğimde şarap vardı. Sonra balkondan biraz kar aldı ve üzerine kırmızı şarap. Sonrada ağzı geniş bir kadehte tatlı kaşığı ile yedik mi desem içtik mi öyle garip oldu işte.Hatta bunu bir arkadaşıma anlattığımda Adana yöresinde de buna benzer bişey varmış ama alkolsüz ve mantığı benzer kendisi değil.