10
Tam manasına gelir. Görsel dünyanın felsefi etkinliği denebilir. Neden işitsel birleşimi olmadığı merak konusu olmalıdır. Nihayetinde bir mantığın, düşüncenin ortaya konduğu düzlemin sadece görsel kaldığına. Her yerde farklı okumalar yapılabilir fonetik olarak ancak anlam değişmez!Bu bir aktarımın hikayesi, yazı gibi, şarkılar yahut tecrübenin aktarılmaya çalışılması gibi…Evet tüm bunların alınabileceği bir zaman vardır. O güne değin ne okunan yazıdan ne sözden yahut şarkıdan anlaşılmaz gibi davranılır/düşünülür genellemesi.Ancak işitsel ve görsel olanın dilsel hafızaya göre çok adım önde olduğunu söyleyebiliriz. Biri evrensel anlamda (temel hafıza ile algılanabilecek yahut hafızasız algıya müsait) diğeri ise ancak belli bir zaman dilinde oluşan birikimden hareketle anlamlandırılacaktır. Buradan hareketle bebekler bizle iletişim kuruyor biz değil denebilir.Biz sadece bir düzlemi canlandırırız. Bebek girer bizim anlaşmamızı çözdüğü oranda iletişime geçer tepkiler alır bunu dahada ileriye götürür, bu durumun periyotları bellidir ortalama bir yıl gibi (ilk iletişim sözleri).Sizce bu bir “Başarı” mı?
Bizim yaptığımız, doğayı/evreni kendimizi de dahil ve ayırt ederek simüle etmektir. Dil bunu imgeler yahut anımsatır.Dil matematikte olur nota da argo da! Fonotiğini bulunduğu bölgeden alır.Matematiği hepsinden ayıran bir bilgi tarihi ortaklığıdır, nota’nın babası ve anası olmasıdır. Kesinlik içeren bu dil temel bilimlerin hepsine sirayet etmiştir. Yazı bilimde oluşan dizgi, paragraf, mısra, sayfa vb. pek çok mantık matematikseldir.Her şeye az yada çok girer çünkü evreni tanımlama simülasyonu mantığı dil’in de ana sancısı, doğma nedenidir.Modern dünyanın ve egemen kültür kavramının yarattığı/dayattığı “Tek, ortak kültür”, estetik ve beğeni vb. çoğaltılabilecek bir ortak algı evreni inşa eder. Aynen Matematik dünyası gibi. Sayısal teknolojilere değil lafım, sadece mantık önermemden hareketle benzerliğin kaynağını ve sonucunu öngörebilmek/miz adına!Risk hesaplamalarının çok büyük değer yaşadığı, sadece bireylerin değil ülkelerin ortak kredi notlama şirketlerinin eline kaldığı bir ortak sermaye piyasasının içinde vücut buluyoruz. Ekonomi de bilgi gibi tekel altında!“Koy götüne” lafı önemli. Aksi çilekeş olmak! Hadi ya bunların numeroları ne olmalı ki? Sorusu sonuna kadar bir bağımlılık demektir, sistem bunun üzerine inşa edilmiştir, edilmektedir “Addict”!Akıl var yani dünyada, sandığımız gördüğümüz ebleklikler sinsilesi bireyin sıfırlanması gibi addedilmelidir, odur!Komik ancak gerekli olan kültürel etkileri tamamen almaktan geçiyor. Almaya artık gına gelmeli tabiri mümkün ise.Yoksa korku politikaları fena çalışır. Bakın saldırının da temelinde yatan korku bir izolasyon bir “Soyutlanma” uyuşturucusu yan etkisidir. İstek tamamen uyuşturucunun da etkisine parelel olduğu gibi varoluşsal bir ızdırap gözü ile de bakılabilir. Konuyu buraya kadar takip edenlere teşekkürlerimi ileterek açmak istiyorum;
Akhenaton-Kafa yapar kendisi… İlaçta olur…
Dair
Uyuşturucu da dahil uyku ve aşk gibi ruh hallerinin felsefi, ön koşulsuz (ardılı düzleminin içrek soruları ile) “İnsan” tanımına…Ahlak ve yargıların giderek gelecek kaygısı ile bastırılan “Diğerleri” kavramının insan benliğinden çıkarak çevreden etkilenimi/inşası (tüme varım) ve erk’ten çıkarak egosal bütünlüğünde toplumun maruz kaldığı etki üzerine gerçekleşen tersinir yapılanması (dolaylı-tümden gelim). Ortasında varılmayan ancak nefesi alınan, heyacanı damarlarında hissedilen olgu ise “Aşk” olarak karşımıza çıkar. Aslında bunun nedeni ayrılık veya karşılık görememe durumunda ortaya çıkan krizin de sebebidir. Soyut’lanmak, dünyayı bir yerde, şeyde, kişide bulmak. Kişide bulmak herkezin beğenisi üzerine gerçekleşen en büyük arzusudur ve diğer aşkların yanında ezici bir üstünlüğü tarihe damgasını vurmuştur. Özgür irade bu soyutlanmanın karşısında durabildiği için insanlar heyacan tanımını ulaşılmaza dönüştürmüştür çoğu zaman şiirlerde dahi…Hiç yaşamadığımı belirterek/anlamaya çalışarak,Bir eroin bağımlısının bu aşk hadisesine yaklaşıp, tadından/keyfinden geçmesi, oluşan ardılı isteklerinin nedeni işbu soyut kavramıdır diye düşünüyorum.Fikrimin destek aldığı yaklaşım kriteri bağımlının malzeme sıkıntısına düştüğünde geçirdiği krizlerdir. Neden yanıbaşında bulunsa nadiren kullanabileceği belki aralıklarını kendi belirleyebileceği halde iken bulamayınca düştüğü endişe ulaşma zorluğu yine yeniden soyut kavramının dışında ve malzemeye ulaşma çabası soyut kalınca sinirleri had safhada bozulur. Sanırım ki bir paket eroin kullanıcısı ile konuşarak onu reddetse, bu güce sahip olsa idi baskın erkek egemen toplumun kadına yaptığından daha azına layık görülür idi. Zannederim ki uyuşturucu tedavisi eğer kişi istiyor ise ancak “Aşk” tedavisi ile mümkün kılınabilir…Bu bir tedavi değil kısaca daha büyük bir haz olmalıdır ayrıca belirtmeliyim, keyfi öldürmek insanı öldürmektir bir bakıma… Böcek toplum uygulamaları da ayrıca dünyada görülmüştür. Bkz. Düşünmeyen daha iyi yönetilir, arıza çıkmaz…Anlaşılan o ki, aşk yaşayan hemen herkez aslında büyük ve sağlam bir uyuşturucu ile tanışmış oluyor ve hayatta kalma çabası veriyor, adına körpelik te deniyor birde… Olacak iş değil, neden? Bilgi düşünce yapısını şekillendirir ancak düşünce bütüne yayılamaz ve çelişkiler içerir ise sağlam mantığa oturamaz, kısaca felsefe yapamaz.Tedavi de diyebileceğimiz soğuk karşılaşma “İstenmeme”, “İstememe”, “kendine değer verme veya hakkını verme girişimi” olarak düşünülebilir. Makul olarak aşkın haz halini toplumsal beğeniler ve karşı çıkışları ile psikolojimize borçluyuz. Bu zihnimizin zaten sağlam bir uyuşturucu/en sağlamı hatta ta kendisinin serbest dolaşımı anlamına gelir.Kişi aşk tanımının ardında kendinin yattığı gerçeğini eninde sonunda kavramak durumundadır. Maalesef zahmetli ve acı dolu kabullenişlerimizin bize verdiği, vereceği hazdan habersiz oluşumuz asıl tedavi edilmesi gerekenin felsefi cahilliğimiz ve olgunluk tanımına dahil olmanın kaçınılmaz bir insanlık olduğunu, insan olmanın gerçek tanımını yaparak yaşama zorunluluğumuzu hatırlatır. Örnek olarak felsefe arızası taşıyan kişi, inisiyasyon yahut Budist’lerin soyutlanmaları yine aşk doğuracağından kimi yerlerde tedavi olarak görülür.Gerçekten bu soyut kavramını bu derece iten bir bırakıp gitme isteği, ohh be, rahatım burada ne bu koşturma hali ise insanlar mutsuzdur diyebiliriz.Unutmadan odamda bulunan afrikalı müzisyen biblosundan bahsetmeliyim,Odama yerleştirdiğim biblonun yere düşüp bir kolunun (tamtamına vurmaya hazırlanan pozisyondaki elinin bağlı olduğu kol) kırılması ile tablo netleşiyor. Bunu kendimize yaptık, çünkü hiç’e sayabiliyoruz. Bir yolunu bulup hiç’e sayabiliyoruz, mantığı çökerten bir sistemin sırf teba kalması, köleleştirilmesinden başka nedir bu? Bu mu bizim bakış açımız gerçekten? O halde tek bir çıkış kalıyor elimizde gerçek bir güç “Anlayış”, kavrayış yahut “Aydınlanma” diye tabir edilen felsefe her şeyi ile. Bunun için objektivitenin dahili insan zihin yapısının mantıklı çalışması için gerekli olan hoşgörüyü sağlanması adına yine “soyut”layabilmek tabiri mümkün ise bir “Hiç”e saymak bilinç dahilinde. Bizi batıran her şey çıkış için yeterli özü barındırıyor görüldüğü gibi.Kelleyi koltuğa almak terimi çözüm için gereken samimiyeti, duygusal bir sıcaklık sanmanın dışına iterek soğukluğu ile kavrayabilmeyi bir sevgilinin artık seni sevmiyorum sözlerinin onun samimi sözlerinin soğukluğu karşısında “İnsan”laşabilmesini sağlamaya yeter. Bu cesaret ister ki kahramanlarımız eksik değildir zaten. Maharet cesaretin aslında korkuların bilindiği üzere geliştiğinin yani insan bilmediğinden korkar masalının unutulmasından başlar aslında. Bkz.merakBu ölümünde başlangıcı olabilir e dualizm nedir?Dualizm zamanın aşılamaması durumudur, kısaca yanlış anlamak olarak tabir edebilirim.Akıl ise gerçekten öngörü taşımak zorundadır, zaman?İşte merakın cesaret ister olmasının temel nedeni, akıl yoksunluğu. Merak cesaretin canına tak etmenin ta kendisidir. Bu güçtür. Korku bildiğinizdir lafımı bir kez daha hatırlatmakta büyük yarar görüyorum. Hiçtir bilinmeyen/düşünülmemiş/hayal edilmemiş…Saygılarımla bebek wassago2000
yorumlar
önce bir, hatta bin kere düşünmek lazım bu yazıya yorum yazmak için ey wassago2000… hayatta var olan dualizm’i neden yanlış anlaşılmak olarak tanımladın? dualizm zamanın bence odak noktası..aşk-eroin içinse, katılıyorum, başka bir zevk bir diğerini unutturur, tabii kısa bir süre için çünkü bir aldatmacadır… hem aşk acısı diğer krizlerden (uyuşturucu krizleri) çok ama çok çok daha can yakıcıdır.. kendini öldürmeye kadar gider.. ama madde bağımlıları bulamakdıklarında değil, varken kaza eseri ölürler yani tam tersi aşktan…yazının çıkışını alacağım zira tekrar tekrar başa dönmek gerekiyor yazını okurken ve zaman…sevgiler – tuttum
Wassago2000, sana en derin yorumumu yazmıştım ama gönderdiğimde götevey olduğu için gitti, çok sinirliyim..Şimdi yeniden yazıyorum..Yazını ilgiyle okudum, değişik bir düşünce tarzın var..İşte düşündürdüklerin;Öncelikle zayıflık ve kuvvetin birbirine dönüşebileceğini vurgulamışsın ben de buna inanıyorum..Eroin acısının ve keyfinin aşk acı ve keyfinden daha büyük olduğunu düşünüyorum..Çünkü kişi bunu kullandığında kendi kimliğinden uzaklaşıp kendini dışarıya taşıyor..2.kimlikle sahte mutluluk başlıyor, aslında bunu biliyor, ama gücü teslim etmiş durumda, güç 1.benlikte kalmışŞu anda mutluluk var, kendine geldiğinde yüklenmiş acı..Bu da bağımlılığı sürekli kılıyor..Aşk acısı, terkedildiğinde benliğin içinde kalıyor, kaçış yok..Burada güç giriyor devreye..Belki yeni bir aşk, her yeni insan farklı bir bakış açısı..Olgunluk..Sına kendini aşık ol, terkedil..Ne kadar güçlüsün gör..Sahte mutluluk-Gerçek acı..Bunları düşündürdün bana..
doğa en güzel uyuşturucuyu bünyemize saklamış.
wassago;hep dediğim şeyi yine yapmışsın. bir düğüm atmışsın, bu düğümü nasıl çözeceğimizi bilmeden bize sunuyorsun. yazdığın her bir şey birbirinden farklı. aradaki bağı yine kuramadım. veyahut hakkaten kafan mı karışık?görsel algılamanın dilsel olandan üstün olduğunu nereden çıkardın? bu kişiye göre değişen bir şey değil mi? ben de görsel ve iştisel hafıza çok gelişik. unutmuyorum, hiçbir şeyi. daha önceki konuşmamızda dediğim gibi sadece derinlere gömüyorum. aslında birçok insanında böyle yapmasından yanayım. geçmiş ve gelecek arasında sıkışmak yerine an-a bakmak. çünkü kişisel tarih zor ve acıdır. geri dönüp baktıkça seni yıpratır. kadınlar özellikle bu konuda hakkaten çok şanssızdır. geçmiş ve gelecek arasında tıkanmış bir durumdadırlar. bu yüzden de günü yaşayamadan ya geçmişi dert edinir; ya da gelecek kaygılarını sürekli taşırlar.herşey gerçeği aramak için yapılmaz mı? oysa simülasyon sadece bir duygudur. algıda ortak değilsen bu sadece seni yalnızlaştırır. başka ne faydası vardır, sahi? tıpkı toplumsalın dışına çıkmak, arayışlar gibidir.bilgi mevzusuna girmiyorum. bilgi’nin metalaştığı günümüzde keşke cahil olarak kalsaydım, hiç okumasaydım duygusuna sahibim. her bir bilgi beraberinde mutsuzluk getirir. yani çok bilgili olmak iyi bir şey değildir.haz mevzusu derin ve uzundur. açıkcası bunun tartışmasını hafifte yapma isteğim yok. aşk, uyuşturucu, hayat her bir şey hazlar üzerine kurulu. aynı hazlar değil, ama. senin yazından öyle bir anlam çıkardım. herşey pembe dünyayı aramakla alakalı. benzer bir şey tarikatlar, dernekler vs. için de geçerlidir. ait olma isteği, güdüsü bunu pompalar.dün u. zen insanına gece ve ışıkların bana verdiği hazzı anlatıyordum. sonuçta vampir değilim:) ama gündüzden nefret eden, gece lambalar yandığındaysa farklı duygulara sahip olan biriyim. bir sokak lambasının altında oturup sarhoş olabilirim, içmeme gerek yok. mesele o hazzı almayı istemek, bunun metotlarını bulmak. kimi bunu uyuşturucuyla kimi ise iyi bir insan olma kavramıyla yakalıyor. bir süre sonra bu tükenecektir, yalnız. o zaman da mutlaka insanoğlu başka arayışların peşine düşecektir.dil herşey değil midir wassago? en saf, en temiz olan en dilsiz olan da bebekler değil midir? dilsizliği mi arıyorsun? o bebek wassago göndermesini açıkcası anlamadım. daha doğrusu sanırsam farklı algıladım.
Dopamin sihirli bir neşriyat! Hali ile zevk mekanizmasının temellerinde yatan işbu ajan. Aşk’ın diğerlerinden farklı olması psikolojimizin genişliği ile alakalı, ancak hep bizimle ve serbest dolaşımda, aşk acısı denilen ve aşk sancıları bildiğimiz bağımlı tepkileri… En derininden. Aynı şey değil, çok daha fazlası hani “Özgür irade”ye gönderme yapmıştım bir paket H’in seni istemiyorum yargısına varması yollu:) Bir düşsel örneklem, kafam değil karışık olan aslında daha uzun yazmamı gerektiren içerik belki…Bebek benim için non-memorial (hafızasız) bir robot, ablamın çocuğu olalı beri (3 ay kadar önce) inceliyorum… Piaget’leri hatmettim fakat adamlar 1924 ve max 1940’lar da olan biteni, tıp dünyasının bakışını yansıtıyor… Bu konuda devrimsel ve yenilikçi bir bilgi yok, hele hele iletişimse sorun:)Bu ızdırabı vurgulamak istemiş idim…Ancak görsel ve işitsel (renkler ve müzik gibi) uyaranlara verdiği tepkiler hayallerini şekillendiriyor, ön bir hafızaya sahip yani ve bu zihinsel algının üzerine şekilleniyor herşey, dil bunun yaşatılması ızdırabı (hani kaydetme). Her şey dil değil simülasyonun bir türü sadece. Saksıya bakan durum bu simülasyon, kafaya yiyende…Dil herşey değil işte, tam da bunu demek istiyorum o tek kültür dayatması ve matematik göndermeleri bağlantıların tamamen varoluşsal bağından kaynaklanan özdeşliği vb…Bu iletişimin bizim tarafımızdan kurulması inan bana farklı bir insanoğlu doğuracaktır, tecrübelerimizi o noktada aktarmaya başlayabiliriz, yoksa sümerlerden beri devam eden bu ızdırap “İnsan hep aynı” olgusunun sebebi iş bu simülasyonun ortaklığındandır!Bu aşılabilir bir durum, örneğin korkular hiçyaşamadığımız pek çok deneyimi bize çok güçlü empoze eder ki bu da beyin yıkamanın esaslarından biridir. Ne yazık bu da serbest dolaşımda… Kontrol edildiğinde ise donuçlar korkutucu oluyor. Halkın tüm bu deneyimlerin ardından bu konuda bilgisiz bırakılma nedeni gene “Korku”. Halk derken bildiğimiz akademik çevreleri de kastediyorum. Bireysel bilimin öldürülüp şirketlerin öne çıkarılmasının ardında yatan ızdırapta heyacanın kontrolünden ve yine kontrol korkusundan kaynaklanır. Kozmetik araştırmalarına ayırılan kaynak, askeri teknoloji ve psikoloji vb…Bu noktada daha önce Mefkud’un yazısına bir parçasını yorum olarak girdiğim yazımı sizlerle paylaşayım/algılamam adına;Keyif,Mutlu olmak, isteklerin yerine gelmesi ve coşku ardılı rahatlamanın vücut buluşu…Keyif-iz, keyifsiz,İsteklerin görgü dahilinde gelişmesi psikolojik ve erk psikolojisine dayalı bir güdü eşleştirmesidir. Güdü bir paket program olarak ilkin yaşamsal ardından zihin yapısı ile birlikte “Ölümsüz” olma eğilimi taşır. Çeşitlilik ve süre gelen doğum kontrol yöntemleri bunun en belirgin çıkmalarıdır. Bkz. Buzdağı.Anlaşılacağı üzere keyifsizlik sizde kalan keyif izleridir.İzler demek hafıza demek olduğuna göre zihin yapımıza bir iletişim mecrası “Medya”sı olarak bakalım,Zihin yapısı demek, farklı frekanslar/zaman ve tamamen zamansız öncesi-sonrası-şimdi gibi hassaslıklar gösteren hafıza katmanları tıpkı şok travma-bilinçaltı ve bilinç üstü yaklaşımlarda olduğu gibi.“Gündem” anlık hafızamızı, tekrarların ve rutinlarin tetiklediği gündeme aldığı ve karakter eğilimlerimize pratik cevaplar veren hafızanın yansıması bir karakter yaratır.Nostalji bu noktada bilinç altımızın ne tür bir mantık dahilinde total hafızamızı şekillendirdiği ve gündeme aldığı, karakterimize yansıttığı hafızaya güzel bir örnektir. Her kuşaktan gözlemlenebilen nostalji kavramı bir tür özlem ve hoş anılar geçidi olarak tanımlanabilir. Bu kötü anıların değil hoş anılarla bezeli bir tablonun yüzümüze tutulduğunun resmidir. Gerçekte insan gerekli hallerde bütüne ulaşabilir, çünkü aksi bir genel mutsuzluk ve psikolojik tatminsizliklere yol açacağından gündeme pratik yaşamla uyum neticesinde yansıtılmaz. Nostalji insanın kendi hafızasına genel yaklaşımı ve sahiplenmesi (öyle olmasa dahi) durumudur. Aidiyet ve tutku nerede kaldı ise hafıza oraya meyil eder, yitirdiğiniz tatmin edemediğiniz duygularınız “anlamlarınız” sizi dahada romantik kılar.Anlam duygu demektir çünkü… Derinlik kazanmak hassaslık ve daha yoğun bir iletişim demektir, hangi konuya karşı olursa olsun verdiğimiz fiziksel tepkilerle bu yoğunluğu realize eden bir vücut yapısından ileri gelir. Duygu karşılığını gündemde bulmuş ve tepkiler üzerinden algılanır olmuştur.İnsana, yöntemine ve tedavisine dair…Sağlıklı bir insanın bu araştırmayı üzerinde yürütmesi hafıza katmanlarını çözmesi çokta mümkün olamayacağından psikolog yahut psikoterapist yardımına muhtaç kalabilir, stres ve bunun gibi. Bu noktada rahatsızlığını gidermek isteyen kişinin günümüz dünyasında net bir cevap bulabilmesi ancak dünyayı peşinden sürükleyen dahi bir psikoloji uzmanı/araştırıcısı ile karşılasmasına, ondan etkilenmesine bağlıdır… Bu salt bilginin kişilerin ihtiyaçlarına ve onları anlamalarına yetmeyeceği gerçeğini gözler önüne serer. Ancak belli düzeyde iyileşme muhakkak ki olacaktır, gerek ilaçlar, gerek psikoterapistin yahut psikoloğun tecrübeleri dahilinde. Ancak unutulmamalıdır ki günümüzde özellikle türkiyede bu tür rahatsızlıklarını özel tedavi ücreti ayırarak psikoloğa giden kitlenin sosyo ekonomik düzeyi ve eğitimi, zeka seviyesi kriterleri normalin üzerinde seyredecektir. Dogmatik yapıdan uzak, henüz keşfedilmeyi bekleyen bir insan zihin yapısından haberdar, yenilikçi bir bakışa sahip, aydınlık ve başka çok başka açılardan bakabilen bir uzman ancak net bir başarıya kucak açabilir.Felsefe insan demektir, psikoloji ise bu bilincin hafıza üzerinden anlam bulması yansıması hadisesidir. Hafıza katmanları, zaman ve insan, bilinç, kuramsal matematik, sanatın kendinden geçiş “Vecd” hali ve sanat felsefesi gibi konularda ayrıca kavrayış sahibi hatta bir üretici konumunda olmak insanı daha iyi anlamak demektir.Openmind budur!Bilinç kavramı ise kesinlikle zamanın ötesinde olmalıdır ki yeniyi üretebilsin ve zamanı tanımlayabilsin, matematiği doğurabilsin. Henüz yaşanmamış olanın tahmini “Öngörü” olarak algılanabileceği gibi geleceği şekillendirmekte (hayal) olabilir. Misyon bu konuda öne çıkan tek kuram. Bilinç bir düzlemde sonsuzun varlığı, arayışı gibi algılanırsa nihayi düzlem boyutunu kırmak zorunda kalacaktır. Sistemler üstü algılamak gerekliliği mantıktan ayrı tutmak için gereklidir ve hassas olan bu noktaya çok dikkat etmek gerekir. Her zaman bir üst sistem alt olana mantıksız gelecektir kendi menfaatini göremeyişinden resiztans gösterecektir. Erk psikolojisi bu bilginin paylaşımı üzerine kuruludur. Bilinç güçlü bir mantık olan korku ile yönetime karışır. Yönetme isteği bir konforun devamlılığını garantilemek arzusudur. Yönetmek için bu korunaklı olmayı ve isteklerinin kabul edilmesini konfor olarak algılamak gerekir. İnsanlar bunu bazılarının taşımadığını söyleyebilir, savunabilirler bir noktaya kadar. Çünkü felsefe dışarıda kalmaktır her şeyden önce, ancak insan bunu dahil güce çevirme isteği ile dolmuş Plato bunun ızdırabı ile düşünür bir imparatorun varlığında şehirler ışıldayacak demiştir.Bu noktada yanlış olan bir bakış yoktur psikolojisi gelişkin tüm canlıların davranış karakteristiğini hatta canlılığı bile tanımlayabilirsiniz bu bakış ile (sistem hıyerarşiyi doğurur). Yanlış aranacak ise gücün yönetiminin doğru gelişkin bir mantık tarafından yönetilmemesi talihsizliği ile açıklanabilir. Menfaat kendi geleceğini gelişkin insanların üzerinden maksimuma çıkarır ancak giderek zorlaşan bir düzlem çıkışıdır alt mantıklar için. Dış konulardan çok etkilenebilir ve her tür provakasyona açık bir zemin inşa etmiş olursunuz daha kolay yönetilen kitleler ile, “Düşünmeyen”. Cesaret gereken ve daha akıllı erk yönetiminin nihayi hedefi her zaman dünyadır, hatta görünmez saldırılamaz boyutta farklı bir bilgi birikimi ihtiyacı duyar. Dünya tarihinin karışık olması, farklı fikirlerin dolaşması netliğin yakın tarihe kadar olması şaşılacak durumlar değildir bu mantık gereği.
Kişisel tarih değil acı olan, hala değişmemiş olan bakış açımız nevdalist…Örneğin kadınların hani erkekler oraları ile düşünür, daha etçildir demeleri gibi. Halbuki bir sarılacak omuz daha samimi ve masum değildir ki, bencillik aynı “Ben”den kaynaklanır…Hani en basitinden kadın-erkek ayırımından ve bunun hafızamızda yaşattığı acılardan dem vurayım dedim, biz birbirimizi anlayabilir ve bambaşka bir dünya inşa edebiliriz kanatindeyim:)Sadece meydan okuyabilmek ve ayakta kalabilmeye bakıyor e zor tabi:) Hani bunu başaran biri/leri hedefini onikiden vuran bir paylaşım yaşatabilse daha net belki evrensel bir paylaşım ortamı ile… Psikoloji hali hazırda buna yanıt verebilir durumdadır demek istediğim.
dil nasıl herşey değil, bunu biraz daha açman gerekiyor.dil herşey. iletişimin temel aracını eleştiriyorsun. bu aracın değişmesini önermek farklı, bu aracı istememek ise çok farklı. seninle kurduğumuz dil evrensel olan mıdır? bunun sakıncası nedir? bzi elma’ya elma dediğimizden böyledir. dünyanın başka bir yerinde o yine elma ama ismi değişiktir. burada görsel iletişim devreye girer. birbirimize elma der dururuz, ancak elmayı görünceye kadar ne olduğunu anlamayız. önemli olan birarada olmak için kurduğumuz dildir. toplumsal olnaı, aynı olanı, sorgulamamayı eleştirirsen buna hak veriririm. ancak birarada yaşamak zorundayız, bütün canlılarla. bu yüzden de ortak bir dil kurmak için anlamalı- anlaşmalı- empati yapmalıyız.dil olmazsa geriye ne kalır, pardon? tabii ki ben dili direkt eşittir iletişim diye algılıyorum.dip noT. wassago çok rica ediyorum, bold yaz. okuyamıyorum, kör olucağım:)
Platform (medya); Var olan bir mantık kuralına göre çalışıyor ise yahut var edilmiş ise her durumda orrtaya bir dil çıkar.Şimdi anlamı sabit tutup işitsel ve görsel olarak bölgessel farklılıklar gösterir ise Edebiyat dili gibi, sonuçları algıların kullanımı verimliliğinde (desteklenmesi, kontrolü nezdinde) çıkaracaktır/kavrayış.Yine örnek vermek gerekir ise japoncası ana dili olmuş bir bireyin (japon olmayabilir) beyin işleyişi ve işitsel algı sağ-sol kulak hassasiyeti bile değişmektedir:)
İletişim her şeydir!Neden dil değil, çünkü dil iletişimin (eylemin bir parçasıdır) mantıklanabilir evresidir. Ancak kaotik iletişim de vardır, algılayamadığımız ancak yine üzerimizde etkileri mevcut pek çok iletişim vardır. Kavranan, algılanan ve kontrol geliştirilsin geliştirilmesin “Adlandırılabilen” bilinebilen durumlarda insan dili var eder yahut tespit eder.İletişim ise insanı aşan bir durumdur:) Örnek atomlar arası bağlardan tut nereden çıkarsan artık:)
dil iletişimin aracıdır. iletileri aktarmamızı sağlayan şeydir. dil illa sözel olmak zorunda değildir. karşılıklı saatlerce bakışmak, oturmak, gözler vs. gibi unsurlarda iletişimdir. sen sanki sadece dili sözsel iletişim olarak ele alıyormuşsun gibime geldi.mesela kim ki duk abimiz bu konuda inanılmazdır. sinema gibi bir araç da çok farklı bir dili ve iletişimi anlatır. zaman filmini izlediysen orada olnalar benim anlatmak istediğimle çok örtüşüyor.velhasıl hep yaz wassago. yaz ki, biz de kafa patlatmanın, yorulmanın hazzını alalım. bu da bir dildir. sana has, özel olan.
Onore oldum teşekkür ediyorum…Kim Ki Duk’un filmlerini çok severim, boş ev hala bir zirve o “Dil”de.Ancak hemen Godfrey Reggio’un Naqoyqatsi ve koyanisqatsi belgesellerini şiddetle öneririm, eğer izlemedi isen çok hoşuna gidecektir.
notlar:”İletişim her şeydir!”Algılayamadığımız fakat üzerimizde etkileri olan iletişimlerden bahsetmek istiyorum, daha öncesinde eroin ve aşk benzetmesinin ortak özellikleri olarak varsayılan bağımlılık ve özgür irade çatışmasına değinmek gerektiğini düşünüyorum. Aşkın çıkış sebebi olarak gösterilen ayrılık veya soyutlanma isteğinin ve aşkın herşeyi tek bir şeye kanalize etme göstergesi olduğunun yanlış olduğunu belirtmeliyim. Aşk (karşı cinse duyulan) cinsel dürtüden ve daha öncesinde türün çoğalması, kendini devam ettirmesi olarak tespit edilen içgüdünün insan üzerinde evrimleşmiş halidir. Nesnel olan her şeyin değişimi tinsel olan her şeyde geçerliliğini korur. Nesnel olan tinsel olana dönüşmekte olandır ve tersi.Şİmdi eroin ve benzeri uyuşturucu veya uyarıcıların algılara yaptığı etki ve bu etkilerin aşk etkisinden farkını düşünmek gerekirse, aradaki fark aşkın sadece karşı cinse odaklanmış gibi görünen (işin nesnel kısmında görünen ve istenci sağlayan) ama aynı zamanda kişinin kendindeki sevme yeteneğine duyduğu özlemin ortaya çıkmasından ibarettir. İnsan yalnız kendinr aşık olur.Aşk halinde algıların açılması ve genişlemesi sadece iki karşıtın birleşmesine yoğunlanmış durumdadır. Bu karşıtların birleşimi olayı evrenin özünde mevcuttur ve işleyişin evriminin esas yasalarından biridir. İnsan aşık olduğunda bu işleyişi içinde hisseder ve evrenle bütünleşme duygusunu yaşar.Bu algıların tamamen açılıp tüm gerçeği olduğu gibi kavraması anlamına gelmez tabi. Eroin ve benzeri uyuşturucuların etkisi daha farklıdır, algılar eşit oranla (görsel, işitsel, sezgisel ve kendi dahil her şeye karşı) açılır ve beyne giden kan şekeri oranı düşer.Algının kapıları temizlendiğinde her şey insana olduğu gibi görünür. (bkz: william blake)Bu durumda insanın aptallaşması söz konusudur çünkü akıllı insanın gerçeklikle çok fazla alakası yoktur.”İletişim her şeydir.”Algılayamadığımız fakat üzerimizde etkileri olan iletişimler beynin algıda seçiciliği kullanması (daha öncesinde örgütlenip öğretilmesi) yüzünden kaynaklanır. İnsan beyni algılarını sınırlamak için uyuşturucu veya aşka ihtiyaç duymaz.İletişim, sürü psikolojisi ve öncesinde korunma iç güdüsünün evrimi üzerine sentezlenmiş ve diğer her tinsel güç gibi evrimleşmeye devam etmekte olan bir gerçekliktir.Dil, bu gerçekliğin nesnelleşmesi konumundayken düşünce de tinseli nesnel ve nesneli de tinsele dönüştürme işlemini yapan yarı metafiziksel olgudur.İnsan bu yüzden metafizik bir hayvandır.Bilinç düşüncenin (yorumlama gücü) kendi farkına varması halinde ortaya çıkar ve düşünceden burada ayrılır.Mantık, nesnel dünyanın görünebilir evrendeki gerçekliklerinin bütün gerçeklikler olarak kabul edilmesiyle ortaya çıkmış yanlış bir kavram sistemidir.Matematik bu kavram sisteminin dilidir.İkiside yanlıştır.Doğru olan doğru ve yanlışın birbirinden ayrılamayacağıdır. Onlar tek bir bütünü oluşturan parçalardır, ayrılamaz.İnsan beyni ve düşüncesi iki farklı canlının (karşıt) birleşmesiyle meydana gelir. Yaratılıştaki bu ikilik insanın düşünce yapısını ve algılarını etkiler. İnsan bilincin oluşmasıyla her şeyi kafasında ikiye ayırır. (Yaşam-ölüm, iyi-kötü, canlı-ölü şeklinde.)Matematik neden yanlış? bir olan şey bir süre sonra iki olmak zorundadır, gerçeğin özünde bu ardır. Matematik biri ikiden ayırır. Mantık, isim koymak, tespit etmek ve korunmak amacından doğduğu için bu değişime izin vermez. Mantığa göre bir, birdir ve iki de ikidir.Gerçekliğin içinde hiç bir şey olduğu gibi değildir ve sürekli değişim içinde olmak zorundadır.Bunun sebebi evrenin işleyişinin kendi karşıtından meydana gelmesidir. Evrenin şu anki işleyişinin karşıtı tam bir durağanlık ve hiçliktir.Evren başlangıcı olan ve sonu olmayandır. Her şey böyledir.Dil ve yazı düşüncenin yardımına koşarak onu fotoğraflandırmaya çalışırlar. Kelimeler ve harfler donmuş düşüncelerdir.Düşünce evreni anlatmaya yetmez, o sadece bilinçle birleştiğinde gerçeği anlayabilir.Anlatmak, sadece kişisel ego ve zevkler için yapılan fantezilerdir. Anlamak bunun karşıtıdır.Özgür irade bilincin gelişmesinden sonra kendi sınırlarının farkına varmasıyla oluşur. “ben buradayım” diye konuşur kendiyle. Artık sınırsızdır ve ilk anlayacağı şey kendi oluşum sebepleridir. Özgürlüğün kavram anlamı burada değişir. Özgür irade sebeplerinin ve kendi doğumunu farkına varan iradedir ve nedenselliği tam anlamıyla kavrayacak kadar özgürdür. Bu onun sınırsız sınırıdır.Özgürlük neye bağımlı olduğunun farkına varmaktır. O bağımlı olunan şey tek bir şeydir.Her şey o tek bir şeydir. O tek bir şeyi parçalara ayıran insan beyninin kendisidir. (biraz da mantık ve matematik)@wassago bu güzel anlatım için teşekkürler, tuttum
boş ev-3 iron-bin jip
saygılarımla bebek wassago.
vay beee, ne yorumlar dönüyormuş önceden.
2004’ten beri sadece 16 yazı yazman hiç hoş değil, benim için hiç hoş değil. Bu kadar iyi yazarken -ve kişisel olarak, bu tatda yazılar bulamazken- senin bu kadar az yazman hiç hoş değil.Daha sık yazman dileğiyle…
çok iyi tespitler, yazı ve yorumlarınızdave çok iyi bir yazı sayın wassago2000.
Tamam, yazarım severek ancak öncelikle içinden çıkmam gereken süreçler var astral, hatırlaman çok hoş…Dolce Magico, teşekkürler…
“Saygılarımla bebek wassago2000″Ulen bu nasıl bir imzadır amk. Geçmişte bunu bilmiyordum ama buna öngörü diyebilirim artık…Demek, bu imza benim bilişselliğimin o anda henüz erişemediğim şu anki bilinç düzeyim ile bağlı zamanda…Vay amk.!?!Bu zihnin sezgisel dediğim her bir insanda standart bulunan zeka!Açmak çok basit, al erdem iletişim, koy götüne kompleksin zihnin olsun wassago! olmadı bir maserati artık:)Gördüğünüz gibi zaman aşılabiliyor, Chronos!Gördüğünüz gibi Hypnosis’ten sıyrılınabiliyor!Gördüğünüz bu bilinç kazanım evresi ve diğer hafif halkının perişanlığı tiyatrosu açıkça belirtmiştir ki bu evrimseldir, ancak zamanı aşmasını bekleriz mükemmelden!Ve resmetmesini, tüm hayallerimizi, zihnimizin vucuda hapisliğini!Freedom for every human!Walking and be have to counciousness to new dimension of knowledge…Okuyangezendeğil soruya dahil olan ironi?Düşünen bilir!
bu yazı iyiydi