Her gün aynı tas aynı hamam. Her yeni gün bir öncekinin uyduruk fotokopi makinasından çıkan, her defasında gittikçe kararan bir kopyası gibi… Bir tarafta yalan dünya, diğer tarafta bir kaç iyi adam; soyu tükenmekte olan bir kaç iyi adam. Yok buzullar eriyor, yok yerküre ısınıyor yok ozon deliniyor… Hayat gittikçe artan bir ivmeyle sona yaklaşıyor. Aslında sonu düşünmenin bir anlamı yok. Yeterince hızlı geliyor bize zaten. Kalmadı hevesim vurdum kapıyı çıktım…
Düşündüm; acaba sakat mıyım kafamdan diye. Bunu öğrenmenin bir tek yolu vardı. Gittim anneme. “Canım oğlum” dedi. “Sen hiç sakat olur musun! Sen benim oğlumsun. Sen çok akıllısın. Boylu poslu, yakışıklı, manyaksın sen süpersin, hastayım sana.” dedi. Vurdum kapıyı çıktım…
Bu aralar ben en çok kiminle beraberdim diye düşündüm. Tuttum yolunu kız arkadaşımın. “Sen sakat olsan kafandan, ben neden senle beraber olayım. Bu durumda benimde kafadan sakat olmam gerekir. Hem zaten sen önceden sakat değildin ki, Sonradan mı oldun? Ama dur! Belki ben senden sakat olduğun için hoşlanıyorum. Belkide ben sana bu yüzden bitiyorum. Allaallah.” dedi. Daha fazla sakatlanmadan vurdum kapıyı çıktım.
Acaba ben miyim manyak yada herkes tırlatmış da ben mi kaldım “son mohikan”. Hadi son bi şans kastım kendimi, bastım gittim kankama. “bak!” dedim, “Kankazulu, çok kötüyüm, fenayım. Harap ve bitap.” dedim. , “Cebren ve hile.” . “Hayrola zulu!” dedi, “Neyin var? Ne bu şiddet bu celal?” . “Hıaagh!” dedim. “Latife yaptın değil mi?! Şeytan seni!” dedim, kestim attım. “Oğlum!” dedi. “Takmayacaksın hayatı, yaşayacaksın gönlünce. Bırakacaksın kendini hayatın dinamizmine. Sallamayacaksın; ne koşturacaksın?! Bırakacaksın zamana. Herşeyin çözümü zamandadır, demişti izlediğim bir karate filminde yaşlı bilge büyük usta kung-fu-san”. Kalmadı takatim, vurdum kapıyı çıktım.
Baktım bir hayır yok; hayatımın yarısını kaplayan canım ciğerim insanlardan, tam düşecekken umutsuzluk çukuruna; çekti omzumdan kurtardı beni bir fikir. Madem öyle bir de profesyonel yardım almalıyım herhal diye düşündüm hiddetle; ve sürükledi bu fikir beni psikiyatriste. “Tam yerine geldin.” dedi, “Senin durumuna çözüm bende. Sana büyük değişiklikler lazım. Kaç git,uzun bir tatile çık. Git, Afrika’ya git. Hayvanlarla yaşa. Doğanın kucağına bırak kendini, okşasın ,sevsin seni. özgür yaşa, kendini bul. Korkularınla yüzleş!” dedi, coştu doktor. Vurdum kapıyı çıktım, bastım gittim, toz oldum.
Dedim, doktor bu bilir ne dediğini. Uçtum gittim Afrika’ya… Fil vurdum, timsah tuttum, kabileye tanrı oldum, kızları üfürdüm. Çektim aldım kameraya, belgesel yaptım. Zevk vermedi, geri döndüm. Vuracak kapı bile bulamadım, vay halime dedim.
Geldim, baktım, gördüm ki yokluğum ülkeye pek yaramış. Kız arkadaşım babamla yatmış, annem Reha Muhtar’la, kızkardeşim kankamla. Dört bir yandan aldatıldım. Kız arkadaşım cici annem olmuş, Reha Muhtar beybabam… Şaştım kaldım, afalladım! Şaka mı bu, yoksa rüya mı? Çimdik atarken etimi parçaladım. Yine de inanmak istemedim yaşadığıma, vurdum kapıyı çıktım…
Gazladım, bastım uçuruma, durdum kenarında. Atlasam mı, atlamasam mı? Ya cehennem de bu kısır döngünün bir devamıysa derken çimdik attığım yer yarık olmuş. Öldüm kankaybından, haklı çıktım
yorumlar
tabi ki bu sadece bi kurgu. yanlış anlamayın: “bunlar gerçekse sana üzüldüm” diyen biri olduda ondan sey ettim.
Süper yazı olmuş, Kezzapo.
benim de cok ho$uma gitti.
Elimde olsa da + 2 verir miydim diye du$undum, sonra noktalama i$aretlerinden sonra bo$luk birakmadigin icin yine de +1 verirdim dedim kendi kendime.
gibi konuşmanda böyle hızlı ise süperr.
yazıyı baya önce yazmıştımda o zaman dikkat etmemiştim. çünkü sitede yayınlamak gibi bişey yoktu aklımda. kusra bakmayın. bu arada tebrikler için teşekkürler.
evet, eğlenceliydi.
brusun vurdum esnesine 2 tene
Metin Üstündağ‘dan aşırma demek istemem ama esinlenme, rağmen bunu belirtmeme söz konusu.
kendisinin “vurdum kapıyı çıktım” diye benzer bir yazısı vardı hali hazırda…olmasın böyle şeyler.
ben cevap vermiyorum.
Birincisi adres göstersen fena olmaz. nerden esinlenmişim bende biliyim. met üst’ü severim lemandaki yazılarından
bide kitabını okudum peynir gemisi diye. ama vurdum kapıyı cıktım diye bir yazısını hatırlamıyorum. bilmiyorum baska bir yerde rastladınız mı ama bu yazının konusu dışında benim baskaları söyledikten sonra farkettiğim bişey var. okurken okuyanı boğuyo. ve nefes nefese bırakıyo. neyse ben yazar olmicam. matematik mühendisliği okuyorum ve bana yazarlık baya uzak. ayrıcanada bu okulda kompizosyon sınavında yazdığım bi yazıydı. ama aynı tarzda bi yazı daha yazmayı düşünüyorum soru işaretleri kalmasın diye hemi kareş?
üslubuyla hiç bir alakası yok gibi geliyor bana bu yazı. Benzeyen bir iki kelime olabilir bilemem, ama pek öyle develope edilmiş yerli film ruhani ortamıyla pek bir ilgisi yok gibi geldi bana Kezzapo’nun anlattıkları?
Met-Üst’ün değil, Gani Müjde’nin düzelteyim dedim…
karıştırmışım.Demek ki met-üst ten kitap okumamışım.
metin üstündağ’ın benzer başlıklı bir yazısı var lakin çalıntı sözkonusu olamaz, esinlenme olabilir, bu çok doğaldır. ne yalan söyliym benim yazdığım yazılar da, metin fidan’dan esinlenme. metin üstündağ da severim. tüm metinleri seviyorum. metîn olun.
not: çalıntı olmadığını gösterme amacıyla
süpermiş ; yazmaya devam et .bak ömer çelakıl a o da matematikçi
Bence de çalıntı değil