Her zaman gündemde olmasına karşın daha önce pek irdelenmediğini düşündüğüm popüler müzikteki idol olgusu, daha ilk başta bir “tuhaflık”ı kabul etmemizi gerektiriyor: İnsanın, ilk gençlik yıllarından itibaren müziğin büyülü gücü sayesinde, dinlediği müzisyenin etkisi altına girmesi! Tabii bu denli derin bir konuyu incelemek için öncelikle ‘pop’, ‘idol’ ve ‘popüler müzik’ kavramlarını benimsememiz gerek.Pop Kavramı
Pop, kavram olarak her an, her yerde tüketilebilecek şeyleri işaret eder. “Popüler” kelimesi Oxford sözlüğüne bakarsak, ilk kez 1973 yılında kayıtlara geçmiştir. Fakat, sözcüğün geçmişine baktığımızda, 19. yy’da kolay anlaşılır ve herkes tarafından sevilebilecek müzikler için kullanılan bir kavram olduğunu görüyoruz. 1930’lu yılların ortasına kadar pek telaffuz edilmeyen bu kavram, günümüzde sürekli karşımıza çıkmaktadır. Pop kavramı, asıl olarak popüler sözcüğünün kısaltılmış halidir. Popülerin dilbilimsel temelinin, geç Ortaçağ dönemindeki ‘halkın’ anlamından, bugün kabul edilen ‘birçok kişi tarafından sevilen ve seçilen’ anlamına gelmesi, sivil toplum evrimiyle de doğrudan ilişkilidir. Burjuva demokrasilerinin yükselmesiyle, bu demokrasilerin seçim özgürlüğüne, bağımsızlığına dayanan meşruluk iddiası ve bunun siyasal alanda ifadesi olan seçim süreciyle birlikte, popüler terimine yeni anlamlar yüklenmektedir. Popüler, başlangıçta Latince ‘popülaris’ten türeyerek ‘halka ait’ hukuki ve siyasal bir terim olarak kabul edilmiştir. Fakat sonraları, toplumun büyük kesimleri tarafından kabul gören ve beğenilen ‘şey’ ler popüler olarak nitelendirmiştir.Popüler Müzik
Popüler kavramı içinde ele aldığımız müzik, tam tanımı hala yapılmamakla beraber, varoluşundan beri belirli bir ivmeyle zirveye ulaşan ve daima halkın yoğun ilgisine maruz kalan müziktir. Yani, ‘sokaktaki insan seviyorsa, işte o popülerdir’ kabullenişinin dışında, kulağa doğrudan hitap edecek şekilde oluşturulmuş ve evreni buna göre düzenlenmiş müzikler, genel olarak popüler müzik sıfatıyla adlandırılır. Üretim şekli itibariyle, kitleye en kolay şekilde dinletilecek ve kabullendirilecek bir strateji. Kendi varoluşundan kendinin bile haberi olmadan günümüze kadar kulaklarımıza yapışan ve nesillerin müzik anlayışını bilinçaltı düzeyinde etkileşimlerle belirleyen bir unsurdur. Bunu, bunca yıldır popüler sanat ve pop kültürüyle yaşayan, teknolojik buluşlar eşliğinde bunu bir yaşam tarzı şekline dönüştüren tüm ulusların yakalandığı, tedavisi olmayan bir hastalık gibi ele alabiliriz.18. yy sonunda ve 19. yy başlarında ‘halkın müziği’ olarak adlandırılan popüler müzik, günümüzde olduğu gibi o dönemlerde de çeşitli şekillerde yorumlanmış ve hatta bu kavram bünyesinde çeşitli müzikal ilişkiler kurulmuş. Günümüze doğru, popüler müzik eğlence sektörünün malzemesi ve gündelik yaşamın müziği halini almış. Yani popüler müziğin gelişimi tamamen sistemin gelişimi ile orantılı. Üretimin ihtiyaç duyduğu sermaye, kapitalist sistemin içinde daha kolay temin edilerek, ürünün meta karakterine bürünmesini kolaylaştırır. Popüler müziğin üretici firması ve bu müziği sunan birey, yani müzisyen bu ilişkilerin içinde ön planda olmasına rağmen, sermaye dönüşümünün alt basamaklarındadır. Popüler müziğin, müzikal kimlik arayışındaki gençler üzerinde etki göstererek çoğunluk tarafından kabullenişindeki çekicilik, sermaye piyasası ve kapitalist sistemi harekete geçirir.İdol
Ünlü İngiliz filozofu Francis Bacon’ın, bilimsel bilginin tek gerçek yöntemi olarak gördüğü tümevarımın gereği gibi kullanılmasını engelleyen, bilimsel araştırmayı imkansız kılan, temelsiz kanaat ve sanılara ya da putlara; bilim ve felsefedeki yanlışların kaynağı olarak görülen önyargılara, kuruntulara verdiği addır, “idol”. Fakat sözlük anlamına bakarsak, “çok tanrılı dinlerde tapınılacak nesne” tanımıyla karşılaşırız. Psikolojideki “özdeşim kurma yöntemi” idol ve idolleştirme konularına açıklık getirmiştir. Başkası gibi duyma, düşünme ve davranma yoluyla ulaşmak istediği amaçlara ulaştığımızı ya da ulaşacağımızı sanırız. Örneğin önemli birisiyle arkadaş olmak önemlilik duygusunu verebilir. Ünlü bir sanatçıyla aramızdaki ilişki, diğer birçok insandan farklı boyutlardaysa, bilinçaltımız onu kendimize örnek seçebilir.Müzikte İdoller
Müzik tarihi, gerek popüler gerekse underground olan her tarzda idollerle doludur. Popüler olan türlerde, toplumun genel beğenisi sonucunda ortaya çıkan idoller göz önündedir. Halkın benimsediği ya da halka, medya ve kitle iletişim araçlarıyla benimsetilen kişileri yine halk idol olarak kabul etmekte. Kimisi bilinçli olarak idolünü seçer, kimisi de bilinçaltına iletilen görsel ve işitsel yolların etkisiyle, farkına varmadan idol edinir. Daha yeraltında kalmış idollerde ise popülerlikten uzak ve daha kaliteli bir icra söz konusu. Örneğin Serdar Ortaç bir pop idolü sayılabilir. Fakat Önder Focan popa nazaran yeraltında sayabileceğimiz caz müzikle uğraşmaktadır ve daha üst düzey müzik bilgisi ve icraya sahiptir. Daha az popüler, fakat daha iyi bir müzisyen olarak kabul görmüştür. Onun için, müzisyenler tarafından hayranlıkla izlenen bir idoldür diyebiliriz. Hayranların gözünde idoller, tanrısal niteliklere sahip, üstün insanlardır. İdollerin tanrı tarafından ödüllendirildiği ve olağanüstü niteliklerle donatılmış olduğuna inanırlar.Türk Popüler Müziğinde İdoller
60’lı yıllar, bütün dünyada savaş sonrası gençlik hareketlerinin ve barış düşüncelerinin yayılmaya başladığı dönemdi. 50’lerde Rock’ n Roll ile tutuşmaya başlayan gençlik ateşinin müzik ve dans sevdası, içlerindeki bütün bastırılmış duyguları, gün yüzüne çıkarmalarına neden olmuştur. Elbette merkez Amerika’ydı. Ordu çoktan elindeki altın yaldızlı üflemelileri çok ucuza satışa çıkarmış, siyahi yetenek perileri de bu indirimden yararlanarak üflemelileri kapıp caz yapmaya başlamışlardı. Fakat gençliğin istediği başka bir şeydi. Bu rüzgar önce İngiltere’ye, sonra biraz geç kabullenmiş olsalar da tüm Avrupa’ya sıçradı. Böylelikle 50’li yıllardan başlayarak yayılan bu yeni müzik türü, özellikle radyo frekansları aracılığıyla kimselere görünmeden tüm ülkelere sızmaya başladı. Plaklar, yavaş yavaş da olsa ellerde dolaşıyordu artık. Bu durumda, bu kültürü ve müziği taşıma görevini üstlenecek idollerin türemesine (türetilmesine) ihtiyaç vardı.

Elvis kulaktan kulağa veya dudaktan dudağa dolaşırken, ebeveynlerin müziği olan klasik caz, tehlikelere karşı koruyucu görevini üstlenmişti. Elvis, Jerry Lee Lewis, Chuck Berry gibi yetenekli ve yakışıklı müzisyenler, bu müziğin yayılmasına sebep oldular. Bu idollerden beslenerek müzik yapmaya çalışan ve sırf bu idollere benzediği için bile ünlenen birçok müzisyen, 60’lı yıllar Türkiye’sinde idol kavramıyla nitelendirilmiştir.Erol Büyükburç, Türk halkının popüler müziği içine sindirmesinde önemli bir yere sahip olan müzisyenlerden biridir. Büyükburç, 50’li yıllardan gelen altyapısıyla ve dünyadaki en büyük müzik idollerinden biri olarak kabul edilen Elvis Presley’ e benzerliğiyle 50’li ve 60’lı yılların Türkiye’sinde kendini idol olarak kabul ettirmeyi başarmıştır. ‘Kendini’ dememin nedeni, o yıllarda teknolojinin, televizyonun, cd, kaset veya mp3 kültürünün olmaması ya da bu kadar yoğunlaşmamış olmasıyla ilişkili. Verdiği konserler ve doldurduğu plakların yanı sıra, dönemin Yeşilçam sinemasının dayardımıyla zirveye doğru tırmanarak ilk Türk popüler idollerdendir. Rock’n Roll müziği Türkiye’de temsil etmeye çalışmış ve insanlara sevdirmeyi başarmıştır. Her ne kadar saç şekli, hal ve hareketleri ya da danslarıyla Elvis taklidi olarak nitelendirilse de, yaptığı şarkılarla halkın beğenisini kazanmıştır.1964 yılında, pop müzik dünyamızın ikinic dönemi başladığında, Türkiye Müzisyenler Sendikası, Balkan ülkelerinin yer alacağı Balkan Melodileri Müzik Festivali’ne katılma kararı almıştır. Fakat bir orkestra gerektiğinden, hemen çalışmalar başlamış, yarışma için kurulan orkestraya Erol Büyükburç, Tanju Okan, Tülay German gibi isimler seçilmiştir. İlginç bir şekilde yarışmada jüri yoktur ve birinci, izleyen 8000 kişinin alkışlarıyla belirlenmiştir. Sahneye ilk Büyükburç çıkmış ve şarkısını söyledikten sonra alkış kıyamet kopmuştur. 17 dakika sonra hala alkışların kesilmemesi üzerine organizatörler şalterleri indirmiştir. Sırasıyla Tanju Okan ve Tülay German da sahneye çıkmış, daha ilk günün sonunda yarışmayı kazanan neredeyse belli olmuştur. Türkiye birincidir. Türkiye’de televizyonun bile olmadığı bir dönemde böyle bir başarı, tamamen müzik becerisiyle ilişkilidir. Bu olay, Büyükburç’ un idolleşmesindeki en büyük etkenlerden biri olmuştur.Ajda Pekkan’ın idol haline gelişinde de Yeşilçam sinemasının etkisi büyüktür. Bir yandan plak kaydedip konserler gerçekleştiren genç kadın, diğer yandan sinema filmlerine film müzikleri yaparak, hatta kimi zaman bu unutulmaz filmlerde rol alarak tahtındaki yerini sağlamlaştırmıştır. İlham Gencer tarafından keşfedilmesinin ardından hızla başlayan Yeşilçam kariyeri ve plak basımları, onun bir idol, bir ikona oluşundaki en büyük etkendir. Fransız melodilerinin bazılarını Türkçe yorumlaması sayesinde Pekkan, 60’lı yıllardan beri Fransız düşkünlüğü olan ve Fransızca şarkıları seven toplumda büyük bir ilgi ve beğeni kazanmıştır.Bu beğeni, daha sonra şarkılarının Fransa’da, Japonya ve Yunanistan’da plaklara doldurulmasını da beraberinde getirmiştir. Giyim kuşamıyla da her zaman farklı olmayı başaran Pekkan, ülkenin sosyetik kesiminin modasını belirleyen kişilerin de başında gelir. Sonuç olarak, şarkılarıyla, giyimiyle, davranışlarıyla, hal ve hareketleriyle Ajda Pekkan, Türkiye’ nin en büyük pop idollerinden biri olmuştur. Buradaki en büyük etlenlerin başında, yine medya gelmektedir. Fakat 40 yılı aşan bir süre boyunca sürekli gündemde olabilmeyi başarabilmek de idol olarak kabül edilmenin en büyük belgelerinden biri olarak sayılmalıdır.

Türk popüler kültüründe ve müziğinde her zaman, her şekilde ve türde idol bulmak mümkündür. Adeta pop star ülkesi haline gelen ülkemiz, medyanın da yozlaşmasıyla toplumun her kesimine, her müzik tarzı için idoller sunmultur. Pop müzikte nasıl kaliteli müzik ürettiğini söyleyebildiğimiz idoller varsa, beceriksiz ve müzikal yönden yetersiz ve yeteneksiz olduğunu söyleyebileceğimiz idoller de var. Sistem, müziğin her tarzında idol sunmanın yanında, özel hayatları da düşünerek insanlara, gelir düzeyleri, dini görüşleri aile yapıları, siyasi duruşları ve hatta cinsel tercihleri doğrultusunda idoller üretmeye devam ediyor. Erkek ve kadın idollerin yanı sıra çocukları da etkisi altına almış ve çocuk müzisyenleri ön plana çıkartarak idolleştirmiştir. Bunun yanı sıra ‘gay’ ler için gay ya da fazlaca feminen idoller, ‘lezbiyenler’ için lezbiyen idoller de ortaya çıkarılmıştır. Türk toplumuna bu tür “ fazla batılı gibi görünen” kavramları kabül ettirmek zor gibi görünse de, zamanla medyanın etkisi altına giren insanlarımızın bu idolleri kabüllenmesi aslında pek de zor olmadı. Bugün Bülent Ersoy da bir idol olarak kabül ediliyor. Burada bir çatışma da yaşanıyor aslında: Toplumun büyük kesimi onu örnek almıyor, onun gibi davranıp onun gibi giyinmiyor ama sesi ve müziği sayesinde kimliğini kabul ettirip “taklit edilmeyen” özel bir idol olabiliyor Bülent Ersoy.Arabesk idolleri de popülerliğin uç kısımlarında gezindikleri için, özellikle 80’li yıllarda halkın gözdesi olmuşlardır. Düzensiz toplum yaşayışının ve altüst olmuş ekonomik, sosyal dengelerin bilinçaltına bastırılışı sonucunda ortaya çıkan bir müziktir arabesk. Arabesk müziğin babası sayılan ve en büyük idollerden kabul edilen Orhan Gencebay’a göre arabesk; Türk sanak müziği, Türk halk müziği ve bunlara ek olarak da batı tekniğinin her türlü olanaklarına, özgür sunumun eklenmesinden oluşan bir müziktir. Orhan Gencebay, ne kadar bu müzği farklılaştırıp zenginleştirmeye çalışmışsa da, sonuçta o da

Müslüm Gürses gibi arabesk idollerinden biri olmuştur. Zengin enstrümanlarla türküleri harmanlasa da, sonuçta milyonlar tarafından arabeskin babası “Orhan Baba” olarak kabul edilmiştir.Gerçekten de, Orhan Gencebay’ın dışındaki diğer bir arabesk idolü de Müslüm Gürses’tir. Toplumumuz Müslüm Gürses’e karşı öyle büyük bir sevgi seli yaratmıştır ki, çoğu genç, hala vücudunda ufak tefek çiziklerle dolaşmaktadır. Stadyum konserlerini toplu tıraş şenliğine çeviren bir idoldür Müslüm Gürses. Sesi acıların ilacı olmuş, şarkıları milyonlar tarafından bağıra çığıra söylenmiştir. Kopya kasetleri bile yüz binler satmıştır. Sonuç olarak, müziği başta olmak üzere bıyıklarından tutun da ağır ağır konuşmasına, giyim şekline kadar toplumun sırtında taşıdığı gerçek bir arabesk idolüdür.Arabesk dünyası 80’li yıllardan bugüne Ferdi Tayfur, Hakkı Bulut, Emrah, Ceylan gibi birçok tanrıyla dolu bir gezegen gibidir. Medyada lanse edilenlerin büyük çoğunluğu müzik kültürü ve eğitiminden uzaktır. ‘Acıların Çocuğu’, ‘Bataktan Çıkan Gül’ gibi lakaplarla tanınan bu isimle, geçici bir süre de olsa toplumun idol sınıflandırmasına girmiştir. Arabesk müziğin halkın bağrından çıktığı iddia edildiği için, arabesk idolleri de hayatın acımasızlıklarıyla boğuştuklarını, fakirlik çektiklerini ve zamanla çok zengin olduklarını anlatarak halkın kalbinde yer edinmeye çalışmışlardır. İbrahim Tatlıses örneğindeki gibi çoğunun yoksul oluşu, halkın en alt gelir kesiminden çıkarak kendi çabalarıyla rahata erişi, bir çeşit acındırma felsefesiyle, yemesi zor fakat hazmı kolay bir pasta dilimi olarak insanlara sunulmuştur.Pop patlaması diye adlandırılan yükseliş anlaşıldığı kadarıyla, televizyon ve medyanın pohpohlamaları sonucunda piyasaya yeni yüzler ve yeni sesler kazandırmak uğruna yaratılmış bir süreçten başka bir şey değildi. ‘Beleş müzik’ diye tanımlayacağımız radyo kanalları sayesinde he an, her köşede çalan müzikleri dinlememiz kaçınılmaz. Bu sürekli dinlediklerimiz arasında yer alan Sezen Aksu, 80’li yıllarda, ülkede yaşanan onca olaya rağmen başarılı işler yapmış ve toplumun gözünde unutlmaz bir yere ulaşmıştır. 90’larda aynı konumda Tarkan’ı görüyoruz. Şimdilerde ne kadar idol sayılabilir tartışılır ama 90’lı yılların Tarkan’ı, konserlerde genç kızların tişörtlerini parçalayarak dinlediği biriydi.

2000 yılı sonrasında kayıt sistemleri ve müzik pazarlama yöntemlerini teknolojinin alt üst etmesiyle idoller de maddi sıkıntılara girmiş, bu da toplumun gözündeki değerlerini biraz olsun sarsmıştır. Eskiden bir milyon albüm satan İbrahim Tatlıses işini sağlama almak adına lahmacun fırınları, turizm şirketi ve televizyon şovlarıyla, müziğin yanı sıra başka işlerle de para kazanma yolunu seçmiştir.Teknoloji, müziğe ulaşmamızı sağlayan formatlarla oynayarak plaktan kasete, kasetten cd’ ye, ondan da mp3’e geçmemizi sağlamış, sonunda idollerimizin şarkılarına internet üzerinden ücretsiz ulaşmamızı sağlayarak müziği tamamen “ücretsiz” hale getirmiştir. Dünyanın yıllardır kullandığı müzik satış ve pazarlama sistemi ülkemizde henüz oturmaya başlamışken, birkaç yıl içinde teknoloji pençelerini sırtımıza hışımla geçirivermiştir. Hem de, “telif hakkı” diye bir kavram yeni yeni yerleşmeye başlamışken…Artık müzisyenler albümlerinden neredeyse hiç para kazanamıyorlar. Bu da demektir ki, bir sonraki albümlerini çıkarmaları mümkün olmayabilir. Bu da müzik üretiminin azalması anlamına geliyor. Bu koşullar altında müzisyen de “dinsizin hakkından imansız gelir” diyor ve teknolojiyi yine kendi silahıyla vurma yoluna gidiyor. Yani kayıtlarını, gelişen teknoloji sayesinde stüdyoya dönüştürdüğü odasında, bilgisayar başında yapıyor. Bu da bambaşka bir sonuç doğuruyor elbette. Gerçek şu ki, artık prodüktörlere daha az ihtiyaç duyulmaktadır. Aranjmanı, mixaj ve düzenlemeleri yine müzisyen yapıyor. Kayıtlar da evde, bilgisayar başında yapıldığı için stüdyo kiralamaya gerek kalmıyor. Derken, plak şirketlerine, müzikten pek anlamadıkları halde para kazanmak için araya giren “aracı kurum”lara, yani yapımcılara gerek kalmıyor. Dağıtım derseniz, elinizdeki en büyük silah; internet.İşin teknolojik kısmı böyleyken, milenyumla birlikte idol kavramı da oldukça değişmiş, herkes kendini bir idol olarak yaratma çabasına girmiştir. Yani her müzisyen bir idol kimliği kazanmıştır. Basının her anlamda görsel ve işitsel bombardımana tuttuğu toplum, sokakta yürürken, sahnede gördüğü müzisyenin kimliğine bürünmüştür ve herkes kendi reklamından sorumlu medya planlama uzmanı olmuştur artık.Kaynaklar
T. Morgan, Clifford Psikolojiye girişGüngör, Nazife Sosyokültürel Açıdan Arabesk MüzikGregor, Craig Mc Mozarttan Madonna’ yaÇelikcan, Peyami Müziği SeyretmekSaraoğlu, Cenk Türk Popüler Tarihinde İlkler