Dünya üzerindeki seyahatimiz sırasında fark ettim her şeyi. Kamaranın penceresi o denli buğuluydu ki; en gerçek dışı rüyalar bile görülemiyordu. İçeriye doğru uzanan eller o denli şeffaftı ki dokunabilecekleri sadece var olma çabaları.Dışarı çıktım, yürür gibiydim, durdum. Geldiğimiz bu yabancı topraklarda ecnebilerin konuştukları lisan, ürkütücüydü. Hiçbir şey anlamıyordum. Arada bir yüzüme bakıp, tepki bekliyorlardı ama yok… bir anlam yoktu, bu yüzden bir tepkide yok…Gemiye doğru hızla koştum, gerisin geri bıraktığım her şeyden daha yabancıydı kaçışım. Siyah kürkümün ağırlığına dayanamayıp attım onu ve kucaklandım. Beni kucaklayan güçlü kollarıyla ektiğim limon ağacımdı.Limon ağacım; portakal gülüşlüm, elma kokulum… isimsiz gönderdiğim bütün mektuplar için senden özür dilerim.