garip bir cüret.Pkk’ya yandaşlıktan hapse atılacakları aşikarken nasıl böyle bir eylem yapabiliyorlar anlaması güç.Gidip teslim olmuşlar diyebiliriz.Veyahutta uluslararası arenada platformumuz siyasi diyebilmek için delil oluşturmaya çalışıyorlar.
ve beşte dördü nefret kusan ahkamlar. ne oluyor sayın kullanıcılar; nefretimiz aklımızın/sağduyumuzun önünde gitmemeli.bu gibi eylemleri aval aval izliyorum ve sayın cont’un ahkamındaki soruları ben dahi soruyorum. ek soru-birçok sorudan biri-; sayın eylemci, hayatınızı karartmak neden bu kadar kolay?
herkesin ozgurce yasamak istedigi ve yasayamadigi bir ulkede bu tip eylemler bana garip gelmiyor.bu tip eylemlerin ozgur sekilde yasadigini dusunen veya yasamak isteyen insanlari sasirtmasi ise garip bence.bu tip eylemlere olusan tepkinin cecenistan ve filistin davalarinda karsi gorusu savunmasini izlemek ise kendini sewmekten ibaret gibi geliyor bana. gerci birbirine benzemeyen farkli insanlarin yadirgandigi bir ulke de bu da pek garip degil. olay cozum uretmekte. idam bir cozumden cok cozumsuzluk yaratir.baski yaratir eziklik kin ve ayrim yaratir.bakiniz tarihten ornekler 18-19. yy
sadece tv’de gösterilen verilerle insanları değerlendirmenin yanlış olduğunu düşündüğümden, ulan ve/veya it-kopuk mertebesine indirmeden bir diğer insana sayın demeyi yeğlerim. kanımca anlamsız eylemlerini koyan bu genç bireylerin anlaşılması, daha doğrusu bu gibi eylemleri yapanlara bizim onları anlayabileceğimizi göstermemiz; nefretimizi üstlerine kusarak onları linç etmekten daha iyi bir çözümdür. karşımızdakine bakınca bize, bizim onlara baktığımız gibi bakan karşımızdakileri görürüz. (bizlere göre suçlu olan onlar, onlara göre suçlu olan biziz)… ve en duygusal salınımım olarak; eylemciler ve bizler, bizleri seven annelerin değerli çocuklarıyız. kaldı ki eylemciler belki de sizin/bizim söylediklerimizden farklı birşey söylemiyordur, yeter ki dinlemeyi bilelim.”dünyada gerçekten demokratik bir ülke var mı?”. hadi demokratik bir ülke olduğumuzu varsayalım ben de size demokratik ülkemdeki -yaşım tuttuğu kadar aklımda kalan- gazete başlıklarını aktarayım:- köylüleri meydana toplayan askerler, köylülere insan dışkısı yedirterek cezalandırdı.- memur yürüyüşünde, memur polisimiz(evet bizimkiler) yürüyen diğer memurlara köpeklerle saldırdı.- güneydoğuda birçok ormanlık alan güvenlik nedeniyle yakıldı ve köylüler, toprak sahipleri kente göçe zorlandı.- birçok faili cinayet dosyası çözülmeyi bekliyor.- tbmm’de pankart açılan göstericiler…- bir gazetecimiz işkenceyle öldürüldü. hala birçok işkence dosyası yargı önünde.- ortaokul öğrencileri tutuklandı.- yök karşıtı yürüyüşlerde yine coplar konuştu.- barışa evet, savaşa hayır yürüyüşünde polis yürüyenlere saldırdı!…bunları ve daha fazlasını siz de biliyorsunuzdur ve buraya daha fazlasının yazılamayacağını(kulaktan kulağa gelen anlatılar, komplo teorileri…). herşey gözlerinizin önünde gerçekleşiyor fakat önyargılı düşünce sisteminiz tek sorumlu olarak gördüğü/bulduğu hedefe kitlenmiş. ev ödevi sizin zamanınızda da vardı ve sanırım deftere yazdırılan soruların defterden silinerek çözümlenmiş olmadığını o zamanlardan biliyorsunuzdur.anladığım demokrasilerde sorun, konunun her yönüyle konuşulmasından/anlaşılmasından sonra bağımsız yargı kararlarıyla çözüme ulaştırılabilir ancak, karşınızdakini işinize gelmediğinde susturma yolunu seçmeden.şimdi diyeceksiniz ki; seni bu kafayla sabaha çıkartmaz bunlar, ben de diyecem ki ben yaratık değilim.
Ya$ımın 80 öncesi dönemi tutmadığı varsayısı doğrudur.Yalnız olaylara bu denli yüzeysel bakmak Türkiye’nin Musul ve Kerkük’e yönelik uzun vade planlarını İngiltere’nin planlarına benzetmeyi andırıyor.Kö$e yazarlarını takip ediyorsan ülkemiz silahlı kuvvetlerinin ve emniyet güçlerinin bir süredir PKK’dan kanlı eylemler beklediğini sezmi$sindir. Bu sebebten dolayı eylem bana ilginç geldi.Nedeni, nasılı, sonrası, öncesi, aması olmayan yanlızca bir siyasi görü$ü benimsemi$ olanlar değil kanımca. Bu Ortadoğuda yaşayan toplumların genel yapısı. Sana kar$ı bir tavırla söylediğimi düşünmemen temennisi ile bu eyleme yakla$ım açınıda aynı sepete koymak gerektiğini dü$ünüyorum.
“Tarih tekerrürden ibarettir…” (1)doğrudur. fakat hangi tarihi olayın tekerrür edeceğine, tekerrür kaçınılmazsa en azından rol almamaya siz karar verebilirsiniz(tabi rol almak ta kaçınılmazsa yapılabilecek bir şey yoktur). (2) tekerrür eden her olayın bir ilkinin olduğunu kurgulamak gerekir ve belki de sizden sonrakilere örnek bir ilki yaratıyorsunuzdur. (3) bir oyunu seyretmiş olsak bile; yeni karakterlerin performanslarını görebilmek için yeniden izleyebiliriz, bu; aynı kitabın farklı zamanlarda farklı bir kitap olarak okunması gibidir(şunu demek istiyorum, aslında kitap aynıdır, değişen sizsinizdir). tabi ki siz bu durumu “aman be! olmaz olsun böyle son, çocuğu yine tren ezdi.” diye görebilirsiniz.ortalıkta anladığımız bir demokrasi olmadığında fikrimiz bir, bu durumda demokrasi salınımlarını ve hatta diğer -izmleri es geçip direk kişisel tercihlerimize el atacam. gazete başlıklarını es geçmenize ise oldukça içerledim, o örnekler ülkemin sadece azınlıkların yakasına yapışan elini değil, tüm insanlarımızın boğazına sarılan ellerini anlatıyordu.arada quiz yapmışsınız:1 – “Bu nedenle, demokratik haklarını istiyor görünerek sende olanın bir kısmını talep edenler, olmayan bir haklarını kullanarak senin elindekini almaya kalkmaktadırlar.”- benim elimdekinin gerçekten benim olduğuna nasıl bu kadar eminim, sadece benim elimde olması benim olduğunu kanıtlar mı? hadi benim olduğuna inandım ve sonuna kadar koruyacağımı ilan ettim; karşımdaki de elimdekinin kendisinin olduğuna benim kadar eminse…2 – kanunları kim yapmıştır?- kanunları çoğunluğun yaptığını söylemek kanımca saflığa girer; kanunların yaratılması çoğunluğu hizaya getirerek etraflarını çitlerle çeviren azınlıkların işidir. bu azınlıkların belli ırk gruplaşmaları olsa bile asıl gruplaşmaları sosyal statüleridir. aristokratlar, okumuşlar, kurnazlar, ticaret yapanlar gibi. bu vatandaşlarımız; yarattıkları maddeler arasında at koşturarak “yasa böyle kardeşim”i dillerinden eksik etmeden, yasalar vasıtasıyla herkesi eşit olarak sömürme hakkına sahip olurlar. sizin bahsetmiş olduğunuz yaratıcı patronlar, bizleri kullanıp tampon bölge yaratarak çoğunlukla(emekçiler) yüzyüze kalma ve uğraşma sorumluluğunu kanun destekli olarak bize bırakır, arada çoğunluk arasından seçilenler tampon bölgeye alınır falan filan… yani kısaca demokrasi, krallığın hisse senetlerine sahip olan kralcıkların düzenidir.—“Karşındakini işine gelmediğinde susturma konusu ise, son derece doğal bir problem çözme yöntemidir ve tüm demokratik ve anti demokratik ülkeler tarafından da sırf bu doğallığı nedeniyle sıkça kullanılır.” – ben bu doğal yöntem yerine, insana özgü olan başka bir yöntem kullanmaya çalışırım; “sen haklısın” demek gibi… özür dilemek gibi. bu tipte toplumdan bağımsız olarak hareketlerim bile vardır; mesela bir insan yargısız veya yargılı olarak öldürüldüğünde el çırpmam ya da televizyona çıkıp bir basketbol karşılaşmasının skorunu bildirir gibi şu kadar pkk’lı öldürülmesine karşılık şu kadar askerimiz şehit olmuştur söylevlerini bir başarıymış gibi vurgulayan devlet büyüklerimize(!) apodan daha fazla saygı duymam.”ayrıca önemle belirteyim ki, PKK denen katliam örgütü ve Apo denen katil psikopat, haklı değildir. O ve hala tepinen yandaşları sadece haklı olabilmek için gücü talep etmiş bir pislik yığınıdır. Bu talebi başka çıkarlara fırsat gören “diğer” ülkeler de öyle…” – haklılık olayı hep tartışılır, ben özele inecem: 20 kişi adliyeyi silahsız olarak basmış, istedikleri sadece apo’nun bırakılmasını mı sağlamak ya da seslerini duyurmaya mı çalışmak? amaçları ne olursa olsun bu eylemin boş ve anlamsız olduğu açıkça görülmektedir. bu anlamsız gösteriyi anlamakta tabi ki zorluk çekerim(her ne kadar siz eylem koymayı anlatmış olsanız bile), peki biz bu gençlere bu saçma sapan eylemden başka yol gösterebildik mi seslerini duyurabilecekleri? geçelim, gençler silahlı olarak anlamlı birer gösteri mi yapsaydılara gelelim. bu gençleri intihar komandolarına çevirmekte, aramızda eriyip gitmelerini sağlamakta bizlerin elinde. demişsiniz ki “Eylem yapan o zavallıların hissettikleri duygulara kadar biliyorum ben. Çünkü bir zaman onların yerinde ben ve emsallerim vardık.”, yok aslında onlardan bir farkınız/farkımız sayın mitsu, pislik yığını zamanla daha pis kokar sonra da toprağa karışır gider.”Sizlerin bir şanslı tarafınız var. Bu olana bitene fiilen dahil olmama seçeneğiniz… Bizim o da yoktu. O gün verilmemiş şansı bugün kullanıyoruz biz.” yukarıdaki ahkamınız maalesef olan bitene dahil olma durumunuzun devam ettiğini göstermekte. bizim şansımız ya da şansızlığımız ise kimliksiz olmamız ve bir gruba dahil olmaktansa kendimizin fanatikliğini yaşamamız.kalınız sevgi, saygı ve sağlıkla.
özgürce ifade edememek ne kadar da yaralayıcı. eninde sonunda zorla bir tarafa iteleniyorsunuz. umarım, elleri kanlı olanların sadece karşımızdakiler olmadığının farkındayızdır.bu ahkam değiştirilmiştir.
Mitsu’nun ayrıldığım gün yazdığı bu yazıyı görmemişim.
Neden yazdıklarını silerek ayrıldı bilmiyorum ama sarkaca teşekkür etmek isterim bu yazının altına ahkam keserek silinmesini engellediği için.
Burada pislik olanla olmayan arasında kokuyu duymaya bile gerek bırakmayacak ayrımın kesinliği ifadesinde anlatılmak istenen fikre ve ifadenin kendisine karşı oluşumdan dolayı mitsunun düşüncelerine mesafeli yaklaşmam gerektiğini hissetmiş olmama rağmen 5. ve 8. paragraflarına katılmamam mümkün değil.
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
Evet, evet. İçindeki mahkumun ayağına taş bağlanıp denize atılması şartıyla İmralı Cezaevi kapatılsın. Boşa masraf oluyor.
Taşı da kendi kucağına vermeli ki göt korkusuyla gebersin köpek.
tükürük ve kusmuk içinde boğalım derim ama beni dinleyen yok 🙂
garip bir cüret.Pkk’ya yandaşlıktan hapse atılacakları aşikarken nasıl böyle bir eylem yapabiliyorlar anlaması güç.Gidip teslim olmuşlar diyebiliriz.Veyahutta uluslararası arenada platformumuz siyasi diyebilmek için delil oluşturmaya çalışıyorlar.
gerçekten de en iyi çözüm budur. Böle bişey yapılcak olursa eskişehirden gelirim taksime.
ve beşte dördü nefret kusan ahkamlar. ne oluyor sayın kullanıcılar; nefretimiz aklımızın/sağduyumuzun önünde gitmemeli.bu gibi eylemleri aval aval izliyorum ve sayın cont’un ahkamındaki soruları ben dahi soruyorum. ek soru-birçok sorudan biri-; sayın eylemci, hayatınızı karartmak neden bu kadar kolay?
herkesin ozgurce yasamak istedigi ve yasayamadigi bir ulkede bu tip eylemler bana garip gelmiyor.bu tip eylemlerin ozgur sekilde yasadigini dusunen veya yasamak isteyen insanlari sasirtmasi ise garip bence.bu tip eylemlere olusan tepkinin cecenistan ve filistin davalarinda karsi gorusu savunmasini izlemek ise kendini sewmekten ibaret gibi geliyor bana. gerci birbirine benzemeyen farkli insanlarin yadirgandigi bir ulke de bu da pek garip degil. olay cozum uretmekte. idam bir cozumden cok cozumsuzluk yaratir.baski yaratir eziklik kin ve ayrim yaratir.bakiniz tarihten ornekler 18-19. yy
sadece tv’de gösterilen verilerle insanları değerlendirmenin yanlış olduğunu düşündüğümden, ulan ve/veya it-kopuk mertebesine indirmeden bir diğer insana sayın demeyi yeğlerim. kanımca anlamsız eylemlerini koyan bu genç bireylerin anlaşılması, daha doğrusu bu gibi eylemleri yapanlara bizim onları anlayabileceğimizi göstermemiz; nefretimizi üstlerine kusarak onları linç etmekten daha iyi bir çözümdür. karşımızdakine bakınca bize, bizim onlara baktığımız gibi bakan karşımızdakileri görürüz. (bizlere göre suçlu olan onlar, onlara göre suçlu olan biziz)… ve en duygusal salınımım olarak; eylemciler ve bizler, bizleri seven annelerin değerli çocuklarıyız. kaldı ki eylemciler belki de sizin/bizim söylediklerimizden farklı birşey söylemiyordur, yeter ki dinlemeyi bilelim.”dünyada gerçekten demokratik bir ülke var mı?”. hadi demokratik bir ülke olduğumuzu varsayalım ben de size demokratik ülkemdeki -yaşım tuttuğu kadar aklımda kalan- gazete başlıklarını aktarayım:- köylüleri meydana toplayan askerler, köylülere insan dışkısı yedirterek cezalandırdı.- memur yürüyüşünde, memur polisimiz(evet bizimkiler) yürüyen diğer memurlara köpeklerle saldırdı.- güneydoğuda birçok ormanlık alan güvenlik nedeniyle yakıldı ve köylüler, toprak sahipleri kente göçe zorlandı.- birçok faili cinayet dosyası çözülmeyi bekliyor.- tbmm’de pankart açılan göstericiler…- bir gazetecimiz işkenceyle öldürüldü. hala birçok işkence dosyası yargı önünde.- ortaokul öğrencileri tutuklandı.- yök karşıtı yürüyüşlerde yine coplar konuştu.- barışa evet, savaşa hayır yürüyüşünde polis yürüyenlere saldırdı!…bunları ve daha fazlasını siz de biliyorsunuzdur ve buraya daha fazlasının yazılamayacağını(kulaktan kulağa gelen anlatılar, komplo teorileri…). herşey gözlerinizin önünde gerçekleşiyor fakat önyargılı düşünce sisteminiz tek sorumlu olarak gördüğü/bulduğu hedefe kitlenmiş. ev ödevi sizin zamanınızda da vardı ve sanırım deftere yazdırılan soruların defterden silinerek çözümlenmiş olmadığını o zamanlardan biliyorsunuzdur.anladığım demokrasilerde sorun, konunun her yönüyle konuşulmasından/anlaşılmasından sonra bağımsız yargı kararlarıyla çözüme ulaştırılabilir ancak, karşınızdakini işinize gelmediğinde susturma yolunu seçmeden.şimdi diyeceksiniz ki; seni bu kafayla sabaha çıkartmaz bunlar, ben de diyecem ki ben yaratık değilim.
Ya$ımın 80 öncesi dönemi tutmadığı varsayısı doğrudur.Yalnız olaylara bu denli yüzeysel bakmak Türkiye’nin Musul ve Kerkük’e yönelik uzun vade planlarını İngiltere’nin planlarına benzetmeyi andırıyor.Kö$e yazarlarını takip ediyorsan ülkemiz silahlı kuvvetlerinin ve emniyet güçlerinin bir süredir PKK’dan kanlı eylemler beklediğini sezmi$sindir. Bu sebebten dolayı eylem bana ilginç geldi.Nedeni, nasılı, sonrası, öncesi, aması olmayan yanlızca bir siyasi görü$ü benimsemi$ olanlar değil kanımca. Bu Ortadoğuda yaşayan toplumların genel yapısı. Sana kar$ı bir tavırla söylediğimi düşünmemen temennisi ile bu eyleme yakla$ım açınıda aynı sepete koymak gerektiğini dü$ünüyorum.
“Tarih tekerrürden ibarettir…” (1)doğrudur. fakat hangi tarihi olayın tekerrür edeceğine, tekerrür kaçınılmazsa en azından rol almamaya siz karar verebilirsiniz(tabi rol almak ta kaçınılmazsa yapılabilecek bir şey yoktur). (2) tekerrür eden her olayın bir ilkinin olduğunu kurgulamak gerekir ve belki de sizden sonrakilere örnek bir ilki yaratıyorsunuzdur. (3) bir oyunu seyretmiş olsak bile; yeni karakterlerin performanslarını görebilmek için yeniden izleyebiliriz, bu; aynı kitabın farklı zamanlarda farklı bir kitap olarak okunması gibidir(şunu demek istiyorum, aslında kitap aynıdır, değişen sizsinizdir). tabi ki siz bu durumu “aman be! olmaz olsun böyle son, çocuğu yine tren ezdi.” diye görebilirsiniz.ortalıkta anladığımız bir demokrasi olmadığında fikrimiz bir, bu durumda demokrasi salınımlarını ve hatta diğer -izmleri es geçip direk kişisel tercihlerimize el atacam. gazete başlıklarını es geçmenize ise oldukça içerledim, o örnekler ülkemin sadece azınlıkların yakasına yapışan elini değil, tüm insanlarımızın boğazına sarılan ellerini anlatıyordu.arada quiz yapmışsınız:1 – “Bu nedenle, demokratik haklarını istiyor görünerek sende olanın bir kısmını talep edenler, olmayan bir haklarını kullanarak senin elindekini almaya kalkmaktadırlar.”- benim elimdekinin gerçekten benim olduğuna nasıl bu kadar eminim, sadece benim elimde olması benim olduğunu kanıtlar mı? hadi benim olduğuna inandım ve sonuna kadar koruyacağımı ilan ettim; karşımdaki de elimdekinin kendisinin olduğuna benim kadar eminse…2 – kanunları kim yapmıştır?- kanunları çoğunluğun yaptığını söylemek kanımca saflığa girer; kanunların yaratılması çoğunluğu hizaya getirerek etraflarını çitlerle çeviren azınlıkların işidir. bu azınlıkların belli ırk gruplaşmaları olsa bile asıl gruplaşmaları sosyal statüleridir. aristokratlar, okumuşlar, kurnazlar, ticaret yapanlar gibi. bu vatandaşlarımız; yarattıkları maddeler arasında at koşturarak “yasa böyle kardeşim”i dillerinden eksik etmeden, yasalar vasıtasıyla herkesi eşit olarak sömürme hakkına sahip olurlar. sizin bahsetmiş olduğunuz yaratıcı patronlar, bizleri kullanıp tampon bölge yaratarak çoğunlukla(emekçiler) yüzyüze kalma ve uğraşma sorumluluğunu kanun destekli olarak bize bırakır, arada çoğunluk arasından seçilenler tampon bölgeye alınır falan filan… yani kısaca demokrasi, krallığın hisse senetlerine sahip olan kralcıkların düzenidir.—“Karşındakini işine gelmediğinde susturma konusu ise, son derece doğal bir problem çözme yöntemidir ve tüm demokratik ve anti demokratik ülkeler tarafından da sırf bu doğallığı nedeniyle sıkça kullanılır.” – ben bu doğal yöntem yerine, insana özgü olan başka bir yöntem kullanmaya çalışırım; “sen haklısın” demek gibi… özür dilemek gibi. bu tipte toplumdan bağımsız olarak hareketlerim bile vardır; mesela bir insan yargısız veya yargılı olarak öldürüldüğünde el çırpmam ya da televizyona çıkıp bir basketbol karşılaşmasının skorunu bildirir gibi şu kadar pkk’lı öldürülmesine karşılık şu kadar askerimiz şehit olmuştur söylevlerini bir başarıymış gibi vurgulayan devlet büyüklerimize(!) apodan daha fazla saygı duymam.”ayrıca önemle belirteyim ki, PKK denen katliam örgütü ve Apo denen katil psikopat, haklı değildir. O ve hala tepinen yandaşları sadece haklı olabilmek için gücü talep etmiş bir pislik yığınıdır. Bu talebi başka çıkarlara fırsat gören “diğer” ülkeler de öyle…” – haklılık olayı hep tartışılır, ben özele inecem: 20 kişi adliyeyi silahsız olarak basmış, istedikleri sadece apo’nun bırakılmasını mı sağlamak ya da seslerini duyurmaya mı çalışmak? amaçları ne olursa olsun bu eylemin boş ve anlamsız olduğu açıkça görülmektedir. bu anlamsız gösteriyi anlamakta tabi ki zorluk çekerim(her ne kadar siz eylem koymayı anlatmış olsanız bile), peki biz bu gençlere bu saçma sapan eylemden başka yol gösterebildik mi seslerini duyurabilecekleri? geçelim, gençler silahlı olarak anlamlı birer gösteri mi yapsaydılara gelelim. bu gençleri intihar komandolarına çevirmekte, aramızda eriyip gitmelerini sağlamakta bizlerin elinde. demişsiniz ki “Eylem yapan o zavallıların hissettikleri duygulara kadar biliyorum ben. Çünkü bir zaman onların yerinde ben ve emsallerim vardık.”, yok aslında onlardan bir farkınız/farkımız sayın mitsu, pislik yığını zamanla daha pis kokar sonra da toprağa karışır gider.”Sizlerin bir şanslı tarafınız var. Bu olana bitene fiilen dahil olmama seçeneğiniz… Bizim o da yoktu. O gün verilmemiş şansı bugün kullanıyoruz biz.” yukarıdaki ahkamınız maalesef olan bitene dahil olma durumunuzun devam ettiğini göstermekte. bizim şansımız ya da şansızlığımız ise kimliksiz olmamız ve bir gruba dahil olmaktansa kendimizin fanatikliğini yaşamamız.kalınız sevgi, saygı ve sağlıkla.
özgürce ifade edememek ne kadar da yaralayıcı. eninde sonunda zorla bir tarafa iteleniyorsunuz. umarım, elleri kanlı olanların sadece karşımızdakiler olmadığının farkındayızdır.bu ahkam değiştirilmiştir.
Mitsu’nun ayrıldığım gün yazdığı bu yazıyı görmemişim.
Neden yazdıklarını silerek ayrıldı bilmiyorum ama sarkaca teşekkür etmek isterim bu yazının altına ahkam keserek silinmesini engellediği için.
Burada pislik olanla olmayan arasında kokuyu duymaya bile gerek bırakmayacak ayrımın kesinliği ifadesinde anlatılmak istenen fikre ve ifadenin kendisine karşı oluşumdan dolayı mitsunun düşüncelerine mesafeli yaklaşmam gerektiğini hissetmiş olmama rağmen 5. ve 8. paragraflarına katılmamam mümkün değil.