merhaba günnük,gittim geldim ben de her bumerang tipi tilkinin yapacağı gibi kürkçü dükkanıma. oldu aslında bir süre geleli, ama yazmaya yeni yeni gönlüm oldu.haftasonu arkadaşımın nikahına davetliyim. epey nikaha düğüne gidiyorum şu sıralar. bu ay sonu da tek bekar abimin de düğünü var. bir iki ay içinde son bekarlar olarak @ionla biz kalacağız gibi 🙂 (not: kardeşim değil, kız arkadaşım olur kendisi) biz de bu sene evlenmeyi düşünüyoruz aslında. kader kısmet diyelim.komşularım sözleşmişler gibi sırayla tadilata devam ediyorlar. aslında istanbul’da bunların tadilat yaptıkları zamanda insanlar ev yapıyor sıfırdan başlayıp. hiç bir apartman toplantısına gitmeyip, sonunda gittiğim birinde de “yeter bu kadar tadilat” demek de garip olacak gibi. o yüzden çar-naçar katlanıyorum duruma. o sesi duymamak için de winamp’e abanıyorum haliyle. bu kulaklar nasıl dayanacak bunlara bilemiyorum bilemiyorum…arkadaşlarım sitem ediyorlar bu aralar, “görüşemiyoruz” yollu… hepsi de aynı 3 gün içinde arayıp, “buluşalım, akşam geleyim sana, hedur bödür” diyere başımın etini yiyorlar. aslında nankörlük etmeyim, hoşuma gidiyor arayıp sorulmak ama müsait olamayabileceğim ihtimalini duymaları sonrasında verdikleri tepkiler her zaman hoşuma gitmiyor açıkçası. evden çalıştığım için onların gözünde aylak adamım ben sanırım. o yüzden çağırıldığım anda her yerde olmalıyım ya da her an evim müsait olmalıymış gibi bir bilinçaltı fikri oluşmuş çoğunda. bunun da ucu bana dokunuyor haliyle…adanaya gittim evet, oradan da karayoluyla ailemin yanına, memlekete. önce abi#1’in adana yumurtalık’taki yazlığında tatil yapmakta olan abla#1 ve yeğen#1, yeğen#2’nin yanına gittim. bir kaç gün denize girdik berabercene. abla#1’in amerika’ya kaçak giden ve bu yüzden epey sinirlendiğim kocası yüzünden ufaklıklar biraz buruk büyüyorlar. ben de babamı 11 yaşımda kaybettiğim için çocuklarla bilinçaltımda kendimi özdeşleştirip onlar adına onlardan çok üzülüyorum sanki. aralarında hemen hemen 1 sene yaş farkı var ve küçük olan epey neşeli aslında. ama büyük olanın bakışlarında kendi küçüklüğümü görüyorum. karne hediyesi istemeye bile çekinen bir ufak sessiz kutucuk. içi neler neler dolu aslında, kim bilir?kısa deniz sefasından sonra denize uzak memleketime doğru 4 adet “transit” aktarmalı yolculuğuma çıktım. müsait yerlerim transit koltuğu şeklini almıştı ki memlekete vardım. annem, abi#2, abi#3, yenge#3 ve yeğen #3’ü gördüm. yeğen #3ü ilk defa gördüm. 4 aylık olmuş, kafasını daha yeni yeni dik tutabilmeye başlamış kendisi. oğuz 🙂 bizim aile için garip bir isim gibi geliyor bana, ama insan alışır zamanla. yengeme de uzun süre abla dedikten sonra evlendikten sonra “yenge” demek garip gelmişti. sonraları da abla demeye çalıştım deneme yollu, olmadı nitekim, garip kaçtı. oğuz, nam-ı diğer yeğen#3 garip bir çocuk biraz 🙂 niye derseniz, suratına bakanın suratını taklit ediyor. 10 sn kendi haline bırakırsanız sessiz bir ağlama faslı başlıyor. kucağınıza alıp sürekli gülmeniz gerekiyor. sanki insanlara kendi yolunu dikte ediyor gibi, onların yolunu öğrenmek yerine. aslında komik gelmiştir her zaman, çocuğa konuşma öğretecem niyetiyle işe koyulup sonunda leman karakteri avni gibi “dıgıl dıgıl, aguu, hanimiş” şeklinde konuşan ebeveynler görmek. çocuklar dişli çıkabiliyorlar bazen.annemin elleri titremeye başlamış. üzülüyor insan ister istemez. misafirperverliğin nirvanasında konuşlanan annem, beni diken üzerinde oturttu resmen. evde değil de, misafirliğe bir akrabaya gitmiş gibiydim. hiç sevmedim o duyguyu. uzun süre bir şeyler yemem için ısrar etmemesini rica ettim. biraz gerildi ortalık, üzüldü. ben de her zamanki gibi geri adım atıp 3-4 kilo aldım 2 gün içinde. ne demişler; hatır için çiğ tavuk yenir.herkesin ağzına bir parmak bal çaldım nitekim. abi#3’ün arabasını sürdüm biraz. avukat olduğu için o da lineer düşünüyor:- “ehliyetin var de mi impala?”- “var aaabi”- “tamam o zaman, kafana göre takıl şimdi. ne de olsa arabanın kaskosu var. ama bizim yok, ona göre”- “?!??! peki abi”babamın köyüne kadar gidip geldim. köyde amcamı gördüm. 84 yaşında amcam, aslında “emmim”, ya da çeçence “emma”m. “iyisin emmi” dedim, “maşallah iyi gördüm seni.” “84 yaşında daha nasıl olayım” dedi. “napıyorsun şimdi” dedim, yayladaki evine gidip hayvanları yemleyeceğini söyledi. yayla dediği yer de şöyle bir yerde, gideceklerini söyleyip eliyle göstermişlerdi bir dağı ve eklemişlerdi: “bunun arkasında bir yoldan gidiyorsun işte”. tabi anlık bahaneler uydurup vazgeçmiştim o maceradan. maşallah gerçekten, seke seke geziyor hala.tekrar adanaya dönüp uçağa yöneldim. havalimanında beklerken bir şey farkettim. normalde istanbulda sizinle durduk yerde selamlaşmayacak insanlar, havalimanında olduğunuzda muhabbete başlıyorlar patır patır. bu yine psikolojik bir şeye dayanıyor sanırım. “aynı amaçla aynı yerde bulunduğunuz kişilere duyduğunuz anlık samimiyet ve güven duygusu”nun bilimsel ismi işte. ben bilmiyorum, bilen varsa anlatsın dinlerim şahsen :)adanadan 1 saat 15 süren istanbul yolculuğumun ardından, 2 saat sürede eve gelebildim. garip geldi nitekim. niye derseniz, mühendis kafası lineerlik arıyor burda da (avukatlar da arar dedik di mi, neyse):”1000 km 1s15 dk sürdüyse, 30 km 5-10 dk sürer herhalde”. ama kazın ayağı bacağı öyle değilmiş. ölmüş şekilde evime geldim nitekim.bilardo oynamaya çalıştım sonra bir ara. nankör bir spormuş kendisi. hemen soğumuşum. uzatmalarda yenildim nitekim.şimdilerde de kod yazamamaya başladım. tatilden önce tatile ihtiyacım olduğundan yazamıyordum, şimdi de ısınma sürecine girdiğimden yazamıyorum. biraz etrafında dolaşıyorum .net’in filan. kedi gibi, avımla oynuyorum filan. makale okuyorum. sonra bir yerlerinden başlayacağım işte nihayetinde. böyledir.kaçak çay ve “çemen” getirdim ion’a ve bana istek üzerine 🙂 (çemen: pastırmanın kenarında muhtemelen gördüğünüz ve kırmızı acımsı bir yiyecek. yumurtayla muhteşem olur. iştah açar, hoş benim ihtiyacım yok ama neyse. bu da açıklamadır, odur) henüz kısmet olmadı tadına bakmak, ama bu sıcaklarda fazla dayanmaz sanırım.istanbulun rutubetini hemen unutmuşum ben. ilk gecemde deliler gibi terleyince, ertesi sabah kahvaltı yapmadan gidip bir vantilatör aldım. şimdi yüzüme üflüyor kendisi sağolsun. mekanı cennet olsun.daha çok yazasım var günnükcan sana, ama ofise geçmem lazım biraz. geç bile kaldım esasen.hoşçakal, güzel çakal…