‘Ekşi Sözlük’teki tanımda taşra için, “hukuki olarak başkent dışındaki bütün yerleşim birimlerini ifade eder” denilmiş. Bu tanım oldukça net ve yalın bir tanım. İnsan neden, hangi nedenlerle başkent dışında bir yerleşim birimin(d)e yerleşir? Kendi iradesiyle mi, kendi iradesi dışında mı? Yerleşir mi, yerleştirilir mi? ‘Başkent dışındaki yerleşim’ dediğimizde buradaki ‘dışsallık’ bir sosyopolitik tanım olarak neyi, ne kadar ifade edebilir?Bir yerleşim birimini (hayatta önem taşıyan olgu ‘yerleşim’ olgusu mudur asıl?) ‘baş’ yapan etmen, sanırım ‘dışta’ kalmamak, ‘dışlanmamak’ olgusudur. İnsan bu yüzden seçtiği yerleşimi ‘başkent’ kılmak için bir takım eylemlere girişir. Bu eylemlere girişmeyen, bu eylemlerin dışında kalanlar da ‘başkent’ yerleşiminden rahatsız olduklarına inanıyorlarsa; kendi varlıklarına başkentten birtakım zararlar isabet ettiğine hükmediyorlarsa veya bir şekilde başkentle iletişim içinde olamıyorlarsa farklı bir yerleşim biriminde varlıklarını sürdürmeye ve kesinlikle başkent olmayan, başkentin dışında kalarak yaşamaya çalışacaklardır. Zor veya kolay; bu yaşam(a) biçimi, zaman içinde çeşitli kavramsal değişimlerle ‘taşra’ olgusunu post modern bir gerçeklik karmaşası olarak önümüze getirecektir.“Topuğa çıkmayan çaylar deniz ile savaş eder.”Yunus Emre’nin bu mısraında, her zaman, her iklimde, her şablonda hayatın anlamına dair bir sır buluruz, gerçeğin ta kendisi var sanki bu mısrada. “Topuğa çıkmayan çaylar” şurada-burada, taşralarda büyük umutlarla yayınlanan küçük kalibreli dergileri çağrıştıramaz mı?Dergiler de hayatın gerçeğini yansıttığı kadar hayatta kalabiliyor. Hayatı kavradığı ölçüde bir dergi, okuruna hayatla mücadele edebilme imkanlarını verebilir. Hep mücadele, mücahede..Kişi oğlu için, şair Cemal Süreya“Marmara’dan yirmi yılda çıkaramayacağı gerçeğiOkyanusu beş dakika seyretmekle kavrar” diyor. Evet “büyük durumlar doruk anlar” lâzım hayatı kavramak için.“Bir hayata çattık ki hayata kurmuş pusu”Fakat her mücadelenin bir diğerine kapalı olduğunu görüyoruz. Yani taşradaki etkinlikle “içerdekinin” frekansları hiç de uyuşmuyor. Neden?Topuğa çıkmadan denize tutacağı kafayı hangi cesaretle, nereden buluyorlar?Hayır, denize falan kafa tutulmuyor. Deniz yok zaten. Gerçekte, deniz diye bildiğimiz, evvela İstanbul Boğazı, Haliç ve Marmara! Marmara’ya nasıl ve niye kafa tutulsun ki!Büyük Okyanus’a kafa tutmak lâzım, elbette, gerçeği kavradıktan sonra!Yani, Marx’a kafa tutmayan bir Namık Kemal’in; Rimbaud’ya kafa tutmayan bir Yahya Kemal’in; Ezra Pound’a kafa tutmayan bir Orhan Veli’nin; ama buna rağmen, kendi değerlerine kafa tutan bir neslin, belki de kafa tutmayı bırakın, kafasını kaldırıp bakmayan bir geçmişin genetik izlerini taşıyor olabiliriz.Taşra’nın tepkisiyle merkez’in, kendisini merkeziyetten uzak kıldığı bir süreci yaşamaktayız. Taşra’dan merkez’e, dıştan içe doğru bir yönelim yaşanmaktadır. Bu, bir açılım değildir. Bu yönelimde, tepkinin olumsuz tavrı söz konusudur. Taşra, merkezin etki alanından çıkmış durumda; ne zamandır merkezî anlamda bir boşluk, bir karmaşa yaşanmakta. Şiirin, merkezî konumunu kaybetmiş olduğu söylenebiliyorsa, bunda, taşra ağırlıklı bu olumsuzlayıcı tavrın, bu olumsuzlayıcı duruşun rolü olduğunu görebiliriz.Taş gibi, taş yürekli bir taşralı olarak Said Nursî’yi gösterebilirim. Kafa tutan bir taşralı. Merkeze kafa tutuyor yeri geldiğinde ama ilmî gelenek içerisinde, aynı zamanda taşradan hiç çık(a)mayan tek isim de o. Nursî’nin hayatı tipik bir taşra mücadelesi olarak geçmiştir diyebiliriz. Hayatı boyunca dışlanarak. Tam anlamıyla sarayın dışında kaldı, hatta Abdülhamit tarafından saray dışına kodese atıldı.Tipik bir dışlanmış taşralı da Cemil Meriç’tir.O da ‘taşra düşüncesi’ diye bir şey varsa eğer, bu düşüncenin baş mimarlarından. Hayata, hep taşralı bir kafayla baktı. Antakyalı düşünürün dünyadaki konukluğu bir dışralık olarak sürdü. O, hiçbir zaman içre olmadı. Tamamen bir dış duvara sahipti; bir anlamda düş duvarına da.İslâm tarihini incelediğimizde taşra olgusu diye bir şey yok, rastlamıyorum. İslâm, Müslümanın yaşadığı yeri taşra olarak görmesine izin vermiyor. O, Müslüman olarak nerede yaşıyorsa orası başkentidir yalnızlığının.