‘Ekşi Sözlük’teki tanımda taşra için, “hukuki olarak başkent dışındaki bütün yerleşim birimlerini ifade eder” denilmiş. Bu tanım oldukça net ve yalın bir tanım. İnsan neden, hangi nedenlerle başkent dışında bir yerleşim birimin(d)e yerleşir? Kendi iradesiyle mi, kendi iradesi dışında mı? Yerleşir mi, yerleştirilir mi? ‘Başkent dışındaki yerleşim’ dediğimizde buradaki ‘dışsallık’ bir sosyopolitik tanım olarak neyi, ne kadar ifade edebilir?
Bir yerleşim birimini (hayatta önem taşıyan olgu ‘yerleşim’ olgusu mudur asıl?) ‘baş’ yapan etmen, sanırım ‘dışta’ kalmamak, ‘dışlanmamak’ olgusudur. İnsan bu yüzden seçtiği yerleşimi ‘başkent’ kılmak için bir takım eylemlere girişir. Bu eylemlere girişmeyen, bu eylemlerin dışında kalanlar da ‘başkent’ yerleşiminden rahatsız olduklarına inanıyorlarsa; kendi varlıklarına başkentten birtakım zararlar isabet ettiğine hükmediyorlarsa veya bir şekilde başkentle iletişim içinde olamıyorlarsa farklı bir yerleşim biriminde varlıklarını sürdürmeye ve kesinlikle başkent olmayan, başkentin dışında kalarak yaşamaya çalışacaklardır. Zor veya kolay; bu yaşam(a) biçimi, zaman içinde çeşitli kavramsal değişimlerle ‘taşra’ olgusunu post modern bir gerçeklik karmaşası olarak önümüze getirecektir.