Başkalaşmanın kusursuz bir biçimde gerçekleşmesi ya da değişmeyen idelerin okült bir şekilde kabullenilmesi, bilinen ve bilinmeyenler arasındaki tercihlerin canlılarda derin izler bırakmasının anlaşılmadan kaybolması ve hiçbir çelişkinin benimsenmeden kabul edilmesi gerçeğini kabul etmek acı verici. Bu acının etkisi uzun, süreli ve zamansız olmayacak.Sorgusuz hayatların manası yüksek ayrıntılarla dolu gözlemlerin sonucu olması ve evrensel gerçeğe yabancı gelişmesi suçlanamaz. Düşünenlenlerin; yaşamın anlamı ne sorusuna verdikleri cevaplar kısaldıkça sorunlar azalacak, sona yaklaşılacak. ve sonun daha fazla bekletilmesinin işe yarayamayacağı göremeyenlerin kendilerine ne kadar da saygılı olmaları gerçeği belirsizleşeçek. Bir tiran gibi başkalarına eziyet etmeleri ve sonucun amaç olması;kendi özeleştirileriyle karşılaşmalarını engelleyemiyecek.Tartılarında ki dengesizlik onları yaşamdan ne kadar da geç gittikleri gerçeğini düşünülmeyenden öte bir zamanda gösterecek ve aslında anlaşılan şu olacak: Ölümün kusursuz yaşamasıdır yaşamak.
yorumlar
hımmmm *
ölümün son olmadığının keşfi, gizemli olduğu kadar umut vericidir aynı zamanda..reddedilen ve kabul edilen değerlerin kıymeti nisbetinde anlamlanacaktır insanların hayatı..ve hayatının kıymeti nispetinde anlamlanacaktır ölümü..insanoğlunun, ölümü, ölmeden önce kabullenip “buyur gözümün nuru” diyerek karşılama olgunluğuna ermesinde gizli bir cevher vardır.. bir cevher ki, yaşamın manasına açılan engin denizde yelkenlerini şişirecek olan rüzgardır..o rüzgar olmadan kaybolup gider, sürüklenir sonsuz yaşam okyanusunda..son ve başlangıç zanlarından arınmak, sınırlılıktan beri olmak ne muhteşem bir haldir.. ne mutlu o hal ile hallenebilenlere..
Aklını kullanma çabası harcayan insana verdiğim değer ve duyduğum saygı adına öncelikle yazı için tebrikler ve teşekkürler.Bu kabullenmeleri yaşamak zorunda olmayıp, acı çekmenin olgunlaşmanın temelini oluşturmadığını anladığınızda, sahip olduğunuz süresini bilmediğiniz yaşamınızda acının kendi isteğinizle yarattığınız, önünüze koyduğunuz engel olduğunu anladığınızda, hayatınızda içine düştüğünüz her çelişkinin mükemmel bir zaman katili olduğunu anladığınızda, çelişkisiz yaşam için doğru seçimleri yapmak gerektiğine dolayısıyla zaman kaybetmeden bedel vermek gerektiğini anladığınızda, düşünenlerin ulaştıkları o tek sonuca, yaşamın anlamı ne sorusuna daha doğrusu yaşamın amacı ne sorusuna tek kelimeyle cevap verebildiğin zaman..işte o zaman o tek kelimeyi cevap olarak verebildiğin an (ki bu olması gerekendir, bu cevabın verilmesi gerekir. Fakat şimdi düşündükçe bana imkansızlıktan ütopikliğe doğru gidiyor görünüyor, elbetteki tersi olması dileğimdir) çok geç olacak. Hayatın boyunca yapmadığın, yapıp da peşinden gitmediğin, duygularının yardımını alacağını sanarak ulaşmaya çalıştığın, binlerce kez hakkında çelişkiye düşüp sayısız kavrama, olaya, kişiye feda ettiğin, aslında farkında olmadan tüm hayatında sırf o gerçekleşsin diye çabaladığın, ama dile getirmediğin o cevap için geç olacak. Ve elbette ki özeleştirinden, özünden kaçamayacaksın.Günümüzde çoğunluk bunları yaşayamayacak bile, öylesine bilinçsiziz, öylesine amaçsızız ki toplum olarak, biz ne bunların kabul edildiğini ne bunlardan dolayı haklı ama hiç de gerekli olmayan acının çekildiğini görebilcez. Bunların farkında olan kişi olmak için tecrübe gerektiğini sanmam, zekâ gerektiğini sanmam. Tanrı’nın sana kullan diye verdiği o aklı yürütmen, o aklı yürütmek için bilgi edinmen, kendin için onları birleştirmen ve düşünmen yeterli olacaktır. Ve o aklı kullanarak Tanrı’nın sana o akıl haricinde neleri verdiğini de göreceksin. Seni yok etmek isteyen Tanrı neden yaratsın? Madde olarak yaratmak varken neden can versin ki, amaç ölmense? Ve sana neden bir yaşam sunsun?Sevgili promanya; yaşamak, ölümün kusursuz yaşaması değildir. Bu lafın ancak amacını bulamamış insanların, dolayısıyla mutlu olmayan, düşünmeyen insanların kendini yaşama feda etmesi sonucu doğrulanabilir. Ben de kendimden vazgeçsem, amacımı, hayallerimi, değerlerimi bıraksam ölümün saltanatını hayatımda kabul etmiş olurum. Yani son dediğin gibi:”ölümün kusursuz yaşamasıdır yaşamak” Eğer sen de bunun zaten böyle gerçek olabileceğine katılıyorsan tamamdır, ama yok yaşamı ben böyle görüyorum diyorsan ya da diyen varsa değildir efendim. Asla değildir, sen izin vermediğin sürece.Son olarak birşey daha; yazının başlığı “Tanrı’nın kaybı”..Günümüz haline bakılırsa hiç de öyle değil, ne benzersiz şeylere sahip olduğunu farketmeyenleri düşünürsek, ve onların çoğunlukta olduğunu dikkate alırsak bu olsa olsa “İnsan’ın Kaybı” olur. Diğer yandan başlığın hakkını da verebiliriz..Tanrı’nın yarattığı insanların, onlara vermiş olduğu değerleri, zamanı, aklı nasıl heba ettiğini, ziyana uğrattığını dikkate alırsak bize boşuna can vermiş, boşuna yaratmış “Tanrı’nın kaybı”dır bu.
garip insanin yarini hep yasamdan saydigini düsünmüsümdür hep. kimse bugünü adam yerine koymaz kaygi hep yarin icindir..ölüm icin.bknz:ahsap bina : )
son parağrafdaki son cümle’ölümün kusursuz yansımasıdır yaşamak’olacaktı..afedersiniz.