Son günlerde güzel reklamlara ilişkin bloglar çoğaldı, ama görünce iğrendiğimiz reklamlar da var.
Son çıkan clio reklamı mesela; Baba iş dönüşü çocuklarını okullarından almakta. Ve çocukların çantalarında ilk görüşte ne alaka diyeceğiniz takozlar var. Sonra görüyoruz ki, kahramanlarımız çok dik bir yokuşta park ediyorlar araçlarını. Takozları arabada taşımayı hiç akıl edemekdiklerinden, yanlarında taşıdıkları takozları clionun önündeki araçların önüne koyuyorlar ki caanım cliolarına bişey olmasın.
Bi de Luna reklamı var; genç kal genç yaşa mı ne ööle bi sloganları var. Yıllar geçiyor mutfak aynı eşyalar aynı, ama takla atarak sırayla 5 tane genç kalmış eleman var. Birbirlerine benzesinler diye de jöle kullanmışlar sadece.
Bu reklamlarından dolayı ajansların yaratıcılıklarını kutlamak gerek.
Neyse lafın kısası, mintaxla canım mintaxlaa!!!
yorumlar
ülker’in tüm reklamlarına, kullandıkları müziklere ve reklamın konularına (konu yok saçma sapan şeyler hepsi) gıcık oluyorum bende. ülker’e gıcık oluyorum aslında ama o çikolatalı gofret’inin yerini hiç bişii tutmuyo. daha önce de mevzu olmuştu bunlar. anlamsız reklamlarla kafada kalmakda bi başarı belki ama levis’ın reklamı gibi bi reklam izleyince “oha be abi” diyosun, sonra dönüp kendi reklamlarına bakıyorsun ve gülüyorsun.
o takozları çocuklar neden okula götürüyorlar diye bende düşündüm. defter kitap yerine kalas koyacak çantasına ve okulda onu taşıyacak çocuk. “aman haa.. clio’muzu dik bi yokuşa parkederiz lazım olur”. komşumu ve çocuklarını arabamı takozlarken görsem, o takozları alır tek tek sokarım (clio’nun egsozuna). MFÖ’nün ve şarkısının bu konuya alet olması da sinir bozucu. Mazhar işi iyice ticarete döktü sanki?! Nerede abi yeni albüm, yeni beste filan. Bırak sinemayı, diziyi, reklamı da işini yap, özledik şarkılarını.
işi paraya döken daima fuat olmuştur 🙂
işi paraya döken özkan mı acaba..?
Adamlar başka alanlarda da yetenekli kardeşim ne yapabiliriz? Türkiye’de neyin çok para ettiği aşikar…
yok abi herşey mazharın başının altından çıkıyor, fuatı da o alıştırdı.
mazhar’ın aslen tiyatro geçmişi var kabul ediyorum asıl işini yapıyor belkide. fuat’ta bulaştı ve iyi de yapıyor bu işi. ama MFÖ diye bi grup olmasaydı bu ülke çok seslilikten haberdar olamayacaktı neredeyse (modern folk üçlüsü’nü tabi ki unutmadım. ama onlar başka bi kitleye hitab ediyor. mfö daha pop’tur). en boktan yabancı pop şarkılarını dinlenebilir kılan geri vokal olayıdır. bu apayrı bi iştir, ayrı partisyonlar yazılır vokal için ve ciddi kafa ve bilgi ister. Mfö bunu yıllardır yapıyordu ve kaliteliydi. uzun lafın kısası mfö “MFÖ” olup eski işlerini yapsalar daha mutlu olurdum. Herhangi bir şarkısını herhangi bir reklamda duyunca gıcık oluyom ve direk “para için haaa!?!?” yakıştırmasını yapıştırıyorum. (tüm yorum “şahsen” ibaresine dayanır)
biliyoruz ki adamların hangi mali koşullar altında yaşadığını? hayat insanı çok tuhaf durumlarla karşı karşıya bırakabilir.. ayrıca bu tür adamlarda “yıllardır çalışıyoruz anasını satiyim. bir yazlık daire de alamayacak mıyım?” psikolojisi yaygın olur. kendilerine göre haklıdırlar da..bu konularda kimsenin kimseyi ayıplamaması doğru olur diye düşünüyorum..
açmışınız. Çokonat reklamına yaptıkları şarkı ilk ticari girişimleridir bildiğim kadarıyla MFÖ’nün. Hani Nat nat nat, çokonat vardı ya o. Oradan aldıkları parayla da bir sonraki albümlerini çıkarmışlardı (Vak the rock falan olsa gerek). Yani bir reklam için 30 saniyelik bir melodi yazıyosun, ve sana bunun için verdikleri parayla koskoca bir albüm çıkarabiliyosun. Albümden kazandığın parayla da herhalde ev kirası, elektrik, su faturası ödeyebiliyosun.
Türkiye’den çıkmış tek gerçek pop grubu (hatta müzisyenleri diycem) nun buna muhtaç kalması utanç verici bişey. Ne kadar çok reklamda, dizide oynasalar, yarışma sunsalar da aldıkları her kuruşu sonuna kadar hak edecek kadar yetenekliler. İstiyolarsa bi daha hiç albüm yapmasınlar, değerlerinden en ufak bir şey kaybetmezler bence.
parasız hiç bi halt olmuyo. ne yani ben meşhur olsaydım, albümün 1 milyon satsaydı ve salak bi firma gelip bilmemne reklamı için albüm satışlarımın 5 katı para ödeseydi hayırmı diyecektim. pöeah! kim yapar ki bööle bişii. benim kızdığım mevzu para için bişiiler yapmaları değil, gerçek üretimlerini unutmaları ve sadece para kazandıran işlere düşmeleri. ilk ahkamda da bunu dedim zaten. oradan kazan paranı ama bize yeni besteler yap, yeni albümler yap falan filan. herkes reklam işine girdi para için; micheal jordan’da reklam yaptı, film çevirdi ama tutup basketbolu bırakmadı. bilmem anlatabildim mi derdimi?
tabi ki frifreşcim. Bunu zaman zaman ben de düşünüyorum MFÖ hakkında ama benim tahminimce olay başka işlere yönelmekten ziyade bir iç mesele gibi. Sanki grubu çaktırmadan lağv etmişler gibi bişey. Fuat bir stüdyo açmıştı bir aralar, Ari (Duman – Mad Madam) gibi protegelerle albüm yapmaya başlamıştı, sanki el etek çekip genç yetiştirme işine girmişti. Sonra hem o hem Mazhar solo albümler yaptılar. Özkan da bunların üzerine İkinci Bahar – Ağırlığınca Altın – Yeter Anne olaylarına girdi.
20 yıllık da olsa gruplar dağılabiliyor, bence de burada durum buna benziyor daha çok.
Mazhar’la ilgili ufak bi anımı nakletmek istedim aniden: Bir yakın arkadaşım Tünel’de bir gitara takmıştı kafayı, (81 Ibanez Performer – Les Paul custom) ona bakmaya giderdik arada bir. Bir gidişimizde içeride Mazhar’ı gördük. Bizim gitarı (sonra satın aldık, hakkaten bizim oldu) almış eline çalıyor. İçeri girdik, sonra onu bırakıp bir akustik gitar aldı, boyunluğa taktığı bir armonikayla bir müddet akustik gitar çaldı. Ben de o sırada Ibanez’i kapıp kendisine eşlik etmeye koyuldum. Sene 92 civarı, ben 2-3 yıldır gitar çalan bi çömezim. O da kıl oldu herhalde bana, tek bir kelime konuşmadan ama sürekli anahtar değiştirerek ve benim kaybolmamı sağlayarak beni direk madara etti. Bu arada armonikadan çıkardığı melodiler anahtar değişimlerinde daha da bir güzelleşiyordu sanki.
Kendisinin kıyafetini naklediyorum: Hawaii desenli bir kısa kollu gömlek, bej – haki arası renkli Mahmutpaşa kumaş pantolon ve altında HALLEY marka, hani şu 90ların başında inşaat amelelerinde sık sık gördüğümüz spor pabuçlardan bir çift.
Anlayamadım neden böyle giyindiğini. Sahnedeki karizmatik ve gayet stil sahibi görünüşüyle alakası yoktu. Parası olmadığı, süründüğü imajını yaratıp müzik dükkanı sahibinin (ki oldukça kazıkçıdır) kendisini düdüklemesini engellemesini düşünüyor olmasından başka bir açıklama gelmedi aklıma yıllardır.
kötü reklamlardı,mfö’ye gidiverdik bir anda…
tv’de çıkan tüm inekli reklamlara sinir oluyorum.sütaşlı inekler futbol oynarken ve sana’lı öküzler trene bakmazken…
sinsic bir yaklaşım bu. gerçekten inekler üzerine bir yaratıcılık yok ama reklamı yapan ajanstakiler “abi ne yarsak yapalım da şu ineklerin b+kunu çıkartalım, rakip ajansın tüm yaratıcılığını mahvederiz” deyip yaptıkları bir iş sanırım.
ben sütaşlara hastaydım,.. sana ucuz bir taklit olmuş,..
reklam olarak güzel olmamasına rağmen reno reklamı fikir olarak başarılıdır bence..
şuraya bak o kadar hayatımıza girdiki bunlar. reklam tartışıyosunuz.
izlemeyelim ve tartışmayalım.
artık okadar tüketici oldukki şöyle olsa daha iyi olur falan diye fikirler sunuyoruz.
herkezin bildiği gibi iyisi kötüsü olmaz.
levis: iyi reklam; imar bankası: mal reklam. reklamın niteliği konu ediliyor burda, akılda kalması değil..
selçuk erdem’i ayarlar, bi sürü öküz karikatürü ve animasyonuyla sıkı bi reklam yapar, bu öküzlü reklamların hepsini ti’ye alırdım. sütaş’ın bi reklamı vardı se’nin çizdiği gebermiştim. bulabilirsem linklerim. “içmeden önce çalkalayın” sloganı vardı ve iki inek kıvırıp çalkalıyordu. süperdi süper..
ortaköy’de vardı kocaman yanlış hatırlamıyorsam. ama öküzlü reklamlar zaten sütaş’ın eseri, kendi kendilerini mi ti’ye alıyorlar acep?
vivident delete reklamından daha kötü bir reklam düşünemiyorum. sırf reklam yüzünden bendeki vivident alışkanlığı bitecek.
fishcim, sütaş’ın o reklamı bi bira reklamından arak idi ne yazık ki,..
hani şu “unutma benimle evleniyorsun” diyen lavuğa kadının verdiği cevap..
1-be kadın! adamın o an oraya bakacağını nereden biliyorsun?
2- öyle lavuk bir herife o tür bir cevap vermek için benzin harcamaya ve arabanın lastiklerini sikmeye ne gerek var?
3- bu hıyar herifle bu noktaya kadar nasıl geldin? şimdi mi uyandın?
4- be adam! o mesafeden o yazıyı ve kadını nasıl görüyorsun?
5- o ne biçim evlenme teklifidir?
6-allah hepinizi bildiği gibi yapsın..
vardı o güzeldi;
Bir kadın, kocasının dolabından onun ayakkabılarını kontrol ediyor telaşla.
Ayakkabıların hepsinin sağının altında delik var. 1., 2.,,, 5. ayakkabı hepsi aynı, sonra kareye amcam çıkıyor son derece mutlu bir yüz ifadesi altında araba kullanıyor. Sağ ayağını da hız pedalından hiç kaldırmıyor.
olayi, turkiye gercegini bir kez daha gozler onune sermiyor mu sanki..
Mazhar’ın bu aralar oynadığı dizideki performası hiç iyi değil bence.
Çok yavaş ve acemi kalıyor,aynı Türkan şoray’ın tatlı hayattaki durumu gibi…
En iyi yaptığı iş, müzik sanatçılığı ama para hepimize tatlı geliyor, doğal olarak amcamlar da şöhretlerini yiyerek besleniyorlar. Bunu da en iyi yapan Hülya Avşar ve her geçen gün bu kadının daha akıllı olduğunu düşünmeye başlıyorum…
şu tüm hayatı boyunca takla atarak mutfağa giren ve tavada kızarıp erimekte olan margarine ekmek bandırıp yiyen tiksinç insanla ilgili bir soru kemiriyor kafamı.. ben hayatım boyunca böyle bir şey ne duydum, ne işittim.. yani bu kızaran margarine ekmek bandırma işi benim bilmediğim ama yaygın bir beslenme türü müdür? gören, duyan var mı? (ayrıca da mide bulandırıcı. hakikaten, görünce midem kalkıyor yahu..)