TABİATTAKİ İNSANNe muhteşem görüntüydü ama! İnsan bazen tabiatın içinde bile bunları özlüyor…Mavi ve biraz kararmış bulutlar arasında kendine yer bulan Güneş, yüzümü ve bedenimi ısıtırken yağan hafif bir yağmur ve arada yüksek sesli gök gürültüsü…Doğanın harikulâde bir gösterisini canlı seyretmiştim…Öğleden sonra birdenbire yağan ve hızlanan yağmurdan sonraydı…Balkona çıkıp hafifleyen yağmuru seyrettim ve güneşin beni ısıtan ışığına kendimi bıraktım… Yağmurla ıslanan yapraklar Güneşle parıldıyor, çimenler sanki ilkbahardaymışçasına canlı ve taze görünüyor…Ve sonra;Yağmur kesiliyor ve güneş doğaya tamamen egemen durumda…Toprağın kokusu ve ağaçlardaki kuşların cıvıltıları… Doğa kısa süreliğine ilkbahar anı yaşamakta…Ne diye bunları anlatıyorum ki?Tabiat çıplak gerçekliğini bizden saklamıyor. Sadece keşfedilmeyi ve sonuç çıkarılmayı bekleyen bir konumda durmakta… Ne diye saklasın ki? Bizden bir çıkarı olmayan ve her zaman istediğini sunan bir konumda… Dürüst, yalın ve sade bir biçimde…En yıkıcı anlarında bile dürüstlüğünden ve sadeliğinden bir şey kaybetmiyor…Ya bizler? Biz insanlar…Her zaman sade, dürüst ve yalın mıyız?Dünya’da attığımız yalan sayısı nedir? Hesaplayabilir miyiz?Kendimizi ve başkalarını kandırırken yüzümüz kızarır mı?Bu sorulara ne kadar dürüst yanıtlar verirsek, kısa ömrümüzü yaşadığımız dünyadaki dünyevî sorunlarımıza kalıcı çözümler bulabiliriz…