bildirgec.org

dürüstlük hakkında tüm yazılar

Büyük Doğup Küçülenlerin Hikayesi

bilisikbey | 12 July 2010 15:41

Küçüktük tek kaygımız yakalanmaktı.Neyden mi? Ziline basıp kaçtığımız mahallenin bakkalından , meyvalarını aşırdığımız çiftçi amcamızdan, peşimizde koşturan cami hocamızdan ve en çokta adına sevda dediğimiz kızın babasından.Haşare derlerdi bizim gibilere.Haşare neydi ki? Hemen sözlüğe bakıyorum.Hastalık taşıyan zarar verici böcekler.Hadi be!! Bir meyva çaldık, bir şaka yaptık e birde masumca sevdalandık… Bu mudur zararınız ziyanınız?? Ya siz? Bire alır 10 a satarsınız.Birbirinizi kandırmayı kar sayarsınız.Camide söz verir, avlusunda unutursunuz.Ve bütün aşklar sizin için potansiyel sex çağrışımıdır.Helala haram değil.Harama azıcık helal katarsınız ki.Namusunuzu ahlakınızı övebilecek bir kapınız olsun.Nezaman vicdanınız tırı vırı ederse girip o kapıdan kirpiklerinizi ıslar sonra dönersiniz tekrar yaşadığınız bataklığa.Herşeyiniz bedava.İçinizdeki sapık,tefeci,dolandırıcı,acımasız kişilik.Milli bayramlarda Hasan Tahsin’e dini bayramlarda Hz. Ömer’e dönüverir.Dönüverir işte dönme dolap misali.Sen harici herkesin yalan söylemesine,dolandırıcılık yapmasına,adam vurmasına,zina yapmasına,sövmesine karşısındır.Çünkü bunlar kötü şeyler!! e sen neden ayrısın?? Ben yaptıysam kesin bir bildiğim vardır…Büyük amcalar benimde bir bildiğim var.Küçük dediğiniz bizler sizlerden çok büyüğüz.Sizlerden daha mantıklıyız.Haşarelik sandığınız o yaptıklarımız varya işte onlar bu dünyada hala daha masumiyeti , insanlığı , doğruluğu yaşatmaya çalışan davranışlarımızdır.Oysa siz evet siz… Haşeresiniz.Hayatın kanunu diye bahsettiğiniz herşey ahlakımıza , insanlığımıza zarar veriyor.Tüm dünyaya zarar veriyor.Biliyorum güneş işinize gelmeyen okadar gerçeği size gösteriyorki.Görmemek için gözlerinize perde çekiyorsunuz.İşte bu sizsiniz büyük doğuyor, gittikçe küçülüyorsunuz.Sanırım hiç büymüyeceksiniz.Yinede dua ediyorum.Yüreğiniz tekrar masum ve temiz olabilsin diye.Sevgiler…

Yaşamın Coşkusu ve Değer Kavramı

astral | 23 June 2010 12:04

Benim coşkulanmalarımı fazla bulmuş olmalı ki, ‘Sen küçüksün. Gün gelip her şeye kafayı takmaya değmeyeceğini anlayacaksın. Es geçeceksin. Yaşam başka türlü yaşanmaz.’ dedi.

'izlerveyansimalar.blogspot.com' adresinden alınmıştır.
‘izlerveyansimalar.blogspot.com’ adresinden alınmıştır.

Gayet sevdiğim biriydi, bu lafına sinir oldum, onun beni anlamadığını düşünmüştüm. ‘Sağ ol’ dedim sadece.

Zaman geçti. Zaman kutsallardan biridir. Anlatır insana. Eğriyi yanlışı zaman, sessizce benimsetir. Öyle ki, nasıl olduğunu anlamazsın.

TABİATTAKİ İNSAN

reddear | 17 November 2009 17:32

TABİATTAKİ İNSAN

Ne muhteşem görüntüydü ama! İnsan bazen tabiatın içinde bile bunları özlüyor…
Mavi ve biraz kararmış bulutlar arasında kendine yer bulan Güneş, yüzümü ve bedenimi ısıtırken yağan hafif bir yağmur ve arada yüksek sesli gök gürültüsü…
Doğanın harikulâde bir gösterisini canlı seyretmiştim…

Öğleden sonra birdenbire yağan ve hızlanan yağmurdan sonraydı…
Balkona çıkıp hafifleyen yağmuru seyrettim ve güneşin beni ısıtan ışığına kendimi bıraktım… Yağmurla ıslanan yapraklar Güneşle parıldıyor, çimenler sanki ilkbahardaymışçasına canlı ve taze görünüyor…

Türkiyede ”Toplantıdayım” yalanı…

mehmetbastug94 | 21 August 2009 22:21

Toplantıdayım yalanını ülkemiz artık aşırı derecede fazla kullanmakta. Peki, ama bunu kullanma sebepleri neler? Bir bankada veya bir belediye binasında yetkiliyle konuşmak istersiniz. Danışmadaki genellikle bir bayan olur ve size biraz oturup beklemenizi söyler. Nedenini sorduğundaysa ‘’Başkan toplantıda’’ veya ‘’ Şu anda dışarıdalar’’ yalanını söylerler.
İyi ama dışarıdaysa ben görmeden nasıl içeri giriyor? İşte buda başlı başına bir yalan örneği. Aslına bakacak olursanız bu yalanı kabul etmek ve ısrar etmemek kendi kendine söylenmiş bir yalandır.

Taksimden nameler içeren iki farklı gece…

darjeeling | 05 November 2008 09:43

İlk gece.. Bir bardan yükselen halay sesleri, belli ki birinin nişanını, düğününü falan kutluyorlar..İç geçiriyorsun, benimki de olsa da böyle kutlansa diye.. Sonra başka bir ses , ‘sen ağlama, bir damla gözyaşın yeter, sen üzülme gülüm, gamzende güllerin biter’ En sevdiğin şarkı sözlerinden birini duyarak gözlerinden birer damla yaş damladığını fark ediyorsun. Kim senin için bu kadar güzel şarkı sözleri yazdı, ya da varsın yazmasın kim gözlerinin içine bakarak böyle sözler sarfetti? Yok..
İçin gidiyor, şarkılara, sözlere, ne için yaşıyorum gibi sorular geliyor aklına normal olarak. Aşk diyorsun, aşkım nerde diyorsun.. Aranız kötü, düzelsin diye dua eder durumdasın..
2. Gece.. Taksim’de acaba onu görürmüyüm diye arandığın ertesi gün. yok, yok.. Dönüyorsun eve. 4-5 saat sonra haber geliyor. ‘Yardım et, sana getiriyoruz’ Kör kütük sarhoş, yardım etmeni istiyorlar, onun elini tutmanı, evine sağ salim varmasında yardım etmeni.. Yapıyorsun, çünkü çok seviyorsun. Sallana sallana geliyor karşıdan. Ayakta duramıyorki, yürüsün. Kolunu atıyorsun kendi omzuna. Eve kadar, aman düşmesin, aman bir yere çarpmasın. Gözünden sakınıyorsun. Daha dün kavga ettiniz. Ne saçmaydı değil mi sebebi? Ne gereksizdi.. Şimdi kolunu senin boynuna dolamış SENDEN destek beklerken ne kadar da çaresiz, ne kadar da sana bağımlı aslında.. Düne üzülürken bugüne seviniyorsun..
Kardeşi saydığı adam kenti terk ediyor. İstanbul’da değil Adana’da yaşayacak artık. Bir burukluk var içinde.. O yüzden içmiş.. Tüm gece düşünceliymiş. Arkadaşları söylüyor sana. Biliyorsunki biraz da senin payın var bunda.Hak veriyorsun o kadar içmesine..
neyse, hayat bu.
iki gün sonra düzelir aranız
Sen sıkma canını aşık kız
Bak bu gece sevdiğinin kolları 10 dakikada olsa boynuna dolanmıştı.. Halbuki o dakikaya kadar seninle konuşmuyordu bile..
İşte iki farklı gece. Taksim’den nameler içeren iki gece.. Sonuç kendini yarın gösterecek…

bildirgeçten gerçekten para kazanabileceğime inanamaya başladığım an ! :)

taninmayan-68170 | 24 November 2007 08:32

o gün hesabıma girdiğimde resmen şok olmuştum
yani günde 3,5$ nedemek !? yani ayda 30×3,5=105$ demek gibiydi ama malesef papaz her zaman pilav yemez misali ! 🙁 dahası bizde papaz değiliz ! 🙂 ama genede
100bin üyesi olan bir sitede günlük ortalam %1
bile almak , ailesine maddi yönden bağımlı bir öğrenci için her ay ttnete verilecek internet erişim masrafına bir noktada sargı bezi oluyor.

ama ben yinede kesinlikle bildirgeçe yazı yazarken
diğer arkadaşlar gibi alıntı haber veya konu başlığı olayına fazla bulaşmadan , daha doğrusu benim yapmak istediğim pc ile ilgili teknik projeleri zaten
başkaları çok daha önce maddi olanaklarla yaptıkları
için bir noktada olayın tamamen felsefi açıdan değerlendirilmesi ve bu şekilde bir teknik içerikli bir yorumumun ortaya çıkmasıki bu da yapılan işin kalitesini ve kalitede beyeniyi artıran bir faktördür.

baba ve işkembelinohut sonrası

kopanisti | 15 June 2007 11:08

Akşam sırtı ağrımış, midesi bulanmış ve tuvalete girmişti. Uzun süre çıkmayınca eşi meraklanmış, biraz da panik yapmış yakınlarında oturan oğlunu aramış durumu anlatmıştı. Oğul geçmişte yaşananları hatırlayıp, derhal yetişmişti. Eve geldiğinde babasını tuvaletten çıkmış salondaki koltuğa uzanmış halde görmüştü. Baba nasılsın dedi usulca. İyiyim oğlum merak etme. Baba hadi hastaneye gidelim, bu gece orada kal, içimiz rahat olsun. Bırak oğlum ben rahatım, ne olcak hastanede bir gün fazla mı yaşatacaklar.
Ertesi gun doktor sabaha kadar iki kez kalbinin durduğunu ve iki kez elektroşokla yaşama döndüğünü anlatmıştı oğula. 3 gün yoğun bakımda kalmalıydı. Üç gün yoğun bakımda kaldı. Anne evde üç gün eşini bekledi. Oğul üç gün hastanede yoğun bakımın kapısından babasını seyretti.
Üç gün sonunda baba açılmıştı biraz, özel hastane pahalıydı, sosyal imkanları nedeniyle üniversite hastanesi koroner bakıma sevk edildi.
Doktor oğula beşinci gün açıklama yaptı. Babanız hastanede kalmak istemiyor, durumu kötü, anjiodan sonra damarların değişmesi gerekiyor, ama kabul etmiyor, beni burada zorla tutamazsınız size dava açarım diyor, karar sizin.
Oğlum beni eve götür, annen merak ediyordur, yaşadım ben bu kadar sene, bu yaşta ameliyatlarla, acılarla, kanlarla uğraşamam, anneni ve sizleri perişan edemem, bırak üç gün daha yaşayacaksam evimde yaşayayım, ne farkeder, hem ameliyatta gidersem daha çok üzülürsünüz.
Bu günler evinde mutlu ve huzurluydu, oğlu sabah akşam ziyaretine geliyordu, torununu görüyordu, onunla oynaşıyordu, eşiyle hiç olmadığı kadar güzel tatlı sohbetler ediyor ve O’na sürekli böyle huysuz bir adama kırk yıl katlanabildiği ve hiç şikayetci olmadığı için teşekkür ediyor Allah senden razı olsun diyordu.
İşkembeli nohut yemeğini çok güzel yapar, ertesi gün de dükkanına giderken yemeğin işkembesinden biraz alır, dükkanını satışa hazırladıktan sonra onları ince ince keserek piknik tüp üzerinde biraz kavurur, üstüne yumurta kırarak sıcak ekmek ile yerdi.
Bu son gün oğul işten çıkınca yine ilk baba evine gitti. Yine annesi açtı kapıyı . Babam nerde anne? Yemek yedik oğlum biraz önce, çok güzel yedi biliyormusun bence iyileşiyor merak etme sen, hatta iki bardak da ayran icti, bana da çok güzel iltifatlar etti inanamazsın, biraz yatayım, oğlum gelince kalkarım dedi, hadi kaldır istersen seni bekliyor.
Oğul odaya girince babasını uyurken buldu, gözleri ve ağzı açıktı, yanaklarından öptü, ellerini tuttu kokladı, üzerine eğilip sarıldı, tekrar yanaklarını öptü. O anda annesi de geldi yanına, oğul babasının üzerini örttü ve annesine sarıldı. Anne de ne olduğunu anlamıştı.
Oğul her babalar gününde işkembeli nohut kokusu algılar beyninde, sımsıcak bir koku. Salça ile işkembenin karışımından oluşan iştah açan bir boku. O’nun kadar güzel yapamaz bu yemeği ama O’ndan öğrendikleriyle yaşar hayatını.
Malzemeler: Bir gece önceden suda bekletilmiş koç başı nohut, işkembe, soğan, yeşil biber, tuz, zeytinyağı, salça, pul biber, kuru nane, kekik, kimyon, düdüklü tencere, baba, anne, oğul, gelin, torun………….