ANADOLUDünya’da öyle bir sınırlar çizin ve öyle bir mekân oluşturun ki,Onun üzerinde aşağıdaki unsurlar oluşsun:Onlarca masal oluşsun…Onlarca söylence olsunOnlarca öykü/hikâye olsun…Yüzlerce yemek çeşidi…Onlarca tatlı…Ve onlarca çeşitli lezzet olsun…Onlarca folklorik öğe…Onlarca halk oyunu olsunOnlarca uygarlık…Onlarca uygarlığın yaptığı tarihi eser bulunsun…Tarihinde felsefecisi olsun, matematikçisi olsun…Şairi olsun…Mizah olsun…Her türlü tanrı ve tanrıça olsun…Her türlü din olsun…Dört mevsim olsun…Denizin üzerinde doğan ve batan güneş olsun…Aynı günde hem denizi yaşamak ve hem kayak yapacak iklime geçiş yapmak imkânı olsun…Sonbaharda dökülen yapraklar arasında hasat yapmak imkânı olsun…İlkbaharda canlanan doğada bahar bayramı yapan insanları olsun…Evet, imdi bu söylediklerim hakkında şunlar düşünülebilir?Ütopya gibi gelebilir ama ütopya oluşturmuyorum.Alçak gönüllü davranarabilrsiniz ve bir sosyal teori de oluşturmaya çalıştığımı düşünebilirsiniz ama öyle bir teori de kurmuyorum…Peki, bu yazdıklarım nedir?Bu yazdıkları gerçeğin ta kendisi… Sadece gerçeklikte yaşananları sözcüklere ve tümcelere dökmeye çalışıyorum…Bunca unsurun bulunduğu ve içinde yaşadığımız gerçekliğin adıdır Anadolu…