http://imagecache2.allposters.com/images/TEL/JR103.jpg
-Tatlı bir rüzgar eserse eğer, boyam kuruyabilir.-Akşam biri gelir portresini yapmamı isterse eğer, biraz para kazanır, yemek yiyebilirim.Hiçbirşeyin garantisi olmadan eğer’lerle yaşanan hayatlar..Ayaklarıma kapanan çingenenin, yerde bulduğu altın yüzüğü parmağıma taktığımda bol gelse de yaptığının para istemek adına, iyi bir aldatma tekniği olmadığını ilk saniyede kavrayıp ta anlamamış gibi görünmek, Paris in güncelini anlamaktı belki de..Hemen hemen her sokağından bir anda karşınıza çıkan ve yüzünüze bakan heykeller sizi heyecanlandırmakla kalmaz şaşırtır da..Montmartre, şarkılara konu olan bu güzel semt, Fransızların insana değer vermeyen soğuk mizaçlarından hiç hoşlanmasam da, bu özelliklerinin şehrin herbiri ilginç mimari özellik taşıyan muhteşem binalarından yansıyan ”farkındalık” olduğunu düşünüyorum..Bir zamanlar yoksulların ve sadece sanat için yaşayıp değerleri anlaşılamadığı için para kazanamayanların, ucuz yemek bulmak adına geldikleri yer Montmartre..Aynı yataklarda yatıp, gece ve gündüz farkını ortadan kaldırdıkları, içlerindeki büyük gücün verdiği ilhamla, dünyanın sanat kaderini pervasızlıkla değiştiren büyük sanatçıların yaşam tarzlarını hissetmek için, günlerce kalınacak bir yer..Kapısını çalmak istedim Van Gogh’un yaşadığı dairenin ve Picasso’nun bir dönem etkisinden kurtulamadığı Chat Noir‘i hissetmek.Nedense, müzelere koyulan eserlerinden çok, onlara bu denli ilham veren kaynakları merak etmişimdir. Picasso’nun ”Dans” adlı eserinde, klasik şehir hayatından sıkılıp eski hayatına dönmek istediği için, kadın ve erkek figürleri dağılmıştır mesela, yüzler savaş meydanlarını andırır, hatlar sivrileşmiştir.Başımı yukarı doğru kaldırdığımda, çarşılarının arasından, o güne mahsus, kötü ve karanlık havayı bir anda def eden, beyaz güvercinin kanat çırpışlarını andıran Sacre Coeur.. Merdivenlerine oturup evlerin çatılarını tepeden izlemekle yetindim..Bir dönem ressamların şairlerin, oyuncuların, şarkıcıların aldıkları nefesi hissettiren bu büyülü sokaklar, insanın bir an herşeyi bırakıp küçük bir dükkanda resim yapması ya da sadece şarap peynir ve çorbayla yetinerek günlerce şiir yazması gerektiğini, kulağınıza fısıldıyor..Ve büyük sahne showlarıyla ünlenmiş tam önüne kadar metro ile gelinebilen Moulin Rouge..Kokteyl ve akşam yemeği ile birlikte tam teşekküllü bir show izlendiğinde bir kişi tam 180 euro, ama çevredeki restaurantlarda karides ve şarabı, cazibeli işbirliği yapmış bir şekilde, daha uygun fiyatlarla bulabilirsiniz.Şu an türlü şirket sahiplerinin, iyi gelirli kişilerin yüklü paralar ödeyerek satın aldıkları dairelerle dolu Montmartre.. Yaşayanları, eski havasının kalmayıp turistik bir yer olmasından dolayı üzgünler, sadece bir zamanlar burada yaşananları hayal etmek bile onları mutlu ediyor, diyebilirim..Paris’in sade Montmartre’ sinin o büyülü bohem havasını derince içine çekmiş ve hapsetmiş biri olarak Champs Elysees ve ihtişamlı sokaklarını, şık Paris hayranlarına bırakıyorum..
yorumlar
turistik gezi ehberlerinden alıntılardan esinlenilse de güzel kaleme alınmış bir gezi notu, baştan sona soluksuz okudum
sayın pillibebekkuyuda paris gerçekten de süper bir kent o kadar çok anısı varki:) teşekkürler yazınız için.
gezi yazılarına bile ne güzel dönüyor dilin
burda bir anlam bozukluğu var gibi, ya da anlatılmak isteneni anlayamıyorum…
bu bpk yazılarının genel karakteristiğidir.her yazıda böyle bir imza niteliğinde bir paragraf anlaşılamaz bir paragraf mevcuttur. okurun beynini zorlar, allak bullak eder. imza niteliğindedir, örneğin alfred hiçkok nasıl her filminde bir kare gözükürse işte öyle bişey
takılma diosun..
akıl sağılın açısından için
Kelebek haklı bir soru sormuş, bekliyordum, o cümleyi çözelim..Şimdi Paris, Louvre müzesinin dışındaki caddede irili ufaklı cafeler var, bunların önünde yürürken, biri ayaklarınıza doğru kapanıyor, ne olduğunu anlayamıyorsunuz önce..Sonra yerde ”bir altın yüzük buldum” paniğiyle, birşeyler söylüyor, sizde ”oğğ şanslı gününüz” diyorsunuz, sonra ”benim inançların dolayısıyla bu yüzüğü takamam sizin olsun” diyor.. Buna inanır yüzüğü alıp giderseniz, arkanızdan gelip para istiyor vermez iseniz olay çıkarıyor hem yüzüğü hem parayı alıp gidiyormuuuuş..Bu kadar
Yazımı seven, vermek istediğim o havayı hisseden arkadaşlara teşekkür ederim, son derece duygulanarak yazdığım bir yazıydı, gidip te görenler, kendi tecrübelerini eklerlerse katkıları açısından memnun olurum..
kimse senin gibi anlatamaz,
gidip de görmeden gezdim o sokaklarda şimdi..gidip de görmüş kadar içim şen..
gidip de görmediğimiz yerleri hiç bilmediğimizi mi sanırsınız
Latina, bu gün iyi şeyler söylüyorsun yazılarım hakkında, bilmem farkında mısın..:)
şiir gibi bir şehrin şiirden öte yorumu.yazılarınızı çok beğeniyorum sayın yazar
Gözlerinize sağlık..
yazıyı okurken şiir okudum sanki, resimleri gözümün önünden geçti picasso nun van gogh’un ve bir resim canlandı o büyülü sokaklardan.su gibi okudum yazınızı pilbebkkuyuda, hisler ve yaşanmışlıklar bu kadar güzel anlatılabilir.
Champ Elysees, Montmarte, Sacre Coeur, bunlar güzelde; bir şehrin downtown’undan söz etmeyen bir gezi yazısı yeterince heyecan verici olmuyor pbk, örneğin yazıda ayrıntılarıyla pigalle’de olabilseydi, dediğim gibi daha heyecanlı olurdu, özellikle adam kazıklamada bizim beyoğlu pavyonlarına rahmet okutan pigal… yinede gözümde bazı anılar canlandırdın, teşekkürler…
bana da çok şey fısıldadı şimdi, özellikle sadece şarap peynir hatta çorbaya bile gerek yok, koyu kan kırmızı şarap yanında ise enfes bir tulum peyniri olsun(en sevdiğim tulum peyniridir de) neyse aynen böyle bir ortamda deli gibi şarap içmiştim üstüne de yağmur yağınca ya ben ilk ve son şarhoşluğumu tatmıştım, of of.
Dolce, bunlar hissedildiyse , ne güzel..Suiza, yazının ucunu açtık efendim, buyrun devam edin..
ya ne diyosun pbk, resmen şu anda kendime şarap ikram ediyorum sayenizde.
Hayta, hissettiklerimi anlatmama bulabildiğim kelimeler yetmedi..Ama Amerikalı turistlerin aptal olduklarını da öğrenmiş oldum, sayenizde..:)
-Tatlı bir rüzgar eserse eğer, boyam kuruyabilir.-Akşam biri gelir portresini yapmamı isterse eğer, biraz para kazanır, yemek yiyebilirim.
yazı sadece bu kadar olsaymış daha güzel olurmuş bence
bişey var bende hayırdır inşallah:)
yazı sadece bu kadar olsaymış daha güzel olurmuş bence hıh oldu:)
”Dolce Magico DİYOR Kİ, (17 Kasım 2009 19:34)ya ne diyosun pbk, resmen şu anda kendime şarap ikram ediyorum sayenizde.”Harikasın, ben de kendime ikram edeyim o zaman..:)Hayta, bir fransız tanısan, Amerikalı ya sarılırsın..
pbk, o zaman soyle devam edeyim; paris’te pigalle, hamburg’da st.pauli, londra’da soho gibi yerler sehirlerin kirli kanini tasiyan damarlardir, insanin ahlak kurallarindan uzaklastiginda hangi uc noktalara kadar gidebildigi buralarda cok rahat gozlemlenebilir
süperdi.gitmeden öte yerleştim kaldım.pillibebekuyuda yazın çokgüzel
Geleceğin HatırınaGecekondu AşklarınGölgem GölgendeykenSandal AğacıBanasınTut ki Bir TaşradaydıkHaro Ay Vakti Aşkın LeylasıFasitBen Beni Vurayım Sen SeniÇığ GibiBir Yerinde Bir Yerimden ÇağrılacağımSaçlarımı Çözer Gibi Çöz Beni
yazı beni buna götürdü.kızmazsın umarım
pbk, güzel anlatılmış hoş bir yazı. ellerine sağlık
her zamanki gibi:)
@dolce magico, “şarap peynir hadi neyse Fransa’nın” desek de bunlara eklenen çorba detayı Montmartre’ın (Monmartr şeklinde okursak) karakteristiğidir aslında…yazarın bu yazıya eklediği Aznavour’un seslendirdiği o ünlü La Bohème’inde anlatılır Montmartre’ın mazisi. orada yaşamış sanatçıların acı fakat yine de en aza tamah ederek mutlu oldukları hayatları… bir tas çorba için tablolarını mesela restoranlara bıraktıkları günler o parçada geçer.ben bu yazının ön sayfaya layık olduğunu düşünüyorum. teşekkürler @pbk. yaşayarak yazmışsın, bize de sanki orada geziyormuşuz gibi okuma şansı verdi bu yazın.
Teşekkürler Pilli Pati, Akoni, Sonbaharkızılı.. Önsaya koyulan ilk yazım, sağ olsunlar :))Bu arada beğendiğim soğan çorbalı ve bistrolu yazıları da ekleyeceğim..
Her canlı ölümü tadacaktır..
gençliğine güvenme ölen hep ihtiyar mı?
hızlı yaşama, genç ölme lütfen..
Osghur, şiirin güzel olmuş..
ölenle ölünmez
Öldürmeyen Allah öldürmez, sonraya bırakır..
İnsanlar uykudadır, öldükleri vakit uyanırlar.
Ha birdeGüneşle ölüme dik dik bakılmaz.
ölmeyi bayılmakmı sandın
bana mı dediniz?
banamı sordunuz
bilmem siz miydiniz?
ben anlamam
neyi
nolmuş neye
neye ne olmuş
demek ki ölüm uyanmakmış,grazie signore latino
harika bir yazıydı. teşekkürler.
Massay, usta bir kalem tarafından beğenilmek te güzel..Teşekkürler.
İnsan ister istemez karşılaştırıyor kendi ülkesiyle dimi! ya da ben öyleyim.. Gerçekten de gezilip görülesi yerler. Paris şehrindeki o heykellerin ve sokak döşemesinde kullanılan herbir taşın malzemesi ve emeğinde kullanılan paranın yemende trablusta ve çevre ülkelerde tecavüzle ve kanı içilerek öldürülen insanların ziynetleriyle alındığını bilmek insana türlü zevkler yaşatıyor. Helde bir babanın konuşturulmak amacıyla gözleri önünde karnı yarılan 13 yaşındaki bir çocuğun çığlığı eşliğinde eifel kulesinin tadına doyum olmaz… mükemmel bir şölen ve ahenk bütünü..
Fransızların insana değer vermeyen soğuk mizaçlarından hiç hoşlanmasam da,Ne yapayım, hayran kaldığım eserleri kırıp ta mı geleyim..Deli diye kolumdan tutup götürseler, beni kurtarabilecek misiniz, yemek karşılığı, yapılan bir tuval in boya kokusunu hissetmeye çalışmaksa suçum, buyrun idam edin..Dikkat ederseniz, dünya ülkelerinden gelip, buluşulmuş bir semti seçtim, Picasso, ve Van gogh fransız mı, anonim güzelliklerinden bahsetmeye çalıştım, ”aç insanlar” dedim, ”ihtişam sizin olsun” dedim, çok dikkatsizsiniz, bir ”Eiffel” demedim ben, bir gezi yazısı da olsa Eiffel i anlatmayan kaç kişi gördünüz, onu siz dediniz..
açıklama yapmaya zorunlu deyilsin ki,
hah olmuş. tatlı bir rüzgar esmiş bugün.
Yazı çok güzel söyleyecek lafım yok bu konuda, eminim çok güzel insanlarsınız. Amacım konu açılmışken bir konuya değinmekti.Arkadaşın dediği gibi açıklama yaparak birşey savunmaya gerekte yok! Benim bakış açımdan kaynaklanan bir mevzu var. Siz güzel insanlar yemek karşılığı yapılan bir tuali sanat olarak görürsünüz ama onlar için sanat güneş altında çürüyen cesetinizin poposuna diktikleri bayrak direğiyle flags of our fathers nidalarıdır. Ya da kimbilir beyaz atına binmiş brad pitt spy game tadında evinizin giriş katına bomba yüklü araçla girer. Sanat bana göre kişinin iç güzelliğini dışa vurumudur. İnsanlık suçundan uzak bir insanın oyun hamuru ile yaptığı bir eser benim için daha çok değer taşır. Sonuç; bize yabacı cani toplumların arka sokaklarını tanırken aklımızda o sanatın doğduğu kalpte olsun. Benimki ne küfür ne sitem sadece je taime!
farklı, çok keyifli bir gezi yazısı olmuş bu. özellikle giriş bölümü nefis, bayıldım. ama çingeneli paragrafı birkaç defa okumama rağmen anlayamadım, sabah bir daha deneyeceğim :p
yorumları okumadan yorum yazarsan böyle olur tabi puel. tamam, anladım.
FelistigriS DİYOR Kİ, (18 Kasım 2009 20:29)Ya da kimbilir beyaz atına binmiş brad pitt spy game tadında evinizin giriş katına bomba yüklü araçla girer.Mahsuru yok Angelina izin verirse, buyursun gelsin, yeter ki biz kimsenin evine girmeyelim, biz de de yürek böyle çalışır..
Eksik olma Puel, fazla ol 🙂
Arkadan gelen,insan sesleri arasına karışmış çatal bıçak sesleri de olsa,tam kanat çıkarıp uçulası bir yazı:DEkşi sözlükten iki alıntıcık:”gittiğimde, içinde “montmartre kilisesi onarım için bağışlarınızı beklemektedir” yazısınının tam 12 dilde yazılı olduğu, fakat geri kalan tüm tanıtım yazılarının fransızca olduğu kilise.” (hoşuma gitti:d)Bir de rakip bir anlatım;”paris’in cicegi, en guzel yeri.. sokaklarda ressamlar tablolarini satar, etrafindaki evlerde yasayanlar ya yazardir, ya sair, ya ressamdir, ya aktor. boyle bir yerde de ancak sanatci olarak yasanabilir zaten.kokusu bile bahar gibidir, boyle bir semt daha yoktur. dolasirken kaldirimlarinda siz de kendinizi sair hissedersiniz, insana siir yazdiran bir guzelliktedir. satafati gorkemi champs elysees’ninkine benzemez, ya da montparnasse gibi zarif ve suslu de degildir. onun kendine ozgu bir havasi vardir. sanki hic makyaj yapmamis, askili elbisesi icinde tiril tiril bir genc kiz gibidir. ama bu genc kiz bohemdir, evinde tablolar vardir, o da bir tablodur, utanmaz ciplak poz vermekten. hayati sallantili bir tutku icindedir.burada paris’in incisi bulunur, sacre coeur katedrali.. derler ki, onun basamaklarina oturanlar asik olurlarmis bu sehre, gidemezlermis bir daha hic bir yere. sonunda buraya donmek isterlermis.buyuler sizi, o basamaklarda oturup butun sehrin gozalici guzelligine bakmak. gercekten guzeldir ve ciplaktir paris. montmartre paris’in sanatci semtidir. kendisi de bir sanat eseri gibidir. narin, zarif ve sade..“
Bu anlatım daha güzel..
Neye göre pbk…
rakip dedin, bence daha güzel..
peki..
kardeş eleştirini dikkate alıp dil bilgisi dersine gideceğim saygılar
Mazeretin varmış, sabah erken kalkmışsın, mesele yok..:)
pbk, günaydın..işler nasıl bugün ofiste ?
Bugün, pazara gidicem..Sen de iyisindir inşallah..
Allaha şükür, ben de birazdan squash hocamla eskrim yapıp, kahvaltı etmeyi planlıyorum..
eneee başlar ayak ayaklar başmı olmuş yane..
Bir karşı çıkış söz konusu, artık..
Paris’in sade Montmartre’ sinin o büyülü bohem havasını derince içine çekmiş ve hapsetmiş biri olarak Champs Elysees ve ihtişamlı sokaklarını, şık Paris hayranlarına bırakıyorum..
hah şimdi oldu…
Paris 1889… Burjuvazi çatırdamakta… Sosyal sınırların yavaş yavaş ortadan kalktığı, daha iyi yaşam ümitlerinin doğduğu, sanatın her dalının zirvede olduğu ve artistik vizyonların genişlediği bir yer Paris. Avangard sanatçılar, müzisyenler, yazarlar ve şairler geleneksel sanatın yerleşmiş standartlarına karşı geliyorlar. Bohemler burjuvaziye savaş açmış. Daha sonra Dadaizm, sürrealizm ve Fluxus gibi pek çok 20. yüzyıl sanat akımına öncülük edecek sanatçılar, zamanlarını Montmartre kafelerinde, kabare ve müzikhollerinde geçiriyor.Milliyet..
– Fransız devrimi neye karşı yapılmıştır ?- Sabaha karşı..
David Bowie..
film: Amélie.2001 Fransız yapımı.Montmartre’da geçiyor.
harika bir yazı yazmışsınız.paris’i bir şiir gibi anlatmışsınız.zaten şiir gibi anlatılacak bir şehir…sanatçılarıyla,müziğiyle,tablolarıyla,tarihi yerleriyle ünlü olan paris’i gidip göremeyenleri oraya götürdünüz.yazıyı okurken bir an gözümü kapatıp, orda olduğumu,paris’in güzelim sokaklarını dolaştığımı hissettiğimi söyleyebilirim. güzel anlatımınızla bizleri o tarihi şehre götürdüğünüz için teşekkürler…
Rica..
Baz Luhrmann ın Moulin Rouge adlı filmi zamanı ve mekanları anlamak için çok iyi bir örnektir.tavsiye edilir.
Evet, Satine, şairliğine Montmartre de devam etmek isteyen Christian ı Dük zanneder ve elde etmek için yapmadığı maskaralık kalmaz..En güzel sahnelerinden biri..
harika filmdir.belirli periyodlarla tekrar tekrar izlerim…
Aynen, önce filmi izleyip, sonra yazımı okuyanlar, ifadelerimi eksiksiz anlayabilirler..
bebek, filim de, yazıda on numara
Montmartre deyince aklıma boyuna H. Charriere geliyor. Bohem ‘sinseri’.
Süper..
turistik gezi ehberlerinden alıntılardan esinlenilse de güzel kaleme alınmış bir gezi notu, baştan sona soluksuz okudum bende
Herseyi bu kadar sanatsal anlatan bir gezi rehberi bul, bana da gonder..
cam balkon cam balkon cam balkon ankara tadilat çankırı av tüfekleri web tasarım köfte makinası alüminyum profil gelinlik modelleri istanbul düğün salonları düğün mekanları sünnet salonları düğün salonları fiyatları maltepe nikah salonu kartal nikah salonu kadıköy nikah salonu epoksi boya epoksi zemin kaplama
evden eve nakliyat tekstil taşımacılığı boya taşımacılığı gebze evden eve nakliyat kartal evden eve nakliyat maltepe evden eve nakliyat kadıköy evden eve nakliyat ümraniye evden eve nakliyat tuzla evden eve nakliyat pendik evden eve nakliyat üsküdar evden eve nakliyat beylikdüzü evden eve nakliyat avcılar evden eve nakliyat başakşehir evden eve nakliyat florya evden eve nakliyat gaziosmanpaşa evden eve nakliyat bayrampaşa evden eve nakliyat kağıthane evden eve nakliyat edirnekapı evden eve nakliyat beşiktaş evden eve nakliyat mecidiyeköy evden eve nakliyat silivri evden eve nakliyat çorlu evden eve nakliyat
düğün salonu,düğün salonları,düğün mekanı,düğün mekanları,istanbul,anadolu yakası,maltepe,kartal,pendik düğün salonları,düğün,düğün salonu fiyatları,düğün salonları fiyatları
http://www.salonyakamoz.com
http://www.salonyakamoz.com
güzel paylaşım olmuş teşekkürler
остекление балконовостекление фасадовбезрамное остеклениестеклянный балконosteklenie balkonovosteklenie fasadovbezramnoe ostekleniesteklyanniy balkonterapi | dermaroller
Bilgi için teşekkürlerboy uzatmaboy uzatma egzersizleriboy uzatma yöntemleriboy uzatma ilaçları
güzel konuya değinmişsiniz teşekkürler.Şapkat-shirtpromosyon t-shirtpromosyon ürünleripromosyon
teşekkürlerhediyesevgiliye hediyeilginç hediyelerdoğum günü hediyelerihediye kutusu
Şimdi pariste aşk yaşamak vardı… Bizse iş güç uğraşıyoruz ve şimdide peynir helvası sipariş vermeye çalışıyorum. Hadi hayırlısı bakalım.