Masada profesyonel biçimde hile dağıtır gibi kartları dağıtıyordu. Bir yanımda kart seçemeyen körler, diğer yanımda rest çekemeyen dilsizler. Kucağımıza oturup, erotik dansıyla elimize şans getiren uğur böcekleri de cabası… Bana gelen seride kartların hepsinin toplamı epsilondan küçüktü. Oyun tek el oynanacaktı. Herkes diğer elini, oyun başlamadan önce özel bir aşıyla hissizleştirdi. Ve suni teneffüs ziliyle oyun başladı.Bende de diğerleri gibi dört kart vardı. Elimdeki kartlardan biri canlı bomba, biri eşit ağırlıkta sayısalcı, biri günah gibi özenle işlenmiş kilim ve sonuncusu fotosentez yapan takvim yaprağıydı. Hepsini toplayınca epsilondan küçük ediyordu. Tüm epsilonlar herhangi bir pozitif doğal insana tekabül ediyordu.Küfürbaz, yere su kağıdını atınca oyun başladı. Canlı bombalar yüzme bilmezdi, o yüzden ilk eli kaybettim. İkincide galip gelen olmadı. Dilsiz, günah gibi özenle işlenmiş kilimi yere serince gülerek elindeki bakire denizkızını çıkardı. Onu kilime sarıp sağ tarafına koydu. Üçüncü eli o almıştı. Ben ise elimdeki son karta pişman gözlerle bakmaya başladım. El düşündüğümden de kötü gitti. Masada iki kişi kaldık. Ben ve bir tane kör. İkimizden birisi alacaktı bu eli. Kör elini kaldırıp suni teneffüs istedi. Uğur böcekleri onu uzunca öptü ve şarap akan dudaklarını silip oyuna devam etti. Elini kartın etrafında gezdirmeye başladı. Elindeki kartın ne olduğunu göremeden atacaktı. Ben ise fotosentez yapan bir takvim yaprağıyla kara kara düşünüyordum. Kör elindeki kartı hiç heyecanlanmadan yere koydu. Yerde bir talebe vardı. Körün eline benim resmim geçmişti. Bu %100 hileydi. Kör çok şanslıydı. Eline hile gelmişti. Ve beni pişti yapmıştı. Etrafımdakiler halime gülüyordu. Masadan boynu bükük kalktım. Taraftarlar tribünden sandalyeleri atıyor, kumarlı tezahüratlarda bulunuyordu. Takvim yaprağı elimde kalmıştı. Onu yere atamazdım zaten. Kör, yere attığı kağıtla beni insan olarak skor tabelasına yazdı. Talebe olmaktan kurtulamamıştım. Ve elimdeki yaprakta olan tarihte yaşamaya mahkum bırakılmıştım. O tarihlerde doğan çocuklara adım verildi, sırtımda yemek tarifleri vardı, birkaç ayet, büyük insanların özdeyişleri, Atatürk’ ün vecizeleri, namaz saatleri, tarihte benim hüküm giydiğimden habersiz kutlanan önemli gün ve olan olaylar…Sıradan bir gündü. Bir talebe için yine sıralarda geçmişti koca gün. Sıraya o tarihi attım. Altına adımı, kıldığım namazları, Atatürk’ ün çok sevdiğim bir vecizesini, yemeyi özlediğim bir yemeği…

suicide girl(?)
suicide girl(?)

Sıradan bir talebeydim. Fazla uzun sürmeden beni de kopardılar dalımdan. O gün Uluslararası Sıradan Birgündü. Ama kimse kutlamadı. Kimi pet şişe attı, kimi pet şişe sattı, önceden ölü yaşadığına kanaat getiren kimi bir bombayla canlandı, kimi de bir bombanın etrafındaki ölüleri tespit etmekle uğraştı. Sonra onları saydı ve dolar kurunun tepkisine göre diğerlerine aktardı…