Yaşamımda dönüm noktası, sisli puslu mart ayında bir Pazar günü. Günümüzden 28 yıl önce. O gün annem canciğerkuzu sarması arkadaşı Nemide teyzeye ev oturmasına giderken bana “sen de akşamüzeri dört gibi gel, geç kalma. Akşam ağabeyin de oraya gelecek beraber döneriz. Yağmur yağarsa bahçedeki çamaşırları içeri al. Oyalanma derslerini bitir” diye sesleniyor.Oh!.. evde yalnızım. Sigara?.. Sigara yaksam bir tane… ağzım kokar mı acaba anneme? Yok canım… niye koksun? Hem bak kaç saat var daha dörde.Yakıyorum… İlk koku muhteşem. Kibritte mi keramet bilemiyorum. Şöyle elimi ileri doğru uzatıp yanan sigaranın ucundan çıkan büyülü dumanı izliyorum. Bu sefer içime çekiyorum dumanı tedirgin oluyorum aynı zamanda. İki nefes daha… Pişman oluyorum. Çünkü geçen sefer Leyla ile denemiştik bu dumanı içimize çekmeyi. Sonuç berbattı. Ne yaptım diye hayıflanıyorum.Kötü son!.. Evet başım dönüyor, midem bulanıyor. Kusucam sanırım. Kalbim deli gibi çarpıyor. Güya ders çalışacaktım. Neler düşünüyordum bu yıl halbuki. Liseye yeni başlıyorum yeni kararlar yeni planlar. Oldu mu şimdi? İyi takıldım ben bu kıza. Alıştırdı bak beni sigaraya… ööööfff…Banyoya gidiyorum. Bir iki yudum su alıyorum elime, içiyorum. Nefes almam lazım. Açık havaya çıkmam lazım. Midemi bastırmaya çalışıyorum nafile. Oldum olası tırsarım, ne olur dursun şu mide bulantısı…Salona, olay mahalline gidiyorum. Sigarayı kül tablasına bırakmışım. Kendi kendine yanıyor yine dumanı dans ediyor. Söndürüyorum. Camı açıyorum. Başımı dışarı çıkarıp derin derin nefes alıp veriyorum. Yüzüme ince ince yağmur damlaları çarpıyor. Tadım kaçıyor. Rezil ettim günümü diyorum. Ne vardı adam gibi oturup çalışsaydım ya…Karşı evin penceresinden bana bakan biri var!Görmemişim gibi yapıyorum. Ama aynı zamanda kendi kendime konuşuyorum ona hitaben. “Sana mı bakıyorum sanki salak” gibi laflar geveliyorum. O ev aslında kız arkadaşlarımın ilgi odağı son zamanlarda. Onlara kızıyorum. Sık sık “kızım adamlar bekar diye içlerine mi düşeceksiniz? Hem bizden kaç yaş büyükler baksanıza” diyorum ama kızlardan biri bir tanesini ayartmış bile. Anlatıyor gizli buluşmalarını pastane köşelerinde. İnanmıyoruz anlattıklarına. Aslında kıskanıyor muyuz onu? Yok canım daha neler. “Benim sevdiğim var zaten. Olsun. Resmen gelip bana seni seviyorum demese de ben biliyorum seviyor beni. Yoksa ikide bir gelir miydi sınıfa? Üst sınıftan biri ne diye arşınlasın bizim koridoru? O da beni seviyor. Bir gün kavuşacağız birbirimize…” diyordum daha iki gün öncesine kadar… Cuma günü her şey değişti birden. Zor kavuşuruz artık! “Çocuk senin için gelmiyormuş işte sınıfa kızım… Aptallığına doyma! O sarışın göçmen kızını gözüne kestirmiş işte. Ama ben biliyorum yapacağımı. Bulacağım kendime birini. Görürsün sen Necmi bey!..”
pembe ay
Karşıdaki müstakil şirin eve ne zaman taşındı bu yedek subaylar hiç dikkat etmemiştim, sağ olsun bizim kızlar. Keşif kolu iyi çalışıyor. O evde hemen hemen kaç kişi kalıyor sayıyı belirlemişler. Kimi gün sayı çoğalıp azalabiliyormuş. “İçlerinde bir yakışıklılar var ki…” diyor biri.Uzağı gözlüksüz seçemiyorum. Gözlük havamı bozuyor kahretsin. Ne yapacağım? Gözlük takamam. Camı kapatıyorum. Pencerelerimiz aynı hizada. Ayakta uzun uzun onu seyretmeye başlıyorum. Anlamsız, ne idüğü belirsiz bir şarkı mırıldanıyorum, yaptığım marifet mi? O da ayakta kollarını kavuşturmuş bana bakıyor. Nice sonra bakışmaktan sıkılıyorum. El işareti ile “kimsin adın ne anlamında” ilk sorumu soruyorum. Camları hohluyor, buhara adını tersten yazıyor. “ YÜKSEL”. Oda bana soruyor. Ben koca bir kağıda keçeli kalemle kocaman “EBRU” yazıyorum…. Anladım diye başını sallıyor.Yine uzun uzun bakışıyoruz. Saate bakıyorum. Saat dörde geliyor. Eyvah çamaşırlar! Kendime geldim işte… Pencere önünde ne kadar kaldım? Ne olacak şimdi? Çıkmam lazım. İşaret etsem gidiyorum diye peşimden gelir mi acaba? Yok yok… olmaz! Bir gören olur. Babamın kulağına bir giderse yanarım vallahi…İşaret ediyorum. Klasik ikimiz gidelim yürüyelim hareketi… işaret parmaklarımı birleştiriyorum. Tamam diyor başını sallayıp. Ama önce bahçeye çıkıp çamaşırları toplamalıyım. İçimdeki ses “salak ne yaptın? Saçmalıyorsun. Oldu mu şimdi? Kim olduğunu bilmediğin birine bu kadar cesur davranıp nasıl yürüyelim dersin? Ya çirkinse? Kahrolası gözlerim. Ne vardı dürbün gibi olsalardı? Hata! Hata! Hata bu yaptığın?…” Ok yaydan çıktı bir kez.Bahçeye çıkıyorum… yağmur bir taraftan ince ince yağıyor. Tüh! Çamaşırlar berbat olmuş. Annem öldürecek beni. Hemen içeriye sermeliyim. Daha bahçedeyim. O an karşı evden biri çıkıyor. O işte! Mesafe daha yakın. Aman Tanrım ben ne yaptım? Kocaman bir adam bu…Eve giriyorum. Telaşla çamaşırları koltuk, sandalye ne bulduysam üzerlerine atıyorum. Dışarı çıkmak istemiyorum. Kısık sesle “ne yaptım ben, ne yaptım ben?” diye mırıldanıyorum.Gitmem gerek! “Derin nefes al… Ona bakmadan hızlı adımlarla yürü” diyor içimdeki sesler korosu…Çıkıyorum…
yorumlar
eee devamı ne zaman:))
ben de ilk sigara dumani icime cektigimde kusmustum:)ama arada bir icerim hic bir zaman sigarayi aramadim bir hafta icmesem aklima gelmez arada bir geliyor aklima iciyorum.ama aliskanlik yapmiyor nedense.yaa bu hikaye üc sene önce yani daha kücück bir genc kizkenn simdi de kücücügüm ama herneyse o yaslarda 29 yasinda biriyle görüsmüstüm.simdi zaman zaman aklima geliyoo gülsem mi aglasam mi bilemiyorum yani.yakisikli olsaydi gam yemicektim yaaa ama cikmamistikki görüsmüstük sadece:)
devamının yazacağım tabii. tümünü anlatsam bir anda sıkardı bea..
güzel yazı olmuş, eline sağlık. devamınıda bekliyoruz.
devinimcim teşekkürler… havaya girip devamını tıkırdatmam lazım… gerçek hikayedir ha…
Lorienn bak adami fikrinden cikartip zikrini yaptiracan ha…surda 7 ay bitti sigarayi birakali ne simdi cin iskencesimi ha ..ceza!! otur benim icin bitane siagara ic…..hos yazmissin vesselam..:-))
canımıniçi sigarayı bırakalı taaaammm bakiimmm…. 1 sene 3 ay 21 gün oldu… şirinlik olsun diye detay yaptım … yoksa gerçekten gün saymıyorum. zor günleri atlattım çok şükür. şimdi içilen ortamlara giremiyorum. ayrıca tebrik ederim kurtulmuşsun diyelim. sakın bu tip tahriklere kapılıp içeyim falan deme..
tütün ve kolalı içeceklere hayır !
kahve içebiliriz dimi kopanisti:)) kahvesiz yaşayamamm..
yahu bu sigara bazı insanlarda bagımlılık yapamıor galiba. bende yapamadi mesela ondan biliyorum. ben 4-5 senedir sadece icki ictigim (bkz;alkol almak) zamanlarda 2-3 tane icerim. onun disinda icmem, ilginc..bi de yazinin baslıgı bana cok sewdigim bir ezginin gunlugu sarkısını aklıma getirdi. “sigaramin dumanina sarsam saklasam seni tını nını…”
kahve tabi ki içebiliriz linet, ama neskafe ve 3ü1arada olanlardan değil, birde karton bardakta veren sıtarbaks da konsept dışı.
expresso abicim o salak siterrbox a gidip kahve diye yagli sütü icenlere cok gülüyorum….
Yazı fıstık gibi de kafama birşey takıldı. Sormazsam da çatlayacağım. Bu iki camın birbirine yakınlığı ne kadardır? Lakin gözlüksüz seçemiyorum demişsin. Ama adam cama bir hohlamış ve adını yazmış. Siz de okumuşsunuz. He şöyle bir şey olsaydı: Cam komple buhar olsaydı; adam da adını kocaman yazsaydı kafama takılmayacaktı da takıldı işte ne yapayım? Veyahut ne nefesmiş ki adamdaki; cama bayağı bir hohlamış. :))
🙂 yahu adamın yüz hatları tipi cam arkasından belirgin değildi. yıllardır uzağı iyi göremem. sen şimdi koccamman pencereleri olan müstakil bir ev düşün. mesafe dur bakiiiimmm (tü! yerimden kalkıp metre hesabı yaptırdın ya bana ne diyeyim şimdi) 20 metre kadar var. şimdi bizim evin bahçesinden yola bir 10 metre versek. yolu katıp onların evin önü falan hadi güzel hatırın için 15 olsun. anacım belkide aşk tanrısı EROS gözlerimi kör etmiştir ne biliyon Catik’ciiiimm… hem adını koca koca yazarken el hareketini gördük yani. hangi harfi kıvırttırdığını farkedecek kadar görüyos yaniii… valla billa aynen yazdıklarım doğru iki gözüm önüme aksın… 🙂
sisli puslu mart ayında diye başlayinca hikaye sanki transilvanyada drakulanın şatosunda geçecek sandım ve ürperdim, sonra da baktım bir aşk hikayesi oluvermiş, sen şimdi devamında bu adamla aşık olduk evlendik dersen düşer bayılırım.
hafifçilerde de hiç romantizm yok canimmm:)
ya kopanisti ne diiim sana yaaa… niye böyle yapıyon ya… 🙂
kopaniste katılıyorum tütün ve kolalı içeceklere hayırrrrrrr
selma biz maydonoz yer diş fırçalardık… evdeki kokuyu almazdı bizimkiler… çünkü anne ve babam tiryakiydiler… abimle açılmamış paket altlarını açıp sigara aşırırdık. ne yaptığımızı bilmeden dumanı savurttururduk… tehlike işte lise yıllarında içime çekmeyi öğrenince başladı. alışkanlık yaratıyor meret.. seriyi izle… sonucu gör…
İnanılmaz bir deneyimdi! İlk sigara içişlerim ahh, ama sizinki çok daha yabancı, bambaşka bir açı.Paylaşayım efendim, benim sigara içtiğim bir arkadaşım vardı ve bir paket alırdık mesala bir bende bir onda dururdu haftanın sonunda genelde bir iki tek içilmiş olurdu ve ben her pazar geri kalanını içerek başladım efendim:) o gün bu gündür sigara-püro-Aklınıza gelebilecek envayi çeşit içmeli düttürüleri aynen yer gibi içerim! Demem “o” dur ki ilk lerin bir önemi varsa alışkanlıkların birikiminden sebep hep yinelenen tekrarlara tercih daima yeni bir başlangıç olmalı…Yazınıza gelince, devamında daha dışarıdan, biraz daha o günlere şimdiki hallerinizi katarak yazmışsınız, nasılını bilemem ama çok değişik bir durum.
benim de beraber gizlice sigara ictigim bir arkadasim vardi. kisakemil iciyorduk.bir ev vardi didimde.terkedilmis.mustakil.boyle denize karsi.tepede.aksamustu denizden cikip akasam yemegi hazir oluncaya kadar gecen surede oraya gidiyorduk..veranda gibi bir yer vardi sakliyorduk.sa.sonra bir gun anladik ki birileri bizi izlemis. sanirim karsi insaatta calisan isciler calmisti canim kisakemilimizi
bence bu yazıdaki en ıskalanan detaylardan birisi sigara dumanını içine çekince banyoya gidip su içilmesi… yani o zamanlarda çeşmelerden akan sular içilebiliyormuş…yazı süper… ben olaya geç katıldığım için devam serilerini de hemen okuyabiliyorum… beklemiyorum üstad-ı azam yazsın ıı’yi ııı’ü diye.
hiç içmedim…içmedim derken, elime almışlığım var ama içime çekmişliğim yok..hiç bilmiyorum o hissi…bu yaştan sonra sanırım bilmeme de gerek yok. hiç istemedim, hiç özenmedim…sadece çevremdekiler ” mos sana sigara çok yakışıyor, içsene diye diretmeseler” başka bişi istemem:))içmicem,, asla!!
seninde benden kalır yanın yok hani RRB. detaysa al bakalım detay diyorsun ha? tuttum bunu… evet çeşmelerden su içiliyordu. oturduğumuz yerleşim yerinin neredeyse üçte ikisi müstakil bahçeli konutlardı… evlerin bahçeleri bakımlı temiz, insanlar güleryüzlü, komşuluk süper ötesi…. yani tarih kitaplarında yazılması gereken şeyler bunlar… şimdi olmayan herşey vardı o zamanlar… takılıp kaldım işte o yılları unutmam mümkün değil…mosaicuscum sakın haaa….. ileriye dönük bize sağlam beden lazım canımıniçi….
bir tane mail dolaşmakta ppt attachment i ile… 70ler 80ler vs diye… almışsınızdır sizlerde… oraya çağrışım yaptı ister istemez bu çeşmeden su içme olayı… ama sıcak yaz akşamüstüsünde mahallede 4 tane taştan 2 tane kale yapıp köpek gibi koşup maç ettiikten sonra ( ki bu da enterasan bi yapıdır:maç etmek) en yakın inşaata gidip o çeşmeye yumulmak gibi bir mutluluğu en son ne zaman ve ne şekilde yaşadık?burada içimizde ki susuzluk 2 hidrojen + 1 oksijen molekülünden oluşan suya değil aslında… neye?geçmişe diyeceğim… o da değil… saflığa belki,çıkarsızlığa,umarsızlığa… babamızın parasının yetmemesine isteklerimiz karşısında kabullenmişliğe ve bu yüzden psikologlara seans başına ücret ödenmesine gerek kalmamasına… mahalleye… komşuluğa…düzenli olarak kesilen elektiriğe, vs vs vsyazı güzel azizim… yorum yapanlarsa birbirinden kıymetli… sigara… duman….İÇERİM BEN BU AKŞAM !!!:))))
aslında en çok şunu merak ediyorum? içenler anlatsın bi..hani o his, o isteme hissi..nasıl bişi? neye benziyo? anlatanların verdikleri cvp beni tatmin etmiyo:)) içmicem meraklanmayın:))eğer çok iyi bir cevap gelirse belkiiiiiiiiiii….
sevgili mos… böööle kızgın kumlardan serin sulara dalmak gibi yada karda üşürken en sırılsıklam olmuş halinle kayın ormanının içinde bir pencere bulmak gibi… sarı… sıcak:))))))))))tüm bunlar rakı için yazıldı sevgili dostum… kapılma sen tahriklere
eskiler alıyorumalıp yıldız yapıyorummusiki ruhun gidasıdırmusikiye bayılıyorumşiir yazıyorumşiir yazıp eskiler alıyorumeskiler verip musikiler alıyorumbir de rakı şişesinde balık olsam…oldu mu? anladın mı mosaicus? 😉
mosaicus,3 duble ictim az once, zez duymasin ama yaninda da bir suru sigara:) nasil guzelim simdi, nasil cicek:)simarik oluyorum ben icince, iyi bir ornek degilim.hem bak bu kafayla bile sunu soylerim sana:raki icsen de,sigara: HAYIR!icme sen, bakma bize!ama ben bu duyguyu seviyorum:)”duydum ki unutmussungozlerimin renginiyazik olmus o gozlerden sana akan yaslarabir zamanlar sevginle ateslenen basimidizlerinin yerine ahdayasaydim taslara…………..”cok guzel bir gece, guzel bir duygu,ama sen yine de icme mosaicus:)
çilek ablaammmmmmmm yarasınnnnnnnkoçummm kim tutar seniii?…:) (ah izmir ah nelere kaadirsin)mosaicus sigarayı 01 kasım 05’de terkettim.. ama eski aşklar unutulamadığından zaman zaman duygu durumumda değişmeler oluyor tabiiki… bu sabah odama gelen bir arkadaş çantasından çıkardığı ince sigara paketinin jelatinin öyle bir zarif şekilde açtıki sorma… daha sonra karton paketin kapağını aralayıp o ince sigaralardan birini çekip ağzına götürdü. o ara sorduğum bir soruya cevap vermek için sigarasını yakmadan yeniden eline aldı… bu hareketten 14-15 saniye sonra sigarayı tekrar dudaklarını arasına koyup yaktı. derin bir nefes çekti. başını hafifçe yukarı doğru kaldırıp dumanı bir üfürdü kiiiiii…… anam anam anam diyeyim ben sana… ne halt karıştıracağımı şaşırdım… o an kızım ver şuradn bir cıgara da bana diyecektim neredeyse… Allahtan silkinip kendimi çabucak toparladım ve bu şoku çabuk atlattım. Anladın mı ciğerim sigara böyle bişiiii… dostlarla muhabbette, iki yudum bir şeyler içerken, kafan kızdıysa ne bileyim işte neredeyse her an seninle birlikte olsun istediğin bir sevgili… ama kötülük yapan bir sevgili… cısssss… sen içme (BU YAZI SİGARAYI ÖVÜCÜ NİTELİKTE DEĞİLDİR. SİGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR.)RRB yorumuna bir şeyler eklemek isterdim ama sen özetlemişsin herşeyi… şanslı çocuklar mıydık acaba?