bildirgec.org

serzeniş hakkında tüm yazılar

DOSTUM…! BU SERZENİŞİM SANA…

| 18 December 2009 12:46

Bunu nasıl yaptık birbirimize.Kardeş diyordun bana; sımsıkı bağlarla yürüyorduk çizdiğimiz yolda omuz omuza…Nasıl olur da bozulurdu dostluğumuz…!
Bütün bunların cevabı var bu yazıda.Sana haykırışım var…!

Biri girdi hayatıma dostum.Sanki benim ruhumdu.Cennetimdi.Yanında derdimi tasamı unuttuğum tek insandı.Annemdi.Babamdı.Kardeşimdi.Sevgilimdi.Dostumdu…Birbirimize öyle yettik ki; küçük dünyamızda tek biz olalım istedik.

Aşktı bu.Beni saran sarmalayandı.İlacımdı.Gözünden sakınandı.

Şu renksiz dünyada gökkuşağım, mutlu olduğum tek sığınağımdı.Daha da güzelleştirendi.
Her sarılmasında,her öpmesinde; daha da güçlendim.Her geçen gün daha da doydum yaşamaya,ruhum onunla arındı.Ben oldum…

Büyüdüm…

Büyümek nedir bilir misin ki?

Serzeniş (sessiz)…

| 19 October 2009 17:17

Bitmesin dedim!
Nafile bitti, gençlik rüzgarları
Aldı başını gitti…
Kimi zaman fırtına oldu, yüreklerde
Kimi zaman yağmur, gözlerde.
Sonunda sel oldu,
Sildi, hayellerin peşinden koşan beni.
Yerine yeni rüzgarlar esti,
Bıraktı kendini esintilere.
Bin yıllık Çınar’ın türküsü oldu.
Dudaklarımda bir mırıltı,
Kulaklarımda bir uğultu,
Kalbimde hükümsüz hayallerin boşluğu
İle doldu, biten gençlik rüzgarları.
Çok derinden gelen bu serzeniş
Bir fotoğraf, bir hatıra
Derken bitecek görüntülerim
Senle veya sensiz…
Bir kalp çırpınışı içinde sessiz…

AĞIT

quanturk | 17 March 2008 21:39

Bir umutla doluyor içim bazen
Sonra ansızın hüzün fethediyor bütün topraklarını ruhumun
Bitmeyen yalnızlık savaşçıları geliyor ardından
Her yeri fütürsuzca yıkıyor ve yakıyorlar
Yaşayakalmak için yapıyorlar tüm bunları biliyorum…
Kalan son sevgi damlası da buharlaşıp gidiyor sonradan
Umutsuzluğun ateşkesi sarıyor dört bir yanı
Ağlamaklı oluyor tüm anılarım yüreğimde…
Unutulmaya yüz tutuyorlar
Aşka dair ne varsa soykırıma uğruyor kesin bir kararla gönlümde
Küçük mutluluklarım bir yerlere saklanıyorlar
Dev mutsuzluklardan korkup kaçıp
Onlar birer kara delik her şeyi yutuyor içimde ne varsa
İyi , kötü, güzel ve çirkin…
Ölüler ve yeni doğanlar aynı yere kapatılıyor bu savaşta
Küçük isyanlar çıkarıyor serzeniş yanlısı duygular
Neden diye soruyorlar bu talan ne uğruna? …

Kadehimi copy-paste aşklara kaldırıyorum

asiti kacmis kola | 10 August 2007 09:57

şerefe
şerefe

Sevgililer gününe 30 gün kala;
Beklenen günün gelmesine daha kocaman 30 gün olmasına rağmen, caddeler ve sokakları ciddi bir telaş sarıyor. Herkes o kadar panik içinde ki, yürekleri “eyvah hazırlıkları yetiştiremeyeceğiz” korkusu sarıyor. Kara kara düşünüyor insanlar sevdiceklerine ne alacaklarını.
Sevgililer gününe 20 gün kala;
Şehir yavaş yavaş aşk kırmızısına boyanıyor. Maddi ve manevi hazırlıkları bitmeyen insanların paniği, telaşı ve korkusu kartopu misali giderek büyüyor içlerinde.
Sevgililer gününe 10 gün kala;
İnsanların sevgililerine ne hediye alacağını bilememe kabusundan haberdar olan giysi, altın ve mücevher üreticileri, gazetelere ve televizyonlara “sevgililer gününde tek taş alınır”, “sevgiliniz bla bla gömleğiyle yıl boyunca şık görünsün” reklamları vererek sözde insanlara yardımcı olmak için çırpınıp duruyorlar. Üstelik reklamlar o kadar cazip(!) ki tek taş yüzüğe 12 taksit bile yapıyorlar. Sanki “gel de alma” demesini istiyorlar insanların. Erkekler için gömlek, kravat, kadınlar için tek taş yüzük. Bizim aşkımızı bildiklerini sanıyorlar ve bizim adımıza karar veriyorlar. Kimsenin de sesi çıkmıyor bu konuda çünkü herkes hediye seçme zahmetinden kurtulduğu için o kadar mutlu ki.
Sevgililer gününe 7 gün kala;
“Sağım, solum, saklanmayan ebe” modunda kalpler, seni seviyorumlar, ı love yoular ve güller ile kaplanıyor caddeler-sokaklar. Dört gözle beklenen günün gelmesini bekliyor aşkla çarpan yürekler.
Sevgililer günü;
Kırmızıya boyanmış şehirdeki insanlar banklarda, sahillerde, kafelerde, otellerde buluşup kutluyorlar birbirlerine aşık olmalarını. Hediye paketleri açılıyor eller titreyerek. Sarılmalar, öpüşmeler derken bir sevgililer günü de böyle geçip gidiyor.
Bense benim için bir şey ifade etmeyen bu sıradan günde, yatağımda oturmuş, cep telefonumun ekranıma bakıyorum yaklaşık yarım saattir. Kullandığım sim kartı şirketinin bana yolladığı otomatik mesajını okuyorum çevire çevire. Mesajda; “-gülü bir gün, seni her gün, gülü soluncaya, seni ölünceye kadar seveceğim- sevgilinize yukarıdaki mesajı gönderebilirsiniz, sevgililer gününe özel diğer mesajlar için lütfen bla blayı arayın” yazıyor. Tamam sevgilimize ne alacağımıza, bu günü nasıl geçireceğimize karışıyorsunuz da bari bırakın sevgilimizin kulağına istediğimiz sözü fısıldayalım, saçma da olsa, romantizmle alakası olmasa da onun sevgililer gününü kendi cümlelerimizle kutlayalım.
Bu mesaj, eğer iddia edilenler abone sayısı doğruysa 11 milyonluk abonenin hepsine yollandı. 11 milyon kişinin yarısının sevgilisi yoksa 5,5 milyon kişinin vardır. 5,5 milyon kişinin yarısı beğenmediyse bu mesajı diğer yarısı beğenmiştir. Demek ki neymiş en az 2 milyon kişi sevgilisine bu otomatik mesajı yollamış. Elde ettiğim bu sonuç, ilkokulda hep yapmış olduğumuz parmakla sayı sayma olayı kadar komik ama canım o kadar sıkkın ki, kendimi mazur görüyorum.
Birbirinden hiçbir farkı olmayan, hepsi birbirine benzeyen, modayı yansıtan vitrin mankeni ruhsuzluğundaki copy-paste aşklar. İşte bu günde ben, ağzına kadar nefretle doldurduğum kadehimi buna kaldırıyorum.

Serzenişteyim,ama o değil

darjeeling | 10 May 2007 14:06

Yine de olmuyor be arkadaşlar..
İnsanın içinden gelecek sevmek. İnsanın içinden gelecek sevdiğini görmeyi istemek. Kimseye zorla birşey yaptıramıyorsunuz. Neredeyse her gün birbirini gören bedenler kocaman 1 hafta boyunca kavuşamadığında KARŞILIKLI bir özlem belirmiyorsa zaten bir sorun vardır.. Zorla olmuyor özlenmek. Özlenirsiniz eğer onun içinde size karşı koyamadığı bir his varsa. Uykusuz kalacağını bile bile ve gecenin bir yarısı işe gitmek zorunda olduğu gerçeğini bile bile size koşmak istediğini belirten sesinin tonunda bir heyecan fark ediyorsanız, aslında bu bile yeter size. Ama o serzeniş bile yoksa koyuverin gitsin bu aşkı..
Düşündürür insana.. Ben de izin yapacak gün bulamasam, başımı işten kaldıramasam, bir de stres altında çalışıyor olsam onun yaptığı gibi aşktan kaçarmıyım diye.. Daha nereye kadar sürer bu romantik dönem edebiyatım benim?
1 hafta geçse de, deli gibi özlediğim adama tutkumu belli etmeden bunu saklayabildiğim günler yakın mıdır?

Serzeniş

jansetkaravin | 22 April 2007 18:38

Şimdi, sana 'gel' demek ne mümkün!
Yorgunum…

Şimdi, sana ‘gel’ demek ne mümkün! Kapatıp gözlerini, terket bedenini; güvendesin, yokum artık…
Şimdi sana, herşeye rağmen yaşanan ve tortusu zamanın dibine çöken, ‘dön’ demek ne mümkün! Bakışlarındaki memnuniyetti beni sana iten oysa aşkının son hecesi sabahın dördünde bukağılıymış; bilemezdim…

kaçış…

LORDoftheNADA | 14 February 2007 14:56

bir kapı açılıyor zihnimde…ve hemen arkasından binlercesini yüreğimin üzerine kapatıyorum…kaçıyor,koşuyor,terliyor ve düşüyorum…kalkmam gerekiyor belki…yürümem veya devam etmem…bilmiyorum…birşeyler yapmam gerekiyor belki ama ben oturmuş ağlıyor ve tırnaklarımı kemiriyorum…tuhaf hissediyorum kendimi…sanki..sanki biri gelecek ve koluma yapışıp beni kenara çekecek gibi geliyor…tamam evlat…tamam bitti herşey…hayattaki görevini başarıyla tamamladın…işte annenin kucağı..haydi uyan ve başını annenin etekleri arasına göm..artık kimse erişemez sana,kimse zarar veremez..

hüzün…

LORDoftheNADA | 14 February 2007 12:14

AŞKIN KREDİSİ

astral | 16 October 2006 00:12

Merhaba tatlım. Dün gece seni rüyamda gördüm. Bunu niye yazdığımı ya da bir anlamı olur mu, olmaz.. Yalnız belki de görüşmeyelim demem, seni aklımdan, ruhumdan çıkarmamı sağlamıyor. Belki sadece bunu bil diye.

Üzgünüm, çünkü hiçbir zaman sevgimi anlamadın. Aslında en başından beri anlamayacağını da biliyordum. Sen de zaten ‘hiçbir zaman hiç.bir umut vaat etmedin’.

Buraya kadar her şey normal. O zaman sorun olmamalı değil mi? Değil. Sana çok defa söylemiştim ya, birlikte uyuyabildiğim tek yaratık sensin diye…

Aslında hiç uğraşmamalıyım. -Bu yazıyı yazmak uğraşmak sayılırsa.- yani ‘e beni anlamıyorsa, bunu sana söylediğimde değiştirmek için hiçbir çaba sarf etmiyorsan, en azından ya hayır de, bir çiçek al gel, semboliktir ama bir şey anlatır en azından senin edimsizliğinden daha fazladır…