‘Bende daha önceden sık görülmemiş bir kalp ağrısının eşiğinde yazıyorum tüm bunları. Kalbim sıkışıyor, halsizleştim, hastaneye gidecektim, yerimden kalkamıyorum, parmaklarım her bir tuşa zor basıyor ama yazacağım çünkü bunun son yazım olmadığı ne malum..Sen ile beni düşündüm bugün. Sana olan aşkımı ve her şeyi. Tam da artık ebedi yalnızlığım son bulacak, o artık ömrümün sonuna dek yanımda olacak dediğim anda benden daha da uzaklara gidiyor olduğunu gördüm. Her şey yetmiyor gibi bir de taşınıyorsun. O taşındığın yer o kadar uzak ki başka bir şehir desem belki yalan olmaz. İstanbul içinde ama İstanbul’a – bana ait değilmiş gibi uzak..Zaten görüşemiyorduk, zaten zaman yaratamıyorduk hiçbir şeye, şimdi nasıl görüşeceğiz?Ben koca bir günü yaşarken o günden nasıl zevk alıyorum biliyor musun? O gün veya ertesi gün buluşacak mıyız sorusunun heyecanıyla kavruluyorum.. Ben seninle buluşabilme ihtimalini seviyorum aslında. Ve şimdi ihtimaller daralıyor, canım daha çok sıkılıyor. Sen yeni hayatının koşuşturmacasına daldın ve kocaman evinde kendine kuracağın ve huzur bulacağın odanın hayalini kuruyorsun belki de. O odada saatlerini, günlerini geçireceksin ben 4 duvar evimde sensizliğe bir kadeh daha kaldırırken. Ben sensizliği yenmeye çalışırken sen sanki bensizliğe daha çok alışacaksın. Korkuyorum bundan. Ben yanında yaşlanmayı hayal ederek mutlu olduğum adamı kaybetmekten korkuyorum.Kalbim hala çok hızlı atıyor ve kolumu kaldırdığımda ya da ayağa kalktığımda kalbim çok acıyor, kasılıyor. Sana olan aşkımı kalbim taşıyamaz oldu sanırım artık, iflas ediyor.Yazacaktım ve yazdım işte bu yazıyı da.Seni seviyorum.Ve şunu unutma bana bir şey olursa seni çok sevdiğimi hiçbir zaman unutmanı istemiyorum.’……Diye yazdı kız son cümlelerini , sabaha karşı, güneşin doğduğunu göremeden, başı koltuğa yaslanmış, hani ‘yerimden kalkamıyorum’ dediği yerde öylece kalakalmış halde.. Evdeki tek nefes te artık yoktu………..