bizim şarkımız haritada kayıp bir şehirdir
bizim şarkımız kırık kalp fırlatan kız
hayat geriye gelmez
o hayat bize hiç gülmez
sen şeker kokarsın anne
sırtıma değersin anne
kelebekler ölürken anne
pencereler kırılır anne
kahveli göğsüne düşerim anne
senin adın kederli anne
sen hep şeker kokarsın
senin adın yağmurlu cadde
sen hep düşler kurarsın
bizim şarkımız haritada kayıp bir şehirdir
bizim şarkımız kırık kalp fırlatan kız
hayat geriye dönmez
hayat bize hiç gülmez
sen şeker kokarsın anne
sırtıma değersin anne
kelebekler ölürken anne
pencereler kırılır anne
kahveli göğsüne düşerim anne
Kent Ozanları/Umay Umay-Şeker Anne
yorumlar
Açtım, dinledim, güzelmiş. En çok katıldığım sözdür; hayat geriye dönmez..
gündüz o tadı vermez. değil mi indianropetrick?
emin ol di demiştir pinkfloyd.
bir de çok teşekkür nisyan‘a
anneler şekerdir tabii.düşünün bi o kadar nankörlük ettiğiniz halde kim sizi hala bağrına basabilir ? ben olsam çoktaaan defetmiştim kendimi.. nasıl hala tahammül edebiliyor bana anlamıyorum ? Tabii bunda evin en küçük ve tek erkek çocuğu olmamın payı büyük..Boşuna mı demişler, “Ağlarsa anan ağlar gerisi yalan ağlar” diye..Ehl-i Sünnet’ten biri Hz. Peygambere sormuş : “Bu dünyada rızasını alacağım ilk insan kimdir ?” diye- Annen , demiş Hz. Peygamber.- Peki ondan sonra ? diye tekrarlamış sorusunu.- Yine Annendir. demiş.- Peki ondan sonra ?- Yine Annendir ?- Peki ondan sonra ?- Baban’dır.Cevabını almış.Burdan anlayacağımız üzere 3 baba 1 anne etmektedir. Yani Anneler gününde Anneye 3 hediye almak icab ediyor :)Hem “Cennet anaların ayağı altındadır.” (Hadis-i Şerif) Bu yüzden dikkat.. Naparsanız yapın ona karşı ama sonunda gönlünü almayı başarın. Çok kolay oluyor zaten hemen yelkenleri suya indiriyorlar.
vur beni..
üvey zemheri gözlerim hey
yer gök dört duvar sağır
ağır ağır, düşmedim daha
ah, dar sokak vurgunları,
kaldırın düşenleri ağır ağır
düşmedim daha
ayaz, vur vuracaksan hiç utanmadan
ey talih sen de dön döneceksen
gecen günün beni neden tanımadı
elin kolun beni nasıl saramadı
o bendeki canı henüz yoramadı aaah, aah..
çabuk sön yetim yıldız, dal derinlere
kıyamet sen de kop kopacaksan
gecen günün beni neden tanımadı
elin kolun beni nasıl saramadı
o bendeki canı henüz yoramadı aaah, aah..
Umay Umay-Düşmedim Daha
…bizi karşılıksız seven tek canlı…oof of…
Hayır pink floyd, hayatımızda bizi karşılıksız seven tek canlı sözüne katılmıyorum. Karşılıksız sevmek diye bir şey yoktur bence. Seni hiç sevmeyeceğini bile bile bir insanı sever misin, ona bağlanır mısın? O sana kötü davransa bile ona saygı duymaya ve sevmeye devam eder misin? Bu kim olursa olsun. Elbette hayır. Ebeveynlerimizi neden severiz, onlara ait olduğumuz duygusu bizi onlara bağlar, ellerinden gelenin en iyisini bizler için yapmaya çalıştıklarından, ve bunun gibi. Hatta köpeğimizi bile neden severiz, onu besleriz, gezdiririz, o öylece orada yatsın uyusun, bir iş yapmasın diye mi? Bizi korumasın, yanaşmasın diye mi? Ona sahip olmamızın karşılığında ondan bir şeyler bekleriz, isteriz ki kedimiz kucağımıza gelsin, onu okşayalım, sevdirsin kendini. Bir insanı sevmenin karşılığı da ondan seni sevmesini beklemek ve istemektir. Kadınlar olarak anneyiz yada anne adaylarıyız, elbet annelerimiz değerli. Bizi seviyorlar, çünkü, bedenlerinden birer parçayız ve bu dünyaya kendi isteğimizle gelmediğimize göre de bizlere karşı sorumluluk duyuyorlar. Bir yaşlı kadıncağız var tanıdığım, şöyle diyordu çocuklarına; “ben sizi niye dünyaya getirdim, niye baktım, korudum yıllarca. Beni bırakıp gidemezsiniz. Ben size baktım siz de bana bakacaksınız”. Bu kötü bir dayatma, bakım sevgiyle olur. Ancak belki de onun bir anda içinden gelenleri söylediği bu an, aslında herkesin içinde olan ama yanlış anlaşılma korkusuyla söyleyemediği, kendini tam ifade edemeyeceğini bildiği bir konuda sustuğu andı.Annelerimiz yaşlandığında yardım ve bakıma muhtaç olduklarında, tıpkı bizim küçükken olduğumuz gibi, kaçımız ona ölene kadar bakmaya, belki pek çok özelimizden fedakarlık edip onunla sonuna kadar ilgilenmeye varız. Herkesin kendine ait bir hayatı var, kendi düzeni ve alışkanlıkları. Hele evlendikten -ele karıştıktan- sonra (bu olayı hiç evlenmemişler bilemeyebilir belki) kimisi karısı kimisi kocası korkusuyla kaçımız annelerimizi yanına alır, ona bakar, ister de yapamaz, yada eşlerini bahane eder, istemez ve yapmaz, yada imkanım yok der. Konuyu dağıttım belki, şunu söylemek istiyorum; annelerimizin bizden ileriki yıllar için beklediği, onları anneler gününde sevindirmemiz, doğum günleri hatırlamamız değil, şimdiki yani ihtiyacımız olduğu zamanlardaki gibi, arayıp sormamız, onlara bakmamız, hasta olduklarında bir sıcak çorbayı esirgemememiz ve gerektiğinde yanımıza alıp, onu kapı-telefon çalsın da birisi gelsin diye bekletmememiz.Şunu biliyorum ki, annelerimiz bizlerden bunları yapmamızı beklemez belki, elbette bunları düşünerek de bizlere bakmamışlardır -belki-, ancak annelerinizi arkadaşlarıyla şu şekilde konuşurken duymuşsunuzdur; ben çocuklarımı şöyle zorlukla büyüttüm, böyle sıkıntılarla büyüttüm, eh artık onlarda ben yaşlanınca bir bardak suyu esirgemezler benden, nankör yetiştirmedim onları ben, iyi çocuklardır onlar.Bekledikleri yada beklemedikleri karşılıkları, isteselerde istemeselerde onlara vermeliyiz diye düşünüyorum.Karşılıksız sevgi diye bir şey yoktur, ancak karşılık beklemek de o insanı çıkarcı yapmaz, asla. Yanlış da düşünüyor olabilirim, ama işte bu konuda benim fikirlerim de bunlar.
… diyorsun ki ben yaşlanınca bana baksın diye seviyor diyorsun.. ama bunun olmama olasılığı da var.. ya şunu düşün.. Annene hiç sevgi saygı göstermedin, ama ondan sonra gittin, ne bileyim çok parasız kaldın mesela… sana yardıma gelmez mi?
zaten kendimle ilgili yazmadım, genel anlamda yazmıştım.Ancak, burnu sürtsün haylazın da diyebilir ki bence böylesi daha doğru. Annelik eğitmektir aynı zamanda. Hep affedici olmak asla doğru bir eğitim tarzı değildir. Bir yanlışın içinden nasıl çıkarız? Doğru bize gösterildiğinde ve onu kabullenip uyguladığımızda. Şu da var; yaşlanınca bana sırf baksın diye sevmez anneler çocuklarını, ancak onca emeğin sonunda karşılık beklemesi de olası ve doğaldır, bu onları sevmemizi etkilemez, gözden düşürmez, bize bir gerçeği daha hatırlatır ki bu gerçek de bizi hayata hazırlar.
pek çok noktada hilaydan ile hemfikirim; karşılık beklemek çıkarcı olmak değildir. Anneler daha kolay affeder çünkü insan kendi oluşturduğu heykeli, “neden çirkin oldun?” diye suçlayamaz, ama çocuk gün gelir: “bana neden bunu yaptın?” diyebilir; işte bu yüzden de ana gibi yar olmaz.
mete özgencil pek ortalarda görünmedi galiba.. ne oldu ki.. yetenekli bi arkadaştı kendisi, yönetmenlik filan, candan erçetinle de epey süre çalıştılar..
ne oldu acaba?
…yaptı mete özgencil. çok iyi değil bence ama bazı parçaların sözleri bas bas bağırıyor beni mete özgencil yazdı diye.
bu sabah güneş bana doğmuş gibi içimde küstah bir his, başıma pembe beyaz bir vaat takmış ki ahh görseniz.
bir bana vurulmuş ol, bir bana vurul
bir bana vurulmuş ol, bir bana vurul
bir nöbet gibi tende kayan o ya bir kor yada bir buz.
nasıl söylesem zor anlatmak, hem huzurluyum hem huzursuz.
bir bana vurulmuş ol, bir bana vurul
bir bana vurulmuş ol, bir bana vurul