önüm arkam sağım solum marka
Artık ne okuduğun okul, ne aldığın eğitim, ne sahip olduğun aile, ne okuduğun kitaplar, ne taşıdığın soy isim, ne kişiliğin ne de doğum yılınsın sen.En son çıkan kitapları okur, en favori şarkıları dinlersin. Birileri senin için en iyisini, en modasını en coolunu belirler ve sana da sadece taklit etmek düşer.İzlediğin tek kanal 24 saat defile yayınlayan kanallardır, telefonun son günlerde dillerden düşmeyen şarkılarla çalar.Tek olmak korkutur seni, farklı olmanın ne anlama geldiğini bile bilmezsin. O sen ve senin gibilerin gittiği cafede, sen ve senin gibilerin en sevdiği kahveyi içerken aklından son dedikodulardan başka bir şey geçmez.Sabununun, parfümünün, telefonunun, arabanın, cüzdanının, kreminin, içeceğinin, kıyafetinin, ekmeğinin, sigaranın, külodunun, yemeğinin, lensinin, perdenin, ayakkabının, rujunun, çorabının markasısın sen. Daha fazlası olmak istemezsin.İç çamaşırında yazan isim kadar değerin var senin, biz göremeyiz çamaşırının içindekileri ama yabancı 1 isim paylaşır seninle en gizli yerlerini.Kabul et artık, ağzını şekilden şekle sokan, yapış yapış olmuş, herkesin gözdesi 1 sakız kadar değerin var senin.Modaysa moda, güzellikse güzellik, makyajsa makyaj, 90-60-90’sa, 90-60-90. onlar vitrin mankeninde de var. Ondan öteye gidemezsin.
yorumlar
Fiziksel güzellik insanlığın hiç bir zaman vazgeçemeyeceği tek zaafıdır. Güzel kadın, yakışıklı erkek prim yapar, daha iyi yaşar. Etrafındaki her ürün seni daha güzel, çekici, iyi hissettirmek için tasarlanmıştır. Kredi kartı ekstrendeki her satır bu amaca yöneliktir. Tatil reklamı broşürlerinde, jakuzide içkilerini yudumlayan güzel bir kadın ve yakışıklı bir erkeği görürsün. Sen de oraya gitmek istersin, gidince güzel veya yakışıklı hissedeceksin çünkü.
insanın bütün eylemleri kendine yöneliktir;bütün hizmetleri kendine hizmettir,bütün sevgisi kendini sevmesindendir.insanlar ışığı önlerini görmek için değil, daha parlak görünmek için kendilerine tutuyorlar hesabı yani..Yani ben derimki hayat işte..herkes kendi hayatını yaşıyor..
Kendi hayatını yaşamak o kadar zor ki artık, insan kendini hiç ummadığı bir halde buluveriyor. Hiç farketmeden o jakuzide içkisini yudumlayan adam olarak buluyorsun kendini ve diyorsun ki “ben güneydoğuda muhtaç insanlara yardım eden bir dernek kuracaktım, burası neresi?”.Ya da şöyle söyleyeyim; Amerikada neden siyahlar ezildikleri halde hiç politikayla ilgilenmiyor? Çünkü onlar NBA ya da hip hop yıldızı oluyorlar.
Arkdaşım,yazdıklarınızın aksi olsaydı;Üretim araçlarının devletin elinde bulunduğu bir sistemden söz etmemiz gerekirdi…Bu bir tercih meselesidir,antidepresan gayet haklı bir tespitte bulunmuş katılıyorum.