bildirgec.org

dralivolkan

11 yıl önce üye olmuş, 120 yazı yazmış. 90 yorum yazmış.

On günde Zayıflamak, Bir kalemle Arabadaki Çiziği Gidermek Mümkün (mü?)

dralivolkan | 24 November 2010 13:47

Bu günlerde özellikle medyanın internet kanallarında biz tüketicilere adeta pompalanan bazı ürünler kafaları karıştırıyor. Bu ürünlerin sizi cezbetmesi için eğitimli eğitimsiz, kadın erkek, genç yaşlı olmak fark etmiyor. Toplumun her kesiminden insanın zaaflarına, eksikliklerine, sağlık problemlerine, fiziksel kusurlarına hitap eden yüzlerce ürün var önümüzde. Üreticiler insanların artık bir çok işini yerinden kalkmadan yapmaya alıştığını gördü. Artık bilgisayar ve interneti biraz kullanabiliyorsanız fatura kuyruğuna girmez, yemek için dışarı çıkmaz, alışverişe gitmez, hobileriniz için çaba sarf etmezsiniz. Bu liste yerinizden kalkmadan evlenecek birini bulmaya kadar uzayabiliyor.
Bu yazıyı yazarken, tanıdık bildik bir gazetenin internet sayfasını açtığımda, bir adet diş beyazlatma kaleminin, bir adet de araba çiziklerini bir çırpıda yok ettiği iddia edilen bir kalemin reklamı hemen karşımıza çıkıyor. İkna aşamasının ilk basamağı böylece aşılmış oluyor; yıllardır takip ettiğiniz gazetenin internet sayfasında da yer alıyorsa bu ürün güvenilirdir izlenimi sizde oluşuyor. Aynı internet sayfasının çeşitli haber vs. linklerine tıkladığımda haberin konusuna ve türüne göre, penis büyütücü, cinsel performans artırıcı, zayıflatıcı, kilo aldırıcı, saç çıkarıcı, arabanızın performansını artırıcı, varis giderici, hemoroid önleyici ve buna benzer bir çok ürünle karşılaştım. Bu ürünlerin genel özelliği nedir peki? Yapacağını vaat ettiği sihri sizi yormadan, başka bir aktivitede bulunmadan yapacak olması.. Her gün bir hap atıp 1 ayda on kilo verecek, 1 hap daha atıp penisinizi 7 santim büyütecek, günde bir defa kafanıza krem sürüp sırma saçlı olacak, elinize kalemi alıp dişlerinizi bembeyaz yapacak, başka bir kalem alıp arabanızı çiziklerden kurtaracak ve son olarak cinsel güç artırıcı kahvenizi içip eşinizi memnun edeceksiniz. Hayat o kadar basit ki..

flower ab bus! sinemalarda

dralivolkan | 25 November 2008 10:11

http://www.alkislarlayasiyorum.com/?sayfa=356a192b7913b04c54574d18c28d46e6395428ab&icerikno=1f5a6b8a87cf031adf39f0a0d1105d1e6b50450f

Fotoğraf Makinası Alma Rehberi

dralivolkan | 08 September 2008 10:45

Hayatınızda ilk defa bir fotoğraf makinası mi alacaksınız? Eski cihazınız size artık yetmiyor mu? İşte size adım adım yeni bir fotoğraf makinası alma kılavuzu..
Yeni bir makina almak için öncelikle yapmanız gereken bütçenizi belirlemek olmalı. (Bütçe sorunu olmayanların zaten bu yazıyı okumaya çok ihtiyacı yok.) Ama en iyisini en hesaplı şekilde almak herkesin hoşuna giden bir durumdur. Bütçenizi belirledikten sonra ilk adım çeşitli alışveriş sitelerinden, fotoğraf makinası satan firmaların sitelerinden, tekno market sitelerinden ve özellikle de açık artırma sitelerinden fiyata göre listeleme özelliğini kullanarak size uyan fiyatlarla hangi makinaları alabileceğinizi belirleyin.(reklam olmaması için site linki vermiyorum). Ayrıca bütçenizin 100-200 lira üstüne çıkarak az bir farkla ne kadar daha iyi cihazlar alabileceğinizi de kontrol edin. Açık artırma sitelerinde piyasadaki bir ürünü yarı fiyatına bile bulabilirsiniz fakat, garanti, değişim gibi konuları göz ardı etmeniz gerekiyor. (Ben bir video kamerayı açık artırmadan almıştım. Cihaz ABD’den geldi, 1 yıldır kullanıyorum bir sorunum yok)

Futbol Süper Lig, Haftanın Ardından-2

dralivolkan | 02 September 2008 11:43

Futbol Süper Lig’de 2. haftayı da geride bıraktık. Güzellikler de vardı hatalar da.. Ama ne olursa olsun bu ligin bir ivmeye ihtiyacı var. Bir şeyler olmalı ve o yıllar önceki rekabet dönmeli çimlere. Saçlarının önü kısa ense kısmı ise uzun saçlı o seksenli yılların topçuları belki daha teknik değillerdi, bu kadar para da kazanmıyorlardı, sahadaki oyun bu düzeyde hiç değildi ama, o çamurlu sahalarda bıraktıkları izlere her taraftar sonsuz saygı duyuyordu. Bu gün bakıyorsunuz, Gaziantep FB önünde hem de ligin ilk maçında galip gelmek üzere, dakika 89.. Seyirciler napıyor biliyor musunuz? Bir an önce çıkmak için birbiriyle yarışıyor, kalabalığa kalmamak için. Sanırım bu ülkede herşeyi seyretmeye o kadar alıştık ki, hiç bir şey bizi heyecanlandıramıyor artık. Sadece seyredip unutuyoruz. Neyse sırayla maçları inceleyelim (tabi tv den canlı olarak yayımlananları).
Ankaragücü- TS: Trabzon bu sene bir istikrar takımı olma konusunda çok istekli görünüyor. Futbolu üst düzey olmasa da zaman zaman umut verici bölümler oynadılar. Maçın hareketi Yattara’dan geldi. Bence 11 tane Yattara’nın oynadığı bir takım dünyanın en eğlenceli takımı olurdu, attığı goldeki yanıltma hareketi ustaca idi. TS ofansif oyunu iyi oynuyor fakat skor koruma düşüncesine kapıldıklarında defansta çok fazla zorlandılar. Her takım Ankaragücü kadar şanssız olmayabilir. Ankaragücünün ise yine gücü belli bir takım havası var. 2. yarıda hücumu daha çok düşünselerdi 1 puan alabilirlerdi. Bu arada suni çimlere ayrı bir paragraf açmak lazım, photoshoplu Tv izler gibiydim maç boyunca. Ertesi gün boyunca etrafı yeşil gördüm.
FB- İBB
Şimdi bu amca İspanya’yı Avrupa şampiyonu yapıp gelmiş olmasaydı, bütün FB yazarları kendisine neler söyleyeceklerdi bilmiyorum. Herkes sopasını bir müddet daha saklıyor, 1-2 ay sonra ben dediydim demenin sırasını kolluyor. Fener yavaş oynuyor, oynadığı top oynayanlar dahil kimseye zevk vermiyor bu sene. En büyük bir eksiklik de kanaryanın kanatları.. İki genç oyuncu Uğur Boral ve Gökhan Gönül, aşırı maç yükünü kaldıramadı, ne hücuma ne defansa bir faydaları var. Böyle olunca FB’nin işi bireysel yeteneklere, duran toplara ve biraz da şansa kalıyor. Bu hafta da şans öpücüğü hakemden geldi. Geçen hafta “hakemlere kart başına prim” uygulaması mı var demiştim. Artık eminim var. Tamam İBB güzel bir oyun oynamadı ama normal şartlarda 9 kişi kalmalarını gerektirecek bir durum yoktu. İşin ilginci ise FB 9 kişi kalmış rakibi karşısında bile aşırı tedbirli bir oyun sergiledi. İBB nadir yakaladığı kontrataklarda FB yi en az adamla yakaladığında 2 ye 6 falan oluyordu. İBB için söylenebilecek bir şey yok bu hafta, eksik oyuncu ile oyun planları bozuldu ve maçın son anına kadar canla başla mücadele ettiler.
Kayserispor- GS
Türk futbolunun en önemli sorunlarından biri yaratıcı olamamak. Bütün oyuncular bir dereceye kadar iyi oynuyor, görevini yapıyor fakat o görünmez çıtayı kimse aşamıyor. Bu yüzden nadiren etkileyici goller, akıllara zarar paslar, bel kıran çalımlar izliyoruz maçlarda. Bu maç da bu yorumun bir aynası gibiydi. Kayseri de GS de iyi oyunculara sahip ama son hamleler hep zayıf. O yüzden çekilen şutlar habire rakipten dönüp durdu, yapılan ortalar ya dağa taşa gitti ya da defans uzaklaştırdı. Kayserinin stadı çanak şeklinde bir yapıya sahip. Yani üst basamaklar sahaya oldukça uzak kalıyor, arada koşu pisti vs. de olunca seyirciyi tvden bile görmek zor. Ayrıca böyle önemli bir maçta tribünler boş sayılırdı. Seyirci de sessizdi. Kayseri yeni stad yapıyor ama bu seyirciyle o stadın dolması Kayserinin hakettiği desteği alması zor görünüyor.
Ben bu yazıyı yazarken BJK- Konya maçı henüz bitmişti. Ne yalan söyliyeyim izlemedim maçı.
Ayrıca yine maçlarını görme fırsatı bulamadığım Bursaspor ve Sivasspor’u tebrik etmek gerek. Sivassporun intertoto travmasını atlatması biraz zaman alacak, bu galibiyetler de iyileşmeyi hızlandıracak. Fakat en iyi ilaç 4 büyük takımın canını yakmak olacaktır, ha gayret.
Özet olarak ligimiz az futbol oynanıp üzerine çok konuşulan bir organizasyon. Bakalım biraz haftalar geçsin sıcaklık artar aniden. Ammaaa bu hakemlerle bu lig bitmeeez (şaka tabi yani)

Futbol Süper Lig, Haftanın Ardından-1

dralivolkan | 28 August 2008 12:19

Bu sene Türkiye futbol Süper ligi maçlarını evimde seyretme imkanım var. Normalde pek maçlara gidemiyorum. Gitmiyorum desem daha doğru aslında. Evim Fenerbahçe stadına çok yakın olmasına rağmen, stadyumda maç izlemek pek keyif vermiyor. En son gittiğim FB- Manchester United karşılaşmasında stada girmek, girip doğru düzgün yer bulmak, insanların yarattığı karmaşada oyunu görmeye çalışmak gibi sorunlarla boğuşmak çok yorucu olmuştu. O maçı FB 3-0 kazanmasına rağmen ben hiç bir golü atıldığı an görememiştim. Eve gidip tv den maçı tekrar izlemiştim. Neyse, başta da belirttiğim gibi maçların bazılarını Tv’den izleyip bir fikir sahibi olabilirsem artık ben de Hafif.org’a bir futbol yazarı olarak hizmet vermeyi düşünüyorum. Her hafta naklen yayınlanan maçları izleyip, ki bunlar genelde GS, FB, BJK ve bazen de TS’nin maçları oluyor, yorumlarımı siz değerli okuyucularımla paylaşacağım.
Süper Lig 1. Hafta
Bu hafta genel olarak bakıldığında sanırım takımların ligin başladığından haberi yok. 5 gol atılan bir maç düşünün ki üç defa uyumuşum, tek gol atılan diğer maçta ise iki defa uyuklamış ve hafif bir rüya görme moduna bile girmişim. Bizim oyuncularımız futbolun şu ayaklarında yay olan adamları çekip bırakarak oynadığımız versiyonunu oynamaya çok yatkınlar, hiç koşmak gerekmiyor. Sanırım bizim ligin bende bıraktığı bu kötü izlenimde, Haziran ayında gerçekleşen Avrupa Şampiyonasında oynanan futbolu izlemiş olmamın büyük etkisi var. Alışmam biraz zaman alacak. Neyse maçlara şöyle bir bakalım:
GS- Denizlispor
Ligin ilk maçı, geçen senenin şampiyonu sahasına çıkıyor, tribünler boş. Sonradan öğrendiğime göre binlerce taraftar seyrantepedeki stadın bittiğini sanıp oraya gitmiş. Bunda GS yönetiminin de o stadın kombine biletlerini bu arkadaşlara satmış olmasının payı var sanırım 🙂 Neyse maç çok sıkıcıydı, itiraf ediyorum bi ara skor 1-0 (GS) iken maçı bırakıp biraz dizi izledim. Sonra bi açtım 1-1 olmuş. Maçın ikinci yarısında Denizli 11 kişi ile başaramadığı futbol oynama işini 10 kişi ile de başaramadı doğal olarak. GS 3 gol daha attı ama, beni uyumaktan kurtaramadı. Hakeme gelince Abit sabit bişeydi adı ama sanırım Merkez Hakem Kurulu kart başına prim ödüyor bu sene.
Gaziantep- FB
Bu maç biraz tenisin futbol sahasında oynananı gibi oldu. Orta sahada yaratıcı kimse olmayınca top bir o kaleye bir bu kaleye gitti. Ama doğru düzgün pozisyon yoktu. Maçın hakkı -4 e -4 berabere idi fakat FB şanssız bir gol yedi ( nedense Gaziantep atmaz hiç o golü hep FB yer). FB oyuncuları, özellikle yabancılar maç seçiyor gibi geldi bana, özellikle bugün Partizan’ı elediklerini düşünürsek. Özet olarak bu sene de Anadolu takımları dekor olacak gibi görünüyor maalesef.
Antalyaspor- BJK
Tribününün pik noktasıyla orta saha çizgisi denk olmayan Antalya stadında yine seyir zevksiz maçlar devam ediyor. Maç 2-0’dan 3-2 bittiyse bu tamamen BJK’nin mükemmel uyguladığı kaos futbolu taktiğinin başarısı. Bu futbolu geçen sene de uygulayıp bir maçta 2-1 yendikleri Liverpool’a diğer maçta 8-0 yenilip tarihe gluteal bir geçiş yapmışlardı. Bobo, Tello, Delgado, Nobre, vs.vs.. kim nerede nasıl oynuyor ben anlamıyorum hiç, anlayan varsa beri gelsin.
Diğer maçların ise özetlerini izleyebildim sadece, bu yüzden şimdilik görüş bildirmiyorum. Ama şu var ki her ay para ödeyip bu maçları izlemek yerine TRT de yıllardır heyecan kasırgaları yaratan 1 kelime 1 işlem adlı yarışmayı izlemek daha karlı olabilir. Ünlü, ünsüz, ünlü, ünsüz. Cevap sırası sizde sayın Tobalak, “zırtapoz”, fışır fışır (imla kılavuzuna bakma sesi), evet yarışmacımıza 8 puan veriyoruz..

Windows Xp’nizi sakın uçurmayın!!

dralivolkan | 23 August 2008 15:12

İnternette dolaşırken mutlaka “Windows Xp nizi uçurun, bir kaç küçük ayarlama ile xp hızlansın, Xp ipuçları” gibisinden başlıklar görüyorsunuzdur. Bugün net aylaklığı yaparken böyle bir sayfa ile karşılaştım. Boş bulunup burada söylenen her şeyi harfiyen yaptım (regedite gir, şunu tıkla, değeri 1 yap vs.). Sonra tabi görünürde bir değişklik olmadı, bi süre sonra bilgisayarımı kapattım. Bir kaç saat sonra tekrar açmam gerekti ama o da ne?? “Windows onarılamaz sistem hatası nedeniyle başlatılamadı” şeklinde bir uyarı çıktı. Bilgisayar açılmıyor. Neyse ki elimde bir kurtarma cd si vardı, epey bi uğraştan sonra (bir kaç bilene danışarak, bios mios olaylarını düzelterek) sorunu giderdim. Size tavsiyem bu tip değişiklikleri benim gibi, bilmeden, tarifle yemek yapar gibi uygulamayın. Malum internette dezenformasyon had safhada..

Eti Maximus: Ayarsız Enerji

dralivolkan | 28 July 2008 14:23

Eti, yeni ürünü Maximus’u ayarsız enerji kavramıyla tanıtıyor. Eti Maximus’un içerdiği “ayarsız” miktarda yani bol bol nuga, fındık ve karamelin sebep olduğu ayarsız enerji sayesinde neler yapabileceğiniz anlatılıyor bu sitede.

www.ayarsizenerji.com tamamen ayarsız enerjiyle dolu gençlere ait bir site deniliyor. Elbette bu enerji size hediyeler de kazandırabilir. Kendi çektiğiniz Maximus reklamını siteye yollayacaksınız. 2 haftada bir en beğenilen reklamın sahibi bir adet PS3 kazanacak. En beğenilen reklamı 5 arkadaşına gönderenler de Turkcell’den 10 kontör kazanacak. İyisi mi bu ayarsız enerjiden faydalanalım.

çok sarhoşum..

dralivolkan | 27 November 2007 17:19

sarhoşum lan şu anda. ne yazacağımı bilmiyorum fakat bu lanet hayat değmez hiç bi b.ka. harfleri zor buluyorum ama ne yazsam bilmiyorum. nefret mi, hasret mi, ne bu ne? kendimi öldürsem değeri yok, ne yaptığımı bilkmez haldeyim. derdimden sana ne? neden içtim bu kadar? sana ne? ulan niye buraya yazıyorum? yirmi dolar oldu mu acaba hesabım? kaç kişi tuttu lan yazılarımı? kopanisti ne demek olum? mim mi serbest mi bu hayat? ciddi sarhoşum ve ciddi nefret doluyum. bana biri nefretin resmini göndersin de görsel olarak çekici hale gelsin bu yazı. hepinizi..

Ne sanıyordum, meğer neymiş?

dralivolkan | 28 September 2007 11:57

* Tıp fakültesindeyken, plastik cerrahi stajına başlamadan önce, burun ameliyatı olan, silikon taktıran, liposuction yaptıran hastalar göreceğimi sanıyordum; kapanmayan yatak yaraları, büyük yanıklar, dağılmış suratlar gördüm sadece, hiçbiri manken değildi..

* Küçükken, TV ye yöresel kıyafetlerle çıkan Süreyya Davulcuoğlu ile Bedia Akartürk’ü gerçekten köylü sanıp onlara acırdım, para kazanmak için türkü söylüyorlar sanırdım, asıl acınacak olan benmişim meğer.

* Küçükken TRT deki haberleri farklı bir algılamam vardı, yani haberlerin TRT var diye olduğunu sanıyodum, TRT haber sunmasa dünyada hiç bişey olmayacak diye düşünüyodum (ne salakmışım)* Kenan Evren’i Atatürk’ün oğlu sanıyodum ( e işte küçüğüz tabi)( bi de resim koyamıyorum artık, bi sorun var)* Bi reklam vardı, VİP ekspress deterjanı, o reklamda kadın çamaşırı alıyo, leğene sokuyo çıkarıyo çamaşır tertemiz, ben de gerçekten öyle olduğunu sanıp annemin kafasını ağrıtmıştım sen de ööle yap diye ( sanırım yorulmasını istemiyodum çamaşır yıkarken, ööle yapsa çok kolay olacaktı)* İnsanın büyüyünce oyuncakları çizgi film izlemeyi sevmeyeceğini, bunun büyüyünce otomatikman olan bişey olduğunu sanıyodum, böyle bişey de yokmuş yav.* TV de gördüğümüz ünlü insanların asla ölmeyeceğini sanıp, keşke ünlü olsaydım derdim; Adile Naşit öldüğü gün bu fikrim değişti, ünlü olmaktan vazgeçtim.