Sakin olmaya çalışıyorum. Israrla.Tüm kızdıklarımı olabildiğince affetmeye çalışıyorum. Ne çok kızdığım varmış. Yaşanılanlar silinmiyor ama evrendeki enerjiyi rahatlatmak ve kendi enerjimi özgürleştirmek için mutlaka, affetmek gerekli.Bunlar bildiklerimdi, bu dönem daha düşünmeye ve uygulamaya başladım. Evrenin sonsuz enerjisini hissederken, sadece olumlu/pozitif olmalıyım. Evrenden enerji alıyorum ve enerji veriyorum. Bu hayat biçimim. Daha da benimsemeye çalışıyorum.Beni sinirlendiren olduğunda, ‘Bu onunla ilgili, daha olgun bir ruh olsaydı zaten böyle yapmazdı.’ diyorum.Çok kötü/unutulmayacak davranışlarda bulunanlar için dahi lanet okumak anlamlı değil. Bunun yerine, ‘Umarım Tanrı’ya yakınlaşır ve bu tür davranışlardan uzaklaşır, olgun olma yolunda kademe atlar.’ diyorum.Lanet okumanın ne bana ne verene yararı var. Üstelik sağlık sorunlarının çoğu affedememek ve kızgınlıklar nedeniyle. Lanet okusam derdime derman yerine, kendime dert çıkarmış olmaktayım. Hem diyelim onun başına bir şey geldi, bu aksilik sırasında suçu olmayan üçüncü kişilerde acı çekecek.Hal böyle olunca durumun ne evrene yararı var ne bana. Bana ne yapmış olursa olsun, ‘Umarım aklın yolunu bulur.’ demekten başka çare yok.Son zamanlarda meditasyon yapmaya daha çok zaman ayırıyorum. Kalbimi duymak için çaba sarfediyorum. Evrenin mesajları hayatımın en güzel enerjisi ve bununla hayatımı güzelleştireceğim. Yaşam biçimi bu, tutum değil. Durumdan duruma değişecek bir hal de olmamalı.Gelelim tekamülün sınanma aşamasına. Böyle sözleri söylemek kolay. Anneannem hastaneye kaldırıldı. Üç kızı içinde bir tek annem refakatçı kalmakta. İki teyzemin bahaneleri var. Bahane bulmak kolay. Annemin de olabilirdi.Annemin beşinci günü olacağından ben kalayım dedim. Ama boş yatak yok, devlet hastanesi malum. Sandalyede sabaha kadar nasıl durulur. Annem, ‘Anneannenle yatarsın.’ dedi. Sedye gibi yatakta, çok da samimi olmadığım anneannemle nasıl uyuyabilirim? Hem bu hastaya yapılan iyilik mi, kötülük mü olur? Hasta nasıl uyuyacak, ben nasıl uyuyacağım, onu uyurken ezerken, bu düşünceler/sıkıntılar beynimdeyken sabaha kadar sandalyede oturur, kitap okumaya çalışırım ama belim nasıl olur sabah? Ertesi gün işe gelmem gerekirken bir de bel ağrısı getirmez mi bu durum?Teyzelerim inanılmaz rahatlık içinde, tüm vurdumduymazlıkla refekatçı kalmaktan uzak durmaktalar. Annem yufka yürekli ve sonuçta annesiyle az biraz uyuyabiliyor, onun annesi ne de olsa.Tüm bu sorgulamaların arasında kalan ben…Ailemle karşı karşıya gelmek istemeyen/ters düşmek istemeyen aksine onların yanında olmak isteyen benim içinde bulunduğum sürünceme…Teyzelerime sinirlenmemeye çalışmaya çalışan ben…Kardeşimin, ‘Benim her gün 3 saat kursum var. Kalamam.’ demesi üzerine; ‘Benim de işim var. Üstelik on saat çalışmam gerekiyor.’ diyemeyen ben.Tüm bunların ardından, yanlış anlaşıldığından endişelenen, kalıp kalmama arasında gidip gelen, salak mıyım iyi niyetli mi diye sorgulayan ben…Regli olacağım, karnım ağrıyor, bu durumun kimsenin umurunda olmayan ben…Hala, ‘Sinirlenmeyeceğim. Bu onların bencilliği olsa da onlarla ilgili bir durum, benimle ilgili değil. Sakin ol. Bu bir tekamül süreci. Ne yapman gerektiğini sakince düşün.’ diyen ben…Sıkıntıdan kalbim ağrıdı… Sakin olmalıyım. Erdem kolay ulaşılmıyor.Kur’an da çok güzel bir söz okudum dün, ‘Ben size istediklerinizi verebilirdim elbette ama o zaman nasıl öğrenecektiniz?’Şimdi, sınav vakti: cennette burası cehennem de. Ruhunu eğitme yeri bedenlenmektir, yaşamaktır, sorunlara verdiğin tepkidir.Sakin ol. Söz, kolay. Erdem, zor. Erdeme ulaşmak için sakin ol, adım adım içini dinle. Tanrı yardım edecek.