Gelmeden önce içime ince ama beni sıcak tutacak şeyler ve kalın tabanlı bir ayakkabı giymemi sıkı sıkı tembihledi. Talimatlarına uydum tabi, burda kaptan oydu.Sonra onun getirdiği kıyafetleri nasıl giyeceğimi anlattı bana. Belimi sıkıca destekleyen korse gibi ama robocobun belindekini andıran o acayip şeyi takınca kendimi nedense böyle savaşa giderken zırhlarını giyen şövalyeler gibi hissettim. Sonra benim için getirdiği montu giydirdi bana, montun, dirseklerinde, sırtında ve omuzlarında içten korumalar vardı, montu da giyince zırhım tamamlanmıştı. Ama giyinmem daha bitmemişti. Eldivenler, mask ve kask vardı daha, onları giymeden önce, bana uymam gereken kuralları hatırlattı. Kesinlikle bir tarafa eğilmememi, hareket edersem dengemizin bozulabileceğini söyledi. Bir sorun olduğunda ona dokunacak ve başparmağımı aşağıya eğecektim, o zaman duracaktı. Ayaklarımı kesinliklikle yere koymayacaktım. Ve o hızlanacağında bana dokunacaktı, o zaman daha sıkı tutunacaktım. Tamam dedim, asker selamı verip, bayağı havaya girmiştim. Bir yandan daha önceki deneyimlerimi düşünüp çok zevkli olacağına inanıyor, bir yandan da daha öncekilerle kıyaslanamayacak kadar güçlü bir motor olduğu fikri beni korkutuyordu. Tamam o zaman dedi, lütfen küpelerini çıkart, saçlarını topla istersen. Saçlarımı elleriyle topladı, bana gülümsedi, hazır mısın? Evet dedim, o zaman maskeni benim gibi tak. Taktım, ama o düzeltti yine, sadece gözlerimiz gözüküyordu. Banka soymaya mı gidiyoruz dedim, gülümsedi.. Kaskı nasıl takacağımı gösterdi, kafamdan geçmeyecek sandım, koca kafalı bişi diilim ama, neyse geçti. Ben bunun içinde durabilecek miydim? Kapalı yerlerde fazla kalamazdım, ama güvenlik için gerekliydi. Kaskımın alttan kilidini beceremeyince, bana yardım etti, nasıl görünüyordum acaba? En son eldivenleri giydim ki, eldivenlerde korumalıydı ve birine çok güzel yumruk atılabilirdi. O atladı önce motora, bana nasıl bineceğimi anlatmıştı, ya binerken onu devirirsem, bazen sakarlığım tutar. Talimatları hatırladım ve bana atla demesini bekledim, bu arada ne hoş gözüküyordu motorun üzerinde. Motoru çalıştırdı, atla dedi, evet başarmıştım, binmiştim.Önce sıkıca sarılıverdim, sanki hızla kalkacak ve biz uçacağız. Ama öyle olmadı tabi, trafiğin içine girince, dur kalklar ile ne gerek vardı bu kadar giyinmeye diye düşünmeye başlamıştım ki, ana yola çıkıverdik, bana kaskımın camını kapatmamı işaret etti, o demeden yapmıştım bile bu nasıl bir rüzgardı. Ve ben motorun üzerinde uçup gideceğim sandım, ona öyle sıkı sarıldım ki.. İlk bindiğimde aramızda oluşan mesafe yok olmuş, ben nerdeyse onun sırtına yapışmış, ellerim birbirine kenetlenmiş bir şekilde ona sarılmıştım. Kalbim hızla çarpıyordu, çığlık atabilirsin demişti atabilirdim içimden atmak geliyordu, ama atmadım korkmamalıydım, korkmuyordum. Ama bu rüzgarz kask ile beraber kafamı da koparacak kadar hızlı esiyordu. Kaç km yaptığımızı merak ediyordum ama kıpırdamamam gerekiyordu. O sürekli beni kontrol ediyordu çaktırmadan, biliyorum benden daha çok korkuyordu bana birşey olmasından, tüm kötü düşünceleri rüzgara bıraktım. Anın tadını çıkartmalıydım. Hani motor kullananlar rüzgarın oğlu derler ya kendilerine yada ben nerden duyduysam uyduruyorum belki de ama gerçekten rüzgarla bir akrabalık oluveriyor ister istemez. Özgürlük duygusu muydu hissettiğim, yoksa adrenalin yüzünden hissettiklerim mi bilmiyorum, ama güzeldi çok güzeldi. Kendimi lunaparkta gibi hissediyordum, yolun kıvrımlarına göre bir o yana bir bu yana kendiliğinden yaylanışımız çok hoşuma gidiyordu. Bir ara asfalta yansıyan gölgemize takıldı gözüm, iki başlı bir tek vücut gibiydik, bunu onunla paylaşmak istedim ama beni duyamazdı. Sustum.. Tam şehirden çıkma üzereydik ki bir benzincide durdu, motoru durdurdu, atla dedi bana, sonra kaskımı çıkartmamı işaret etti. Saçlarımı savurdum kaskı çıkarırken filmlerdeki gibi, çok eğlenceliydi. İyi misin dedi, evet dedim, çok iyiyim.. Tamam mı devam mı? dedi . Şehirden çıkıp etrafı ormanla çevrili yola girecek ve yakınlardaki bir sahil kasabasına gidecektik, çok yolumuz vardı daha, bana onu soruyordu devam edebilecek miydim? Evet dedim çok istiyorum, gidelim ne olur. Tamam dedi, acıktın mı? Yokk dedim susadım sadece. Bana gidip su aldı geldi, bu arada vitrine yansıyan görüntüme baktım, allahım bu ben miyim? Saten gömlekler, takım elbiseler, topuklu ayakkabılar, her daim toplu düzgün saçlar, rimelli kirpikler ve şu andaki halim, rüzgardan dağılmış saçlarım, yüzümde bir damla makyaj yok, tek süsüm olan küpelerimi bile çıkartmışım, üzerimde asi bir mont, altımda kotum ve kalın tabanlı botlarım, ama yüzümde hiçbir zaman göremediğim o ışık, huzur, gülümseme..Kendimi böyle izlerken, karşıdan gelen ona baktım, uzun saçlarını toplamıştı ama dağılmak üzereydiler, bana bakan gülen gözlerini gülerek karşıladım.Suyumu onunla paylaştım, hadi gidip sıcak gözleme yiyelim bir an önce dedi. Tekrar giyindik ve yolculuğumuza devam ettik. Öyle adapte oldum ki motorla yolculuk etmeye bir ara rüzgar beni savururken ve motorun sesine rağmen gözlerimi kapattım, içimden uyumak geldi. Hani derler ya motor bir tutkudur diye, evet yeni tutkum bu ve en kısa zamanda yolcu değil, sürücü olacağım…
yorumlar
var thing var o fotolardan olmaz mı?:)) ama burası uygun yer değil:))
Yazı zevkle okunacak bir yazı, ancak paragraf olamayışı beni yordu.Bu heyacanı yaşamak çok hoştur bilirim…
teşekkür ederim öğretmenim… Heyecanla yazdığım için paragraf yapmamışım:))
Motoru kullanma heyacanı da bambaşkadır haa! Ama iyi öğrenmeden denemek çok tehlikeli…
Linet, bende seninkine bir deneyim yaşadım, ödüm koptu sakarlık yapıp, sürücümü sakatlayacağım diye, ama biz sizin kadar hazırlıklı değildik, o kaskını bana verdi, kendi hayatını tehlikeye atıp. indiğimizde gözleri çok kızarmıştı, üzülmüştüm. ama kesinlikle çok zevkliydi. sadece 1 kere bindim, o da yolcu olarak, hala o anı düşündüğümde çok mutlu olurum… Rüzgarın asi kızı , dikkatli ol:)
hemen sokak başındaki gözlemeciyi arıyorum aç açına kocaman yazıyı okudum ama bu satır midemi deldi
Nazooo varya yazının ana fikrini yakalamışsın tebrik ederim:)))Thing motorları araçdan saymazsa sürücüler, sıkıştırırlarsa eğer tabii tehlikeli.. Dikkatli bir motor sürücüsü tehlike oluşturmuyor bence araba sürücüleri kadar..Galanthus kaskız binmem, bende sürücünün dengesini bozacağım diye çok korktum. Hatta öyle kasmışım ki kendimi, indiğimde bacaklarım sızlıyordu..
benim bu motor maceram ilk ve son oldu, çünkü hemen ardından babamın bir arkadaşının oğlu bakırköy ömürün orda motor kazası geçirdi ve vefat etti… burnu kanamamıştı ama boynu kırılmıştı…hala her sene orada anma törenleri yapılır…özlerim motoro binmeyi… ben de çok sıkmışım kendimi , sürücüyü de korkutmuşum hatta…
:))yıllar evvel motorum vardı ama hız motoru değil elbette hani şu daha basit olanlardan pek hoşuma giderdi oraya buraya gitmek, sonradan kardeşimin motoruna binince korktum o büyüktü bir daha ufagına da büyügünede binmedim.Eşimin amca oğlunu motor kazasında kaybettik, motor sürücüleri ne kadar duyarlı olursa olsun arabalar da da suç olabiliyor, gerçi ülkemizde araba kazalarında ölenler de çok fazla tehlike aynı hem motor hem araba için
Aslında araba kazaları sanırım daha fazla ama işte motorda yapılan kazanın ölümle sonuçlanma olasılığı daha yüksek..Yine de kaderciyim ben, yolda yürürken kafasına cam düşen kızı hala unutamıyorum.. Yolda yürürken bile ölümcül kazalarla karşılaşabiliriz.Ama yine de riske girmem merak etmeyin…
kesinlikle hatta evde patlamış mısır yerken bogazımıza kaçar göçüveririz
Yaşamak çok güzel vesselam….hoyttt ….
sınırları zorlama isteği ve özgürlük tutkusu insanı farkında olmadan motora bağımlı yapabilir linetim..ilaveten öndeki yakışıklı..dikkat derim :))Ve;juan, motosikleti ile meksika sınırına gelir.arkasındaki iki büyük çantayi goren sınır polisi şüphelenir ve içinde ne olduğunu sorar.juan, ‘yalnızca kum’ diye yanıt verince polis, ‘aç bakalım çantaları ‘ der.juan çantalari acar, polis didik didik kontrol etmesine rağmen kumdan baska bir şey bulamaz.bununla yetinmeyen polis, gece yarısına kadar kumu her tür tahlilden geçirtir ancak saf kumdan baska bir sey yoktur.polis, çantalarini juan’a geri verir ve sınırdan geçmesine izin verir.ertesi gün juan motosikletinin arkasında iki büyük çantayla tekrar sınırda belirir.polis juan’i gene durdurur, didik didik arar, bir şey bulamaz ve juan’i serbest bırakmak zorunda kalir.bu olay, polis emekli olana dek yıllarca devam eder.bir gün emekli polis meksika’da bir barda otururken juan’in iceri girdiğini görür ve derhal yakasına yapışır, ‘ senin yıllardir bir şeyler kaçırdığına eminim. çıldıracağım, geceleri uyku uyuyamıyordum senin yüzünden.lutfen anlat bana ne kaçırdığını aramızda kalacağından da emin olabilirsin.’juan gulumseyerek yanıtlar,” motosiklet “
@thing,kask sadece muhtemel bir kaza halinde kafayı korumak için değil, sürüş halinde iken yüzü rüzgardan korumak için de gereklidir yavrum. aksi takdirde hız yüzünden o rüzgar insanın yüzüne bin iğne tesirinde batar. hız yapmasa dahi birinin sürekli kasksız motorsiklet ile dolaşması yüz felcine davetiye çıkartmakla eşdeğerdir.@linet, aman diyeyim. kaza bela uzak olsun.
ah @majo, sen hiç benim bu konularda abarttığımı gördün mü canım benim. ama haklısın. rüzgara maruz kalma halinin yüz felci riskini öylece kestirip atmamalıydım. bir nöroloji uzmanı’ndan konu hakkında.
Harlemm güzel tabii yaşamakk:)kelebekimm bir bağımlılık durumu mevzubahis diyim ben sana:))Ayrıca hikayene de bayıldım…Pillipatimm kesinlikle o kaskın içine taktığımız maske bile öyle işlevselki, rüzgarın teninize değmesini engelliyor, yani sadece kask bile yeterli olmuyor, rüzgardan korunmak için.. Biz önlemlerimizi alalımda.. Kaza bela gelmesin dediğin gibi…
Syn Linet, acayip speed meraklusu ve vmaxharleydavıtson tutkunu bir yaratuk olerek derimki ….anasunu sattugumun hayatu süper güzellllllll 🙂
Kelebek story süpermüş ,keşkem yorumlaruda tutsek…Sen bencgizi güldürdün Allahta seni güldürsün emi :-)) ne embesil aynasuzmuş lö ….:-)
hıım, bak sen. buymuş yeni tutkusu dimek. motor üzerinde bağıra bağıra şiir oku o vakit. tutkuları bir arada yaşamanın verdiği mutluluk, coşku belki katlanır..
Vallahi hiç merak etmedim, motorları ve arabaları. Ehliyet sahibi olmayı bırak, kullanmayı bile öğrenmedim.At binmenin zevkini hiçbirşeye değişmem.Ama öykünün hakkını da vermeden olmaz şimdi.
linet, ilk aklıma geleni yazarsam kızmayacağını umuyorum.ve gözlerim acıdığından okudum dersem yalan olur.rüzgarın kızı-harika bir atın ismidir. tek geçilirdi önceden. sonra psikolojisini bozdular. şimdi ne yapıyor acaba.ve hey gidi Yavuzhan..
hayatta yapmayacağım bir şeydir yazı da anlatılanlar. fakat okumak keyifliydi.
Tutku! Yaşamak istiyorum bu hissi, aynen anlatıldığı gibi her anı zevkli gelecek. Eldiveninden kaskına, rüzgarından altımdaki çılgın motoruna! Iskalanmaması gereken bir tecrübe olmalı… (ölmeden önce yapılması gereken şeylerden biri)