Sabaha uzak, geceye uzak bir zaman içinde, acımadan ve gülümsemeden duruyordu Rasanet, sülünlerle dolu bahçede.elleri ceplerinde.. anıları koymuş eleğine el(l)iyordu.Üçer saniyeden çocuk ve kadın oluyordu. Yağmurdan evler yapıp bozuyordu.Sarı, uzun , sırma sıfatları saçlarını asla tarif etmiyordu. Boyu 1.80 tanımı da uymuyordu. 1.35 olamazdı. Dudakları, ince bir çizgiden ibaret değildi.Burnu ,katmerli ve kaba; gözleri, iri ve yeşil; kolları, kulak hizasındaki omuzlarının bir karış aşağısında; elleri, aşırı derecede narin; göbeği, beş aylık hamile olduğuyla şüphe duyulacak kadar şişkin; sırtı, ipek böceğini kıskandıracak kadar pürüzsüz; ayakları , japonya’da büyütülmüş kadar küçük; bacakları, cilt kanseri olduğu şüphesiyle doktora giden bir hasta kadar lekeli; boynu, varlığından şüphe duyacağınız kadar görünmez; göğüsleri, en ünlü parasız fahişeleri imrendirecek kadar büyük ve diktanımlarının tamı tamına tersi olan bir kadındı Rasanet.Nadiren de olsa herkesin hissettiğine inandığım, açıklaması olmaksızın bir varlığı duyumsarsınız.Kendinde gezinen bir varlık olduğuna yemin edebilirdi Rasanet. bu esnadaEğer ki rüzgar olduğundan şüphe duyuyorsanız korkarsınız. Dağ başında iseniz daha çok korkarsınız. Sessizliğin hakim olduğu bir zaman daha çok korkutur.Korkmuyordu Rasanet.İçindeki adam, içine bakıyordu yalnızca.Deniz, uçuk mor giysisini çıkarırken; dağlar, düz ovalara yatmaya hazırlanıyordu içinde. Adamsilahı, hayatta sahip olduğu en güzel varlıkmışçasına elinde tutuyordu. Silah, yan yana uçan iki martının birinin duyabileceği diğerinin asla duyamayacağı bir sesle yankılandı. Anılar kanarken martı da ölüyordu.Aldanmış havalardan kalma hastalıklar nüksediyordu. Ah o öptüğü kızıl dudaklar nefes geçidinde duvarlar yıkıyordu. Göçük altında kalan yaşanmışlık geleceğe yol vermiyor, adam öksürüyordu..ağlamak ve sarhoş olmak gibi. Kesik kesik ak-sır-malar..hay-kır-mamayı haykırmak gibi..adam, silahı bıraktı..hayatta sahip olduğu en güzel varlığı bırakırcasına..martı yalnız ölmekle kalsa..!sabaha yaklaştığında zaman, aynanın karşısında duruyor ve korkuyordu Rasanet.aynalardan yaratılmış yara-tıklargözlerimi alıp gitseler artık sine diyarından, ben, hep uyusam diye düşünüyorken, sülünlerini vuruyordu avcılar.Ölüyordu.Acımadan ve gülümsemeden.
yorumlar
çok güzel olmuş, en anlaşılırından bir yazı 🙂 Rasanet tasvirine bayıldım.
ben eğitim-öğretim hayatım boyunca bu ödevi yapmayı reddettim. Hele de şu “şair/yazar ne demek istiyor” sorusundan tiksinmişimdir.
votka vasıtasıyla anlamaya çalış bide.bakalım ne gibi bir teesirde bulunacak.
psikolojik mi bilemem:)
yazılarımı kafa iyi iken yazdığımdan azıcık kelimelere de damlıyor demek. bacardi-limon deneyin bi de. :)zorkedi, senedini yırttım. borcun kalmamıştır. 🙂 bilsem sadece rasanet i anlatır bırakırdım.
Harika yazmışsın Morfik, cümlelerin rüzgar gibi dağıtıyor, bütün düşünceleri..
pibek, valla ne senin yazılar ne benim yazılar en güzeli yorumların. :)kimisinde karıncalarla kahvaltı, kiminde rüzgarlar kiminde dalgalar. güzel olan bu.
Yazılarımız güzel değil derken çok ayıp ediyorsun Morfik, alındım şimdi, copy yapmayan yazarlar olarak, duyguları cümlelere yerleştirmek, sihirbazlık işi, bazı cümleler 2-3 numara küçük ya da büyük gelse de, terzi marifeti gerektirir, önemli olan da onları yazarken hissettiklerindir, derim..Şimdi, bu yorumunu şekillendirmek için kuru sabunun var mı mesela?
yooo yoo.. ben yazılarımız güzel değil demedim. en güzeli yorumların dedim.özell sabunlarım var tabii ki, nasıl bir koku olsun?
kokusuz olsun, yazılara sinmesin 🙂
ama kimi kelimelerin kokusu insanı çok kötü ediyor, ölü balıklar kentinde dolaştığını hissi uyandırıyor insanda.son kararın mı?
O kelimelerin, geçmişte yaşadıklarınla seni yorma, gelecekte yaşayacaklarınla heveslendirme kapasitesidir..Hepsi bu..Umutlar daim olsun..
mucizemsin söyler ya hep,bir umuttur yaşatan insanı..
Sevdim
Güzel yazıyorsunuz, daha sık yazın, birikenler varsa bekletmeyin.
Şiddetnen katılıyorum harita.
.
zorkedi, Rasanet’i anlatmamam için diye eklemek istiyorum. ama anlatmayarak anlatmış oluyorum. ve yine kafam karışıyor.ve ben o tanrı nın gelini idim. istediler adem e..tanrı tanrı ya aitti. adem adem e. bi ben sahip değildim kendime.sus dedi kaynana.sustum.
ne olmuş ben anlamadım. Rasanet kaynana mı olmuş:)
yok yok mucizemsin. anlaşılmayacak bişi de yok. haritaya destek çıkıyorum sadece. kafa mafa demişler ya. örnek veriyorum sadece. 🙂
nerelerdesin morfik eskisi kadar yazmıyorsun?tatil nedeniyle yazmaya ara mı verdin:)
aslında yazıyorum durmadan. ama göndermiyorum eskisi kadar. fakat özel istek üzerine (hamuduynan) gece birini seçip yollamayı düşünüyorum.ne bileyim ya bu aralar sadece zırvalıyormuşum gibi geliyor. hiç bir cümlem yazmak istediğimle bir olmuyor. ilk harflerimin ilk çizgisinde elim kaymaya başlıyor. yüreğime karalıyor, ve bir çiçeğin beni yutmasını bekliyorum. tooz olup savrula savrula uçmak istiyorum. kalabalık bir bulutta yerimi alıp kar tanesi olarak döne döne düşmek istiyorum. ama olmuyor hiçbiri. öylece durup tüm bu olmayanları seyrediyorum.şimdi söyle bakim mucize can nerde imişim?
yüreginin götürdüğü yer olabilir mi?
olamaz. hala burdayım. 🙁
Düşene kadar dön öyleyse Morfik..
ayaklarının sözünü dinledin demek ki;)
…
zorkedi, kadehleri çınlatıyoruz:)) oh beee
koyun saymayı denesen daha iyi olacak gibi düşünüyorum tekila.
valla bu krizde en iyi yapılacak iş bence..
zorkedi neden her bloğa aynı resimleri eklemiş, ne anlatmak istiyor anlayamadım.
bekliyorum evet.
umarım bir daha yazmamam dileklerinde bulunmazsınız.. 🙂
@morfik, yazmaman için bir neden yok.. istemeyen okumaz
yazmayacağım demedim ki akoni, yazmamam dileğinde bulunmaz umarım dedim hamuduynan için.
haddime değil,
haddinize,