bildirgec.org

limoncello

11 yıl önce üye olmuş, 5 yazı yazmış. 21 yorum yazmış.

Muhallâk

limoncello | 07 August 2009 13:35

Kapının tokmağı 2 kere vuruldu. Açınca karşısında küçük çocuğu ve ayağının dibinde duran kovayı gördü.
”Kaç tane” dedi. Küçük çocuk ”istediğin boyda atmışüç tane falan bulabildim” dedi. ”Aferim, ufaklarını napacaz toplamıcaz, bırakacaz ki büyüsünler demi” dedi.
Çocuk da başını sallayarak onayladı. Bir müddet kapının önünde konuştular. Vedalaşma sırasında biraz şakalaştılar sonra çocuğun saçlarını eliyle karıştırarak sevgisini gösterirken sesi titreyerek Yosun’u sordu.
Çocuk el sallayarak uzaklaşırken yerden kovayı alarak mutfağa gitti.

Su

limoncello | 06 August 2009 13:35

Uzun bir gün mü istiyorsun
erken uyan o zaman çok erken
güneş yeni doğuyor olsun
çıkma yataktan hemen
uyuyan sevgilini seyret
saçlarını altında belli belirsiz sol kulağını
sol kaşını sonra sol kirpiğini
sonra burnundan aşaya in dudak üstünde kal
bir süre sol yanağını seyret
oradan boynuna geç saçların ardında
o beyazlığı seyret
omuzu açıkta mı
onu da doya doya seyret
dudakları mı aralık ayrılma hiç ordan
beyaz çarşafın altına mı gizlenmiş
dizlerini karnına doğru mu toplamış
sırtını göremiyor musun
olsun o haliyle seyret
sakın öpme uyanmasın
domatesin üstüne kekik ek
siyah zeytinin de
uyandığı zaman sen yedir ona
daha gün bitmedi
neler var neler daha yapacak
ve gün sonunda
sen uyuma
o dalmadan uykusuna

Zamansız

limoncello | 05 August 2009 12:45

Diyecek birşeyi kalmamıştı. Söyleyecek söz bulamıyordu. Boğazında birşeyler düğüm olmuştu. Çok sevdiği zeytinyağlı barbunyadan bir çatal almış devamını getirememişti.
Kendi yapmıştı.
Hep kendi yaptığı yemekleri yerdi.
Güzel de yapardı açıkçası, seviyordu yemek yapmayı. Sevdiği şeyleri yaparsa insan hem daha mutlu olurdu hem daha başarılı, buna inandırmıştı kendini.
Ama sevdiği şeye sevdiği şeyleri söyleyememişti.
Zeytinyağlı barbunyayı masadan alıp buzdolabına geri koydu. Tabağı, çatalı da mutfak lavabosuna bıraktı. Masadaki ekmek kırıntılarını bir eliyle sıyırarak diğer avucunda topladı ve pencerden dışarı fırlattı.
Martıların haykırışlarını duydu. Üç-beş martının anında ekmek kırıntılarına hücum edişlerini seyretti.
Sonra masadaki yarımdan biraz daha büyük ekmeği alarak dört beş parçaya ayırdı ve onları da martılara attı.
Sahile çıkıp yürümeye başladı.
Çok uzun zaman yürüdüğü halde bir yere varamadığını farketti.

Dönüşüm

limoncello | 04 August 2009 12:11

Bebeğinin birinci doğum gününü birlikte kutladılar. Kucağında tuttuğu mavi gözlü beyaz tenli bebeğine dört sene öncesini anlatıyordu. İlk ve son kez olabilirdi bu.
Askerden yeni gelmişti, evleneceklerdi. İlk buluşmalarında evlilikten vazgeçtiğini söylemişti ve anlattıkları kızın yüzünü allak bullak etmişti.
Kararı kesindi, böyle doğmuş ama böyle yaşamayacaktı.
Sperm bankasına ulaştığında mesai bitmek üzereydi. Görevliler onu beyaz renk ağırlıklı zevkli döşenmiş huzurlu bir odaya aldılar.
Spermlerini verdiğinde, anlaşmayı imzaladı.
İki sene sonra, sperm bankasına tekrar geldi ve dilekçesini görevlilere gösterdi.
Banka Müdürü bayanın elindeki dilekçeyi alarak özel kasasından anlaşmayı çıkardı ve karşılaştırdı. Bayana dönerek ”herşey kurallara uygun gözüküyor sperm nakli için bir sakınca gözükmüyor sizi doktorunuzla tanıştırayım” dedi.
Nakil için uygun anı beklemesi kırkiki gün sürmüştü.
Hamile kaldığını öğrendiğinde bunu ilk terkettiği sevgilisiyle paylaşmıştı. Kızın yüzü birkez daha allak bullak olmuş, gözlerinden dudaklarına ulaşan süzülen tuzlu yaşlara engel olamamıştı.
Bebeğine tekrar baktı. ”Seni çok seviyorum” dedi.

Siyah

limoncello | 03 August 2009 17:50

Kaldırımdaki çatlaklara aldırmadan hızlı adımlarla yürüyordu. Dalgındı ama nereye gittiğini biliyordu. İlk sigarasını hep evden işe yürürken içerdi. Başka da sigara işmezdi gün boyu. O çatlak kaldırımları seviyordu. Orada yürümeyi seviyordu. Yüzündeki belli belirsiz çizgilerin çoğaldığını farkederdi her sabah.
O aynaya her bakışında bir önceki çizgilerin derinleştiğini de farkederdi. Umurunda değildi bunlar. O çatlak kaldırımlarda yürümeyi seviyordu. Sevmediği pek az şey vardı. Pırasayı sevmezdi eskiden, şimdi seviyordu. Hatta bi keresinde son kez olduğunu bilemden O’na yapmıştı zeytinyağlı pırasa.
Ne yapayım akşama dediğinde bugün zeytinyağlı pırasa yapartmısın uzun zamandır yemedim demişti.
O gün zeytin yağlı pırasa yapmış akşam O’nunla beraber yemişlerdi.
İlk kez o akşam yemişti.
Ve çok beğenmişti.
Beraber gülüşmüşler, o gece beraber uyumuşlardı.
O çatlak kaldırımlarda yürümeyi seviyordu.
Gideceği yere vardığında uzun süre yere baktı. Sonra eğildi dizlerini toprağa yasladı.
Siyah ayakkabılarının topraklanmasına aldırmadı.