Yoksunluktan boğulan hayatlarımızla böbürlenirken , yoksulluktan tiksinerek yaşıyoruz… Bayağı , sersefil sohbetleri en entellektüel ahkamlarla bir tutarken , köşebaşındaki dilencinin önünden bir cüzzamlıdan kaçar gibi geçiyoruz…Kredi kartları altında ezilen hayatlarımızı umursamazken , herşeyin bizim için yaratılmış olduğunu düşünürcesine kazanmadan ve hakketmeden fütursuzca yaşıyoruz…Kimiz biz??? Niçin geldik dünyaya??? Hayatta olmanın bir anlamı kalıyormu şu yaşadıklarımızla??? Bir gün gelip de bu dünyadan ellerimiz bomboş ayrılabileceğimiz gerçeğini hiç düşünüyormuyuz???

Sanmıyorum… Artık bunu umursadığımızı da düşünmüyorum … Din , mezhep değil konum … Hayat dersi vermeye kalkışmak ise hiç değil… Kimseyi imana ve teslimiyete davet etmeyeceğim… Rahat olun lütfen… Koltuklarınıza keyifle kurulmaya devam edebilirsiniz… Şuan için hiçbir tehlike yok… Söylemeye çalıştığım da o zaten…,Şimdilik bir kayıp gözükmüyor… Hayatlarımız için asayiş berkemal gibi… O yüzden bol keseden , bozuk paralar gibi harcamaya devam edebiliriz elimizdekini… Günah çıkaralım ve kemale erelim diye de kaleme alınmıyor bu satırlar… Dedim ya paniğe gerek yok…

Sadece deli gibi , koşar adım akan hayatlarımıza kısa bir mola verebilmek için yazıyorum… Herkesi bir kaç saniyeliğine düşündürtmek için… Sanki hiç kimse durup düşünmüyor diyeceksiniz… Belki düşünüyor ama önemsiz ayrıntılar önemli olanların üzerini ölü toprağı misali örtüyor hep…Neyi mi düşündürtmek istiyorum??? Aslında çok basit… ” Birşeyleri kaybetmeden önce , her neyse o , elimizdeki şeyin değerini bilmemiz gerektiği ” gerçeğini… Bu da birşey mi , dediğinizi duyar gibi oluyorum hep bir ağızdan… Yükseliyor protesto sesleri… Biz de bir şey söyleyeceğini sandık… Yaka silkiyor ve aynı koşturmacanın içerisine dalıp kaybolup gidiyorsunuz… Beş saniye sonra ise geriye hiçbirşey kalmıyor o umursamazlığınızdan başka… Harcamaya devam ediyoruz onları…Bazen ömrümüzü harcıyoruz… Bazense bir sevgiliyi hiç acımadan… Bazen de dürüstlüğümüzün kellesini uçuruveriyoruz günü kurtaran kazançlı bir yalanla… Yada bir dostu harcıyoruz bir kaç kuruşa… Söz veriyoruz ama tutup tutmamayı hiç düşünmeden unutuveriyoruz değerini…

O an , o saniye , yani asla geri döndüremeyeceğimiz en değerli şeyimiz elimizdeyken , parmaklarımız arasından kayıp gitmesine izin veriyoruz… Nasılsa yarınlar var , bir şekilde avcumuza düşecek , boşver deyip…Oysa ne kadar acımasızca davranıyoruz kendimize… Başkasının bize böyle davrandığını fark etsek , nasıl da haykırırız adalet , hak , hukuk cümleleriyle… En büyük dostumuzun da , düşmanımızın da kendimiz olduğunu ne de çabuk unutuvermişiz…Büyümüş , olgunlaşmış , bedenen gelişmiş ve farklılaşmışız , ama zihinsel anlamda bir bebek kadar bile yol alamamışız… ” Birşeyleri kaybetmeden önce , her neyse o , elimizdeki şeyin değerini bilmemiz gerektiği ” gerçeğini kendimizin en azılı düşmanı olup unutuvermişiz…Dedim ya , sadece kısa bir mola bu… Hani çok mühim , çok değerli , toz kondurmaya kalkanlara deliler gibi saldırdığımız hayatımız varya , biraz durup dinlenelim istedim… Rahat olun , gerilmeyin… Hepsi bu…