E, n’olmuş yani? Sheffield’ın belediye başkanı da Arthur Dunworth olmuş. Beni en fazla bu kadar ilgilendirir. Adı Türk adı, daha da önemlisi, dili Türkçe olmayan adam benim için asla Türk değildir. İsterse Sultan Abdulhamit’in torunlarından olsun. Türk dili ile alakası olmayan insanın benimle ne alakası olabilir. Irksal Türklük sahibi olur olsa olsa.. Bu da dedesi gibi kaypak bir insan zaten. Beni önümüzdeki seçimlerde Ankara’nın belediye başkanı kim olacak yada İstanbul belediye başkanı kim olacak o ilgilendirir. Elin Borisi’ini, Londralılar ve İngilizleşmişler düşünsün!
Kapalı kutu olmakla ne alakası var. Ne saçma laf. Sırf soyu bir Türk’den geliyor diye bir belediye başkanını dikkate almamız gerekiyor diyorsun. Ben de diyorum ki, diğer x, y, z ülkelerinin büyük kentlerinin, Türk olmayan belediye başkanlarından benim için bir farkı yok. Ben ırkına mı aşık olucam bu adamın. Türkçe bilmeyen insan nasıl Türk olur? Çocuğuna Türkçe öğretme gereği duymayan babalar nasıl Türk kabul edilir? Hadi, şu “Türkler ateist olur mu?” “hristiyan olur mu”yu geçtim de, Türkçe bilmeyen insan Türk olamaz. Zaten bu adam orta Asya’lılarla genetik olarak ortak özellik taşımıyor. Türkçeyi de öğrenmediyse Padişah torunlarından olsa bi önemi yok benim için. Londra’ya belediye başkanı olan bir insan işte. New York belediye başkanından ne farkı var.Kapalı kutu diyorsun bir de. Sen bütün benliğine egemen olmuş o ortamın kutusu içinden çıkıp algılamaya çalışsan ya Clicia. Oradaki insanlara Ankara, İstanbul, İzmir belediye başkanlarını tanıt, bu adamı biz zaten tanıyoruz. Ali Kemal’in klonu olan, Zenci, Türk ve Müslüman düşmanı olarak mimlenmiş tutucu bir ingiliz siyasetçi. Osmanlı torunu vurgun gereksiz.
Atatürk ve Milli Mücadele karşıtı. Osmanlının köhnemiş dönemlerinin fabrika hatalarından birinin kendine benzeyen bir torunu bu da. Daha önce okuduğum bir kaç makalesine binaen diyorum. Türklüğü sadece Türklerden oy almak isterken vurgulayacağı kadar bir insan.Ben pek milliyetçi bir insan değilimdir ama Türk diline titizlik konusunda hassasım. Çocuğuna Türkçe öğretmeyen bir Türk, Türk değildir. Onun çocuğu da Türkçe öğrenmediği sürece Türkleşemez. Bu tavrım ırkçılık felan değil. Dediğimin sonucu işte Boris’in ta kendisi.
Yahu, amma onyargilisiniz. Adamin dedesi Ataturk dusmani ise torunu da oyle olmak zorunda mi?NEden insanlari BIREY olarak degerlendiremiyorsunuz?Neden insanlari illa bir kaliba oturtmaya calisiyorsunuz?Ben Izmir, Ankara ve Istanbul’da yasamiyorum. Neden benim yasadigim yerden, Turkiye veya Turklerle ilgili bir haber verdigimde ustume geliyorsunuz?Bence cok ciddi bir probleminiz var! Turkleri sadce Turkiye’de yasayan bir millet olarak gormek gibi miyop bir bakis acisina sahipsiniz.”Türkçe bilmeyen insan Türk olamaz” demisAnthro senin bu kadar DAR GORUSLU oldugunu bilmiyordum. Dunyadaki diaspora Turklerine dusmansin anlasilan! Benim akrabalarimda AB dogumlu yari Turk kisiler kendilerini Turk sayiyor Turkce bilmemelerine ragmen. Simdi ben bu insana cikip ” Sen Turk degilsin” mi demeliyim? NE sacma! Sen Almanya’da dogan ucuncu nesil Turkce bilmeyen Turkleri de Turk’ten saymiyorsun o zaman. Dil fasistliginin bir aciklamasi olmali!Anthro, ayrica kusura bakma ama kimse de sana Boris Johnson’a ASIK OL demedi!”Zenci, Türk ve Müslüman düşmanı, ırkçılıkla mimlenmiş tutucu bir ingiliz siyasetçi. Osmanlı torunu vurgun gereksiz.”Londra gibi dunyanin en kozmopolit sehrine mi IRKCI baskan getirilirmis, guldurme beni. sen bu gece ne ictin, lutfen bilelim de uzak duralim! Zira soylediklerin kova dolusu zirvalik !
Ne olursa olsun adam basarmis, Londra gibi Avrupa’nin önemli bir baskentine belediye baskani olmus. Her ne kadar Clicia’ya baska görüslerinde karsi ciksamda, bu haberi verdigi icin kutluyorum kendisini. Clicia’nin verdigi linkleri okudum. Irkci biri oldugunu da düsünmüyorum…Dedsi 1920’de isimini deigstirmis, ve Adamin adi da böyle olmus. Ama hala Türk kani tasiyor. O’nun isminin su bu olmasi, veya Dedesi’nin bir Atatürk düsmani olmasi önemli degildir. Zaten öyle oldugunu da zannetmiyorum. Clicia’nin dedigi gibi Avrupa’da yasayan ücüncü, dördüncü, hatta besinci, altinci nesli biz Türk olarak kabul etmeyecek miyiz?Sadece Türkceleri kit diye, onlara baska gözle mi bakacagiz? Iyi o zaman ben de ikinci nesil Türk olarak geldim. Benim cocuklarim, iki kardesim, iki yegenim burda dogdu. Bunlara biz Alman mi diyelim? Ülkemin tavsiyesi üzerine ben Alman vatandasligina bas vurdugumda; bir hafta boyu aglayan, biz Alman olmak istemiyoruz diye cirpinan benim cocuklarima kimin haddine Türk degil demek? Anthro, senden beklemezdim bunlari kardesim. Bizim Pasaportumuzda ne yazarsa yazsin, bizim canimiz kanimiz Türktür, ve binlerce nesil de gecse böyle kalacaktir. Bir Türk’ün Londra’ya belediye baskani olmasindan ben onur duyarim ancak…
Clicia x DİYOR Kİ, (04 Mayıs 2008 04:42)Yahu, amma onyargilisiniz. Adamin dedesi Ataturk dusmani ise torunu da oyle olmak zorunda mi?NEden insanlari BIREY olarak degerlendiremiyorsunuz?Neden insanlari illa bir kaliba oturtmaya calisiyorsunuz?————————————————–clicia x; bu dediklerini yanıtlamak isterim;1) burada konu ne biliyor musun? akşam prime time’ da izlenen haber bülteninde adamın profilini anlatırlarken; ilk söyledikleri bu dedesinin Atatürk düşmanı olduğu tanımlaması…Bu özellikle mi anlatılıyor, üzerine basılıyor yoksa adamın anlatılacak ilk özelliği bu mu olmalı cidden bilemem ama, ben bu terbiye ile büyümüş bir kimsenin, Atatürk’ e saygılı bir insan olup olmayacağı konusunda tereddüt yaşarım, ben bir vatandaşım bunu düşünmek hakkım, bakalım gelecek bilgiler bunu confirme edecek mi, yoksa red mi edecek, bu konu kendi ağzından bir netliğe kavuştuğunda düşüncem netleşir…2) Birey olarak görmek free bir değerlendirme yapmak en sağlıklısı biliyorum ama, sen ben ve her dünya vatandaşı ne yapıyoruz? bir partiye oy verirken, bir siyasi oluşuma sempati duyarken bu kişilerin söylemlerini, geçmiş profillerini değerlendiriyoruz, bu bakımdan bireysel değerlendirme noktasında biraz daha attention diyorum yani…3) Kalıba oturması, kişilerin…Bak şimdi; ben değil değerlendirme yapılan kişi kendini bir kalıba koyuyorsa ona karşı biraz daha 2 kere düşünür halde olurum ben şahsen…Ama derse ki; Atatürk’ en en azından tarihi bir kişilik olduğu için, bir milletin kuruluşunu gerçekleştirdiği için yani kısacası tarihi bir profil olduğu için saygı duyuyorum, o zaman tekrar düşünürüz,zira clicia x,Atatürk’ e sahip çıkmak konusunda esnek olamıyorum; bu konuda köşelerim var, törpülemiyorum bilerek bunu yapmıyorum, O’ nun adının geçtiği en küçük cümleyi bile dikkatle değerlendirmenin bir vatandaşlık görevi olduğunu düşünüyorum,O’ na saygımıza biraz esneklik katacak olursak, gerisi çorap söküğü gibi gelir, herkes eleştirir…
Korkularini anliyorum makaleci ve cok hakli buluyorum. Aslinda Boris’in bu noktayi anlayip Birlesik Krallik Turklerine hassas bir aciklama yapmasi gerekiyor. Eger bunu yapabilirse eminim hepsinin oylarini garantiler. Ancak ona oy verenlerin icinde Kibrisli Turk de oldugu icin ve cogunluk olduklari icin bu hassasiyeti gostermek zorunda hissetmiyor bence (evet umurunda degil). Kendisinin bir Ataturk dusmani oldugunu sanmiyorum ancak, atasinin linc edilmesinden dolayi bir korku olmailidir mutlaka. Ancak Eaton ve Oxford egitimi insanin kafasindaki cogu kapilari kiran eksentrik bir kisilege izin verir; zannetmeyin ki atasinin intikamini almayi dusunsun. Muhtemelen dedesini” bizim yasli seytan tarihin en buyuk gaflarindan birini islemistir” diye dusunuyordur. Zaten kendisinin lakabi Mr Gaf. Mulakatta yazdiklarina bakilirsa Turkler icin cok pozitif seyler dusunuyor, eger oyleyse, Ataturk’ten nefret etmedigini umuyorum. Ama ben de onun adina konusamam elbette, kendisinin aciklamasi lazim.Turk toplumunun en buyuk ozelligi dedenin yaptiklarini tum aile ve torunlari bir leke gibi tasir. (Orta Asya toplumu kulturu boyle) .Anglo toplumlarinda ise her insan bir bireydir ve ailesinin yaptiklarindan sorumlu tutulamaz. Boris bunun farkinda olmayabilir. Kendini savunmuyorum, sadece, konunun ayrintilarini gostermeye calisiyorum.
Ama bir karar ver Clicia. Bi Orta Asya toplumunu tanrılaşırırsın, sonrasında ise ‘babanın suçunu evladına yüklemek’ gibi adi bir suçla suçlarsın Türkleri. Benim tepkim ise dedesinin torunu olması değildi. Diyorum ki, bu adamı Osmanlı yada Türk olarak niteleyemezsin. Çünkü dil nedeniyle Türklük bağlarını yitirmiş bir kişidir bu. Ben senin gibi soy merkezli bir ulusçuluk anlayışında değilim ki soyu nedeniyle bu adamı aşağılayayım. Benim için aslolan kültürdür. Kültür ise dil sayesinde yaşama imkanı bulur. Dili koruyamazsan kültürün en önemli dinamiklerinden olan dini dahi koruyamazsın, gelenekleri muhafaza edemezsin, aile değerleri muhafaza edilemez, mutfak kültürü dahi yabancılaşır vs. Bu adam bu sebeple isterse Oğuz Han’ın torunlarından olsun, hakkında okuduklarım kadarıyla Türklükle alakalı herhangi bir İngiliz’den fazla olan hiçbir yakınlığı bulunmuyor. Ben ırkçı değilim ki, bulunmak zorunda da değil. Ama benim için Buenos Aires Belediye başkanından farkı yok.Ve de tekrar ediyorum; bir Türk, özellikle yabancı evlilikle yetiştirdiği çocuğuna ve ailesine, eşine Türkçe öğretmediği takdirde hızla Türklük’ten uzaklaşır, birkaç kuşak sonra Türklük özelliği ortadan kalkar. İngiliz yada Aerika’lı olmak suç değil belki ama o artık Türk değildir. Dilini öğretmeyen bir ebeveynin nesli asla ne Türklüğünü koruyabilir, ne de dininin tüm detaylarını öğretse dahi müslümanlığı veya Anadolu geleneklerini.Nico, benim demek istediğimi bu anlamda sen de doğru anlamamışsın. Almanya’daki Türk gençlerin Türkçeleri elbette bozuk olabilir. Türkiyedeki akrabaları gibi akıcı Türkçe konuşmaları elbette mümkün değil. Ama sen, (varsa) kendi çocuklarına öyle yada böyle, kendi ülkesi ile irtibata geçebileceği bir Türkçe öğrettin mi? Bunu yaptıysan -ki Almanya’daki Türkler genelde hep kendi değerlerini korumaya çabalıyorlar- Türklüklerini yitirmeleri gibi bir sorun yoktur. Benim dediğim iyi Türkçesi olması değil, Türkçe’yi artık olabildiğince ebeveynlerin öğretmesi. Şayet yabancı bir eşin varsa, eşine ve çocuklarına Türkçe öğretmemiş olsaydın senin de, ailenin de Türklük değerleri zedelenirdi diyorum. Bu özellikle ABD gibi yerlerde kendi vatanından soyutlanmış ailelerde görülüyor. Bildiğim birkaç yakınımın ailesine binaen diyorum. İşte bu Ali Kemal nesli de bunu ispat ediyor.Üstüste “Türklük” vurgusu yapıp altını çizmem, aşırı milliyetçilik gibi anlaşılacak ama benim için kişinin Türk yada Japon, Alman, Arap İngiliz vs. olması önemli değil. Benim altını çizdiğim, Türklük -yada bir başka milli aidiyet için- dilin çok çok çok önemli olduğudur.
Anthro senin argumanina gore, Turkiye’de yasayan 1864 Cerkes diasporasi birden cerkesligini mi yitirdi sayiliyor. Dillerini kullanacak bir ortam varsa mumkun oldugunca yasatmaya calisiyorlar iste. Elbette herseyden once Turk vatandasi lar ama, soy olarak cerkesler, ister dillerini bilsin ister bilmesinler.Elbette dil aidiyetin onemli unsurudr ancak, sana bir takim ornekler vermek istiyorum. Mesela orta asya’da Turkce konusan Fin toplumulari vardir, Fince konusan da Turk toplumlar. O zaman ne diyecegiz bu toplumlara? Fin mi? Turk mu? O insnalar kendilerini nereye ait hissediyorsa odur elbette. Boris herseyden once bir BK vatandasidir, ayni anda Amerikalidir. Soyundaki Turk unsuruna (hatta bir kismi da Cerkes mis) sahip cikar, Isvicre kismina da. Kendisinin ne kadar zengin bir kulturel karisimdan geldigini bilinmektedir; o yuzden Londra gibi kozmopolit, diverse bir sehre baskan olmustur. Sadece kendi Turk kimligine degil, Ingiltere Turklerine de sahip cikma egilimine sahip bir Osmanli torununa, sen Turk degilsin diyebilir misin? Sirf turkce bilmiyor diye dislayabilir misin? Amerika ve Kanada’daki First Nations (gercek amerikan yerlisi) kabileleri cogu dillerini unuttu, artik onlar First Nations sayilmiyor mu yani? Eger kaninda varsa, sen de hissediyorsan aidiyeti, o milettensindir. Almanyadaki yari Turk yari almanlar hem Turk hem almandir. Isterlerse Hawaii’de dogsunlar, dillerini bilmesinler, yine de Saxon-Turkturler. Dil bilmemekle milli kimligin ilgisi yok, pratik degil, gelisen, surekli karisan bir dunyada bu tur dogmalara yer yok kanimca.’babanın suçunu evladına yüklemek’ne yazik ki bu Orta Asya kulturlerinde var. mesela aile bireyinin isledigi bir suc o aileye mal edilir. Bunun iyi ya da kotu oldugunu soyledemi mi? Kultur boyle, ne yapacaksin?
Anthro yurt disinda yasamanin, dilini kaybetmemenin ne kadar zor oldugunu anlamiyorsun. Uzun sure anadilinin konusulmadigi bir cevrede kalirsan ISTEMEDEN konusman, siven bozuluyor. Bu kesinlikle insan beyninin kullanmadigi dilleri rafa kaldirmasindan kaynaklanan bir durum ve onlenemiyor. Ama sen bu sartlar altinda, bilmemkacinci nesil gurbetcilere cocuklarina Turkce ogretmesini nasil bekleyeblirsin? Sen Turkce bilmeyen birine Turkce ogretmeye kalktin mi hayatinda? Ne kadar zor oldugunu senin gibi zeki bir insanin tahmin edebilecegini zannediyorum.
Anthro simdi anladim ne demek istedigini kardesim. Benim cocuklarimda, kardeslerimde, ve burada tanidigim cümle Türk insani da ne Türkcelerini, ne de dinlerini kaybetmislerdir. Insaallah bu durum nesilden nesile gececek, ve böyle devam edecek, Asim’in nesli hic bir zaman tükenmeyecektir… Sevgiler
Clicia >Evet, verdiğin örnek çok güzel. İşte Çerkeslerin -yada diğer etnik grupların- içinde anadilini öğrenmeyenlerin bir dönem sonra kendilerini Türk kabul ettiklerini de biliyorsundur. Dilini unutan etnik gruplar kendi etnik benliklerini de kaybediyorlar. İşte benim dediğim de bu. Aynı tehlike yurtdışında, özellikle Türklerden uzak kalan insanlar içinde mevcut.Anadolu’nun Türkleşmesi ile alakalı detayları Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği kitabında anlatır Clicia. Detayına burada girmem çok uzatmama neden olur ama dilin etnik aidiyetteki önemini çok güzel açıklıyor bu kitapta.Senin verdiğin Çerkes örneğinde de bunu görüyorum, Lazlar yada Kürtler’de veya diğer Anadolu etnik gruplarında da. Onun için, Türkiye’deki bütün etnik grupların dilleri konusundaki baskılardan da hoşlanmam. Bilakis devletin bu dilleri üniversite kürsüleri kurdurarak koruması gerekir. Böyle yapmadığı zaman, bütün diğer unsurlar Türkçe konuşup kendi kültürel değerlerini yitiriyorlar.Yurtdışında dilini korumanın güçlüğü konusunda hak veriyorum ama sende de görüldüğü gibi etrafında pek Türk bulunmamasına rağmen Türkçe’ni ve kelime dağarcığını gayet geniş tutabiliyorsun. Ne gramer, ne de kelime hazinesi sıkıntısı yaşamıyorsun. Demek ki kendi kültürüne değer veren biri bunu başarabiliyor. Gerçekten değer veriyorsa çocuklarına da aktarabilir bence.
Hayir oyle degil! Cerkesler her zaman tasidiklari kimlikleriyle, dillerini bilmeseler bile son derece gurur duyar ve kulturlerini korumaya calisirlar. Bu konu bir seref meselesidir ve diger milletler onlarin bu bagliliklarini ornek almalidirlar (ozellikle kimlik problemli anti-milliyetci Turkler!) Hic bir Cerkes ” ben klanimin dilini bilmiyorum, oyleyse Cerkes degilim” demez! Cok muthis bir yanilgi icindesin.yazi dili ile konusma dili farkli muhafaza edilir. Yazi dili sembollere ve mantiga tekabul ettigi icin, ve tepki zamani cok daha uzun oldugu icin farkinda olmayabilirsin. bir insan bir dili okuyup yazabilir ama , akici bir sekilde konusamayabilir. Yetiskin bir insanin ulkesine dondugunde ahraz cocuk gibi caresiz hissettigini hic anlayamazsin tabi, cunku basina gelmedi.Senin DIL-KIMLIK teorilerine katilmiyorum, din zayif bir unsurdur, dil cok daha kuvvetli bir unsurdur ama… ailenin ve cevrenin verdigi kanbagi ve duygusal baglar en onemli milli unsurlardir. sen uzayli dili konusuyorsan bile, eger Turk oldugunu hissediyorsan Turksundur.
Bu teoriler benim kendi gözlemim, görüşüm değil, Kültürel Antropolojide genel kabul görmüş teoriler. Bir kaç yüzyıldır dünyanın muhtelif coğrafyalarındaki muhtelif toplumlarda yapılmış alan araştırmaları sonucunda kabul gören görüşler bunlar. Dilin kültür ve kişilik gelişimi açısından önemiyle ilgili uzun bir makale yada kitap referansı vermiyecem, bu konuda pekçok kitap makale bulabilirsin ama örneğin Pirãha’larla alakalı daha önce hafif’de de yayınlanmış bir yazı var. (Sanırım bu arkadaş da şu haber yazısından esinlenerek yazmış bu yazıyı.) Bunu muhakkak okumanı isterim. Özellikle Everett’in şu tesbiti çok ilgimi çekti:
Neredeyse otuz yıldır Piraha insanlarını inceleyen Everett, sonunda Piraha dili için ilginç bir açıklama getirdi: “Dil, kültürle gelişiyor”. Ve Everett’e göre Piraha kültürünün temeli “anlık yaşama” dayanıyor.Burada sadece o anda yaşananlar önemli. Tüm olaylar o anki konuşmalarla ilişkili. Bu yaşam tarzı ise geçmişle ilgili karmaşık bağlantılar kurmayı engellemekte, dolayısıyla da dili kısıtlamakta.
Bu konu daha da uzar ama ben kısa keseyim. Ama kişilik ve kültür gelişimi açısından dil ve din iki temel ögedir. Özellikle dil, din algısını da, bireyin tabiatı algılamasını da etkileyen en önemli şeydir. Dolayısıyla da hangi dille tabiatı ve çevreyi algılıyorsan dünyayı o şekilde ve bağlamda görebilirsin.Ayrıyeten Adige’lere karşı duygusal bir yakınlık hissediyosun ve haliyle asimile olmuş veya kendini Türk hisseden Çerkesleri görmemezlikten geliyorsun. Ankara-Eskişehir bölgesinde de bolca Çerkes bulunur ama benim tanıdığım pekçoğu dediğim şekilde asimile olmuşlardır. Senin söylediğin durum, taşrada yaşayan ve bir arada bulunan Çerkesleri ilgilendiriyor. Taşrada geleneklerine sahip çıkmak zaten daha kolaydır.Ve de:
Benim konustugum Turkceyi duysaydin ne demek istedigimi gayet iyi anlardin. Tamamen bozulmus bir aksan duyunca shock olurdun.
demişsin.. Hiç shock falan olmadım walla. Tam da beni tasdik eden bişey işte bu. Ondan senle irtibatı koparmıyoruz ki hepten kendi kültüründen uzaklaşıp ‘falan’yalılaşma istiyoruz. İstediğini söyle ama yeter ki Türkçe konuşmaya devam et Clicia! (adını da gerçekten Clicia yaptığını tahmin ediyorum)Şaka yapıyorum, şaka, kızma hemen.. Mesela sen burada OğuzKağan’ın bile biricik faşistkudurukarsız möendis’isin 🙂
mersi clicia x, let’ s see!bu arada anthro ile aranızda muhabbete binaen; günümüz ile ilgili beni rahatsız eden bir yorum yapacağım, konunuzla tam ilgili olmayabilir belki ama inanın çok rahatsızım bu konuda, anaokullarında bile ingilizce dersi! bence bir çocuk belli bir yaşa dek sadece anadilini çok iyi öğrenmeli, akabinde gelen seneler içinde dil öğrenmeli hatta şu an ki konjonktüre göre en aşağı 3 lisan bilmeli…Ama bence dil uzmanlarının öngördüğü seneden itibaren…
Anthro; seninle yuz yuze KONUSMADIK ki!dil ve din iki temel öge olamaz. Bu devirde, milletlerin birbirine kaynamaya basladigi bir donem hizla yaklasirken bu arguman sadece gecmiste kalacak Anthro. Buyuk ihtimalle Dunya Cinlilesecek, ister begen, ister begenme. degil 50 yil, 10 yil sonra bile muazzam degisimler gorulecek. O yuzden kisi kendini hangi milletten hissediyorsa odur; dil ve ya din artik bir secim olmaya basladi.Merak etme Anthro, ben seninle haberlestigimden daha cok ailemle haberlesiyor ve koyumle ilgili haberleri cok yakindan takip ediyorum. Burada kultur yok olmasi mumkun degil, ruh olarak memleketimi takip ettigim surece.Makaleci;dil ogrenmenin yasi yoktur. ama cocuklarin dogal dil ogrenme yetenegini 7-10 yas arasinda kaybettigi biliniyor. Eger cocuklar birden fazla ogrenebiliyorsa bu bir kazanctir, kayip degil. Ama bu bir ikinci dil olmamali, yoksa kimlik kaygisi olusabilir ve somurge mentalitesi asilayabilir ; o yuzden cokca dil ogretilebilir ki degisen dunyaya ayak uydursunlar ama, Turkce ana dil olarak daha cok pekistirilsin.
ingiliz arkadaşlarım var, içinden evet haha nefret ediyorlar bu adamdan, tam bir gerizekalı diyorlar. türk olduğunu söylediğimde utanıp, “gerizekalılığın milliyeti olmaz” dediler hehe
neden geri zekali oldugunu anlayamadim, arkadaslarin kesin Eaton-Oxbridge cizgisi elitist dusmanligi tasiyorlardir; Labour’a oy verenler Tory’lere karsi fanatik bir nefret beslerler ayrica.
yoo gayet zengin kesimdeler. gayet de elitler. tam da oxford’da dükkanları var, birisi de surrey de oturuyor. diğeri bristolde. adama gıcıklar aslen hehebu arada “Islam = kadin dusmani pedofiller klubu” gibi bir ibare düşmen, bende hayal kırıklığı yarattı malesef. çok gözü kapalı bir ön yargı olmuş malesef.
Dünyada bir Türk’ün başarılı olabilmesi içinkendi geçmişinden, kendi kimliğinden uzaklaşması gerekir.İstisnalar çok azdır.Orhan Pamuk’tan Ferzan Özpetek’e…Ahmet Ertegün, dünyanın en tanınmışmüzik şirketlerinden Atlantic Plak’ın sahibidir.Efsanevi Rolling Stones’u meşhur etmiştir.Peki neden Türkiye’de tanınmaz, gururkaynağı değildir.Çünkü sadece kanında Türklük vardır.Ruh başka diyarlarda…Rolling Stones üyelerinin cinsel aktivitesibayağı çoktur.Konser sonrası “eğlenceleri” meşhurdur.1998 İstanbul konserinin bir anında dacegır abi bayan vokalistin ayak parmağınıemmişti.Haydi Türk vatandaşlarım, gurur duyun!
İtalya ‘da Ferzan Özpetek’i çok severler.Ama onu “Türk” olarak görmezler.Niye?Genel anlamda Türk kimliği onlara terstir.hamam’ın konusu eşcinsel aşkıdır.Eh, bu bize ters tabii…—————————————-Emre abimiz de sosyetik gavur fıstıklarına köpek çantası yapıyor. Ama kendisini “din” yönetseydiaynı başarıyı kazanır mıydı?
Terörist saldırıların ardından Amerika’da Müslümanlara karşı tepki oluştu. Bu ortamda oraya gitmekten çekinmiyor musunuz?Bence bu Türk kanallarının abartması. Ben ABD’de Türkiye aleyhine bir şeye hiç rastlamadım. Ortamda bir değişme olacağını da zannetmiyorum. Türklere karşı bir tepki olmaz zaten. Onlar bizi Avrupalı görüyor, modern görüyor. Bir de ben kendimi Jöntürk olarak görüyorum. Ben laik, Atatürkçü bir sanatçıyım. İnşallaha, maşallaha dua ederken inanıyoruz ama beni kesinlikle bir din yönetemez.
——————————————-Fransa’da bir vatandaşımız, bir iş dalında oldukçabaşarılı oluyor. İhtiyacı olan bir belge-ünvan(gibi bir şey) içn bavuruyor. Tüm koşulları uygun.Yıllarca bekliyor, sonuç yok.Bir gün çıkıp, ben ermeni kökenliyimdeyince, işi hemen çözülüyor.——————————————Zenci kondeliza rays neden böyle önemli bir görevde?Kendi kimliğini, kendi geçmişini reddedip,sömürü sistemine uyum sağladığı için.—————————————–Anlaşılmayacak bir şey yok,yani…
Verdigin ornekler Italya’dan (gay Turk olamaz), ABD’den (ateist Turk olamaz), Fransa’dan (Ermeni asilli Turk olamaz), ve ABD admin’inden(alakasiz).Parantezlerin icindekiler tamamen senin ONYARGILARIN. once kendine sor bakalim: Neden gayler gemilere Turkiye’ye gelip yagli gures seyrediyorlar; neden Turkiye’de ateizm aslinda sandigindan da yaygin ve bu portalda islamcilar boy gosterdiklerine pisman ediliyorlar, neden Dink cenazesine hem Turkler hem Ermeni ler katiliyor.Problem Turkiye’de degil senin zihninde. Kafan o kadar programlanmis ki, bu farkli kimlikleri tasiyanlarin hetero, islamci ve turkcu olmadikca turk olamayacagina o kadar ikna olmussun ki, farkli kimlikler altindaki Turkleri hazmedemiyorsun.hepsi bu.
Parantezlerin icindekiler tamamen senin ONYARGILARIN.Problem Turkiye’de degil senin zihninde.
Clicia x, benim ne demek istediğimi anlayamadığın gibi, ne söylediğinin farkında da değilsin.Kendi önyargılarına göre sonuca varıphüküm veriyorsun.ABD’de Almanya’da, Fransa’da ,başka yerlerde…Bir zencinin, bir asyalının, bir Türkünbaşarılı olabilmesi için, kendi ülkesine, kendi milletine aykırı- uzak- ihanet içerisinde olması gerekir.Ahmet Ertegün, Aşık Veysel’i de meşhur edebilecek miydi?Tanburi Cemil beyi?—Orhan Pamuk, iyi bir örnek mesela…
Ben dediklerini cok iyi anladim. Ama sen onyargilarini kabul edemiyorsun.Hayalci ben de israrla soracagim sana: Gaylik Turk kimligiyle neden celisiyormus? Sapina kadar gay Rumi tum dunyada sevgi gunesi olarak biliniyor. Ateistlik neden Turk kimligine aykiriymis? Sen hayatinda hic gay veya ateist turk gormedin mi? Sanirim kapali cevrelerden burnunu cikarmamissin. Bizim din, dil, cinsel meyil olarak homojen oldugumuzu nasil iddia edebilirsin? Boyle bir toplum yok ki dunyada! Bir milet 100% hetero, musluman ve aryan olamaz ki! Bizi zencilerle asyalilarla ayni discrimination kategorisine oturtma! Baskalari oyle gorse de oturtma cunku onlarin argumani ile ayni sekilde Yunanlilara da discrimination yapmalari lazim.Orhan Pamuk’u karistirma, o baska kategoride. Dunyada cok iyi organize olmus birkac millet vardir Yahudiler ve Ermeniler gibi. Sen bu milletleri savunacak bir kac sozun varsa, distribution kanallari cok saglam olduklari icin, hemen unlu olursun. Pamuk o tren vagonunu gordu ve atladi. O yuzden unlu oldu. Yoksa durusu ozellikle anti Turkiye degil ama pro-Ermeni. Yani Pamuk sadece kurnazlik yapti ve mukafatlandirildi. Ama prensipsiz ve milli kimliksizmis o baska.Ahmet Ertegun, yakin zaman kadar dunya muziklerine kulagi acik olmayan bir toplumda plak sirketi yonetti. Sen o insnalarin kulagi dunya muziklerine sagirsa nasil Asik Veysel satacagini saniyorsun? Bunun ihanetle, kimlikle degil, pazarlama ile alakasi var!Hayalci savundugun noktayi cok iyi goruyorum ama, olaylarin ic yuzunu degerlendirmeden genelleme yapiyorsun, yillarca “anti-bati” propagandayla (bati medeniyeti savunmuyorum) olay cozulmuyor. ama dedigim gibi hic bir sey gorundugu kadar basit degil.
Gaylık Türk kimliğiyle çelişiyor demedim. Türkiye, gaylerin evliliği ve aşkını tv ekranlarında görmeye pek alışık değil.Gerçi Bülen t Ersoy ve Zeki Müren eşcinsellik nedeniyle pek yadırganmadı.Oradaki mesele gaylık falan değil zaten.Nerede rastladığımı bilmiyorum ama, dediğim gibi…İtalyanlar Ferzan Özpetek’i seviyorlar ve bir Türk olarak görmüyorlar.Sen meseleyi “gaylık Türklüğe yakşmaz iddiası” durumuna döndürdün.
Sapina kadar gay Rumi tum dunyada sevgi gunesi olarak biliniyor.
Bununla ilgilidaha sonra yazacağım, zamanım yok.
Ateistlik neden Turk kimligine aykiriymis?
Türk kimliğnden senin kastın,islam öncesi zamanları olmalı.Ben, İslam devletinin son dönemini kabul ediyorum.Silinmiş, unutturulmuş koskoca bir devlet var.Puterest ve ateist geçmişi kabul eden ona göre belirtip konşur.Bugün toplumda İslam kültürününkatksı ve etkisi daha fazladır.
Asik Veysel satacagini saniyorsun? Bunun ihanetle, kimlikle degil, pazarlama ile alakasi var!
Bunlar dünyadaki “örnek Türkler”diye hatırlatmıştım.Aşık Veysel satmak ayrıdır,”kendi ülkenin” sanatını, sanatçısını tanıtmak ayrıdır.Rolling Stones, popüler kültürübenimseten, kendileri de son derece çağdaş yaşayan(Atatürkçü Pınar Altuğ gibi)insanların oluşturduğu bir grup.Demek istedim ki,Türk derken ki kez düşünelim.Türk’ten Türk’e fark var.O farkları görelim.Sen, meseleyi kandi açından görüp,”gaydan türk olmaz, ateistTürk olmaz”savunması boyutuna taşıdın.Evet, bakış açısında bitiyor herşey.Mesela sen hala”Islam = kadin dusmani pedofiller klubu” imzasını kullnaıyorsun.Benim pedofil ve kadın düşman olduğumu nasıl iddia edebilirsin.Adamlar hala Constantinopledüşleri görüyorlar, haçlı zihniyeti hala yaşıyor.
Yahu amerikali Turkiye gibi bir ulkenin varligindan haberdar mi ki Ertegun onlara Ask Veysel satsin! Senin bu dunyadan haberin yok ya.NE demek put perest ve ateist gecmis, su anki orta asya turklerinin shaman dini ne? nasil gecmiste kalmismis? Anadolunun pagan dinleri selcukludan ve osmanlidan beri var, sadece islamla uyumlu hale getirildi. bana islamin PUTPEREST olmadigina ikna etmen icok zor, Mekke’de neden put tasini tasladiklarini acikla! Islamin unsurlarinda kokune kadar putperestlik vardir. EN basta belli bir yone donup namaz kilmak putperest zamandan kalma bir gelenektir diye defalarca konusuldu. Lutfen Islam oncesi arap dinleri hakkinda bilgi topla, daha iyi anlarsin .Ayrcia biz yuzlerce yil once degil SIMDI yasiyoruz. Atalarimizin pagan gelenekleri hala yasiyor, yasatiliyor. O yuzden ne paganizmle ne ateizmle Turklerin hic bir problemi yok. Sadece senin gibi dogmayla programli onyargili insnalar icin problem. Kusura bakma ama. senin Turk-Islam sentezini benimsemeyen milyonlarca vatandas var ve kimseyi belli kaliplara zorlamak seni ne de dinini bir yere vardirmayacak.
Burda Hayalci’ye katiliyorum. Ayiptir giz Clicia x. Daha hala eski tas eski hamamsin be yavrum. Yahu Hayalci kardesim su yazdigimi hala anlamadin mi?
xNicox DİYOR Kİ, (06 Mayıs 2008 13:06)Ulen bu bizim Clicia cok sacmaliyor ama bazen de iyi laflar ediyor hani. Hayalci, kardesim artik su hayal dünyandan cik gercek olana bak…
Burda mubala ettim. Yani buna takilma bununla tartisma demek istedim. Yoksa sana karsi ya da yazdiklarina katilmama gibi bir düsüncem mümkün degil ki olsun…Bu Clicia zir deli yaw…
Linke tiklama engelli onyargililara :The Black Stone – the Omphalos of the GoddessBob TrubshawLong-suffering readers of Mercian Mysteries will know of my obsession with ‘omphali’ – the sacred centres which each civilisation seems to create or adopt. Many of these involve stones – the Lia F il (Stone of Destiny) at Tara or the various ‘king stones’ (such as Kingston upon Thames) where medieval English kings were crowned. Our monarchs still sit on, or at least above, the Stone of Scone for their coronation. But some of these sacred stones have special interest – they are (or are said to be) black. Such Black Stones also tend to have the legend that they have fallen from the stars. Clearly, meteorites the size of these large boulders would explode into tiny fragments on impact, and also leave a substantial crater. The literal truth is not important; rather the symbolism of such stones being a link between this world and the heavens is an integral aspect of the Cosmic Axis which is invoked by all sacred centres.Perhaps the best-known Black Stone, and now by far the most revered, is the Ka’bah at Mecca. Ka’bah means ‘cube’ and this describes the shape of the black stone structure on a marble base which stands in the centre court of the Great Mosque, Masjidul Haram, at the centre of Mecca. It stands about 50 feet high by about 35 feet wide. Set into the eastern corner is the sacred stone, covered by an elaborately embroidered black drape. As any non-moslem in the temple would be slain on sight, and photography is generally prohibited, this stone is shrouded is mystery. However, Rufus Camphausen has succeeded in tracking down three accounts of the pilgrimage to Mecca, two of which do contain photographs [1-3]. What these reveal is a polished black stone of which less than two feet is visible, set in a large, solid silver mount. The whole resembles – quite deliberately, for reasons which will emerge – the vulva of the goddess. That moslems now refer to it as the Hand of Allah does not diminish the urge for all those who complete the pilgrimage to Mecca to touch or kiss this sacred object.The Black Stone has long since been broken and the silver band holds together the fragments. Tradition holds that it was a meteorite and the stone was white in colour when it first landed and then blackened. The faithful attribute this change in colour to the belief that the stone absorbs the sins of the pilgrims, but it is consistent with known meteorites which are white at first but oxidise over a period of time.’A principal sacred object in Arabian religion was the stone. . . . Such stones were thought to be the residence of a god hence the term applied to them by Byzantine Christian writers of the fifth and sixth centuries: ‘baetyl’, from bet’el, ‘the house of god’.’ [4]’In north Arabian temples the image of the deity sometimes stood in the open air or could be sheltered in a qubbah, a vaulted niche. . . . Not to be confused with the qubbah is the word ka’bah, for a cube-shaped walled structure which . . . served as a shelter for the sacred stones.’ [5]Camphausen, in his article [6], reveals that the misogynic moslem religion has its origins in goddess worship. Allah is a revamped version of the ancient goddess Al’Lat, and it was her shrine which has continued – little changed – as the Ka’bah. The known history of Mohammed reveals that he was born around 570 CE into a tribe of the Quraysh, who not only worshipped the goddess Q’re but were the sworn guardians of her shrine. By 622 Mohammed was preaching the ways of his god, Allah, and was driven out by his own tribe as a result.The triple goddessPre-islamic worship of the goddess seems to be primarily associated with Al’Lat, which simply means ‘goddess’. She is a triple goddess, similar to the Greek lunar deity Kore/Demeter/Hecate. Each aspect of this trinity corresponds to a phase of the moon. In the same way Al’Lat has three names known to the initiate: Q’re, the crescent moon or the maiden; Al’Uzza, literally ‘the strong one’ who is the full moon and the mother aspect; then Al’Menat, the waning but wise goddess of fate, prophecy and divination. Islamic tradition continue to recognise these three but labels them ‘daughters of Allah’.According to Edward Rice [7] Al’Uzza was especially worshipped at the Ka’bah where she was served by seven priestesses. Her worshippers circled the holy stone seven times – once for each of the ancient seven planets – and did so in total nudity. Near the Ka’bah is the ever-flowing well, Zamzam, which cools the throats of the countless millions of pilgrims.In an oasis of always-flowing water, the Black Stone in its mount became an unmatched image of the goddess as giver of life. Only in the Indian continent do such physical symbols for the male and female generative powers – the lingam and yoni – continue to be worshipped with their original fervour.It is easy to imagine that in pre-moslem times the goddess’s temple at Mecca was pre-eminent – whether to celebrate life, ask protection, pray for offspring. Legend tells how Abraham, unable to produce children by his wife Sarah, came here to make love to his slave Hagar. Later, when Hagar came back to give birth, she could find no water and Abraham created the holy well of Zamzam to save the life of his first son.When Mohammed wanted to surplant Al’Lut with Allah, this was the one Temple he must conquer. Although Mohammed did conquer the Ka’bah, little else changed. The faithful still circle the Holy of Holies seven times (although, I hasten to add, now fully clothed). The priests of the sacred shrine are still known as Beni Shaybah or ‘Sons of the Old Woman’ – Shaybah being, of course, the famous Queen Sheeba of Solomon’s times.Sheeba appears under the guise of Lilith in the Near East and as Hagar (‘the Egyptian’) in the Hebrew mythology of the Old Testament. So, rewriting the legend given above, Abraham begot his son, Ishmael – the ancestor of all Arab peoples – by the goddess on the Black Stone of the Ka’bah.While we are tracing names, Q’re (or Qure), the maiden aspect of Al’Lut, seems certain to be the origin of the Greek Kore. Camphausen suggests that the holy Koran (qur’an in Arabic) is the ‘Word of Qure’. Even moslems admit that the work existed before the time of Mohammed. Legend said it was copied form a divine prototype that appeared in heaven at the beginning of time, or the Mother of the Book [8]. Al’Uzza, the mother aspect of Al’Lut, may give us the pre-dynastic Egyptian snake goddess Ua Zit, who develops into Isis.Archaeo-astronomyReturning to the geomantic significance of the Ka’bah, Professor Hawkins has argued that it is exceedingly accurately aligned on two heavenly phenomena. These are the cycles of the moon and the rising of Canopus, the brightest star after Sirius. In a thirteenth-century Arabic manuscript by Mohammed ibn Abi Bakr Al Farisi it is stated that the alignment is set up for the setting crescent moon – an ancient symbol of the virgin-goddess which still appears in the national flags of many islamic nations. In some flags – Algeria, Mauritania, Tunisia and Turkey – the crescent is accompanied by a star, perhaps representing Canopus.The Egyptian city known as Canopus seems also have been a goddess temple, as the Greek historian Strabo (63BCE-21CE) considered the place to be notorious for wild sexual activities. Such references typically refer to temples where sacred ‘prostitution’ or ritual promiscuity were part of the worship; invariably sacred objects depicting the genitals of either god and/or goddess were venerated. Such sacred promiscuity continued to be part of the Pilgrimage to Mecca, at least for some moslems. The Shi’ites from Persia were allowed to form temporary ‘marriages’ for the period of the pilgrimage. Any children born as a result were regarded as divine or as saints – a custom with worldwide parallels (English surnames such as Goodman, Jackson or Robinson perhaps derive from similar sacred unions with god in the form of Green Men characters such as Jack o’the Green or Robin Greenwood; I would also suggest that the original sense of ‘godparent’ and ‘godchild’ has similar origins.)Aniconic black stone once venerated at the Temple of Aphrodite, near Paphos, Cyprus. From photograph by Bob Trubshaw.More Black StonesDeities of other cultures known to have been associated with stones include Aphrodite at Paphos, Cybele at Pessinus and later Rome, Astarte at Byblos and the famous Artemis/Diana of Ephesus. The latter’s most ancient sculpture was, it is said, carved from a black meteorite.The earliest form of Cybele’s name may have been Kubaba or Kumbaba which suggests Humbaba, who was the guardian of the forest in the Epic of Gilgamesh (the world’s oldest recorded myth from Assyria of c.2500BCE and, as scholars reveal more of the text, increasingly the source of most of the major mythological themes of later civilisations [9]) [10]. The origin of Kubaba may have been kube or kuba meaning (guess what) – ‘cube’. The earliest reference we have to a goddess worshipped as a cube-shaped stone is from neolithic Anatolia [11]. Alternatively, ‘Kubaba’ may mean a hollow vessel or cave – which would still be a supreme image of the goddess. The ideograms for Kubaba in the Hittite alphabet are a lozenge or cube, a double-headed axe, a dove, a vase and a door or gate – all images of the goddess in neolithic Europe.The stone associated with Cybele’s worship was, originally, probably at Pessinus but perhaps at Pergamum or on Mount Ida. What is certain is that in 204 BCE it was taken to Rome, where Cybele became ‘Mother’ to the Romans. The ecstatic rites of her worship were alien to the Roman temperament, but nevertheless animated the streets of their city during the annual procession of the goddess’s statue. Alongside Isis, Cybele retained prominence in the heart of the Empire until the fifth century CE; the stone was then lost. Her cult prospered throughout the Empire and it is said that every town or village remained true to the worship of Cybele [12].The home of Aphrodite was at Paphos on Cyprus. Various Classical writers describe the rituals which went on her in her honour – these seem to include the practice which is now known by the disdainful term of ‘sacred prostitution’. In any event, the tapering black stone which was the object of verneration at this Temple still survives, even if it now placed inside the site musuem [13].Also on Cyprus is another highly venerated islamic site – the third most important after Mecca and Medina – the Hala Sultan Tekke. This, too, has a black rock, said to have fallen as a meteorite as part of the tritholon over the shrine. The shrine is to a woman – the aunt and foster mother of Prophet Mohammed [14]. Could this, like Mecca, have been originally a goddess shrine? Unfortunately no other clues are forthcoming.Another site stated to have a Black Stone was at Petra, but I have been unable to discover where this was or who was worshipped there – could any readers who know please write in!To add a little local flavour, numerous standing stones in the British Isles are reputed to have fallen from the stars. The now-lost Star Stone marked the meeting of Leicestershire, Nottinghamshire and Lincolnshire; an also-vanished stone at Grimston, Leicestershire, was also said to have such an origin. However, whether or not such stones were ever associated with goddess worship we will never know.It would take far too long to discuss to what extent the cult of the goddess’s Black Stone may have been perpetrated as Solomon’s bride in the Song of Songs, who is ‘black but beautiful’ or to come to terms with the black images of Demeter, Artemis and Isis who have their direct continuation in the Black Virgins of Europe – patrons of the troubadours, the gnostics and the alchemists, as well as the present Pope. Those who wish to follow such ideas would do well to read The myth of the goddess [15] which, in a sober but inspirational manner, re-evaluates how the feminine deity has remained with us throughout history.Further information on these topics appears in a follow-up article by Alby Stone Goddess of the Black Stone.References[1] Richard Burton, A personal narrative of a pilgrimage to Al-Medinah and Meccah, London 1856.[2] Hussein Yoshio Hirashima, The road to holy Mecca, Kodansha (Japan), 1972.[3] Anon., Pilgrimage to Mecca, Sud-Editions (Tunis) 1978 and East-West Publications (London) 1980.[4] Encyclopedia Brittanica.[5] ibid.[6] Rufus C. Camphausen, ‘The Ka’bah at Mecca’, Bres (Holland) No.139, 1989. My thanks to Rufus for bringing this article to my attention; this article of mine is in large part a synopsis of his longer work. See also ‘From behind a veil’, Flora Green, in The cauldron No.61 (reprinted from The Merrymount messenger Winter 1991).[7] E. Rice, Easter definitions, Doubleday, 1978 (cited in Camphausen).[8] Barbara G. Walker, The crone, Harper & Row, 1985 (cited in Camphausen).[9] See Robert Temple’s recent translation He who saw everything, Rider, 1991.[10] Anne Baring and Jules Cashford, The myth of the goddess, Penguin, 1991.[11] Maarten J. Vermaseren, Cybele and Attis, trans. A.M.H. Lemmers, Thames and Hudson, 1977 (cited in Baring and Cashford, op. cit.).[12] ibid.[13] ‘Aphrodite’s island’, Penny Drayton, Wood & water, Vol.2, No.41, Jan 1993.[14] ibid.[15] Baring and Cashford, op. cit.Originally published in Mercian Mysteries No.14 February 1993.
Fuck yani, konuyu saptirsaniz da geri getirecegim.Boris Londra icin cok iyi bir reisi olacak bundan hic suphem yok. Ayrica BK Turklerinin ve Briturklerin imaji icin cok pozitif, her ne kadar da hem tory hem labour kesimi asagilasa da, 2012’e en iyi hazirlayacak kisi bence Boris!Hail Boris! 🙂
Yarın onun da boku çıkar.Daha doğru dürüst Türkçe yazamayan,argo ve yabancı sözcüklerle cümleleri lağıma çeviren biri, başarılı bir Türkten bahsediyor, yazık.
“…hiç belli olmaz. güçlerini yüz yıllar boyu yitirmemeleri, sırasında sinmeyi bilmelerindendir. baskı çok sert geldi mi, hiç direnmezler. dünya ölümlü, insanoğlu ölecek değil mi er geç? ha biraz önce, ha biraz sonra… elverir ki, locaların gücü silinmesin büsbütün… babasına yapamadıkları yardımı oğluna yaparlar. gerçekten de yaparlar. sözgelimi, ali kemal masond . kurtarmadılar. oğlunu ilerde çok önemli bir makama çıkmış görürsen hiç şaşırma…” kurt kanunu, kemal tahir, 1969
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
Pardon, Ahmet Tevfik Pasa degil ALi Kemal ‘in torunu olacakti, hata icin ozur dileriz.
E, n’olmuş yani? Sheffield’ın belediye başkanı da Arthur Dunworth olmuş. Beni en fazla bu kadar ilgilendirir. Adı Türk adı, daha da önemlisi, dili Türkçe olmayan adam benim için asla Türk değildir. İsterse Sultan Abdulhamit’in torunlarından olsun. Türk dili ile alakası olmayan insanın benimle ne alakası olabilir. Irksal Türklük sahibi olur olsa olsa.. Bu da dedesi gibi kaypak bir insan zaten. Beni önümüzdeki seçimlerde Ankara’nın belediye başkanı kim olacak yada İstanbul belediye başkanı kim olacak o ilgilendirir. Elin Borisi’ini, Londralılar ve İngilizleşmişler düşünsün!
Yosh. Kapali kutu olarak yasayacaksan elbette burnunun dibinden otesini gormek istemezsin.
Boris the Turk’un Daily Telegraph makalesi okuyabilirsiniz:Why are we so afraid of Turkey? In a new extract from his brilliant book on Rome, Boris Johnson argues that our anxieties about Islam must not jeopardise the reconciliation between East and Westeger onyargilarinizi yenecek kadar cesursaniz tabi…
Kapalı kutu olmakla ne alakası var. Ne saçma laf. Sırf soyu bir Türk’den geliyor diye bir belediye başkanını dikkate almamız gerekiyor diyorsun. Ben de diyorum ki, diğer x, y, z ülkelerinin büyük kentlerinin, Türk olmayan belediye başkanlarından benim için bir farkı yok. Ben ırkına mı aşık olucam bu adamın. Türkçe bilmeyen insan nasıl Türk olur? Çocuğuna Türkçe öğretme gereği duymayan babalar nasıl Türk kabul edilir? Hadi, şu “Türkler ateist olur mu?” “hristiyan olur mu”yu geçtim de, Türkçe bilmeyen insan Türk olamaz. Zaten bu adam orta Asya’lılarla genetik olarak ortak özellik taşımıyor. Türkçeyi de öğrenmediyse Padişah torunlarından olsa bi önemi yok benim için. Londra’ya belediye başkanı olan bir insan işte. New York belediye başkanından ne farkı var.Kapalı kutu diyorsun bir de. Sen bütün benliğine egemen olmuş o ortamın kutusu içinden çıkıp algılamaya çalışsan ya Clicia. Oradaki insanlara Ankara, İstanbul, İzmir belediye başkanlarını tanıt, bu adamı biz zaten tanıyoruz. Ali Kemal’in klonu olan, Zenci, Türk ve Müslüman düşmanı olarak mimlenmiş tutucu bir ingiliz siyasetçi. Osmanlı torunu vurgun gereksiz.
haberlerde izledim, dedesi Atatürk karşıtıymış:(((
Atatürk ve Milli Mücadele karşıtı. Osmanlının köhnemiş dönemlerinin fabrika hatalarından birinin kendine benzeyen bir torunu bu da. Daha önce okuduğum bir kaç makalesine binaen diyorum. Türklüğü sadece Türklerden oy almak isterken vurgulayacağı kadar bir insan.Ben pek milliyetçi bir insan değilimdir ama Türk diline titizlik konusunda hassasım. Çocuğuna Türkçe öğretmeyen bir Türk, Türk değildir. Onun çocuğu da Türkçe öğrenmediği sürece Türkleşemez. Bu tavrım ırkçılık felan değil. Dediğimin sonucu işte Boris’in ta kendisi.
Yahu, amma onyargilisiniz. Adamin dedesi Ataturk dusmani ise torunu da oyle olmak zorunda mi?NEden insanlari BIREY olarak degerlendiremiyorsunuz?Neden insanlari illa bir kaliba oturtmaya calisiyorsunuz?Ben Izmir, Ankara ve Istanbul’da yasamiyorum. Neden benim yasadigim yerden, Turkiye veya Turklerle ilgili bir haber verdigimde ustume geliyorsunuz?Bence cok ciddi bir probleminiz var! Turkleri sadce Turkiye’de yasayan bir millet olarak gormek gibi miyop bir bakis acisina sahipsiniz.”Türkçe bilmeyen insan Türk olamaz” demisAnthro senin bu kadar DAR GORUSLU oldugunu bilmiyordum. Dunyadaki diaspora Turklerine dusmansin anlasilan! Benim akrabalarimda AB dogumlu yari Turk kisiler kendilerini Turk sayiyor Turkce bilmemelerine ragmen. Simdi ben bu insana cikip ” Sen Turk degilsin” mi demeliyim? NE sacma! Sen Almanya’da dogan ucuncu nesil Turkce bilmeyen Turkleri de Turk’ten saymiyorsun o zaman. Dil fasistliginin bir aciklamasi olmali!Anthro, ayrica kusura bakma ama kimse de sana Boris Johnson’a ASIK OL demedi!”Zenci, Türk ve Müslüman düşmanı, ırkçılıkla mimlenmiş tutucu bir ingiliz siyasetçi. Osmanlı torunu vurgun gereksiz.”Londra gibi dunyanin en kozmopolit sehrine mi IRKCI baskan getirilirmis, guldurme beni. sen bu gece ne ictin, lutfen bilelim de uzak duralim! Zira soylediklerin kova dolusu zirvalik !
Ne olursa olsun adam basarmis, Londra gibi Avrupa’nin önemli bir baskentine belediye baskani olmus. Her ne kadar Clicia’ya baska görüslerinde karsi ciksamda, bu haberi verdigi icin kutluyorum kendisini. Clicia’nin verdigi linkleri okudum. Irkci biri oldugunu da düsünmüyorum…Dedsi 1920’de isimini deigstirmis, ve Adamin adi da böyle olmus. Ama hala Türk kani tasiyor. O’nun isminin su bu olmasi, veya Dedesi’nin bir Atatürk düsmani olmasi önemli degildir. Zaten öyle oldugunu da zannetmiyorum. Clicia’nin dedigi gibi Avrupa’da yasayan ücüncü, dördüncü, hatta besinci, altinci nesli biz Türk olarak kabul etmeyecek miyiz?Sadece Türkceleri kit diye, onlara baska gözle mi bakacagiz? Iyi o zaman ben de ikinci nesil Türk olarak geldim. Benim cocuklarim, iki kardesim, iki yegenim burda dogdu. Bunlara biz Alman mi diyelim? Ülkemin tavsiyesi üzerine ben Alman vatandasligina bas vurdugumda; bir hafta boyu aglayan, biz Alman olmak istemiyoruz diye cirpinan benim cocuklarima kimin haddine Türk degil demek? Anthro, senden beklemezdim bunlari kardesim. Bizim Pasaportumuzda ne yazarsa yazsin, bizim canimiz kanimiz Türktür, ve binlerce nesil de gecse böyle kalacaktir. Bir Türk’ün Londra’ya belediye baskani olmasindan ben onur duyarim ancak…
.zinisim adnikraf ninekilheT:)
Clicia x DİYOR Kİ, (04 Mayıs 2008 04:42)Yahu, amma onyargilisiniz. Adamin dedesi Ataturk dusmani ise torunu da oyle olmak zorunda mi?NEden insanlari BIREY olarak degerlendiremiyorsunuz?Neden insanlari illa bir kaliba oturtmaya calisiyorsunuz?————————————————–clicia x; bu dediklerini yanıtlamak isterim;1) burada konu ne biliyor musun? akşam prime time’ da izlenen haber bülteninde adamın profilini anlatırlarken; ilk söyledikleri bu dedesinin Atatürk düşmanı olduğu tanımlaması…Bu özellikle mi anlatılıyor, üzerine basılıyor yoksa adamın anlatılacak ilk özelliği bu mu olmalı cidden bilemem ama, ben bu terbiye ile büyümüş bir kimsenin, Atatürk’ e saygılı bir insan olup olmayacağı konusunda tereddüt yaşarım, ben bir vatandaşım bunu düşünmek hakkım, bakalım gelecek bilgiler bunu confirme edecek mi, yoksa red mi edecek, bu konu kendi ağzından bir netliğe kavuştuğunda düşüncem netleşir…2) Birey olarak görmek free bir değerlendirme yapmak en sağlıklısı biliyorum ama, sen ben ve her dünya vatandaşı ne yapıyoruz? bir partiye oy verirken, bir siyasi oluşuma sempati duyarken bu kişilerin söylemlerini, geçmiş profillerini değerlendiriyoruz, bu bakımdan bireysel değerlendirme noktasında biraz daha attention diyorum yani…3) Kalıba oturması, kişilerin…Bak şimdi; ben değil değerlendirme yapılan kişi kendini bir kalıba koyuyorsa ona karşı biraz daha 2 kere düşünür halde olurum ben şahsen…Ama derse ki; Atatürk’ en en azından tarihi bir kişilik olduğu için, bir milletin kuruluşunu gerçekleştirdiği için yani kısacası tarihi bir profil olduğu için saygı duyuyorum, o zaman tekrar düşünürüz,zira clicia x,Atatürk’ e sahip çıkmak konusunda esnek olamıyorum; bu konuda köşelerim var, törpülemiyorum bilerek bunu yapmıyorum, O’ nun adının geçtiği en küçük cümleyi bile dikkatle değerlendirmenin bir vatandaşlık görevi olduğunu düşünüyorum,O’ na saygımıza biraz esneklik katacak olursak, gerisi çorap söküğü gibi gelir, herkes eleştirir…
Korkularini anliyorum makaleci ve cok hakli buluyorum. Aslinda Boris’in bu noktayi anlayip Birlesik Krallik Turklerine hassas bir aciklama yapmasi gerekiyor. Eger bunu yapabilirse eminim hepsinin oylarini garantiler. Ancak ona oy verenlerin icinde Kibrisli Turk de oldugu icin ve cogunluk olduklari icin bu hassasiyeti gostermek zorunda hissetmiyor bence (evet umurunda degil). Kendisinin bir Ataturk dusmani oldugunu sanmiyorum ancak, atasinin linc edilmesinden dolayi bir korku olmailidir mutlaka. Ancak Eaton ve Oxford egitimi insanin kafasindaki cogu kapilari kiran eksentrik bir kisilege izin verir; zannetmeyin ki atasinin intikamini almayi dusunsun. Muhtemelen dedesini” bizim yasli seytan tarihin en buyuk gaflarindan birini islemistir” diye dusunuyordur. Zaten kendisinin lakabi Mr Gaf. Mulakatta yazdiklarina bakilirsa Turkler icin cok pozitif seyler dusunuyor, eger oyleyse, Ataturk’ten nefret etmedigini umuyorum. Ama ben de onun adina konusamam elbette, kendisinin aciklamasi lazim.Turk toplumunun en buyuk ozelligi dedenin yaptiklarini tum aile ve torunlari bir leke gibi tasir. (Orta Asya toplumu kulturu boyle) .Anglo toplumlarinda ise her insan bir bireydir ve ailesinin yaptiklarindan sorumlu tutulamaz. Boris bunun farkinda olmayabilir. Kendini savunmuyorum, sadece, konunun ayrintilarini gostermeye calisiyorum.
Ama bir karar ver Clicia. Bi Orta Asya toplumunu tanrılaşırırsın, sonrasında ise ‘babanın suçunu evladına yüklemek’ gibi adi bir suçla suçlarsın Türkleri. Benim tepkim ise dedesinin torunu olması değildi. Diyorum ki, bu adamı Osmanlı yada Türk olarak niteleyemezsin. Çünkü dil nedeniyle Türklük bağlarını yitirmiş bir kişidir bu. Ben senin gibi soy merkezli bir ulusçuluk anlayışında değilim ki soyu nedeniyle bu adamı aşağılayayım. Benim için aslolan kültürdür. Kültür ise dil sayesinde yaşama imkanı bulur. Dili koruyamazsan kültürün en önemli dinamiklerinden olan dini dahi koruyamazsın, gelenekleri muhafaza edemezsin, aile değerleri muhafaza edilemez, mutfak kültürü dahi yabancılaşır vs. Bu adam bu sebeple isterse Oğuz Han’ın torunlarından olsun, hakkında okuduklarım kadarıyla Türklükle alakalı herhangi bir İngiliz’den fazla olan hiçbir yakınlığı bulunmuyor. Ben ırkçı değilim ki, bulunmak zorunda da değil. Ama benim için Buenos Aires Belediye başkanından farkı yok.Ve de tekrar ediyorum; bir Türk, özellikle yabancı evlilikle yetiştirdiği çocuğuna ve ailesine, eşine Türkçe öğretmediği takdirde hızla Türklük’ten uzaklaşır, birkaç kuşak sonra Türklük özelliği ortadan kalkar. İngiliz yada Aerika’lı olmak suç değil belki ama o artık Türk değildir. Dilini öğretmeyen bir ebeveynin nesli asla ne Türklüğünü koruyabilir, ne de dininin tüm detaylarını öğretse dahi müslümanlığı veya Anadolu geleneklerini.Nico, benim demek istediğimi bu anlamda sen de doğru anlamamışsın. Almanya’daki Türk gençlerin Türkçeleri elbette bozuk olabilir. Türkiyedeki akrabaları gibi akıcı Türkçe konuşmaları elbette mümkün değil. Ama sen, (varsa) kendi çocuklarına öyle yada böyle, kendi ülkesi ile irtibata geçebileceği bir Türkçe öğrettin mi? Bunu yaptıysan -ki Almanya’daki Türkler genelde hep kendi değerlerini korumaya çabalıyorlar- Türklüklerini yitirmeleri gibi bir sorun yoktur. Benim dediğim iyi Türkçesi olması değil, Türkçe’yi artık olabildiğince ebeveynlerin öğretmesi. Şayet yabancı bir eşin varsa, eşine ve çocuklarına Türkçe öğretmemiş olsaydın senin de, ailenin de Türklük değerleri zedelenirdi diyorum. Bu özellikle ABD gibi yerlerde kendi vatanından soyutlanmış ailelerde görülüyor. Bildiğim birkaç yakınımın ailesine binaen diyorum. İşte bu Ali Kemal nesli de bunu ispat ediyor.Üstüste “Türklük” vurgusu yapıp altını çizmem, aşırı milliyetçilik gibi anlaşılacak ama benim için kişinin Türk yada Japon, Alman, Arap İngiliz vs. olması önemli değil. Benim altını çizdiğim, Türklük -yada bir başka milli aidiyet için- dilin çok çok çok önemli olduğudur.
Anthro senin argumanina gore, Turkiye’de yasayan 1864 Cerkes diasporasi birden cerkesligini mi yitirdi sayiliyor. Dillerini kullanacak bir ortam varsa mumkun oldugunca yasatmaya calisiyorlar iste. Elbette herseyden once Turk vatandasi lar ama, soy olarak cerkesler, ister dillerini bilsin ister bilmesinler.Elbette dil aidiyetin onemli unsurudr ancak, sana bir takim ornekler vermek istiyorum. Mesela orta asya’da Turkce konusan Fin toplumulari vardir, Fince konusan da Turk toplumlar. O zaman ne diyecegiz bu toplumlara? Fin mi? Turk mu? O insnalar kendilerini nereye ait hissediyorsa odur elbette. Boris herseyden once bir BK vatandasidir, ayni anda Amerikalidir. Soyundaki Turk unsuruna (hatta bir kismi da Cerkes mis) sahip cikar, Isvicre kismina da. Kendisinin ne kadar zengin bir kulturel karisimdan geldigini bilinmektedir; o yuzden Londra gibi kozmopolit, diverse bir sehre baskan olmustur. Sadece kendi Turk kimligine degil, Ingiltere Turklerine de sahip cikma egilimine sahip bir Osmanli torununa, sen Turk degilsin diyebilir misin? Sirf turkce bilmiyor diye dislayabilir misin? Amerika ve Kanada’daki First Nations (gercek amerikan yerlisi) kabileleri cogu dillerini unuttu, artik onlar First Nations sayilmiyor mu yani? Eger kaninda varsa, sen de hissediyorsan aidiyeti, o milettensindir. Almanyadaki yari Turk yari almanlar hem Turk hem almandir. Isterlerse Hawaii’de dogsunlar, dillerini bilmesinler, yine de Saxon-Turkturler. Dil bilmemekle milli kimligin ilgisi yok, pratik degil, gelisen, surekli karisan bir dunyada bu tur dogmalara yer yok kanimca.’babanın suçunu evladına yüklemek’ne yazik ki bu Orta Asya kulturlerinde var. mesela aile bireyinin isledigi bir suc o aileye mal edilir. Bunun iyi ya da kotu oldugunu soyledemi mi? Kultur boyle, ne yapacaksin?
Anthro yurt disinda yasamanin, dilini kaybetmemenin ne kadar zor oldugunu anlamiyorsun. Uzun sure anadilinin konusulmadigi bir cevrede kalirsan ISTEMEDEN konusman, siven bozuluyor. Bu kesinlikle insan beyninin kullanmadigi dilleri rafa kaldirmasindan kaynaklanan bir durum ve onlenemiyor. Ama sen bu sartlar altinda, bilmemkacinci nesil gurbetcilere cocuklarina Turkce ogretmesini nasil bekleyeblirsin? Sen Turkce bilmeyen birine Turkce ogretmeye kalktin mi hayatinda? Ne kadar zor oldugunu senin gibi zeki bir insanin tahmin edebilecegini zannediyorum.
Anthro simdi anladim ne demek istedigini kardesim. Benim cocuklarimda, kardeslerimde, ve burada tanidigim cümle Türk insani da ne Türkcelerini, ne de dinlerini kaybetmislerdir. Insaallah bu durum nesilden nesile gececek, ve böyle devam edecek, Asim’in nesli hic bir zaman tükenmeyecektir… Sevgiler
Clicia >Evet, verdiğin örnek çok güzel. İşte Çerkeslerin -yada diğer etnik grupların- içinde anadilini öğrenmeyenlerin bir dönem sonra kendilerini Türk kabul ettiklerini de biliyorsundur. Dilini unutan etnik gruplar kendi etnik benliklerini de kaybediyorlar. İşte benim dediğim de bu. Aynı tehlike yurtdışında, özellikle Türklerden uzak kalan insanlar içinde mevcut.Anadolu’nun Türkleşmesi ile alakalı detayları Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği kitabında anlatır Clicia. Detayına burada girmem çok uzatmama neden olur ama dilin etnik aidiyetteki önemini çok güzel açıklıyor bu kitapta.Senin verdiğin Çerkes örneğinde de bunu görüyorum, Lazlar yada Kürtler’de veya diğer Anadolu etnik gruplarında da. Onun için, Türkiye’deki bütün etnik grupların dilleri konusundaki baskılardan da hoşlanmam. Bilakis devletin bu dilleri üniversite kürsüleri kurdurarak koruması gerekir. Böyle yapmadığı zaman, bütün diğer unsurlar Türkçe konuşup kendi kültürel değerlerini yitiriyorlar.Yurtdışında dilini korumanın güçlüğü konusunda hak veriyorum ama sende de görüldüğü gibi etrafında pek Türk bulunmamasına rağmen Türkçe’ni ve kelime dağarcığını gayet geniş tutabiliyorsun. Ne gramer, ne de kelime hazinesi sıkıntısı yaşamıyorsun. Demek ki kendi kültürüne değer veren biri bunu başarabiliyor. Gerçekten değer veriyorsa çocuklarına da aktarabilir bence.
Hayir oyle degil! Cerkesler her zaman tasidiklari kimlikleriyle, dillerini bilmeseler bile son derece gurur duyar ve kulturlerini korumaya calisirlar. Bu konu bir seref meselesidir ve diger milletler onlarin bu bagliliklarini ornek almalidirlar (ozellikle kimlik problemli anti-milliyetci Turkler!) Hic bir Cerkes ” ben klanimin dilini bilmiyorum, oyleyse Cerkes degilim” demez! Cok muthis bir yanilgi icindesin.yazi dili ile konusma dili farkli muhafaza edilir. Yazi dili sembollere ve mantiga tekabul ettigi icin, ve tepki zamani cok daha uzun oldugu icin farkinda olmayabilirsin. bir insan bir dili okuyup yazabilir ama , akici bir sekilde konusamayabilir. Yetiskin bir insanin ulkesine dondugunde ahraz cocuk gibi caresiz hissettigini hic anlayamazsin tabi, cunku basina gelmedi.Senin DIL-KIMLIK teorilerine katilmiyorum, din zayif bir unsurdur, dil cok daha kuvvetli bir unsurdur ama… ailenin ve cevrenin verdigi kanbagi ve duygusal baglar en onemli milli unsurlardir. sen uzayli dili konusuyorsan bile, eger Turk oldugunu hissediyorsan Turksundur.
Bu teoriler benim kendi gözlemim, görüşüm değil, Kültürel Antropolojide genel kabul görmüş teoriler. Bir kaç yüzyıldır dünyanın muhtelif coğrafyalarındaki muhtelif toplumlarda yapılmış alan araştırmaları sonucunda kabul gören görüşler bunlar. Dilin kültür ve kişilik gelişimi açısından önemiyle ilgili uzun bir makale yada kitap referansı vermiyecem, bu konuda pekçok kitap makale bulabilirsin ama örneğin Pirãha’larla alakalı daha önce hafif’de de yayınlanmış bir yazı var. (Sanırım bu arkadaş da şu haber yazısından esinlenerek yazmış bu yazıyı.) Bunu muhakkak okumanı isterim. Özellikle Everett’in şu tesbiti çok ilgimi çekti:
Bu konu daha da uzar ama ben kısa keseyim. Ama kişilik ve kültür gelişimi açısından dil ve din iki temel ögedir. Özellikle dil, din algısını da, bireyin tabiatı algılamasını da etkileyen en önemli şeydir. Dolayısıyla da hangi dille tabiatı ve çevreyi algılıyorsan dünyayı o şekilde ve bağlamda görebilirsin.Ayrıyeten Adige’lere karşı duygusal bir yakınlık hissediyosun ve haliyle asimile olmuş veya kendini Türk hisseden Çerkesleri görmemezlikten geliyorsun. Ankara-Eskişehir bölgesinde de bolca Çerkes bulunur ama benim tanıdığım pekçoğu dediğim şekilde asimile olmuşlardır. Senin söylediğin durum, taşrada yaşayan ve bir arada bulunan Çerkesleri ilgilendiriyor. Taşrada geleneklerine sahip çıkmak zaten daha kolaydır.Ve de:
demişsin.. Hiç shock falan olmadım walla. Tam da beni tasdik eden bişey işte bu. Ondan senle irtibatı koparmıyoruz ki hepten kendi kültüründen uzaklaşıp ‘falan’yalılaşma istiyoruz. İstediğini söyle ama yeter ki Türkçe konuşmaya devam et Clicia! (adını da gerçekten Clicia yaptığını tahmin ediyorum)Şaka yapıyorum, şaka, kızma hemen.. Mesela sen burada OğuzKağan’ın bile biricik faşistkudurukarsız möendis’isin 🙂
mersi clicia x, let’ s see!bu arada anthro ile aranızda muhabbete binaen; günümüz ile ilgili beni rahatsız eden bir yorum yapacağım, konunuzla tam ilgili olmayabilir belki ama inanın çok rahatsızım bu konuda, anaokullarında bile ingilizce dersi! bence bir çocuk belli bir yaşa dek sadece anadilini çok iyi öğrenmeli, akabinde gelen seneler içinde dil öğrenmeli hatta şu an ki konjonktüre göre en aşağı 3 lisan bilmeli…Ama bence dil uzmanlarının öngördüğü seneden itibaren…
Anthro; seninle yuz yuze KONUSMADIK ki!dil ve din iki temel öge olamaz. Bu devirde, milletlerin birbirine kaynamaya basladigi bir donem hizla yaklasirken bu arguman sadece gecmiste kalacak Anthro. Buyuk ihtimalle Dunya Cinlilesecek, ister begen, ister begenme. degil 50 yil, 10 yil sonra bile muazzam degisimler gorulecek. O yuzden kisi kendini hangi milletten hissediyorsa odur; dil ve ya din artik bir secim olmaya basladi.Merak etme Anthro, ben seninle haberlestigimden daha cok ailemle haberlesiyor ve koyumle ilgili haberleri cok yakindan takip ediyorum. Burada kultur yok olmasi mumkun degil, ruh olarak memleketimi takip ettigim surece.Makaleci;dil ogrenmenin yasi yoktur. ama cocuklarin dogal dil ogrenme yetenegini 7-10 yas arasinda kaybettigi biliniyor. Eger cocuklar birden fazla ogrenebiliyorsa bu bir kazanctir, kayip degil. Ama bu bir ikinci dil olmamali, yoksa kimlik kaygisi olusabilir ve somurge mentalitesi asilayabilir ; o yuzden cokca dil ogretilebilir ki degisen dunyaya ayak uydursunlar ama, Turkce ana dil olarak daha cok pekistirilsin.
sayın başkanımın adı neden boris acaba
ingiliz arkadaşlarım var, içinden evet haha nefret ediyorlar bu adamdan, tam bir gerizekalı diyorlar. türk olduğunu söylediğimde utanıp, “gerizekalılığın milliyeti olmaz” dediler hehe
neden geri zekali oldugunu anlayamadim, arkadaslarin kesin Eaton-Oxbridge cizgisi elitist dusmanligi tasiyorlardir; Labour’a oy verenler Tory’lere karsi fanatik bir nefret beslerler ayrica.
yoo gayet zengin kesimdeler. gayet de elitler. tam da oxford’da dükkanları var, birisi de surrey de oturuyor. diğeri bristolde. adama gıcıklar aslen hehebu arada “Islam = kadin dusmani pedofiller klubu” gibi bir ibare düşmen, bende hayal kırıklığı yarattı malesef. çok gözü kapalı bir ön yargı olmuş malesef.
Dünyada bir Türk’ün başarılı olabilmesi içinkendi geçmişinden, kendi kimliğinden uzaklaşması gerekir.İstisnalar çok azdır.Orhan Pamuk’tan Ferzan Özpetek’e…Ahmet Ertegün, dünyanın en tanınmışmüzik şirketlerinden Atlantic Plak’ın sahibidir.Efsanevi Rolling Stones’u meşhur etmiştir.Peki neden Türkiye’de tanınmaz, gururkaynağı değildir.Çünkü sadece kanında Türklük vardır.Ruh başka diyarlarda…Rolling Stones üyelerinin cinsel aktivitesibayağı çoktur.Konser sonrası “eğlenceleri” meşhurdur.1998 İstanbul konserinin bir anında dacegır abi bayan vokalistin ayak parmağınıemmişti.Haydi Türk vatandaşlarım, gurur duyun!
ne demek istiyorsun sen?
İtalya ‘da Ferzan Özpetek’i çok severler.Ama onu “Türk” olarak görmezler.Niye?Genel anlamda Türk kimliği onlara terstir.hamam’ın konusu eşcinsel aşkıdır.Eh, bu bize ters tabii…—————————————-Emre abimiz de sosyetik gavur fıstıklarına köpek çantası yapıyor. Ama kendisini “din” yönetseydiaynı başarıyı kazanır mıydı?
——————————————-Fransa’da bir vatandaşımız, bir iş dalında oldukçabaşarılı oluyor. İhtiyacı olan bir belge-ünvan(gibi bir şey) içn bavuruyor. Tüm koşulları uygun.Yıllarca bekliyor, sonuç yok.Bir gün çıkıp, ben ermeni kökenliyimdeyince, işi hemen çözülüyor.——————————————Zenci kondeliza rays neden böyle önemli bir görevde?Kendi kimliğini, kendi geçmişini reddedip,sömürü sistemine uyum sağladığı için.—————————————–Anlaşılmayacak bir şey yok,yani…
Verdigin ornekler Italya’dan (gay Turk olamaz), ABD’den (ateist Turk olamaz), Fransa’dan (Ermeni asilli Turk olamaz), ve ABD admin’inden(alakasiz).Parantezlerin icindekiler tamamen senin ONYARGILARIN. once kendine sor bakalim: Neden gayler gemilere Turkiye’ye gelip yagli gures seyrediyorlar; neden Turkiye’de ateizm aslinda sandigindan da yaygin ve bu portalda islamcilar boy gosterdiklerine pisman ediliyorlar, neden Dink cenazesine hem Turkler hem Ermeni ler katiliyor.Problem Turkiye’de degil senin zihninde. Kafan o kadar programlanmis ki, bu farkli kimlikleri tasiyanlarin hetero, islamci ve turkcu olmadikca turk olamayacagina o kadar ikna olmussun ki, farkli kimlikler altindaki Turkleri hazmedemiyorsun.hepsi bu.
Yansın ipnelerin alayı su tutan itfaiyenin hortumunu s*keyim 🙂
Clicia x, benim ne demek istediğimi anlayamadığın gibi, ne söylediğinin farkında da değilsin.Kendi önyargılarına göre sonuca varıphüküm veriyorsun.ABD’de Almanya’da, Fransa’da ,başka yerlerde…Bir zencinin, bir asyalının, bir Türkünbaşarılı olabilmesi için, kendi ülkesine, kendi milletine aykırı- uzak- ihanet içerisinde olması gerekir.Ahmet Ertegün, Aşık Veysel’i de meşhur edebilecek miydi?Tanburi Cemil beyi?—Orhan Pamuk, iyi bir örnek mesela…
Ben dediklerini cok iyi anladim. Ama sen onyargilarini kabul edemiyorsun.Hayalci ben de israrla soracagim sana: Gaylik Turk kimligiyle neden celisiyormus? Sapina kadar gay Rumi tum dunyada sevgi gunesi olarak biliniyor. Ateistlik neden Turk kimligine aykiriymis? Sen hayatinda hic gay veya ateist turk gormedin mi? Sanirim kapali cevrelerden burnunu cikarmamissin. Bizim din, dil, cinsel meyil olarak homojen oldugumuzu nasil iddia edebilirsin? Boyle bir toplum yok ki dunyada! Bir milet 100% hetero, musluman ve aryan olamaz ki! Bizi zencilerle asyalilarla ayni discrimination kategorisine oturtma! Baskalari oyle gorse de oturtma cunku onlarin argumani ile ayni sekilde Yunanlilara da discrimination yapmalari lazim.Orhan Pamuk’u karistirma, o baska kategoride. Dunyada cok iyi organize olmus birkac millet vardir Yahudiler ve Ermeniler gibi. Sen bu milletleri savunacak bir kac sozun varsa, distribution kanallari cok saglam olduklari icin, hemen unlu olursun. Pamuk o tren vagonunu gordu ve atladi. O yuzden unlu oldu. Yoksa durusu ozellikle anti Turkiye degil ama pro-Ermeni. Yani Pamuk sadece kurnazlik yapti ve mukafatlandirildi. Ama prensipsiz ve milli kimliksizmis o baska.Ahmet Ertegun, yakin zaman kadar dunya muziklerine kulagi acik olmayan bir toplumda plak sirketi yonetti. Sen o insnalarin kulagi dunya muziklerine sagirsa nasil Asik Veysel satacagini saniyorsun? Bunun ihanetle, kimlikle degil, pazarlama ile alakasi var!Hayalci savundugun noktayi cok iyi goruyorum ama, olaylarin ic yuzunu degerlendirmeden genelleme yapiyorsun, yillarca “anti-bati” propagandayla (bati medeniyeti savunmuyorum) olay cozulmuyor. ama dedigim gibi hic bir sey gorundugu kadar basit degil.
Ulen bu bizim Clicia cok sacmaliyor ama bazen de iyi laflar ediyor hani. Hayalci, kardesim artik su hayal dünyandan cik gercek olana bak…
hakkını vereceksın…
Verdik ya
hikaye geyik…
Gaylık Türk kimliğiyle çelişiyor demedim. Türkiye, gaylerin evliliği ve aşkını tv ekranlarında görmeye pek alışık değil.Gerçi Bülen t Ersoy ve Zeki Müren eşcinsellik nedeniyle pek yadırganmadı.Oradaki mesele gaylık falan değil zaten.Nerede rastladığımı bilmiyorum ama, dediğim gibi…İtalyanlar Ferzan Özpetek’i seviyorlar ve bir Türk olarak görmüyorlar.Sen meseleyi “gaylık Türklüğe yakşmaz iddiası” durumuna döndürdün.
Bununla ilgilidaha sonra yazacağım, zamanım yok.
Türk kimliğnden senin kastın,islam öncesi zamanları olmalı.Ben, İslam devletinin son dönemini kabul ediyorum.Silinmiş, unutturulmuş koskoca bir devlet var.Puterest ve ateist geçmişi kabul eden ona göre belirtip konşur.Bugün toplumda İslam kültürününkatksı ve etkisi daha fazladır.
Bunlar dünyadaki “örnek Türkler”diye hatırlatmıştım.Aşık Veysel satmak ayrıdır,”kendi ülkenin” sanatını, sanatçısını tanıtmak ayrıdır.Rolling Stones, popüler kültürübenimseten, kendileri de son derece çağdaş yaşayan(Atatürkçü Pınar Altuğ gibi)insanların oluşturduğu bir grup.Demek istedim ki,Türk derken ki kez düşünelim.Türk’ten Türk’e fark var.O farkları görelim.Sen, meseleyi kandi açından görüp,”gaydan türk olmaz, ateistTürk olmaz”savunması boyutuna taşıdın.Evet, bakış açısında bitiyor herşey.Mesela sen hala”Islam = kadin dusmani pedofiller klubu” imzasını kullnaıyorsun.Benim pedofil ve kadın düşman olduğumu nasıl iddia edebilirsin.Adamlar hala Constantinopledüşleri görüyorlar, haçlı zihniyeti hala yaşıyor.
Yahu amerikali Turkiye gibi bir ulkenin varligindan haberdar mi ki Ertegun onlara Ask Veysel satsin! Senin bu dunyadan haberin yok ya.NE demek put perest ve ateist gecmis, su anki orta asya turklerinin shaman dini ne? nasil gecmiste kalmismis? Anadolunun pagan dinleri selcukludan ve osmanlidan beri var, sadece islamla uyumlu hale getirildi. bana islamin PUTPEREST olmadigina ikna etmen icok zor, Mekke’de neden put tasini tasladiklarini acikla! Islamin unsurlarinda kokune kadar putperestlik vardir. EN basta belli bir yone donup namaz kilmak putperest zamandan kalma bir gelenektir diye defalarca konusuldu. Lutfen Islam oncesi arap dinleri hakkinda bilgi topla, daha iyi anlarsin .Ayrcia biz yuzlerce yil once degil SIMDI yasiyoruz. Atalarimizin pagan gelenekleri hala yasiyor, yasatiliyor. O yuzden ne paganizmle ne ateizmle Turklerin hic bir problemi yok. Sadece senin gibi dogmayla programli onyargili insnalar icin problem. Kusura bakma ama. senin Turk-Islam sentezini benimsemeyen milyonlarca vatandas var ve kimseyi belli kaliplara zorlamak seni ne de dinini bir yere vardirmayacak.
ac oku, ISlam dini Arap Pagan geleneklerini nasil koruyormus.
Burda Hayalci’ye katiliyorum. Ayiptir giz Clicia x. Daha hala eski tas eski hamamsin be yavrum. Yahu Hayalci kardesim su yazdigimi hala anlamadin mi?
Burda mubala ettim. Yani buna takilma bununla tartisma demek istedim. Yoksa sana karsi ya da yazdiklarina katilmama gibi bir düsüncem mümkün degil ki olsun…Bu Clicia zir deli yaw…
Linke tiklama engelli onyargililara :The Black Stone – the Omphalos of the GoddessBob TrubshawLong-suffering readers of Mercian Mysteries will know of my obsession with ‘omphali’ – the sacred centres which each civilisation seems to create or adopt. Many of these involve stones – the Lia F il (Stone of Destiny) at Tara or the various ‘king stones’ (such as Kingston upon Thames) where medieval English kings were crowned. Our monarchs still sit on, or at least above, the Stone of Scone for their coronation. But some of these sacred stones have special interest – they are (or are said to be) black. Such Black Stones also tend to have the legend that they have fallen from the stars. Clearly, meteorites the size of these large boulders would explode into tiny fragments on impact, and also leave a substantial crater. The literal truth is not important; rather the symbolism of such stones being a link between this world and the heavens is an integral aspect of the Cosmic Axis which is invoked by all sacred centres.Perhaps the best-known Black Stone, and now by far the most revered, is the Ka’bah at Mecca. Ka’bah means ‘cube’ and this describes the shape of the black stone structure on a marble base which stands in the centre court of the Great Mosque, Masjidul Haram, at the centre of Mecca. It stands about 50 feet high by about 35 feet wide. Set into the eastern corner is the sacred stone, covered by an elaborately embroidered black drape. As any non-moslem in the temple would be slain on sight, and photography is generally prohibited, this stone is shrouded is mystery. However, Rufus Camphausen has succeeded in tracking down three accounts of the pilgrimage to Mecca, two of which do contain photographs [1-3]. What these reveal is a polished black stone of which less than two feet is visible, set in a large, solid silver mount. The whole resembles – quite deliberately, for reasons which will emerge – the vulva of the goddess. That moslems now refer to it as the Hand of Allah does not diminish the urge for all those who complete the pilgrimage to Mecca to touch or kiss this sacred object.The Black Stone has long since been broken and the silver band holds together the fragments. Tradition holds that it was a meteorite and the stone was white in colour when it first landed and then blackened. The faithful attribute this change in colour to the belief that the stone absorbs the sins of the pilgrims, but it is consistent with known meteorites which are white at first but oxidise over a period of time.’A principal sacred object in Arabian religion was the stone. . . . Such stones were thought to be the residence of a god hence the term applied to them by Byzantine Christian writers of the fifth and sixth centuries: ‘baetyl’, from bet’el, ‘the house of god’.’ [4]’In north Arabian temples the image of the deity sometimes stood in the open air or could be sheltered in a qubbah, a vaulted niche. . . . Not to be confused with the qubbah is the word ka’bah, for a cube-shaped walled structure which . . . served as a shelter for the sacred stones.’ [5]Camphausen, in his article [6], reveals that the misogynic moslem religion has its origins in goddess worship. Allah is a revamped version of the ancient goddess Al’Lat, and it was her shrine which has continued – little changed – as the Ka’bah. The known history of Mohammed reveals that he was born around 570 CE into a tribe of the Quraysh, who not only worshipped the goddess Q’re but were the sworn guardians of her shrine. By 622 Mohammed was preaching the ways of his god, Allah, and was driven out by his own tribe as a result.The triple goddessPre-islamic worship of the goddess seems to be primarily associated with Al’Lat, which simply means ‘goddess’. She is a triple goddess, similar to the Greek lunar deity Kore/Demeter/Hecate. Each aspect of this trinity corresponds to a phase of the moon. In the same way Al’Lat has three names known to the initiate: Q’re, the crescent moon or the maiden; Al’Uzza, literally ‘the strong one’ who is the full moon and the mother aspect; then Al’Menat, the waning but wise goddess of fate, prophecy and divination. Islamic tradition continue to recognise these three but labels them ‘daughters of Allah’.According to Edward Rice [7] Al’Uzza was especially worshipped at the Ka’bah where she was served by seven priestesses. Her worshippers circled the holy stone seven times – once for each of the ancient seven planets – and did so in total nudity. Near the Ka’bah is the ever-flowing well, Zamzam, which cools the throats of the countless millions of pilgrims.In an oasis of always-flowing water, the Black Stone in its mount became an unmatched image of the goddess as giver of life. Only in the Indian continent do such physical symbols for the male and female generative powers – the lingam and yoni – continue to be worshipped with their original fervour.It is easy to imagine that in pre-moslem times the goddess’s temple at Mecca was pre-eminent – whether to celebrate life, ask protection, pray for offspring. Legend tells how Abraham, unable to produce children by his wife Sarah, came here to make love to his slave Hagar. Later, when Hagar came back to give birth, she could find no water and Abraham created the holy well of Zamzam to save the life of his first son.When Mohammed wanted to surplant Al’Lut with Allah, this was the one Temple he must conquer. Although Mohammed did conquer the Ka’bah, little else changed. The faithful still circle the Holy of Holies seven times (although, I hasten to add, now fully clothed). The priests of the sacred shrine are still known as Beni Shaybah or ‘Sons of the Old Woman’ – Shaybah being, of course, the famous Queen Sheeba of Solomon’s times.Sheeba appears under the guise of Lilith in the Near East and as Hagar (‘the Egyptian’) in the Hebrew mythology of the Old Testament. So, rewriting the legend given above, Abraham begot his son, Ishmael – the ancestor of all Arab peoples – by the goddess on the Black Stone of the Ka’bah.While we are tracing names, Q’re (or Qure), the maiden aspect of Al’Lut, seems certain to be the origin of the Greek Kore. Camphausen suggests that the holy Koran (qur’an in Arabic) is the ‘Word of Qure’. Even moslems admit that the work existed before the time of Mohammed. Legend said it was copied form a divine prototype that appeared in heaven at the beginning of time, or the Mother of the Book [8]. Al’Uzza, the mother aspect of Al’Lut, may give us the pre-dynastic Egyptian snake goddess Ua Zit, who develops into Isis.Archaeo-astronomyReturning to the geomantic significance of the Ka’bah, Professor Hawkins has argued that it is exceedingly accurately aligned on two heavenly phenomena. These are the cycles of the moon and the rising of Canopus, the brightest star after Sirius. In a thirteenth-century Arabic manuscript by Mohammed ibn Abi Bakr Al Farisi it is stated that the alignment is set up for the setting crescent moon – an ancient symbol of the virgin-goddess which still appears in the national flags of many islamic nations. In some flags – Algeria, Mauritania, Tunisia and Turkey – the crescent is accompanied by a star, perhaps representing Canopus.The Egyptian city known as Canopus seems also have been a goddess temple, as the Greek historian Strabo (63BCE-21CE) considered the place to be notorious for wild sexual activities. Such references typically refer to temples where sacred ‘prostitution’ or ritual promiscuity were part of the worship; invariably sacred objects depicting the genitals of either god and/or goddess were venerated. Such sacred promiscuity continued to be part of the Pilgrimage to Mecca, at least for some moslems. The Shi’ites from Persia were allowed to form temporary ‘marriages’ for the period of the pilgrimage. Any children born as a result were regarded as divine or as saints – a custom with worldwide parallels (English surnames such as Goodman, Jackson or Robinson perhaps derive from similar sacred unions with god in the form of Green Men characters such as Jack o’the Green or Robin Greenwood; I would also suggest that the original sense of ‘godparent’ and ‘godchild’ has similar origins.)Aniconic black stone once venerated at the Temple of Aphrodite, near Paphos, Cyprus. From photograph by Bob Trubshaw.More Black StonesDeities of other cultures known to have been associated with stones include Aphrodite at Paphos, Cybele at Pessinus and later Rome, Astarte at Byblos and the famous Artemis/Diana of Ephesus. The latter’s most ancient sculpture was, it is said, carved from a black meteorite.The earliest form of Cybele’s name may have been Kubaba or Kumbaba which suggests Humbaba, who was the guardian of the forest in the Epic of Gilgamesh (the world’s oldest recorded myth from Assyria of c.2500BCE and, as scholars reveal more of the text, increasingly the source of most of the major mythological themes of later civilisations [9]) [10]. The origin of Kubaba may have been kube or kuba meaning (guess what) – ‘cube’. The earliest reference we have to a goddess worshipped as a cube-shaped stone is from neolithic Anatolia [11]. Alternatively, ‘Kubaba’ may mean a hollow vessel or cave – which would still be a supreme image of the goddess. The ideograms for Kubaba in the Hittite alphabet are a lozenge or cube, a double-headed axe, a dove, a vase and a door or gate – all images of the goddess in neolithic Europe.The stone associated with Cybele’s worship was, originally, probably at Pessinus but perhaps at Pergamum or on Mount Ida. What is certain is that in 204 BCE it was taken to Rome, where Cybele became ‘Mother’ to the Romans. The ecstatic rites of her worship were alien to the Roman temperament, but nevertheless animated the streets of their city during the annual procession of the goddess’s statue. Alongside Isis, Cybele retained prominence in the heart of the Empire until the fifth century CE; the stone was then lost. Her cult prospered throughout the Empire and it is said that every town or village remained true to the worship of Cybele [12].The home of Aphrodite was at Paphos on Cyprus. Various Classical writers describe the rituals which went on her in her honour – these seem to include the practice which is now known by the disdainful term of ‘sacred prostitution’. In any event, the tapering black stone which was the object of verneration at this Temple still survives, even if it now placed inside the site musuem [13].Also on Cyprus is another highly venerated islamic site – the third most important after Mecca and Medina – the Hala Sultan Tekke. This, too, has a black rock, said to have fallen as a meteorite as part of the tritholon over the shrine. The shrine is to a woman – the aunt and foster mother of Prophet Mohammed [14]. Could this, like Mecca, have been originally a goddess shrine? Unfortunately no other clues are forthcoming.Another site stated to have a Black Stone was at Petra, but I have been unable to discover where this was or who was worshipped there – could any readers who know please write in!To add a little local flavour, numerous standing stones in the British Isles are reputed to have fallen from the stars. The now-lost Star Stone marked the meeting of Leicestershire, Nottinghamshire and Lincolnshire; an also-vanished stone at Grimston, Leicestershire, was also said to have such an origin. However, whether or not such stones were ever associated with goddess worship we will never know.It would take far too long to discuss to what extent the cult of the goddess’s Black Stone may have been perpetrated as Solomon’s bride in the Song of Songs, who is ‘black but beautiful’ or to come to terms with the black images of Demeter, Artemis and Isis who have their direct continuation in the Black Virgins of Europe – patrons of the troubadours, the gnostics and the alchemists, as well as the present Pope. Those who wish to follow such ideas would do well to read The myth of the goddess [15] which, in a sober but inspirational manner, re-evaluates how the feminine deity has remained with us throughout history.Further information on these topics appears in a follow-up article by Alby Stone Goddess of the Black Stone.References[1] Richard Burton, A personal narrative of a pilgrimage to Al-Medinah and Meccah, London 1856.[2] Hussein Yoshio Hirashima, The road to holy Mecca, Kodansha (Japan), 1972.[3] Anon., Pilgrimage to Mecca, Sud-Editions (Tunis) 1978 and East-West Publications (London) 1980.[4] Encyclopedia Brittanica.[5] ibid.[6] Rufus C. Camphausen, ‘The Ka’bah at Mecca’, Bres (Holland) No.139, 1989. My thanks to Rufus for bringing this article to my attention; this article of mine is in large part a synopsis of his longer work. See also ‘From behind a veil’, Flora Green, in The cauldron No.61 (reprinted from The Merrymount messenger Winter 1991).[7] E. Rice, Easter definitions, Doubleday, 1978 (cited in Camphausen).[8] Barbara G. Walker, The crone, Harper & Row, 1985 (cited in Camphausen).[9] See Robert Temple’s recent translation He who saw everything, Rider, 1991.[10] Anne Baring and Jules Cashford, The myth of the goddess, Penguin, 1991.[11] Maarten J. Vermaseren, Cybele and Attis, trans. A.M.H. Lemmers, Thames and Hudson, 1977 (cited in Baring and Cashford, op. cit.).[12] ibid.[13] ‘Aphrodite’s island’, Penny Drayton, Wood & water, Vol.2, No.41, Jan 1993.[14] ibid.[15] Baring and Cashford, op. cit.Originally published in Mercian Mysteries No.14 February 1993.
al-Hajar-ul-Aswad bu bir kutsal tas, hala Islam’in pagan gelenegi yok diyenlerin utanc duymasi lazim.
Fuck yani, konuyu saptirsaniz da geri getirecegim.Boris Londra icin cok iyi bir reisi olacak bundan hic suphem yok. Ayrica BK Turklerinin ve Briturklerin imaji icin cok pozitif, her ne kadar da hem tory hem labour kesimi asagilasa da, 2012’e en iyi hazirlayacak kisi bence Boris!Hail Boris! 🙂
Yarın onun da boku çıkar.Daha doğru dürüst Türkçe yazamayan,argo ve yabancı sözcüklerle cümleleri lağıma çeviren biri, başarılı bir Türkten bahsediyor, yazık.