Uzun zamandır içimi sıkıyor. İki kelam etsem, gerçi kim dinler, kim anlar diyorum.Ankara’da, İstanbul’da, Manisa’da ve en son İzmir’de büyük ama gerçekten büyük katılımlı mitingler düzenlendi. Ortak haykırış laiklik, Cumhuriyetin kazanımları üzerineydi. Kitleler, AKP’nin iktidardan inmesini, inmesi için büyük bir güç haline geldiklerini ifade ettiler. AKP’yi ve onun temsil ettiği düşüncenin gizli bir İslami ajandasının olduğunu ortaya koyarak, laikliğin tehlikede olduğunu, hatta giderek bir karşı devrim tehdidi olduğunu haykırdılar. Kitleye baktığınızda, kalabalıkları oluşturan insanların toplumun her kesiminden olduğu anlaşılmakta. Bir bakıma şüphe ve endişeler de anlaşılabilir. Erbakan ve kadrosunun geçmişi de ortadayken, hiç tehlike yok denemez. (Buraya kadar birçok yerde yazılan çililen şeylerin özetine değindim)Bir bakıyorum, AKP’yi ve onu destekleyen kitle kimlerden oluşuyor; Afyon’un, Rize’nin, Erzurum’un, Isparta’nın, Samsun’un kırsal kesimleri, kente son 15-20 yılda yerleşmişleri, Ankara’ya gelip kalacak devlet misafirhanesi bulamayanları, çocuklarına kalacak devlet yurdu bulamayanları, iç anadolu’nun orta ölçekli muhafazakar sanayicileri, İstanbul’da serpilmeye başlamış muhafazakar yeni zenginler, İstanbul sermayesinin dışladığı tam holdingleşememiş zenginler, yani toplamda sistemin sosyal-ekonomik pastasından pay alamayanları. Son elli yılda, horlanan, köylü denen, kırsal yaşadıkları için şehirlerde görmeye alışamadığımız baldırıçıplak Anadolu insanı. Tiplerini, giyimlerini, yaşam tarzlarını, kokularını beğenmediğimiz insanlar. Kafelerde, restoranlarda başörtülü görünce bir garip baktığımız, küçümsediğimiz insanlar. Kapıcı olmalarına alıştığımız, sokakta karpuz satmasına alıştığımız insanlar, kapıya yoğurt getirmesine alıştığımız köylü kadınlar, köyden şehre getirilirken yolda öldüğünü haberlerden duyduğumuz hamile kadınlar, şehit cenazelerinin başında ağladığını televizyondan gördüğümüz şişman başörtülü kadınlar.İşte bu insanlar haklarını istiyor. Evet biraz kuheylanca, biraz sürterek, biraz kaba saba istiyor, başörtüsüyle istiyor, kokan ayağıyla istiyor, o lokantada o da yemek yemek istiyor, o semte o da taşınmak istiyor, o denize o da girmek istiyor,bu devletten o da faydalanmak istiyor.Mitinglerdeki kalabalık bir yandan çağdaişlık, modernlik diyor; evet doğrudur. Ama Bir yandan da gizlice o kadınları, o adamları kendi sokağında, lokantasında, kafesinde, apartmanında, sitesinde görmek istemiyor. Tiksiniyor onu, köylü buluyor, kokuyor diyor, çocukları çok diyor, yemek yerken 4 çocuklu başörtülü bir ailenin kendisini rahatsız etmesini istemiyor, gözüm görmesin onlar köyde yaşasın diyor, onlar nişantaşına, kadıköye gelmesin, ışıl ışıl sokağımıza bulaşmasınlar diyor. Onlar kasabalarda, ilçelerde yaşasın, station renaultta Karadeniz kıyılarında elbiseleriyle denize girsinler, ben görmeyeyim diyor. Yoğurt yapsın, tarlada çalışsın, eşleri pavyona gitsin, kadınları çocuk baksın, köyden çıkmasın, kızları görücü usulü evlensin ben görmeyeyim diyor. Ölsünler ben görmeyeyim diyor.Bu bir tür sınıfsal, kültürel savaştır beyler, bayanlar. Ben bu kavgada, onlardan yanayım. Görüntüm, yaşantım, kıyafetim, sesim, müziğim, şiirim mitingteki kalabalıklarla aynı olsa da, ben onlardan yanayım.