bildirgec.org

sınıf hakkında tüm yazılar

Utanmak Neydi, Ne Oldu?

bithikotsis | 07 June 2011 10:55

Eskiden bir otorite vardı çocukların en ufak yaşlarında büyüklerinden görüp benimsediği. Her türlü konuşmada, hitapta ya da yaklaşımda hep büyüklerinin öğretileri akıllarına gelerek hareket etme vardı. Biraz belki mahalle baskısı, biraz da ele güne karşı rezil olma korkusundan olacak ki tembihler havalarda uçardı adap konusunda.

ANT İÇERİM

lavinya76 | 02 April 2010 10:54

bu ben değilim:)
bu ben değilim:)

İlkokul günlerini herkes hatırlar. Beyaz yakalıklar, cebinize üçgen biçimde katlanıp konulmuş mendil, özellikle pazartesi gününe mahsus tırnak kontrolleri, istiklal marşı ve saygı duruşu sonra bahçede sıra olurken kolların tren biçiminde öndeki arkadaşın omzuna değecek biçimde uzatmalar… Her gün yeniden iki belik şeklinde örülen saçlar.

Her sabah neye yemin ettiğinizi bilmeden hep bir ağızdan okunan andımıza eşlik etmeler ve aceleci bir koşuşturmayla hapsolduğunuz sınıflar. Beyaz tebeşirin kara tahtada çıkardığı o acayip ve tüylerimi hala diken diken eden o ses. Tahta silme yarışında tavşan sıçrayışları. Çöp kutusu kenarında kurşun kalem açma sevdalıları…

Bana her şey seni hatırltıyor

admin | 03 February 2010 10:56

seren serengil (sanatçı kere sanatçı)
seren serengil (sanatçı kere sanatçı)

Kendisini büyük AbacI’nın (bkz. diva) daha önce seslendirdiği yazının başlığı ve bir şekilde akp ile özdeşleşen bir sanat musikisi eseriyle tanıdım, ortaokul öğrencisiydim.Emrah dinlemiyordum ama serengil oynuyor diye o diziyi ben de seyrettim.(emrah, serseriler ve seren serengilli dizi) Neden gülben ergen erdoğan ile küstüğünü anlamadım ama bir magazin programında onun için “tüp patlasa da kurtulsak” mealinden bir şeyler söyleyince, işin ciddiyetini kavradım. “En olmayacak şey” adlı şarkısında biraz da kendini anlatan bu kadın; hakikaten “inceldiği yerden kopsun” demeye dünden hazır, özgüveni tam, anneciği ile pek de anlaşamayan, neredeyse hayırsız evlat sıfatına uygun, ünlü bir babanın assolist kızı.. Annesi ah annesi!Benim, sizin anneniz gibi, evladı için en iyisini isteyen fakat pek de benim, sizin anneniz gibi olmayan güzel annesi..Ne hayaller kurdu, neler gördü. Acılar pek de eşit ve adil dağıtılmadığından mıdır nedir ya da “Allah akıl dağıtırken sen nerderydin?” sorusunda bu akılsızların acı çekecekler olduğu da sezdirildiğinden midir nedir , akılsız kızdır seren serengil.. Çete lideriyle evlenir, aklına geleni söyler; sınıfla , statüyle pek de alakadar değildir. Susuz, elektriksiz köyde de yaşar ama köpeğini de götürür.
İnsanlar ona bakınca ne görüyor, taraf olduğum için anlayamıyorum. Gülben Ergen Erdoğan’ın porno kasedinin ortaya çıkışından sonra, beyaz gömleği ve Allah yazılı kolyesiyle katıldığı basın toplantısını izlerken neler hissetmiştir, ben anlayabiliyorum. Türk halkı o engin bağışlayıcılığı ve balık hafızasıyla bu olayı en kısa sürede geçiştirirken (nedense gamze özçelik için bu böyle olmamıştı)ben de bu ülkede yaşıyordum. Mahalle delikanlılarından “evlendi, namusunu temizledi” cümlelerini kulağımla duydum. Daha sonra anne de oldu ve büyük aklanma gerçekleşti. Anne olmak, kadında bir level yukarı çıkmak demekmiş. Ana, devlet ana, toprak ana, tabiat ana ama seren serengil olamadı… Bu acı kanırtılarak, abartılarak, umrunda bile olmayan insanların dilinde dolandırılarak bir süre gündemi meşgul etti. Acı meşguliyeti de başka şeye benzemez..
Gelelim şimdiye… Nerededir, ne yapmaktadır, zayıflamakta mıdır, annesi ile arası nasıldır, sevgilisi var mıdır bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum artık. İkiyüzlülükle gelinebilecek tepe noktalardan birindeyiz. Birinin evi, ikizleri merak konusuyken, diğeri arama motorlarında frikikleri ve doğum yaptı haberleriyle anılıyor. Belki bebek yaşasaydı lohusa şerbeti gönülleri serinletirdi; ama olmadı çok frikik verdi hayatta.. O mutlu olmadan, bize gün yüzü yok memlekette. Bana her şey onu hatırlatıyor….

ZAMANI GÖZÜNLE GÖRMEK İÇİN ONA İSİM KOY!

il mare | 26 August 2009 09:01

“Herşey beyinde biter!”

Zaman da!

Hayret edilmeli ki evrim geçirmemiş olgu kalmamışken dünyada,zaman hala yerinde saymakta.

“Zaman çok değişti evladım”,kabul,genel bir söylem…Ama yerinde sayıyor olarak tabir ettiğim zaman,değişimlerin giydiği bir kılıf değil,sözlük anlamıyla o akıl ermez,miniminnacık zaman parçacıklarının oluşturduğu derin kuyu. Şöyle bir geri çekilip bakılınca gözleri yaşartan bir süreç değil de, üzerinde durup düşünülemeyecek,varlığı bile hissedilemeyip bir hiçlik zırhı ile örtünecek değişik bir şey zamandan kastım.Bir şey işte,henüz adı yok…Koca bir gizem.

mySQL’de Recordcount (Toplam Kayıt) Kullanımı

lazaronnie | 30 March 2009 12:39

Microsoft firmasının access ismini verdiği veritabanı uygulaması ile projeler geliştiren arkadaşların bildiği gibi ado bileşeninin recordset sınıfı bize uygulamalarımızda bir çok kolaylık sağlamaktadır. Bunlardan birisi de bir sql sorgusu çalıştırdığımızda recordset nesnesine ulaşarak etkilenmiş kayıt sayısını alabiliyoruz.

Ancak bahsettiğimiz recordset sınıfı mySQL ile çalışırken bir takım problemler çıkarmaktadır. Mesela recordcount metodu çalışmamaktadır. Hal böyle olunca mySQL ile toplam kayıt sayısına erişemeyeceğimiz kanısına kapılmamız normaldir. Ancak durum öyle değil. Kayıt sayısına erişmek için mySQL’in de 1’den fazla yöntemimiz bulunuyor. Şimdi sırasıyla bu yöntemlere bakalım.

asp’de mySQL İşlemlerini Otomatiğe Bağlayın!..

admin | 20 December 2008 16:37

Özellikle microsoftun asp ile .net çıkalıdan beri ilgilenmemesi bir çok asp kodlayıcısınının kendisini yalnız hissetmesine sebebiyet vermiştir. (kendimden biliyorum daa:) ) Ama herşeye rağmen biz sadık asp coder’lar olarak bu işin peşini bırakmıyoruz ve php’mi döver asp’mi dalaşını bir tarafa bırakıp tam bir beyefendi gibi msSQL, mySQL ve access (hatta oracle) ile güçlendirme şansını bulduğumuz projelerimize kısıtlı da olsa nesne odaklı programlama teknikleriyle daha da kullanışlı bir imaj verebiliyoruz. Bu makalede mySQL veritabanı üzerinde işlerliği olacak bir kod örneği sunarak üzerinde bir iki kelam etmek istiyorum..

Sınıf (Entre Les Murs)

menese | 01 December 2008 10:08

Aralarında kahramanımız François’nın da bulunduğu öğretmenlerin, öğrenmeye pek niyeti olmayan okul dolusu gence bir şeyler belletmenin mücadelesini verdiği, Fransa’nın Paris varoşlarında bulunan bir lisedeyiz..

Öğrenci çoğunluğunu, dünyanın bazı az gelişmiş ülkelerinden göçmüş, farklı kültür ve etnik kokenlere ait göçmen ailelerin çocuklarının oluşturduğu, az miktarda da ‘gerçek Fransız’ barındıran bu okul, günümüz Fransız toplumunun bir modeli gibidir..

Filmin süresi boyunca seyirciyi de içinde konuk eden bu lisenin bir sınıfında, hem Fransızca, hem de sınıf öğretmeni olan François, her yıl olduğu gibi bu yıl da, görevini, ‘idealist’ denebilecek bir hassasiyetle yapmanın kararlılığı içindedir..

Sınıf Ayrımı

Ertugrul1986 | 12 November 2008 16:02

Sınıf Ayrımı derken neyden bahsedeceğimi az çok bir kesim anlamıştır.İnsanları Din,Dil,Irk,Cinsiyet olarak sınıflandırabiliriz.Ama onları sınıflarına göre yargılayamayız.Eğer bu şekilde bir yargılama yaparsak ortaya şu an ki baş belası Terörizmiin ilk spermlerini atmış oluruz.Ülkemiz şu an öyle bir konuma geldi ki her Kürt vatandaşını ”Terörist” olarak yargılacak vatandaşlara sahip oldu.Bir insan bir konuda sizinle hemfikir ama bu düşüncesini belli etmiyorsa bu kimilerine göre tarafsız değil onu karşı taraftan yapar.İşte gerçek sınıf ayrımı burada çıkar.Peki bu,yani aslında sizin hemfikir olan kişi nasıl karşı tarafa geçer hemen bir örnekle açıklayayım.2003 Eylül ayında İstanbul Gültepe’de Stajyer olarak bir iş yerinde başlamıştım.sanırım 2004 Nisan-Mayıs-Haziran aylarından biriydi.Her zamanki gibi öğle yemeğinde diğer arkadaşlarla yemek yiyorduk.İçeri bir adam girdi hali perişan.Dilenci dedik geçtik ilk başta.Adam dilenci evet ama para dilenmiyor.Adam iş dilenmeye geldi.O an söylediği sözler herkesin kanını dondurdu ” Açım.Ama ben dilenci değilim.Ben sadece iş istiyorum.Adamın birine gittim iş istedim.Bana git sana Apo iş versin dedi.Biz hepimiz kardeş değilmiyiz.Bende bu vatanın evladıyım.Kürt’sem n olmuş ki ?Sizden para değil iş istemeye geldim’ Evet belki çoğu kişi ”Dilencinin biri sizi keklemiş ” diyebilir.Saygı duyarım.Ama önemle söylerim ki ben hangi iş yerinde çalıştıysam yolda karşıma 1000 tane dilenci çıkar.Kuruş vermem.Çünkü gözleri belli eder insanın.Bu ise gerçekten bişey istemekten utanan birisiydi.Hayatımda görmediğim bişey.İşte sevgili arkadaşlar bahsettiğim bu.Eğer biz bu insanı sınıfına göre yargılarsak.Bu kişi aç kalacak yarın bir gün bişey çalacak,birini öldürecek ya da dağa çıkacak.Bizim işimiz dağdakileri arttırmak değil azaltmak.Eğer bu şekilde bir sınıf ayrımı yaparsak ne o dağdakilerden ne de o meclisteki terörist partiden bir farkımız kalmaz.İnsanları dinine diline ırkına göre ayırmayalım.Her ne olursa olsun hepimiz insanız…Unutmayalım ki doğuda şehit verdiğimiz vatan evlatlarının çoğu Kürt….