Ölüm düşüncesi gerçekten korkulacak bir düşüncedir. İnsanı bir kere yakalarsa onun dehşetinden kurtulmak kolay olmaz. Ama eğer çalışıyorsanız, birtakım işlere kendinizi kaptırmışsanız,uğraşıp didiniyor,seçtiğiniz bir hedefe doğru yaklaşmak için çırpınıyorsanız ölüm düşüncesi size yaklaşamaz. kafanız birtakım dünya gaileleriyle meşgul olduğu için ölümü düşünmeye vakit bulamazsınız ve bu sayede hatta farkına bile varmadan mesut, endişelerinizden uzak bir insan olursunuz.Düşünecek birşeyi olmayan insan, sürekli ölümü düşünür.
yorumlar
Televizyonlarda, kitaplarda bol bol duyarız ölüp de geri gelen ve inanılmaz hikayeleri olanları. Bir adam ameliyat masasında ölür, uzun bir tünel görür, sonunda parlak bir ışık vardır ve yoğun bir güven ve sevgi duygusu hisseder.Tıp dünyası geliştikçe ve teknoloji her geçen gün kaçınılmaz sondan daha çok insanı kurtardıkça bu tip hikayeleri daha sık duyar olduk. Ölüm noktasından dönen Amerikalı’ların % 18 gibi küçümsenemeyecek kısmı garip hikayeler ile dönüyor dünyaya. Bazısı ışıklar, bazısı alevler görüyor, kimi yukarı çekildiğini kimi ise aşağı doğru itildiğini belirtiyor. Bu deneyim ne şekilde olursa olsun geri gelen kişi için çok şey değişiyor. Ateistler camilere, kiliselere koşuyor, alkolikler iyileşiyor, hatta raporlara göre saldırgan kişilkler yardım derneklerine katılıyorlar.Virginia Tıp Fakültesi’nden psikiyatrist Dr. Bruce Greyson profesyonel hayatının büyük bir kısmını bu araştırmaya harcamış. Dr. Bruce bu araştırmalara dayanarak şaşırtıcı bir şey söylüyor: “ Ölüm ötesi deneyimi yaşayanlar Allah’ın olduğunu düşünmüyorlar, onlar bunu biliyorlar.” Ayrıca Dr. Bruce bir çok insanında deli derler diye yaşadıkları deneyimleri kimseye anlatmadıklarını söylüyor.1975 yılında Raymond Moody adında bir yazar “Yaşam sonrası yaşam” diye bir kitap yayınladı. Bu kitapta 150 kişiyle röportaj vardı. Bu 150 kişinin hepsi de ölüm sonrası deneyimi yaşamıştı. Deneyimler ilginç, ve birbirinden değişik olmasına rağmen Moody kitabında daha da ilginç olan varılan sonuçlardı. Kişilerin hepsinin deneyim sonrasında daha az materyalistik, daha fedakar ve sevgi dolu olduklarını keşfetmiş.Bilimsel olarak da ölüm sonrası deneyimlerinde belirli araştırmalar yapılıyor ve sonuçlara varılıyor. Anoxia (Beyindeki oksijen yetersizliği) oluştuğunda beynin kendisini kapattığı ve ölmüş gibi yaptığı ya da beyinde salgılanan ketamine adlı güçlü bir hormonun bu durumda ortaya çıkmasıyla kişinin bazı görüntüler algıladığını ifade ediyorlar. Hatta bu hormon dışarıdan verildiğinde insanda “vücuttan çıkıp gitmiş gibi” bir etki yaratıyor. Yani tıbbi olarak bu deneyimlerde “ esrarengiz” bir durum yok. Bunlar bir çeşit illüzyon ve gerçek değiller.Tıp her ne kadar böyle açıklamalarda bulunsa da, bu deneyimlerin sadece kimyasal bir durum olduğuna insanı ikna etmeye uğraşsa da işi çok zor. Çünkü hala ölüm sonrasında neler olduğunun cevabını veremiyorlar hatta bu konuda en ufak bir kanıtları bile yok. İnsanlar inançları çerçevesinde ölüm sonrasında bazı senaryolara inanıyor, bu inançlar ile bu derin bilinmezliğe bir anlam katmaya ve ondan korkmamaya çalışıyorlar. Ortada yaşanan bazı deneyimler var ve bu deneyimlerin sonuçları da daha iyi gibi gözüküyor.Ölüm insanoğlunun anlayamayacağı kadar büyük bir olay. Kimbilir belki de sonrasını bilseydik yaşayamazdık. Kaçılamayacak bir durum olduğuna göre yapılacak en doğru davranış, onu en iyi şekilde karşılamak.
ölüm,her canlının yaşaması kaçınılmaz olan,genelde insan oğlunun herşeyin bittiği düşüncesine kapıldığı; aslında herşeyin daha yeni başladığını ortaya koyan soğuk bir yaşam gerçeğidir.. kimbilir belkide insanın yaşayabileceği en güzel şeylerin bir başlangıcı yeniden doğmak gibi bir şey de olabilir 🙂
Ölümü karşılamak diye bir şey bence yok. Ölümden ya korkarsın, ya umursamazsın. Oysa korkmaktan, korkmamak gerekiyor. Ben korkunun da doğal olduğunu kabul ettim, bu yüzden umursamayanlardanım.
ölüm korkusu ölülerde yoktur, canlıylen boşyere korkmayın.
“hayat sorular sormaksa ölüm, cevapları bulmaktır” insan bu düşüncenin doğruluğuna sarılır. ancak etrafına baktığında bu yoldan başka yolu olmadığını da görür. yaşadığı, düşündüğü, var olduğu dünyada, düşünceleri de insan biçimseldir. bunu Camus da aynen böyle söyler: insan-biçimsel.yani bizim ölümü görüşümüz de aslında tanrıdan değil bu dünyadan aldıklarımızla biçimlenir.benim görüşüm tanrının yarattıklarının tanrıyı yadsıması temeline dayanıyor. sanki yaratım dışında bütün bu sistemin tanrıya hiç mi hiç ihtiyacı yok. her şey bir döngü içersinde işliyor. bir küre, bir helezon ve birbirine dönüşen enerji türleri. burada işte bir ‘neden’ yükseliyor:tanrı herşeyi kendi içinde var olacak şekilde yarattıysa, bizim elimizde neden tek gidişlik bir bilet var?insan ruhunun yüceliği dünyada, aslında diğerlerinden farksız bir et parçasıyla, beyin denen organla tezahür ediyorsa, bu kutsal ayrıcalığın asıl sebebi nedir?benim, herkesin tanrıya baktığında gördüğünü düşündüğü parıltıda bulduğum karanlıkla biçimlenen henüz tam olarak temellendiremediğim bir teorim var ve bu düşündüğüm aslında yıllar yıllar önce bilmem kim varoluşçu bir abi tarafından düşünüldüğüne kuşku duymadığım düşüncenin ta kendisidir.son olarak söylenecek şey, insanın ölümü düşünmekten vaz geçememesi oldukça basit olarak cevabı bulamamasındandır. ve ölüm burada yalnız değildir. insan, kendisini, aşkı, mutluluğu ve bunun gibi daha yüzlerce cevapsız soruyu da düşünmeyi bırakmayı aklına getirmeksizin yaşamaya ve ölmeye devam edecek. bu arada insan, ister cevapların dünyadaki yansımasına yani dine inanıp kendini uyuşturacak ya da benim gibi inançsız biri olarak geberip gidecektir.bu arada sizin yazının devamı olan yorumunuzda anlattıklarınız konusunda da; ölüm deneyimi yaşayanların geri döndüklerinde daha dindar olmalarını gene ölüm korkusuna bağlıyorum diyebilirim. “yazılım hatası (açığı) gibi görünen bu olay gerçek olsaydı din buna kesinlikle önceden bir ‘yama’ ayarlardı.”
ölüm huzurdur ya var mı böyle bir şey.nıye korkulduğunu da hiç anlamam
bunlari okumamiz gerekmis oyle diyorlar olmeden once.
Gürültülü patırtılı gelme! Kimseler duymasın geldiğini. Bir sen bil, bir de ben bileyim yeter. Gelişin herkesleri ayağa kaldırmasın. Tam bana göre, bana uyan bir davranışla gel. Sessiz sessiz sürdürdüğüm, bunca yıllık yaşamıma yaraşacağı üzere suskun, susuk gel! Çünkü benim için geleceksin, beni almaya geleceksin, başkalarını tedirgin etmeye değil.
ölümü düşünmek aslında çokta kötü değil. takıntı olarak değil tabii ama unutmamak iyi olabiliyor. ben ne zaman aklıma gelse bir anda “boşuna” hissine kapılıyorum. boşu boşuna debelenip duruyoruz. yetecek kadar yeter aslında o birikimin faydasını göremeden gidebiliriz her an 😉
evet ya @yarabandy katılıyorum sana. onca uğraş, çabala, kazan, biriktir sonra da bırak git herşeyi. gerçekten de boşuna uğraşıyormuşuz gibi.aslında ölüm, yeni bir başlangıç. ahiret hayatı bu dünyadan daha renkliymiş, ancak biz sadece bu dünyanın tadını ve zevklerini bildiğimiz için, ayrılma bırakıp gitmek istemiyoruz.bir de şu var tabi @yarabandy, peygamber efendimiz Hz. Muhammed buyuruyorlar ki: ‘hiç ölmeyecekmiş gibi dünya işiyle, yarın ölecekmiş gibi ahiret işiyle uğraşın’tabi hadis bu daha farklı bir yorumu olabilir. bu demek değildir ki; hiç ölmeyecekmiş gibi düşünürken, bu dünyada saltanat kurmaya çalışmak mantıksızlıktır.
ölüm kurtuluştur bazıları için,bazılarına göre yok olmak,bazılarına için ayrılık,sevgiliye kavuşmak,yeniden diriliş bazılarına göre,tek gerçek ölümden kaçış yok,düşünsek de düşünmesek de,bir gün gelip bulacak bizi,oyun oynaken, yazarken, okurken,belki sevişirken, belki uyurken yatakta,yolda yürürken, çalışırken,işte böyle nerede olursak olalım, ölüm gelip bizi bulur,tadını çıkarın hayatın, bir kere geldiniz dünyaya bir dahası yok.
çok yazık hepimiz bir gün öleceğiz değil mi?peki öyleyse neden bu hırsımız, neden bu gayretimiz, ne oluyor yani, @higherthan’ın dediği gibi bırakıp gidecez herşeyi bu dünyada.biri bana anlatsın ölüm varsa biz bu dünyaya neden bu kadar bağlıyız?neden insanlar hiç ölmeyecek yaşıyorlar?
ölümü düşünmüyorum ben yaşayacak zamanım varsa hala yaşarım nasılsa bir gün elbet ölücez habersizce gelcek olan birşey degilmi bende onu düşünerek kenidimi korkutmam valla.
haklısın arkadaşım