A = {Kendi halinde ki bir küme}, B ise {Yalnız küme}dir. Boş, boş ve loş ortamlarda dolaşırken birbirlerine rastlarlar. Yan yana denk gelen iki çember böylece ve hatta öylece birbirleriyle tanışmış olurlar.
A kesişim B diye adlandırdığımız bu olağan problemde, yani A ∩ B neticesinde A ve B fark ederler ki birbirlerinin içinde ortak bir sürü noktacıklar var. Bazı noktaların her ikisinde de aynı olması, şaşırtan bir mutluluk verir kendilerine… Ve o zaman bir aşk tomurcuklanmaya başlar içlerinde. Yaşadıkları kesişimin o an ki mutluk sarhoşluğuyla, yaşamlarında asla kesişmeyecek noktaların var olduğunu unuturlar, yarattıkları hatalı problemi idrak edemeden mutlu olmaya, mesut olmaya, yaşamaya çalışırlar…
Gel zaman git zaman, bu iki çemberin arasında bir anlaşmazlık doğar. Anlayacağınız problem gün ışığı görmeye, dillenmeye ve akıllara düşmeye başlamıştır artık… Çemberler bilmeden başlarlar kapsar dediğimiz bu probleme. Kapsar A, B yi, yâda tam tersi.
Birbirlerinin yaşamlarını kapsamak zorunda oldukları hissine kapılırlar “ Kim bilir sen daha önce hangi çıtır çemberle beraber olmuşsundur” şeklindeki şakalar bir süre sonra kapsanan gerçekler arasında itinayla yerini alacaktır oysa…
Bir şekilde içlerinden birisi daha büyük çember olacak, öteki daha çok sevecek, ikisi daha çok üzerinde duracaktır bir geçmişin… Yâda anda yaşanan ne varsa “O” her şeyin…
Her ikisi de kendilerini oluşturan noktacıklardan feragat etmeye başlayacak, o noktalarını sevgisi, sevgilisi için unutacaktır. Birbirlerine değdikleri yerde, çemberlerinin içindeki oksijeni azaltacaklar, git gide nefessiz kalacaklar. Görmeyeceklerdir nefessiz kalmalarının sebeplerini de. Göremeyeceklerdir sevgileriyle kapanmış gözleriyle.Büyüyen çemberin içindeki noktalar kendini iyice gösterecektir, küçük çember kendisinden vazgeçerken. A kümesinin mi B yi yoksa B kümesinin mi A yı kapsadığını kimseler de bilmeyecektir…
Bitti mi sizce? Bence bitmedi. Problemimiz bu ise eğer bir çözümü de hak etmeli. En başından başlamalı işe. Birleşim ile. A birleşim B ile (A Ụ B)
Kesişen kısımların haricinde kalan ve çoğu zaman fark edilemeyen noktaların, özelliklerini ortaya açıkça koyan bir anlaşma yolunu denerler. Birbirlerini ölesiye seven çemberler, içlerindeki tüm ortak noktacıklarını bir köşede biriktirir ve farklı noktacıklarını birbirlerinden saklamadan oldukları gibi kabul ederler. Aşkın olduğu kadardır ayrılıkları, Hüznün çokluğunda elde ederler mutlulukları. Hükmetmeye çalışmazlar aşklarına… Hayallerine ve daha ve daha sına…Bazen her birleşim istenildiği gibi olmaz. Matematik işte bu ya muhakkak problemleri de olacak. Mesela olmaz, olmaz ama… Ya olursa? Mesela A birleşim B kesişim C (A Ụ B ∩ C) olursa…
Durağanlaşmıştır A ve B nin aşkları. Alışkanlıklara dönüşmüştür sabah “Günaydın” ları . Bazen A unutur bilerek söylemeyi, Bazen B o kadar yoğundur ki hatırlamaz söyleyip söylemediğini…
A nın eve geç geldiği, B nin buna çok kızdığı anlarda başlar ufak ufak çatlaklardan kanamalar ve kırılmalar. B ceketini koklar A nın. Farklı çember kokusu, birkaç tel farklı renkte saç yâda o benim dediği tenin üzerinde unutulmuş dudak izidir aslında aradığı…
Bir birleşimin içinde, üretecekleri yerde A ve B, o ana kadar var olmuş her şeyi bir anlamda tüketmek, olmayanı var kabul etmek, bitirecektir ilk başta gözü gibi baktıkları, üzerine titredikleri sevdalarını. İster A olsun ister B, bir gün birisi işte, o çok merak ettikleri başka çemberlerin kokusunu duymasa bile duyacak, yaşamlarının bir kıyısından bir C çemberi problemlerine karışacaktır. C ister A ile kesişsin isterse B ile matematik asla bir problemde A Ụ B Ụ C yi (A birleşim B birleşim C yi ) rastlaştırmaz. Çünkü olağan problemin çözümünde, doğru çözümün doğasında bulunamaz…
Gelelim sonuca…A = {Kendi halinde bir küme}idi, öncesinde. B = {Yalnız küme}si ile karşılaşmıştı. Şimdilerde ( A birleşim D ) ve ( B birleşim C ) olarak, ilk önce âşık olan, sonra kesişen, sonra birleşen ve yol ayrımını çoktan geçip birbirlerini kapsayacak sebepleri başka çemberlerde arayarak yeni problemlere karışmaktadırlar. Aynı döngüyü biteviye yaşamak için kesişir aşklar ve en olağan problemlerin sonucudur ayrılıklar.
yorumlar
zamanında hocalar da senin gibi anlatsaydı,mat. ten çakmazdım.
plakton, çok güzel bir yazı bu! incir çekirdeğinin dediği gibi matematiği böylesine bir konu ile (aşk) birleştirmen çok kendine özgü olmuş, şaşırtıcı, keyifli..ama şunu da unutmayalım; matematikte en önemli şey, sonuca varmadan önce işlemin sağlamasını yapmaktır:))
:)Matematiği sevemedim bir türlü işte… İşlemin sağlamasını yapmak her zaman mümkün olmuyor benim denklemlerimde…
Plakton, Matematik öğretmeni olsan, en sevdiğim ders o olurdu..Süper..
anladım:)) o fasıl en zor kısmı zaten! bazen de en kolay:) herşey hesaplamalara uymuyor, ama bu durumu (bana göre) çok yi anlatmışsın!
Anlatmak kolay. Üç beş kelimeyi yan yana getirir anlatırım. Ama işlemin sağlamasını yapmak pek uymuyor bana. Hele hele üç beş hamle ötesini görmebilmek. Görmeyi becerebilseydim eğer her halde satranç oynamayı da becerirdim…
matematik hayatın ta kendisidir!
çok eğlendim okuduğumda. oldukça narin bir zekayla yazılmış plakton. yüreğine sağlık. iyiki yazmışsın. 🙂
plakton sen çok büyük adamsın. umarım boşa gitmezsin.
bu kadar karmaşık bir konunun böylesine güzel ve akılane anlatılmasına bravo !
çok tatlı.
acuistic; Büyük falan olmak istemiyorum ben. Böyle olmak inan ki hoşuma gidiyor. Hem baktığımız yere göre değişmiyor mu boş yada dolu olduğu. İyiyim böyle sağol dostum…pilli pati;matematik hayatın ta kendisidir! önermesine katılmıyorum. :)) Hayatın kendisi MATEMATİK dir bence daha doğru geliyor…proksima; hangi resimden bahsettiğinizi anlamadım. Eğer yazıda ki resmi kastediyorsanız kullanacak resim bulamadım ve onuda Excel’de kendim yaptım. :)Yazımı tutan ve yorumlarıyla renklendiren tüm dostlarım hepinizeTeşekkür ederimGüzel olan, iyi olan, tatlı olan sizlersiniz…Sağolun 🙂
Yine iyi çalışmışsın Plakton, Buna benzer bir yazıyı daha önce çizgiler de yapmıştın. Yine güzel olmuş. Kalemin dert görmesin.