Aşk, hayal kırıklığıdır kimi zaman. Usul bir kırgınlık. Kimselerin bilmediği, içe doğru, içteki derinliklere doğru açılan onmaz bir yaraymış aşk. Hayal kırıklığının başkenti…Nihayet vakti gelmişti konuşmanın. Geceydi. Usul bir yağmur dışarıda. Paramın yettiği en iyi şarabı almıştım. Şamdanlıklarda kokulu mumlar hazırdı. En sevdiğin beyaz peyniri de koydum masaya. Şarapla iyi gider. İlkkarşılaşmamızda şarap sanmıştım içtiğin vişne suyunu. Ama sonra biraz utana sıkıla günah sırrını açmıştın bana. “İçeriz” demiştim ben de.Gündüzden aradın akşam sendeyim diye. Ev arkadaşınla tartışmışsın, öyle söylemiştin. Gün bir türlü akmadı. Ağdalaştı zaman sanki.Nihayet akşam… Nihayet gece…Kapıyı çalıyorsun. Çocuksu bir heyecana kapılıyor uzuvlarım. Ellerim birbirine karışıyor, sonra nedense masadaki yanan mumları söndürüp kaldırıyorum apar topar eski büfeme.Saçların inceden nemli. İçimde sonsuz bir huzur, heyecan. İçeriye girmeden çantana yöneliyorsun hemen. “Bak ne aldım” diyorsun.Masada iki şişe şarap.Şaşırıyorsun. Ben senin şaşkınlığına şaşırıyorum. Böyle kalplerimiz birken, bir olup atıyorken kalplerimiz…Önce senin getirdiğin şarabı içiyoruz. İyisini belki gecenin ortasına, belki bir başka güne bırakıyoruz. Bense zamanı kolluyorum. Cesareti arıyorum kadehlerde. İlk kadehi “sağlığımıza” diyerek tokuşturuyoruz. İkincisini “mutluluğa”.İkinci kadehin sonlarındayız. Gecenin sessizliği çökmüş şehre. Radyoda bir Leman Sam hüznü. Dışarıda yağmur durmuş. Arada bir yoldan geçen arabaların etrafa sıçrattıkları su fışırtıları. Senin ev arkadaşınla olan anlaşmazlıkların…Lavaboya diyerek kalkıyorsun masadan. Hafiften esrimişsin. Sen ayrımsamasan da usuldan yalpalıyorsun yürürken. Üçüncü kadehlerimizi dolduruyorum. Bu kez içimdekileri söylemeye karar veriyorum. Lavabodan dönüşünü bekliyorum. Üçüncü kadehlerimizi tokuştururuken “Aşka, Sadece Aşk’a” demeyi kuruyorum usumda. Tam o sırada senin deyişinle “cebin” in ışıkları yanıp sönüyor. Tuhaf bir merakla elim uzanıyor cep telefonuna. Aslında masumca bir hareket bu yaptığım. Tartıştığın ev arkadaşından mesaj gelmiştir diyerek dokunuyorum tuşlara. Sadece senin canın sıkılmasın, tadını kaçıracak sözler okumayasın diye okuyorum mesajı. Yeşil ışıklı küçük ekranda “Aşkımm” yazısı. Tadını kaçıracak sözler değil bunlar. Tadımı kaçıracak sözler.Banyonun kapısını kapıyorsun.Telaştan siliyorum mesajı. Usulca yerine koyuyorum cebini.“Ne o yüzün kızarmış” diyorsun yüzüme bakıp. “Yoksa sarhoş mu oldun “ diye de takılıyorsun. Dudağımın kenarıyla güler gibi yapıyorum. Susuyorum sonra.“Ee şimdi neye içiyoruz bakalım acemi sarhoş” diyorsun.Gözlerinin içine bakarak “Hayal kırıklığına” diyorum.”Hayattaki tüm kırgınlıklara ve anlamayışlara”.Kadehlerin şıkırtıları çınlıyor kulaklarımda…