Pazartesi tüm yaşam enerjinizle işe başlarsınız. Gün biter, siz kalan enerjinizi salıya saklarsınız. Hele çarşamba, o enerjinin son kırıntılarını harcarsınız. Hahaha… Perşembe sefil haldesinizdir, öğle tatili bile bir türlü gelmek bilmez. Bir şekilde gün biter, siz de öyle. Bitersiniz… Dün gece bitmiştim. Çok yorgun ve huysuzdum. Siz buna isterseniz 30 yaşına gelmiş kentli kadın sendromu deyin. Farketmez. Çok gıcık bir günümde iki sevgiğim arkadaşım bende misafirdi. Ama ben o akşam gıcık olduğum için kimseyi misafir edecek takatim yoktu. Brad Pitt gelse umurumda değildi… Neyse… Sıkılgan bir sohpet ederken, tüm gece boyunca konuşan arkadaşımın (yalnış anlamayın, sohpeti çok keyiflidir. Sadece ben çok gıcıktım) sözünü yarıda kesip, yüksek sesle şöyle dedim: Ben farklı bir iş yapmak istiyorum. Bana bir ofis, bir masa, bir de sandalye yeter. Buldum! Tabelada şöyle yazacak “AHKAM KESME BÜROSU”. Fikir çok hoşuma gitmişti ama ütopikti. Arkadaşım da bunun zaten bir sitesi olduğunu, özgürce ahkam kesebileceğimi söyleyince çok heyecanlandım. Bir de üstüne para veriyorlarmış. İnsan daha ne ister ki… Gördüğünüz gibi ulu-yüce bilge CUMA akşamı burada yazıyorum. İşte öyle hevesliyim. İşte böyle keşfettim. Cuma gününün neden ulu-yüce ve bilge bir nitelik arz ettiğğini bir sonraki yazımda yazacağım. Okudunuz, vaktinizi aldım. Ama benimle paylaştınız. Para kazanmama vesile oldunuz. Okuduklarınız ise umarım başka başka hayırlara vesile olur. Görüşürüz…