bildirgec.org

guldunya

11 yıl önce üye olmuş, 7 yazı yazmış. 0 yorum yazmış.

anne-kız diyalogları 3

guldunya | 08 January 2008 09:05

Yıl 1996, üniversitede öğrenciyim. Final tatilinde memlekete geldim ve yeni çıkacağım öğrenci evi için annemin eşyalarını didikliyorum.
Kız: Annneee, anneeeciiiim!
Anne: Efendim, ne oldu?
K: Birşey olmadı da, birşey sormam lazım. Gelir misin?
A: Hah, onları niye indirdin?
K: Anne bana kilim lazımdı. Dolabı karıştırıken buldum, bu ne?
A: Röpdeşambur (bu böyle mi yazılıyordu? Neyse..)
K: Görüyorum da, babama geçen yıl bir sürü para verip almadık mı? O daha eskimedi ki! Yoksa ülke röpteşambur üretiminde kısıntıya gidecek, sen de önceden depoluyor musun? eki eki eki
A: Ha ha , pek güldüm. O senin çeyizinden.
K: Bak bu komik işte, anne. Bu mavi bornoz da aynı adama -ki o adam her kimse- ait galiba.
A: Aynen öyle. Beni oyalama yemek yapmam lazım.
K: Dur dur. Son bir şey: anne, bunların ikisi de “large” beden.
A: Ne olmuş?
K: Ya anne, evleneceğim adamın geniş omuzlu ve en az 1.80 boyunda olacağına dair mutlak bir inanca sahipsin. Ama türk erkeklerinin ortalama boyunun 1.70-1.75 civarında olduğu gerçekliğine kendini alıştırsan iyi olur. Ayrıca ya ben bir pigmeye aşık olursam ne yapacaksın? Hayata mı küseceksin? Yoksa beni canımdan mı bezdireceksin?
A: Taze fasulyeyi kır, iyice yıka, fazla suda haşlamadan kavurarak pişir.Bana bak, yemeği sakın eritme. Ben melahat’e kadar gidiyorum. Akşama dönerim.

Türk-Yunan…NE?

guldunya | 26 September 2007 13:33

Türklerle Yunanlar arasındaki sorunun kaynağını buldum!
Bu çok önemli. Yıllardır zaten sorun yaşadığımız için ilk sorun nereden çıktığını iki taraf da hatırlamıyor. Amacım bu konuyla ilgili olabilecek bir spekülasyon yapmak. Yani ne olmuş olabilir, sorun nereden çıkmış olabilir.
Bildiğiniz gibi her iki dilde de ortak sözcükler var. Cacık, dolma, vs. Siz bizden çaldınız, biz sizden çaldık geyiği ile ilgilenmiyorum. Neyin kime ait olduğu değil mevzumuz: Ortak sözcükler. Şimdi efendim, bu sözcükler, yani ortak sözcükler ikiye ayrılıyor. İlk gruptaki ortak sözcükler her iki dilde de aynı anlama gelen sözcükler. Bir de diğer gruptakiler var. İkinci gruptakiler ise her iki dilde söylenişi aynı olup farklı anlama gelen sözcükler. Benim en favori örneğim “NE” dir. Bu sözcüğe bayılıyorum ve sorunun kaynağında “ne” nin yanlış anlaşılması yatıyor olabilir. Hemen açıklıyorum:
Yunanlı bir yetkili Türk yetkiliye dış politikayla ilgili hayati birşey söyler ve arkasından bir cevap bekler. Bizim Türk yetkili ise bunu tam olarak duymaz ve
-Ne?
diye sorar. Yunanlı ise “ok” der ve gider.
Çünkü yunanlılarda “Ne” evet demektir. Al sana kriz…

anne-kız diyalogları 2

guldunya | 26 September 2007 12:58

Kız evlenmek üzeredir ve yeni evin düzenlenmesi anne ile kız arasında ciddi bir sorun olur.
K-Anne, bu ne?
A- Ne, ne?
K-Plazma TV’yi koyduğumuz sehpanın çekmecesindekiler?
A-Neye benziyor?
K- Ya anne bunları niye buraya koydun?
A-Her evde çatal bıcak takımı salondaki dolapta olur.
K-Benim evimde olmaz. Bunların yeri mutfak çekmecesidir.
A-Bunlar günlük kullanılmaz.
K-Nasıl kullanılır?
A-Önemli misafir geldikçe, kırk yılda bir.
K-Yani öncelikle evime gelecek olan insanları önem derecesine göre sıralamam lazım, öyle mi?
A-Saçmalama, abartıyorsun.
K-Sen abartıyorsun. TV’nin altında cd’ler falan duracak. Çatal bıçak takımı da mutfakta olacak.
A-Sen ne anlarsın, benim düzenime karışma.
K- Kırk yılda bir kullanacağım bir şeye niye para verdin o zaman?
A-Yeni gelin evinde adettendir.
K-Tamam anne ben yıldım, sen nasıl istiyorsan öyle olsun.

anne-kız diyalogları

guldunya | 23 July 2007 16:09

K- şu dolabın üzerinde neler var?
A- seni ilgilendirmez.
K-yaa, niye gizem yaratıyosun ki, dur bi bakayım.
…..
K- anne bu ne?
A- ne ne?
K- şu elimdeki gecelik ile tül arası tam olarak niteleyemediğim aparat?
A- senin çeyizinden
K- anne buna para mı verdin?
A- ne varmış, herkes kullanıyor.
K- ya anne anlatamadım. Bu gecelik süsü verilmiş kıyafeti elinle şöyle bir tuttuğunda karşı taraf görünüyor?
A- niye beğenmediğini anlamadım. Ne var ki bunda?
K- annecim sorun da bu zaten, bunun bir şeyi yok ki?

Nasıl keşfettim?

guldunya | 06 July 2007 22:34

Pazartesi tüm yaşam enerjinizle işe başlarsınız. Gün biter, siz kalan enerjinizi salıya saklarsınız. Hele çarşamba, o enerjinin son kırıntılarını harcarsınız. Hahaha… Perşembe sefil haldesinizdir, öğle tatili bile bir türlü gelmek bilmez. Bir şekilde gün biter, siz de öyle. Bitersiniz… Dün gece bitmiştim. Çok yorgun ve huysuzdum. Siz buna isterseniz 30 yaşına gelmiş kentli kadın sendromu deyin. Farketmez. Çok gıcık bir günümde iki sevgiğim arkadaşım bende misafirdi. Ama ben o akşam gıcık olduğum için kimseyi misafir edecek takatim yoktu. Brad Pitt gelse umurumda değildi… Neyse… Sıkılgan bir sohpet ederken, tüm gece boyunca konuşan arkadaşımın (yalnış anlamayın, sohpeti çok keyiflidir. Sadece ben çok gıcıktım) sözünü yarıda kesip, yüksek sesle şöyle dedim: Ben farklı bir iş yapmak istiyorum. Bana bir ofis, bir masa, bir de sandalye yeter. Buldum! Tabelada şöyle yazacak “AHKAM KESME BÜROSU”. Fikir çok hoşuma gitmişti ama ütopikti. Arkadaşım da bunun zaten bir sitesi olduğunu, özgürce ahkam kesebileceğimi söyleyince çok heyecanlandım. Bir de üstüne para veriyorlarmış. İnsan daha ne ister ki… Gördüğünüz gibi ulu-yüce bilge CUMA akşamı burada yazıyorum. İşte öyle hevesliyim. İşte böyle keşfettim. Cuma gününün neden ulu-yüce ve bilge bir nitelik arz ettiğğini bir sonraki yazımda yazacağım. Okudunuz, vaktinizi aldım. Ama benimle paylaştınız. Para kazanmama vesile oldunuz. Okuduklarınız ise umarım başka başka hayırlara vesile olur. Görüşürüz…