Dört beş yaşlarında kıvırcık saçlı bir kız çocuğu, önünde bir çaydanlık sıcak çay, saçları bir el tarafından, çekilerek avuç içine alınmış, diğer bir elle de kafası çaydanlığa doğru ittirilmeye çalışılarak iç iç demlik lırk edinceye kadar iç(demlikteki çay bitmeye yakın silkeleyerek doldurursanız lırk diye ses çıkar). İçte beni ele güne karşı bir daha rezil etme.Hayatta vazgeçemediği şeylerin en başında çay gelir, o bir çay müptelası. Ona birkaç saat çay vermeyin Tüm devlet sırlarını bülbül gibi şakır. Çay tiryakiliği çocukluğuna dayanıyor desem, yediği bunca tartaktan sonra değil içme çay görmeye bile tahammül edememesi lazım. Bir gün ocakta yemekte pişerken kocaman bir çeyrek ekmeği tencerenin içine batırırken yakalanmıştı tuzuna bakıyordum bahanesine sığınmıştı da anne öyle bakılmaz böyle bakılır diye iyice bir tartaklamıştı. Ogün’den beri kendi pişirdiği yemeklerin tuzuna bile bakmaz.
Mahalledeki delikanlı bir çocuğa diğer mahalleden kız istenmeye gidilecek. Sevgili anneye sende gel, sen yol yordam bilirsin bize yardımın olur dediler. Annede çocukları da götürmek kaydıyla kabul etti.(geç saatte olduğu için çocukları bırakacak yeri yoktu)Akşam kız evine gidildi kız istendi, verilip, söz kesildi. Sıra ikrama geldi, çay önce büyüklere daha sonra ağabeylere verildi. Küçük kız gözlerini kocaman açmış mutfak kapısına bakıyordu.Anne çay.Dur kızım getirirler.Anne ne zaman getirecekler.Dur azcık kızım bardaklar yetmedi yıkayıp tekrar getireceklerAnne ya çayy.
Aradan biraz daha zaman geçer ama küçük kıza çay getiren yok.Anneee ağabeyime de verdilerAnne söyle bana da getirsinler.Hıh işte sana da geldi iç, aman kızım içmediğin bir şey mi?
Çay küçüğün önüne daha yeni konulmuştu ki aile büyükleri haydi kalkalım dedi. Tüm misafirler kalkmak için doğrulmuştu ki ufaklık çığlığı bastı.Biraz daha oturun, ben daha çayımı içmedim ki der demez anne tarafından elinden bardak alındı. Ekmek yapmak için kullanılan şömine benzeri tandırın üzerine konulurken kollarına ve bacaklarına sıkı birkaç çimdik yedi. Yol boyunca da eve kadar çimdik bombardımanına tutuldu.Sabah kahvaltı için hazırlanan çay önüne konarak, iç aç gözlü olma iççç diye yüzü çaya doğru ittirirken bir taraftan da kıvırcık saçları çekiyordu.Aç susuz durur ama çaysız durmaz çayın kokusunu çok uzaklardan alabilirdi.Yatılı okulda okuduğu dönemlerde elektrik ocaklarında yasak olmasına rağmen çayını yapar sık sık ta ceza alırdı. Çay sevdası yüzünden bozulan ocakları tamir etmekten, elektriği iptal edilen prizleri telleri birleştirerek devreye sokmak yüzünden bir elektrikçi çırağı kadar işi ilerletmişti.Yine çay yapacağı bir gün ortada ocak yok. İdare tüm ocakları toplamış. Kuru çay, şeker, bardak hepsi var ama ocak yok.Bizim kız bir saat sonra cam kenarında altında sandalye elinde koca bir bardak çay dışarıyı seyrediyor.Nasıl?Prizdeki teller birleştiriliyor, ütü son ayara getirilip ters çevriliyor, duvara yaslanıp altına da destek konuluyor, çaydanlık üstüne. Biraz geç oluyor ama olsun diyor.Kıvırcık saçlı küçük kızımız evlendi çocukları oldu, kırk yaşını geçti. Bir gün annesineAnne hala o çay şöminenin üzerinde duruyor gibi geliyor.Ne çayı kızım?Hani ben küçükken Halil ağabeye kız istemeye gitmiştik.Sen çok küçüktün üç dört yaşlarında nasıl hatırlıyorsun?Elimden içemediğim çayı alıp tandırın üzerine koymuştun ya.EeeeO çay hala orada duruyor gibi hissediyorum, diyince anne ah canım kızım yavrum kusura bakma bizde analarımızdan öyle gördük aklımız sıra çocuk terbiye ediyoruz, çimdikle tartakla.
Annede her eline çay bardağını aldığında kızına yaptığı cahilliğe üzülüp kızının gönlünü almak için şaka yollu şöyle söylüyor. Kuzum belki çay hala orada duruyordur.
Bu kız kim mi? Tahminleriniz doğru
yorumlar
hımmm
of varya canevimden vurdun…küçükken bende utangaç kızıl saçlı bir oğlan. misafirlikte çay gelmiyecek endişesiyle hep oturulan yerin kenarında ayakta dururdum. ilginç kendimi kafamın içinde hatırlıyorum, yani kendimi kafamın içinde görüyorum. beynim uyduruyor bu görüntüyü.çaya şeker katılarak verilmesini veya çaya su katılarak verilmesini hiç hazmedememişimdir. ama bazen hiç çay vermiyorlardı. ben anneme veya babama hiç gidip çay istediğimi söyliyemiyordum. annem derdi “benim oğlan seve çayı”kendim çay demlemeyi ilkolkul 1 de öğrendim ama sadece demlikte, başka bir yönteme ihtiyacım olmadı, bu mevzuda hiç zor durumda kalmadım…
Ne meyve sıyu ne gazoz illa da çay
Evet,çay bardağı tam dolmaz yarım kalır demliği silkeleye silkeleye bardağı doldurmaya çalişırsınız o esnada o ses çıkar.
Yazın da çay içilmiyor ki be kardeşim. 50 şınav çekmiş gibi terliyorum. En iyisi ice tea
Kendi adıma bir şey demeyeceğim ve çay konusunda sözü şaire vereceğim:ÇAYNAMEAkar gider Akpınar’ın suları,Yazıcısı daha birçok pınarı,Tabakhane, cennet çeşme suları,İçmezler de ‘İlle olsun taze çay’Dilde destan kışları ve BarlarıYaylasında kısrakları, taylarıSularında nefis olur çaylarıDadaşların tutkusudur burada çayErzurum’un mutfakları düzenli,Biçim biçim semaverle bezeli,Eksik olmaz sofrasında ezeli,Lavaş ekmek, civil peynir, demli çayUfak ufak kırılmakta şekerlerDil üstünde kıtlamasın içerlerLimon, çayın namusunu lekelerBakiresi bir bardakta sade çayBir tarafta tarla çayır biçilirBir tarafta buğday saman seçilirŞeker yoksa zararı yok içilirKişmiş ile, temas ile orda çayMantı ile turşu yedim yanmışamOtuz içtim, şimdi ancak kanmışamSemaverler sıra sıra diziliDemlikler nakış nakış yazılı.(İhsan Coşkun Atılcan)
Tam benlik bir şiir hemen ezberleyeceğim.teşekkürler,kalemine sağlık.Ama erzurumlular çok açık çay içiyorlar.Orada ikamet ettiğm yıllarda bir komşuda çay içmiştim de çok açık koyuyorlar.Bana biraz demli doldururmusunuz dedim.Gel sen bak demine dediler.bende bardak tamamen dolana kadar tamam demedim.Aldım çayımı mis gibi icerken mutfaktan fısıltılar geliyordu.Aaaa tüm dem gitti öbür misafirler ne içecek tekrar çay demleyin.
Üç yıl öce çay diyarına atamam çıktığında ne sevinmiştim,ucuz ve kalteli çay içeçeğim diye.Ama öyle olmadı burada yaşayanlarda bilinen marka çayları marketlerden alıyorlar.
Üf üff kaşar ve simitle ne güzel gider.Yerim seni yerimmmm
ofiste sürekli,buhari üstünde çayim hazir benim yudumlamami bekler,o kadar çok tüketirimki günde 2 lt kesinlikle vardir.bu kadari kesinlikle zararlidir biliyorum ama bir fincan çaya hayir diyemem asla
Fincan soğutuyor,çay bardağı küçük geliyor,en güzeli cam ince su bardağı.Dışarda yemek yediğim zamanlar çayı cam su bardağında istediğim zaman yok dediklerinde masadaki su bardağını uzatıyorum.Önce garip şekilde yüzüme bakıp sonra gülerek çayımı getiriyorlar.
valla çayı ağzımdan aldın almışsınız geri verin, ben de yatılıdan beri küçük bardak ve fincanda içemem çayı, evde çoook kavgasını yapmışımdır, hatta bir keresinde yengem küçük bardakta çay verince gidip 6 tane cam kupa alıp “bana bunlarla çay verin bundan sonra” dedim.iş yerlerimde bile iyi bilirlerdi çay hastalığımı, bir iş teklifini patron adayının çayı küçümsemesi dolyısı ile geri çevirdiğim de aklıma geldi şimdi.çayına sağlık arkadaş iyi yazmışsın, haa çay şiiri de güzel, benim yazılarımda da var bir tane ama şimdi bulamam bulursam eklerim buraya YADA YENİ BİR YAZI İLE BİLDİRİRİM SİZLERE.çayınız demli, gönlünüz şen olsun dostlar
bu yazıyı okuyunca dün gerçekleşen bi hadise geldi aklıma.çay demlenmiş.mis gibi kokuyor.hafif de tomurcuk var içinde.bazıları sevmiyor ama tomurcuk kokusuna bayılıyorum. aldım çayımı geçtim bilgisayar karşısına.msn de çay ohbeti yapıyoruz arkadaşla. muziplik olacak ya onun içinde doldurdum bi çay getirdim koydum masama.kendi çayımı bitirdim, dedim o çay da soğumasın.onu da içeyim.elime almamla bardağı, bardak elimden kayıp da çay klavyenin ustune dokulmasin mi..klavyaye mi acırsın çaya mı? ben çaya acıdım. gitti güzelim çay gittti….bir bardak da olsa gittiii 😀
Ama klavyeye de acıdım.