Soru İşareti
Soru İşareti

Onu tanımlamak için önce ‘fenomen’ kelimesini kullanayım dedim. “O bir fenomen!” diye başlayacaktım. Anlamına baktım. Meğerse, fenomen duyularla algılanabilen şey demekmiş. Popüler kullanımında ise, olağandışı olay anlamına geliyormuş. Yani ben kelimeyi yanlış kullanıyormuşum. Sonra, ‘ikon’ kelimesi aklıma geldi. O da, Hristiyan geleneğinde kutsal kişi ya da olayları konu edinen resimler anlamına geliyormuş. Yani yine yanlış bir kullanımın eşiğindeymişim.

Sarah Jessica Parker
Sarah Jessica Parker

Ancak, biraz daha düşününce onun ne olduğunu buldum. O bir fenomen değildi, o bir ikon değildi ama o bir stil ikonuydu. Stil ikonu, tarzıyla, duruşuyla, saç şekliyle, tavırlarıyla kendine özgü ve kendinden emin olan, en yenilikçi şeyi giyse bile onu bir parçasıymış gibi taşıyan ve bunu yaparken diğer insanları da peşinden sürükleyen kişi demekti. Bakınız mesela, stil ikonu Sarah Jessica Parker ne kadar kendinden emin, tarzıyla ne kadar mutlu! Avuç içlerine bile güveniyor ve onlarla barışık!İşte, sayın okuyucular stil ikonu böyle bir şeydi. Ve enine boyuna incelenmesi, daha sonra uzun uzun yazılacak başka bir yazının konusunu oluşturuyordu. Bu yazıda inceleyeceğimiz stil ikonu ise, benim göre/için tek ve kendine özel. Adını açıklamanın vakti artık geldi. Bahsettiğim kişi: Audrey Hepburn. Şu resmini görmeyen yoktur herhalde:

Tiffany'de Kahvaltı'daki Rolünde
Tiffany’de Kahvaltı’daki Rolünde

Ben de onu ilk kez, hepsinde muazzam göründüğü, siyah-beyaz fotoğraflarıyla tanıdım. Nasıl hem bu kadar sevimli hem de bu kadar çekici göründüğünü anlayamadığım bu kadın, uzun bir süre boyunca en sevdiğim ünlü olmayı sürdürdü. Ve neden sonra filmlerini alıp izleyebileceğim aklıma geldi. Ününü kazandığı film olan Roma Tatili (1953), sonra Sabrina (1954), sinema tarihinin en ünlü filmlerinden biri olan Tiffany’de Kahvaltı (1961), 1963 yapımı Charade, bir sonraki yıl çekilen Ağustos’ta Paris ve küçük, narin Audrey’mizin çingene kılığına girdiği My Fair Lady onlarca filminden sadece izlediğim bazıları.

Roma Tatili'nde
Roma Tatili’nde
Bir Külkedisini Canlandırdığı Sabrina'da
Bir Külkedisini Canlandırdığı Sabrina’da
Kusura Bakmasınlar Ama: Nerede O Zarafet?
Kusura Bakmasınlar Ama: Nerede O Zarafet?

1950’ler ve 1960’larda kalın kaşları, kısa, koyu renk saçları, hayat dolu, uçarı tavırları, zarafeti, zarafeti, zarafeti ve mükemmel giyim tarzıyla bugün ‘stil ikonu’ olarak adlandırılanlardan çok farklı bence O!

1951’den 1989’a kadar 30’a yakın filmde oynamış. Otuz ayrı film! Ama hangi rolü oynarsa oynasın aynı portreyi çizmiş: Kendine hayran bıraktıran, büyüsüne kapıldığınız, şık, sevimli, iyi niyetli biri. Uzun lafın kısası, bazı insanların iç güzelliği gerçekten de dışına yansır. Filmleri kadar yardımseverliği ile de tanınan Audrey’e bir gün güzelliğinin sırrını sormuşlar. Verdiği yanıt şöyle olmuş:* Çekici dudaklar için nazik sözcüklerle konuşun.* Gülen gözler için,insanların içindeki iyiliği arayın.* Zarif bir beden için, yiyeceğinizi açlarla paylaşın.* Güzel saçlar için, günde en az birkez çocuğun parmaklarının şaçlarınızın arasında dolaşmasına izin verin.* İnsanlar diğer varlıklardan daha fazla yenilenmek, canlanmak, iyileşmek ve bağışlamak zorundadır; hiç kimseyi yabana atmayın.* Unutmayın yardım edeceğiniz bir ele ihtiyacınız olduğunda, bunları her bir kolunuzun bittiği yerde bulacaksınız ve büyüdükce iki elimizin olduğunu ve bunlardan birinin kendinize diğerinin ise başkalarına yardım etmek için varolduğunuzu öğreneceksiniz* Bir kadının güzelliği, ne giydiği kıyafetleri, ne sahip olduğu bedeni, ne de şaçını tarama şeklidir. Bir kadının güzelliği gözlerinden okunur, çünkü gözler onun kalbine açılan kapılardır ve sevginin yeridir.

Ne diyim işte, son söz olarak, hepimiz bir şekilde Dünya’ya geliyoruz ve duraksız yolcular gibi buradan gidiyoruz. Bazılarımız iz bırakıyoruz, bazılarımız hiçbir şey bırakmadan gidiyoruz. Güzel izler bırakan bir insan olduğu için ve çekilmesinin üzerinden 50 sene geçmiş filmleriyle beni mutlu ettiği için Audrey Hepburn’e teşekkür ederim…