Tsunami felaketi
Bugün itibariyle Japonya’nın kuzeyinde meydana gelen yaklaşık 9 şiddetindeki deprem ve ardından gelen tsunami neticesinde 400’den fazla kişinin öldüğü belirtildi. Birçok yerleşim yeri sular altında kalırken, bunun yanında sanayi bölgeleri, ekili tarlalar, limanlar, havaalanları vs. felaketin boyutunu gözler önüne seriyordu. Sular içinde yüzen arabalar, evler, devrilmiş gemiler tam bir küçük kıyameti andırıyordu.Aynı felaket acaba Türkiye’de olsaydı, deprem bölgemiz Marmara bölgesinde meydana gelseydi acaba durum ne olurdu? Ölü sayısı 3 haneli değil belki 5 belki 6’lı hanelerle ifade edilecekti. O Japonlar tarihlerinin en büyük felaketlerinden birini yaşadılar. Bu kadar büyüğünü beklemiyorlardı doğrusu, onların tabiriyle onlar bile korkmuştu. Ama hepimizin tanıdığı meşhur Türkiye’deki Japon sunucu ve oyuncu Ayumi Takano şunları söyledi bir TV kanalında: “Bizler küçüklükten beri depreme duyarlı ve bilinçli yetiştirildik. Her yıl 1 Nisan’da okullarda deprem için eğitim yapılır, deprem çantaları hazırlanır, eksikler tamamlanır. Mühim olan deprem anında soğukkanlılığı korumaktır. Deprem sonrasında yönetimin direktiflerini uygulamak gerekir. Herkes kendi kafasına göre hareket edip karışıklığa neden olmaz.” bağlamında sözler sarf etti. Bu sözler bizim için çok büyük anlam ifade ediyor. Hele ki deprem sırasında yerlerinden kıpırdamayan, bulundukları bina ve yapıların sağlamlığına 0 güvenen bu insanların yerinde bizim vatandaşımız söz konusu olduğunda tepki tam tersi oluyor.
Pencereden atlayan Türk
Mesela, Türk her yerde aynı Türk’tür dedirten şu bilgiyi de vermek isterim. Markette, evde, işyerinde birçok Japon yerini terk etmezken ve en uygun pozisyonda konumlanırken, bir binanın penceresinden atlayan tek kişi yine bir Türk. Evet, yanlış okumadınız bir Türk deprem anında panik içinde ne yapacağını şaşırıp binanın penceresinden aşağı atlamış. İbrahim K. adlı bu vatandaşımız deprem sırasında kendini pencereden aşağı atmış. Şükür ki yaralanmadan kurtulmuş ve evine girmiş. Ancak ikinci sarsıntı olunca tekrar korkup yeniden atlamış pencereden. Fıkra gibi değil mi? İşte toplum olarak deprem konusunda ne kadar bilinçli olduğumuzun dünyadaki yansımalarından güzel bir örnek.
Depremin etkileri
Millet olarak deprem hakkında daha çok bilinçlenmemiz biraz zor gözükse de, ben bu konuda ümit varım. Yeni nesiller depreme daha duyarlı ve cesur olacak. Araştıran, okuyan, yazan nesiller çoğalıyor. Tabi ki bizi yönetenlerin de bu konuda daha bilinçli olması ve ona göre önlemler alması gerekiyor. Bu meselede onları uyarmak ve hizaya getirmek de bize, yani millete düşüyor. Depremsiz günler temenni etmek yerine, depreme hazırlıklı bir toplum olmamızı dilerim.
yorumlar
cidden biz her yerde Türk’üz:)ben bunu bilinçlendirilmediğimize bağlıyorum. senin de dediğin gibi depreme hazırlıklı bir toplum olabiliriz inşallah…
yazınızı Nimet Çubukçu hanımefendi okusada 1nisan’ da bizim okullarımızda da deprem eğitimi verilse. hatta tv de bile olabilir. haftada veya ayda bir kez olsun böyle program yapılsa, halk bilinçlendirilse o zaman pencereden atlayan Türk olmazdı.
Teşekkürler gizlihazine, geç de olsa bilinçleneceğiz milletçe…Sağolasın akoni, yazımı Nimet Hanım okur mu bilmem ama deprem eğitimi 7’den 70’e herkese farz olmalı bu ülkede…
1999 depremini yaşıyan biri olarak diyebilirim ki, insanı deprem değil binalar öldürüyor. Deprem olduktan bir kaç gün sonra gölcüğe indiğimizde beni dehşete düşüren ve asla unutamıyacağım şeyler gördüm. Bunların içersinde en dehşetli olanı ise binaların durumuydu. Gölcükte deniz donanması vardır ve lojmanlar bulunur. Arabayla yolda ilerlerken askeriyenin bulunduğun taraftaki tel örgülerin arkasındaki binalara sanki deprem uğramamıştı. Başimi sol tarafa yani sivil halkın yaşadığı binaların olduğu tarafa çevirdiğim de ise bütün binaların yerle bir olduklarını gördüm.Türkler haklı olarak yaşadıkları binalara güvenmedikleri için ilk yaptığımız şey binadan dışarı çıkmak oluyor, bu her ne şekilde olursa olsun farketmiyor.
İşte bizde ki sorun da bu.Toplum olarak güvenilmeyecek yapılar, işler, binalar ve davranışlar meydana getiriyoruz. Buyüzden kimse kimseye, kimsenin yaptığına güvenmiyor. Mevcut yapıları depreme dayanıklı hale getirmek ve bundan sonra yapılacakları da aynı dikkatle yapmak gerek. Bu güveni insanlara vermenin yanında onlara felaket anında nasıl soğukkanlı kalınır ve neler yapılırı çok iyi anlatmak gerekiyor.Sadece askerin değil sivil vatandaşın da yerleşim yeri sağlam ve güvende olmalı ki bizler de kendimizi en az asker kadar güvende hissedelim.
Cok tuhaf bir milletiz..Adamin camdan atlama pozisyonu oyun havasi oynar gibi, dusuntugunde de olebilecegini dusunmuyor..