Hastaneye gittim koca bir gece nasıl geçecek düşünceleri arasında. İlk dikkatimi çeken anlamsızca konuşan -oto .oka karışan- yaşlı teyzelerdi. Ya kısa yanıtlar verdim ya vermedim, anneannemi havuzlu çay bahçesine çıkardım hemen. Uzunca oturduk, içeriye tıkılmayalım diye.Odaya döndüğümüzde bir süre sonra etrafı incelemeye başladım. Temin sıradan gelen teyze dikkatimi çekti, odada beş kişiydik. Teyzenin enerjisi farklıydı. (İnsanların çevrelerindeki enerjileri son yıllarda rahatça görüyorum. Teyzenin çevresindeki beyaz ışık bariz ve dikkat çekiciydi. Bakar bakmaz nasıl sevdim kadını. Daha fazlasını da hatta. İçlerinden geçen düşünceleri, karakterlerini, fesat ya da iyi niyetli olduklarını vb.)Teyze bana gülümsüyordu. Yüzü- yan yatakta yatan kumasıyla aynı yaşta olmasına rağmen-çok daha az kırışıktı. ‘Teyze sen sürekli dua edip, sürekli Tanrıyla konuşuyor musun?’ dedim. Evet, çok dua ederim dedi gülümseyerek. O an, kadın gördüğüm en enteresan kimlikti. Onun hayatıma kalması düşüncesi daha o an oluşuverdi. Erdemi yüzünden belliydi. Melekti o. Onu kaybetmek istemiyordum. Köyden gelmişlerdi buraya, yakın bir yer de değildi ki; gidip görsem, olumluluğunu paylaşsam. Kadının etrafındaki ışık öyle belirleyici, parıl parıldı ki, etkilenmemem mümkün değildi, aşık oldum, ne demek.Tanımaya çalıştım onu: hayatımda gördüğüm en yardım sever, en öz verili, çevresini kendinden fazla düşünen insandı. -Sıkıntıyla gittiğim hastanede Tanrı gene bana bir işaret yollamıştı.- Bütün boş zamanlarında dua ediyordu. Ama farkındalık içinde. Bu çok önemli, iş olsun diye ibadet edenlerden değildi.Tanrıyla konuşuyor, diliyor, konuşuyordu. İzledim. Meditasyon. Tüm dünler aynı. Tanrı/ evren/ kozmozla bağ kurmak ve kanal olmak. Bu kadar. Kadın bunu kullanıyordu.İnanılmaz erdemliydi. Seyredilesi bir hali vardı. Hayranlıkla tuttum ellerini, sordum, sordum; gözlerimin içine baka baka anlattı, anlattı…Hiç şımarık değildi: babasının -yanlışlıkla- iteklemesiyle on yaşında düşmüş ve bacağı çıkmış. Doktora götürmemişler, çıkıkçılarda çare aramışlar. Kız topallıyor ve acı çekiyormuş. Yıllar geçmiş, evlendirmişler.Üç sene ardından kuma getirmiş kocası ses etmemiş/ etme hakkı da yokmuş. O benim arkadaşım, dostum diyor anlatırken, kaderimiz aynı, ‘kıskanmadım’. Yedi sene ardından bir kuma daha. En iyi dosttuk örneği olduğunu söylüyorlar, inanılması güç olsa da. Bu arada adam üç kadından 16 çocuk yapmış, huzurluymuşlar. Mutfak işlerini ayağı topallayarak yapıyormuş hiç tasa etmeden, her şeyi kabullendiği gibi sakatlığı da kabullenmiş.Şimdi bastonla yürüyor, geçirdiği 4 ameliyat ardından. Ve kumasının refakatçısı olarak arı şeklinde çalışıyor. Atmışında. Durmak bilmiyor. İnsan kelimesi varsa, anlamı bu kadın. Tamamen bir iyilik meleği. Katta kimin yardıma ihtiyacı varsa o halde her işi halletti. Gece sandalyede uyudu ses etmeden, ben anneanneme sokuldum, öksürükleri arasında teselli ettim geçecek diye, sarıldığımda sustu. Hal böyle olunca sıcakta olsa sarmaş dolaş yattık. İstediği ilaçlardan daha çok sevgi belli ki, sempatik bir komiklik içindeydi. Bizim meditatif teyzenin üzerini örttüm, tek yapabileceğim ikinci bir sandalye bulabilmek oldu yardım olarak.Sabah 6’da uyandı. Etrafı düzenledi, kendini düzenledi, dualarını okumaya başladı. Anlattı bana: ‘Oğlum Gaffar Okan’ı kurtarmak istedi askerde, siper olmuş adamın önüne, başaramadı, arabasında 60 mermi vardı, bir sağ oğlum çıktı, onu benim dualarım kurtardı.’Kocası bundan öncede evlenmiş, karısı doğumda ölmüş çocuğuna bu bakmış. Çocuk 16’sında felç olmuş, bu iyilik meleği teyzem inanılmaz bir çaba göstermiş iyileştirmek ve yardım etmek için. Genç adam yerde yatıyormuş, kalçasının altına gelen yeri kesmişler yatakta, sürgü koymuş teyzem yıllarca. Gencin ellerine, kollarına masaj yapıyor, hareket ettirmeye çalıyor, yerde yanında yorgunluktan sızana kadar ve sonrasında hasta bakıcılık yapmış. Sonrasında müjde adam iyileşmiş, şimdi evlenip çocuk bile yapmış. Arıyor mu seni dedim, o kadar bakmışsın. Gözleri düştü, ‘Yok, aramıyor, hiç.’ ‘Nankörmüş’ dedim. Omuz silkti, ‘Olsun.’ Bakışlarını yere çevirdi.Teyzem bir nur. Işık saçan bir nur. Olgunlaşmış bir ruh. Ne şanslılık onunla birlikte olmak, onu görebilmek, hayatımın içinde olması diye düşünürken, keşke burada kalmasa diye çırpınıyordu kalbim… Öylesine örnek vereci bir şahsiyet ki, hem de bu ne alçak gönüllülük…Hep bardağın dolu tarafını görüyordu, sızlanmak ne, her daim şükrediyordu. Çevresine yardım etmek onun var olma amacıydı. O bunun için dünyadaydı. İnsan hiç mi ard niyet beslemez?Şakraları tamamıyla açıktı elbette. Sıcaklığını yan odadayken duyabiliyordu. Bu nasıl olgunlaşma?
yorumlar
öyle bir meleği yakından tanıyorum.anlattığınız teyze her eve lazım ama kuma olayına hiç tahammülüm yok.hastane günleri zordur, öğreticidir…
Bu arada, başlıkla etiketin yerlerin değişmesi gerekli. ters yazmışım. Moderatörün değiştirmesini bekliyorum. Başlık ‘meditatif teyze’ olmalı.sevgiler…
hastane de o kadar süre kalınca böyle küçük hataların olması çok doğal.hastanıza şifa diliyorum.meditatif teyze için çok şey söylenebilir, ona bakıp şükretmek geliyor içimden.
Enerjiyi gercekten görebiliyor musun? Bunu bana tarif edebilir misin? Yani bu dünya gözü ile görebiliyor musun? Buna aciklik getirirsen memnun olurum…
Xnıcos,15 yıl oldu, meditasyon, biyoenerji, şakralarla vb ilgileniyorum.Son yıllarda şakraları görmek kendiliğinden oldu. insanların çevresindeki ışık, enerji, rumuzuz bir başka deyişle.Öldüğümüzde bu ışıkta çıkıp gider. bize can veren, hayatta olmamızı sağlayan bu ışıktır. Evrenin/ Tanrının bize üflediği nefestir bir başka deyişle. kiminin 1-2 metre kadardır. kiminin kilometrelerce alan kaplar. Buda rahiplerinin auraları kilometrelerce yayılan auralardandır.yanımda olan birinin aurasının nasıl olduğunu anlayabiliyor, hangi şakralarının nasıl çalıştığını o farketmeden anlayabiliyorum. ışığının rengini görüyorum. (bu daha üst aşamadır.) hatta on yıldır rahatça o insanın vücudunun neresinde rahatsızlık olduğunu, o hiç konuşmadan anlayabiliyorum. muhtemel bu kapalı bir şakradan kaynaklanır.Dünya gözüyle bunları görmek mümkün. abartılacak bir mevzu değil. Sadece insanın bu konuda kendini geliştirmesi, üzerinde çalışması, spritüel algılarını açma çalışması yapması lazım.Soruların olursa yanıtlayabilirim.sevgilerimle.
bu ışığın görülebildiğini bende duydum görebilenler oluyormuş bana uzak bir durum ama görenlere de inanıyorum.
Pozitif elektriği güçlü olan insanların bir ortamda çabuk sezildiği yansınamaz bir gerçektir.
yansınamaz değil,yadsınamaz olacaktı:(
Sevgili kardesim, 12 yila yakindir Reiki egitimi aliyorum. Su yakin zamanda da Reiki master/teacher oldum. Sen enerjiyi görüyorum dedin diye o sorulari sordum. Enerji hic bir zaman görülmez. Dünya gözü ile gaibden bir seyler görüyorum diyen yalan söyler. Senin görüyorum dedigin sey Aura’dir. Bu da fazlaca meditasyon yapanlar tarafindan görülür. Diger bi konu; Schakralar görünmez. Ancak hangi Schakranin kapali oldugunu hissede bilirsin. Reiki’de bu elleri koyunca anlasilir zaten. Bu güzel yolda sana basarilar diliyorum kardesim. Ama hic bir seyi abartmamakta yarar oldugunu da söylemeden gecemeyecegim. Muhabbetlerimle
benim sözünü ettiğim olay da “Aura” zaten.
Evet, haklsın Xnıcox 🙂 hı hı.
bilimsellikten uzak olacak nico ama bence enerji görülür. böyle iki sevimli kısık göz ışıl ışıl gülümser sana. sonra sen de ona gülümsersin. işte enerji budur. 🙂
zorlarsan kendini devenin etrafındaki aurayı bile görebilirsin.
:))
aurayı herkes görebiliyor sanırım ama üzerinde çalışmak gerekli ben bi süre denemiştim ama konsantrasyonum çabuk bozuluyor çabucak kayboluyor..astral bu yazını büyük bir keyifle okudum o teyzenin olgun ruhuna hayran kaldım…işte bunlar dünyadaki melekler…böyle bir insan gördüğümde dünyada bir cennetlik gördüm diye sevinirim…tevekkülleri o kadar sağlamdır ki..hiç bir sıkıntı onları yıkamaz…Allah bizede nasip etsin
Amin… Dünyanın titreşimini arttırmak için buradayız…
elbette.
şu bioenerji olayı doğuştan bir yetenek değilmi reiki gibi herkes öğrenemiyor
Sende vardır ve geliştirilir. Ben ortaokuldaydım kendimi farketmeye ve çevremdeki insanların ağrılarını geçirmeye başladığımda…Aynı özellik ve çok daha fazlası kardeşimde de var. Ona hep özendim bu yüzden. Fakat durum şöyle: ben bu enerjiden etkilendim ve 15 yıl üzerinde çalıştım.Son olarak hafta sonu annemi acile gitmekten kurtardım, annem ağlıyordu, günlerdir ağrıdan yatmaktaydı. On beş dakika bütün enerjimi kullandım ve hayatımın en büyük deneyimini yaşadım. Annem gözlerini açtı ve ‘nasıl geçirdin’ dedi.Bildiğim tüm spiritüel öğretileri bir araya getirdim, bu kadar. Ona şakralarını açtım, bu kadar dedim, içeriğini anlatamazdım.Neyse, ağrısı geçti.Demek iştediğim şu: bende bu özellik vardı ama kardeşim kadar değildi. Kardeşim ilgilenmedi bu özelliğiyle ve ben şimdi ondan kıyaslanmayacak kadar ‘ilerideyim’. İnsanlara kimi zaman şifa verebilmek mutluluk verici.Babam bugün dedi ki; ‘bütün gün sana dua ettim, annen o kadar hasta/ enerjisizdi ki, onun o hali hepimizi olumsuz etkiliyordu…’ Bu laf yetti.Mutluluğu buldum, sevgiyi paylaşmak… Sonuç: biyoenerji bazı insanlarda biraz az, bazılarında biraz fazla vardır. Nasıl kullanılacağı teknik ve pratik olarak geliştirilebilir…sevgiler
sonradan geliştirilen bir durum olduğunu ben de biliyorum, önce ilgi duyup sonrada o konuda yoğunlaşmak gerekiyor.
peki var olup olmadığını nasıl anlarız…bunu anlamanın yöntemleri varmıdır
Kriminal’in yukarıda verdiği linkte cevap gizli Eylülbahar:)
şakra değil astral, çakra…hep fake’ sin sen yahu!!
fake derken?
çakra yeine şakra diyince mi?
evet
yani sen hep yanlış yazıyon babında.mak valla bu ara seni çözmek için şifre çözücü lazım bana. senden mi kaynaklı benden mi bilmiyom.