Küçük siyah kız.. Onu nasıl tarif edeceğimi bilemiyorum.Küçük siyah bİr kızdı.Komik gelebilir ama ismini ve nerdeyse görünüşünü dahi unuttum ama güzel küçük bir kızdı.Kadıkoyde kilisenin önünde oturmuş içiyordum… Para olarak rahat olmadığımdan venüs biralarından almıştım bir kaç tane.. Çok da kötü değillerdi. ve sadece 1 liraydı. Nasıl bu kadar ucuz olabileceğini düşünürken bira kutusunu inceliyordum. Ve son kullanma tarihlerinin geçmiş olduğunu farkettim. İnanılmazdı. Ölümle karşıkarşıyaydım.. Yinede içmeye devam ettim. Sonra onu gördüm Efes Dark vardı elinde iki tane gözlegörülür bir uzaklığa oturdu ve o da içmeye koyuldu. İkimizde biralarımızı içip birbirimize bakıyorduk. Ve sonra dinlenebilcek bişeyler olabileceği aklıma geldi.Kalkıp yanına gittim.- Merhaba Yaşamımın tehlikede olduğunu biliyormusun?- Neden?- Bak şu biralara ucuz diye bunları aldım ama son kullanma tarihleri geçmiş.Bir yudum daha aldım- Güldü. Kalitelisinden ikram edebilirim.- İyi fikir kalitesizi bitirdiğim zaman bunu aklımda tutacağım.- O zaman sigara al. Winston Soft içiyordu o da. O an buna şaşırmıştım.- Bu ne?Sigaralardan biri paketin içinde ters duruyordu.- Dilek sigarası- Onu çektim ve yaktım. Ne dilemiştin?- Boşver- Söyle yabancı sayılmam adım Seko- Seni tanıyorum- Bence tanımıyorsun sanıyorsun ama önemli deil bende öle sanıyordum- Beni tanıdığını mı sanıyordun?- Hayır kendimi tanıdığımı sanıyordum.Ne dilemiştin?- Bir çocuk var onunla çıkmayı dilemiştim- Hadi ya şimdi nolcak peki o çocukla ben mi çıkacağım?- Bilmem belkide denemelisin..- Çok tatlı görünüyorsun. Ve ciddiyim.- Saol – Belkide denemeliyim?- Neyi- Sağolmayı… kaç yaşındasın sen? nerelisin neye meşgul düşersin falan filan?- 15 yaşındayım. Rizeli babam liseye yeni başladım sayılır hazırlık okudum..- Rizelisin.. Lazları sevmem ama t-seert un güzelmiş. (Che t-seertu giyiordu.) Yengeç burcumusun?- Evet nerden bildin?- ilk gördüğümde böyle hissettiğim kızların tümü neredeyse yengeç burcuduR. Ama yinede sen çok küçüksün.- Ya da sen fazla büyüksün.- Hayır ben olmam gereken yaştayım. Sen çok küçüksün.- Olman gereken yaş neye göre hesaplanıyor.- Kilise nin önünde oturup içmek için ve tanımadığım kızları tanımaya çalışmak için olmam gereken yaştayım.- Benim daha çok fırsatım var bunun için.- Tecrübe yi hafife alma burda oturup konuştuğum ilk kız deilsin.- Bende bundan bahsediorum. İlk kız değilim ama son kız olabilirim. Benim içinse sen burda oturup konuşacağım son kişi olmayacaksın. Yani büyük olan sensin…Konuşurken kendinden emindi.Bu yaşta birinin benim konuşmama akış sağlayabilmesi imkansızdı. Ama yetenekliydi işte. Sonra nedense soğuklaşmaya başladı bende sadece içmeye devam ettim. Çok konuşmuyorduk. Çok konuşmamıştık. Mükemmeldi. Ve haklıydı belkide ben geç kalmıştım.- Ben gidiyorum Seko tanıştığıma sevindim.- Bende.. Bişeler söylememi gerektircek bir bekleyişi vardı önümde. Ve söyledim. Bana iki tane bira alabilirmisin param yok da.. güldü.-Olur hangisinden istersin.-Venüs al. Bazen meleklerin işini kolaylaştırmak gerekir. Yürüyüşü bile mest ediyordu beni. Harikuladeydi. Yada sarhoştum. Biraları getirdi.- Seni tekrar görebilirmiyim.- Bilmiyorum. belki… Ayrıca ben çok küçük değilmiyim?- Evet haklısın unut gitsin.- Barışarocka gidicekmisin?- Bilmiyorum. Sen gidecekmisin?- Gitmeye çalışacağım. Yaşıma bakılarak uzun bir yol.- Tamam. büyüyünce haberim olsun. Gitti sarhoşluğumun neyden kaynaklandığını bilmiyordum. Ama heyecanlanmıştım. Ve bu bile bir şeydi. O gün geç saatlere kadar onu düşündüm. Sabah unutacağımın farkındaydım. Ve onu hafızamda ölümsüzleştirmek için bir şeyler yazdım. Güç gösterisiydi şiir.Barışarocktaydım. Ve orda ne işim olduğunu merak ediyordum. Yanımda biraz sigaralık getirmiştim ve kimseyle paylaşmak istemiyordum. Bu yüzden tümünü bir iki saat içinde tükettim. Birde ucuz şarabım vardı. Onuda içtim. İrem’i hala unutamamıştım ve canım yanıyordu.”Fiziksel acı hiç bir şeydir” Nasıl yapacağımı biliyordum. Birinden ödünç aldığım bir çantanın üzerindeki çengelli iğnelerden birini çıkardım ve nerdeyse uyuşmuş olan dudağıma soktum. Sonra bir tane daha çıkardım. Ve onlada kulağımı deldim. Sonra kustum ve etrafı dolaşmaya çıktım.Amerikan Pastası filmleri gibiydi ortalık.Sarhoşluğun yeteneğiyle arkadaş edinmeye başladım. İyi arkadaşlardı onlar. Benim yaşadığım hayata çok uzak. Herkesin yaşadığı hayata çok uzak. Hayellerinde ve gerçeklerinde sadece müzik enstrümanı olan türden insanlar. Gerçek hayatın farkında olmayan insanlar. Bir boka yaramayan insanlar. Bir grup kurup insanlardan sigara ve para dilenmeye başladım. 2 saat içerisinde 7-8 paket kadar sigara 7-8 tane de bira alıcak para toplamıştım.- Seko- Evet benim sigaran var mıydı?- Yok- Ama bende var. Bir kaç tane sigara verdim. Bu arada seni tanıyormuyum.- Kadıkoyde sana bira almıştım. Bir anda ayıldım sanki. Bu oydu. Yanında bir çocuk vardı. Çocuk çok yakışıklı görünüyordu.Dilek sigarasındaki çocukmuydu?- Merhaba. El sıkıştık. Bu sigaradaki çocuk mu? Utanmıştı biraz evet dedi.Sonra yanıma bir kız geldi. Serkan! hadi içmeye gidiyoruz. çekiştiriyordu beni.Tamam dedim.- Biz içmeye gidiyoruz katılmak istermisiniz?- Hayır çadıra uğramamız gerekli.Arkadaşlarımız orda.- Peki tamam- Senin çadırın nerde?- Benim çadırım yok…- Hadiiiiii serkannnnnn İğrenç birsesi vardı çağıranın…Bana Serkan demesine sinir oluyordum. Diğer sinir olduğum şeyler se yazılmayacak kadar çoktu. Yinede gittim. Biraz daha içtim. Sonra bir ot grubu bulup onlara katıldım.Sonra Ümiti buldum.Eski siyasi. Çengelli iğnelere takılıp kalmıştı.Bir şişe votka verdi. Biraz da para. Gidip bir ıce-tea aldım. Uzaklaşıp votkamı bencilce içmek zorundaydım. Alt sahne nin yakınlarına battaniye mi serdim. Sonra Sahne ye çıktım. Saat sabahın 5.ydi. Baget’i elime aldım. Yıllar olmuştu. Vurmaya başladım. Harikaydım. One’ın Intro sunu yapmaya çalışıyordum. Yapıyordum da. Hayranlarım birikmeye başlamıştı.-İndirin şu manyağı.Güvenlik görevlileri geldiler beni indirdiler. Battaniyeme döndüm. Votka mı içip yıldızları seyrediyordum.Uyuduğumu sanıyordum. İki kişi bana doğru yaklaşıyordu. Sonra biri durdu diğeri bana gelmeye devam etti.- Seko sigara getirdim.- Teşekkürler. İçmek istermisin?- Ne o? – Soğuk çaya karışmış hayat. Bir yudum aldı.- Arkadaşın neden gelmiyor?- Çünkü gelmesini istemedim- Senin için harika bi gün olmalı dileğin yanında ve saat sabahın 5’i- Pek sayılmaz. Aslında.. Neyse boşver. Ya senin için?- Bilmiyorum. Dilek dilemekten vazgeçeli hayli oldu. Ama yinede güzel bir gün. Kokusunu alıyordum. Olağanüstü bir şeydi. Yıldızlara yakınlaşmıştık yanımdaydı. Elimle tutabiliyordum.İlk kez birine elini tutmaktan başka bir şey yapmak istemedim. Tek sorun vardı çocuk hala ordaydı. – Aşkı kanattılar şimdi sadece rüyalarda çıkıyor karanlıklardan. Neden…. Öptü beni. Uzun amatör ama sevgi dolu bir öpücüktü bu.Biraz tecrübe kattım. Çocuk gidiyordu. Neden arkadaşını çağırmıyorsun diyecektim tam da. Günün ilk ışıklarına dek öpüştük.Çengelli iğne canımı acıtıyordu ama önemli değildi.Sonra gitmesi gerekti. Bende uyudum. Uyandığımda yine fazla bir şey hatırlamıyordum rüyamıydı?Emin değildim.Ama dudağım kanıyordu. Yemek yemeyeli iki gün olmuştu. Ümiti buldum. Biraz yemek yedim. Sonra kızı aramaya çalıştım. Ama sürekli birileri beni çekiştiriyordu. Ordan oraya sürüklendim. Kendimi bir kızla bir çadırın içinde buldum.Yanımda çok fazla elbisem yoktu. Üstümü kirletmemeye çalışarak seviştim. Çadırın içinede boşalmak istemiyordum. Kızın içinede. Sonra bir seçim yapmam gerekti. Kızın içine boşaldım. Yavaş yavaş ayılıyordum. Gittim ve Ümit’i buldum. Sonra Tuborg standından 30 a yakın bira çaldık ve içmeye koyulduk. Ümit sarhoş olmuştu. Benim yanımdaki kızı kovalıyordu.Onun göğüslerini tutmaya çalışıyordu. Gülüyordum sadece. kız korkmuştu. Serkan diye bağırıyordu. Gülüyordum.İçmeye devam ettim. Ümit sonunda yoruldu. Ve o da geldi içmeye devam etti. Kancık diyordu anlayamıyorum.Hiç bir zaman anlayamayacaksın dedim. Sonra biraz müzik dinledik. Bulutsuzluk Özlemi geçen yıllara rağmen harikaydı. O gün göremedim kızı ertesi gün aramaktan vazgeçtim. Telefonunu almıştım nede olsa ama arayamıyordum.Sonra şeker buldum ve sonra bir kova ekibine katıldım. Ve kendimde değildim artık. Hiç bir şeyden emin değildim. Herkes beni öldürebilirdi. Neredeyse herkes yanında bıçak getirmişti. Korkuyordum. Kimseye güvenemezdim. Tek başıma kalmaya çalıştım. Bir standın önünde biri benimle röportaj yapmak istedi tamam dedim. Engelliler derneği gibi bir şeyin standıydı yanılmıyorsam.- Neden şeytan?- Bence değil- Allaha inanırmısın?- Sanmam- Neden?- Ölmüş olabilir.- Tüm bunlar nasıl oluştu sence- Bilime inanmam. Tesadüfler daha cezbedici.Ama yinede tüm bunları vareden bir şeyin olduğu kesin. Ama bu kadar üstün bir varlık hala var ise eğer ve kendini insanlara kanıtlamak istiyorsa kutsal kitaplardan daha sağlam kanıtları olmalı. Satanizme gelince anlattığı şeylerin kutsal sayılan kitapta anlatılan şeylerden çok da farkı yok. Ve son olarak tanrı sevgidir demiş İncil. Ama buna bile emin değiliz. Çünkü aynı incil İsa’ya Tanrı nın oğlu da dedi. Ve tanrı nın oğlunun çarmıha gerilmesini Adem’in yediği elma Nın cezası olarak açıklıyor.- Felsefeyle ilgili görünüyorsun. Hangi filozofları okursun.- Pek sayılmaz.Her insan bir nevi filozoftur zaten. Hepsini yeterince dinliyorum her gün. Ve düşünen herkes bir yerde ikiye ayrılıyor. Tanrıya inananlar ve inanmayanlar.- Tanrı ya inanan filozofda mı var? Tolstoy mu yoksa? Güldü.- Tolstoy mu hayır tolstoy bir yazar hemde berbat bir yazar. Tanrı ya inanan filozoflar olarak sana sırasıyla musa isa muhammed dante ve luther derim.- Tüm bunları sorgulaman çok güzel adına sevindim- Bence saçma var olmamın bir nedeni yok varsa bile bu beni bağlamaz sadece yaşa ve biraz votka..Güldüm- Teşekkürler. Bir poz alabilirmiyiz?- Ben teşekkür ederim tabi…Onu yendim. Sarhoş halimle bile. Etrafındakiler şaşırmıştı. Ama o da insanları yenmişti. Kimi seçiceğini çok iyi biliyordu. Sigaraların etkisi geçince kalabalığa döndüm. Elimi tutmaya çalışan bir kız vardı. Çadırında kaldığım bir başka kız vardı.- Hadi çadıra gidelim.- Hani senin çadırın yoktu?- Doğru o zaman bunun çadırına gidelim Diğer kızı göstererek. Çadırın sahibi olan Kız tokat attı bana ve gitti. Diğeride uzaklaştı.Paylaşmayı sevmiyorlardı. O nu yine gördüm tam karşımda az önce olanları seyretmişti. Gözlerinde nefret gördüm kin vardı. Suçluluk duyuyordum. Ama kime karşı. O da gitti.O masum öpücük ve elleri gitti.yine yanlış zamandı. Gitar çalanlara katıldım. Son gün belirli bir grubum oluşmuştu. Yinede kaybolmadan edemiyordum. Görünüşüm bağımlıları çekiyordu. Sonra bir tanesi çok değişik bir şey getirdi. Önce fazla etkilemesede sonrasında kafama vurmaya başladı. Tek istediğim evimde olmaktı. Benim için bile çok fazla miktarda kullanmıştım. İlk kez bu kadarı yeterli dedim ve ayrıldım yanlarından. Ama gidemiyordum. Sonunda çadırında kaldığım kız geldi ve beni aldı. Belkide ona haksızlık etmiştim.Akşama kadar uyudum o gün. Uyandığımda her şey normaldi. Kız hala yanımdaydı. Bira almaya gönderdim onu ve yatmaya devam ettim. Geldiğinde sevişmek istedi bunu bende istedim ama vücudum istemiyordu. Çıkıp biraz dolaştık. Sarp ı gördüm her şey yolunda mı dedim? Bir kavgaya karışmıştı bir kızla beraber olmaya çalışıyordu. Parası azalmıştı. Hararetli bir şekilde bunları anlatmaya çalışıyordu. Yani her şey her zamanki gibi yolundaydı. Hala beni suçluyordu. Önemi yoktu. Bende bazen bunu yapıyordum. Değişecekti zamana ihtiyacı vardı. Son paramın bir kısmını ona verdim. Yemek yemek için Ümit i bulmasını söyledim. ki o bunu zaten çok öncesinden yapmıştı. Dönüp kızla seviştik çok güzeldi. Artık finale yaklaşıyorduk. Yaşar Kurt çıkacaktı. o Sırada hala kızla birlikteydim. Ve yeniden sevişmeye çalışıyorduk. Zorlanıyordum. 4 gündür çok fazla bir şey yememiştim.Sonra Yaşar Kurt’un alt grubu sahne ye çıktı. Güzelim sen yada Charlize Theron hiç farketmez ben Yaşar Kurt’u dinlemeye gidiyorum. Ağzından “siktir” tısladı.Sahnenin dibine kadar ulaştığımda yanımdaydı küçük kız.Elleri ve gözleriyle , o anarşi kokan siyah elbisesiyle… Hiç konuşmadık. Yaşar Kurt büyülüyordu beni. Ve sonra ölümler çıplak gelirin girişini duydum. Kıza döndüm.- pişmanım. uzun süreden beri. hep yapmak istediğimi yapmaya çalışmamın hata olduğunun farkındayım. bazen yapmam gerekenleri de yapmamın kimseye bir zararı olmayacağınıda biliyorum. ama yapamıyorum işte… uzun süreden beri hangi taşın yerini değiştirmeliyim diye düşünüyorum bilemiyorum. hep yanlış zamanda yanlış adamı oynamaya öyle çok alışmışımki. kendimi durduramıyorum. ve daha da kötüsü bunu yapabilen bir kaç kişi de birbir hayatımdan uzaklaşıyorlar. benim suçum değil. gerçekten beni anlayamıyorlar. bazen anlar gibi oluyorlar ama tam olarak değil. bu hastalık değil. bu sadece tutku. bu yanlış değil benim yanlışım değil bu yaşam tutkusu. insanlar hızla geçer birbirlerinin hayatından diğer insanda kalan sadece bunun yansımasıdır.hiç sonu gelmeyecekmiş gibi yağsada yağmur mutlaka tükeniyor. ve insanlar bu yağmurları biriktiremediğimden şikayetçi. mümkün değil bu anlıyor olmalısın. Durduramazsın içinden akan damlaları ne yöne eseceğine sen karar veremezsin. O an yaptığın doğrudur zaten herkes yaptığını yargılar ve doğru bulduğunu yapar. Daha sonra ki yargılamasında çelişkiye düşerse ancak o zaman yanlış olur bu. Ve benim yanlışım yok. Lanet olsun!! yanılıyorlar. Hiç biri benim suçum değildi. taşlar yerinde kalmalı ben buyum. kimseye söz veremem hep bu olacağım… yağmurlarını dinlemek istersen sen tut onları biriktirmeye çalışma sadece ıslan onun altında. Onların hakimiyetini yalnız sen gerçekten istersen elinde tutabilirsin. yağmur beklemez o sürekli yağacaktır. Anlıyormusun?-Sakinleş iyi birisin. ve seni seviyorum. ama şimdi gitmeliyim. Döndüğünde ara beni yeterince büyük değilim ama yinede elimden gelen bişeyler olacağına inanıyorum.Ve dudaklarımız tekrar birleşti. Orda yaşadığım tüm sevişmelere değerdi. Yash_ar Kurt göz kırpıyordu sanki… “Senden geçmek kolay değil” Ama ertesi gün kafam fazla güzel olduğundan moda’da denize düşmüştüm ve telefon ve numaralar ve küçük kız gitmişti. Onu arayamadım. Onu bir daha göremedim de…Ona bağlı yaşayamazdım zaten.. Ama eğer yeterince büyümemişsem. Bir gün tekrar yanlış zamanda onunla karşılaşacağıma eminim… Ve umarım o da bundan emindir…
yorumlar
falla ben okurken zorlandım, sen bide bunları yaşamışsın. bildiğimiz istanbulda yaşıyosun gibide geldi, çok enteresan çok!
bir yere kadar accayip romantikti. daha sonra günümüz gerçekleri ile yüz yüze geldim… ilişkiler değişmiş mi? tutucu değilim ama bu kadar geniş değilim. ha bu yaştan sonra rock festivallerde sürtmeyeceğim… fekat benim bir kızım vaaaaaaarrrrrrrrrrrr (siyah değil bizim ki beyaz)………. nolamaaaazz……….. napcez a dostlaaaarrrrrrrrr….sekocı güzel anlatmışsın ama kafayı bulma gece orada burada çadır partisi kısımlarında okuyucu olarak oğuzun dediği gibi yorulduk yahuuuu… enercayzır bu olmalı… yaw biz böylemiydik? değildik tabee…bizden bir kaç kuşak öncesi çiçek takıldı.. bizler anarşik dönem ve 12 eylül sonrası gençliğiz… bir halt olmadan akıllı uslu büyüdük… hayat bu işte… kafana göre….ama ne olursa olsun benim kızım vaaaaaarrrrrr….(ne çelişki!…) 🙂
Kendini tüketiyorsun diyeceğim sadece, bu yazdıklarında tükenmişliğinden… Yazık herşeyi tüketmişsin çok erkenden…
yok linet silkinecek o öyle akıllı bir çocuk olcek kiiiiiii…….. ben bilirim… o da büyüyecek…lorien ve linet aplaların seni düşünüyor sekocı.. kızma bize… 🙂
ay linet kııı (bugün kıı günüm) ?… filler gibi olduk de mi? hani onlarda da böyle sosyal yaşam var… büyük teyze filler küçük filleri gözetiyo, tehlikelerden koruyo… yaw biz ne kadınız yawww… 🙂
:)) aslında yaşadıklarına yazdıklarına şaşırmıyorum sadece üzülüyorum, tabi gerçekse yazdıkları alkol duvarını aşmak, bilmediği uyuşturucuları denemek, vücuduna ne kadar zarar veriyor, yaa önüne gelenle yatmak, ruhun nasıl zedeleniyor ?? Bana düşmez ama lorinin dediği gibi benimde çocuğum var ve bunları gördükçe endişe ediyorum… Hayat gerçekten çok zor ama alkol, uyuşturucu kurtarıcı değil..loriimm fil falan deme kıı zaten kendimi fil gibi hissediyorum bu günlerde:))
birincisi beni çocuk olarak görme hakkını size vermiyorum… insan ne yaparsa yapsın kendi seçtiğinde mutluluğu bulabiliyor belki öle değil ama ben buna inanıyorum… yaptıklarımdan çok yazıyla ilgili yorumlarda bulunursanız daha çok sewinirim… çocuk psikolojisini atlatamadım galiba:D:D:D nyse sizler de çocuklarınızı benim gibi kötü çocuklardan uzak tutarsanız ortada sorun kalmaaz:D:DD:D yinede teşekkürler
Allah ıslah etsin başka da bir şey demeyeceğim.
Yaptıklarıma değil yazıma yorum yapın demişsin peki yapalım hımmmm.Yaşananlar ve malzeme çok fazla olmasına rağmen akıcı bir dille yazılmamış.Sonunu merak ediyorsun okumaya çalışıyorsun ama yarı yolda sıkılıp sonunu öğrenmek için yazıları atlayarak sona ulaşmaya çalışıyorsun.
yaptıkların da yazınla alakalı olduğundan okunduğunda bıraktığı etki gözle görülür… insan bazen içinden gelen sesleri durduramaz doğrudur.Bir ara benleğimde Nietzsche geldi canlandı hani şu talihsiz düşünür … Yurdum şartlarında yurdum insanının bunca durumu arasında çengelli iğneyle tutturulmuş bi aşk hikayesi (!) nin etki bırakmaması gerekir aslında… kişiden kişiye değişir yaşam ve kişiden kişiye değişir yaşananlar, kendini salıvermişliğin sonuçlarına başkaları katlanıyosa üzücüdür durumVe yazının biçimine gelince öncelikle; her şeyi en ince ayrıntısına kadar yazmak zorunda değildin ikincisi olayları o kadar çok birbirine çorba etmişsin ki başım döndü üçüncüsü ise son derece iyi betimlenmiş bi öykü olmuş
haberhaber benim iyiliğim için allaha ettiğin dileğe teşekkür ediorum hepimizi umarım… haklısın yazı fazla uzun olmuş :D:D:Dxmetisx çengelli iğneye niye takıldın bu kadar anlamadım yurdum şartlarında… bir şeyleri kalıplara sokamadan edemiyormuyuz yoksa… kasıtlı olarak çorba haline gelmiş şekilde yazmak istedim ama istediğimi yapamadım sanırım biraz anarşist olayları anarşist gözlükle anlatmaya çalıştım yapamamışım…..lorieennn ve linet ablalarım teşekkürler…. ama ben kendimi küçük hissetmiyorum siz kendinizi büyük hissediyorsanız sorun yok…
hayır çengelli iyneye takmadım ben ayrıca pek de böyle bişey değil anarşizm anarşist bir hikaye de böyle olamaz tartışmak istemiyorum çengelli iğnenin söz konusu olması ayrıntılarına dikkat ederek okumuş bulunmamdır ayrıca yapamamış değilsin sağından solundan çekiştirilip toparlanırsa gayet de hoş olabilir yazdıklarına tekrar göz at sevgiler metis
“pişmanım. uzun süreden beri. hep yapmak istediğimi yapmaya çalışmamın hata olduğunun farkındayım. bazen yapmam gerekenleri de yapmamın kimseye bir zararı olmayacağınıda biliyorum. ama yapamıyorum işte… uzun süreden beri hangi taşın yerini değiştirmeliyim diye düşünüyorum bilemiyorum. hep yanlış zamanda yanlış adamı oynamaya öyle çok alışmışımki. kendimi durduramıyorum. ve daha da kötüsü bunu yapabilen bir kaç kişi de birbir hayatımdan uzaklaşıyorlar. benim suçum değil. gerçekten beni anlayamıyorlar. bazen anlar gibi oluyorlar ama tam olarak değil. bu hastalık değil. bu sadece tutku. bu yanlış değil benim yanlışım değil bu yaşam tutkusu. insanlar hızla geçer birbirlerinin hayatından diğer insanda kalan sadece bunun yansımasıdır.hiç sonu gelmeyecekmiş gibi yağsada yağmur mutlaka tükeniyor. ve insanlar bu yağmurları biriktiremediğimden şikayetçi. mümkün değil bu anlıyor olmalısın. Durduramazsın içinden akan damlaları ne yöne eseceğine sen karar veremezsin. O an yaptığın doğrudur zaten herkes yaptığını yargılar ve doğru bulduğunu yapar. Daha sonra ki yargılamasında çelişkiye düşerse ancak o zaman yanlış olur bu. Ve benim yanlışım yok. Lanet olsun!! yanılıyorlar. Hiç biri benim suçum değildi. taşlar yerinde kalmalı ben buyum. kimseye söz veremem hep bu olacağım… yağmurlarını dinlemek istersen sen tut onları biriktirmeye çalışma sadece ıslan onun altında. Onların hakimiyetini yalnız sen gerçekten istersen elinde tutabilirsin. yağmur beklemez o sürekli yağacaktır. Anlıyormusun? “bu patlama müthiş…bence öneri kabul edemeyecek kadar asileştirdi ve sivreltti hayat seni ama yine de önerilerim var:=)İrem’in içine yerleştirdiği aşk acısını bastırmak için bedenine çengelli iğneler saplayarak yaşadığın fiziksel acıyı bilinçli bir şekilde yaptıysan bence bundan vazgeç. Bence bu tür şeyler bir kez yapılmalı ve ardından hemen vazgeçilmelidir. Sadece bir kez yapılırsa işe yararlar:=)Başka bir kıza aşık olacak kadar acısızlaşmadan, aşk denemeleri yapmak gerçekten yeni yeni pişmanlıklar yaşamanı sağlamakla kalmaz, o kişiden alacağın mutluluğu ve sevgiyi de engeller.Yani kankam, İremle tanışmadan önce İrem’in sana yaşattığı aşkın benzerini yaşamış olsaydın, İrem’le bu aşkı yaşayamazdın haksız mıyım?Acılarını anlatırken bile, kendine gülebilmen ve okuyanı güldürebilmen mükemmel bir şey. Yeraltı edebiyatı okuyup gerçeğe eğlenerek yaklaşmak istediğim zamanlarda Bukowski ve Fante kitaplarını karıştırmadan önce “senin yeni yazın var mı” diye hafif’e bir bakıyorum.Gözümün önnüde büyüyor ve hatta devleşiyorsun. Keninden uzaklaşma…
Not: Ben bir yazıya kötü eleştiri yapmaktansa hiçbir yoprum yazmıyorum, benim tarzım bu…Yazıda kötü eleştirilecek şeyler yok anlamına gelmez tabi, iyi bir yazar olumlu eleştirileri okurken (genellikle aynı orandaki) olumsuzları da fark eder.Benim yazdıklarıma bakıp “neden sadece iyi eleştiriler yapıyorsun?” diyenler lütfen bunu bilsinler.