Sorular üzerine, bir parça daha Küba izlenimi…Bizim Küba’ya gidiş kararını vermemiz biraz yumurta-kapı şeklinde oldu. Birkaç gün kala biletlerimizi alıp iki gün kala iptal edip, yeni bilet kestirerek kararlılıkla (!) yola koyulduk. Dört kişilik bir gruptuk ve naçizane tecrübem bu tip gezilerde ideal sayının 4 kişi olduğu yönündedir. Hem sıkılmayacak kadar kalabalıksınızdır, hem de tek taksiye sığabilecek kadar az.Küba’ya gitmek için vize almanız gerekiyor, ancak bu bir laf olsun vizesi. Turizm acentası tarafından doldurulan bir kağıttan ibaret. Giriş mührü de pasaportunuza değil, bu kağıda basılıyor. Küba’dan çıkışta bu kağıt sizden alınıyor. Dolayısıyla siz boş bulunup söylemedikçe Küba’ya gitmişliğinizin kaydı kuydu yok. Bir daha ABD’yi rüyalarınızda görmeyesiniz diye.Türkiye’den Küba’ya gidebilmek için pek az havayolu alternatifiniz var, onlardan biri de maalesef Air France. Maalesef diyorum, zira kanaatimce dünyanın en kötü havayollarından biri kendileri. Bizim uçuş da öyle kötü geçti ki, daha Havana’ya varmadan uçakta şikayet formlarını doldurmuştuk. Air France ise uçağı bir gün geç kaldırmak suretiyle asıl bombayı dönüşte patlattı!İstanbul-Paris uçuşu 3.5, Paris-Havana uçuşu ise yaklaşık 9.5 saat sürüyor. İndiğinizde sizi 35 derece hava sıcaklığı ve % 75 nem bekliyor. Zaten Küba’ya geldiğinizde ilk dikkatinizi çeken insanların sokaklarda don gömlek dolaşması olacak. Kadın-erkek, çoluk çocuk yarı çıplak sokaklardalar. Gerçi bundan şikayet eden bir erkek görmedim :)Gerek kadınların, gerek erkeklerin özgüvenleri ve rahatlıkları adeta yüz metreden fark ediliyor. Ben hayatımda erkeklerin gündüz vakti parlak file atlet giydiğini, 100 kiloluk kadınların seksapelinden emin, mini eteğini çekiştirmeden sokakta dolaştığını burada gördüm. Bu da bir hayat tecrübesi oldu.Sahip oldukları bu rahatlık yüzünden Kübalılarla kolayca sohbet açabilirsiniz. Yalnız konuşurken “Küba”yı ü harfi ile değil, u harfi ile telaffuz etmeniz gerektiğini unutmayın. Turistlerin ülkelerinin adını yanlış telaffuz etmelerine gıcık oluyorlar.Che’den bahsetmeyişime ben de şaştım doğrusu. Göre göre kanıksamaktan sanırım. Küba’da neredeyse her yerde, barlarda tezgahın arkasında, evlerde televizyonun üzerinde bir Che fotoğrafı asılı. Fidel Castro’ya müthiş saygı, Che’ye ise müthiş bir sevgi duyuluyor. Havana’daki Devrim Müzesi’ni gezdik, binlerce Che fotoğrafına baktık ve kendimize şunu sorduk: Che Bolivya’ya gitmek yerine Castro hükümetinin bakanı olarak kalmaya devam etseydi yine böyle bir efsane olur muydu? Ya da Küba’da daha başka neler değişirdi? Ya da Che yerine Castro ölmüş ve Che onun yerine geçmiş olsaydı durum ne olurdu? Tabii bu liste uzar gider (ve bir miktar manasızlaşır)… Küba’lılar ülkeye yaptığı hizmetlerden ötürü Che’yi gönüllerine yerleştirmişler.Maalesef Küba’nın gelir kaynakları arasında seks turizmini de saymak gerekiyor. Ambargo ve getirdiği fakirlik, fuhuşu önemli bir sektör haline getirmiş. Görüntüler insanın içini burkuyor açıkçası. Bu sektörde çalışan kadınların yaş ortalaması ve dış görünümleri ortaokul sıralarında olmalarını gerektiren cinsten. Sokakta yanınıza yaklaşan biri aracılığıyla veya gideceğiniz herhangi bir bar, gece kulübü veya lokantada sektör çalışanları ile tanışabilirsiniz. Anlaşmalar son derece şeffaf: İngilizce bilmeyen Kübalı kızlar ile İspanyolca bilmeyen turistler arasında iletişim beden dili ile yürütülüyor. Bu sayede tüm pazarlığı oturduğunuz yerden siz de takip edebiliyorsunuz.Sokakta yanınıza yanaşan aynı adamlar size ucuz puro, taksi veya “paladar” denen yerel lokantalarda yemek alternatiflerini de sunuyor. Siz birinden birini kabul edene kadar da peşinizden ayrılmıyor. Artık neyi kabul edeceğiniz size kalmış 🙂 Ucuz puro almak mümkün tabii. Bunların, puro tezgahlarının altındaki çekmeceye süprülen kalıntı tütün yapraklarından sarıldığını, saranın da bir alt katta puro sarma eğitimini alan çıraklar olduğunu bildiğiniz sürece problem yok.Küba’ya seyahat etmenin maliyetini doğru bir şekilde veremem sanırım. Zira biz, seyahatimizi 5 gün Havana’yı gezmek, 5 gün Küba’nın güneybatısındaki Maria La Gorda’da dalış yapmak üzere planlamıştık. Bu da maliyetleri epeyce değiştiriyor. Yeri gelmişken söyleyeyim, Küba’nın canlı ve güzel bir sualtı hayatı var. O da ayrı bir yazı konusu.Son söz: Fidel Castro 1926 doğumlu ve 13 Ağustos’ta 80 yaşına basıyor. Nice yaşlara Fidel amca…