ülkemde ateist gibi yaşayıp dinine bağlı olduğunu söyleyen zevatın bir izdüşümü bayan işte, kocasının dini yaşantılarından rahatsız ama aynı zamanda kendinin dine olan yaklaşımını da iliştiriveriyor. barlara gitmiyor kuran okuyor aman allahım, eyüp camiine git hazrete yalvar eskisi gibi belki barlara döner kocan:)
* A. Arman: Sizi tanıyabilir miyiz?* Ben Leyla T. 12 yıldır Amerika’da yaşıyorum.* Ne münasebetle…* 24 yaşındayken, New York’ta yaşayan bir Türk ressama aşık oldum. Annemlere “Amerika’ya tatile gidiyorum” dedim, İstanbul’daki hayatımıgeride bıraktım ve buraya yerleştim.* Çok mu yakışıklıydı, çok mu karizmatikti, çok mu şefkatliydi, çok mu varlıklıydı? Sizi kimse onun kadar sevmedi mi? Nedir?* Kafa olarak mükemmeldi. Türkiye’de ya erkek arkadaşınız olur ya sevgiliniz. Bir türlü, ikisi aynı insanda birleşmez. Ben şanslıydım, hem en yakın arkadaşım hem sevgilimdi, gözüm kapalı geldim.* Hemen mi evlendiniz?* Evet. İyi bir sosyal hayat, sanatçı bir çevre, sergiler, davetler enstelasyonlar… Rüya gibiydi her şey. Evliliğimizin 3. yılında bir de oğlumuz oldu. Ne kadar mutluyuz diyor, sürekli şükrediyordum ki kabus başladı. Eşim 5 vakit namaz kılan bir adam oldu.* Ne alaka?* İşte sorun da bu. Ramazanda içki içerdi, dinden uzak dururdu ama Fethullahçılarla tanışınca, inanılmaz bir değişim yaşadı.… Ruhunu dinlendiriyormuş, yoga yapıyor gibi hissediyormuş, bir tür meditasyonmuş, insanın kendi dinini öğrenmesinin nesi kötüymüş.Evin içinde Fethullah Gülen’in dergilerini, kitaplarını okuyor, DVD’lerini izliyor…* Siz ne yaptınız?* Kendinizi benim yerime koyun, birlikte Soho’daki bütün barların altını üstüne getirdiğiniz adam, dünyanın en bohem adamı, Kuran’ı elinden düşürmüyor, 5 vakit namaz kılıyor ve “Allah için yapıyorum” diyor. Kafayı yiyecektim!…* Sizden dini kurallarına uygun olarak yaşamanızı istedi mi?* Yok hayır. Ama ruhen iki ayrı uca yuvarlandığımızı hissettim. Bana, “Sana asla kapan demem. Dinde zorlama yoktur. Benim görevim bunları sana anlatmak, ister yaparsın, ister yapmazsın!” diyordu. Bir de, vaaz veriyor yani! Bilmem ne suresinde bu yazıyormuş, bilmem ne suresinde şu yazıyormuş….Hálá kızıyor bana, neden bu kadar tepki gösteriyormuşum,neden abartıyormuşum. Çok eğitimli tiplermiş…* Siz tanıştınız mı?* Bir kısmıyla mecburen. Bizim oturduğumuz yerdeki derneğin ismi Tamef. 25 yaşlarında üniversite mezunu çocuklar çalışıyor. Hepsi eğitimli, İngilizceleri de çok iyi. Oğlum yaşındaki çocuklara yöneliyorlar…* Tüm bu hikayede sizi en çok rahatsız eden şey ne?* Bakın, benim kocam camiye gitseydi ve caminin hocasından böyle bir eğitim alsaydı ondan nefret etmezdim, onu suçlamazdım. Ben Fethullahçıların ne niyetle bu hizmetleri verdiklerini bilmiyorum. Bu kadar iyi olmalarının sebebi nedir? Neden dünyanın her yerinde okullar açıyorlar, neden küçücük çocukları topluyorlar, dini eğitim veriyorlar* Okullarını gördünüz mü?* Hayır ama o okullara devam edenleri gördüm. Bir arkadaşımın çok yaramaz bir oğlu vardı, Brooklyn’deki okula gitti, şimdi beyni alınmış gibi, karşılaştığı her büyüğün elini öpmeye çalışıyor. Tuhaf bir çocuk yarattılar, sanki çocuk değil, makine.* Evliliğiniz ne durumda?* Tabii ki vazo kırıldı, eskisi gibi değiliz. Ben antidepresanlara devam ediyorum.* Bütün bunları bir gazeteciye niye anlatıyorsunuz?* Çünkü bizi rahat bıraksınlar istiyorum! İnanılmaz organizasyonlar yapıyorlar. Central Park’ta Türk günü yaptılar mesela. Nereden buluyorlar o parayı? Türk hükümetinden fon aldıkları doğru mu? Ben öyle Türk günü de istemiyorum. Bütün kadınlar kapalı. Türklük bu mu? Türk günü yapmak onlara mı kaldı? Her yerde niye karşımıza çıkıyorlar? Hani insan, “Ya çocuğumun uyuşturucu kullanan arkadaşları olursa, çocuğuma musallat olurlarsa” diye korkar ya, benimki de o hesap. Resmen uyuşturucudan beterler. Eve telefon açıyorlar, “Leyla Hanım, bilmem nerede kurban kesilecek, bize yardım etmek ister misiniz?” diyorlar. “Hayır!” diyorum, “Bize katılmak ister misiniz, hayır işi yapacağız?” “Hayır” diyorum, “Niye öyle diyorsunuz, gelin tanışalım, sizi ağırlayalım, bizi yakından tanıyın” diyorlar. Yine “Hayır!” diyorum. İnanılmaz yüzsüzler, hiç yılmıyorlar. Sinir bozucu olan da şu: Hep terbiye sınırındalar. Ama ben onlarla savaşacağım. Kocamı Fethullahçılara kaptırdım, oğlumu asla vermeyeceğim!Sevgili Leyla T. Şayet ben de bir Fethullahçı olabilseydim, ben de sana onlar gibi terbiye sınırları içinde cevap verirdim. Ama üzgünüm Leyla. Açık söylemem gerekirse, görünen o ki sen tam bir bencil ve şirret karıymışsın.Tarif ettiğin adam tam bir harika hayat arkadaşı, kapak atılacak, elde edilecek ve eş yapılacak sadık bir eş. Sen de röportajdan anlıyoruz ki, bencil ve hazzını düşünen bir şirret bir karıymışsın. Annene tatile Amerika’ya gidiyorum deyip, rüyalar ülkesi Amerikaya kapak atmak için Amerikadaki harika erkeği kaparak hayalindeki o kocaya sırtını dayayıp alem yapacağın Amerika hayalini tatmin etmek isteyen klasik uyanık bir Türk. Bu abimiz için diliyorum ki, bir an önce senden boşanıp başını kurtarır. Adam zeki meki imiş anlaşıldığına göre ama tahmin ediyorum ki sen de güzel bir şirret kadınmışsın ki, adam da aptallıktan karakterini görmemiş ve ağına düşmüş. Zavallı adamı Allah kurtarsın artık..Ama bir kafa yapısının da röntgenini çekmiş bu röportaj. Kadın klasik “müslüman düşmanı” kesim gibi.. “bunlar bu paraları nereden buluyorlar, neler yapıyorlar, ” gibi soruları sorgulamak için Ayşe Arman’a çemkirdiğini söylemiş bu kadın ama röportajdan gayet bariz anlaşılıyor ki, kadının beyni bu gibi soruları sorma kapasitesine sahip değil. Tek derdi, Peggy Bundy gibi sürdürdüğü kokoş hayatında kocasının kredi kartı ile gece hayatına akabilme şansının inkıtaya uğraması ve büyük bir mide bulantısı ile sürekli dile getirdiği, Kuran’ın emri ve islamın 5 farzı olan namazı, ibadeti ile uğraşıyor olması. “Ben de müslümanım ama…” diyen bir insan İslam dininin emirlerinden irrite oluyor. Bu gibi kendi ile çelişen insanlar burda da var. Bu yüzden bu ropörtaj çok hoşuma gitti. Burdaki insanların da.. değişik yerlerde muhatap olduğumuz bu gibi insanların da adına itiraflarda bulunmuş.Bunlar Fethullah Gülen’den yada dindar başka insanlardan neden nefret ederler?Günde 5 vakit alınları secdeye gittiği için…
🙂 olayı böylesine kıçından anlayan zevat’ı da başka yerde bulmazsın zaten.kadın orada diyor zaten;
Tüm bu hikayede sizi en çok rahatsız eden şey ne?-Bakın, benim kocam camiye gitseydi ve caminin hocasından böyle bir eğitim alsaydı ondan nefret etmezdim, onu suçlamazdım. Ben Fethullahçıların ne niyetle bu hizmetleri verdiklerini bilmiyorum. Bu kadar iyi olmalarının sebebi nedir? Neden dünyanın her yerinde okullar açıyorlar, neden küçücük çocukları topluyorlar, dini eğitim veriyorlar…Okullarını gördünüz mü?-Hayır ama o okullara devam edenleri gördüm. Bir arkadaşımın çok yaramaz bir oğlu vardı, Brooklyn’deki okula gitti, şimdi beyni alınmış gibi, karşılaştığı her büyüğün elini öpmeye çalışıyor. Tuhaf bir çocuk yarattılar, sanki çocuk değil, makine. Fethullah Gülen’e baktığınız zaman Afrika’da okullar, Uzakdoğu’da okullar, bir sürü yazı okuyorsunuz, hikaye dinliyorsunuz, tabii tedirgin olacaksınız…
Leyla’nın yaşadığı durumun aynısı ülkemizde de yaşanıyor.. Yatılı yetiştirme yurtları adı altında yetişen çocukların, burada anlatılandan kocadan hiçbir farkları yok
Onlarda nasıl bir beyin var hep merak etmişim.. Etkilenmek veya bir başkasının yörüngesine girmek bu kadar basit mi? Sözüm çocuklar için değil… Çocuklara istediğiniz eğitimi verebilir yönlendire bilirsiniz. Ama belli bir yaşa gelmiş insanları anlayamıyorum…
Hatun kişi Soholarda gezemiyor artukun herhal ondan sinir yapmuş…Kocasu istedigü gibi yasar insanlar bir gelişim süreci icinde anu gelende ilimlenirler fakat bu illahki ilimlendi bilimlendi ve islamu kesfettü anlamuna gelmiyo…birde direk Atatürk eleştirisi yapan dünki boklaru heç anlamam.Madem ilimleniyon susmayu ve kendinle meşkul olmayu öğrenecen ilim-bilim çinde olsa mesela atlayup kervana gidecen ,ama destur diyecen …boyunu aşan konulara girmeyecen.Kuran-ı ve Sünnetullahı Resulü kıble bilecen ama yasayan insanlara tapmayacan bu resmen şirkdir cahalluktur…..çok biliyorum diyebden uzak duracan………………..konu çok uzun Harlem okuma yazma bilmiyo……yazmak istemiyo bilsede …oofff hep aynu konular bögg geldi.
doğruu diyon ouzz.kemalist olup amerikaya gideceğine, tak başörtüyü o hoca senin bu hoca benim gez kucaktan kucağa di mi ?bkz.fadime,sapık hüseyin ve niceleri
anlama özürlü olmak zor zenaat efem. hikaye tamamiyle ters olsa, hocanın bir müridi kadın çıkıp eşinin alemlere katıldığından dem vursa yorumlarınız 180 derece değişecek. bu da algılama cihazınızın nasıl çalıştığını gösteriyor.bakınız;
Anlamazlar anlamaaazlar.Bunlar Çetin Altan’ın yarım asırdır dediği “20. yy.’ı ıskalayan ve halkına dışkı yediren bir kesim. Kapasiteleri belli. Şartlanmışlıkları ortada. Kazara elde ettikleri bir insan olunca o safolozun beynini yıkadık demezler ama kendilerini dinazor beyinli ve 19030’lu yılların köhnemiş dünyasından kalma insanlar diye niteleyen bir gruba milyonlarca insan teveccüh ettiğinde “bunlar beyni yıkanmış” oluyor. :)) Bunların kapasiteleri bu. Rasyonel, sebep sonuç ilişkisi içinde, bilimsel düşünme yeteneği olan insanlar değiller ki, daha tutarlı yorum yapsınlar. Aksi halde 20. yy.’ı ıskalamıza neden olmazlardı ki. Allahtan 21. yy.’da da direksiyon kemalist laikçilerin elinde diil de, bu ülke nihayet TOP TEN listesini zorlamaya başlayabildi.
Benim düşündüklerimi anthro gayet iyi dillendirdi de kafama takılan bir nokta var.@akoni
Onlarda nasıl bir beyin var hep merak etmişim.. Etkilenmek veya bir başkasının yörüngesine girmek bu kadar basit mi? Sözüm çocuklar için değil… Çocuklara istediğiniz eğitimi verebilir yönlendire bilirsiniz. Ama belli bir yaşa gelmiş insanları anlayamıyorum…
Bunu açabilir misiniz ? Beyin kısmısını. Nasıl bir şey tahayyül ediyorsunuz mesela etkilenip yörüngeye girmek babında ?
Kararsızlıktan mı? kaynaklanıyor bilemiyorum ama ben şahsım adına diyorum. Beni hangi şartlarda olursa olsun hiç kimse asla etkisi altına alamaz, bu kadar basit. Kendi kararlarımı kendim veririm. Bir başkası beni asla yönlendiremez, başkalarının görüşleri de beni ilgilendirmez. Ben kendi doğrularımın peşinde giderim…
Ayşe Arman bugün Hürriyet’te ilginç bir röportaja imza atmış. Röportaj başlığı “Kocamı Fethullahçılara kaptırdım oğlumu asla vermeyeceğim!” Sanıyorsunuz ki ezilen, dövülen ve ihanet edilen bir kadın söz konusu.Metinde “Fethullahçı” kocanın kusurları şöyle sıralanıyor: “. … kâbus başladı… barların altını üstüne getirdiğiniz adam, Ramazanda içki içen, dünyanın en bohem adamı, Kuran’ı elinden düşürmüyor, 5 vakit namaz kılıyor…” Ayşe Arman kendisine baskı yapıp yapmadığını soruyor:”Sizden dini kurallarına uygun olarak yaşamanızı istedi mi?-Yok hayır. Ama ruhen iki ayrı uca yuvarlandığımızı hissettim. Bana, “Sana asla kapan demem. Dinde zorlama yoktur. Benim görevim bunları sana anlatmak, ister yaparsın, ister yapmazsın!” diyordu……..[devam ediyor]”
Pis Fettoşçu Ayşe.Bu zihniyetin takıyye ile kamufle ettiği gerçek hislerini, salak bir kadının mızmızlanması ile, saf saf itiraf etmesi ile ortaya koymuş. Bu konuda yorum yapan onca takıyyeci laikçi kemalist kadınımız varken neden bu salak kadını konuşturmuş. Pis fettoşçu Ayşe işte. Zaten Can Dündar da fettoşçu oldu, liboşlar zaten topuynan fettoşçu, “ulan öküz anadolu”lar zaten anadan doğma fettoşçu. obama fettoşçu, tüm batılılar, ortadoğulular, afrika, okul açtıkları onlarca ülkeliler.Ulan biz aylarca “Dünya Türk Olsun” diye sloganlar yazdık duvarlara spreylerle. Dünya Fettoşçu olmuş anasını satıyım!
laikçi kemalist, fettoşcu, şucu bucu… neci olduğum önemli değil. başlıktaki ifade ile içerik uyuşmuyor. vurgulanmak istenen asıl şeyin üzerinde durmayı becerememiş arman. mesele, başarısız gazetecilik.
akoni DİYOR Kİ, (12 Nisan 2009 21:39)Kararsızlıktan mı? kaynaklanıyor bilemiyorum ama ben şahsım adına diyorum. Beni hangi şartlarda olursa olsun hiç kimse asla etkisi altına alamaz, bu kadar basit. Kendi kararlarımı kendim veririm. Bir başkası beni asla yönlendiremez, başkalarının görüşleri de beni ilgilendirmez. Ben kendi doğrularımın peşinde giderim
Ha işte sorduğum soru da o yönde. Acaba o yörüngeye girenler neden giriyor. Thing’in iddia ettiklerine göre aptal ve beyinsiz oldukları için mi yani? Kimseye kollarından tutulup ilaç içirilerek kabullendirilmiyor bişeyler. Gidip görmek lazım ki yorum yapma hakkı doğsun.Kendi doğrularımız dediğiniz şeyler anne babanın kromozomlarından gelmiyor neticede. Öyle mi yoksa?
Yuce rabbim Leyla ablaya yardimci olsun, kocasini islami cemaatlerin ellerinden kurtarip yeniden sergilere barlara enstalasyonlara yollasin. Beni de kucukken yaz tatillerinde camiye yollarlardi, bu yuzden cahil kaldim enstalasyon ne demek bilmiyorum mesela… soyle amerika da master yapan zengin ataturkcu bir kiz bulamadik ki kapagi atip cagdas yasama ayak uyduralim. Ablayi da anlamak lazim, sen git kapagi at amerikaya, kurtul bu ilkel ulkeden ve kulturunden, elin cemaati orada bulsun seni. Yuce Rabbim boyle gericileri bizlerden uzak tutsun, her gece yatmadan once uc nutuk bir hurriyet gazetesi okusun abla, hicbiseycigi kalmaz. Yoga yapmis kadar hafifler…
Normalde yazıların linklerini ekler geçerim ama bu yazıyı okumak lazım:
New York sokakları“Ayırdetmek güç oldu, doğru ile eğriyi New York sokaklarında…” Böyle diyor Mazhar Alanson şarkısında… Önceki gün okuduğum bir yazı, şarkının bu dizelerini dilime pelesenk etti. Ayşe Arman’ı bilirsiniz, genelde sade suya tirit, ‘sevgilimle cumburlop yuvarlandım, kızım dişini düşürdü, süt içtim dilim yandı, çöl ortasında benzinsiz kaldım’ türü derinlikli yazılarından tanırsınız onu.Ha bir de yazıyı bitirdikten sonra gördüğüm, fon martılarının akıllarınca ‘fırlamalık’ dersi vermeleri var ki, onları Ruhat yengelerine havale ederek işimize bakalım.(Ahmet Hakan’dan bahsediyor. MD.)Okuduğum yazı, Amerika’dan bir bayan ile Ayşe Arman’ın yaptığı bir söyleşi. Başlık ise insanda yatık tüy bırakmayacak dehşetengizlikte: Kocamı Fethullahçılara kaptırdım!Durun, hemen panik yok. Hani başlıktan çıkan ‘nasıl bir operasyonel hareketle kaptırılmış?’ merakını da biraz erteleyelim.Hayat bir garip, modern hayat ise daha da tuhaf. Modernitenin beraberinde getirdiğini düşündüğünüz birtakım değerler silsilesinin, zekâ ve formasyon ile birleşmesi insanda yüksek beklentilere neden oluyor. Hani insan düşünüyor ki, akıl, birikim ile birleşirse damıttığı şeyler daha tatlı, haz veren, hayran olunan ve imrenilen olur…Oysa yokmuş böyle bir şey. Kocasını kaptırdığına inanan hanımın mantığını, hayata bakışını, değerlerini filan yargılayacak değilim. Ancak ideolojinin aklı nasıl kilitlediğini ve idraki nasıl çöpe attığının ibretli bir örneğini verdiğini de göstermek tarihe karşı sorumluluk bence.Bir kere hanımın en büyük şikâyeti artık kocasıyla bar, taverna gezileri yapamaması. Merhum Akif’in ‘Meyhane‘ isimli şiiri geldi aklıma. Hani kocasını meyhanenin kapısında bekleyen biçare kadın. Bu hanımda tersi bir durum geçerli, ‘Artık içki içmiyor, bara gitmiyoruz’ diye kızıyor, köpürüyor.Ve insan yine merak ediyor, acaba aile içi şiddet mi uyguluyormuş eşi? O da değil, ‘Asla baskı yapmıyor, ne örtünme ne ibadetle ilgili en ufak bir dayatması yok eşimin’ diyor. Dayatan kendisi, ‘yapmasın, etmesin, gitmesin, şunu yapalım’ diyen kendisi. Hatta hızını o kadar alamıyor ki, ‘Uyuşturucudan beter’ diyor. Yani eşi, çocuğu esrarkeş olsa bu kadar bozulmayacak, delirmeyecek sanırım. Ya da kocası bara, pavyona takılsa, metres, flört ayağına yaşasa yine sorun olmayacak belki de!Merak ediyor insan, acaba bu kinin, öfkenin, gözü dönmüşlüğün nedeni nedir?Soruyor Arman, ‘Okulları gördünüz mü?’ diye. Öyle ya okullar hakkında bu kadar atıp tutan, yeryüzünün en büyük melanet merkeziymiş gibi göstermeye çalışan insanın diyecek bir çift sözü olur değil mi?El cevap; hayır görmedim, ama duyduklarım var!Acı acı gülmek işte burada lazım insana… Bir de örnek veriyor; “Bir arkadaşımın çok yaramaz bir oğlu vardı, Brooklyn’deki okula gitti, şimdi beyni alınmış gibi, karşılaştığı her büyüğün elini öpmeye çalışıyor.” Gülmeyin lütfen… Oysa birkaç satır yukarıda, bu insanların hepsinin okumuş, yazmış, sosyal insan olduklarını, maç yaptıklarını, şenlik, şölen düzenlediklerini kendisi itiraf ediyor.Ben ekleyeyim isterseniz, olimpiyat düzenliyorlar, şiir, şarkı okuyup, dans ediyorlar, sportif müsabaka tertip ediyorlar, bilim olimpiyatları yapıp dünyada dereceye giriyorlar… Bunların hepsi fena, ne fena şeyler değil mi? Ah bara gitseler, kadehin dibine dibine vursalar, o zaman ‘beyinli’ olurlar sanırım!Bir de ‘gizem’ ağzı var hanımefendinin, ‘Bu kadar parayı nereden buluyorlar?’ diye soruyor ‘Descartes’çı olmayan bir şüphe ile. Aslında cevabı yine kendisinin verdiğinin bile farkında değil: “Eve telefon açıyorlar, ‘Leyla Hanım, bilmem nerede kurban kesilecek, bize yardım etmek ister misiniz?’ diyorlar. ‘Hayır!’ diyorum, ‘Bize katılmak ister misiniz, hayır işi yapacağız?’ ‘Hayır!’ diyorum, ‘Niye öyle diyorsunuz, gelin tanışalım, sizi ağırlayalım, bizi yakından tanıyın.’ diyorlar. Yine ‘Hayır!’ diyorum.”Yine Alanson’un dediği gibi, ne kadar enteresan! Ben esas bu hanımın eşini merak ediyorum, acaba bir gazeteci de onu bulup bir görüşse, eminim daha da ibretlik bir öykü çıkıp, hep beraber şair gibi-: “Vücudu ra’se-i na-çar-i ye’s içinde harab” deriz.Görenler için ne hikmetli öyküler vardır New York sokaklarında!
Kemalist robotlar da olmasaNasıl gülecez bedavaya…
yannız birileri hala el-tayyep’in pisliklerini örtme çabasında…aha bak tayyep “ananı da al git” demişti baykal da kadın itti ödeştik demeye getiriyorlar :)ben hala diyorum ki keşke el-tayyep’in boynuna yapışacak kadar yaklaşabilsek, birşeylerin hesabını sorabilsek… sormadığımız için peydahlanıyor bu çocukları…
Efendüm vakti zamaninda Newyorkta iken ben denizede gel Harlem “harlemi” sana satun alak…içinde istedügünü yap demuşlerdü…eeeeeeeeeeeeesonra dedimeeeeeeeeebilyon didiler…uyyyyyyyyyyyyyyben isteyince uçamazsam ,haremlerimle ilgi ve alekem az olursa olmeyo didimdi …..herkesin kendi secimi yaww ne bu kadder sinirleniyonuz sallayun getsin.isteyen puta,isteyen ete,isteyen günese ,isteyen Allaha ve onun resulüne (sas) inanur ve hayatunu ona göre yaşar……-Ölende sorarlar sen dünyadaki maddi imkanlarun rahatluğunun sana sunulmasu ilemi dinimize meyil ettin?-el cevap; he……..eee¨!!!!kul kendi bilir….sorumlusu o dur.arkaşlar hayrlu haftalar diliyorum lütfen bu salak sulak ters propoganda tekniklerinin matuna düşmen, salak kullar insanlaru kanduruyorlar ama bilmiyorlar ki bu kellenin asıl sahibi herşeyi gören bilendir.yoyyy yoyy okumasu olmayan Harlemsaray.
Thing DİYOR Kİ, (13 Nisan 2009 09:15)ayşe armana malzeme olan kadının kocası zeki adammış.adam yemiş içmiş gezmiş. bakmış paralar bitiyor.şu fettoşun camiasıan gireyim yeniden zengın olayım demiş.e şimdi allah din kitap adını anarak kısa yoldan paraya ulaşma şekli şemali fettoşçulara mahsus olduğu için, konu adamı çözümü bulmuş
çelişki. onca okul, faliyetler, seminerler, toplantılar, yemekler, davetler, yardımlar, burslar vs. bunlar masraf demek ve bu masraflar birilerinin cebinden çıkması demek.bkz: değirmenin suyupeki kim nasıl indiregandi yapacakgerçi yapanda var herhaldebu bağlamda bizim malum türkiyedeki %10 un %80 e tahakküm çabası içinde olan zerzavatı -ki o zerzavat şimdi ergenekon bağlamında köşeye kısılmış bağırmakta- temsil eden yegane üyelerimizden “otolink tink” ve “herşeye cevap ayı”nın yine malum ahkamlara başvurma eğilimine itilmiş halini görüyoruz.içeriği hakkında sadece önyargı ve internet linklerinden beslenerek hareket ettikleri bu malum yapıdan ne kadar bihaber olduklarını kestirmemek akla ziyan. adam akıllı bir sağlam eleştiri olsa ellerini alnıma koyacam. ışık evler, kadrolaşma üzerine, esnaftan alınıp yurtdışına çıkan onca paranın gayrisafimillihasıla ya yaptığı etkinin ekonomimiz üzerindeki olumsuz etkilerinin tüyü bitmemiş türk evladına olan hak-hukuk çerçevesindeki etkilerinden dem vurulsa amenna dicem. dini hassasiyetler noktasındaki nakısiyetten, ülke içi kolej-dersane yapılanlarının iç muhasebesinden bahis açılsa gözlerinden öpücem.ama şimdilik bana “ne biliyorsunuz ki konuşuyorsunuz dedirtiyorsunuz?
Yazık kadıncağıza çok üzüldüm hali içler acısı..tam birileri bu kadını kurtarsın diyecektim ki! aklıma türkan saylan geldi..hasta olmasaydı mutlaka amerikaya bi heyet yollayıp adamcağızı kurtarırdı..çekilir çile değil kadının dünya hayatı kaymış resmen
Yanlız şu cümledeki kavram kargaşasına bakarmısınız…”Ne kadar mutluyuz diyor, sürekli şükrediyordum ki kabus başladı. Eşim 5 vakit namaz kılan bir adam oldu.”
niyeki evde namaz kılınmamış, birden kafada takke, elde kur-an okunuyor, tamamen değişik bir hayat tarzı, bir arkadaşım 2 yıl önce bu yüzden boşandı..Durum bununla da kalmıyor, kız toplantıdan toplantıya koşup, içkili kokteyllere katılırken, kendini dinine veren koca gelmiyor, kadın hep yalnız, sonra giyim kuşama karışılıyor, muhatap olunan arkadaş grupları değişiyor..Başlıbaşına değişiklik yaşanıyor..Bence kadının sözleri çok doğru..Birden bambaşka bir adam oturuyor karşısında..
Fransaya okumaya gidip sarik cubbeyle gelenini gorduk, annesi kalp krizi geciriyordu, hayatimda gordugum en ilginc hidayete eren de playboy bir arkadasin askere gidince yan ranzada kalan ilahiyatci bir cocuktan etkilenmesiydi, yazin sahile hasemayla gelip, kurandan ayetler okumaya baslayinca herkes iptal olmustu.Bu abiyi her ne kadar kendi karisi bile anlamasa da ben cok iyi anliyorum, hidayete ermenin tadi bir baskadir arkadaslar, o heyecan o sevk o inanc kivilcimi inanin kokain de bile yok.
yiyişin yiyişin, ama yiyiştiğinizi öyle gizli falan yapmayın hele ki o kişi resmi karınız veya kocanızsa bunu alenen heryerde yazın dün karımı böyle becerdim , dün kocam bana süpriz yaptı şapkasız çıktı,aldık alkolü dibine kadar vurduk sonra ben mi ona vurdum o mu bana vurdu anlamadım ama sabah bi baktım ikimizinde kıçında şişe..ya bunları sizle paylaşmayı çok seviyorum..aydınım çağdaşım ben ,herşeyi aştım..
Dinsizlerimiz, namussuzluğu yüceltirken namaz – Kur’an – tesettürü küçümsemeye devam ediyor.Dinsiz ve namussuz yaşayarak anormal derecede fazla kazanan insanlarımız, elbette ki kendi hallerini kabul ettirmeye çalışacaklardır.Fethullah Gülen’le ilgili bir yazı olduğu halde; sadece İslami kavramlara – İslami yaşam tarzına olan hoşgörüsüzlük ve nefretlerini açığa vurmuşlar.Yazıyı dikkatlice okuyunca, FG karşıtlığı bir yana, gizliden bir FG reklamı yapıldığını söyleyebilirim.İslam düşmanı olan laik kesim için FG’yi kötülemeye gerek yok.Buna karşılık, FG ile tanışmayan müslüman kesim üzerinde FG sempatisi yaratılmak istenebilir. Bu da, müslümanların hassas olduğu kavramlara saldırarak, bunları doğrudan FG ile ilişkilendirerek yapılabilir.Sonuçta, ince kıyım müslüman halkım, ilgili yazıdaki İslami kavramların taciz edilmesi dolayısıyla hocaefendi hazretlerine (!) sempati duymaya başlayabilir.İki arada bir derede kaldık. Allah’ın ayetleri ve elçisinin emirleri belliyken; bunları eğip büken münafıkların ve bunlara açıkça saldıran kafirlerin Allah belasını versin!
hiç bir “180 derecelik dönüş” samimi ve sağlıklı psikoloji göstergesi değildir…devletçi ordu sevdalısı fettoş bakın şimdi nerede, milli görüştü el-tayyep nasıl gömlek değiştirdi.sonra dinsiz adam namussuz değildir.dinli adam da namuslu değildir.hiçbir genelleme (bu da dahil) doğru ve geçerli olamaz.mesela dindar burjuvaların ahlakını dinsiz bir işçiyle karşılaştıramazsınız.çünkü onlar tuvalet kağıdını bile yurt dışından getirtirken işsiz kalan üç kuruşa ailesini geçindiren insanları nasıl bir tutabiliriz.sözün özü; 5 vakit namaz kılarken birden bire dini allahı bırakan biri ile kendi çevresine özgü başka bir hayat yaşarken birden bire farklı bir çevreye girip 5 vakit namaz kılan bir adamın psikolojisiz normal değildir.bu yazıdaki insan aynı geçmişte türkiyeye gelin gelip kara çarşaflara girip müslüman olan 16 yaşındaki ingiliz kızlar duyduğumuz o abuk sabuk sempatiyi beslemeyelim.
”pacificdeniz DİYOR Kİ, (15 Nisan 2009 20:07) vurduk sonra ben mi ona vurdum o mu bana vurdu anlamadım ama sabah bi baktım ikimizinde kıçında şişe..ya bunları sizle paylaşmayı çok seviyorum..aydınım çağdaşım ben ,herşeyi aştım..”oooo abim aşmış, demokratik ve çağdaş bir kişi olarak bunları bu kadar rahat söyleyemezdim, sürekli hayatını din e adayarak geçirdiği için, fantaziler, tavan yapmış..”kaleidoskop DİYOR Kİ, (15 Nisan 2009 23:48) İslam düşmanı olan laik kesim için FG’yi kötülemeye gerek yok.”Son derece yanlış, bir cümle, cahillik, hırs, intikam dolu..Vurun kahfeye filmin den düşmüş sakallı bir hoca amca girmiş hafife, Allah, dini alet eden sizin gibi fırsatçılardan korusun asıl bizi..Laik kesim asla din düşmanı değildir, ilerlemeye açıktır, kendini çarşafa sokarak, özgürlükden bahseden budalaları kınıyorum, din herkesin içindedir, din vicdan meselesidir, Kurallarını doğru öğrenmek isteyen, herkese açıktır..Ülkelerin Laikliğe herşeyden çok ihtiyaçları vardır..Kendini gizleyip gölgede kalmak isteyen varsa, Arabistan a yallah..Orada sıcak çok, çarşafa ihtiyaç var, Aydınlık Türkiyem in, ileri görüşlü, yüzü de aklı gibi açık, aydınlık fikirlere ihtiyacı var..Burası Atatürk un kurduğu laik bir ülkedir..Hepsi bu kadar..
Çağdaşlığı ”kıça şişe sokmak” kadar basit, sapık ve dangalakça yorumlayan bu pislik fikirlerin, buralarda dolaşmaları bile midemi bulandırıyor..Biz Türk Milletini fırsat buldukça heryerde yerin dibine sokan sizlersiniz..
akoni DİYOR Kİ, (12 Nisan 2009 10:38)Onlarda nasıl bir beyin var hep merak etmişim.. Etkilenmek veya bir başkasının yörüngesine girmek bu kadar basit mi? Sözüm çocuklar için değil… Çocuklara istediğiniz eğitimi verebilir yönlendire bilirsiniz. Ama belli bir yaşa gelmiş insanları anlayamıyorum
cevap veriyorum;beyinleri yıkanmıyor okuyup dinledikleri şeyin doğru olduğuna inanıyorlar.
Okullarını gördünüz mü?Hayır ama o okullara devam edenleri gördüm. Bir arkadaşımın çok yaramaz bir oğlu vardı, Brooklyn’deki okula gitti, şimdi beyni alınmış gibi, karşılaştığı her büyüğün elini öpmeye çalışıyor.
yaramazlık? el öpmek? vats goin on meeenn.bu noktada leyla mıydı hanfendi sinirinden delirip kayışı koparmış ve ne dediğini bilmez hale gelmiş. ben de sandım çocuk okul sonrası kafasında takke brooklyn’in göbeğinde namaza durmuş.
Sinir bozucu olan da şu: Hep terbiye sınırındalar.
terbiyeliler yahu daha ne yapsınlar işte. gerçekten insanoğluna yaranılmıyor.o bi sayfa söyleşi üzerine üniversitede kürsü açılır. 18 tez çıkarırım bu konudan.ayşe armanı tebrik ederim. bu mücevheri bizlere sunduğu için.hatunun kocasına da rabbim hz. eyup sabrı vermiş mübarek.
isim, yer, şahıs içermedikten sonra inandırıcılığı zayıf. hem bazı yerlerde alt metinlere inince yine inandırıcılığı düşüyor, sadece karşıt koşullanma yoluyla hazırlanmış gibi duruyor.
uykusuz kutup ayisi DİYOR Kİ, (16 Nisan 2009 06:15)sonra dinsiz adam namussuz değildir.dinli adam da namuslu değildir.
“Dinsiz ve namussuz olmak” özel bir deyimdir.Özel bir olaya ve bazı kişilere dokunur. Bu deyimi özellikle kullanıyorum ki, özelliğinin farkına varılsın.Bu bağlamda, sizin bununla ilgili yaptığınız yorumların bir anlamı yok.Vermek istediğim mesajın derinliği, sizin anladığınız basitlikte değil.______________________________________
pillibebekkuyuda DİYOR Kİ, (16 Nisan 2009 09:19)”kaleidoskop DİYOR Kİ, (15 Nisan 2009 23:48) İslam düşmanı olan laik kesim için FG’yi kötülemeye gerek yok.”Son derece yanlış, bir cümle, cahillik, hırs, intikam dolu..Vurun kahfeye filmin den düşmüş sakallı bir hoca amca girmiş hafife, Allah, dini alet eden sizin gibi fırsatçılardan korusun asıl bizi..Laik kesim asla din düşmanı değildir, ilerlemeye açıktır, kendini çarşafa sokarak, özgürlükden bahseden budalaları kınıyorum, din herkesin içindedir, din vicdan meselesidir, Kurallarını doğru öğrenmek isteyen, herkese açıktır..
Yanlış!1. Sayısız insan gibi siz de İslam hakkında yüzeysel bir bilgiye sahipsiniz, İslam felsefesinin özünden haberdar değilsiniz.2. Etkileşim kuruğunuz çevreler (gerek insan gerekse yayın organları bakımından) dolayısıyla, İslam dinine bakışınız taraflı ve objektiflikten uzak.3. Yemek ile bok nasıl aynı tencerede olamazsa, laiklik ile İslam aynı yerde duramaz.Kabalığım için özür dilerim ama, bok yemeyi marifet zaneden bir güruh topluluğu İslami kavramlara hakaret ederken namussuzluğu özendirip teşvik ediyorlar.Dolayısıyla sizin, benim için yaptığınız film karakteri yakıştırmasının bir anlamı ve değeri yok.Devamı sonra…
rica ederim şu sorularıma yanıt vererek bizi aydınlatabilir misiniz @kaleidoskop?1. laiklik ile islam dini aynı yerde duramazsa Türkiye Cumhuriyeti’nde, Fransa’da, Amerika Birleşik Devletleri’nde, Hindistan’da ve daha birçok seküler devlet niteliğine sahip ülkede nasıl bir arada duruyor?2. laikliğin teknik olarak islam dinine olduğu kadar diğer dinlere de devlet yapısında eşit koşullarda ve aynı mesafede baktığını bilmiyor musunuz?3. laiklikle ateist devlet düzenini birbirine mi karıştırıyorsunuz?4. bok kelimesiyle laikliğe mi yoksa islam dinine mi gönderme yapıyorsunuz?5. islami kavramlara hangi cümle ile hakaret edilmiştir?6. namussuzluk hangi kelime ile özendirilip teşvik edilmiştir?
Yemek ile bok nasıl aynı tencerede olamazsa, laiklik ile İslam aynı yerde duramaz.
Sayın hocam, yazılarınızı ilgiynen takip ediyoruz. Geçen günkü bir yazınızda yemek ile bokun aynı tencerede olamayacağını belirtmişsiniz. Biz ailecek işkembe çorbasını çok seviyoruz. Kendisi hem yemek hemide bok olup, aynı tencere içerisinde mutlu mesut bir şekilde yaşayabilmektedir. Lakin yazınızda belirttiğiniz gibi yemek ve bok aynı tencerede bulunamaz ise bizim yaptığımız şey caiz midir? Yani bu yediğimiz bok ne iştir?
Sayısız insan gibi siz de İslam hakkında yüzeysel bir bilgiye sahipsiniz, İslam felsefesinin özünden haberdar değilsiniz.
Vay anasını sayın seyirciler, adam yemiş bitirmiş İslam konusunu. Şeyhülislam olmuş, hidayete ermiş, özünü kavramış. Okuyup anladığı ve bildiğini sandığı şeyleri gelmiş burda mahalleliye yedirmeye çalışıyor. Paşam yannış geldin sen herhal, seni bine katlayacak adamlar vardır burda din konusunda (ha sakın olaki kendimden bahsettiğimi sanma, ben akl-ı baliğ bile değilim). Onun için bilmişlik yapmaya kalkma., işkembe-i kübradan sallama. Sen bildiğin, idrak ettiğin kadarıyla mutlu mesutsun, ama ders vermeye kalma kimseye. Ulemalık yapacam diye ukalalık yapma…
Sabah sabah çay, sigara içmeden yazarsan böle olur işte. Bekle işte biraz, iç güzelce çayınla beraber sigaranı. Sona gülüp geçiyosun bunlara, ama yok, illa atlayacan sazan gibi dimi.. Sus, cevap verme, cezalısın, yıkıl vre…
kaleidoskop DİYOR Kİ, (23 Nisan 2009 23:44)3. Yemek ile bok nasıl aynı tencerede olamazsa, laiklik ile İslam aynı yerde duramaz.Kabalığım için özür dilerim ama, bok yemeyi marifet zaneden bir güruh topluluğu İslami kavramlara hakaret ederken namussuzluğu özendirip teşvik ediyorlar.Bu nasıl iştir..Nasıl ilim okumaktır.. Ben nimetle pisliği aynı cümlede kullanmam doğrusu..Türkiye Cumhuriyeti, Laiktir, Allah ına kadar Laik kalacak..
Thing DİYOR Kİ, (24 Nisan 2009 10:39)bu soytarılara vereceksin şeriatı. mutlu olacaklar.istediğiniz buysa bu ülkeden siktirolup gieceksiniz. afganistana, irana.bu ülkede yaşamak istiyorsanız da, laik bir çercevde yaşamayı kabul edeceksiniz.
pillibebekkuyuda DİYOR Kİ, (24 Nisan 2009 10:35)Bu nasıl iştir..Nasıl ilim okumaktır.. Ben nimetle pisliği aynı cümlede kullanmam doğrusu..
Hassasiyetinizden dolayı sizi tebrik etmem gerekiyor.Maalesef biz o hassasiyeti gösteremiyoruz. Tanımlama yapma konusunda zorunluluk hallerinde böyle kavramlar kullanabiliyoruz.Bununla birlikte, maalesef ki gerçekler bizim yakıştırmalarımızdan daha çirkin, daha pistir.Arşivlerimizden bulup çıkardığımız eski bir yazımız buna örnektir.faiz ve striptizDaha yaratıcı yorumlarınız eklendiğinde, diğer örneklerimizi de ekleyebiliriz. Şimdilik bu kadar.
Uğur Dündar, M Ali Birand, Reha Muhtar, Ali Kırca gibi laikçi enkıromenlerimiz, okulda çocukların namaz kılmasına şiddetle karşı çıkarlar. Buna karşılık, şarkı – film – mankenlik aleminde yükselmek isteyen genç kızların kimlerin kucağına oturtulduğuna pek değnmezler. Çünkü, namus düşmanı laikçi kafaları böyle şeylerde sakınca görmez. Medya dünyasının da bu ince işlerle ne kadar içli dışlı olduğu da malumdur.Ayşe Arman, eski bir yazısında evlilik dışı cinsel ilişkiyi benimsediğini belirtip, aşk ve sevgi adı altında okurlarına da telkin etmiştir.Bu alem böyle işte, no namaz, yes free sex!
@pilli pati1.ABD de özgürlükler ülkesidir. Fakat aynı zamanda, halkının özgürlüğünü en çok kısıtlayan devletlerden biridir. Burada, özgürlük kavramının iki ayrı boyutuna şahit oluyoruz.Tüketme ve tükenme davranışlarında özgürsünüz, fakat ABD politikasına karşı gelmeye – zarar vermeye başladığınızda sizin için pek de iyi olmaz.ABD’de hala zenci ırkçılığının izleri dururken, Obama’nın, Condi’nin ve karaderili tv – müzik artistlerinin yükselmesinin ardında bu vardır.Devlet poltikasını kabul edip uyum sağladığın sürece kazanan sen olursun.Tıpkı özgürlük gibi laiklik de iki taraflıdır. İslam haricindeki dinler semavi olma özelliğini yitirmiştir. İslam ise yaşam biçimi olarak terkedilmeye başlanmıştır.Laikliğin diğer ülkelerdeki sürümü, o ülkelerin batıl dinlerinin zararlarından korunmayı veya bir oranda azaltmayı – etkisizleştirmeyi hedefler.Türkiye laikliği ise, İslam dininde vazgeçilmez olan kimi kuralları pasifleştirmeyi; birey, toplum ve devlet hayatından çıkarmayı hedefler.Laiklik ile dinin bir arada bulunması, birbirlerine uymadıkları – ters düşmedikleri anlamını taşımaz.Bahsettiğiniz ülkeleri, kendi durumlarıyla değerlendirmek gerekiyor. Bu da benim işim değil.2. Hayır, bilmiyorum.3. Hayır. İslam dini, insana huzurlu yaşaması için kimi kurallar getirmiştir. Laiklik, İslam’ın kimi kurallarını çeşitli nedenlerle reddeder. Bunun yerine, insanların benimsediği kuralları –çağdaşlık gibi gerekçeleri öne sürerek – kabul eder.Yani, Allah’ın koyduğu kurallar terkedilip, insanların belirlediği kurallar kabul edilir. Bu açık ve belirgin bir gerçektir.Bu gerçeğin inkarı, takiyye tarihimizin kötü örneklerinden biridir.Burada, asıl tartışma konusu Allah’ın varlığı, Kur’an’ın semavi oluşu, Hz. Muhammed’in peygamberliğidir. Bu tartışmaya girmeyi tercih etmiyorum.Benim değinmek istediğim, yukarıdaki gerçeğin inkar edilmesi, insanların bilinçsizleştirilerek – yönlendirilerek bu farkındalıktan uzaklaştırılmasıdır.4. Kimi laik devletler, fuhuş piyasasını resmi olarak kontrol eder, gözetim için kapıya polis yerleştirir, fuhuş piyasasında dönen paradan vergi keser.Bu vergilerle yol, su, elektrik vb hizmetlerini sunar.Yani, devlet kadınların fuhuş yapmasını onaylar. Bu, toplumu oluşturan aile hayatını, şerefi ve namusu vergi karşılığı özelleştirmektir.(Bok deyiminin gerekçesi umarım anlaşılmıştır.)İslam dini, fuhuşu ve zinayı yasaklar. İslam devleti, buna engel olmak için tedbirler alır.(Türkiye dahil, dünyadaki müslümanlar, yaşayış tarzı bakımından İslam’dan uzaklaşmıştır. Bunun için rezilliklerin ve adaletsizliklerin bol olduğu birer toplum haline gelmişlerdir. Bugün Türkiye’deki Hüseyin Üzmez olayı ve diğerleri, arap ülkelerindeki fuhuş, zina ve cinsel sapkınlıkların yaygın olması vb olayların sebebi budur.)@belesh Üstteki 5 cümle aynı zamanda sizin için.
belesh DİYOR Kİ, (24 Nisan 2009 08:50)Vay anasını sayın seyirciler, adam yemiş bitirmiş İslam konusunu. Şeyhülislam olmuş, hidayete ermiş, özünü kavramış. Okuyup anladığı ve bildiğini sandığı şeyleri gelmiş burda mahalleliye yedirmeye çalışıyor.
5.
“Dini ve Namusu Olanlar Kazanamaz!”YER Ankara, tarih 10 Temmuz 1923… Tren istasyonundaki özel kalem binasında, Cumhuriyet Halk Fırkası (o tarihte partiye fırka deniliyordu) nizamnamesi (tüzüğü) hazırlanıyor. Ülkenin iki meşhur ve büyük Paşası konuşuyor. Bunlardan biri Şark Fatihi Kâzım Karabekir’dir.Konu bir ara ülkenin kalkınmasına geliyor. Ünlü ve büyük Paşalardan biri Kazım Paşa’ya şu sözleri söylüyor: “Dini ve namusu olanlar kazanamazlar!.. Fakir kalmaya mahkumdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Bunun için önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız. Partiyi, bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz. Bu suretle kalkınma kolay ve çabuk olur.”Tarihçi İsmet Bozdağ “PAŞALAR KAVGASI” isimli eserinde bu konuşmayı nakl etmiştir.PKK terörünün gölgesinde yapılan uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile mücadele etmeye hazırlanırken feci şekilde öldürülen Uğur Mumcu da Kazım Karabekir ile ilgili kitabında bu konudan bahsediyor.Karabekir paşa hatıralarında bu konuyu ele almıştır…
Mehmet Şevket Eygi’ye burun kıvıracağınızı biliyorum, üzgünüm ama Uğur Mumcu’ya bir kılıf uydurmak gerekecek.
@belesh,Ağız tadınızdan dolayı sizi tebrik eder, hatanızdan ötürü kınarım. Kokoreç de benzer durumdaki leziz gıdalardan birisidir. Fakat bilmelisiniz ki, her iki besin de bünyemize ulaşmadan önce titizlikle bokladan arındırılır, temizlenir. Bilirsiniz ki bok, doğal olarak bizim bünyemize zararlıdır. Bu tür besinlerin alımından sonra bir rahatsızlık hissedersek, bokların yeterince temizlenmediğine kanat getiririz.Ayrıntılı bilgi için hekiminize ve yemek uzmanlarına danışabilirsiniz.
Paşam yannış geldin sen herhal, seni bine katlayacak adamlar vardır burda din konusunda (ha sakın olaki kendimden bahsettiğimi sanma, ben akl-ı baliğ bile değilim). Onun için bilmişlik yapmaya kalkma., işkembe-i kübradan sallama. Sen bildiğin, idrak ettiğin kadarıyla mutlu mesutsun, ama ders vermeye kalma kimseye. Ulemalık yapacam diye ukalalık yapma…
İşkembe ve kokoreç yapmak için yetişmiş usta olmak gerekiyor. Buna karşılık, sahanda yumurta yapmak için aşçı olmamıza gerek yok.Yani, akıllı – cahil herkes kendi karnını doyurabilir.İslam diniyle ilgili ileri düzeyde yorum yapmak için elbette ki -sizin dokundurduğunuz gibi- ulema olmak gerekiyor.Fakat bununla birlikte, temel inanç esasları konusunda görüş belirtmek için bu kadar ileri düzeyde bilmeye gerek yok.Sıradan biri nasıl karnını doyurabiliyorsa, Allah inancı konusunda da düşünerek doğruyu bulabilir. Bunun aksi, Allah’ın insanı yaratması ile, insana verdiği iman görevi arasında bir çelişkiye yol açardı.İslam felsefesinin özünden kasıt, Allah’ın sıfatlarını ve emirlerini kabul etmektir. Allah’ın kesin emirlerini gerekçe uydurarak kabul etmemek ve yasaklarını çiğnemek ise inkara girer.Bazı laiklerin, vaktinde namaz kılınmasına karşı çıkması, buna karşılık; evlilik dışı cinsel ilişkiyi -aşk ve sevgi bahanesiyle- kabul etmesi buna örnektir.Müslümanların bu hatayı yapmaları, dini hükümlerin sağlamlığına şüphe getirmez. Bu, uygulayıcısını bağlayan bir durumdur (H. Üzmez vb olaylar).Bir yola girmekle, o yolun kurallarına uymak farklı şeylerdir.
Parantez içindeki ünlem üzüldü alındı. Türkçe olimpiyatları boşuna mı yapıldı, türkçe öğretmenleri boşuna mı ter döktü?…hocaefendi hazretlerine (!)Yaşam tarzını İslamın özünden uzaklaştıran insanlar, tarih boyunca münafıkların bozgunculuğuna maruz kalmıştır. İslamı silahla yıkamayanlar, fitne yoluyla müslümanlara zarar vermiştir.Yahudiler ve Hıristiyanlar, kitaplarını kendilerine göre değiştirmiş, inançlarını Allah’ın koyduğu kurallardan saptırmışlardır. Kendi uydurageldikleri bir inanç sisemine sahip oldukarı için sapmışlardır.Onların durumu Bakara – 120. ve Bakara 140. ayetlerde açıkça bildirilir.Bu konudaki ayrıntılı bir derlemeyi buradan okuyabilirsiniz.Müslümanlar içinde de bunlara yakınlık duyanlar bulunur. Bunların durumuna, Maide 52. ayette değinilir. Geniş bir açıklama için tefsirine bakabilirsiniz.Onların güzel sözleri bizi etkiler, oysa Allah; Bakara 204. ayette bizi onlara karşı uyarıyor.Fethullah Gülen, (fitnetüşşeytan), bakın kendi kendisini nasıl ele veriyor:“Pek muhterem Papa cenabetleri!”
@kaleidoskop a.k.a. (@hayalci / @linnux),devletler mevcudiyetlerini korumak için bir takım kurallar getirmek zorundadırlar. buna İslam hukuku üzerine kurulmuş devletler de dahildir. zira tıpkı Amerika Birleşik Devletleri’ndeki devletçi politikalara yakın durmayanların birey olarak bazı haklarından mahrum kalabilecekleri hususunun aşikar olması gibi İslam devleti modellerinde de insanlar devlete karşı gelemezler, piyonlarını oynatacakları alanlar devlet politikaları ile sınırlıdır.birkaç örnekle yukarıdaki sözlerimi açmak istiyorum.gerçek şu ki, bugün nedense Türkiye’de sadece müslümanlar yaşıyormuş da dışarıdan başka dine mensup topluluklar bu ülkenin müslümanlarının haklarını ellerinden almaya kalkışıyorlarmış gibi bir hava doğurulmak isteniyor. oysa ki, Türkiye’de yaşayan müslüman bireylerin sahip oldukları hak ve özgürlükler kadar diğer dinlere mensup bireylerin de inanç hakkı ve özgürlüklerinin de korunması esastır. laik devlet modellerinde kamu alanları hiçbir dinin sembollerinin birbiri üzerine üstünlük gösterişinde bulunmayacağı, üstünlük sergilemeyeceği şekilde düzenlenir. farklı dinlere mensup bireyler yaşadıkları sınırlar içinde aralarında sınıf farkı doğduğunu zannetmesinler diye yahut pratikte böyle bir sınıf farkı oluşmasın diye bu kural gözetilir. Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlet modelidir. verdiğiniz linkte okuduğumuz yazının son satırlarında Türkiye’nin bir İslam ülkesi olduğu ifade edilmektedir ki yazıyı yazan şahsiyet için sizin ifade ettiğiniz gibi asla “burun kıvır”mıyorum, ama bu kişiyi yaşadığı devlete karşı hazımsız ifadeler çerçevesinde hayalinde modellediği şeyler gerçekmiş gibi göstermeye çabaladığı için esef içinde izliyorum. devletin kurumları muhakkak ki bu gibi hareketleri görmekte ve dikkatle izlemektedirler.öte yandan bugün monarşi ile yönetilen ve şeriat kanunlarına haiz bir devlet modeli olan Suudi Arabistan’da sünni islam keskin ve katı kuralları içinde işler. Suudi Arabistan inanç özgürlüğünü hukuken korumaz. işaret ettiği tek bir din vardır ve nüfusunun tamamı sünni islam modeline göre yasanır, yönetilir ve yargılanır. verdiğiniz linkteki yazıyı yazan Mehmet Şevket Eygi’nin işaret ettiği islam ülkesi modeli olsa olsa Suudi Arabistan olabilir. dünyanın neresinde olursa olsun insanın inançları da özgürlükleri de devlet politikaları ile bağlıdır. Suudi Arabistan’da da insanın devlete karşı geldiği görüldüğü yerlerde karşısına mutavva dikilir ve kişiyi yakaladığı gibi mahkeme önüne götürür doalyısıyla dünyada din ve vicdan özgürlüğünün baskı altında olduğu yerlerden biridir. bakın burada İslam’a karşı olduğumu düşünüyorsanız bu yanılgıyı bertaraf etmenize yardım edecek bir açıklamada bulunayım, İslam dini içinde zoru barındırmaz. fakat devlet modeline dönüştürüldüğünde ve para içinde yüzen monarkların yasaları ile keskin kılıçtan farksız hale dönüştürülür. şahsen laik bir memlekette dini hür vicdanı hür insanların yaşadığı topraklarda dinimin gereklerini dinin pratik edileceği özel alanlarda uygulamayı tercih ederim. dönelim öbür tarafa; örneğin hristiyan bir birey Suudi Arabistan’a çalışmak için girebilir fakat ibadetini orada yerine getiremez. açıkça dinini temsil eden giysiler giyemez, dinini temsil eden ifadeleri sesli olarak, özgürce ve alenen tartışamaz. bu da bir devlet modelidir ve kısıtları vardır.o yüzden Türkiye’deki devlet modelindeki kısıtlar sanki dünyanın başka memleketlerinde başka şartlarda yer almıyormuş ya da hiç yokmuş gibi konuşmak sanırım abesle iştigale girer. bu konuda hemfikirsek diğer modellerde dinin pratiğini tartışmak için fikrimi ifade etmeye devam edeceğim. ama önce konuyu sizin fikirlerinize sunuyorum.
@kaleidoskopmanalar kopuk kopuk ve dayanaksız. hele ki amerika tesbitlerin yanlış. en azından amerikayla ilgili bir kitap okusaydın(okuduysan başka oku.). amerika politikasını ve politikacılarını en ağır şekilde eleştirebilirsiniz, ağız dolusu küfürler edebilirsiniz demokrasinin gereği olarak size dokunamazlar. örnek: nikson’dur, bir gazeteci darla-duman etmiştir.islam ile laiklik arasında kurduğun “bok”lu kavram tam manasıyla “bok”tan. laiklik din hürriyetini insana tanımıştır. uluslararası söylem böyle olmayabilir lakin atatürk inkilaplarını uygulama aşamasına geçirdiğinde dini temsil kıyafetleri yasaklamış, tekke ve türevlerini kapatmış fakat dini yaşamın engellenemiyeceğini(engellenmemesi de olabilir) dile getirmiş hatta diyanet işlerini bizzat kendisi kurdurmuştur, yani sadece dış görünüş ve iç radikalleşmenin önüne geçmek istemiştir ki sadece islam değil diğer dini kurumlara da aynı muameleyi çekmiştir.bir noktadan sonra yazdıklarını okumadım, okuma değeri bulmadım bilgine.
@pilli pati,Bazı sözcükler kağıt üzerinde güzel görünür. Gerçek hayattaki karşılıkları ise sözlük anlamlarıyla örtüşmeyebiliyor.Cem Yılmaz’ın bir epirisi vardı. Okulu bitirdikten sonra, uzun bir süre de okulda öğrenilenleri unutmak için geçiyor.Burada Cem Yılmaz, okulda öğrendiklerimizle gerçeke hayat arasındaki farklılığa vurgu yapıyor.Sizin yorumunuzu okuyunca, ilkokulda başlayan kavram ezberletilmesi durumlarını hatırladım.Gerçek hayatla içiçe oldukça ve yaşanmış tarihin yazılmış tarihten farklı olduğunu öğrendikçe bunların maalesef boş olduğuna inanmaya başladım.Çok basit bir örnek: Türkçe ezan rezilliği! Bir de bunun gülünç tarafı var ki, ezanın bir sözcüğünü Türkçeye çevirmemişler. İşte çarpıklık!Türkçe ezan ve Türkçe ibadet nasıl başlatıldı?Biraz da Milli Şef döneminden inciler:
“Bir çok camii de aynı âkıbete uğradı. Depo, ambar olarak kullanıldı. Bazı medrese ve kütüphaneler uzun zaman CHP’nin ocak merkezi olarak kullanıldı.Sultanahmet camii bile İnönü döneminde 1939-1945 yıllarında Trakya’ya gönderilen erlerin sevkiyat merkezi haline getirildi. İçinde kazanlar kaynatılmış, ocaklar yakılmış, yemek pişirilmişti. Çinileri yanmış, kararmış, kimileri de kırılmıştı. Bu talandan hemen hemen bütün camiler payını almıştı.
Bugün muassır batılı turistlerin akın ettiği sultanahmet camisine saman bile doldurulduğunu yaşayan şahitler anlatır.
ben bugünü konuşuyorum. bugün Amerika kısıtlayıcı diyorsunuz. bugün Suudi Arabistan da kısıtlayıcı. Türkiye devleti de kısıtlayıcı. her devletin kısıtı var. sizin evinizin, komşunuzun kendi kuralları yok mu?ezanın Türkçe’sini konuşmuyoruz. şu an pratik de edilmiyor zaten. konu kayıyor rica ederim.bir konu attınız ortaya: laiklik ile İslam dininin birarada örtüşemeyeceğini iddia ettiniz, ardından laik devletler İslam dinini kısıtlıyor dediniz. bu çerçevede görüş bildiriyorum. İslam devletlerinin kısıtlamalarından da örnekler veriyorum. ama yani bir de tarihte olup bitenlere atlayacaksak bu işin ucu bucağı gelmez. çerçeveyi bir belirleyin rica ederim.
Ezanın Türkçe okunması ve diğerleri, Türkiye laikliğinin gerçek yüzünü (antiislam) gösterir.Bunlar, şu paragrafın örnekleridir.Bunun asıl kanıtı ise Atatürk’ün kendi el yazısıyla kaleme aldığı notlarda.Bu konuda kendi kendimizi kandırmayalım.Laiklik tartışmaların en azından samimi ve dürüst olmasını bekliyorum. Laiklikte din ve vicdan özgürlüğü diye bir şey yoktur. (Buradaki tartışmalardan ziyade genel olarak söyüyorum.)Türkiye laikliği, İslamı hadım edip zararsızlaştırmayı – uyuzlaştırmayı hedefler. Diyanet İşleri Bakanlığı da buna hizmet eder. İslamın gerektiği gibi yaşandığı devirlerde imamlık para karşılığı yapılmazdı. DİB sayesinde Türk toplumu İslam Birliği bilincini kaybetmiş, laikliği ve diğer devrimleri körü körüne benimsemiştir.Suudi Arabistan’a gelince… Orada da diğer arap ülkelerinde olduğu gibi rezillikler yaygındır. İslam devleti sıfatını taşıması veya şeriat kanunlarının geçerli olması tamamiyle islama uygun bir toplum ve devlet olduklarını göstermez.Tıpkı, İngilterenin krallık olmasına rağmen, filmlerden bildiğimiz krallık yönetimiyle alakasının olmaması gibi.Halkın kendi kendisini yönetmesi gibi saçma bir kavram olamaz. Halk hiçbir zaman kendi kendini yönetememiştir. Kimi zaman devrime boyun eğ(diril)miş, kimi zaman darbeye…Bugün, medyanın ve iş dünyasının gücü hükümetin üzerindedir.Terörün, mafyanın, çetelerin ve dış istihbarat birimlerinin gücü ise; ulusal güvenlik kurumlarının üzerindedir. Bırakın sıradan vatandaşı, Üzeyir Garih ve Sabancı suikastlerinde bile bu zaafiyeti açıkça görüyoruz.Ayrıca yargı önünde eşitlik falan da yok. aynı eşitsizlik, askerlik yaparken de geçerli.İmtiyazlı malum sınıflara dahilseniz ballı askerlik yapar, suçişlediğinizde kolay yırtarsınız.Ülkenin en dürüst insanları, Cumhuriyetin koruyucuları ise bahçelerinde silah yetiştiriyor.Böyle bir durumdayken
devletler mevcudiyetlerini korumak için bir takım kurallar getirmek zorundadırlar.
cümlesi benim için anlamsızdır.Tıpkı ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de devletin durumu, halkın kendi kendisini yönetmesinden çok; güç dengelerini elinde tutan bir kısım insanların keyfi kararlar aldığına işaret ediyor.
Devletleri’ndeki devletçi politikalara yakın durmayanların birey olarak bazı haklarından mahrum kalabilecekleri hususunun
peki sizce dünya üzerinde insana en hakettiği değeri veren yönetim şekli ve örnek devlet hangisi? o kadar mükemmeliyetçi ifadeler kullanıyorsunuz ki; varolan yönetim biçimleri arasında hangisinin en ahlaka ve mantığa uygun olduğunu anlamak zorlaşıyor. bugünkü yönetim biçimlerinden hangisi size en doğruyu ifade ediyor? hangi yönetim şekli? hangi ülke en doğru yolda ve hatasızca yönetiliyor? ütopik olmaktansa gerçekçi olmanın yanlısıyım. insanı, insanın seçtiği insan yönetmeyecekse bir devleti kim yönetecek? herkes sütten çıkmış ak kaşık mı? değil! neden? çünkü insan insanın kurdu. zulüm etmeye son derece meyilli. demişsiniz ya terör toplumların üzerinde yönetimleri kıskıvrak yakalamış vaziyette. silah satarak para kazanmanın bazıları için tadını tarif etmek imkansız görünüyor. dönüyoruz yine temiz toplum ve ahlakı problemine. fakat bu çözünmenin tek sebebi laiklik midir?kabul etmek gerekir ki;bugün neredeyse dünyanın hiçbir ülkesi insanı tam manasıyla insan yerine koyup yönet/e/miyor. sizinle hemfikirim: bir nefis sarhoşluğu ve hırs almış yürüyor. gücü eline geçiren her ne olursa olsun kullanmadan bırakmıyor. hadi bugün batıyı “tü-kaka” yaptık, laik diye onları bir kenara kaldırıp attık, sanatlarını kültürlerini elimizin tersiyle ittik. zannediyor musunuz ki; o kültürler sizi yalnız bırakırlar? insan trafiği durmadıkça etki-tepki, etkilenme fikir yürütme, fikir alma, alınan fikri faydasına ya da zararına kullanma her yerde mevcudiyetini göstermeye devam edecektir. hele ki bugün teknolojinin, haberin çarpıtılmış yahut yanlı da olsa ulaştığı köşe – uç – bucak noktalar varken?unutmadan, laik olmayan devletlerin içinde olup biten zulümlere, almış başını yürümüş hayasızlıklara başınızı çevirebilir misiniz? yönetim zaafları yüzünden görmezden gelinen, dünyaya kapalı kapılar ardında ırzına geçilen kadın ve çocukları ile sözde içlerindeki İslam aşkı ile bir milletin haklarını ellerinde istedikleri gibi çekip çeviren, ilacını – gıdasını, eğitim ve bilgi alma hakkını ve diğer özgürlüklerini evinin kapısından öteye atacağı adımı hesaplayan yönetimler yönetim midir? laiklikte vicdan özgürlüğü yoksa İslam hukukuna dayanan yönetimlerde vicdan özgürlüğü var mıdır? Afganistan neredeyse her türden yönetimi görmüş bir coğrafyadır. Amanullah Han zamanındaki Krallık sonrası demokratik bir devlet yapısını sürdürmeye çalışırken (fakat yine de bir tür kast sistemini barındırırken) önce Rusya’nın işgali sonra kendi içindeki parçalanışın ve en son da A.B.D tarafından kaosa sürüklenişin ardında hangi kaynaklarını feda etmiştir dersiniz? başta o en değerli “insan” kaynağını feda etmiştir. toplum olarak toparlanması yazık ki zordur. ama bakınız resmi adı da ne yazık ki; Afganistan İslam Cumhuriyeti’dir. İslamı nasıl da karalayan bir yönetim, değil mi?dolayısıyla her ne kadar kullandığım bazı cümlelerin sizin için bir anlamı yoksa da bugün mevcudiyetini sürdüren devletlerin uyguladıkları kurallar son derece gerçek ve yalın. bazıları ise bıçak kadar soğuk ve acıtıcı. İslam adına kurşuna dizebiliyorlar. İslam adına hergün insan öldürebiliyorlar. ellerindeki silahın teknolojisi ise laik devletlerin lisansında.insan bu dünyaya benliğini zenginleştirip içinde bulunduğu toplumda dünyasına faydalı olmaya mı gelmiştir? yoksa korku ve dehşet içinde her yandan tehdit gibi saplanan ayrımcılıkların ortasında “o anti / bu değil” lafızları arasında dünyasındaki kültürleri kutlamak yahut kucaklamak yerine lanet etmeye mi gelmiştir?mesela neden antiislam adını verdiğiniz hareketleri Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanına bağlıyorsunuz? neden Osmanlı kültürüne sırtımızı döndüğümüzü iddia ediyorsunuz? bugün hala her detayı ile okullarda Osmanlı mimarisinden tutun da Osmanlı edebiyatına kadar öğrenmediğimiz bilgi yok gibidir. çocuklar ödev / tez hazırlasınlar diye okullarından öğretmenleri eşliğinde her yıl kültürel miraslarımızı incelemeye götürülürler. üniversitelerimizde mimarlık – iç mimarlık bölümlerinde, sanat okullarımızda / liselerde Süleymaniye Camii, Ayasofya, Selimiye Camii ve daha burada adı saygıyla zikredilecek binlerce tarihi miras dönem boyu incelenir. çocukların feyz almaları sağlanır. bunları bilmiyor musunuz? hangi “sırtımızı dönmek”ten bahsediyorsunuz? siz “Osmanlı’ya sırtımızı döndük” diyerek bu blogdaki satırları okuyan insanların kültür mirasımızdan soğutulduğumuza inanmaları için telkinde mi bulunmaya çalışıyorsunuz? yasaklanan, üzeri örtülen ne var? müfredatlarda özellikle kültürel miraslarımızın gençler tarafından incelenmesi, o bilgilerin gelecek kuşaklara aktarılması için her türlü aktivite şükür ki mevcut. verdiğiniz linkli yorumunuzda sanki Türkiye’de Cumhuriyet ilanı ile tarihi eserlerimiz, kültürel miraslarımız hakkında bilgi edinme özgürlüğü yasaklanmış gibi konuşuyorsunuz.ayrıca, verdiğiniz linkte geçen ifadelerinizde “batıya özgü sanatlara taparcasına ilgi gösteririz” diyorsunuz ve Michelangelo’nun Davud heykeli hakkında yazdığım yazıyı örnekliyorsunuz. o yazıda islam dinini kötüleyen bir kelime bulamazsınız. batıya özgü sanat antiislam sanat mıdır? bu ifadelerinizle, asıl insanlığın toplu kültür mirası içinde yeralmış olan batı kültürünü de elinizin tersi ile iterek insanlığa ayrımcılığı tetikleme riski bulunan bir tavır takınmıyor musunuz?
peki sizce dünya üzerinde insana en hakettiği değeri veren yönetim şekli ve örnek devlet hangisi?
Benim ne düşündüğümün ne sizin ne de bir başkası için bir önemi yok. Bir yol veya yön göstermeyi de pek sevmem.Herkesin hassasiyetleri var.Herkesin bir tarzı ve karakteri var. Herkesin bağlı olduğu değerleri var.Ben de, göz göre göre yalanlar içerisinde bulunmayı sevmiyorum. bazı şeylerin olduğundan farklı gösterilmesini kabul edemiyorum.Takiyyeciliği, ikiyüzlülüğü, riyakarlığı, menfaatçiliği sevmiyorum. Gerçeklerin çarpıtılmasını sevmiyorum.İnsanlara yalanlar söylenip, bu yalanların gerçekliğinde ısrar edilmesinden hoşlanmıyorum.
Hiçbir sorunun sebebbi ek başına bir kişi veya olay değildir.Laiklik, Türkiye’de uygulanan takiyyenin anahtar sözcüğüdür. Bunun için önemlidir. Toplum, İslamın tamamen reddedilmesine büyük bir tepki ve direniş göstermiş, laiklik kavramı sayesinde insanlar yavaş yavaş bu değişime alıştırılmıştır.
sanatlarını kültürlerini elimizin tersiyle ittik. zannediyor musunuz ki; o kültürler sizi yalnız bırakırlar?
.içlerindeki İslam aşkı ile bir milletin haklarını ellerinde istedikleri gibi çekip çeviren,……İslam hukukuna dayanan yönetimlerde vicdan özgürlüğü var mıdır? ……İslam adına kurşuna dizebiliyorlar. İslam adına hergün insan öldürebiliyorlar…
Bunların bir kısmı, İslam adına yapıldığı halde İslam kanunlarıyla çelişir. Bu ayrıntı görmezden gelinerek çoğu İslam karşıtı kişi, bu olayları göstererek İslam’ın gerçek yüzünü deşifre ettiğini zaneder. Yaptıkları sadece yaptıkları karalama kampanyası için kılıf uydurmadır.Bugün, bizim toplumumuzda bile, İslam kaynaklı gibi görünen bir çok adet; İslami kurallara aykırıdır.İmam nikahından kimi olaylar hakkındaki sözde yargı hükümlerine kadar…Diğer bir kısım ise, cihat ve zina gibi kavramlarla ilgilidir ki, bu konunun dışına taştığı için onlara değinmiyorum.
insan bu dünyaya benliğini zenginleştirip içinde bulunduğu toplumda dünyasına faydalı olmaya mı gelmiştir? yoksa korku ve dehşet içinde her yandan tehdit gibi saplanan ayrımcılıkların ortasında “o anti / bu değil” lafızları arasında dünyasındaki kültürleri kutlamak yahut kucaklamak yerine lanet etmeye mi gelmiştir?
İnsan haricindeki canlıların tümü, doğadaki yaşam dengesini koruyacak bir biçimde hayat sürer.İnsan ise hesapsız çoğalır, yayılır, yokeder, savaşır… Bu, insana seçim yapma imkanı veren irade ve insanı açgözlü, kıskanç ve müsrif yapan nefis nedeniyledir.Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Gerçekten de, eğer dünyada dine dair hiçbirşey olmasaydı, insanlar bu kişilikleri nedeniyle aynı kötülükleri yapmaya devam edeceklerdi.Bu durumda, dünyanın daha kötü bir halde olacağını anlamak için insan psikolojisi, sosyoloji ve semavi dinler hakkında daha geniş görüşlü olmak gerekiyor.En azından, dinler olmasaydı, aynı kötülüklerin yine var olacağından şüphe edemeyiz, bence.
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
MOON TARIKATI VE F.GÜLEN–Moon Tarikatı ve Fethullah Gülen
ülkemde ateist gibi yaşayıp dinine bağlı olduğunu söyleyen zevatın bir izdüşümü bayan işte, kocasının dini yaşantılarından rahatsız ama aynı zamanda kendinin dine olan yaklaşımını da iliştiriveriyor. barlara gitmiyor kuran okuyor aman allahım, eyüp camiine git hazrete yalvar eskisi gibi belki barlara döner kocan:)
* A. Arman: Sizi tanıyabilir miyiz?* Ben Leyla T. 12 yıldır Amerika’da yaşıyorum.* Ne münasebetle…* 24 yaşındayken, New York’ta yaşayan bir Türk ressama aşık oldum. Annemlere “Amerika’ya tatile gidiyorum” dedim, İstanbul’daki hayatımıgeride bıraktım ve buraya yerleştim. * Çok mu yakışıklıydı, çok mu karizmatikti, çok mu şefkatliydi, çok mu varlıklıydı? Sizi kimse onun kadar sevmedi mi? Nedir?* Kafa olarak mükemmeldi. Türkiye’de ya erkek arkadaşınız olur ya sevgiliniz. Bir türlü, ikisi aynı insanda birleşmez. Ben şanslıydım, hem en yakın arkadaşım hem sevgilimdi, gözüm kapalı geldim.* Hemen mi evlendiniz?* Evet. İyi bir sosyal hayat, sanatçı bir çevre, sergiler, davetler enstelasyonlar… Rüya gibiydi her şey. Evliliğimizin 3. yılında bir de oğlumuz oldu. Ne kadar mutluyuz diyor, sürekli şükrediyordum ki kabus başladı. Eşim 5 vakit namaz kılan bir adam oldu.* Ne alaka?* İşte sorun da bu. Ramazanda içki içerdi, dinden uzak dururdu ama Fethullahçılarla tanışınca, inanılmaz bir değişim yaşadı.… Ruhunu dinlendiriyormuş, yoga yapıyor gibi hissediyormuş, bir tür meditasyonmuş, insanın kendi dinini öğrenmesinin nesi kötüymüş.Evin içinde Fethullah Gülen’in dergilerini, kitaplarını okuyor, DVD’lerini izliyor…* Siz ne yaptınız?* Kendinizi benim yerime koyun, birlikte Soho’daki bütün barların altını üstüne getirdiğiniz adam, dünyanın en bohem adamı, Kuran’ı elinden düşürmüyor, 5 vakit namaz kılıyor ve “Allah için yapıyorum” diyor. Kafayı yiyecektim!…* Sizden dini kurallarına uygun olarak yaşamanızı istedi mi?* Yok hayır. Ama ruhen iki ayrı uca yuvarlandığımızı hissettim. Bana, “Sana asla kapan demem. Dinde zorlama yoktur. Benim görevim bunları sana anlatmak, ister yaparsın, ister yapmazsın!” diyordu. Bir de, vaaz veriyor yani! Bilmem ne suresinde bu yazıyormuş, bilmem ne suresinde şu yazıyormuş….Hálá kızıyor bana, neden bu kadar tepki gösteriyormuşum,neden abartıyormuşum. Çok eğitimli tiplermiş…* Siz tanıştınız mı?* Bir kısmıyla mecburen. Bizim oturduğumuz yerdeki derneğin ismi Tamef. 25 yaşlarında üniversite mezunu çocuklar çalışıyor. Hepsi eğitimli, İngilizceleri de çok iyi. Oğlum yaşındaki çocuklara yöneliyorlar…* Tüm bu hikayede sizi en çok rahatsız eden şey ne?* Bakın, benim kocam camiye gitseydi ve caminin hocasından böyle bir eğitim alsaydı ondan nefret etmezdim, onu suçlamazdım. Ben Fethullahçıların ne niyetle bu hizmetleri verdiklerini bilmiyorum. Bu kadar iyi olmalarının sebebi nedir? Neden dünyanın her yerinde okullar açıyorlar, neden küçücük çocukları topluyorlar, dini eğitim veriyorlar* Okullarını gördünüz mü?* Hayır ama o okullara devam edenleri gördüm. Bir arkadaşımın çok yaramaz bir oğlu vardı, Brooklyn’deki okula gitti, şimdi beyni alınmış gibi, karşılaştığı her büyüğün elini öpmeye çalışıyor. Tuhaf bir çocuk yarattılar, sanki çocuk değil, makine.* Evliliğiniz ne durumda?* Tabii ki vazo kırıldı, eskisi gibi değiliz. Ben antidepresanlara devam ediyorum.* Bütün bunları bir gazeteciye niye anlatıyorsunuz?* Çünkü bizi rahat bıraksınlar istiyorum! İnanılmaz organizasyonlar yapıyorlar. Central Park’ta Türk günü yaptılar mesela. Nereden buluyorlar o parayı? Türk hükümetinden fon aldıkları doğru mu? Ben öyle Türk günü de istemiyorum. Bütün kadınlar kapalı. Türklük bu mu? Türk günü yapmak onlara mı kaldı? Her yerde niye karşımıza çıkıyorlar? Hani insan, “Ya çocuğumun uyuşturucu kullanan arkadaşları olursa, çocuğuma musallat olurlarsa” diye korkar ya, benimki de o hesap. Resmen uyuşturucudan beterler. Eve telefon açıyorlar, “Leyla Hanım, bilmem nerede kurban kesilecek, bize yardım etmek ister misiniz?” diyorlar. “Hayır!” diyorum, “Bize katılmak ister misiniz, hayır işi yapacağız?” “Hayır” diyorum, “Niye öyle diyorsunuz, gelin tanışalım, sizi ağırlayalım, bizi yakından tanıyın” diyorlar. Yine “Hayır!” diyorum. İnanılmaz yüzsüzler, hiç yılmıyorlar. Sinir bozucu olan da şu: Hep terbiye sınırındalar. Ama ben onlarla savaşacağım. Kocamı Fethullahçılara kaptırdım, oğlumu asla vermeyeceğim!Sevgili Leyla T. Şayet ben de bir Fethullahçı olabilseydim, ben de sana onlar gibi terbiye sınırları içinde cevap verirdim. Ama üzgünüm Leyla. Açık söylemem gerekirse, görünen o ki sen tam bir bencil ve şirret karıymışsın.Tarif ettiğin adam tam bir harika hayat arkadaşı, kapak atılacak, elde edilecek ve eş yapılacak sadık bir eş. Sen de röportajdan anlıyoruz ki, bencil ve hazzını düşünen bir şirret bir karıymışsın. Annene tatile Amerika’ya gidiyorum deyip, rüyalar ülkesi Amerikaya kapak atmak için Amerikadaki harika erkeği kaparak hayalindeki o kocaya sırtını dayayıp alem yapacağın Amerika hayalini tatmin etmek isteyen klasik uyanık bir Türk. Bu abimiz için diliyorum ki, bir an önce senden boşanıp başını kurtarır. Adam zeki meki imiş anlaşıldığına göre ama tahmin ediyorum ki sen de güzel bir şirret kadınmışsın ki, adam da aptallıktan karakterini görmemiş ve ağına düşmüş. Zavallı adamı Allah kurtarsın artık..Ama bir kafa yapısının da röntgenini çekmiş bu röportaj. Kadın klasik “müslüman düşmanı” kesim gibi.. “bunlar bu paraları nereden buluyorlar, neler yapıyorlar, ” gibi soruları sorgulamak için Ayşe Arman’a çemkirdiğini söylemiş bu kadın ama röportajdan gayet bariz anlaşılıyor ki, kadının beyni bu gibi soruları sorma kapasitesine sahip değil. Tek derdi, Peggy Bundy gibi sürdürdüğü kokoş hayatında kocasının kredi kartı ile gece hayatına akabilme şansının inkıtaya uğraması ve büyük bir mide bulantısı ile sürekli dile getirdiği, Kuran’ın emri ve islamın 5 farzı olan namazı, ibadeti ile uğraşıyor olması. “Ben de müslümanım ama…” diyen bir insan İslam dininin emirlerinden irrite oluyor. Bu gibi kendi ile çelişen insanlar burda da var. Bu yüzden bu ropörtaj çok hoşuma gitti. Burdaki insanların da.. değişik yerlerde muhatap olduğumuz bu gibi insanların da adına itiraflarda bulunmuş.Bunlar Fethullah Gülen’den yada dindar başka insanlardan neden nefret ederler?Günde 5 vakit alınları secdeye gittiği için…
🙂 olayı böylesine kıçından anlayan zevat’ı da başka yerde bulmazsın zaten.kadın orada diyor zaten;
ne kıçın başın karışmış bahtsız kutup ayısı, millete böyle demen gayet normal.
varsa içeriğe ilişkin bir ahkamın amennaaa…
var tabiki!kadını sizden(Tink ve Ayı) erkek gördüm.
dimi… din düşmanı işte!.. çıkmış çatır çatır din düşmanlığı yapmış! dimi yavrucum!
Leyla’nın yaşadığı durumun aynısı ülkemizde de yaşanıyor.. Yatılı yetiştirme yurtları adı altında yetişen çocukların, burada anlatılandan kocadan hiçbir farkları yok
Onlarda nasıl bir beyin var hep merak etmişim.. Etkilenmek veya bir başkasının yörüngesine girmek bu kadar basit mi? Sözüm çocuklar için değil… Çocuklara istediğiniz eğitimi verebilir yönlendire bilirsiniz. Ama belli bir yaşa gelmiş insanları anlayamıyorum…
Hatun kişi Soholarda gezemiyor artukun herhal ondan sinir yapmuş…Kocasu istedigü gibi yasar insanlar bir gelişim süreci icinde anu gelende ilimlenirler fakat bu illahki ilimlendi bilimlendi ve islamu kesfettü anlamuna gelmiyo…birde direk Atatürk eleştirisi yapan dünki boklaru heç anlamam.Madem ilimleniyon susmayu ve kendinle meşkul olmayu öğrenecen ilim-bilim çinde olsa mesela atlayup kervana gidecen ,ama destur diyecen …boyunu aşan konulara girmeyecen.Kuran-ı ve Sünnetullahı Resulü kıble bilecen ama yasayan insanlara tapmayacan bu resmen şirkdir cahalluktur…..çok biliyorum diyebden uzak duracan………………..konu çok uzun Harlem okuma yazma bilmiyo……yazmak istemiyo bilsede …oofff hep aynu konular bögg geldi.
doğruu diyon ouzz.kemalist olup amerikaya gideceğine, tak başörtüyü o hoca senin bu hoca benim gez kucaktan kucağa di mi ?bkz.fadime,sapık hüseyin ve niceleri
anlama özürlü olmak zor zenaat efem. hikaye tamamiyle ters olsa, hocanın bir müridi kadın çıkıp eşinin alemlere katıldığından dem vursa yorumlarınız 180 derece değişecek. bu da algılama cihazınızın nasıl çalıştığını gösteriyor.bakınız;
vay anam nasıl der
e olabilir caaaanım.
Anlamazlar anlamaaazlar.Bunlar Çetin Altan’ın yarım asırdır dediği “20. yy.’ı ıskalayan ve halkına dışkı yediren bir kesim. Kapasiteleri belli. Şartlanmışlıkları ortada. Kazara elde ettikleri bir insan olunca o safolozun beynini yıkadık demezler ama kendilerini dinazor beyinli ve 19030’lu yılların köhnemiş dünyasından kalma insanlar diye niteleyen bir gruba milyonlarca insan teveccüh ettiğinde “bunlar beyni yıkanmış” oluyor. :)) Bunların kapasiteleri bu. Rasyonel, sebep sonuç ilişkisi içinde, bilimsel düşünme yeteneği olan insanlar değiller ki, daha tutarlı yorum yapsınlar. Aksi halde 20. yy.’ı ıskalamıza neden olmazlardı ki. Allahtan 21. yy.’da da direksiyon kemalist laikçilerin elinde diil de, bu ülke nihayet TOP TEN listesini zorlamaya başlayabildi.
Benim düşündüklerimi anthro gayet iyi dillendirdi de kafama takılan bir nokta var.@akoni
Bunu açabilir misiniz ? Beyin kısmısını. Nasıl bir şey tahayyül ediyorsunuz mesela etkilenip yörüngeye girmek babında ?
Kararsızlıktan mı? kaynaklanıyor bilemiyorum ama ben şahsım adına diyorum. Beni hangi şartlarda olursa olsun hiç kimse asla etkisi altına alamaz, bu kadar basit. Kendi kararlarımı kendim veririm. Bir başkası beni asla yönlendiremez, başkalarının görüşleri de beni ilgilendirmez. Ben kendi doğrularımın peşinde giderim…
katılıyorum kesinlikle kendi bildiğinden şaşmamalı insan.
Zaman Arman’a teşekkür etmiş:
sanırım ayşe arman fethullahçı olmuş. berbat bir röportaj.
Pis Fettoşçu Ayşe.Bu zihniyetin takıyye ile kamufle ettiği gerçek hislerini, salak bir kadının mızmızlanması ile, saf saf itiraf etmesi ile ortaya koymuş. Bu konuda yorum yapan onca takıyyeci laikçi kemalist kadınımız varken neden bu salak kadını konuşturmuş. Pis fettoşçu Ayşe işte. Zaten Can Dündar da fettoşçu oldu, liboşlar zaten topuynan fettoşçu, “ulan öküz anadolu”lar zaten anadan doğma fettoşçu. obama fettoşçu, tüm batılılar, ortadoğulular, afrika, okul açtıkları onlarca ülkeliler.Ulan biz aylarca “Dünya Türk Olsun” diye sloganlar yazdık duvarlara spreylerle. Dünya Fettoşçu olmuş anasını satıyım!
Takiye demişken Traitor izlenilesi bir film…
laikçi kemalist, fettoşcu, şucu bucu… neci olduğum önemli değil. başlıktaki ifade ile içerik uyuşmuyor. vurgulanmak istenen asıl şeyin üzerinde durmayı becerememiş arman. mesele, başarısız gazetecilik.
Yok depresan ilaçları kullanmış, tedavi olmuş, bunalımlara girmiş..Boşan gitsin, bu ne ya….
Ha işte sorduğum soru da o yönde. Acaba o yörüngeye girenler neden giriyor. Thing’in iddia ettiklerine göre aptal ve beyinsiz oldukları için mi yani? Kimseye kollarından tutulup ilaç içirilerek kabullendirilmiyor bişeyler. Gidip görmek lazım ki yorum yapma hakkı doğsun.Kendi doğrularımız dediğiniz şeyler anne babanın kromozomlarından gelmiyor neticede. Öyle mi yoksa?
Yuce rabbim Leyla ablaya yardimci olsun, kocasini islami cemaatlerin ellerinden kurtarip yeniden sergilere barlara enstalasyonlara yollasin. Beni de kucukken yaz tatillerinde camiye yollarlardi, bu yuzden cahil kaldim enstalasyon ne demek bilmiyorum mesela… soyle amerika da master yapan zengin ataturkcu bir kiz bulamadik ki kapagi atip cagdas yasama ayak uyduralim. Ablayi da anlamak lazim, sen git kapagi at amerikaya, kurtul bu ilkel ulkeden ve kulturunden, elin cemaati orada bulsun seni. Yuce Rabbim boyle gericileri bizlerden uzak tutsun, her gece yatmadan once uc nutuk bir hurriyet gazetesi okusun abla, hicbiseycigi kalmaz. Yoga yapmis kadar hafifler…
Normalde yazıların linklerini ekler geçerim ama bu yazıyı okumak lazım:
Kemalist robotlar da olmasaNasıl gülecez bedavaya…
Alıntı: Nedim Hazar
yannız birileri hala el-tayyep’in pisliklerini örtme çabasında…aha bak tayyep “ananı da al git” demişti baykal da kadın itti ödeştik demeye getiriyorlar :)ben hala diyorum ki keşke el-tayyep’in boynuna yapışacak kadar yaklaşabilsek, birşeylerin hesabını sorabilsek… sormadığımız için peydahlanıyor bu çocukları…
Efendüm vakti zamaninda Newyorkta iken ben denizede gel Harlem “harlemi” sana satun alak…içinde istedügünü yap demuşlerdü…eeeeeeeeeeeeesonra dedimeeeeeeeeebilyon didiler…uyyyyyyyyyyyyyyben isteyince uçamazsam ,haremlerimle ilgi ve alekem az olursa olmeyo didimdi …..herkesin kendi secimi yaww ne bu kadder sinirleniyonuz sallayun getsin.isteyen puta,isteyen ete,isteyen günese ,isteyen Allaha ve onun resulüne (sas) inanur ve hayatunu ona göre yaşar……-Ölende sorarlar sen dünyadaki maddi imkanlarun rahatluğunun sana sunulmasu ilemi dinimize meyil ettin?-el cevap; he……..eee¨!!!!kul kendi bilir….sorumlusu o dur.arkaşlar hayrlu haftalar diliyorum lütfen bu salak sulak ters propoganda tekniklerinin matuna düşmen, salak kullar insanlaru kanduruyorlar ama bilmiyorlar ki bu kellenin asıl sahibi herşeyi gören bilendir.yoyyy yoyy okumasu olmayan Harlemsaray.
Ben de size gülüyorum…Bu Gülücüklerinizi Kemalistlere borçlusunuz…unutmayınnn
çelişki. onca okul, faliyetler, seminerler, toplantılar, yemekler, davetler, yardımlar, burslar vs. bunlar masraf demek ve bu masraflar birilerinin cebinden çıkması demek.bkz: değirmenin suyupeki kim nasıl indiregandi yapacakgerçi yapanda var herhaldebu bağlamda bizim malum türkiyedeki %10 un %80 e tahakküm çabası içinde olan zerzavatı -ki o zerzavat şimdi ergenekon bağlamında köşeye kısılmış bağırmakta- temsil eden yegane üyelerimizden “otolink tink” ve “herşeye cevap ayı”nın yine malum ahkamlara başvurma eğilimine itilmiş halini görüyoruz.içeriği hakkında sadece önyargı ve internet linklerinden beslenerek hareket ettikleri bu malum yapıdan ne kadar bihaber olduklarını kestirmemek akla ziyan. adam akıllı bir sağlam eleştiri olsa ellerini alnıma koyacam. ışık evler, kadrolaşma üzerine, esnaftan alınıp yurtdışına çıkan onca paranın gayrisafimillihasıla ya yaptığı etkinin ekonomimiz üzerindeki olumsuz etkilerinin tüyü bitmemiş türk evladına olan hak-hukuk çerçevesindeki etkilerinden dem vurulsa amenna dicem. dini hassasiyetler noktasındaki nakısiyetten, ülke içi kolej-dersane yapılanlarının iç muhasebesinden bahis açılsa gözlerinden öpücem.ama şimdilik bana “ne biliyorsunuz ki konuşuyorsunuz dedirtiyorsunuz?
Yazık kadıncağıza çok üzüldüm hali içler acısı..tam birileri bu kadını kurtarsın diyecektim ki! aklıma türkan saylan geldi..hasta olmasaydı mutlaka amerikaya bi heyet yollayıp adamcağızı kurtarırdı..çekilir çile değil kadının dünya hayatı kaymış resmen
Leyla hanıma, şu kitabı okumasını tavsiye edeyim…
Yanlız şu cümledeki kavram kargaşasına bakarmısınız…”Ne kadar mutluyuz diyor, sürekli şükrediyordum ki kabus başladı. Eşim 5 vakit namaz kılan bir adam oldu.”
niyeki evde namaz kılınmamış, birden kafada takke, elde kur-an okunuyor, tamamen değişik bir hayat tarzı, bir arkadaşım 2 yıl önce bu yüzden boşandı..Durum bununla da kalmıyor, kız toplantıdan toplantıya koşup, içkili kokteyllere katılırken, kendini dinine veren koca gelmiyor, kadın hep yalnız, sonra giyim kuşama karışılıyor, muhatap olunan arkadaş grupları değişiyor..Başlıbaşına değişiklik yaşanıyor..Bence kadının sözleri çok doğru..Birden bambaşka bir adam oturuyor karşısında..
adam kötü yola girmiş lafımız yok sende yani
herşeyin aşırısı zarar işte!
beklicez görücez, zaman göstericek ne zarar ne kâr. şurda ne kadar ömrün kaldı olum ksd.
Fransaya okumaya gidip sarik cubbeyle gelenini gorduk, annesi kalp krizi geciriyordu, hayatimda gordugum en ilginc hidayete eren de playboy bir arkadasin askere gidince yan ranzada kalan ilahiyatci bir cocuktan etkilenmesiydi, yazin sahile hasemayla gelip, kurandan ayetler okumaya baslayinca herkes iptal olmustu.Bu abiyi her ne kadar kendi karisi bile anlamasa da ben cok iyi anliyorum, hidayete ermenin tadi bir baskadir arkadaslar, o heyecan o sevk o inanc kivilcimi inanin kokain de bile yok.
o zaman kadın boşuna “uyuşturucudan beter” dememiş 😛
o da senin hidayet anlayışın işte.
yiyişin yiyişin, ama yiyiştiğinizi öyle gizli falan yapmayın hele ki o kişi resmi karınız veya kocanızsa bunu alenen heryerde yazın dün karımı böyle becerdim , dün kocam bana süpriz yaptı şapkasız çıktı,aldık alkolü dibine kadar vurduk sonra ben mi ona vurdum o mu bana vurdu anlamadım ama sabah bi baktım ikimizinde kıçında şişe..ya bunları sizle paylaşmayı çok seviyorum..aydınım çağdaşım ben ,herşeyi aştım..
Dinsizlerimiz, namussuzluğu yüceltirken namaz – Kur’an – tesettürü küçümsemeye devam ediyor.Dinsiz ve namussuz yaşayarak anormal derecede fazla kazanan insanlarımız, elbette ki kendi hallerini kabul ettirmeye çalışacaklardır.Fethullah Gülen’le ilgili bir yazı olduğu halde; sadece İslami kavramlara – İslami yaşam tarzına olan hoşgörüsüzlük ve nefretlerini açığa vurmuşlar.Yazıyı dikkatlice okuyunca, FG karşıtlığı bir yana, gizliden bir FG reklamı yapıldığını söyleyebilirim.İslam düşmanı olan laik kesim için FG’yi kötülemeye gerek yok.Buna karşılık, FG ile tanışmayan müslüman kesim üzerinde FG sempatisi yaratılmak istenebilir. Bu da, müslümanların hassas olduğu kavramlara saldırarak, bunları doğrudan FG ile ilişkilendirerek yapılabilir.Sonuçta, ince kıyım müslüman halkım, ilgili yazıdaki İslami kavramların taciz edilmesi dolayısıyla hocaefendi hazretlerine (!) sempati duymaya başlayabilir.İki arada bir derede kaldık. Allah’ın ayetleri ve elçisinin emirleri belliyken; bunları eğip büken münafıkların ve bunlara açıkça saldıran kafirlerin Allah belasını versin!
iyi bir ters köşe vuruşu!!! bu hatun kişi ne aptal röpörtajlar yapıyo ..bu kadar aptalın adresini kim veriyor acep?
hiç bir “180 derecelik dönüş” samimi ve sağlıklı psikoloji göstergesi değildir…devletçi ordu sevdalısı fettoş bakın şimdi nerede, milli görüştü el-tayyep nasıl gömlek değiştirdi.sonra dinsiz adam namussuz değildir.dinli adam da namuslu değildir.hiçbir genelleme (bu da dahil) doğru ve geçerli olamaz.mesela dindar burjuvaların ahlakını dinsiz bir işçiyle karşılaştıramazsınız.çünkü onlar tuvalet kağıdını bile yurt dışından getirtirken işsiz kalan üç kuruşa ailesini geçindiren insanları nasıl bir tutabiliriz.sözün özü; 5 vakit namaz kılarken birden bire dini allahı bırakan biri ile kendi çevresine özgü başka bir hayat yaşarken birden bire farklı bir çevreye girip 5 vakit namaz kılan bir adamın psikolojisiz normal değildir.bu yazıdaki insan aynı geçmişte türkiyeye gelin gelip kara çarşaflara girip müslüman olan 16 yaşındaki ingiliz kızlar duyduğumuz o abuk sabuk sempatiyi beslemeyelim.
”pacificdeniz DİYOR Kİ, (15 Nisan 2009 20:07) vurduk sonra ben mi ona vurdum o mu bana vurdu anlamadım ama sabah bi baktım ikimizinde kıçında şişe..ya bunları sizle paylaşmayı çok seviyorum..aydınım çağdaşım ben ,herşeyi aştım..”oooo abim aşmış, demokratik ve çağdaş bir kişi olarak bunları bu kadar rahat söyleyemezdim, sürekli hayatını din e adayarak geçirdiği için, fantaziler, tavan yapmış..”kaleidoskop DİYOR Kİ, (15 Nisan 2009 23:48) İslam düşmanı olan laik kesim için FG’yi kötülemeye gerek yok.”Son derece yanlış, bir cümle, cahillik, hırs, intikam dolu..Vurun kahfeye filmin den düşmüş sakallı bir hoca amca girmiş hafife, Allah, dini alet eden sizin gibi fırsatçılardan korusun asıl bizi..Laik kesim asla din düşmanı değildir, ilerlemeye açıktır, kendini çarşafa sokarak, özgürlükden bahseden budalaları kınıyorum, din herkesin içindedir, din vicdan meselesidir, Kurallarını doğru öğrenmek isteyen, herkese açıktır..Ülkelerin Laikliğe herşeyden çok ihtiyaçları vardır..Kendini gizleyip gölgede kalmak isteyen varsa, Arabistan a yallah..Orada sıcak çok, çarşafa ihtiyaç var, Aydınlık Türkiyem in, ileri görüşlü, yüzü de aklı gibi açık, aydınlık fikirlere ihtiyacı var..Burası Atatürk un kurduğu laik bir ülkedir..Hepsi bu kadar..
Çağdaşlığı ”kıça şişe sokmak” kadar basit, sapık ve dangalakça yorumlayan bu pislik fikirlerin, buralarda dolaşmaları bile midemi bulandırıyor..Biz Türk Milletini fırsat buldukça heryerde yerin dibine sokan sizlersiniz..
abi bu kadar tiksindin adamdan bu kadar mutsuzsun keşke yeni bi hayat kursaymışsın kendine.
cevap veriyorum;beyinleri yıkanmıyor okuyup dinledikleri şeyin doğru olduğuna inanıyorlar.
yaramazlık? el öpmek? vats goin on meeenn.bu noktada leyla mıydı hanfendi sinirinden delirip kayışı koparmış ve ne dediğini bilmez hale gelmiş. ben de sandım çocuk okul sonrası kafasında takke brooklyn’in göbeğinde namaza durmuş.
bu kadarı da terbiyesizlik artık! türk erkekleri koruma ve sevgiyle anma derneği kadın koları başkanı olarak şiddetle kınıyorum ben bu hatun kişiyi.
terbiyeliler yahu daha ne yapsınlar işte. gerçekten insanoğluna yaranılmıyor.o bi sayfa söyleşi üzerine üniversitede kürsü açılır. 18 tez çıkarırım bu konudan.ayşe armanı tebrik ederim. bu mücevheri bizlere sunduğu için.hatunun kocasına da rabbim hz. eyup sabrı vermiş mübarek.
kocamı tekkeden nasıl atarım
Zeka yoksunu, robotik laikçi yorumları. Bir fiyasko daha…
bu yazının üzerine bu çok iyi gider:KIZ ARKADAŞIMI CYDD’CİLERE KAPTIRDIM OKUYUCULARIMI ASLA VERMEYECEĞİM
dEMİNKİ YORUMDAKİ LİNK ÇALIŞMIYOR BURDAN DENEYİN:http://www.orjinaldelikanli.com/2009/04/kiz-arkadasimi-cyddcilere-nasil.html
isim, yer, şahıs içermedikten sonra inandırıcılığı zayıf. hem bazı yerlerde alt metinlere inince yine inandırıcılığı düşüyor, sadece karşıt koşullanma yoluyla hazırlanmış gibi duruyor.
“Dinsiz ve namussuz olmak” özel bir deyimdir.Özel bir olaya ve bazı kişilere dokunur. Bu deyimi özellikle kullanıyorum ki, özelliğinin farkına varılsın.Bu bağlamda, sizin bununla ilgili yaptığınız yorumların bir anlamı yok.Vermek istediğim mesajın derinliği, sizin anladığınız basitlikte değil.______________________________________
Yanlış!1. Sayısız insan gibi siz de İslam hakkında yüzeysel bir bilgiye sahipsiniz, İslam felsefesinin özünden haberdar değilsiniz.2. Etkileşim kuruğunuz çevreler (gerek insan gerekse yayın organları bakımından) dolayısıyla, İslam dinine bakışınız taraflı ve objektiflikten uzak.3. Yemek ile bok nasıl aynı tencerede olamazsa, laiklik ile İslam aynı yerde duramaz.Kabalığım için özür dilerim ama, bok yemeyi marifet zaneden bir güruh topluluğu İslami kavramlara hakaret ederken namussuzluğu özendirip teşvik ediyorlar.Dolayısıyla sizin, benim için yaptığınız film karakteri yakıştırmasının bir anlamı ve değeri yok.Devamı sonra…
rica ederim şu sorularıma yanıt vererek bizi aydınlatabilir misiniz @kaleidoskop?1. laiklik ile islam dini aynı yerde duramazsa Türkiye Cumhuriyeti’nde, Fransa’da, Amerika Birleşik Devletleri’nde, Hindistan’da ve daha birçok seküler devlet niteliğine sahip ülkede nasıl bir arada duruyor?2. laikliğin teknik olarak islam dinine olduğu kadar diğer dinlere de devlet yapısında eşit koşullarda ve aynı mesafede baktığını bilmiyor musunuz?3. laiklikle ateist devlet düzenini birbirine mi karıştırıyorsunuz?4. bok kelimesiyle laikliğe mi yoksa islam dinine mi gönderme yapıyorsunuz?5. islami kavramlara hangi cümle ile hakaret edilmiştir?6. namussuzluk hangi kelime ile özendirilip teşvik edilmiştir?
Sayın hocam, yazılarınızı ilgiynen takip ediyoruz. Geçen günkü bir yazınızda yemek ile bokun aynı tencerede olamayacağını belirtmişsiniz. Biz ailecek işkembe çorbasını çok seviyoruz. Kendisi hem yemek hemide bok olup, aynı tencere içerisinde mutlu mesut bir şekilde yaşayabilmektedir. Lakin yazınızda belirttiğiniz gibi yemek ve bok aynı tencerede bulunamaz ise bizim yaptığımız şey caiz midir? Yani bu yediğimiz bok ne iştir?
Vay anasını sayın seyirciler, adam yemiş bitirmiş İslam konusunu. Şeyhülislam olmuş, hidayete ermiş, özünü kavramış. Okuyup anladığı ve bildiğini sandığı şeyleri gelmiş burda mahalleliye yedirmeye çalışıyor. Paşam yannış geldin sen herhal, seni bine katlayacak adamlar vardır burda din konusunda (ha sakın olaki kendimden bahsettiğimi sanma, ben akl-ı baliğ bile değilim). Onun için bilmişlik yapmaya kalkma., işkembe-i kübradan sallama. Sen bildiğin, idrak ettiğin kadarıyla mutlu mesutsun, ama ders vermeye kalma kimseye. Ulemalık yapacam diye ukalalık yapma…
Sabah sabah çay, sigara içmeden yazarsan böle olur işte. Bekle işte biraz, iç güzelce çayınla beraber sigaranı. Sona gülüp geçiyosun bunlara, ama yok, illa atlayacan sazan gibi dimi.. Sus, cevap verme, cezalısın, yıkıl vre…
kaleidoskop DİYOR Kİ, (23 Nisan 2009 23:44)3. Yemek ile bok nasıl aynı tencerede olamazsa, laiklik ile İslam aynı yerde duramaz.Kabalığım için özür dilerim ama, bok yemeyi marifet zaneden bir güruh topluluğu İslami kavramlara hakaret ederken namussuzluğu özendirip teşvik ediyorlar.Bu nasıl iştir..Nasıl ilim okumaktır.. Ben nimetle pisliği aynı cümlede kullanmam doğrusu..Türkiye Cumhuriyeti, Laiktir, Allah ına kadar Laik kalacak..
abooo işte bu tahammülsüzlüğün hastasıyım yahu! koş vatandaş baskının hası burada…
heytt be kim tutar belesh’i!
Hassasiyetinizden dolayı sizi tebrik etmem gerekiyor.Maalesef biz o hassasiyeti gösteremiyoruz. Tanımlama yapma konusunda zorunluluk hallerinde böyle kavramlar kullanabiliyoruz.Bununla birlikte, maalesef ki gerçekler bizim yakıştırmalarımızdan daha çirkin, daha pistir.Arşivlerimizden bulup çıkardığımız eski bir yazımız buna örnektir.faiz ve striptizDaha yaratıcı yorumlarınız eklendiğinde, diğer örneklerimizi de ekleyebiliriz. Şimdilik bu kadar.
Bence de bence de..
Pardon, yanlış yazıya koymuşum, Akoni ye diyecektim..
Uğur Dündar, M Ali Birand, Reha Muhtar, Ali Kırca gibi laikçi enkıromenlerimiz, okulda çocukların namaz kılmasına şiddetle karşı çıkarlar. Buna karşılık, şarkı – film – mankenlik aleminde yükselmek isteyen genç kızların kimlerin kucağına oturtulduğuna pek değnmezler. Çünkü, namus düşmanı laikçi kafaları böyle şeylerde sakınca görmez. Medya dünyasının da bu ince işlerle ne kadar içli dışlı olduğu da malumdur.Ayşe Arman, eski bir yazısında evlilik dışı cinsel ilişkiyi benimsediğini belirtip, aşk ve sevgi adı altında okurlarına da telkin etmiştir.Bu alem böyle işte, no namaz, yes free sex!
@pilli pati1.ABD de özgürlükler ülkesidir. Fakat aynı zamanda, halkının özgürlüğünü en çok kısıtlayan devletlerden biridir. Burada, özgürlük kavramının iki ayrı boyutuna şahit oluyoruz.Tüketme ve tükenme davranışlarında özgürsünüz, fakat ABD politikasına karşı gelmeye – zarar vermeye başladığınızda sizin için pek de iyi olmaz.ABD’de hala zenci ırkçılığının izleri dururken, Obama’nın, Condi’nin ve karaderili tv – müzik artistlerinin yükselmesinin ardında bu vardır.Devlet poltikasını kabul edip uyum sağladığın sürece kazanan sen olursun.Tıpkı özgürlük gibi laiklik de iki taraflıdır. İslam haricindeki dinler semavi olma özelliğini yitirmiştir. İslam ise yaşam biçimi olarak terkedilmeye başlanmıştır.Laikliğin diğer ülkelerdeki sürümü, o ülkelerin batıl dinlerinin zararlarından korunmayı veya bir oranda azaltmayı – etkisizleştirmeyi hedefler.Türkiye laikliği ise, İslam dininde vazgeçilmez olan kimi kuralları pasifleştirmeyi; birey, toplum ve devlet hayatından çıkarmayı hedefler.Laiklik ile dinin bir arada bulunması, birbirlerine uymadıkları – ters düşmedikleri anlamını taşımaz.Bahsettiğiniz ülkeleri, kendi durumlarıyla değerlendirmek gerekiyor. Bu da benim işim değil.2. Hayır, bilmiyorum.3. Hayır. İslam dini, insana huzurlu yaşaması için kimi kurallar getirmiştir. Laiklik, İslam’ın kimi kurallarını çeşitli nedenlerle reddeder. Bunun yerine, insanların benimsediği kuralları –çağdaşlık gibi gerekçeleri öne sürerek – kabul eder.Yani, Allah’ın koyduğu kurallar terkedilip, insanların belirlediği kurallar kabul edilir. Bu açık ve belirgin bir gerçektir.Bu gerçeğin inkarı, takiyye tarihimizin kötü örneklerinden biridir.Burada, asıl tartışma konusu Allah’ın varlığı, Kur’an’ın semavi oluşu, Hz. Muhammed’in peygamberliğidir. Bu tartışmaya girmeyi tercih etmiyorum.Benim değinmek istediğim, yukarıdaki gerçeğin inkar edilmesi, insanların bilinçsizleştirilerek – yönlendirilerek bu farkındalıktan uzaklaştırılmasıdır.4. Kimi laik devletler, fuhuş piyasasını resmi olarak kontrol eder, gözetim için kapıya polis yerleştirir, fuhuş piyasasında dönen paradan vergi keser.Bu vergilerle yol, su, elektrik vb hizmetlerini sunar.Yani, devlet kadınların fuhuş yapmasını onaylar. Bu, toplumu oluşturan aile hayatını, şerefi ve namusu vergi karşılığı özelleştirmektir.(Bok deyiminin gerekçesi umarım anlaşılmıştır.)İslam dini, fuhuşu ve zinayı yasaklar. İslam devleti, buna engel olmak için tedbirler alır.(Türkiye dahil, dünyadaki müslümanlar, yaşayış tarzı bakımından İslam’dan uzaklaşmıştır. Bunun için rezilliklerin ve adaletsizliklerin bol olduğu birer toplum haline gelmişlerdir. Bugün Türkiye’deki Hüseyin Üzmez olayı ve diğerleri, arap ülkelerindeki fuhuş, zina ve cinsel sapkınlıkların yaygın olması vb olayların sebebi budur.)@belesh Üstteki 5 cümle aynı zamanda sizin için.
5.
Mehmet Şevket Eygi’ye burun kıvıracağınızı biliyorum, üzgünüm ama Uğur Mumcu’ya bir kılıf uydurmak gerekecek.
@belesh,Ağız tadınızdan dolayı sizi tebrik eder, hatanızdan ötürü kınarım. Kokoreç de benzer durumdaki leziz gıdalardan birisidir. Fakat bilmelisiniz ki, her iki besin de bünyemize ulaşmadan önce titizlikle bokladan arındırılır, temizlenir. Bilirsiniz ki bok, doğal olarak bizim bünyemize zararlıdır. Bu tür besinlerin alımından sonra bir rahatsızlık hissedersek, bokların yeterince temizlenmediğine kanat getiririz.Ayrıntılı bilgi için hekiminize ve yemek uzmanlarına danışabilirsiniz.
İşkembe ve kokoreç yapmak için yetişmiş usta olmak gerekiyor. Buna karşılık, sahanda yumurta yapmak için aşçı olmamıza gerek yok.Yani, akıllı – cahil herkes kendi karnını doyurabilir.İslam diniyle ilgili ileri düzeyde yorum yapmak için elbette ki -sizin dokundurduğunuz gibi- ulema olmak gerekiyor.Fakat bununla birlikte, temel inanç esasları konusunda görüş belirtmek için bu kadar ileri düzeyde bilmeye gerek yok.Sıradan biri nasıl karnını doyurabiliyorsa, Allah inancı konusunda da düşünerek doğruyu bulabilir. Bunun aksi, Allah’ın insanı yaratması ile, insana verdiği iman görevi arasında bir çelişkiye yol açardı.İslam felsefesinin özünden kasıt, Allah’ın sıfatlarını ve emirlerini kabul etmektir. Allah’ın kesin emirlerini gerekçe uydurarak kabul etmemek ve yasaklarını çiğnemek ise inkara girer.Bazı laiklerin, vaktinde namaz kılınmasına karşı çıkması, buna karşılık; evlilik dışı cinsel ilişkiyi -aşk ve sevgi bahanesiyle- kabul etmesi buna örnektir.Müslümanların bu hatayı yapmaları, dini hükümlerin sağlamlığına şüphe getirmez. Bu, uygulayıcısını bağlayan bir durumdur (H. Üzmez vb olaylar).Bir yola girmekle, o yolun kurallarına uymak farklı şeylerdir.
hocaefendi haçmetmeap hazretleri
Parantez içindeki ünlem üzüldü alındı. Türkçe olimpiyatları boşuna mı yapıldı, türkçe öğretmenleri boşuna mı ter döktü?…hocaefendi hazretlerine (!)Yaşam tarzını İslamın özünden uzaklaştıran insanlar, tarih boyunca münafıkların bozgunculuğuna maruz kalmıştır. İslamı silahla yıkamayanlar, fitne yoluyla müslümanlara zarar vermiştir.Yahudiler ve Hıristiyanlar, kitaplarını kendilerine göre değiştirmiş, inançlarını Allah’ın koyduğu kurallardan saptırmışlardır. Kendi uydurageldikleri bir inanç sisemine sahip oldukarı için sapmışlardır.Onların durumu Bakara – 120. ve Bakara 140. ayetlerde açıkça bildirilir.Bu konudaki ayrıntılı bir derlemeyi buradan okuyabilirsiniz.Müslümanlar içinde de bunlara yakınlık duyanlar bulunur. Bunların durumuna, Maide 52. ayette değinilir. Geniş bir açıklama için tefsirine bakabilirsiniz.Onların güzel sözleri bizi etkiler, oysa Allah; Bakara 204. ayette bizi onlara karşı uyarıyor.Fethullah Gülen, (fitnetüşşeytan), bakın kendi kendisini nasıl ele veriyor:“Pek muhterem Papa cenabetleri!”
@kaleidoskop a.k.a. (@hayalci / @linnux),devletler mevcudiyetlerini korumak için bir takım kurallar getirmek zorundadırlar. buna İslam hukuku üzerine kurulmuş devletler de dahildir. zira tıpkı Amerika Birleşik Devletleri’ndeki devletçi politikalara yakın durmayanların birey olarak bazı haklarından mahrum kalabilecekleri hususunun aşikar olması gibi İslam devleti modellerinde de insanlar devlete karşı gelemezler, piyonlarını oynatacakları alanlar devlet politikaları ile sınırlıdır.birkaç örnekle yukarıdaki sözlerimi açmak istiyorum.gerçek şu ki, bugün nedense Türkiye’de sadece müslümanlar yaşıyormuş da dışarıdan başka dine mensup topluluklar bu ülkenin müslümanlarının haklarını ellerinden almaya kalkışıyorlarmış gibi bir hava doğurulmak isteniyor. oysa ki, Türkiye’de yaşayan müslüman bireylerin sahip oldukları hak ve özgürlükler kadar diğer dinlere mensup bireylerin de inanç hakkı ve özgürlüklerinin de korunması esastır. laik devlet modellerinde kamu alanları hiçbir dinin sembollerinin birbiri üzerine üstünlük gösterişinde bulunmayacağı, üstünlük sergilemeyeceği şekilde düzenlenir. farklı dinlere mensup bireyler yaşadıkları sınırlar içinde aralarında sınıf farkı doğduğunu zannetmesinler diye yahut pratikte böyle bir sınıf farkı oluşmasın diye bu kural gözetilir. Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlet modelidir. verdiğiniz linkte okuduğumuz yazının son satırlarında Türkiye’nin bir İslam ülkesi olduğu ifade edilmektedir ki yazıyı yazan şahsiyet için sizin ifade ettiğiniz gibi asla “burun kıvır”mıyorum, ama bu kişiyi yaşadığı devlete karşı hazımsız ifadeler çerçevesinde hayalinde modellediği şeyler gerçekmiş gibi göstermeye çabaladığı için esef içinde izliyorum. devletin kurumları muhakkak ki bu gibi hareketleri görmekte ve dikkatle izlemektedirler.öte yandan bugün monarşi ile yönetilen ve şeriat kanunlarına haiz bir devlet modeli olan Suudi Arabistan’da sünni islam keskin ve katı kuralları içinde işler. Suudi Arabistan inanç özgürlüğünü hukuken korumaz. işaret ettiği tek bir din vardır ve nüfusunun tamamı sünni islam modeline göre yasanır, yönetilir ve yargılanır. verdiğiniz linkteki yazıyı yazan Mehmet Şevket Eygi’nin işaret ettiği islam ülkesi modeli olsa olsa Suudi Arabistan olabilir. dünyanın neresinde olursa olsun insanın inançları da özgürlükleri de devlet politikaları ile bağlıdır. Suudi Arabistan’da da insanın devlete karşı geldiği görüldüğü yerlerde karşısına mutavva dikilir ve kişiyi yakaladığı gibi mahkeme önüne götürür doalyısıyla dünyada din ve vicdan özgürlüğünün baskı altında olduğu yerlerden biridir. bakın burada İslam’a karşı olduğumu düşünüyorsanız bu yanılgıyı bertaraf etmenize yardım edecek bir açıklamada bulunayım, İslam dini içinde zoru barındırmaz. fakat devlet modeline dönüştürüldüğünde ve para içinde yüzen monarkların yasaları ile keskin kılıçtan farksız hale dönüştürülür. şahsen laik bir memlekette dini hür vicdanı hür insanların yaşadığı topraklarda dinimin gereklerini dinin pratik edileceği özel alanlarda uygulamayı tercih ederim. dönelim öbür tarafa; örneğin hristiyan bir birey Suudi Arabistan’a çalışmak için girebilir fakat ibadetini orada yerine getiremez. açıkça dinini temsil eden giysiler giyemez, dinini temsil eden ifadeleri sesli olarak, özgürce ve alenen tartışamaz. bu da bir devlet modelidir ve kısıtları vardır.o yüzden Türkiye’deki devlet modelindeki kısıtlar sanki dünyanın başka memleketlerinde başka şartlarda yer almıyormuş ya da hiç yokmuş gibi konuşmak sanırım abesle iştigale girer. bu konuda hemfikirsek diğer modellerde dinin pratiğini tartışmak için fikrimi ifade etmeye devam edeceğim. ama önce konuyu sizin fikirlerinize sunuyorum.
Ben seni tutmiim, yolun uzun senin…
@kaleidoskopmanalar kopuk kopuk ve dayanaksız. hele ki amerika tesbitlerin yanlış. en azından amerikayla ilgili bir kitap okusaydın(okuduysan başka oku.). amerika politikasını ve politikacılarını en ağır şekilde eleştirebilirsiniz, ağız dolusu küfürler edebilirsiniz demokrasinin gereği olarak size dokunamazlar. örnek: nikson’dur, bir gazeteci darla-duman etmiştir.islam ile laiklik arasında kurduğun “bok”lu kavram tam manasıyla “bok”tan. laiklik din hürriyetini insana tanımıştır. uluslararası söylem böyle olmayabilir lakin atatürk inkilaplarını uygulama aşamasına geçirdiğinde dini temsil kıyafetleri yasaklamış, tekke ve türevlerini kapatmış fakat dini yaşamın engellenemiyeceğini(engellenmemesi de olabilir) dile getirmiş hatta diyanet işlerini bizzat kendisi kurdurmuştur, yani sadece dış görünüş ve iç radikalleşmenin önüne geçmek istemiştir ki sadece islam değil diğer dini kurumlara da aynı muameleyi çekmiştir.bir noktadan sonra yazdıklarını okumadım, okuma değeri bulmadım bilgine.
@pilli pati,Bazı sözcükler kağıt üzerinde güzel görünür. Gerçek hayattaki karşılıkları ise sözlük anlamlarıyla örtüşmeyebiliyor.Cem Yılmaz’ın bir epirisi vardı. Okulu bitirdikten sonra, uzun bir süre de okulda öğrenilenleri unutmak için geçiyor.Burada Cem Yılmaz, okulda öğrendiklerimizle gerçeke hayat arasındaki farklılığa vurgu yapıyor.Sizin yorumunuzu okuyunca, ilkokulda başlayan kavram ezberletilmesi durumlarını hatırladım.Gerçek hayatla içiçe oldukça ve yaşanmış tarihin yazılmış tarihten farklı olduğunu öğrendikçe bunların maalesef boş olduğuna inanmaya başladım.Çok basit bir örnek: Türkçe ezan rezilliği! Bir de bunun gülünç tarafı var ki, ezanın bir sözcüğünü Türkçeye çevirmemişler. İşte çarpıklık!Türkçe ezan ve Türkçe ibadet nasıl başlatıldı?Biraz da Milli Şef döneminden inciler:
Bugün muassır batılı turistlerin akın ettiği sultanahmet camisine saman bile doldurulduğunu yaşayan şahitler anlatır.
@diğer yorumlar:Okumak, kabul etmek ve saygı duymak zorunda değilsiniz. Kendi fikirlerinizi eklediğinizde yorum yaparız.
ben bugünü konuşuyorum. bugün Amerika kısıtlayıcı diyorsunuz. bugün Suudi Arabistan da kısıtlayıcı. Türkiye devleti de kısıtlayıcı. her devletin kısıtı var. sizin evinizin, komşunuzun kendi kuralları yok mu?ezanın Türkçe’sini konuşmuyoruz. şu an pratik de edilmiyor zaten. konu kayıyor rica ederim.bir konu attınız ortaya: laiklik ile İslam dininin birarada örtüşemeyeceğini iddia ettiniz, ardından laik devletler İslam dinini kısıtlıyor dediniz. bu çerçevede görüş bildiriyorum. İslam devletlerinin kısıtlamalarından da örnekler veriyorum. ama yani bir de tarihte olup bitenlere atlayacaksak bu işin ucu bucağı gelmez. çerçeveyi bir belirleyin rica ederim.
Ezanın Türkçe okunması ve diğerleri, Türkiye laikliğinin gerçek yüzünü (antiislam) gösterir.Bunlar, şu paragrafın örnekleridir.Bunun asıl kanıtı ise Atatürk’ün kendi el yazısıyla kaleme aldığı notlarda.Bu konuda kendi kendimizi kandırmayalım.Laiklik tartışmaların en azından samimi ve dürüst olmasını bekliyorum. Laiklikte din ve vicdan özgürlüğü diye bir şey yoktur. (Buradaki tartışmalardan ziyade genel olarak söyüyorum.)Türkiye laikliği, İslamı hadım edip zararsızlaştırmayı – uyuzlaştırmayı hedefler. Diyanet İşleri Bakanlığı da buna hizmet eder. İslamın gerektiği gibi yaşandığı devirlerde imamlık para karşılığı yapılmazdı. DİB sayesinde Türk toplumu İslam Birliği bilincini kaybetmiş, laikliği ve diğer devrimleri körü körüne benimsemiştir.Suudi Arabistan’a gelince… Orada da diğer arap ülkelerinde olduğu gibi rezillikler yaygındır. İslam devleti sıfatını taşıması veya şeriat kanunlarının geçerli olması tamamiyle islama uygun bir toplum ve devlet olduklarını göstermez.Tıpkı, İngilterenin krallık olmasına rağmen, filmlerden bildiğimiz krallık yönetimiyle alakasının olmaması gibi.Halkın kendi kendisini yönetmesi gibi saçma bir kavram olamaz. Halk hiçbir zaman kendi kendini yönetememiştir. Kimi zaman devrime boyun eğ(diril)miş, kimi zaman darbeye…Bugün, medyanın ve iş dünyasının gücü hükümetin üzerindedir.Terörün, mafyanın, çetelerin ve dış istihbarat birimlerinin gücü ise; ulusal güvenlik kurumlarının üzerindedir. Bırakın sıradan vatandaşı, Üzeyir Garih ve Sabancı suikastlerinde bile bu zaafiyeti açıkça görüyoruz.Ayrıca yargı önünde eşitlik falan da yok. aynı eşitsizlik, askerlik yaparken de geçerli.İmtiyazlı malum sınıflara dahilseniz ballı askerlik yapar, suçişlediğinizde kolay yırtarsınız.Ülkenin en dürüst insanları, Cumhuriyetin koruyucuları ise bahçelerinde silah yetiştiriyor.Böyle bir durumdayken
cümlesi benim için anlamsızdır.Tıpkı ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de devletin durumu, halkın kendi kendisini yönetmesinden çok; güç dengelerini elinde tutan bir kısım insanların keyfi kararlar aldığına işaret ediyor.
peki sizce dünya üzerinde insana en hakettiği değeri veren yönetim şekli ve örnek devlet hangisi? o kadar mükemmeliyetçi ifadeler kullanıyorsunuz ki; varolan yönetim biçimleri arasında hangisinin en ahlaka ve mantığa uygun olduğunu anlamak zorlaşıyor. bugünkü yönetim biçimlerinden hangisi size en doğruyu ifade ediyor? hangi yönetim şekli? hangi ülke en doğru yolda ve hatasızca yönetiliyor? ütopik olmaktansa gerçekçi olmanın yanlısıyım. insanı, insanın seçtiği insan yönetmeyecekse bir devleti kim yönetecek? herkes sütten çıkmış ak kaşık mı? değil! neden? çünkü insan insanın kurdu. zulüm etmeye son derece meyilli. demişsiniz ya terör toplumların üzerinde yönetimleri kıskıvrak yakalamış vaziyette. silah satarak para kazanmanın bazıları için tadını tarif etmek imkansız görünüyor. dönüyoruz yine temiz toplum ve ahlakı problemine. fakat bu çözünmenin tek sebebi laiklik midir?kabul etmek gerekir ki;bugün neredeyse dünyanın hiçbir ülkesi insanı tam manasıyla insan yerine koyup yönet/e/miyor. sizinle hemfikirim: bir nefis sarhoşluğu ve hırs almış yürüyor. gücü eline geçiren her ne olursa olsun kullanmadan bırakmıyor. hadi bugün batıyı “tü-kaka” yaptık, laik diye onları bir kenara kaldırıp attık, sanatlarını kültürlerini elimizin tersiyle ittik. zannediyor musunuz ki; o kültürler sizi yalnız bırakırlar? insan trafiği durmadıkça etki-tepki, etkilenme fikir yürütme, fikir alma, alınan fikri faydasına ya da zararına kullanma her yerde mevcudiyetini göstermeye devam edecektir. hele ki bugün teknolojinin, haberin çarpıtılmış yahut yanlı da olsa ulaştığı köşe – uç – bucak noktalar varken?unutmadan, laik olmayan devletlerin içinde olup biten zulümlere, almış başını yürümüş hayasızlıklara başınızı çevirebilir misiniz? yönetim zaafları yüzünden görmezden gelinen, dünyaya kapalı kapılar ardında ırzına geçilen kadın ve çocukları ile sözde içlerindeki İslam aşkı ile bir milletin haklarını ellerinde istedikleri gibi çekip çeviren, ilacını – gıdasını, eğitim ve bilgi alma hakkını ve diğer özgürlüklerini evinin kapısından öteye atacağı adımı hesaplayan yönetimler yönetim midir? laiklikte vicdan özgürlüğü yoksa İslam hukukuna dayanan yönetimlerde vicdan özgürlüğü var mıdır? Afganistan neredeyse her türden yönetimi görmüş bir coğrafyadır. Amanullah Han zamanındaki Krallık sonrası demokratik bir devlet yapısını sürdürmeye çalışırken (fakat yine de bir tür kast sistemini barındırırken) önce Rusya’nın işgali sonra kendi içindeki parçalanışın ve en son da A.B.D tarafından kaosa sürüklenişin ardında hangi kaynaklarını feda etmiştir dersiniz? başta o en değerli “insan” kaynağını feda etmiştir. toplum olarak toparlanması yazık ki zordur. ama bakınız resmi adı da ne yazık ki; Afganistan İslam Cumhuriyeti’dir. İslamı nasıl da karalayan bir yönetim, değil mi?dolayısıyla her ne kadar kullandığım bazı cümlelerin sizin için bir anlamı yoksa da bugün mevcudiyetini sürdüren devletlerin uyguladıkları kurallar son derece gerçek ve yalın. bazıları ise bıçak kadar soğuk ve acıtıcı. İslam adına kurşuna dizebiliyorlar. İslam adına hergün insan öldürebiliyorlar. ellerindeki silahın teknolojisi ise laik devletlerin lisansında.insan bu dünyaya benliğini zenginleştirip içinde bulunduğu toplumda dünyasına faydalı olmaya mı gelmiştir? yoksa korku ve dehşet içinde her yandan tehdit gibi saplanan ayrımcılıkların ortasında “o anti / bu değil” lafızları arasında dünyasındaki kültürleri kutlamak yahut kucaklamak yerine lanet etmeye mi gelmiştir?mesela neden antiislam adını verdiğiniz hareketleri Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanına bağlıyorsunuz? neden Osmanlı kültürüne sırtımızı döndüğümüzü iddia ediyorsunuz? bugün hala her detayı ile okullarda Osmanlı mimarisinden tutun da Osmanlı edebiyatına kadar öğrenmediğimiz bilgi yok gibidir. çocuklar ödev / tez hazırlasınlar diye okullarından öğretmenleri eşliğinde her yıl kültürel miraslarımızı incelemeye götürülürler. üniversitelerimizde mimarlık – iç mimarlık bölümlerinde, sanat okullarımızda / liselerde Süleymaniye Camii, Ayasofya, Selimiye Camii ve daha burada adı saygıyla zikredilecek binlerce tarihi miras dönem boyu incelenir. çocukların feyz almaları sağlanır. bunları bilmiyor musunuz? hangi “sırtımızı dönmek”ten bahsediyorsunuz? siz “Osmanlı’ya sırtımızı döndük” diyerek bu blogdaki satırları okuyan insanların kültür mirasımızdan soğutulduğumuza inanmaları için telkinde mi bulunmaya çalışıyorsunuz? yasaklanan, üzeri örtülen ne var? müfredatlarda özellikle kültürel miraslarımızın gençler tarafından incelenmesi, o bilgilerin gelecek kuşaklara aktarılması için her türlü aktivite şükür ki mevcut. verdiğiniz linkli yorumunuzda sanki Türkiye’de Cumhuriyet ilanı ile tarihi eserlerimiz, kültürel miraslarımız hakkında bilgi edinme özgürlüğü yasaklanmış gibi konuşuyorsunuz.ayrıca, verdiğiniz linkte geçen ifadelerinizde “batıya özgü sanatlara taparcasına ilgi gösteririz” diyorsunuz ve Michelangelo’nun Davud heykeli hakkında yazdığım yazıyı örnekliyorsunuz. o yazıda islam dinini kötüleyen bir kelime bulamazsınız. batıya özgü sanat antiislam sanat mıdır? bu ifadelerinizle, asıl insanlığın toplu kültür mirası içinde yeralmış olan batı kültürünü de elinizin tersi ile iterek insanlığa ayrımcılığı tetikleme riski bulunan bir tavır takınmıyor musunuz?
Benim ne düşündüğümün ne sizin ne de bir başkası için bir önemi yok. Bir yol veya yön göstermeyi de pek sevmem.Herkesin hassasiyetleri var.Herkesin bir tarzı ve karakteri var. Herkesin bağlı olduğu değerleri var.Ben de, göz göre göre yalanlar içerisinde bulunmayı sevmiyorum. bazı şeylerin olduğundan farklı gösterilmesini kabul edemiyorum.Takiyyeciliği, ikiyüzlülüğü, riyakarlığı, menfaatçiliği sevmiyorum. Gerçeklerin çarpıtılmasını sevmiyorum.İnsanlara yalanlar söylenip, bu yalanların gerçekliğinde ısrar edilmesinden hoşlanmıyorum.
Hala, Pilli Pati nin ”doğru nedir?” sorusunun cevabı gelmedi, Merakla izliyoruz..
@pillibebekkuyuda,Beni için doğru olan, yanlış olduğunu bildiğin şeyin karşısında durmaktır.Sen beklemeye devam et.
Hiçbir sorunun sebebbi ek başına bir kişi veya olay değildir.Laiklik, Türkiye’de uygulanan takiyyenin anahtar sözcüğüdür. Bunun için önemlidir. Toplum, İslamın tamamen reddedilmesine büyük bir tepki ve direniş göstermiş, laiklik kavramı sayesinde insanlar yavaş yavaş bu değişime alıştırılmıştır.
Malum değişimle birlikte, batıya özgü sanatlara ayrı bir önem verilmiş, yaygınlaştrılmıştır.Köy enstitüleri, halkevleri ve ÇYDD gibi stk’larda bu yapılırken; bir taraftan da İslami kavramlarla alay ediliyordu. Üstelik, bu açıkça bir alternatif ileri sürme şeklinde yapılıyor. Bununla ilgili tanımlama yapmak istemiyorum. Bu saldırıya karşı kendi değerlerimi savunma hakkımı kendimde buluyorum.Ayrıntılar için:türkan saylan bale yapsın da izleyelim beni tanımlar diyenlerhttp://www.sosyomat.com/etiket/t%C3%BCrkan-saylan-bale-yaps%C4%B1n-da-izleyelimçocuklar namaz kılmasın bale yapsınlar http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=%C3%A7ocuklar+namaz+k%C4%B1lmas%C4%B1n+bale+yaps%C4%B1nlar
Bunların bir kısmı, İslam adına yapıldığı halde İslam kanunlarıyla çelişir. Bu ayrıntı görmezden gelinerek çoğu İslam karşıtı kişi, bu olayları göstererek İslam’ın gerçek yüzünü deşifre ettiğini zaneder. Yaptıkları sadece yaptıkları karalama kampanyası için kılıf uydurmadır.Bugün, bizim toplumumuzda bile, İslam kaynaklı gibi görünen bir çok adet; İslami kurallara aykırıdır.İmam nikahından kimi olaylar hakkındaki sözde yargı hükümlerine kadar…Diğer bir kısım ise, cihat ve zina gibi kavramlarla ilgilidir ki, bu konunun dışına taştığı için onlara değinmiyorum.
İnsan haricindeki canlıların tümü, doğadaki yaşam dengesini koruyacak bir biçimde hayat sürer.İnsan ise hesapsız çoğalır, yayılır, yokeder, savaşır… Bu, insana seçim yapma imkanı veren irade ve insanı açgözlü, kıskanç ve müsrif yapan nefis nedeniyledir.Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Gerçekten de, eğer dünyada dine dair hiçbirşey olmasaydı, insanlar bu kişilikleri nedeniyle aynı kötülükleri yapmaya devam edeceklerdi.Bu durumda, dünyanın daha kötü bir halde olacağını anlamak için insan psikolojisi, sosyoloji ve semavi dinler hakkında daha geniş görüşlü olmak gerekiyor.En azından, dinler olmasaydı, aynı kötülüklerin yine var olacağından şüphe edemeyiz, bence.